SAVAŞÇILAR ve GİYSİLER

KEÇ-I Süleyman Yavuz

Meselesine duyarlı tüm Çerkeslerin ortak bir tartışma noktası vardır. Biz neden devlet değiliz, ulusal bir birliğimiz neden yok türünden.

Tartışırız bunu günümüz koşullarının verileriyle. Hiç katlanmayız zahmete, geçmişin koşullarını değerlendirme adına.

Yerkürede mevcut tüm halkların geçmişten gelen bir giyim kültürü vardır. Bu giyim tarzı moda evlerine verilen siparişe göre yapılmadığına göre, nedir sebebi hikmeti?

Önünüze halkımızın bir örnek resmini koyun kültürel giyime dair; sonrada yer kürede bildiğiniz savaşçı hangi halk varsa o halkların resimlerini koyun. Bakın bakalım savaşçı kim? Savaşçılık donanımla doğru orantılı olduğuna göre, fazla yorulmayacağınıza bahse girerim. Savaşçı makine olmadığına göre, fiziki donanımın yanına ne gerekli, doğaldır ki günlük ihtiyaçlar.

Lığur neden uzun süre dayanıklılık arz eder. Adige koaye denen (peynir) çok dayanıklıdır bilirsiniz. Şibjiyşuğ (bir tür salça) hangi evrelerden geçmiştir son şeklini alana kadar. Tüm bu ve buna benzer veriler ortaya konulunca anlam kazanır, savaşçılık. Kafada sarık, kuşakta pala ile meydana çıkıp ”ben savaşçıyım”, diyene vardır cevabımız herhalde.

Tüm bu veriler ışığında dünyanın en verimli, en fazla doğal güzelliklerine sahip aynı zamanda tarihsel olarak da bir o kadar stratejik bir ülkesine sahipseniz, açalım tarih sayfalarını…

Her şey bir tarafa son üç yüz yıl safi savaşlar yaşanmış topraklarımızda, hele hele 1864’e gelene kadar son elli yıl inanılmaz boğaz boğaza, kanın aktığı bir ülkenin insanıysanız, nüfusunuzu dahi arttırma şansına sahip değilsiniz anlamı çıkar. Büyük nüfus yoksa hiç bir şey yok demektir. İlk Ruslarla karşılaşıldığında, bizim insanımız nasıl saymıştı Rusları.

”Gök yere inse, Ruslar silahlarını destek yapsa, gök yere değmez”.

Peki anlaşsaydık ne olurdu?

Kim bilir, belki bugün böyle bir sorun olmayabilirdi. Çünkü yok olup
gitmiştik şimdiye dek ya da tersi bir durum.

Ne yazık ki, gerçek bugün ki durum.