SÖZLÜ TARİH

KARDEGUSHE Zramuk
Adige Pşınallhe
Çeviri: Ergün Yıldız

Yazılı tarihi olmayan halklar için söylenceler ve halk türküleri bir anlamda tarih görevini üstlenir. Çerkesler de yazılı tarihi olmayan bu halklardan birisidir.

Çerkeslerin geçmişinde hiç bir önemli olay yoktur ki, hakkında bir türkü, bir ağıt vb. söylenmemiş olsun. Başka bir deyişle hiç bir Adige türküsü yoktur ki kaynağında bir yaşanmış olay olmasın, bir yaşanmış gerçeğe dayanmasın.

Neğume Şora’nın ‘Adige Halkının Tarihi’ adlı kitabında geçen türküler ve bu türkülerin kaynağına ilişkin anlattığı olaylar söylediklerimizi doğrulayan güzel bir örnektir.

Türkülerin, ağıtların Adige halkının yaşamında her zaman çok önemli bir yeri olagelmiştir. Çocuk doğduğunda sevinç ve mutluluk türküleri (nacjen.. ya da nacden) ile karşılanır, beşiğe yatırıldığında (guşekıu vuered) ile uyutulur, yürümeğe başladığında (tl|e teuve vuered) ile yürütülürdü.

Evlendirirken (nısaşe – şıaueyişij vuered) ile, gelin ve kaynananın ilk karşılaşmasında (ipeteh|ıe vuered), savaşa giderken (zıavue-l|ığe vuered) ile gidilir, yaralılara (ş|ıepşıakuıe vered) dinletilirdi. Bir insan öldüğünde onun hakkında (feyepl| vuered) söylenir bu şekilde adı ölümsüzleştirilirdi.

Aynı türkülerde olduğu gibi huehıu (dilek) Adigelerin dilinden hiç düşmeyen bir başka anlatım biçimiydi.

Her önemli işe (uehıu peıuble huehıu) ile başlanırdı mutlaka.

Di th|a (tanrımız)
Th|aşhue (yüce yaratan)
Psınş|e teue (çabuklaştır)
F|ı teuate (iyilikle anlatılsın)
A yij|ımk|ıe yeğauıble(sağ le ile başlat)
A semeguk|ıe yeğauıh (sol le ile bitirttir)
Uzınşağek|ıe Kadğalej| (sağlık ile kazandır)
Guf|ıeğuek|ıe dığaşhij (mutluluk ile yedir)

Biz burada ağırlıklı olarak eski Adige türküleri ve ağıtlarına değineceğimiz için bu konuya fazlaca girmeyeceğiz.

Sözlü kültürün korunmasında büyükler defter görevi görmüşler ve diğer toplumlarda olduğu gibi Çerkeslerde de bu tür türküler, dilekler ve söylenceler unutulmaması için büyükten küçüğe özenle aktarılarak devam ettirilegelmiştir.

Çerkeslerde sözlü kültürün yeni kuşağa sevdirilmesi, yaygınlaştırılması ve aktarılması için her yıl bu konu ile ilgili bir büyük eğlence düzenlenir her alanda en iyi olan seçilerek çeşitli ödüllerle, eyerli güzel atlarla, işlemeli kılıçlarla ödüllendirilirlermiş. Bu tür yarışmaların en sonuncusunu görme şansına sahip olan yaşlılarımızdan H|ıemğuokue H|ıajbiy’nin bu konu ile ilgili anlattıklarını dinleme ve kaleme alma fırsatı olmuş, yazılı şekle de dönüştürülmüştür.

Adige türküleri (özellikle de eski türküler) söylenmesi ve öğrenilmesi oldukça güçtür. Bunun nedenleri, bu türkülerin söz ve müzik olarak birbirinden çok farklı biçimlerde olabilmesi, sözlerin arasında hiç bir anlama gelmeyen çeşitli sesler ile eşlik ediliyor olmasıdır. Ancak burada dikkati çeken bir önemli konu, koro halinde eşlik ederek söylenen bu bölümün asıl o müziğin iskeletini oluşturuyor ve sözleri giydirerek sararak şiirden şarkıya dönüştürüyor olmasıdır.

İkinci olarak eski Adige türküleri genel olarak gurup halinde söylenen ve bu nedenle de iki ayrı bölüm halinde olan türkülerdir.  Solistin veya solistlerin söylediği bölüm,gurubun eşlik ettiği bölüm. Bu iki bölüm müzik olarak birbirinden çok ayrı ve hatta tamamen birbirinden bağımsız olabilmektedir işte bu nedenledir ki eski Adige türkülerinin hepsi, türkünün (ya da sözlerin) makamı ve ondan ayrı olarak koronun makamı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bu türlerin pek çoğunda koronun söylediği bölüm, müziğin baskın ve belirleyici bölümünü oluşturur.

Bu söz konusu tür, en eski Adige türküleridir ve guruplar halinde avlanırken, savaşırken söylenmiş ya da Adigelerin Hıristiyan olduğu ve büyük guruplar halinde ayin yaptıkları çok eski dönemlerden kalma türkülerdir.

Bu tür türkülerden koroyu çektiğinizde o türkü yarım gibidir.Türkünün ya da ağıtın sözlerinin yanı sıra işte bu koronun söylediğini ezberleyip söylemek gereğidir eski Adige türkülerinin söylenmesini öğrenilmesini zorlaştıran şey.

Buna karşın atalarımız bunları yaratmış, yaşatmış ve kendilerinden sonra gelen kuşağa aktararak bu güne getirmişlerdir.

Aslında Nart destanlarını şöyle kısaca bir anımsarsanız, sözleri, müziği ve hatta dünyanın en eski halklarından olduğumuzu belgelemesi bakımından yukarıda anlatılmış olanlara en güzel örnektir. Albek Aves ilk olarak eski Adige türkülerini ve söylencelerini derlediği sırada, bir yaşlının ağzından “Büyük Ramses ile çalakılıç savaşanların çocuklarıyız” diye başlayan bir türkünün sözlerini kaleme almıştı.

Eski Adige türkülerinde bunun benzeri pek çok ipucu vardır halkımızın yeryüzünün en eski halklarından ve kültürlerinden biri olduğuna ilişkin.

Noğuma Şora derlediği eski Adige türküleri ile bunu daha da net ortaya koymuştur. Ancak bunların ne yazık ki yalnız sözleri var müzikleri hakkında bir bilgi yoktur.

Başlarken söylediğimiz gibi eski Adige türküleri, dilekleri (HuaHuıe), söylenceleri halkımızın tüm geçmişine ilişkin bilgiler içeren birer sözlü tarihtir.

İşte bu nedenle bu bizim tarihimiz olduğu kadar, dilimiz, töremiz, bizi tanıtan armamız, üzerimizdeki giysimiz, onurumuz, sesimiz ve sonuçta tüm geçmişimizdir.

Sözlü tarihimizi araştırıp öğrenmek ve halkımızın tarihte hak ettiği yeri alması için yararlanmak görevimiz, yeryüzünde tek bir Adige kalıncaya kadar korumak namus borcumuzdur.