OSET SANAT TARİHİ

Valery Tsagarayev
Çeviri: Erdoğan Boz

Bu Makalenin Orjinali “Ossetian Art” adı ile http://darial.ru/~ir-art/OsetArt.html  adlı sitede yayımlanmıştır.

Orta Kafkasların güney ve kuzey yamaçları, Hint-Avrupa dili ve etnik kültürünün bir taşıyıcısı olan Osetlerce iskan edilir. Bilim dünyası, Osetlerin genetik olarak Kuzey İran Kabileleri ile Tuna’dan HuangHo’ya ve Urallardan Hint Okyanusuna kadar uzanan geniş bir coğrafyaya yayılmış olan İskit, Sarmat, Alan adlarıyla bilinen halktan geldiklerine dair tartışma götürmez kanıtlar edineli 1.5 asırdan fazla zaman geçmiştir. Bu halk yaşadığı dönemde Avrupa, Ortadoğu ve Çin medeniyetlerine benzemeyen, kendi eşsiz kültür ve sanatını yaratmıştır. Büyük göçlerin girdabında, pek çok halkın kültürüne, konuştukları dillerde ve birçok yer isminde izlerini bırakarak, kendi deneyim ve bilgilerini katmışlardır.

Fakat kültürlerinin önemi sadece bu katkı ile sınırlı değildir. Avrupa ovalarının tehlike ve zorluklarla dolu geniş düzlüklerinde yaşamış ve bunların üstesinden gelerek güçlenmişlerdir. Doğa güçleri ve insan yazgısının iç içe olduğunu anlamak için her zaman yeterli zamanları olmuştur. Doğa ve insan arasındaki bu bağlantıyı anlayarak Tanrı, Dünya ve İnsan arasındaki ilişkiyi kavradılar. Rigveda ve Avesta kutsal metinlerini yaratanlar bu toprakların sakinleriydi. Avrasya’nın, büyük antik Roma ve Çin medeniyetlerini yıkan, destansı dünyasının doğduğu yerler buralardır.

Feodal toplum olgusunun ortaya çıktığı ve sonuç olarak Avrupa kültürü ve yeni dönem sanatının temellerinin ortaya çıktığı yerler bu topraklardır. Orta çağ Alanya’sının devamı olan Osetler büyük bir varolma direnci göstermişlerdir. İskit dilinin tek canlı mirasçıları olarak antik dillerini korumuşlardır. Osetler kendilerini, Aryanların efsanevi yurdu “Aryan Vaichakh” (Aryan bölgesi) ismine ve Hint-Avrupa kabilelerinin ortak adı olan “arja” kelimesine kadar giden “İron” kelimesiyle adlandırırlar. Bu gerçek sadece Hint ve Yunan mitolojilerinde değil, ayrıca yüzyılların derinliklerinde varlığını sürdüregelmiş olan Oset-Alan kahramanlık destanları “Nartlar”da da görülebilir. Alan-Osetler atalarının sadece linguistik değil etnik hazinelerini, geleneksel etnik kültürlerini de korumuşlardır. Alan-Osetlerin dinsel-kültürel bakışlarında evrenin, Kutsal Dünya Ağacı (Dünya Dağı), genel antik Hint-Avrupa düşüncesi hakimdir.

Ağacın en üstünde tanrısal güneş binicisi Baba Tanrı ve ağacın yani Dünyanın köklerini besleyen ve ısıtan Ana Tanrıça bulunur.Bu unsurların ve kendi aralarındaki ilişkilerin sembolizmi hayvan formunda kendini gösterir ve buda sonuç olarak geleneksel Oset süslemesini oluşturur. Diğer taraftan Oset süsleme kültürü üç bin yıl önce Osetya’nın kuzey ve güney bölgelerinde varolmuş olan Kuban kültürünün bir devamıdır. Bu kültür bize olağanüstü bronz nesneler bırakmıştır. Bu bronz nesnelerin 19. yy’daki keşfi Truva’nın keşfiyle aynı değere sahiptir.

Kuban süsleme kültürünün dinsel sembolizmi Hint-Avrupa’nın antik Kozmos ifade sistemine benzer ve pek çok yönüyle İskit ve geleneksel Oset plastik sanatlarıyla paralellik taşır. Ortaya çıkan bir diğer soru ise yapısal prensipleri bozulmadan varlığını sürdüren bu görsel süslemeciliği neyin ortaya açtığıdır.

Cevap antik insanların düşünce sisteminde yatar. Hayvansal form sadece antik insanın maddi kültür alanlarını süslememiş aynı zamanda kendi içinde insanın ruhsal dünyasını açıklayan ve koruyan kutsal metinleri de ortaya çıkarmıştır. Nesilden nesile, taş ve ağaç oymacıları, demirciler, yetenekli keçe, deri ve sim işlemecileri bu süslemeleri dünyanın kutsal sembolleri olarak sanat eserlerine işlemişlerdir. Bu ustaların sonuncuları, Soslan Adziev ve Aminat Chekhoeva bu yüzyılın ortalarına kadar yaşamış ve zengin bir sanatsal miras bırakmışlardır.

İlk profesyonel Oset sanatçıları bu etnik kültürel kökenden gelmiş ve bunu yirminci yüzyılın Avrupa kültürü ile birleştirmişlerdir. Bunlardan bir tanesi, Yevlenski ve Kandinsky’nin arkadaşı, ünlü Münihli öğretmen Anton Ashbe’nin öğrencisi Makharbek Tuganov’dur. Kendisi sosyal gerçeklik ülkesinde neo-primitivizm ve ekspresyonizm düşüncelerini savunmaya çalışmıştır.

Oset güzel sanatlarının yazgısı bazı özellikleri dışında Rus sanatının yazgısından pek farlı değildir. Diğer merkezlere uzaklığı, bir dereceye kadar günümüz sanatsal yöntemleriyle ilişkiye girmesine engel olmuştur. Aynı zamanda halk kültürü ile bağlarını kopartmamıştır ve bu da orijinal imgeler yaratılması için eşsiz bir ortam sağlar. Yüzyılın başında olması gereken şey sonunda olmuştur. Osetya’nın modern sanat kültürü arkaik şeklini, halk geleneklerinin yalın halini geri alarak onu yeni, modern bir görsel form ile işlemiştir. Bugün modern sanatlarda neo-primitivizm, ekspresyonizm, romantik sürrealizm gibi çok bilinen akımların yanı sıra yeni akımlar, teknolojiler ve uygulamalar görülmektedir. Osetya’nın sanatçıları dünyaya modern sanat dünyasının anlayacağı kadar açık bir dille ve etnik kültürlerinin kutsal metinlerini kullanarak hitap etmektedir ve bu da onların sanatını gerçekten değerli kılmaktadır.