YIKICI ELEŞTİRİLER YAKIŞIYOR MU SANA?

YEMUZ Nevzat Tarakçı
14.04.2007

Sen, yazdıkça, konuştukça ideali hançerleyen sözde Çerkes!

Kin, hırs, haset seni insanlıktan çıkarmış.

Öfke ve nefret bir başkası yapmış seni.

Sen konuştukça susuyor hakikat.

Kimsin sen, ne yapmak istiyorsun? 

Kafkas sitelerinde, duygu ve düşüncelerini samimi şekilde paylaşan ufuk sahibi güzel insanlara, kin ve nefretle saldıran sen!

Yıkıcı eleştiriyi marifet sanan, dedikodu, kıskançlık ve cahillikle beslenen sen!

Kültürünü yaşatmak adına heyecan duyan herkese düşman olan sen!

Hoşgörüden, sevgiden nasipsiz ifrat ve tefrit girdabının kurbanı sen!

Kuru, keskin ve katı sözler kullanmanın daha etkili olduğunu sanan “gönül engelli” sen!

Gönül yapmak, gönüllere girmek varken gönül yıkmayı tercih eden gönlünü şeytana satan sen!  

Sen, eleştiri üslubunu bilmiyorsun.

Saldırmayı, kalp kırmayı, gönül yıkmayı, Firavunca hareket etmeyi yiğitlik sanıyorsun.

Kültürüne, toplumuna inat yaşıyorsun.

Yapıcı değilsin, eleştiriyi kavga sanıyorsun, savaşıyorsun!

Nefsinin güdümünden çıkamıyorsun.

Ne yapmak istiyorsun? 

Ümitsizsin, kıskançsın. 

Ben diyorsun, biz demeyi bilmiyorsun.

Klavyenden, öfke, nefret ve kin damlıyor.

Buna rağmen örnek bir insan, iyi bir Çerkes olduğunu iddia ediyorsun.

Oysa iyi insan, elinden ve dilinden kimsenin zarar görmediği insandır.

Gerçek yiğit, rakiplerini yere seren değil, öfkesi kabardığında onu yenebilendir. 

Artık kimse seni görmek, sesini duymak, yazılarını okumak istemiyor.

Çok mu seviyorsun avukatlığını yaptığın şeytanı?

Bu halinle ecdadının ruhunu incitiyor, vicdanları kanatıyorsun.

Yapıcı hiç bir tarafın yok senin.

Hizmetin yok, önerin yok, samimiyetin ve hoşgörünse hiç yok.

Söylesene Allah aşkına sen kimsin ve ne istiyorsun? 

Kimsin sen?

Toplumuna, kültürüne zarar vermekten başka işi olmayan biri mi?

Gereksizi konuşmayı, lüzumsuzu yazmayı, sataşmayı, dedikoduyu iş edinmiş kişi mi? 

Yazık, çok yazık sana. Yüreklere basmayı, kırıp dökmeyi görev sayıyorsun.

Nefrete bulanıyor, kin ve kıskançlıkla besleniyorsun.

Bir girdabın içindesin, çırpındıkça batıyorsun.  

Sana acıyoruz.

Seni bu girdaptan kim kurtaracak merak ediyoruz.

Artık kimse seni duymak, yazılarını okumak istemiyor.

Yapıcı hiçbir tarafın kalmadı.

Nefret bir başkası yapmış seni.  

“Ben” diyorsun.

Cennet’in anahtarı bende olsun istiyorsun.

Golü ancak ben atayım diyorsun.

Gün ışığında koyu karanlığı yaşıyorsun.

Yarasaları çağrıştırıyorsun. 

Kıskanç, hazımsız, kavgacı sözde Çerkes!

Yanlış yoldasın.

Yanlış yapıyorsun.

Ne olur vazgeç yüreklere basmaktan.

Vazgeç firavunluktan, şeytanın avukatlığından. 

“Ben gelmedim kavga için.

Benim işim sevgi için.

Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.”  diyen gönül insanlarını hiç mi duymadın?

Eğer bu toplum sana uyarsa;

Savrulur umutlarımız, yanarız!

Yandıkça yanarız!

Şahlarımız mat olur.

Hayallerimizin hayali, hayal olur.

Yorulur, yenilir, yığılıp kalırız çıkmaz sokaklarda.  

İnsan, kendini bir tanısa, bir bulsa kendini,

O zaman tüm kâinatın sırrına vakıf olacaktır.

O zaman aradığının kendisi olduğunu anlayacaktır.  

Boşuna söylememişler “Ara, ne ararsan kendinde ara.” diye. 

Her şeye rağmen sensiz bir eksiğiz, bunun bilincindeyiz biz.

Çık bu girdaptan.

Yen nefsini, düzelt kendini.

Bırak “klavye kabadayılığını”

“Doğruları sadece ben bilirim!” edalarını. 

Katıl, şuurda ufuk sahibi güzel insanlara!

Katıl, sevgi, samimiyet ve hoşgörü sahiplerine!

Katıl, alternatif doğruları üretmek için gecesini gündüzüyle birleştirenlere!

Katıl, bazen ağlayarak, bazen gülerek, ama hep düşünerek, hep ümitle, tebessümle kültürünün geleceği, toplumunun hayrı için koşturup duranlara! 

Bu halinle yakışmıyorsun kültürüne.

İnadı bırak, gel katıl hayatı doğru yaşayanlara!

Katıl, sağduyulu insanlara!

Biz bir araya gelip, el ele verip nefislerimizi katıp karıştırırsak.

Dostluk ve sevginin sardığı bir dünyada elbette haset, nefret, kin ve öfke olmayacak. 

“Kavgayı, bir ağacın yaprağına yazmak isterdim

Sonbahar gelsin, yapraklar kurusun diye 

Öfkeyi, bir bulutun üzerine yazmak isterdim

Yağmur yağsın, bulut yok olsun diye 

Nefreti, karların üzerine yazmak isterdim

Güneş açsın, karlar erisin diye 

Dostluğu ve Sevgiyi

Yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdim

Onlarla büyüsün. Dünyayı sarsın diye” 

Şair de böyle diyor. 

Ya sen?