KÜLTÜR ve SANATKARIMIZ

Şamil Jane
Nartların Sesi, Kuzey Kafkasya Kültür Derneği Gençlik Kolu Bülteni,
Sayı:7 Ocak-Şubat 1975

Kıymetli okuyucularımızın geçen sayımızda da yazdığımız yapıcı eleştirilerinden sonra bültenin gayesinin Kafkasya dışındaki toplumlunuzun kendi öz kaynaklarından gelen sanatının gelişmesinde öncü olmak ve toplumumuzun kültüründen elden geldiğince uzaklaşmamasını sağlamak olduğunu belirtmiştik. Hem okuyucularımızın bültenden bekledikleri konuları verebilmek, hem de bültenimizin hedefini biraz daha açabilmek gayesiyle, genel olarak kültür kavramı ve sanatkarımız üzerinde kısaca durmaya çalışacağız.

Burada anlatmaya çalışacağımız kültürü; günlük hayatta kullanılan, çeşitli mevzuları bilmek anlamında almıyoruz. Burada kültürü, toplumumuzun acil meselelerinden biri olarak; “bir toplumun tüm hayat biçimi, maddi ve manevi öğeleri birliği” olarak alıyoruz. Bu anlamdaki kültür toplumsaldır, yani bir tonlumun bir arada yaşamasından doğan problemlere cevap verebilecek, toplumlara göre değişebilen, müesseseleri vardır. Bu haliyle (kültür’ün toplumsal oluşu ile), kültür ve toplum karşılıklı etkileşim içindedirler. Kültür, kapsadığı kaynaklar (örf ve adetler), sanat, eğitim, dil, üretim-tüketim ilişkileri, toplum psikolojisi ile topluma hayat verir ve toplumları birbirinden ayırmamıza yarayan en önemli unsurdur. O halde bir tonlum kültürü ile yaşar ve kültürü o toplumun birçok sahalardaki hayat seviyesini gösterir.

Mesela; toplumda madde ve kavram olarak varolan her şey dilde de vardır. Dolayısıyla dilimizin zenginliği, toplum hayatımızın geniş tabanlı madde ve kavram kültürü zenginliğini gösterir. Fakat bahsettiğimiz şekildeki kültürün birleştirici özelliği dışında, “sonradan öğrenilebilir ve zaman boyutu içinde doğal çevreye uyum göstererek değişebilir.” olması bilhassa toplumumuz için önemlidir. Çünkü, kültür aynı zamanda toplumu yaşatan ve ihtiyaçlara cevap verebilen bir kurumlar sistemidir. Eğer zaman ve çevre değişimi ile ihtiyaçlar değişirken, orijinal kültüre göre bu yeni ihtiyaçları karşılamak üzere toplum tarafından yeni kurumlar yaratılmazsa, yabancı toplumlardan hazır çözümler ihtiva ettiği sanılan kültürümüze yabancı kurumlar ithal edilir. Bu durumda toplumumuzun kendi öz kültürü ile yaşamına devam edebilmesi için; Eski kültür unsurlarının yaşatılması kadar, çağın getirdiği yeni sorunlara cevap verebilen kültür unsurlarının toplumumuz tarafından ortaya çıkartılması da elzemdir. Mevcut kültür unsurlarının yaşatılması ve toplumumuzun yaratıcı gücü ile ortaya çıkarılan toplumsal bünyemize uygun yeni kültür unsurlarının toplumun bütün fertlerine ulaştırılması  ancak sanatla mümkündür.

Ancak sanatla mümkündür diyoruz,  çünkü toplumun sorunlarına eğilen aydınla toplum arasındaki en önemli bağ bütün kolları ile ancak sanatla kurulabilir.  Burada sanat ve sanatkara verdiğimiz önemin mübalağalı olmadığını  sanatın kavramı ve kapsamı içinde rahatlıkla görebiliriz.  Sanatımız nedir,  bu görevi yüklenecek sanatkarımız nasıl olmalıdır? Sorusunun cevabı bize bunu gösterecektir.  Sanat hangi dalı ile olursa olsun bir anlatım vasıtasıdır. Bu tarifimizle Arabistan’daki bir hurma ağacının resmi ile Kafkasya’daki tarihi bir harp sahnesi ve bir Weredle Rus müziği  arasında bir fark yoktur.  Çünkü her biri muhatabına bir şeyler anlatmaktadırlar. Fakat mevzuumuz bu şekilde bir sanat olmayıp, kendi öz sanatımız olduğuna göre, yakardaki basit tarif sanatımız ve sanatkarımız için geçerli değildir. sanatımız “Toplumumuzun hayat şekli, dünya görüşü,  problemlerinin ve çözüm yollarının estetik anlatım şeklidir.” Sanatkarımız da bu yüksek vazifenin ağırlığını taşıyacak fedakâr toplumumuzun evladıdır.

Bültenimiz;  kültürümüzü,  dolayısıyla toplumumuzu yaşatacak olan amatör sanatkarlarımızın seslerini duyurmaya kararlıdır. Her gün sayıları artan sanatkarlarımızla gelecek sayılarımızda buluşabilmek umuduyla…