TÜRKİYE’DEKİ ABAZA-AŞUWA LO KIT KÖYLERİ

KOPSİRGEN Orhan Baran

1) YOZGAT SORGUN-OSMANİYE KÖYÜ

Konumu: Osmaniye (Lo kıt), Yozgat’ın Sorgun ilçesine bağlı bir Aşuwa-Abaza köyüdür. Köy, Sivas-Ankara karayoluna oldukça yakındır. Sorgun ilçesine 10 kilometre uzaktadır. Her an, her zaman ulaşıma açıktır.

Tarihçesi: Köy halkı, Karaçay-Çerkes Özerk Cumhuriyeti’ndeki Kubina-Lo kıt köyünden göç etmiştir. Her ne kadar bundan önceki bir yazımızda köy halkının 1864 yılındaki büyük sürgünde Kafkasya’dan deniz yoluyla gelen Aşuwa Abazalardan oluşan yaklaşık 5000 kişilik bir grup olarak göç ettiğini yazmış isek de; bu tarihin yanlış olduğunu bilahare öğrendik. Şöyle ki; Kayseri- Pınarbaşı- Altıkesek köyünden Lo Fuat beyin tapu kayıtlarına dayanarak yaptığı araştırma ve Türkiye’de Abaza (Abazinler) hakkında araştırma yapan tarihçi Thaytsukh M.S.‘nin yaptığı incelemelere göre ve Lo kıt (Osmaniye) köyü mezarlığında bulunan bir mezar taşındaki bilgiler göz önünde bulundurulduğunda, köy halkının 1859 yılında Türkiye ye geldikleri ve köyü kurdukları anlaşılıyor. Şöyle ki: Osmaniye köyü mezarlığında bulunan ve köyün kuruluşundan sonra ilk ölen Çago Ahmet’e ait mezar taşında yazılı olan ölüm tarihi 1862’dir. Köyün yaşlılarından duyduğumuza göre Osmaniye köyünün kuruluşundan üç yıl sonra Çago Ahmet ölmüş ve bahsettiğimiz anıt mezar yapılmıştır.

Kabardey ve Karaçay Çerkes bölgesi 1822 yılında Ruslar tarafından işgal edilmiş bu bölgelerde yaşayan Abazalar ve Kabardeyler Rus hakimiyetini kabul etmişlerdir. 1859 yılında bu bölgede yaşayan 5000 bine yakın Abaza nüfusu ile 10 000 bine yakın Kabardey ailesi önce İstanbul’a gelmiş bilahere Anadolu’nun çeşitli yerlerine genel olarak, Adana Uzun Yayla (Kayseri-Sivas) ve Yozgat havalesine iskan edilmişlerdir.

Göç sebeplerinden biri; Rusların bir yerde bu insanlardan kurtulmak istemeleri. İkincisi; göç edenlerin Müslüman oluşları, Osmanlı Devletinin gizli daveti, Osmanlı ülkesine gelmeleri halinde dini ibadetlerini rahatça yapabilecekleri düşüncesi yatmaktadır. Üçüncü bir neden ise; gerek Abazaların ve gerekse Kabardeyler’in feodal bir yapıya sahip olmaları… Zamanın çarı 2. Aleksandr’ın en kısa zamanda kölelik düzenine son vereceğini açık açık ifade etmesi, kölelik sisteminin kaldırılması halinde rahatlıkları sona erecek olan sınıfların Çar’ın bu uyarısından korkmuş olmaları… Başka tarihi sebeplerde olabilir… Biz sadece ilk akla gelenleri belirtiyoruz 1859 yılında göç edenlerin çoğunluğu feodal ailelerdir. Nesilden nesile gelen duyumlara göre (Ben şahsen köyümüz halkından birçok yaşlı insandan duydum) göç eden insanlar içinde fakir aile yoktur. Çoğunluğunun artmak denilen torbalar dolusu altınlarının olduğu ve sahip oldukları köleleri ile birlikte geldikleri söylenir. Hatta nüfus kayıtları incelendiğinde ilk gelen aile reisi eşi ve sonra da sahip olduğu kölenin (Gulami) adının yazılı olduğu görülecektir. Ben şahsen feodalite, Aristokrasi vesaireye karşıyım ama tarihi gerçekleri de aksettirmek gerekir kanısındayım.

PARENTEZ BİLGİ- Tarihi gerçek: Çerkeslerin sürgünü ve Osmanlı İmparatorluğu’na yerleştirilmesine karşılık Kafkasya’ya gayrimüslim ihracına ilişkin iki süper güç arasında nasıl bir diplomatik trafik yaşandı? Batı Kafkasya’da Kafkas-Rus Savaşı’nın sona ermesi, Çerkeslerin sürgün edilmesi ve Osmanlı imparatorluğu sınırları içine yerleştirilmesi sorunuyla yakından ilgilidir. Bu, Kafkasya Genel Valisi Büyük Prens Mihail Nikolayeviç’in savaş bakanına hitaben yazdığı mesajda açıkça ifade edilmiştir: “Savaşın ne zaman sona ereceği meselesi, şu şartlarda bile bize düşman halkı Osmanlı’ya ne kadar zamanda gönderebileceğimiz sorununa dayanıyor.

1) Bu nedenle bu sorun Rusya ve Osmanlı hükümetleri arasında en aktif diplomatik yazışmaların ve görüşmelerin konusu oldu. Görüşmeler sırasında her iki taraf da Çerkeslerin göç ettirilmeleriyle ilgilerinin olmadığını kanıtlamaya ve böylece onların gelecekteki kaderleri konusunda sorumluluktan kurtulmaya gayret ediyordu. İstanbul’daki Rusya elçiliğinin bu mücadelede önemli bir yeri vardı. Elçiliğin sadece Rusya Dışişleri Bakanlığı ile değil, Kafkasya Ordusu Başkomutanı ve onun Kafkasya’daki idaresi ile de doğrudan irtibatı vardı, ayrıca, durumu yerinde inceleyerek Çarlık payitahtını ve İstanbul’daki elçiliği ayrıntılı bilgiyle donatan Rusya konsoloslarının Osmanlı topraklarındaki varlığı da diplomatik mücadeleyi kolaylaştırıyordu. Temmuz 1859’da Rusya elçisi a. B. Lobanov-Rostovski, Başvezir Fuat Paşa ve Hariciye Nazırı ali Paşa’nın onunla yaptığı bir sohbette, Kafkasyalı Müslümanların Osmanlı İmparatorluğu’na yerleşme serbestisinin sınırlandırılacağını, “Bu göçün son zamanlarda çok fazla arttığını ve Babıali’ye yük olmaya başladığını “açıkladıklarını bildiriyor.

2) Bunun ardından verdiği resmi bir notada Osmanlı Hükümeti, Kafkasyalıların göçünün durdurulmasını ve bundan sonra “her iki hükümetin onayı olmadan göç yapılmamasını” talep etti.

3) Rusya hükümeti bu notaya Kafkasyalı Müslümanların Mekke’ye gitmek için izin istedikleri karşılığını vererek şöyle dedi: “Dini inançların yerine getirilmesiyle ilgili bu isteğe karşı çıkamayız ve bunu istemeyiz.

4) Bununla birlikte, Lobanov-Rostovski, Ali Paşa’yla yaptığı mutad sohbetlerinden birinde, “Bu kadar Kafkasyalıyı ayartıp Osmanlı sınırlarına yığılmalarına yol açan asılsız söylentilerin ve abartılmış umutların hala Dağlıların aklını çelmeye devam ettiğini” ve “yeni göçmenlerin Rusya sınırını geçmeye hazırlandığını” söyledi. Osmanlı ajanları tarafından Kafkasyalılar arasında yayılan, bir süre önce Rusya ile Osmanlı arasında imzalanan antlaşmaya göre Rusya hükümetinin Babıali’ye “Bütün Müslüman tabasını Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan Hıristiyanlarla değiştirme hakkı verdiği” şeklindeki söylentilere dikkat çekti.

5) Kafkasyalıların göçü sorununun çözümünü hızlandırmak ve Osmanlı Hükümeti’nin engel çıkarmasını önlemek için 1860’ta İstanbul’a Tuğgeneral M.T. Loris-Melikov geldi. Kafkasyalıların Osmanlı’ya “toplu halde değil, küçük gruplar halinde” göç etmesine izin veren bir anlaşma imzalandı.

6) Rusya hükümeti ayrıca Çerkeslerin Kafkasya sınırından uzaklara, Osmanlı İmparatorluğu’nun iç bölgelerine dağıtılması konusunda Babıali’nin onayını almayı başardı. 0 sırada Rusya hükümeti, “Rusya ‘ya karşı düşmanca tutum ve dini hoşgörüsüzlükle dolu olan” göçmenlerin Osmanlı İmparatorluğu’ndan geri dönmesinden çekiniyordu.

7) Bu şekilde, göç hareketi resmi özellik kazandı ve 1861-1862 yıllarında da devam etti. Bu süre zarfında 100 binden fazla Kafkasyalı “Muhammed’in kabrini ziyaret etmek için Mekke’ye gitme gerekçesiyle, yerleşmek niyetiyle Osmanlı topraklarına geldiler. Devlerin anlaşması sonucunda Rus çarı devrin sadrazamına bir mektup yazar. “Size bir kovan dolusu eşek arısı gönderdim. Sizi sokacaklar ve rahatsız edecekler.” Devrin sadrazamı , Rus çarına şu cevabı gönderir: “ Gönderdiğiniz eşek arılarını öyle dağıtacağım ki, birbirlerini kolay kolay göremeyeceklerdir.”

Abazaların (Aşuwaların) göç tarihi olan 1859’dan bugüne kadar 152 yıl geçmiş, ancak anavatandan sürgün edilen Abazalar bugüne kadar kendilerini bulamamışlardır.

Lo kıt (Osmaniye) köyünden bahsettiğimize göre biraz da Kafkasya’da bu köy ile ilgili bilgileri aktarmamız gerekir düşüncesindeyim. Karaçay-Çerkesk Özerk Bölgesinde üç tane Lo kot vardır. Bunların isimleri şöyledir; Gum Lo kıt- Kubine Lo Kıt- İncig Lo Kıt…

Bu köyler göç tarihi olan 1859 yılında Karaçay-Çerkesk bölgesinde mevcut idi. Bu gün bu köyler halen aynı bölgede mevcuttur. Göç tarihinde tüm beyler ya da feodallerin tamamı göç etmemiştir. Örneğin bizim köyün beyleri olan Lo lar 1859’da göçe katılmamışlardır.

Adana Tufanbeyli ilçesine bağlı Akpınar-Bolatpınar ve İğdebel adlı Abaza köyleri vardır. Bu köyler bugün Karaçay Çerkesk-Özerk Cumhuriyetinde bulunan Gum Lo Kıt köyünden göç etmiştir. Ancak Göç tarihleri 1859’dur. (Tufanbeyli-Akpınar köyü web sayfasındaki göç tarihi ve Altıkesek köyü web sayfasındaki tarih maalesef yanlıştır). Akpınar Köyü=Lo kıt Lo Canbot’un oğulları Aslan ve Selamgeri ve diğer sülaleler tarafından kurulmuştur. Sorgun-Osmaniye köyüne 1859 yılında bey (Kinez-Ah) gelmediğine göre, Adana-Tufanbeyli-Akpınar’a Lo Canbot’un çocukları geldiğine göre Kayseri-Pınarbaşı Altıkesek Köyü (Lo kıt) ‘a gelen bey (Kinez=Ah) İncik Lo kıtdan gelmiştir. Başka bir deyimle bu köye ait beyler göç sürecine katılan Lo beyleri İncik Lo kıt köyündendir. Ancak şu açıklamayı da yapalım. 1917 devriminden sonra Osmaniye köyü (Lo kıt) köyüne Mehmet ve Şevket adlı iki Kardeş Sorgun-Osmaniye köyüne geldiler. Köylüler onlara yer verdiler ev yaptılar. Ben o kişilere verilen ev yerini ve evlerini biliyorum. Lo Mehmet köyümüz halkından bir kadınla evlendi. Sonra iki kardeş köyü terk etti… Ben bu kişileri görmedim ve bilmiyorum. Ama bizim köyden bu kişileri bilen üç dört vatandaş halen hayatta. Lo Mehmet’in kızı Janset de halen hayattadır.

Osmanlı devleti tarafından gizli olarak çağırılan (davet edilen Abaza ve Kabardeyler’in) 1859 yılında Osmanlıya yani İstanbul’a geldiklerinde kendi istedikleri yerlere değil. (Zaten kendi istedikleri bir yer daha önceden olamaz zira geldikleri ülkeyi bilmiyorlar.) Devlet politikası düşüncesi ile tampon görevini yerine getirmek üzere bir kısmını devletle sorun içinde olan Avşarlara karşı koyarak Uzunyayla bölgesine diğer bir kısmını ise Ermenilerin yoğun olduğu Adana ve Bozok (Yozgat) çevresine yerleşmelerini sağlamıştır.

Uzunyayla bölgesine giden Abazalar Kayseri-Pınarbaşı ilçesine bağlı Altıkesek köyünü, Yozgat iline gidenler ise Sorgun Osmaniye köyünü ve Adana Tufanbeyli ilçesine gidenler ise birkaç yıl çeşitli yerleri gezdikten sonra bu günkü Akpınar köyünü kurmuşlardır.

Sülaleler: Köyün kuruluşunda isimleri sayılacak olan aileler ise şunlardır: Acbek, Aji, Aycan-Apsa, Aysan, Belag, Bıc, Canımbey, Cguatan, Çagua,
Çkudu, Tug, Kokua, Guana, Hapat, Haştsa, Kebıça, K’am, Khanşokua, Kopsirgen, Kik, Laçış, Mıkua, Nepş, Nır, Şaw Waz.Rısta Kup,Şhamus.
Аджьбекь, Ажьи, Айсан, Белагь, Быджь, Джанымбей, Чагва, Джьгьтlу,
Тlыгь, Кlвакlва, Гвана, Хlапlатl, Хlашвцlа, Тлабыча, Кlам, Къаншвокъва,
Къвапсырген, Кык, Квьпl, Латшыш, Мыква, Непщ, Ныр, Шау, Рыста, Уаз, швxıамус.

PARENTEZ BİLGİ- Ağıllı, Çarivaz ve Kendirlik köyü halkının Osmaniye Köyü halkı ile birlikte Osmaniye köyünde bir müddet birlikte yaşadıkları bilahare köyden ayrılıp bugünki köyleri kurdukları büyüklerden rivayet edilmiştir. Ağıllı-Çarivaz ve Fuadiye köyleri yine büyüklerin anlattıklarına göre Karaçay-Çerkeskteki üç Lo kıttan göç eden kişilerdir. Fuadiye (Kuzğun) kesinlikle Gum Lo kıttan göçmüştür. Bu husus büyüklerin belirttikleri tarihsel bir gerçektir.

Nüfusu: Rivayetlere göre köy, kuruluşunda yaklaşık 270 haneden oluşmaktaydı. Ancak köyün kuruluşundan bir süre sonra bazı aileler ayrılarak bugünkü Fuadiye, Çayırözü ve Ağıllı köylerini kurmuşlardır. Türkiye’de 1909 yılında ikinci anayasal düzen başladığında aristokrat ailelerin nezaretinde olan aileler ayrılmış ve köy nüfusu yarıya düşmüştür.1950 yılından itibaren kent ve ilçelere göçler başlamış ve köy nüfusu biraz daha azalmıştır. Günümüzde Osmaniye’de yaklaşık 35 hane bulunmaktadır.

Sosyo-Ekonomik ve Kültürel durum:

Köyün kuruluşunda iskan müdürlüğünce belirlenen arazi ve otlak sınırları oldukça genişti. Ancak zamanla azalan nüfus sonucunda komşu köylerle arazi sorunları ortaya çıkmıştır. Ayrıca köyden ayrılanların çoğunun ve köy sakinlerinin bir bölümünün topraklarını komşu köy halkına satmışlardır. Bu durum da asimilasyon ve yabancılaşmayı beraberinde getirmiştir. Nüfusun hemen tamamı okur-yazardır. Köy ilkokulu 1957 yılında açılmıştır. Köyün esas geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktır. Tarım ürünü olarak çoğunlukla buğday, arpa, nohut ve mercimek yetiştirilir. Bununla birlikte küçükbaş hayvancılık da yapılmaktadır. Köye ulaşım araçları ferdi otomobil ve traktörlerdir.

Köyde anadili kullanma oranı gün geçtikçe azalmaktadır. Özellikle gençler Abazaca konuşamamaktalar. Buna karşın Kafkasya ve özellikle Abhazya ile ciddi bağlantılar kurup buraları ziyaret eden, kültürel konularda emek sarfeden, Abhazya’ya yerleşen Osmaniyeliler bulunmaktadır. Bu isimlere örnek olarak Hapat Nizam  Ceylan’ı verebiliriz.

2) (LO KIT) KAYSERİ-PINARBAŞI-ALTIKESEK KÖYÜ

Altıkesek (Lo kıt) Köyü; Kayseri Pınarbaşı ilçesine bağlı bir Abaza köyüdür. Pınarbaşı ilçesine 17 kilometre uzukta bulunmaktadır. Köyün kuruculurı, bugünki Rusya Federasyonu içinde bulunan Karaçay-Çerkesk Özerk bölgesinde bulunan İncik Lo Kıt köyünden 1859 yılında göç etmişlerdir. Her ne kadar Altıkesek web sayfasında “Gum Lo Kıt dan 1864 yılında göç etmişler diye yazılı ise de hem köy adı ve hem de göç tarihi yanlıştır. Bu köyün sakinleri bizim köy halkı ve Tufanbeyli Akpınar köyü halkı ile bugün Uzunyayla köylerinde bulunan halkların çoğunluğu Abaza beyleri Lo Cambot Lo Muhametgeri ve Kabardey beyi Hatokşoka başkanlığında 1859 yılında İstanbul’ a gelmişler, göstermelik olarak İstanbul-Eyüp bölgesini teklif etmişler ancak, Abaza ve Kabardey göçmenlerinin gösterilen yeri yani Eyüp semtini beğenmemeleri üzerine (Bu bölge ya da yerin beğenilmeyeceği idareciler tarafından bilinmektedir. Bir an için beğenilse bile göçmenlerin isteği değil Devlet Politikası yerine getirilecektir. Bu yüzden 1859 yılında göç eden Abaza ve Kabardeyler devletle çekişme içinde bulunan Avşarlara karşı TAMPONLUK görevini yerine getirmeleri düşüncesi ile bu bölgeye yerleştirmişlerdir.

ALTIKESEK-LO KIT SÜLALELERİ;
Afaij, Aji, Barasbi, Çko, Bic, Gimic, Ginaz (Hatkoy), Gulbek, Halbat, Hatkoy, Lo, Kişmaxa, Kisal, Küp, Kuakua, Nepşi, Rista, Афаижь, Ажьи,
Барасби, Чква, Быджь, Гымыч, Гьиназ, Гвылбек (Къвылбек), Хlалбат,
Хlаткъай, Кlвакlва, Ло, Кьысал, Квьпl, Непщ, Рыста, Кьишмахва.

PARENTEZ BİLGİ- Ginaz ve Hatkoy ve de Halbat diye belirtilen sülalelerden Ginaz ve Hatkoy sülaleleri komşu köy olan Kaynar köyden bu köye ailevi nedenlerle göç eden ailelerdir. Halbat sülalesi ise Yukarı Boran Dere köyünden bu köye göç etmiş bir Abaza (Aşkaruva) ailesidir.

Kültürel yapı

Köyde yaygın olarak Abazaca’nın Aşuwa aksanı konuşulmaktadır ya da konuşulmaktaydı demek daha doğru olur. Bu aksan gençler arasında pek yaygın değildir. Gençler genelde Türkçe’yi kullanmışlardır. Bu nedenle gençlerin büyük kısmı anadilini bilememektedir. Altıkesek köyü diğer akraba köylere oranla bu amansız asimilasyona karşı mücadelede çok zayıf kalmıştır. Bunun başlıca nedenleri köydeki kültürel ve sosyal durumun zayıf olması yabancılarla yapılan evlilikler ve göçtür.

Köyde 1968 yılında kurulan ilköğretim okulu ilk açıldığı yıllarda 50 -60 öğrenciye sahipken bu oran yıllar geçtikçe göç nedeni ile giderek düşmüş ve şuan için kapatılmıştır.

3) ADANA-TUFANBEYLİ – AKPINAR LO KIT KÖYÜ:

Köy halkının Osmanlı ülkesine geliş tarihi 1859’dur. Köy halkı bugün Karaçay-Çerkesk Özerk bölgesinde elan mevcut olan GUM LOK KIT köyünden göç etmişlerdir Ancak göç tarihi itibariyle birkaç kez yer değiştirmiş olabilirler. Mühim olan tarih 1859’dur. Akpınar köyü web sitesinde belirtilen göç tarihi yanlıştır. Yukarıda da belirtmiştim; Kafkasya’ da Karaçay-Çerkesk Özerk Bölgesi’nde üç tane Lo=Low kıt vardır. Bu köyleri bir daha belirtiyorum. GUM LO KIT- KUBİNA LO KIT – İNCİK LO KIT.

Akpınar Lo kıt’ın beyi Cambot ve oğulları Aslan ve Selamgeri‘dir Köyü kuran diğer aileler:
Kopsirgen, Hapat, Kas, Acbek, Lak, Gırcın, Canımbey, Psınan, Napşı, Tseykhua, Aysan, Muradın, Cguat, Yaş, Uçğuna, Taban, Candar, Kalmık, Şak, Guma, Gıda, Jiba, Mata, Hata.
Къвапсырген, Хlапlатl, Къас, Аджбекь, Лак, Гырджын, Джанымбей, Псынан (Псыноу), Непщ, Цlекъва, Айсан, Мурадын, Джьгуат, Йащ, Уцгlвына, Табан, Джандар, Къалмых, Шакъ, Гвыма, Гыда, Жьиба, Мата, Хlата.

Köye zamanla yerleşen yabancı aileler de olmuştur. 1951’de Bulgaristan’dan göç eden kafileyle gelen 4 göçmen aile geçici olarak köye yerleşmiştir.

Akpınar’da Abhaz ailelerin yanı sıra Hatıkhuay kökenli bir aile de yer almaktadır.

NOT: Akpınar köyünde yaşayan sülale adları Akpınar web sayfasından alınmıştır.

Nüfusu:

Köyün kuruluşundaki nüfus 85 hane ve 400 kişi iken Akpınar köyünde bugün 185 hane bulunmaktadır. Köyün nüfusu, bugün itibariyle yaklaşık 1500 kişidir.

Sosyo-Ekonomik Durum:

Köyde okuma-yazma oranı % 100’e yakındır. Üniversite eğitimi alan genç nüfusun oranı da üst düzeydedir. İlkokul, Yukarı mahallede cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak hizmet vermiştir. Aşağı Mahalle’deki ilkokul ise 1963 tarihinde açılmıştır.

Köyün yol, su, elektrik ve sağlık gibi altyapı sorunlarının yok denebilecek seviyede olmasına rağmen çeşitli nedenlerle köyden kente göç etme dalgasından Akpınar Köyü de nasibini almıştır. Genç nüfusun öğrenim yahut ekonomik nedenlerine ek olarak şehirde yaşama arzusu, bölgenin eğitim görmüş insanlara altyapı olarak cevap verememesi gibi sebeplerle Akpınar köyü de şehre göç vermeye devam etmektedir. Bu yolla köy dışında yaşayan Akpınarlı nüfus, 1000 kişiye ulaşmıştır.

Köyün ana geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Tarım ürünleri olarak çoğunlukla buğday, arpa, nohut, fasulye ve pancar ekimi yapılmaktadır. Bunların dışında özellikle son dönemlerde patates ekimi ve meyve yetiştiriciliği de önem kazanmıştır. Sulama amaçlı yapılmış bir göletten yararlanılarak Akpınar arazilerinin büyük bölümünde sulu tarım yapılabilmektedir. Köyde yaklaşık 15 yıl öncesine halı dokumacılığı da bir diğer geçim vasıtası olarak değerlendirilmekteydi.

Civardaki Diğer Kafkas Kökenli Köyler:

Tufanbeyli ilçesine bağlı Polatpınar ve İğdebeli köyleri Abaza’dır. Kayapınar ve Koçcağız köyleri ise Kabardeydir. Civardaki bir diğer Kabardey köy de Sarız ilçesine bağlı Karakoyun’dur. Akpınar köyü Polatpınar ile 11 km, İğdebeli ile 15 km, Kayapınar ile 14 km, Koçcağız ile 7 km mesafede bulunmaktadır. Bunların dışında Pınarbaşı (Kayseri) ve Göksun (K.Maraş) ilçelerindeki diğer Çerkes köyleri de dahil olmak üzere komşu Kafkas kökenli köyler arasında kız alıp verme ilişkileri bulunmaktadır. Akpınarlılar arasında yabancılarla yapılan evlilikler sınırlıdır.

Kültürel Durum:

Diğer birçok Kafkas köyünün aksine Akpınar köyünde anadil günümüze kadar getirilmiştir. Köyde Abazaca’nın Aşuwa aksanı büyük oranda konuşulmaktadır. Düğünler Abaza örf ve adetlerine göre yapılmaktadır.

Son zamanlarda gerek ana dilde gerekse örf ver adetler alanında asimilasyonun etkisi görülmeye başlamıştır. Baskı ve eziyet nedeniyle uzun ve yorucu bir süreçte gerçekleşen bir sürgünden sonra anayurtlarına elveda diyerek bu topraklara gelen ve burada da adeta bir süre ölüm-kalım savaşı veren insanların adaptasyon sorunlarının doğal bir sonucu olan asimilasyon ortamında öz kültürü devam ettirmek her geçen gün zorlaşmaktadır. Söz konusu olumsuz gidişatın etkisini kırmak için elbirliğiyle gayret göstermek, kendisini sorumluluk üstlenmeye hazır hisseden herkes tarafından bir görev olarak algılanmalıdır.