PİŞKİNLİĞİN BU KADARINA PES DOĞRUSU!

WORDIM Müzeyyen
04.11.2008

Son günlerde yaşanan olaylar basında çıkan taciz haberleri hepimizi çok üzüyor. Ben artık aynı haberleri görmek ve duymak istemediğim için sürekli kanal değiştirip, bakmamaya çalışıyorum. Hele utanç duymak nedir bilmeyen 76 yaşındaki o şahsiyeti pişkince konuşurken görmek beni fazlasıyla sinirlendiriyor. 14 yaşındaki bir kız çocuğu, torunu yaşındaki bir çocukla bu nasıl aşağılık ve iğrenç bir durumdur insanın aklı almıyor.

Değil destek vermek, böylesi olayları lanetlemek, kınamak, toplumun her kesiminden seslerin yükselmesi gerekir. Kısa sürede suçluların peşini bırakıp bu bir toplumsal olaydır deyip geçmeden, üstünü örtbas etmek yerine daha da irdeleyerek adamın yaptığına pişman etmek gerekir. Duyduğumuz bunlar duymadığımız daha neler var, deyip duyarsızca olayı kapatmamak gerekir. Bu düşüncedeki diğer kişilere de caydırıcı bir cezası olmalı. 3-5 ay ceza evinde kalıp kurtulmakla ileride olabilecek olaylara kötü örnek olmamalı. Yaptıklarının bedelini ağır ödenmesi gerektiğine inanıyorum. Böylesine pişkince tekrar sokağa salıverilmemeli. Olay kadar adamın pişkin pişkin konuşmaları insanları daha da yaralamaktadır.

76 yaşındaki o şahsiyet kadar o çocuğun annesinin de en az onun kadar suçlu buluyor, onunda cezalandırılması gerektiğine inanıyorum. Bir anne olarak nasıl böyle bir şeylere ortam bırakırsın. İnsan hiç tanımadığı parkta, yolda giderken gördüğümüz kız çocuklarına uygunsuz davranılmasına, sözlü sataşmaları görünce ahlak zabıtası değiliz ama sahiplenmek geçiyor içimizden. Tanımadığımız halde gördüklerimize bir anne olarak tahammülümüz olmazken, onun annelik duygularına şüphe getirmemek elde değil.

Bu çirkin olaya adı karışan kocayı cezaevinden alırken, gazetecilere sırıtarak bakan eşini de çok gurursuz ve duyarsız buldum. Sanki kahraman oldu cezasını çekti ceza evinden çıktı da onu karşılıyor gibiydi.

Ayrıca ‘’psikolojik olarak zarar görmemiştir’’ diyen kuruma ne demek lazım! Yani olayın neresinden tutarsanız tutunuz elinizde kalıyor.

Bunların her biri bir psikolojik travma olarak topluma, çevreye yansıyor. Dolayısıyla güvensizlik ivme kazanıyor. Bir güven bunalımıdır gidiyoruz. Kimse kimseye güvenmez oldu. Toplumsal ve aile değerlerimiz, komşuluk, akrabalık ilişkileri bir garip oldu. Millet olarak ahlak değerlerimiz her gün biraz daha dejenere oluyor. Nedir bunlar böyle? Nereye doğru gidiyoruz?

Hepimizin çocukları var. Hiç mi onları yalnız bırakmayacağız? Buna pratikte imkan var mı? Okula gidecek, dershaneye gidecek, spora gidecek. Hangi birinde yanında olabiliriz ki? Çocuklarımıza güveniyoruz. Eminiz onlar bizi utandıracak bir şeye meydan vermeyecekler ama böylesi toplumun içindeki paranoyak insanları da duydukça endişelenmemek elde değil.

Durum böyle olunca çocuklarımıza hemen her gün nasihat vermekten, uyarmaktan onları da bıktırıyoruz. En kötüsü de çok güvensiz nesiller yetiştiriyoruz. Servis şoförüne güvenme, binadaki görevliye güvenme, asansöre tanımadığınla binme vs. Çocuklar da zaten kime güvenip güvenmeyeceklerini şaşırmış durumdalar.

Benim jenerasyonumdakilerin hepsi çok iyi hatırlarlar. Çerkesler olarak rahat, güvenli aile ve çevre ortamlarında yetiştirildik. Onun için ben öyle çok insanlara şüpheyle bakmıyorum. Gelebilecek kötülüklere çok ihtimal vermiyorum. Yine de iyi niyetimi korumakla beraber her an temkinli olunması ve herkesin bizler gibi düşünmediğini aklımızın bir ucunda tutmak gerektiğine de inanlardanım.

Temiz toplum temiz aileden oluşur. Umarım bu tür olaylarla toplumlar meşgul edilmez. Birilerinin bu tür olaylardan çıkaracağı dersler olmuştur. Umarım çocuklarımızı daha aydınlık, daha güvenli bir ortam içinde yarınlara emanet ederiz.