BASKLAR KAFKAS ORİJİNLİ Mİ?

TLETSERUK Nahit Serbes

Basklar, İspanya’nın kuzeyinde özerk bölgede yaşayan bir halktır. Dilleri, dil bilimcilerine göre, Hint-Avrupa dilleri Avrupa’ya yayılmadan önce Avrupa’da konuşulan dillerden arta kalan tek dildir. Yaygın bir kanaate göre, dilleri ve kültürleriyle Avrupa’nın merkezinde fakat Avrupalılardan farklı olan bu halk Kafkas halklarına çok benzemektedir. İnternet ve diğer yazılı kaynaklar aracılığı ile bu iki halkın benzer olabilecek kültürel özelliklerini bir araya getirmeye çalışmıştım, fakat kesin bir sonuç alamamıştım. Konuyu bizzat birinci ağızdan, yani Bask halkının kendisinden öğrenebilmek için İspanya’daki Bask bölgesinin başkenti, Vitoria-Gasteiz şehrine gitmeye karar verdim.

Yolculuğumuz öncesinde irtibata geçtiğimiz Vitoria-Gasteiz turizm bilgilendirme görevlisi Clara Navas, bize ziyaretimiz sürecinde en verimli şekilde bilgi alabilmemiz için Kraliyet Bask Dili Akademisi Başkanı Prof. Dr. Henrike Knörr ve çalışma ekibi ile birlikte toplantı ayarladığını ve seyahatimizin sonuna kadar bize yardımcı olacaklarını bildirdi.

İngilizce bildiği için oğlum Ender’i de yanıma alarak 2008’in Mart ayında İspanya’nın Barselona kentine, oradan da uçakla Bask bölgesinin Bilbao şehrine uçtuk.

Bilbao’dan, 45 dakikalık bir otobüs yolculuğu ile Vitoria -Gasteiz şehrine geldik. İlk izlenimimiz şehrin kendine has bir mimari yapıya sahip olması ve insanlarının giyim, kuşam, davranış olarak seçkin bir kültürü yaşadıkları idi. Ertesi sabah turizm bilgilendirme ofisindeki bayan Clara Navas ile beraber Profesör Knörr’la yapacağımız toplantı için, Bask Dili Akademisi’ne gittik. Toplantıya girmeden bir kaç dakika öncesinde bayan Navas’tan Bask dilinde merhaba -“kayşo” ve teşekkür ederim -“eskerikasko” kelimelerini öğrendik. Profesör Knörr Türkiye’den geldiğimizi bildiğinden, bize Türkçe tercümanlık yapması için Bask Üniversitesi Öğretim Görevlisi bayan Carmen Uriarte’yi de toplantımıza davet etmişti. Toplantımıza sonradan Bay Knörr’ün asistanı olan İngiliz asıllı dil uzmanı Bay Nikolas Gardner’da katıldı.

Öncelikle kendimizi daha yakından tanıtarak, DÇB yönetim kurulu üyesi olduğumu ve Kafkas halkları ile Basklar arasındaki benzerlikleri araştırdığımızı söyledim. Prof. Knörr de İspanya ’nın başkenti Madrid’deki Kraliyet Akademisi üyesi ve İspanya Kralı Juan Carlos’un danışmanı olduğunu hatırlatarak: “Bu konuyu ilk olarak, Stalin’in dil bilimcisi, Nikolai Mark ortaya atmıştı, bu sebeple bizde Gürcistan’ı ziyaret ettik. Gürcülerin fiziksel yapıları Basklara benziyordu. Konakladığımız otel sadece yabancılar içindi. Otele girmek istediğimde kapıdaki bekçi, beni Gürcü zannederek “Buraya girmen yasak, burası sadece yabancılar için” demişti. Lisanlarımız arasında belirgin hiçbir benzerlik yok, folklor ve müzikte bazı küçük benzerlikler var, ancak müziğin dili zaten evrenseldir. Ziyaretim boyunca Gürcüler ile Basklar arasında bir ilişki yakalayamadım. Sadece Gürcülerin Basklıları akraba kabul ettiklerini öğrenmiş oldum” dedi. Profesör Knörr konuşmasına şöyle devam etti: “Her ne kadar Stalin’in dil bilimcisi Nikolai Mark, Bask ve Kafkas ilişki teorisini ortaya attıysa da, 1968 yılında, benim de öğretmenim olan sayın Louis Mitchelen’nin Fransızca olarak kaleme aldığı “Basklar ve Kafkaslar Sorunu” isimli makalesinde bu benzerlik teorisini çürütecek başka bir teoriyi savundu. Baskları Ermeniler ile ilişkilendirmek isteyenler de oldu ama Ermenilerin bizimle uzaktan yakından bir alakasının olmadığı da bellidir” dedi.


Bayan Carmen Uriarte ve Prof. H. Knörr

Çerkes ve Abaza halklarını ise hiç tanımadığını, bilmediğini, ilk defa bir Çerkes gördüğünü söyleyerek, en kısa zamanda Abhazya, Adigey ve Kabardey Balkarya Cumhuriyetlerine gitmek, o halkları ve kültürlerini de yakından tanımak istediğini söyledi.

Daha sonra onlara biraz Çerkes (Adige) müziği dinlettim, birkaç dakika da Çerkesce konuşma yaptım.

Bir de Çerkes kültüründe büyük küçük yan yana yürüdüklerinde küçüğün daima soldan yürüdüğünü, bir evli çift yan yana yürürken bayanın her zaman kocasının solunda yürüdüğünü ve Çerkes kültüründeki buna benzer ritüelleri ayrıntılı olarak gösterdim. Kendilerinin de böyle saygı ifade eden ayrıntılara çok dikkat ettiklerini ama ritüellerde zamanla değişiklikler olduğunu belirterek Çerkeslerin kültürlerinin çok ilgi çekici olduğunu söyledi.

Toplantı odasının girişinde kutsal ağaç olarak bildiğimiz bir ulu ağaç resmi görmüştüm. Bu ağaç hakkında Baskların görüşünü sorduğumda, bay Knörr Basklarında geçmişlerinde önemli kararlar almak için kutsal ağaçların altında toplandıklarını belirtti.

İnternette Bask bölgesindeki dolmenleri gördüğümü ve benzer dolmenlerden tarihi Adigey sınırları içerisinde binlerce olduğunu söyledim. Bay Knörr Adigey’de dolmen olduğunu ilk defa duyduğunu ve çok şaşırdığını belirterek “Gürcistan’da bana, dolmenlerin Türkmenistan kökenli olduğunu söylemişlerdi” dedi. Bask bölgesindeki dolmenlerden birini ziyaret edebileceğimizi, dolmen kültürünün kaynağının nereye ve ne zamana dayandığı konusunu bilmediklerini söyledi.

Toplantının sonunda Bask mutfağı olan bir lokantaya gittik ve milli yemeklerinin balık ağırlıklı olduğunu öğrendik.


Bask Sofrası

Daha sonra bayan Carmen Gomez Perez’in Müdiresi olduğu ve tam adı “Fundacion Sancho El Sabio” olan Bask Ulusal Kütüphanesi’ne gittik. Burada sadece Basklar ile ilgili her türlü kitap, makale ve belgenin titizlik ile toplanıp muhafaza edildiğini gördük. Prof. Dr. Henrike Knörr kütüphane Konferans Salonu’nda slayt gösterisi eşliğinde hem sözel hem de görsel sunum ile yeniden anlatmaya başladı: Bask kelimesi Fransızca Basque’dan gelmiştir. Basklar kendilerine Euskaldunak derler.


Bayan Carmen Gomez Perez

Bask özerk bölgesi üç ilin birleştirilmesiyle 1978 yılında oluşturulmuştur. Önemli şehirleri; Başkent Vitoria-Gasteiz, Bilbao ve San Sebastian’dır.
Fransa sınırları içinde kalan Pays Basque bölgesi de tarihi Bask ülkesinin kültür alanıdır. Baskların yaşayan somut ve en önemli kültürü Bask dilidir. Onun için dilimize sıkı sıkıya sarıldık kendimizi İspanya’nın kültür zenginliği içinde kabul ediyoruz. Bütün çalışmalarımız sadece, bu alandaki eksiklerimizi tamamlamak ve kendi kültürümüzü sonsuza dek yaşatmak içindir.

Baskların resmi dilleri, Baskça ve İspanyolcadır. Tamamen İspanyolca, tamamen Baskça, tamamen İspanyolca-Baskça karışık olmak üzere, eğitim sistemi ebeveynler için üç ayrı seçenek sunmaktadır. Babaları, anneleri Bask dili bilmemelerine rağmen, çocuklarını okullara gönderip, Baskça eğitim almalarını tercih etmekteler. Bölgede Baskça konuşan nüfus % 30’dur. Ancak bu oran eğitim sistemindeki yeni uygulama ile her yıl giderek artmaktadır. Daha da önemlisi, alfabenin standardizasyonu, lehçeler arasındaki farkların giderilmesinde özel bir işlev görmüştür.

Eskiden pek çok Basklı ekonomik ve siyasal sorunları nedeniyle bölgeden göç etmek zorunda kalmış ve en büyük göç Arjantin’e olmuştur. Eski Arjantin Cumhurbaşkanı Juan Peron’un eşi ve Arjantin halkının efsane ismi olan Evita Peron ve eski NATO Başkomutanı General Henning von Ondarza, Bask kökenlidir. Meksika’daki Bask toplulukları ise genellikle Monterrey ve Durango eyaletlerindedir. Diğer bir önemli Bask topluluğu ABD’nin Idaho eyaletinde yaşamaktadır. ABD’nin Boise şehrinde bir Bask Müzesi ve Bask Kültür Merkezi de bulunmaktadır. ABD’deki kovboyların hemen, hemen tamamı Basklıydılar. Kovboy kelimesinin İspanyolcası “vaquero” dur. Kuzey ve Güney Amerika’da sığır çiftliklerinde yaşarlardı. Bazı kovboylar da sadece rodeo gösterilerine katılırlar kendilerini rodeolarda boy göstermek için yetiştirirlerdi.

Halkı muhafazakar Katolik olan Baskları Avrupa’ya tanıtan iki futbol takımından biri, Türk futbolcu Nihat Kahveci’nin de bir zamanlar, formasını giydiği, İspanya Birinci Futbol Ligi takımlarından Real Sociedad, diğeri de Atletico Bilbao’dur. Atletico Bilbao 115 yıllık futbol tarihinde, Fransız Lizarazu dışında hiçbir yabancı futbolcu oynatmamıştır. Lizarazu’ya tanınan ayrıcalığın sebebi ise bu oyuncunun Bask etnik kökenli olmasıdır.


Dolmen Ziyareti

Bask milli kütüphanesinin arşivlerini (www.fsancho-sabio.es) internet sitesi üzerinden incelemek mümkündür.

Kütüphane ziyaretimizin sonunda, şehir merkezine kırk kilometre mesafede bulunan bir dolmene gittik. Çok geniş, bir ovanın ortasında bulunan dolmenin yapısı Kafkasya’da gördüğüm dolmenlere biraz benziyordu. Adigey’de çektiğim dolmenin fotoğrafını bay Knörr’e gösterdiğimde, çevredeki tepelerde buna benzer dolmenlerin de olduğunu söyledi, ancak hava yağmurlu olduğu için oraya gidemedik.
Aynı günün akşamı şehrin merkezinde bulunan Artium Modern Sanat Müzesi’ni gezdik. Müze müdürü bize müzenin özel kasalarında bulunan değerli modern sanat eserlerini gösterdi.

Sonuç olarak bu kısa sürede yapmış olduğum araştırmayı özetlemem gerekirse, bu konudaki görüşlerim ve düşüncelerim şunlardır: Bilbao şehrindeki Etnografya Müzesi’nde gördüğüm üçayaklı yemek sofrası, Bask mutfak gereci olan çöven, çövenin asılı olduğu zincir ve bugünkü şömineleri andıran eski ocak, benim Adigey müzesinde gördüklerimin birebir aynısıydı. Ayrıca, Baskların önemli toplantılarını kutsal ağaçların altında yapmaları, dolmenler, ataerkil olmaları, insanlarının lider ruhlu ve centilmen olmaları, Bask ve Kafkas halkları arasında bir bağlantı olabileceğini düşündüren belirtilerdir. Ancak somut her hangi bir kayıt ve kanıt bulunmamaktadır.

Tarih öncesi toplulukların büyüklüğü, bunların nasıl bölündüğü ve nerelere göç ettikleri konusunda DNA bilgileri çok önemli ipuçları sağlamaktadır. Bask ve Kafkaslar ile ilgili ilişkinin analizinde de DNA teknolojisini devreye sokarak, bir sonuca varmanın çok daha doğru olacağı kanaatindeyim.


Bask Mutfak Gereçleri

Etnik kökenini aramak, kültürünü sevmek, benimsemek ve korumak çok güzel ancak, kibirle ırkçı bir yaklaşım sergilemek insanlık dışıdır. Her ırk üstündür ve kutsaldır. İyi insan olmak ise hepsinden daha kutsaldır.