KEFKEN PROJESİNDE KİMLER NE ŞEKİLDE VARDI

Semra Ademey Gürel
12.09.2006

Bu yazıyı ele almadan önce çok gel-gitler yaşadım. Çünkü projeye katılan hiç kimse isminin yazılmasını daha doğrusu ne emek verdiklerini yazmamı istemediler. “Biz sözümüzde durduk ve inanarak geldik illa bir şeyler yazacaksan sadece adımızı yaz, neler yaptığımızı yazma” diye rica ettiler. Bende onları kırmak istemiyorum ama bana göre son derece anlamlı bulduğum bazı durumlardan da bahsetmeden geçemem.

Kefken’de neler yaptık, neler ile uğraştık detaylar ile anlatmayacağım. Sizlere sadece fotoğraflar ile bir şeyler yapmak istediğimizi ve yaptığımızı CC gösteriyor ve bittikçe de mutlaka gösterecektir. Bundan sonrası sizlerin takdiridir.

Biz Çerkesler bir araya gelemeyiz, birlikte çalışamayız deriz her zaman. Yok, aslında öyle değil. Eğer gerçekten istenir ise birlikte de çalışılabiliyor. Bu anlamda Kefken projesi tarihe geçecek bir proje.

Kefken projesi ilk olarak CC de hayat buldu. CC bütün projelerinde olduğu gibi bu projede de derneklerimiz ile birlikte hareket etmeyi uygun gördü ve Kocaeli derneğimiz ile birlikte çalışmaları başlattı. Kocaeli derneğimiz maddi kısmın temini ile ilgiliydi. CC katılımcıları ise iş gücü olarak Kefken’de yer alacaktı. Sonuçta istenenler oldu ve hepsi CC’de tanışmış olan kişiler orada ciddi bir çalışma ekibi oluşturdular. CC’den tanıdığımız ve Çerkesler Sesli Oda’sı üzerinden sesli olarak sohbet etme imkanı sağlamak için emek veren sevgili Abrek ve Recep beyde bu projede yer aldı. CC katılımcıları, Kocaeli Derneği, Çerkesler odası çalışanları, kısaca üç farklı nokta ve hepsinin ortak amacı Çerkes toplumuna hizmet etmek istemeleri. Birlikte çalışmak hedeflendiğinde bunu başarmak hiç de zor değilmiş. Yeter ki, samimi ve dürüstçe, inanarak hedef tayin edilebilsin.

Kefken Anıt Mezarlık projesi için çalışacak olan ekip 21 Ağustos günü mağaranın olduğu alanda buluştuk. Birbirini hiç görmemiş, sadece CC’de tanışmış olan bizler ortak bir amaç etrafında toplanmıştık. Başta thamademiz olan Keç-ı Süleyman bey olmak üzere hepimiz çalışmaya hazırdık. Hepimizin içerisinde hafif burukluklar da yok değildi. Ama özellikle gurubun içerisinde yer alan iki güzel, genç, pırıl pırıl kızımız tahmin edemeyecekleri kadar güzel bir moral ile bize hayat verdi. Sevgili Sinemis ve Sinejan’ı çok değerli Setenay Süzer hanım ve değerli eşi getirip gurup thamademize emanet etti. Bu iki genç kızımız Bodrum’da, Antalya’da ya da yaşıtlarının, denizin, bol güneşin olduğu, gönüllerince eğlenebilecekleri bir yerde olabilirlerdi. Ama onlar kızgın güneşin altında alın teri dökmeyi seçtiler. Setenay hanım çok mutluydu çünkü bu iki güzel kızımız kendileri çalışma gurubuna katılmayı teklif etmişlerdi. Sevgili Sinemis, sonunda acile kaldırmamızı gerektirecek kadar diz kapağındaki aşırı zorlamadan dolayı oluşan dayanılmaz ağrılara rağmen, sevgili Sinejan ise gribe yakalanmasına rağmen son ana kadar emeklerini esirgemediler. Thamadelerimizin “yeter siz çalışmayın, artık dinlenin”  demelerine rağmen çalışmada yer aldılar. Bunlar gencecik iki bayan ve taşıdıkları o güzel yürek… Anlatılamaz.

Çalışma gurubunun içinde Çerkes olmayan ama Çerkes arkadaşlarının yanında olmak isteyen sevgili Kaan vardı. İlk günden son güne kadar nefes dahi alamayacak gibi yapılan her işin içinde yer aldı.

Yine sevgili Hatko Hakan üniversite öğrencisi ve gencecik bir kardeşimiz. O da eğlenebileceği, tatilini geçirebileceği bir yerleri çok rahat bulabilirdi. Ama Kaan ile birlikte en ufak bir sıkıntı almadan, yorulduğunu dahi hissettirmeden bütün zor işlerde görev aldı. Sergiledikleri beyefendi tavırları ve içtenlikleri ile hepimizin gönlünde ayrı bir yere sahipler.

Sevgili Setenay, aynı şekilde gencecik bir kızımız ve erkeklerin el atması gereken bütün işlerde kendine güvenerek, ilk adımı atanlardandı.

Yine sevgili Keç-ı Mine ve sevgili Orten Ahmet 15-20 gün önce yoğun bir şekilde festivallerde “Adige TV Yaşam Suyu Projesi” için imza topladılar. Henüz o yorgunluklarını üzerlerinden atmadan ikinci bir çalışmanın içinde yer alma cesareti ve özverisini gösterdiler.

Fechmuk İlker her fırsatta bir hafta boyu neredeyse yanımızda oldu. Yorulmadan, sıkılmadan İzmit’ten Karaağaç köyüne kadar gelip son derece zahmetli işlerde çalıştı.

İşte bu genç, pırıl pırıl kardeşlerimizdir bizleri ayakta tutan, bu güzel yüreklerdir uğruna emek vermek istediklerimiz. Bunların hiçbiri daha önce Çerkes büyükleri ile birlikte bir çalışmada yer almamış, her biri evinde belki de terlememiş gençler. Ama Kefken’de kıpırdayacak halleri kalmayacak kadar emek verdiler. Hepsini yürekten kutluyoruz. Hayatımız boyu o güzel yüreklerini unutamayacağız. Hepsini tanımaktan mutluluk ve gurur duyuyoruz.

Çalışma gurubunda çocuklarımız da vardı: Bir Keç-ı, iki Seauh ve iki tane de Hatko. Bu çocuklar hasta oldu, ateşlendi. Annelerine sıkıntılı anlar yaşattı ama tek bir annenin yüz ifadesi değişmedi. Yaşadıkları sıkıntıyı en ufak bir şekilde etraflarına yansıtmadılar. Bu değerli bayanlar eşlerinin yanında omuz omuza yer aldı.

Bayanlar kendilerine görev olarak yemek işlerini almıştı. Bunun yanında her boş anlarında da çalışma yerinde en ağır işlerde çalıştılar. Kendi aralarında bir görev dağılımı yapmadılar. Ama öylesine güzel bir disiplin ve özellikle büyüklerin liderliği vardı ki hiç kimse bu sayede sıkıntı yaşamadı. Sevgili Nursel hanım liderliğinde hepsi elinden geleni yaptı. Bir taraftan çocukların hastalıkları ile uğraşan diğer taraftan ekibin yemek işlerini ayarlama çabası içinde olan eşler çok özveriliydi. Özellikle genç kızlar yardım için geldiğinde son derece kibar bir şekilde yardım taleplerine dahi izin vermediler. “Çerkes kızı mutfak işine karışmaz” diyerek tüm sorumluluğu eşler üstlendi. Kısaca adı konulmayan ama son derece samimi ve içten bir görev dağılımı vardı. İşte bayanların organizasyonlardaki etkisi budur. Oradaki her kişi, annelerin, yani eşlerin sergilediği davranışlar ile ayrılma vakti geldiğinde, birbirlerine sıkı sıkıya sarılarak, istemeden ayrıldı. Kolay değil birbirini hiç görmemiş insanlar birçok sıkıntıya rağmen bir arada. Böylesi durumlarda her türlü kargaşa çıkabilir ama burada herkesin bir şeyler yapabilme isteği sayesinde huzur hâkimdi. Bütün değerli yengelerimizin ellerine sağlık. Bu büyüklüklerini, sevgi dolu yüreklerini unutamayız. Toplumu bir arada tutacak olan ve geleceğe yelken açacak olanlar bayanlarımızdır. Bizleri yaşatacak olan bayanlarımızın dayanma gücü ve samimiyetidir.

Samimiyet derken özellikle iki kişiden bahsetmek isterim. Abrek Filiz Ezer ve sevgili Turgut Şevki. Çoğu zaman yabancı evlilik diye dışlamaya kalktığımız kızlarımızdan biri olan sevgili Abrek’in eşi Çerkes değil ama sevgili Filiz’i hiç tanımadığı Çerkeslerin yanına üstelik yerine göre kazma-kürek çalışabileceğini bilerek gönderen cesur ve samimi bir yüreğe sahip. Sadece Çerkes olmak gerçekten yeterli mi acaba? Eğer öyle olmuş olsa idi orada 27 kişi değil milyonlarca insanımız olurdu.

Sevgili Turgut Şevki’ye gelince, işi ve çalışmalarımız arasında resmen mekik dokudu. Her fırsatta bizimle birlikte çalışmalara katıldı. Yorgun bir şekilde gece yarısı tekrar işi için dönüyor ve ertesi akşam tekrar aramızda yer alıyordu. Demek ki sadece istemek lazımmış. Yanı başındaki insanlar işini vs bahane ederek gelemiyor ama İstanbul dan kalkıp her fırsatta çalışmaya isteyen, gerçekten inanan gelebiliyor.

Thamademiz olan Keç-ı Süleyman bey ve çalışmalarda görev dağılımı yapan,  Seauh Kuban bey bütün ekibi son derece uyumlu bir şekilde çalıştırdı. Hajkasım Erdoğan bey, Hatko Recep Par bey kısaca büyüklerimiz öylesine uyumlu ve çalışkanlardı ki, gençler onların hızına yetişmekte zorlanıyordu. Seauh Kuban bey dış cephenin her şeyi ile ilgilenirken Hajkasım Erdoğan bey ve Keç-ı Süleyman bey ilaveten yere diz çöküp tek tek mezar taşlarını ortaya çıkarmak için elleri ile yerleri süpürüyordu. Hatko Recep bey ise bir yandan da malzemeleri temin edip, sevki ile ilgileniyordu. Kısaca büyüklerimiz, nasıl bir sorumluluk aldıklarının bilinci ile hiç kimseden daha az yada daha basit işlerde çalışmadılar. En basit hali ile ellerine çiviler batarak bütün çürümüş çitleri bulabildikleri yeni çitler ile değiştirdiler. Bu dörtlü öyle bir dörtlüydü ki yanlarında hiç kimse utanmadan yorgunluktan bahsedemezdi. Bir hafta boyu her sabah erkenden yollara düştüler ve geç saatlere kadar kaldılar. Ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştılar. Bütün şartları sonuna kadar zorlayarak.

Bir hafta sonunda işleri bitiremedik ve hepimiz evlerimize, işimize dönmek zorunda kaldık. Ama Seauh Kuban bey ve sevgili Orten Ahmet bizzat işin başında kaldı. Bir iki gün sonra sevgili Ahmet de ayrılmak zorunda kaldı. Ama Kuban bey işin başında kaldı. Kötü hava şartları maalesef çalışmanın erken sonuçlanmasına izin vermedi. Kuban bey, Süleyman bey ve Recep bey işi ne olursa olsun sonuçlandırmaya kesin kararlı. Hiçbiri için kolay değil. İşlerini bırakarak, maddi manevi sıkıntılar yaşayabileceklerini bilerek sonuca ulaşmaya çalışıyorlar.

Bu değerli büyüklerimiz ve genç kardeşlerimiz için söylenecek söz bulmakta zorlanıyorum. Ben ve benim gibi düşünenler adına hepsine yürekten şükranlarımızı sunuyorum. Sabırları, inançları ve çalışma tempoları ile toplumumuza son derece anlamlı mesajlar verdiler. Demek ki inanmak sadece kendine ve yanındakine inanmak gerekiyormuş. Demek ki söz vermek, sözüne sahip çıkmak ve toplum adına çalışmayı becerebilmek çokta zor değilmiş.  Yolu açtılar devamı yine bizim insanımızın elinde. Umarız her gün yeni yeni projeler, hedefler ve çok daha büyük katılımlar ile mutluluğumuz ve gururumuz katlanarak devam eder.

Sonuçta; öncesi çok fazla tartışılan, duygu yüklü bir proje için üç farklı nokta ortak bir amaç etrafında toplanabildi. Umarız herkes vermiş olduğu sözün arkasında durabilir.

İyisi kötüsü, yanlışı doğrusu ile bir proje daha sonlandı. Projeye katılanlardan kimi Çerkesliğini Kefken’de gömmeye, kimi Çerkesleri tanımaya, öğrenmeye geldi. Her ikisi de oldu. Çerkesleri yani kendi insanını kibirli ve şımarık zannedenler öyle olmadığını görüp mutlu oldu. Çerkes insanına çok güvenip hayal kırıklığı yaşayanlarda burada Çerkesliğimi gömüp gidiyorum diye sonsuza dek Çerkesliğine veda etti.