VULAPE HÖYÜKLERİNİN ÇOĞU İBADET YERİYDİ

TEVU Aslan 
Arkeolog, Rusya Gazeteciler Birliği Üyesi
Adige Mak Gazetesi, Nisan 2013
Çeviri: AÇUMIJ Hilmi

Ay’a ibadet yeri

Onuncu höyüğün güney eteğinde özen gösterilerek dere çakıltaşları ile yapılmış iki tane hilal ortaya çıkardık. Bu hilaller çetre girişindeler. Onar metre uzunluğunda yanyanaydılar.

Çıkarttığımız 29 at kalıntısı ile çakıltaşlarından yapılmış iki hilal Mıvut’e’lerin Ay veya Ay Tanrısı’na çetre şeklinde ibadet yerleri yapıyor olabileceklerini düşünmemize sebep oluyorlar. Eski Adige dininde, Mecusilikte güneşi yaşam ve dünya ile alakalı görüyor, ayı ise ölüm ve ahret ile ilişkilendiriyor-lardı.

Ulusumuzn antik kültüründe güneşin büyük bir yeri vardı. Tarihi destan ve öykülerde onunla ilgili çok nüveye rastlıyoruz. Bu antik dinlerine göre ibadet yerleri düzenliyorlardı. Ayın şekline, görünüşüne bakarak olacakları, geleceği tahmin ediyorlardı. Yüksek sesle Maze – Ay, Mezağo – Ay aydınlığı denilmezdi. Benim hatırladığım kadarıyla ninemin bir defa dahi ‘Maze -Ay’ dediğini duymadım. Ondan bahsedeceği zaman ‘ХъаныкIэр къихьагъ- yeni han geldi, yeni ay girdi’  ‘хъаныкIэм изы хъугъэ, yeni Ay tamam oldu, Ay’ın ondördü oldu’ derdi.  Ay’ı parmakle el ucuyla göstermek olmaz derlerdi. Eğer parmakla Ay’ı gösterdiysen o parmağı iyice ağrıtana kadar ısırmalıydın.

Çeşitli ritüeller arasında mesela ceviz ağacını Ay aydınlığı olmadan dikmezlerdi. Ceviz ağacının altında uyuyanın orada öleceğine inanırlardı.

Şifalı su kaynakları

Adigey’de çok sayıda sıcak ve şifalı su kaynağı var. Böyle içerisinde pek öok mineralin bulunduğu su kaynaklarında şifahaneler dinlerce yerleri yapılıyor.

Nart destanlarına göre Savsırıko canlı canlı yer altına gömülmüş olarak yeraltında yaşıyor. Gün ışığını göremiyor olması sebebiyle gözyaşları akıyor. Söylencelere göre Adige topraklarında bu gözyaşları insanlara şifa olmaka üzere yer yüzüne çıkıyor.

Mıyekuape’nin güneyinde ‘şifalı su kaynağı’ var. Eskiden burada gerçekleştiğini söyledikleri ilginç bir olay var.

Şhaguaşe nehri kırında bir nine ve dede yaşıyordu. Dedenin bir keçi sürüsü vardı ve bunları otlağa salıyordu. Bir gün sürdeki yaşlı teke bir pınardan su içer ve gençleşip keçi yavrusuna dönüşür. Dede’de bu sudan içer ve genç yakışıklı bir hal alır. Akşam geri geldiğinde eşine ‘ Bu gün çok acıktım, bana sofra kur’ der. Nine kocasını tanımadığından homurdanır. Dede olanları nineye anlatınca, o da bu sudan içmek ister. Dede sabahleyin keçileri yeniden otlağa salacağı zaman nineyei de yanında götürür. Nine dedeyi yanına yaklaştırmadan su kaynağına kendisi iner. Ninenin uzun zaman gelmemesi üzerine dede su kaynağına indiğinde ninenin elbiseleri içinde ufacık bir bebeğin ağlayarak ayttığını görür. Bebekleşmiş eşini de alıp evlerine geri döner.