XABZE ÖRNEKLERLE İLERLİYOR

VUNEREKO Mir
Tarih Bilimdalında Kandidat, Etnograf
Çeviri: AÇUMIJ Hilmi

Böyle demekle birlikte, bu konu ile alakalı açıklama da yapmak gerekiyor. İlerlemiş yaştaki bir yaşlı beş-altı yaşlarındaki çocuk içeri girdiğinde ayağa kalkarak selamını alıyor.

Onu görenler arasında; «Küçük çocuk için kalkmasan olmaz mı!?» diyenlerde çıkar.

Yaşlı adam «Ben sadece küçük çocuk için kalkmıyorum kendi insanlığım için de kalkıyorum.» der.

Çerkeslerde bu kısa öykü darbımesel olarak kaldı. Bu öyküyü ben Çerkesim diyipte duymayan insan herhalde yoktur. Bu öykünün gösterdiği şeyler arasında öncelikle insana, yaşına bakılmaksızın değer verilmesinin gerektiğidir. Ardından dilimizde anlatılan bu örnek alınası öykü kılavuz ve yardımcı olucu niteliklerde. Bu yüzden günümüzde Çerkes ulusunun bildiği xabzenin özü böylesi örnekler ve öykülerle elele vermiş bir şekilde yol alıyor. Yaşamın kendi gelişmişliği içerisinde etkinliğini yitirmiş uygulanmaz olmuş davranış şekilleri, xabze kurallarının dilimizde geçmişe ait söylencelerde anıtsal olarak kaldığını ve ulus bilincinde yer aldığını görüyoruz:

* Beysen de padişahsan da erkek gibi şapka giyiyorsan bayanla karşılaştığında attan inmelisin;

* Guaşe kızı isen de, bir iş için yola çıkan atlı grubla karşılaştığında giymiş olduğun Pheçuake (ç.n. Ahşaptan yapılmış önü ve arkasında yüksek topukları olan, giysi ve ayakkabıların yere sürtmesini, pislenmesini engelleyen bir çeşit nalın) üzerinden inip onlara saygı göstermelisin…

Günümüz Çerkes yaşantısında, çağdaş yaşamda hal-davranış imkanlarımız (atın yerini motorlu taşıtların almış olması, yoldan geçiş kurallarını trafik ışıklarının belirlediği, sakin köy yollarının yerini kalabalık şehir caddelerine bırakmış olması) nedeniyle, yol üzerinde karşılaşan bayan ve erkekler daha önceleri belirlenmiş muaşeret kurallarına uymamaktadır. Fakat bu konudaki xabze söylencelerimizde yer alıyor. Bu söylenceler ile günümüzdeki Çerkes bayan ve erkekleri bilgilendirilerek saygı dolu yaklaşıma yönlendiriliyor. Her ne kadar bunlar zaman ve günümüz yaşamının dişlileri arasında sıkışmış olsada geçmişdeki Adıgağe, bu davranış şekline özendirme yaparak aydınlatılıyor. Bu konuda etkili olan şey sadece xabzeye uygun davranış şekilleri değil, xabzeyle her zaman birlikte olan dilde yer alan söylencelerdir de.

Adıgağe – Ulusu inşa eden köklerdendir

Adigenin, Adıgağesi ile xabzesi ulus (kendisi) olması ile birlikte başlıyor. Bütün milletlerde aynı olan şey ulus ile o ulusa ait xabzelerinin yaştaş ve aynı dönemde birlikte oluşmuş olmasıdır. Adige xabzesinde bunu açık olarak görmek mümkün ve böyle olduğunu da kendi kendisine kanıtlar niteliktedir.

Daha önceleri Adigeler arasında yaşayan uluslar ve günümüzde yine onların yanında bulunan halklar arasında iyilik ile kötülüğü, uygun ile uygunsuzu ayırd eden xabze kurallarına değinirken bunları kendi ulusal ismi ile ilişkilendiren hiç bir halkın olmadığını görüyoruz.

Bu yaklaşımı, düşüncelerinde dillerinde belirtenler ise Adigelerdir: Adige, Adıgağe

Bu, yapım eki ile oluşturulmuş kelime Adige ulusu ile adıgağe’nin birbirinden ayrılamayacak şekilde tarih içerisinde katettiğimiz yolu aldığını açık olarak anlatıyor.

İyi ile kötünün ilişkisi ve irdelenmesini yapan felsefe biliminin ortaya çıktığı döneme kısa bir dönüş yapalım. 2400 yıl kadar önce Antik Rum (Grek) bilimadamı Aristotales Etika’yı Felsefeye bağlı bir bilimdalı olarak sınıflandırdı. Bu kavrama verdiği isim ise ‘yer-bölge’ kelimesinden türetilmişti. Orta çağlarda ise Latin dili konuşan uluslarda aynı anlama gelen bir başka terimle ‘moral’ karşılaşıyoruz. Bu terimin kelime anlamı ise ‘adet, huy – temperament’ idi. XVIII. yüzyılda Ruscada aynı anlama sahip ‘Nravstvennost’ kelimesi ilk defa Rusca sözlüğe girer. Bu kelimeninde kökeninde ‘adet, huy – nrav, karakter’ kelimesi yatar. Bu türetilmiş kelimenin oluşturulmasında Latincesinin tekrarı olduğu görülüyor.

Çerkesce de ‘etika -moral’ anlamında kullanılan türetilmiş sözcüğe köklük eden kelime ulusun kendi ismidir: Adige, Adıgağe

Bu konuda akla gelen en önemli husus ise Adigelerde Adige olmak ile yeterli yetişim ve eğitimin aynı olmasıdır: Eğer Çerkessen ‘iyilik’, ‘güzellik’, ‘etika’ ve ‘moral’in kabul ettiği, davranışlar yaşam şekline sahip olmalısın – Adıgağe içerisinde olmalısın.

Diğer uluslar için tarihsel olarak adet ve davranış şekilleri ne gibi önem arzediyorsa Xabze de aynı şekildedir. Fakat Xabzenin diğerlerinden ayrıldığı en büyük özelliği kendisine eski çağlardan beri norm olarak koyduğu şeylerle Adigelerin ulus olduğu yani Adıgağe, xabze’nin ulus kurucu kök olması ile ulusumuzun kurulmasına imkan vermesidir. Bu yönü ile Adıgağe dünya kültüründe örneği olmayan bir insanlık ölçütü, bir felsefenin köküdür.

Adıgağe- Xabze ulus için benzeri olmayan şekilde yüklendiği sorumlulukları yerine getirmiştir.

Adigeler için Xabze ulus kurucu bir kök olmuştur. Bu Adıgağenin gerçekleştirdiği ilk vazifesidir. Dil ile birlikte Xabze milletimizi biraraya getirdi.

Başka pek çok ulus için devlet kurmak veya tek tanrılı dinler milleti biraraya getiren etmenlerden oluyordu.

Dünyada izlenen tarihi gelişime göz atacak olursak – bir dil, bir yaşam şekli, bir ortak kültüre sahip insanların biraraya gelerek birlikteliklerini güçlendirecek usuller seçerek, ulus ulus yapılandıklarını görüyoruz.
Adigelerin de tarihte devlet yapılanmasını zaman zaman kazandıklarını görüyoruz. Arkeoloji ve tarihi belgelere göre Adigelerin ataları olan Sind’ler 2500 yıl kadar önce antik bir devlet kurdular. Yüzyıl kadar sonra ise Antik Adige topraklarının bir kısmına ve Kırıma yerleşen Rumlar (Grekler) Bosfor krallığını kurarlar. Sind ve Bosfor devletleri yüzyıl kadar komşuluk ilişkisi içerisinde olan ayrı ayrı devletler olarak varlıklarını sürdürürler. İsa’dan önce 380 yılında Sindika devleti Bosfor krallığına katılmak zorunda kalır. O tarihten itibaren Antik Adigeler ile Kafkasyaya yerleşmiş antik Rumlar 700 yıl kadar aynı devletin çatısı altında birlikte yaşayıp aynı tarihi yolda ilerlerler.

Antik dönem Adigelerinin bu devlet deneyimlerinin uluslaşmalarında bir kök, bir etki sağladığında da şüphe yoktur. Antik grek belgelerinde yazdığına göre Adige topraklarında, Kuzey batı kafkasya’da Adigeler 10-15 farklı isimle yaşıyorlardı. Bu dönem İsa’dan önce yaklaşık 600’lü yıllardı. Ardından gelen yüzyıllarda ise bu pek çok ismin yavaş yavaş daha azaldığını Sind, Meot ve Zih şekline dönüştüğünü görüyoruz. İsanın doğduğu yıllara ise Adigeler tek bir ulusal isimle ulaşmışlardı. Bu, eski etnonimimiz olan Zih’tir. Dilbilimciler Zih ulusal ismini oluşumsal (etimolojik) olarakta günümüzde ulusun kendisine verdiği Adige ismi ile ilişkilendiriyorlar: Adige – Adzıhe – Zih. Belirtmemiz gereken bir başka husus ise XVI. yüzyıl başlarına kadar Adigelere ulusal isim olarak Zih’te söylenmeye devam edegeldi. Bunun bir kanıtı da Cenevizli C. İnteriano’nun (1502 yılında) yayınlanan eserinde ‘…Çerkesler hakkında, zihler böyle isimlendirilir.’ şeklinde geçer. Bütün bunların ışığında Adigeler kendilerini isimlendirdikleri ulusal adın bir formu olan ‘zih’ ile yazılı tarihte 2000 yıldan uzun süredir yer alıyor. Bu endoetnonim (Adige – zih) in Adigeler için tek bir isimlendirme olarak ise İsadan önceki yüzyılın başlangıcından itibaren kullanılmaktadır.

Bir insan grubunun kendisini bir ulusal isimle adlandırması başkalarınında onu tek bir isim altında anmaya başlamaları o insan grubunun ulus oluşturma konusunda bir sınıra ulaştığı, dili, kültürü, düşünce şekli ile ortak birlikteliğe ulaştığı, birliklerinin bilincine vardıkları diğer uluslarcada bunun aşikar olduğu anlamına gelir.

Buradan yola çıkarak Adigelerin Adige oldukları, bir ulus olarak kendilerini görmeye başlamaları 20 – 22 yüzyıl kadar öncesine dayanıyor. Bunun oluşumunda etkin rol oynamış ve onunla birlikte gelişmiş olan, ulusun başına ne gelirse gelsin ulusun varlığını koruyan ulusal belirteçlerden en uzun ömürlüsü Adige Xabze’dir.

Bu bakış açısının temelini bir daha belirtecek olursak; Ulusun bireyinin dünya üzerinde attığı her adımına kılavuzluk yapan xabzenin isminin ulusun isminden türemiş olasıdır. Adige – Adıgağ. Yarın da aynı vazifeyi üstlenecek olan ulus ve ulusal Xabze arasındaki bu ilinti bu gün Adigelerin tutunduğu daldır.