NİNELERİYLE KONUŞMAK İÇİN LAZCA ÖĞRENİYORLAR

Ali Dağlar
Hürriyet Gazetesi, 23 Ocak 2011

Kadıköy’de bir Laz Mektebi açıldı. “Akademi diyemezdik çünkü işe, UNESCO’ya göre yok olmaya yüz tutmuş diller arasında sayılan Lazca’nın abecesini öğretmekle başlıyoruz” diyor AKADER’in başkanı Altan Açıkdilli.

Mektebe ilgi büyük.

Merak Laz diline, tarihine, kültürüne ve efsanelerine. Öğrencilerin çoğu üniversiteli ve meslek sahibi gençler. Nineleriyle iletişim kuramamaktan yakınan bir kuşak bu. Başkan Açıkdilli anlattı

Bu topraklarda farklı dil ve kültürlerin, resmi tarihten farklı bir tarihin olduğunu biliyoruz. Çok sesli, çok kültürlü topluluklar binlerce yıldır barış içinde, bir arada yaşıyorlar. Ama Lazca gittikçe yok oluyor. UNESCO’nun tespiti bu. Göç en büyük etken. Metropoldeki gençlerin bu dilden haberi yok. Karadeniz’de çocuklar nineleriyle konuşup anlaşamıyor. Bir dilin ölmesi, bir halkın, tarihin kesintiye uğraması demek. Bırakın yaşayan bir dilin öğrenilmesini, binlerce yıl önce ölmüş dilleri öğrenmeye çalışıyor bilim insanları, tarihi doğru öğrenmek için. Laz Mektebi bir ilk.
Öğrencilerden Yeşim Ekici Almanca öğretmenliği okuyor. Anne-baba Selanikli. “Trabzon’dan, Hopa’ya bütün sahil şeridini gezdim. İnsanlarla sohbet ettikçe bu dili çocuklarının dahi bilmediğini gördüm” diyor. Zeki Yazıcı elektrik öğretmeni, Ardeşenli. Kastamonulu eşi matematik öğretmeni Nurdan Yazıcı ile gelmiş. Yazıcı, doğuştan Lazca konuştuğunu, Türkçe’yi ilkokulda öğrendiğini, grameri öğrenmek için geldiğini söylüyor. Eşi ise, “Yeni bir dil, yeni bir kültür, eşim ve ailesiyle daha iyi iletişim için buradayım” diyor.

DERGİ ÇIKARMAK İSTİYOR

Safa Barış inşaat mühendisliği öğrencisi. “Ninemle diyalog kuramıyoruz. İnsanlar bana ‘Laz mısın?’ diye sorduğunda ‘Evet’ diyorum; ardından gelen ‘Lazca biliyor musun’ sorusuna yanıt veremeyince üzülüyorum. Bu dili yaşatmak istiyorum, ileride çocuklarıma Lazca isimler koyacağım” diyor.
Emin Uygur Yüksel bilgisayar mühendisi. Onun geliş nedeni ninesi: “İlk çıkış noktam Letife ninem; dünyadaki herkesin Lazca konuştuğunu sanıyor. Herkesin bilmediğini fark edince şaşırıyor, bana da kızıyor. Mikro milliyetçiliğin ortaya çıkacağını düşünmüyorum. Bu dilin en azından akademik boyutta araştırmaya ihtiyacı var…”

Pınar Bayraktar mimarlık öğrencisi. Arhavili. Lazca yazıp dergi çıkarmak, Laz tarihini öğrenmek istediğini söylüyor: “Milliyetçilik gibi bir durumumuz yok. Biz kültürümüzü yaşamak istiyoruz. Bundan daha kıymetli bir şey olamaz. Tarihini anlamak istiyorsun, anneanneni anlamak istiyorsun.”
Gülmerih ve Ayşe Serdar kardeşler Akçakocalı. Üniversite mezunu Gülmerih, “Pek çok Karadenizlinin tarihiyle bağı kopmuş çünkü dilleriyle bağı kopmuş” diyor. Akademisyen Ayşe ise, yazılmayan bir dilin gerilediğini hatırlatıyor.

KARADENİZLİ İLE AYNI ANLAMA GELMİYOR

Laz deyince, Karadenizli gibi algılanıyor. Gerçekte bu nüfusun yoğun olarak yaşadığı yerler Doğu Karadeniz’de sadece Pazar, Ardeşen, Fındıklı, Arhavi, Hopa ve kısmen Borçka. Avrupa’da bu kültür üzerine çalışan Kafkasoloji bölümleri var. Lazca, Gürcistan’da da okutuluyor. Alfabelerinde 35 ses bulunan Lazların pek çok da atasözü var bu konuda: “Nana nena gondinina Titi gondineri ğiğun” (Ana dilini kaybedersen kendini kaybedersin) ya da “Nç’ari do noşk’erite nç’ari” (Yaz da istersen kömür ile yaz) gibi… Ünlü Laz aktivist, şair, ressam Helimişi Xasan’ın mezar taşındaysa şöyle yazıyor: “Sk’idalaşen ma-na manç’en kaebzdi/Ham dunyas em dunyaş derdi var ebzdi”, (Yaşamdan payıma düşeni aldım/Bu dünyada öteki dünyanın derdini çekmedim)

Lazca destanlar beni ağlatıyor

Eğitimin başında, Almanya’da 15 yıldır sosyal pedagog olarak çalışan, 28 yıldır Laz dilinde şiir, hikaye ve deneme kitapları kaleme alan Selma Koçiva var. Koçiva, Ardeşenli. İlk şiirlerini Lazca yazmış, ‘Yıldız Dili’ adlı kitabında toplamış. “Okuyucularım Lazca yazdığımda çok daha etkileyici olduğumu söylüyor. Nazım’ı Türkçe, Brecht’i Almanca olarak ana dillerinde okumak çok güzel bir şey. Ama beni en çok ağlatan Lazca destanlar. İlk yıllarda bir hobiydi, memlekete özlemdi. Süreç içinde hayatımın merkezine oturdu. Filoloji de, Lazca da okutulmalı. Dil çalışmaları gönüllü beraberliği pekiştirir” diyor.