“NART”I KİM EĞİTECEK?

YEMUZ Nevzat Tarakçı
11.07.2009

Değil mi ki Çerkes toplumu olarak aileler eğitim yuvamız, derneklerimiz eğitim kurumlarımız, düğün ve cenazelerimiz uygulama alanlarımızdır. 

Ne dersiniz, cesaretimizi toplayıp bir bakalım mı Çerkes eğitim sistemimizin arka planına? 

Sevgili anne babalar, derneklerimizin değerli yöneticileri bilmem ki eğitim konusunda neler düşünüyor? 

Onlar da katılır mı acaba aile ve derneklerimizin, düğün ve cenazelerimizin eğitim konusundaki hayati önemine? Bu konudaki ihmalliğin dilimizi, kültürümüzü, gençliğimizi yok ettiğine? 

Peki var mı gerçekten “acil gündemimizde” kültür eğitimi?

Kaçımız sancı çekiyor sahnedeki gençliğimizin dil ve kültür noktasındaki perişanlığından?

Görenimiz, duyanımız, hissedenimiz kaç kişi bu acı manzarayı? 

Çözüm arıyor muyuz, bu hayati noktada?  İstişarelerle genel akla müracaat ediyor muyuz? Çözüm için gücümüzü birleştiriyor muyuz? 

Yoksa bu işi de mi “iman gücü”yle halletme niyetindeyiz?

Değilse daha sıra gelmedi mi eğitime, dile, kültüre?

Sırasını savmadı mı taksitler, arabalar, evler, gençlerin düğünleri?

Ne zaman dil öğrenimine, kültür eğitime sıra gelecek?

Ne zaman gezilerde, kamplarda çocuklarımız bir araya gelip sinerji oluşturacak, kültürle tanışacak, kimliğiyle barışacak?

Bu gençler ne zaman eksiklerini fark edip donanımlı yetişmek için ellerini tutuşturup yüreklerini birleştirecek?

Ne zaman kültür bilinci SBS, ÖSS kadar değer kazanacak?

Ne zaman aileler, dernekler el ele verecek bu işin bilincine varacak, bu işi çözecek?

Daha doğrusu sıra gelecek mi dil ve kültür eğitimine?  

Evet, zaman değişti, eğitim metotları yenilendi, donanımlı gençlik en büyük güç haline geldi. 

Peki eğitebiliyor muyuz gençlerimizi?

Yetişiyor mu donanımlı bir gençlik? 

İnsan sormadan edemiyor, “Okumuş, aydın, mesleğinin bilincinde, diline hakim, inancı bütün, kültürüyle barışık gençlerimizin yüzdesi kaç acaba?” diye. 

Yoksa, donanımlı, hoşgörülü, inanç ve kültür hassasiyetine sahip bir nesil yetiştirmenin daha pratik, daha sıkıntısız bir yolu var da biz mi bilmiyoruz? 

Eğer istikbâl hedefliyorsak yeni nesli, daha araştırmacı, daha sorgulayıcı bir ruhla yetiştirmek zorundayız.

Biz anne babalar gençlerde daha fazla merak uyandırabilmeli, onlarla daha anlamlı diyaloglar kurabilmeliyiz.

Küsmekten, kızmaktan, azarlamaktan başka yol bulmalıyız.

Bilinçli, sabırlı ve anlayışlı olmalıyız.

Asla kendi doğrularımızı dayatmamalıyız.

“Her şeyi ben bilirim!” havasına katiyyen girmemeliyiz. 

Bu konuda gereğini yapan duyarlı anne babaların, dernek yöneticilerimizin sayısı şüphesiz az değildir, hepsini candan kutluyoruz. 

Sözümüz, ata dede metoduyla, kızarak, bağırarak, baskı yaparak eğitim yaptığını sananlara.

Gençler boğulurken, okey masasında ömür harcayanlara.

Dernek kapısını açık tutmayı nihai hedef sanan dernek yöneticilerimize.

En büyük projeleri, üye aidatlarını eksiksiz toplamak üzerine kurulan dernek yetkililerine.

“Fade” muhabbetlerini marifet sanan, alkolü Çerkesliğin ana unsuru kabul eden sorumlulara.

Dernekte namazını kılınca iş bitti sanan başkan ve vekillerine.

Eğer böylesi anne, baba veya dernek başkanlarımız varsa, inanın bizi “fade”kurtarmayacağı gibi namaz da oruç da kurtaramaz! 

Öyle ya “ Gençlik doldurulması gereken boş şişe değil yakılması gereken bir meşeledir!”  

Eğitim emek ister, eğitim sabır ister, eğitim yeni metotlar ister.

Eğitim sevgi, hoşgörü ister, zaman ister, yürek ister! 

O halde biz anne babalar bu can alıcı noktada daha duyarlı olursak.

Dernek yöneticileri “acil gençlik gündemi” yaparsa,

Gençler de işin ciddiyetini kavrarsa işte o zaman bilinçli ailelerimiz, derneklerimizdeki kapsamlı kurslarımız, sayısı arttırılarak içeriği zenginleştirilen gençlik kamplarımız, içi doldurulmuş Kafkasya gezilerimizle eğirim konusunda güçlü bir adım atılmış olacağız. 

Bu çalışmaların şüphesiz bir maddi boyutu olacaktır ama inanın bize acilen lazım olan para ve puldan ziyade inanmış yüreklerdir. 

Bize acilen lazım olan, yürekleri sevgi dolu inanmış anne babalardır.

Bize acilen lazım olan, gençliğe model olacak gençleri yetiştirme sancısını çeken, bu çalışmalar için maddi kaynaklar zorlayan, bu uğurda uykularını zincire vuran samimi dernek yöneticileridir 

Bilmem ki Türkiye şartlarında çok şey mi istiyorum?

Mümkün olamayacak şeyleri mi seslendiriyorum?  

Ne olur yapmayalım etmeyelim, son fırsatı kaçırmayalım.

Donanımlı gençliğin en büyük güç olduğunu asla unutmayalım. 

Gelin bu gücü iyi kullanalım.

Yoksa, inanın yok oluruz!