ÇERKES AİLE DAMGALARI HAKKINDA KISA BİLGİLER

Kopsirgen Orhan
31 Aralık 2015

Eskiden özellikle atlara vurulan damgayı çok önemserler ve üzerinde damga olan at ile köpeklerin yaklaşmadiğına inanırlar, atın dayanıklılığını üzerindeki damga ile ölçerlerdi. Eğer bir at yerinden kımıldamadan üzerine damga vurulmasına katlanamıyor ve huysuzlanıp kaçmaya çalışıyorsa onun cins at olmadığına inanırlardı.

Damga sözcüğü dilimize Türkçe’den girmiştir. Kelimenin dililimizde tam karşılığı; “yakarak işaretlemek” şeklinde açıklanabilir.

Damgalar ilk ortaya çıktığı dönemden günümüze pek çok değişim göstererek gelmiştir. İIk ortaya çıkan damgalar daha kaba ve daha zor işaretler olmasına rağmen zamanla gelişerek günümüze ulaşmış, neredeyse bir sanat haline gelmiştir. Çok güzel damgalar ve bunlara ait motifleri; Abaza ve Adige kilimlerinde, kadın giysilerinde, çeşitli mutfak eşyalarının üzerlerinde, atların koşumları-gemleri-üzengilerinde ve kadınların altın-gümüş gibi süs eşyaları üzerinde görebilirsiniz…

Aile damgaları pek çok halk ile birlikte yüzyıllardan günümüze devam edegelmektedir Bilimin tespitleri göstermektedir ki, ülkeleri temsil eden armaların kökeni de bu damgalara dayanmaktadır Damga (veya işaret) geleneği Kafkas halklarında da (Adigeler, Abazalar, Apsuwalar, Balkarlar Çeçenler,
İnguşlar, Karaçaylar ve diğerleri çok eski zamanlara kadar uzanmaktadır.

Araştırmacıların ifadesine göre damgaların ilk ortaya çıktığı dönemde temel amaç ailenin mal varlığına işaret etmek ıçin atların, sığır ve koyunların damgalanması biçiminde olmasına rağmen zaman içerisinde bu işaret kullanımı gelişip yaygınlaşarak aileden çok sülaleyi temsil eder hale gelmiştir.

Aile damgalarının kullanım alanı zamanla genişlermiş; mezar taşlarında flamalarda aile içerisinde kullanılan eşyalarda silah ve giysilerde de yer almaya başlamıştır. Çerkes damgalarının toparlanması işine başnalanı uzunca bir zaman geçmiştir. Bu konuyla ilgilenen ilk araştırmacılardan akademisyen P.S. Pallas ve S.M. Bronevski’nin yanı sıra meşhur bilim adamı L.I. Lavrov’da tespit ettiği 1300 civarında damga ile bu alanda söz sahibi araştırmacılardandır.

Damgalar, Kalkas halkları arasındaki kan bağının ve tarihsel süreç içerisindeki elkileşimin, kimi durumlarda da aynı kökten gelen kardeşler olduklarının güzel bir ıspatıdır. Örneğin, Adigelerin içerisinde kökeni Abazalara, Balkarlara, Nogaylara, Çeçenlere, Asetinlere dayanan aile isimleri ve damgaları olduğu gibi yine bu halkların içerisinde de kökeni Adigelere dayanan aile isimleri ve damgaları mevcuttur. Kafkas halklarının aile damgaları gibi titizlikle muhafaza ettikleri bir başka şey ise sülale isimleridir. K’etık’ue, Abey, Anzor, Dohuşık’ue, Kopsirgen ve benzeri bir çok sülale isimleri Adigelerde, Asetinlerde, Çeçenlerde mevcut ortak isimlerdendir. Bu sülaleler aynı kökene mi dayanmaktadır, aynı atadan mı gelmektedirler sorusu cevaplandırılması oldukça zor bir soru olmakla birlikte bunun yanıtı aile damgaları ve halk söylencelerince yatmaktadır.

Bir kaç yuz yıl öncesinde dağları aşarak gelen Abaza ailelerin Adigeler arasına yerleşerek zaman içerisinde yaşadıkları toplumla kaynaşmış olmaları nedeni ile bu tür benzerliklere en çok Adigeler ve Abazalar arasında rastlanmaktadır. Bu tarih araştırmacılarının da kabul ettiği kesin bir bilgidir. Başlangıçta sülale damgalarına sahip olmak ve kullanmak sadece bu sınıfa alt bir haktı. Fakal daha sonraları bu kural uygulanamaz olmuş, hatta bazı lhaküelheşlerin damgalarını çevrelerindeki onlara tabi aileler de kullanır hale gelmişlerdir. Eski Abaza ve Adigelerde çok büyük önemi olan sülale damgaları en çok da atların damgalanmasında kullanılırdı.

Örneğin tarihi belgeler Abaza ve Adige komutanlarının flamalarında sülale damgalarını kullandıklarını gösterir. Bir sefere çıkılacağı zaman o komutanı ait olduğu s,lalenin damgasını taşıyan flama kullanmak zorundadır. Kafkas savaşlarını yaşayanların bu konuda anlattıklarına göre; cepheye gidecek birlikler toplanırlarken gelenlerden her grup kendi köylerinin ‘’pşı’’sının=beyinin (veya thamadesinin veya birliğin başındaki komutanın) sulalesine ait flama taşımaları zorunluluğu bulunurdu. Şehit olan savaşçının mezarı başına (Khaşhades=Sin olarak adlandırılan) ait olduğu grubun flaması dikilirdi.

Bu gelenek bize kadar ulaşmamıştır, bize ulaşan gelenek mazar başına taş dikilmesi şeklindedir, fakat mezar taşları üzerine sülale damgalarının işlenmesi geleneği bu güne kadar devam edegelmiştir. Ulaştığımız bilgi ve belgelere göre Abaza ve Adıge damgalarının pek çoğunun geçmişi Abaza ve Adige tarihinden daha eskilere dayanmaktadır. Bu belgeler göstermektedir ki; Adige, Abaza, Balkar, Çeçen, Asetin damgalarının pek çoğu Sindlere, Meotlara, Sarmatlara ve Alanlara kadar uzanmaktadır. Bu da bize Kafkas halklarının tarihsel ve kültürel kökeninin bu halklara dayandığını göstermektedir

NOT: Saygıdeğer okuyucular, bu bilgiler Huran Şahambi’nin Turudı adlı eserinden alınmıştır. Ancak, yazarında belirttiği gibi eksiklikler olabilir. Bu eksikler arıyan kişiler tarafından Abhaz Haber’e yazarak düzeltme olanağı her zaman geçerlerlidir. Maksat doğruya ulaşmaktır. Yanlış gördüklerinizi lütfen yazınız. Düşünce ve isteklerimiz gerçeklere ulaşmak, doğruyu öğrenmek ve gelecek kuşaklara aktarmaktır.

Bu tablo ve notlar hazırlanırken Ergün Yıldız kardeşimizin yazılarından yararlandığımızı bielirtie ve kendisine teşekkür etmeyi borç bildiğimiz ifade etmek isteriz.

Bu arada Kuzey Kafkasya halklarına iişkin bir gerçeği vurgulamak isterim. Tabloya baktığımız zaman bir çok Kabardey, Hatukua Besleney, kardeşlerimiz şikayette bulunacaklar. Bunu şimdiden tahmin ediyorum. Sorular yöneltildiğinde elimizden geldiği kadar tarihsel geröeklere dayanarak gerekli açıklamalar yapılacaktır.