CHP, TRT ve LAZCA (*)

Ali İhsan Aksamaz

CHP’nin tek parti yönetiminin şekillendirdiği resmi  ideoloji ve resmi tarih tezleri, Türkçe dışındaki anadilleri yıllar boyunca yok saydı. Bazı dönemlerde bu anadillerin konuşulmaları bile çeşitli baskı yöntemleriyle yasaklandı. Böyle olunca da bu anadiller, doğal kullanım alanlarında bile gerilemeye başladı, kullanıcılarının sayısı azaldı.  Uygulanan baskıcı politikalar, bu anadilleri ölüme hazırladı. Bu asimilasyoncu politikalar bütün şiddetiyle günümüze kadar sürdü. Bu zaman zarfında Wubıhca öldü. Lazca ölümün eşiğine geldi. Konuşanlarının sayısı nispeten daha fazla olan “Kürtçe” ise ancak gelişemeyerek günümüze ulaştı.

Resmi  ideoloji ve resmi tarih tezleri, yalnızca Türkçe dışındaki anadilleri yok etmek için elinden geleni yapmadı, Türkçe’yi de şekillendirmeye çalıştı, deforme etti.  Bugün baktığımızda, ortak anlaşma dilimiz Türkçe’yi de kendi anadilini de düzgün konuşamayan ve yazamayan, ancak 200 kelimelik arabesk Türkçe dağarcığıyla günlük ilişkilerini sürdürmeye çalışan, düşünemeyen, üretemeyen ve birbirleriyle anlaşamayan geniş insan kitlelerini görüyoruz. Böyle bir durumda bugünkü MEB ders programlarıyla bile Türkçe eğitim- öğretimden söz edilebilir mi ki?

SÜRPRİZ: CHP’DEN İNGİLİZCE KURSU

Geçtiğimiz günlerde İngilizce kursu açan CHP’nin, İstanbul İl Başkanın düzenlediği basın toplantısında “İngilizce açılımımız hayırlı olsun. Biz dolu açılımlar yapıyoruz.  Altı da dolu üstü de dolu.” diyebilmesi, “Milli Şef” CHP’si ile hâlâ aynı paralellikte durduklarını açıkça gösteriyor. CHP’nin tek parti yönetiminin şekillendirdiği resmi  ideoloji ve resmi tarih tezleriyle oluşan siyasal yapı; Türkiye’nin diğer anadillerini yok etmeye çalışmakla, Türkçe’yi deforme ederek konuşanlarının anlaşamaz hale gelmesini sağlayıp  ikinci plana itmekle kalmamış, İngilizce ile eğitimin de yolunu açmıştır.  Bugünkü CHP’nin Türkiye’nin diğer anadillerinde kurslar değil de, İngilizce kursu açması, bu anadillere karşı vaktiyle işlediği suçlardan nedamet duymadığını göstermektedir. Günümüzde mağaza ve dükkânların tabelalarının İngilizce ve benzeri yabancı kelimelerle donatılmış  olmasından ilk elden müsebbibinin de CHP olduğunu kim inkâr edebilir ki?

Oysa;  “Millet Mektepleri” ve “Köy Enstitüleri”nin eğitim-öğretim programları çerçevesinde ve Sovyet ülkesinin bu alandaki tecrübelerinden de yararlanılarak Türkiye’nin diğer anadilleri için çözümler üretilebilirdi. Hem kendi anadilini hem de Türkçe’yi çok iyi bilen, üreten ve kullanabilen bireyler yetiştirilebilirdi.

DSP-MHP-ANAP Hükümetinin hazırladığı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun”un (Kanun no: 4771; Kabul tarihi: 03.08.2002- Resmi Gazete: 09.08.2002- 24841) yürürlüğe girmesinin ardından, “Türk Vatandaşlarının Günlük Yaşamlarında Geleneksel Olarak Kullandıkları Farklı Dil ve Lehçelerin Öğrenilmesi Hakkındaki Yönetmelik” (Resmi Gazete: 20.09.2002- 24882) ve “Türk Vatandaşlarının Günlük Yaşamlarında Geleneksel Olarak Kullandıkları Farklı Dil ve Lehçelerde Yapılacak Radyo ve Televizyon Yayınları Hakkındaki Yönetmelik” (25.01.2004 -25357) de yürürlüğe girdi. Bu çerçevede de TRT’nin radyo ve televizyon yayınları ise, 7 Haziran 2004 Pazartesi günü Boşnakça ile başladı. Boşnakça, Arapça, Kırmançi, “Çerkezce” ve Zazaca TRT’nin sırasıyla yayın yapacağı anadillerdi. Anadillere ilişkin sorular en son 1985 nüfus sayımlarında sorulduğuna ve  DİE’nin anadil sonuçlarını açıkladığı en son nüfus sayımı ise 1965’teki olduğuna göre TRT’nin kıstası neydi acaba!? Bu hiç öğrenilemedi.

TRT NEDEN LAZCA YAYIN YAPMIYOR?

Lazca, TRT’nin yayın yaptığı diller arasında yoktu! Lazca’yı çeşitli zeminlerde savunan insanlar, TRT’ye farklı zamanlarda çeşitli şekillerde başvurarak, TRT’nin Lazca yayınlara ne zaman başlayacağını, TRT Lazca yayın yapamayacaksa sebebini soran ve TRT’nin Lazca yayın yapması konusunda yardım, öneri ve ortak projeleri  aktaran dilekçe ve makalelerine rağmen, TRT’den hiç ses çıkmadı. 9 Temmuz 2009 tarihli basına yansıyan habere göre; TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, 2004 Haziran’ından beri TRT’ye Lazca yayın konusunda yapılan başvurulara neredeyse beş yıl sonra cevap veriyor ve şöyle diyordu: ”Lazlar için kanal açmaya gerek duymuyoruz. TRT 6 bir ihtiyacın ürünüdür. Doğu bölgesinde Kürtçe bilmeyen bir çok insan vardı ve onların böyle bir uygulamaya ihtiyacı vardı.

Eğer Türkçe bilmeyen Lazlar ya da Çerkesler olsaydı onlar için de benzer bir çalışma yapılırdı. Ancak Lazların hepsi Türkçe de bildiği için böyle bir ihtiyaca gerek duymadık. Benden sonra yerime gelecek olan kişi gerek görürse böyle bir çalışma yapabilir…” TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in söylediklerinden öyle anlaşılıyor ki, o kendisine söyleneni yapıyor. Bununla da yetinmiyor, ayak üstü istatistik sonucu veriyor! Bu söylediklerinden TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in de CHP’nin tek parti yönetimi bürokratı gibi hareket ettiğini görüyoruz. TRT’nin Çerkesce radyo ve televizyon yayın yaptığından da bihaber olduğunu görüyoruz. Konunun bir pedagojik sorun, bir insan hakkı sorunu, bir sosyal devlet sorunu ve demokrasi sorunu olduğunu anlamaktan yoksun bir kişinin “Milli Şef”ten kalan ezberini bozmaya niyetinin olmadığını da böylece görüyoruz.

KENDİ GÜCÜNE GÜVENMEK VE BAŞKALARINA SIRNAŞMAMAK

Resmi  ideoloji ve resmi tarih tezleri, Doğu Karadeniz ve Güney Batı Kafkasya’nın yerli dili olan Lazca’nın yaşatılması ve geliştirilmesi ve kurumsal olarak gelecek kuşaklara aktarılmasını engellemekle kalmadı, Lazca’nın geliştirilip yaşatılmasına yönelik bilgi ve tecrübe birikiminin ortaya çıkartılmasını engelledi; korkular oluşturdu. Bunun bir sonucu da günümüzde anadili Lazca’ya yabancılaşan, onu aşağılayan insan tiplerinin yanı sıra, emperyalist ABD ve AB’nin ikiyüzlülüğünün farkına varamayan bir aydın tipi de türedi. UNESCO ağzıyla konuşmak, AİHS’ne sığınmaya çalışmak Lazca’yı yaşatmayacaktır.

Türkiye’de, “Sağ” her zaman resmi  ideoloji ve resmi tarih tezlerini savunmuştur. “Sol” eskiden, somut öneri ve projeler yerine, bu sorunun “Sovyet deneyiminde olduğu gibi, devrim ile çözümleneceğini” savunurdu. Böylelikle “Sol” da  pratikte tıpkı “Sağ” gibi, CHP’nin tek parti yönetiminin şekillendirdiği resmi  ideoloji ve resmi tarih tezlerinin pekiştirilmesinden öte bir davranış sergileyemedi. Görülüyor ki, Lazca ne “iktidar”ın ne de” muhalefet”in umurunda! Üstelik Lazca’nın devrimi bekleyecek kadar ömrü yok! Açıkça görülen bir şey var: Lazca ölüyor!

TILSIM KOLEKTİF HAREKETTE

Sovyetler Birliği’nde 1920’li yıllarda başlayan ancak 1940’lara varmadan engellenen, Lazca anadil dersleri ve Lazca gazete ile temelleri atılmış olan ve Lazca’yı konuşmanın yanı sıra yazılı edebiyatı da olan bir dil haline getirme tecrübesi ile birlikte; Lazca şiir, Lazca  gramer denemesi, Lazca tiyatro eseri, Lazca masal, Lazca anı çalışması ve Lazca roman alanında ilkleri sessizce üreten Munir Yılmaz Avcı, 2006 yılından bu yana internet üzerinden Lazca yazılı yayın yapan www.kolkhoba.org; Lazca üreten, emperyalist kuruluşlara ve resmi ideolojilere sırnaşmayan, şımarmayan ve  yaptıklarıyla böbürlenmeyen herkesin bilgi, birikim ve deneyimleri bu alanda önemli bir başlangıç noktası olacaktır.

Konuyla ilgili insanların söyledikleri hamaset dolu lâflarının içini bir proje etrafında doldurmak üzere bir araya gelmeleri ve neyi nasıl yapacakları konusunda işbaşı yapmaları gereklidir. Öte yandan; bu anadillerinin yaşatılması ve geliştirilmesine ve gelecek kuşaklara kurumsal olarak aktarılması noktasından hareket edecek her farklı anadilden herkes bir araya gelmeli ve  bir “Dillerin Kardeşliği” projesini oluşturmak ve hayata geçirmek için ortak hareket etmelidir. Lazca gibi anadillerin yaşatılması mücadelesi ve “Dillerin Kardeşliği” projesinin hayata geçirilmesi; dünyayı tek dile götürmeye çalışarak robotlaştırıp sömürmek isteyen  emperyalist-kapitalizme karşı da bir duruşun ifadesi olacaktır. (30 Ekim 2009 )

(*) 28. İstanbul  Kitap Fuarı Büyükada Konferans Salonu’nda Sorun Yayınları Kolektifi  tarafından 31 Ekim 2009 tarihinde saat 13:45- 14:45’de düzenlenen “Diller- Halklar- Ulusal Sorun” başlıklı panel-söyleşideki sunuş bu metne dayanılarak yapılmıştır.