NEHAY ASLAN’IN ÖZDEN MAKAMLARININ YOLU

SAHİDEKO Nurbıy
Adige Mak Gazetesi, Ekim 2013
Çeviri: AÇUMIJ Hilmi

Rusya Federasyonu halk sanatçısı, kompozitör Nehay Aslan’ın anılarından….

15 Ekim 1966 yılında askerliğimi bitirdim. O tarihlerde Sibirya’da sıcaklık eksi 17 derece civarındaydı. Trenle Kemerova’dan ayrılarak Novosibirsk’e ulaştım. Oradan uçakla Rostov’a geldim, ardından Krasnodar. O günlerde Pşıze bölgesinde güzel bir sonbahar vardı, sıcaklık artı 20 derece civarındaydı. Geldiğim yerlerin güzelliği ve askerliği bitirmem dolayısıyla keyifliydim. Evimize üniforma ile geri dönmüştüm, çünkü başka giysim yoktu. Mıyekuape’ye ilk geldiğimde ise Şıhame’nin verdiği takım elbiseyi giyiyordum. Okumak istiyordum ve hemen Müzik Yatılı Okulu’na kayıt yaptırmaya gittim. Yatılı okulun o dönem müdürü değerli insan AHECAKO Vumer oğlu Şaban’dı. Durumumu izah ettiğimde öğretmenleri çağırdı Gitar ve trompetle çaldığım parçaları dinlediler, sesimi de beğendiler. Teorik olarak da iyi hazırlanmış olmamla birlikte bazı müzik aletlerinide yetenekli bir şekilde çaldım. Başka sınava tabii tutmadan yatılı okula kaydımı yaptılar. O dönemlerde ulusal kadroların hazırlanmasına büyük önem veriyorlardı. Fakat gitar ile alakalı bölüm yoktu dolayısıyla işlerim biraz zorlaşıyordu. Milli müzik aletlerini öğretecek olanlar ise köylerden gelmiş olan çocuklardı ve onlarda notaları anca biliyorlardı, bu yüzdende dersler bana ilginç gelmediğinden derslere katılmıyordum.

Bununla birlikte bir işte buldum. Kültür Sarayı Zekoşnığ’ın orkestral estradasına katıldım. Zekoşnığ fabrikasının yurdunda da yer verdiler.  Bununla birlikte tütün fabrikası, Cumhuriyet Polikiliniği, Merkez postahanesi çalışanlarınca gönüllü kurulmuş kolektiflerle de birlikte çalışmaya başladım. Yöneticiliklerini yaptığım bu kolektiflerle katıldığımız çeşitli yarışmalarda birincilikler, takdirnameler vb. kazandık.

1967 yılı baharında Adige Otonom Bölgesi Yürütme (İcra) Komitesi Kültür Bölümü müdürlüğünü yapan HEŞH Şıhamıze beni gitarist olarak çalışmam için konser-estrada bürosuna gönderdi. Milli karolar çerçevesinde Vorida isimli bir estrada ansamblesi kurmayı arzuluyordu. Bu grupta BECE Dolet, SEMEGU Goşnağu, ŞEVOJ Roze, TL’IHUK’E Sare, TEVI Şıhamçeriy yer alıyordu. Hazırladığımız program çerçevesinde Kuzey Kafkasya’nın pek çok kenti ve köyünde konserler verdik. Ukrayna ve Merkezi Rusya ile Bulgaristan’da da bulunduk.

Vorida’da uzun süre çalışmadım. Birkaç ay sonra ayrıldım. O dönemlerde Moskova Sirki Mıyekuape’ye gelmişti, stadyumun yanında kent parkının doğu tarafında sirk yeri kurulmuştu. Sirkin bir de orkestrası vardı. Orkestralarının bir gitariste ihtiyacı vardı. Ben de bu orkestraya katıldım. Her şey bana ilginç gelmişti. Çaldığımız müzikler hem zor hem de farklı farklıydı, bunun yanısıra yazılı notalara bakarak çalıyorduk. Bu sirk Mıyekuape’de bulunduğu müddetçe onlarla birlikte çalıştım. Üzerinden az biraz vakit geçtikten sonra ünlü çingene şarkıcısı, ‘Romen’ isimli tiyatronun ses sanatçısı, pek çok filimle ün kazanmış olan Lyalya Çerneyar konser vermek üzere Mıyekuape’ye gelmişti. Beni de davet ettiler ve Kuzey Kafkasya’da verdiği tüm konserlere eşlik ettim, gitar çalıyordum. O dönemde hayatımda duymadığım pek çok Çingene şarkısını öğrenemem gerekti.

Bu bahsettiğim iki kolektifte de bilmediğim pek çok şeyle tanıştım, böyle böyle estrada ve caz müziği hakkında bilgim genişledi.

1967 yılı sonbaharında  Mıyekuape’de bulunan 15 numaralı okulda ‘Vodıcın’ isimli çocuk şarkı grubunu kurdum. Bu okulun müdürü iyi bir öğretmen ve insan olan Leonid Lebedev’di. Ansamble’de yer alanlar büyük sınıflardaki öğrencilerdi. Çalışmalarda çeşitli müzisyenlerin eserlerini kullanıyor bende bazı parçalar yazıyordum. Üç ay içerisinde geniş bir repertuara sahip program oluşturmuştuk. Bu programla 1967 yılında Krasnodar’da düzenlenen büyük festivalde birincilik elde ettik. Ansamblemiz hakkında gazetelerde de iyi şeyler yazdı. Yerel müzisyenlerin eserleri ile olan çalışmalarını kaydetmeye başladılar. İnsanlar radyodan bu parçaların çalınmasını ister olmuşlardı. Ansamble üyelerinin her birisi müzikle ilgili çalışmak istediler fakata yaşam her zaman beklediğiniz gibi gelişmiyor.

Yavaş yavaş şarkılar üzerine çalışmak benim için bir janr ve usul oldu. İlginç materyallerde değişiklikler yapıyordum, hep daha iyi ve insanların gönüllerine seslenici hal almaları üzerine onları geliştiren çalışmalar yapıyordum. Bu yaklaşım tarzı sanatımın ana belirteçlerinden birisi oldu. Öğrencilerle kuruduğumuz Vodıcın grubunun ömrü uzun olmadıysa da benim sanatsal yaşamımda büyük bir önemi vardır.

Ufak çocuklarla olan çalışmlarım ve Adige Otonom Bölgesi Yatılı Okulu’nun ansamblesi Nalmes’i nasıl kurduğum hakkında da bir şeyler anlatmak istiyorum. O dönemlerde bu okulun müdürlüğünü Serafimov İllarion Pavloviç yapıyordu. Peşine düştüğüm işi o kavrıyordu, yeteneklerime değer veriyordu. Kısa bir süre içerisinde büyük sınıflardan öğrencilerin katıldığı kötü olmayan bir grup kurmayı başardım. Bu grupta daha ziyadesi ile Adige voredleri söyleniyordu. Delikanlılarda genç kızlarda arzuyla provalara katılıyorlardı. Söylenmesi zor şarkılar olmalarına rağmen grupla her gün çalışıyor olmamız sebebiyle o kadar zorluk çekmiyorlardı. Ansamblemiz farklı okullarda ve eyalet televizyonunda konserler veriyordu.

Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen bu ansamblenin üyeleri ile karşılaştıkça kendilerinin müziği sevmelerine yardımcı olduğum için hala bunu belirtiyorlar, o yılları yeniden hatırlıyoruz.

1968 yılında Haçeş Adigey’de restoran açıldı. Bu restoranın orkestrasının başına beni getirdiler. Bu orkestrada E. Şapolavo (alt-saksafon), E. Markaryan (akordion), A. Borisov (kuyruklu piyano), A. Peneşu,  N. Kabatov yer alıyordu. Her biri yetenekli, sanata yönelik amaçları olan kişilerdi. Caz çalıyorduk, bazı düzenlemeler yapıyorduk, kendimizde keyif almaya çalışıyor gelen seyircilere de hoş vakit geçirtmeye uğraşıyorduk.

Fakat arkadaşlar, basit restoran sanatçısı da değillerdi. Çeşitli müzik eserleri üzerine birlikte çalışmalar yapıyorduk. O dönemde şarkıcı ve orkestra şefi olarak eğitim sahibi olanların çoğu kendileride müzik bestelemeğe çalışıyorlardı. Ben şarkılar üzerinde aranjirovka yapıyordum. Restoranın orkestrası ile birlikte çaldığımız şarkılar radyo tarafından kayıda alınıyordu. Bizim arzuladığımız şey Adige şarkılarının sadece pşıne ve pheçeç ile çalınmasından sıyrılınıp estrada orkestralarınında çalacağı şekli almasıydı. Adige müzik kültürüne bizde katkıda bulunuyorduk, bölge radyosuda üzerinde çalıştığımız parçaları yayınlıyordu. Radyo arşivlerinde günümüzde dahi o dönemlerde benim üzerinde çalıştığım şarkılar var.

Seninle ve yaptığın işle çocuğun onur duyacak mı? Evlenişim ve çocuğumun oluşu

1970 yılı nisan ayında VUCIHU Talib’in kızı Mir’e ile evlendim. Radyoda tanışmıştık. Kırk yılı aşkın süredir iyi- kötü günlerimizi paylaşarak yaşıyoruz.

Düğünümüz Cecehable’de annemin evinde yapıldı. Bir hafta kadar sürdü. Ünlü pşınavo PSEVUNEKO Zoye günlerce pşıne çaldı. Eski geleneklere uygun bir şekilde her akşam gelini bir akrabamız yanına götürüyor orada da düğün yapılıyordu. Ben, düğün bitene kadar Adige geleneğine uygun bir şekilde, birlikte okuduğumuz dostum Gazavat’ın evinde kaldım. Günümüzde yapılan düğünler eski düğünlerden farklılar, milli geleneklerimizin dışında şeylerde yapılır olmaya başladı.

Mıyekuape’de Gospitalne caddesi üzerinde bir daire kiraladık. Ev sahibimiz Vera İvanova gerçek bir aydındı. Her zaman yumuşak bir dille konuşuyordu. Sohbet ettiğinde sohbetinden faydalanılacak çok şey öğrenmek mümkündü. Kira ödememizle alakalı hiç bir şey söylemezdi, bizde onu sıkıntıya sokmazdık. Bu evde 1971 yılında oğlum Azemat doğdu. Gece saat ikide eşimi hastahaneye kaldırdılar. Sabah 10.30’da telefonla hastahaneyi aradığımda oğlum olduğunu söylediler. O andan itibaren adeta başka bir insan olduğumu hissettim, baba olmuştum ve bununla gurur duydum.

Dairede gazyağı ile yemeklerimizi pişiriyorduk. Hiç kimseden yardım beklemeden kendi kendimize geçiniyorduk. Ben iki işte çalışıyordum daha sonraları üç iştede çalıştığım oldu. Kazancım kötü sayılmayacak derecedeydi. Beni yetenekli bir müzisyen olarak görürlerdi ama ben kendimi devamlı surette yeterli görmezdim. Restoranda çalışıyor olmaktan kalben huzur duymazdım. Birisinin kalkıp üç Ruble verip şu istediğim şarkıyı çal demesinin beni küçük düşürdüğünü düşünürdüm.

Krasnodar’da bulunan Kültür Enstitüsü’nde eğitim görevlisi olan bir tanıdığım bir gün bana şöyle söylemişti; ‘’Aslan daha ne kadar restoranda çalışmaya devam edeceksin? Sen yetenekli bir müzisyensin, üniversitede okumalısın. Kısaca senin yolun restoranda çalışmak değil başka bir yol.’’ Bende ‘’bunu iyi anlıyorum, fakat ailem, ufak bir çocuğum var, henüz evde vermediler, bunun yanısıra çözümleyemediğim pek çok şey var.’  diyerek onu yanıtladım. O da ‘’İyi anlıyorum ama çocuğun büyüdüğünde seninlede çalıştığın restoranlada nasıl gurur duyacak mı sanıyorsun?’’ dedi.

Bu sohbetimiz pek çok şeyi düşünmeme sebep oldu. 1971 yılın baharında Krasnodar’a giderek sınavları verdim, Kültür Enstitüsü Koro Şefliği Bölümü’nü açık öğretim usulü ile okumaya başladım.

1972 yılında Mıyekuape’de bana ev verdiler. O zaman 29 yaşındaydım. Üniversite mezunu olmadan, büyük devlet idarecilerinden yardımcı olacak kimsen olmadan böyle bir şeye ulaşman o zamanlar hayret duyulacak bir şeydi.

Enstitüde bir yıl kadar okuduktan sonra edindiğim amaç ve arzular doğrultusunda restorandan ayrıldım. Mıyekuapede bulunan bu restorana gelenler arasında, o tarihlerde dinlenmek ve dinlenirken iyi müzik dinlemek isteyen aydınlar yoklardı. 1973 yılında gençlerden bir grup toplayarak ‘Vored’ ismini verdiğimiz enstrümantal-şarkı grubu kurdum.

Bunun üzerine üçüncü defa filarmoniye geri dönmüş oldum. Daha önceleri 1967 ve 1969 yıllarında Vorida isimli grubuın gitaristi olarak filarmonide çalışmıştım. O zamanlar filarmoniye başka eyaletler ve cumhuriyetlerden müzisyenler getiriliyordu. Fakat aralarında Adigeyli kimse yoktu. Milli müziğimizi bilmiyor olmalarının yanısıra Adige voredlerinin aranje edilmesi üzerine çok durmuyor ayrıca  kalbende bu işe sıcak değillerdi. Ansamblelerin programları önce Sanat Sovyeti’ne gösteriliyordu. Parti Otonom Bölge Sovyeti üyeleri de Sanat Konseyi’ndeydiler. Dönemin şarkıları ve yüzde 30-40 kadarı ile Adige kompozitörlerinin yazdığı eserler repertuarda oluyordu. Otonom bölgemiz sınırları dışına çıkıp verdiğimiz konserlerde ise milli müziğimizi seslendirmiyorduk. Çünkü buralarda hem bu müziklere ilgi duyan kimse olmuyordu hemde eserlerimiz çok basit kalıyordu.