KALEM -24 (Тхыпкъэ)

Ali Çurey
03.04.2018

Sevgili dostlarım, bu gün bir başka ruh hali içindeyim. Ne bilgi, ne de belge istemeyen, herkesin canının istediği gibi konuşacağı ve yazabileceği bazı güncel söylemlerden bahsetmek istiyorum. Ancak, ısrarla yineliyorum; beni yazılarımdan dolayı (Çerkeslik hariç) hiçbir taraf yelpazesine koymayın. İlla bir şeye yamamak istiyorsanız, Atatürkçüyüm! Bu sözümü de yabana atmayın. Gerçekten, bilinçli ve biraz da bilgili bir Atatürkçüyüm. Ne demek istediğimi, en azından kendi çapımda tanımlıyorum.

Sevgili dostlarım, Gerek Türkiye Cumhuriyeti’nde gerek Rusya Federasyonu içinde yaşayan bizler şanslıyız. (Nedenini her dostum kendisi değerlendirebilir.) Elbette ki, genel sorunların ortaklığının yanında, bizim özel ve özgün sorunlarımızda vardır. Bunu görmezlikten gelenlere de kendi düşünsel dünyalarında haklı da olabilirler. Onlara da saygılıyız. Amaa, hepimizi ciddi ciddi ilgilendiren ve hatta biraz da ilgi duyuyorsak, küçümsenemez ve iyi niyetle geçiştirilemez, bir tehlikenin ayak sesleri var! Nediro? O da veya onlarda şudur!

1) Küresel iklim değişikliği
2) Ekonomik sorunlar
3) Siyasi krizler

Sevgili dostlarım, ”Ne yapalım, elle gelen düğünle bayram!” havuzunda olmak, belki de bizleri rahatlatabiliyor. Ne var ki, yaklaşan bu tehlike öylesine geçiştirilecek bir mesele değildir. Peki ne yapabiliriz? Yanıtı çok net ve basit.

Sevgili dostlarım, her birimizin yaşadığı ve yaşamak zorunda olduğu bir yer veya bölge vardır. Buna “Hayır-Yok!” diyebilecek kimse var mı? O halde, o yer ve bölgede, dere, çay veya ırmak gibi akar sular varsa ya da sahilde iseniz oralara plastik, lastik, alaşımı maddeleri atmayın. Atanlara mani olun. Mümkünse atılanları temizleyin ve atanları ikaz edin.

Şehir, kasaba veya köyde, sigara izmaritlerinin, boş sigara (kutu) paketlerinin, pet şişelerinin ve daha akla gelmedik pek çok “çöpü” sokağa, caddeye atmayın. Atanlara mani olun. Onları uyarın. Yere tükürenleri ise mutlaka uyarın. Korkmayın. “Bana ne?” demeyin. Yakınlarınızı, çocuklarınızı, komşularınızı ikaz edin.

Sevgili dostlarım, ben bunları kesintisiz yapıyorum. Bakınız önce onlara;
– ‘’Kardeş, arkadaş, çocuklar, bacım; beni dövmeyecekseniz bir şey söylemek istiyorum’’ ile söze giriyorum. Onlar veya o, bu nazik girizgaha;
– ‘’Estağfurullah amca, dayı, ağabey’’ ile karşılık veriyorlar. Sonra da uyarımı yapıyorum. İnanınız çoğu özür diliyor ve hatta teşekkür ediyor. Elbette ki tersten bakanlarda var. Ve “Zaten her yer pislik içinde, bir eksik bir fazla ne değişir dayı?” diyenler de. Ama şimdiye dek beni döven olmadı. Bunlar yeterli mi? Elbette ki hayır! Ancak, ”Bir örnek davranış” bazen pek çok olumsuzluğu tersine çevirebiliyor. Dahası, sen kapının önünü temiz tutarsan, belki de sokaklarda temiz olur. Bir de demiyor muyuz; ”Temizlik imandandır!”Bu anlamda temizlik, sadece belli zaman diliminde elini, yüzünü, yıkamaktan mı ibarettir?

Sevgili dostlarım, sayın büyüklerimiz, çok büyük işlerle uğraştıkları için benim ve benim gibi yığınla insanın, fikir ve düşünceleri onları pek ilgilendirmiyor. Hele hele her akşam parsellenmiş TV kanallarında, ev raflarımızda dizili, objeler misali dizilip “Birbirlerini mat etme “yarışı yok mu, inanın, şahsen, kim, kimden, yana teşhisinden, öte bir bilgi alamıyorum. Ne olur bir kez olsun çevre kirliliğinden, kirletenlerden ve onların bu hale gelmesinden söz edin.

Sevgili dostlarım, yatıyoruz kalkıyoruz, Ortadoğu ve savaş. Sanki dünya bu bölgeden ibaret. Anladık, iyilik meleğiyiz. Anladık tüm garibanların ve ezilmişlerin hamisiyiz. Be dostlar, bizim garibanlarımız yok mu? Bizim sokaklarımız ve caddelerimiz yok mu? İşsizimiz açımız yok mu? Her dört veya beş yılda hatırlanan asılın hiç mi derdi yok?

Biz asılların       görevi, dört veya beş yılda tekrarlanan sandık başına gitme ve oraya tarafımızı belirleyen bir kağıt parçası atmaktan ibaret midir?

NOTLAR:

1) Bir sonraki yazımın konusu “ekonomi” olacaktır. Biliyorum “Şimdi de ekonomist kesildin başımıza” diyeceğinizi. Ama azıcık sabırlı olursanız “Ekonomist”       olmadığımı anlayacak ve rahatlayacaksınız. Hele arkasından “siyasi kriz”den dem vuracağım ki tümden çileden çıkanlar olacak.

2) Bu üç sözcüğü çok merak ediyorum.
a) Kriz       b) Kerkenez       c) Keriz
Sizlerde merak ediyorsanız, bu üç sözcük üzerine biraz düşününüz.

3) Her şeye “Fransız kalmak” doğru değildir. Çünkü, Fransızların “Hatay aşkı” yeni değildir.

4) Kerkenez kuşunun Çerkesce ismini       kardeşlerimden istiyorum? Ama Doğan-Kaşırğa demeyin.

5) Şehir ve kasabalarımızın ana ve ara caddelerinde tek tük de olsa bulunan, akasya, çınar       veya benzeri ağaçların kesilip yerine dikilen, bitki türü nesneler kuşkonmaz bitkisi gibidirler. Gerçekten       serçe sesine hasret bırakan bu boşluğun tekrar doldurulması için yetkililere yalvarıyorum. Ağaçlarımı geri verin.

6) Pazar günleri şöyle sokak aralarına bir girin, çok küçük çocukların toz toprak içinde o daracık yerlerde oyun oynarken hallerine bir bakın. Çocuk sesi ve serçe sesi karışımına hasret bırakmayın.