ÇERKES DİLİ İLE İLGİLİ BAZI HUSUSLAR

Mr. Rix
Kafkasolog
Çeviri: KIMZE Refik Özkan – AÇMIZ Nihat Özen

Türkçe’deki ”Çerkes” kelimesi farklı anlamlarda kullanılır. Fakat bu kelime genellikle esas vatanları Kafkasya’yı terketmiş olan Kuzey Doğu ve Kuzey-Batı Kafkas dillerini konuşan bir topluluk için ortak bir isim olarak kullanılmaktadır. Bu insanlar dil birliğine sahip olmamakla beraber davranış ve geleneklerinin birliği, onları çevrelerindeki insanlardan kesin olarak ayırır.

Biz burada Çerkes dilinden bahsederken, sadece batıdaki Adige ve doğudaki Kabardey diyalektlerini kastediyoruz. Bu iki diyalekt arasında çok sıkı bir ilgi mevcut olup; bunların tek bir lisan olarak mı, yoksa iki ayrı lisan olarak mı adlandırılması gerektiği halen terminolojinin de en önemli bir sorunudur.

Yine burada, Çerkeslerden bahsederken yukarıdaki iki diyalektten birini ana dil olarak konuşan insanlar kastedilmektedir.

Türkiye’nin herhangi bir bölgesindeki Çerkeslerin gerçek sayılarının saptanmasındaki zorlukların başında Çerkeslerin Türkçe’yi herkes kadar iyi konuşmaları nedeniyle, kendilerini Türk olarak kabul etmeleri, dillerini unutmuş, fakat eski gelenekleri, xabzeyi, muhafaza eden diğerlerinin de kendilerini Çerkes saymaları gelmektedir. Özellikle bu ikinci gurup için biz ”Türkleşmiş Çerkesler” deyimini uygun görüyoruz. Başka bir güçlük de Çerkes’le, Türkleşmiş Çerkesler arasında kesin bir ayrım çizgisinin bulunmamasıdır. Bu iki guruptan ayrı olarak, hem dillerini hem de geleneklerini unutmuş üçüncü bir gurup vardır ki, bunlar tam anlamıyla ”Çerkes asıllı Türkler” olarak adlandırılabilirler. Buraya kadar söylediklerimizin ışığı altında, Çerkeslerin sayılarını tesbit etmeye başlamadan önce elde edilecek sonuçların iyi bir şekilde değerlendirilmesi için, öncelikle sayıma esas alacak kriterin ortaya konması gerektiği açıkça görülmektedir.

Kafkasya Dergisine (1) göre, Türkiye’de yaşadıkları bölgelerde Çerkeslerin ve Çerkes dilini konuşanların ne kadar oldukları aşağı yukarı bilinmektedir. Zaten Kafkasya hariç, diğer yerlerdeki Çerkeslere ait rakamlar birer tahminden öteye gidememektedir. Türkiye’deki Çerkes sayısının, Sovyetler Birliğindeki Çerkes sayısından fazla olduğu kesindir. 1970 sayımına göre, Sovyetler Birliğinde 100 bini Adige olmak üzere toplam 350 bin Çerkes vardır. (2).

Sovyetler Birliğinde iki edebi Çerkes dili geliştirilmiştir. Bunlar Chemguy diyalekti üzerine inşa edilmiş Adige ile Kabardey diyalekti üzerine inşa edilmiş Kabardey dilleridir.

Her ne surette olursa olsun, herkes, Sovyetler Birliğindeki etnik azınlıkların; Amerika’daki Kızılderililerin, Fransa’daki Bireton, İspanya’daki Baskların, Hollanda’daki Frigyanların durumlarından daha iyi durumda olduklarını kabul etmek zorundadır. Çünkü Adigece ve Kabardeyce basında, radyoda ve ilk öğretimde kullanılmaktadır. Bu sayede diyalektlerin karışması, doğu ile batı diyalektlerinin ilerde tek bir diyalekt haline gelmesi işlemleri hızlanmaktadır. Çerkesce ile ilgili çalışmalar 19. yüzyılda başladığı halde, önemli sonuçlar ancak 1920 terden sonra alınabilmiştir. Bu sahadaki en önemli araştırıcılardan biri hayatını bu konuya adamış olan Sovyet dil bilimcisi Prof. N. Yakovlev’dir.

Prof Yakovlev, biri Adigece diğeri de Kabardey lisanlarına ait ayrıntılı iki gramer kitabının yazarıdır.

Aynı yazarın Kabardeyce sözlük için toplanmış çok sayıda materyali ile Çerkes diyalektleri üzerine incelemeleri de vardır.

Prof. Yakovlev, MARR’ın dil okulunda çalıştığı halde fikirlerinin sadece bir kısmı MARRİZM’den etkilenmiştir. Yakovlev’in rolü şimdiye kadar hakkıyla değerlendirilememiştir. Yakovlevle aynı çağda ve ondan sonra birçok dilciler de Çerkesce üzerine çalışmışlardır. Bunların İsimleri ”Kafkas dilleri” isimli kitapta bulunabilir. Kitabın yazarı Moskova’dan Prof. Klimov’dur. Kafkasya dergisinde bu kitabın Almanca tercümesinden bahsedilmektedir. Bu eserde adı geçen dil bilimcilerinden bazıları, Keraşe, Kumahou, Ragave ve Şagirov’dur.

Şu anda Sovyet sınırları içinde Maykop, Krasnodar, Nalçik, Tiflis Moskova ve diğer bazı yerlerde Çerkes dili üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Bu araştırmalar çok yönlü olup, yeni gramerler, komple sözlükler ve Çerkesce’nin özel problemleri ile ilgili bir çok makaleler kitaplar yayınlanmıştır. Bununla beraber çalışmalar halk edebiyatının derlenmesi ve yayınlanması üzerinde daha fazla yoğunlaştırılmaktadır. Nart efsanesinin 7 cilt halinde basılmasını buna örnek verebiliriz.

Türkiye’deki Çerkeslerin toplam sayıları ancak tahmin edilebilir. Bunun nedenleri daha önce belirtilmiştir. Sayıları ne kadar olursa olsun, gerçek olan şudur ki sürekli olarak azalmaktadırlar ve azalmaya devam edeceklerdir. Bu gidişin Türkiye’deki Çerkesleri kısa sürede yok edip etmeyeceğini kesin olarak kimse bilemez. Zira burada en önemli faktör halkın azalmaya karşı takınacağı davranıştır. Erime temayülünün Çerkeslerin bazıları tarafından üzüntü ile karşılanması normaldir. Ancak Lingustik azınlıklar, hakim bir dilin çoğunlukta olduğu bir ülkede yaşıyorlarsa yok olmaları kaçınılmazdır.

Türkiye’de konuşulan Çerkes diyalektleri sayılıdır. Ayrı diyalektleri konuşan guruplar köylerini terkettikten sonra bilhassa küçük kasabalarda birbirleri ile sıkı temas içerisine girdiklerinden bazı durumlarda diyalektler konuşulabilmektedir. Fakat ekseriya köylerde tek diyalekt konuşulduğundan, buralarda diyalektler belirgin olarak yaşamaktadır. Bir diyalektin, diğerinden daha iyi veya daha düzgün olduğu söylenemez. Zira diyalektler, dilin eski formlarını muhafaza eden unsurlardır.

Çerkesler kendi kültürlerine daima yakın bir ilgi göstermişlerdir. Türkiye’de faaliyetleri yüzeysel kalmakla beraber, bir hayli kültür derneği vardır. Buralarda yapılabilen, Çerkes halk oyunları ve müziğinin işlenmesinden ibaret kalmaktadır. Bazı Çerkesler kendi dilleri ile okuyup yazabilmektedirler. Yine bazı yaşlı kimseler, Arap alfabesi ile kendi dillerini yazabilmektedirler. Çerkeslerin kendi lisan ve kültürlerine olan ilgileri gittikçe artmaktadır.

Zira bu konuda istenen bazı şeylerin ergeç elde edileceğine inanılmaktadır. Böyle düşünenler muhafaza edilebilecek bazı değerlerin daha sonraki nesiller için gerekli olduğunu bilmekte ve bu yönde davranmaktadırlar.
Dilbilimcilerin Çerkesce ile ilgilenmelerindeki hareket noktaları Çerkeslerin kendi duygusal hareket noktaların dan şüphesiz farklıdır. Bütün doğal dillerde (Esperanto ve diğer suni dille hariç) prensipler birdir ve hepsi dilbilimi açısından aynı enteresanlıktadır. Bu açıdan, bazı dilcilerin kendilerini Çerkes dillerine hasretmeleri son derece normaldir. Bütün diller eşittir derken şunu anlatmak istiyoruz; Doğal dillerin her biri, onu konuşanların birbirleri ile anlaşmalarını tam olarak sağlayan dillerdir. Toplumun her üyesi bir diğeri ile aklına gelen her konuda düşüncelerini belirterek anlaşabilir. Dil bilimi, lisanı bir anlaşma aracı olarak kabul eder. Bu anlamda dilbilimcileri için İngilizce, Fransızca, Türkçe, Rusça, Çerkesce vs. arasında fark yoktur.

Çerkesce üzerinde çalışan dilcilerin sayısı oldukça azdır. Bunun başlıca nedeni, yeryüzünde 4 bin civarında dil konuşulması ve Çerkesce’nin de bunlardan sadece biri olmasıdır. İkinci neden olarak, Çerkesce gibi diller üzerinde çalışanlara gerekli fonları sağlayacak kuruluşların ve enstitüleri kuracak üniversitelerin azlığını gösterebiliriz. Çerkesce gibi diller derken, incelemeleri sadece bilimsel maksatlara hizmet olan ve doğrudan doğruya parasal kazanç getirmeyen diller kastedilmiştir. Her şeyi parayla değerlendiren insanoğlu için bu durum gayet normaldir.

Türkiye’de yaşayan her Çerkes Türkçe’yi, Sovyetlerde yaşayan her Çerkes Rusça’yı bildiği halde, bu ülkelerde hiç kimse Çerkeslerle ilişki kurmak için Çerkesce’yi öğrenmeyi düşünmemektedir. Bunun ana sebebi, Çerkeslerin bu ülkelerdeki etkinliklerinin az olmasıdır. Dilciler ise, lisanların ekonomik yönüyle değil, fakat bilimsel yönüyle ilgilendiklerinden onlar için tüm lisanlar değerlidir.

Bilimin bir görevi de insanı, davranışları ve başarıları yönünde tanımlamaktır. Lisan insan aklının şuursuz bir başarısıdır. Bu başarı her insanda kendini gösterir. Dilciler değişik lisanları incelerken, insanların konuştuğu dillerin genel esaslarını formüle edebilmektedirler. Deskriptifir dilbilimciler, değişik diller hakkındaki materyalleri bir araya getirirler, teknik dilbilimciler ise bu bilgileri yoğurarak, genel esaslar çıkartırlar. Dilbilimcilerin çoğu çalışmalarını bu sahaların sadece biri üzerinde toplamışlardır.

Çerkesce, dilcilere çok enteresan materyaller sağlamaktadır. Zira Çerkesce bilinen Avrupa lisanlarından bir hayli farklıdır. Örneğin, sessiz harflerin fazlalığı, fiil çekimlerinin karışık olması gibi… Bununla Çerkesce’nin diğer dillerden daha zor olduğunu anlatmak istemiyoruz. Bir Çerkes çocuğu, eğer Çerkesce konuşanlar arasında büyürse, İngiliz çocuğunun İngilizce’yi, Türk çocuğunun Türkçe’yi öğrendiği kolaylıkla Çerkesce’yi öğrenebilir.

Bununla beraber bir Alman, İngilizce’yi Çerkesce’den daha kolay öğrenebilir. Bunun izahı şöyledir. Bütün asanlar eşittirler. Sadece birbirlerinden az veya çok farklı olabilirler. Çerkesce de Almanca’dan İngilizce’ye nazaran daha fazla farklıdır. Bu farklılığın diğer bir önemli nedeni de, İngilizce ile ilgili dağlar kadar yazımın, gramer ve metin kitaplarının, sözlüklerin bulunmasıdır. Halbuki Çerkesce’yi öğrenmek isteyen bir kimsenin evvela Rusça’yı öğrenmesi gerekir çünkü metin kitabı olmamakla beraber, kendi dilini konuşan kimselere hitap eden Rusça izahlı az çok bilimsel gramerler mevcuttur. Fakat yine de, Çerkes olmayan birinin onu öğrenmesini sağlayacak detaylı bir eser yoktur.

Çerkesce’nin şimdiki şeklini açıklamak, eski şekillerini ortaya çıkarmak için bir çok çalışmalar yapılmış olup bu çalışmaların büyük çoğunluğu Sovyetler Birliğinde yürütülmüştür. Türkiye’deki çalışmaların çoğu, Fransız Profösörü Dümezil tarafından yapılmıştır. Bu çalışmalar halen Dümezil’in bir talebesi tarafından devam ettirilmektedir. Özelikle bu sonuncusunun çalışmaları, Türkiye’de konuşulan Kafkas dillerinin mevcut durumlarının belirlenmesi ve bu durumun daha sonraki nesillere aktarılması ile ilgilidir. Yabancı dilcilerin Çerkesce üzerinde çalışma arzuları, kendilerine gösterilen misafirperverliğin ve yardımın çok yüksek olması nedeniyle günden güne artmaktadır.

Çerkesler arasında, Çerkes gelenek ve görenekleri ile tarihi üzerinde çalışan kimseler vardır. Bunlar, Çerkesce’nin şu andaki durumunun korunabilmesi için de çaba sarfedebilirler. Örneğin, her ne kadar içlerindeki dilci sayısı az ise de kırsal alanlara kadar inen geniş kapsamlı çalışmalar yapabilirler ve bunu mutlaka yapmalıdırlar.

Dil sadece halkın pratik bir anlaşma vasıtası olmakla kalmaz, geleneklerin ve efsanelerin şekillenmelerini, nesilden nesile aktarılmalarını sağlar. Masal ve efsanelerin en güzel şekilleri, yaratıldıkları orijinal dildeki söylenişleridir. Bu nedenle sadece dilin kendisi ile ilgili materyalleri değil, halkın orijinal şekliyle hatırlayabildiği efsane ve masalları da derlemek ve kayda geçmek gerekir. Özellikle yaşlılar Nartlar, ağıtlar ve geleneklerle ilgili eski hikayeleri bilmektedirler. Bunlara neler bildiklerini sormak ve kaydetmek mümkündür. Bununla beraber, bunların yazıya geçirilmeleri oldukça güçtür. Teybe kaydedilen şeylerin anlaşılmasında bazı güçlükler doğabileceği için, yazıya geçirme işi, anlatanın yardımı ile yapılmalıdır. Anlatıcı ile derleyicinin aynı diyalekti konuşmaları ve derleyicinin o diyalektin alfabesini bilmesi işi kolaylaştırır. Yazıya, anlatanla ilgili bilgiler de eklenmelidir Örneğin, ne zaman ve nerede doğduğu, nerede yaşadığı, kendine göre kendi diyalektinin ne olduğu, anne ve babasının diyalektleri, Çerkesce okuyup yazma bilip bilmediği ilave edilmelidir. Konuşmacı ve derleyici hakkındaki bilgilerle, teybe kaydedilmiş veya yazıya geçirilmiş materyal bir arada olursa ancak o zaman Çerkeş dili, kültürü ve tarihi hakkındaki geçerli bilgiler sağlanmış olur.

Dil bir halkın tarihini incelemek için zorunlu olan bir araçtır. Çünkü dil, halkın atalarının aynı olduğunu, bu ataların birbirleri ile temasta bulunarak, yaşadıkları yerlerde, belirli hudutlar dahilinde, genişleyerek kültür birliğine ulaştıklarını gösterir. Bu bakımdan sadece köy, dağ, nehir ve göllerin isimlerini değil, küçük tepelerin kayaların, küçük yerleşme yerlerinin dahi kaydedilmesi gerekir. Eski Çerkes isimleri de unutulmadan bir an önce not edilmelidir. Özellikle eski eşyalar (Sepet, aletler, silahlar vb.) eski ürünler (besin maddeleri, giysiler, barınaklar, buluşlar vb.) eski geleneklerle ilgili hususlar (evlilik, doğum, ölü, eğitim, kırsal çalışma, avcılık balıkçılık, vb.) yazılmalıdır. Aynı şekilde hayvan isimleri, yaşadıkları yerlerle birlikte yazıya geçirilmelidir.

Benzer olan şeylerin isimleri aynı olabileceği gibi farklı diyalektlerde başka olabilir. Farklı diyalektlerde aynı olan kelimelerin ses bakımından değişik olabileceği gözönünde bulundurulmak ve kulağa değişik gelen iki kelime, aslında aynı kelime olsalar dahi yazıya farklı geçirilmelidir.

Hollanda’da Leiden Üniversitesinde bir Deskriptif Diller ve Kafkasoloji bölümü kurulmuştur. Burada Çerkesce, Abhazca ve Gürcüce öğretilmektedir. Araştırmalar çalışmalarını Çerkesce, Abhazca, Abazince diyalektlerine ait materyallerin toplanması ve detaylı bir Abhazca – İngilizce sözlük hazırlanması, Shapsugh diyalekti ile ilgili olarak toplanan materyallerin basımı üzerinde yoğunlaştırmışlardır. Projenin amacı, Sovyetler Birliği ve Fransa’daki şimdiye kadar basılmış materyallerle, araştırmacıların kendileri tarafından toplanmış materyallere dayanarak eski Çerkes ve Abaza dillerini yeniden inşa etmektir.

Abazin dilleri sırasıyla Çerkes ve Abhazya – Abezinan diyalektlerinden oluşmuştur. Sovyetler Birliğinde yapılan çalışmalar da bu eski dillerin tekrar ortaya çıkarılması üzerinde yoğunlaştırmışlardır. Fakat bu dillerin yeniden inşası ile ilgili çalışmalar yüzeysel ve teorik olmaktadır. Proto – Çerkes ve Proto – Abhaz – Abezinan dillerinin esaslarının yeniden kurulması, bu eski diller hakkında tam ve güvenilir bilgiler elde edildikten sonra mümkün olacak ve bu iş Wubıhca’ya, oradan da Kuzeybatı Kafkasca (ki biz buna Nart lisanı diyoruz) için lüzumlu materyali oluşturacak ve bu diller eldeki materyaller üzerinde yeniden inşa edilecektir. Wubıhcaile ilgili olarak Dümezil tarafından Paris’te bastırılan eserler, sadece Wubıhlar için değil, Dumezil için de bir şeref abidesidir.
Kafkas dillerinin değişik guruplar arasındaki ilişkilere ait gerçek bir çalışma, ancak Nart insanının yeniden inşası gerçekleştirildiğinde mümkün olabilir. Fakat bu konuda toplanan bilgilerin değerlendirilmesinin ne zaman gerçekleştirilebileceğini şimdiden söylemek imkansızdır.

Buraya kadar belirtilen hususların küçük bir araştırıcı gurubu tarafından gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Bu yüzden değişik ülkelerdeki araştırıcıların ortak çalışmaları gereklidir. Çerkesler, Abazinler ve Abhazlar tarafından derlenmiş, basılmış veya basılmamış bütün materyaller bu iş için gerekli olacaktır. Bu tip çalışmayla ilgilenecek veya katkıda bulunmak isteyecekler aşağıdaki adrese başvurabilirler: Postbus 2132. Leiden, Holland.

DİPNOTLAR:
1)
Ankara’da Sayın İtzet Aydemir tarafından çıkarılan dergi (çevirenlerin notu)
2) Daha önce belirtildiği gibi yazar Çerkes olarak sadece Adigeleri (Shapsugh, Abzegh, Kabardey vs.) almaktadır. (Çevirenlerin notu)