YARADAN’A AÇIK DİLEKÇE

HATKO Zeki Akgül

Allah’ım!

Çok mutsuzum çok!

Neden mi?

Söyleyeyim.

Türkiye’de doğmuş olmaktan mutsuzum!

Türk idarecilerinin yönetiminde yaşamaktan mutsuzum!

Hergün dolandırılmaktan, kandırılmaktan mutsuzum!

Hergün yalan dinlemekten mutsuzum!

Sahte Müslümanlar arasında yaşamaktan mutsuzum!

Riyakar, insanlara sabretmek zorunda kaldığım için mutsuzum!

Hırsızlara, soygunculara sabretmekten mutsuzum!

Kısacası dünyaya gelmiş olmaktan mutsuzum.

Allah’ım beni de bu dünyaya bir melek gibi göndermemiş miydin? Elli iki yıl önce beni de masum bir bebek olarak dünyaya göndermeden önce ‘’seni dünyada böyle sıkıntılar, mutsuzluklar bekliyor, ne dersin, gitmek ister misin’’ diye soramaz mıydın?

Kim bilir ne güzeldi geldiğim yer! Yasak elmadan mı yedim ben de dedem gibi? Ne suçum vardı Yarabbim, bunca cezayı bana hak gördün?

Çekemiyorum artık. Tamam bizi sabrımızla deniyorsun, kabul! Ama insanların sabrına da bir sınır koymadın mı? Sınırsız sabrı peygamberlerine verdin. Biz aciz kullarına çok değil mi?

‘’Birbirinizi sevin’’ diyorsun insanlara kitabında ama çocuk olduk; babadan her gün dayak yedik, sevgi görmedik, uzak kaldık. Ne adına, terbiye!

Biraz büyüdük okula gittik, öğretmenlerden dayak yedik, sevgi görmedik. Ne adına, terbiye!

Genç olduk, polisten dayak yedik, sevgi görmedik. Ne adına, terbiye!

Yetiştik olgun olduk, fikrimizi söyledik, mahkemelerde uğraştık, hakimlerden sevgi görmedik. Ne adına, terbiye!

Hadi onlar ‘’terbiye’’ adına bize bunu reva gördü!

Bunlara ne diyorsun Rabbim?

Kimi zaman hastalandık hastanelere düştük, doktordan sevgi görmedik.

Arkadaşlarımız oldu, sırtımızı yasladık ama üç kuruş menfaat için satıldık. Arkadaştan sevgi görmedik.

Neydi bu insanlardaki hırsın, kinin sebebi?

Baba, öğretmen, polis, hakim terbiye etmek için mi insanları dövdüler? Sen bu insanları ‘’insan terbiyecisi’’ olarak mı yarattın? Senin gönderdiğin kitapta bunlar yazılı mı ki? Ben okuyamıyorum da mı haberim yok? Kim verdi bu insanlara bu yetkiyi? Benim elli iki yıldır yediğim dayağın acısının hesabını kim soracak bunlardan?

Şikayetimi dinleyecek bir tek sen varsın Allah’ım! Yarattığın dünyada, insanlıkta, meleklerin sana söylediği gibi oldu. Birbirini boğazlayan, birbirini kesen, üç gram çamurdan olduğunu unutmuş kendisini yenilmez ve dünyanın sahibi zanneden insanlar elinde oyuncak oldu bu dünya ve mazlumlar.

Allah’ım sen insanlara nasıl bir fıtrat verdin de bunca hırs ve kinin kurbanları olduk? Hani bir zamanlar insanlar kendi elleriyle yaptıkları çamurdan putlara tapıyorlardı da Hz.Muhammet’i (s.a.v.) uyarıcı gönderdin ve insanlar biraz olsun insan olduklarını hatırlamışlardı. Allah’ım ne oldu bu kadarcık kısa bir zaman içinde, gene o eski günlere döndüler?

Yarattığın insanlık bugünde bir koltuk icat etti ve o koltuğa tapıyorlar artık! O koltuğa oturanlar kendilerini, -tövbe haşa- kendilerini senin yerine koyuyorlar. Kendi kafalarına göre kanun yapıyorlar ve o kanunlarla insanları eziyorlar. Senin kanunlarının hiç bir hükmü kalmadı artık dünyada. İnsanların büyük çoğunluğu üç Kuruş için gece gündüz çalışıp, karınlarını doyurmaya çalışırken, onlar Firavunlar gibi, karunlar gibi yaşıyorlar. O yarattıkları koltuk o kadar tatlı geldi ki bazılarına; kalkmamak için her şeyi mubah sayıyorlar.

Allah’ım sen dünyaya uyarıcı olarak en son Hz. Muhammet’i (s.a.v.) peygamber olarak göndermedin mi? İnsanların bir kısmı da kendilerini senin memurun zannetmeye başladılar. Oruç tutmayanlara hesap soruyorlar, namaz kılmayanlara hesap soruyorlar, namazı bilmeyenlerin kafasını kesiyorlar. Allah’ım bunlara vahiy mi gönderdin de biz aciz kullarının bundan haberi yok?

Allah’ım insanların bir kısmı o kadar aciz oldular ki, tüm hayatlarını üç Kuruşluk menfaate satar oldular. Ortalık yalaka ve şarlatanlardan geçilmez oldu. Maalesef şarlatanlar çoğunlukta olduğu için onların istediği gibi yaşamaya mecbur kaldık. Onlar konuştu, onlar seçti, onlar başımıza geçti, bizler sabretmek zorunda kaldık. Şüphesiz sen bunların hepsini biliyorsun, görüyorsun. Allah’ım senin gücünden, kudretinden zerre kadar şüphemiz yok. Birgün mutlaka cezalarını vereceğini biliyoruz ama bizler aciz kullarının buna tahammül etme imkanımız yok. Bize de dayanma gücü ver ki, dayanabilelim bunca eziyete.

Ortaya çıktı birisi, senin dininden bahsetti, inandık, inandım! Seninde bildiğin gibi bende senden biraz uzak yaşarken sana doğru yönümü döndüm o kişi sayesinde. Ancak ömrü yetmedi, bizlere rahat bir hayat sağlamak için aldığı görevi yapamadan onu da aldın aramızdan. Allah’ım o gün, o kişi sayesinde yönümü sana dönmüştüm ama, bugün yine senin dininden bahsederek beni hayatımdan bezdirmiş bir kulunun yüzünden İslam’dan uzaklaşırsam sen affet beni!