KALEM -13 (Тхыпкъэ)

Ali Çurey
15.01.2018

Sevgili dostlarım; inanın, bir şeyi yani bir konuyu işlemek ve kendimce sizlerle paylaşmak istediğimde saatlerce düşünüyorum ”Acaba, dostlarımı incitmeyecek bir sözcük ve tümceyi nasıl seçmeliyim?” diye.

Bu da enerjimi eksiltiyor. Ama yine de devam!

Sevdiğim dostum, hemşehrim, sayın       KUEDZOKUE (Къуэдзокъуэ) Tole’den bir fıkra ile selamlıyorum sizleri.

Üç semai dinin, üç görevlisi, sohbet ediyorlarmış. Bunlardan, Musevi olan haham, İsevi olan papaza sorar;
– Dostum, biliyorum, hayırsever birisin. Ama, merak ediyorum; “kazandığın paraları ne yapıyorsun?”
– Yere bir daire çiziyorum. Ve kazandığım, paraları, havaya atıyorum. Dairenin içine düşenleri kendime ayırıyorum. Dairenin dışına düşenleri de fakir fukaraya veriyorum.

Haham, ikinci sorusunu imama sorar;
– Peki imam efendi sen ne yapıyorsun paraları?
– Ben de aynı şekilde bir daire çiziyorum. Ve daireyi ikiye bölüyorum. Kazandığım paraları dairenin üstünde havaya atıyorum. Dairenin içine düşenlerin bir yarısını kendime, diğer yarısını fakir fukaraya dağıtıyorum.

Bu kez, papaz ile imam, hahama sorarlar;
– Peki sen ne yapıyorsun?
– Ben, daire falan çizmiyorum. İkiye de bölmüyorum. Kazandığım paraları, havaya atıyorum. Yere düşenleri kendime ayırıyorum, havada kalanlarıda fakir fukaraya veriyorum!

Sevgili dostlarım, çoğunuz duyuyor ve karşılaşıyorsunuz, ”Dünya malı dünyada kalır’’, ‘’Öteki dünyaya kim ne götürmüş” sözlerini ve bunu söyleyenleri. Ne kadar gerçekçi, ne kadar güzel bir söylem değil mi? Ama bunu sık sık söyleyenler kim veya kimlerdir? Dikkat ederseniz, ya durumu (maddi) iyi olanlar, ya da çok yoksul olanlardır. Maddi durumu iyi olanı anlıyorum. Çünkü, malını hasetten, fesattan, korumak için söylüyor olabilir. Beni, asıl şaşırtan, yoksulun “Öte       dünyaya kim ne götürmüş ki, o götürecek” sözüdür. Hakkına razı olmak, tok gözlü ve kanaat sahibi olmak güzel de yaşadığın ve yaşamak zorunda olduğun gerçek bir dünya var. Sen, bu gerçek dünyayı, ıskalayıp muhayyel, bir dünya da var olmayı düşlersen, her ikisinide kaybedersin. Onun için, bu dünyanın hakkı buraya, öte dünyanın hakkı da oraya ait olsun. Hani, ”Tanrı’nın hakkı Tanrı’ya, Kral’ın hakkı Kral’a!” var ya….

Sevgili dostlarım, lütfen ilgi duymadığınız konu hakkında “Laf olsun torba dolsun!” diye yazmayın. Zira, önce ilgi, sonra bilgi -ve elbette ki- sonuç sevgi. “Bilgi” olmadan sevemezsiniz. Bilginiz olacak ki; lehte veya aleyhte, konuşabilesiniz ve yazabilesiniz. Bir kişiyi, tanımadan ve onun hakkında tutarlı bilgi sahibi olmadan, beğenmek veya beğenmemek uçlarında konuşup ve yazarsanız, karşınızdaki insanı incitirsiniz. Kendinizi de küçültürsünüz. Bu hiçbir insana yakışmaz, ama Adige insanına hiç mi hiç yakışmaz!

Biz Çerkesler, bir tarlaya serpilmiş, bir avuç buğday gibiyiz. Ama biribirimizi çok iyi tanır ve aramızda, yabani ve zararlı otların yeşermesine müsaade etmeyiz.

Bu bağlamda, Avukat Sayın Rahmi Tuna’ya (Тумэ) ve çok saygı değer ve toplumumuzun göz bebeklerinden olan Sayın Muhittin Ünal kardeşimize, söylenen ve yazılan her bir “Sözcük” hepimizi incitir. İncitmenin ötesinde kırar! Ve hatta, canımızı acıtır. Onun için, birazcık basiret, birazcık nezaket       ve insaniyet!

(Убэнымрэ, фыгъуэнымрэ зэкъуэтныгъэ ныбжэгъуyгъуэ гъэкIуэд)
(Ubenymire, fyguenymere, zekuetnyge nıbjoghugha ghegod)

Sevgili dostlarım, toplumlar tarih içinde, izah edilemez ve teşhis konulamaz evrelerden geçerler. Karmaşa ve çelişkiler, beklenmedik kişileri sahneye çıkartabilir. Enteresandır; bu kişileri, toplum katmanları, ilahlaştıracak, şekilde yüceltirler. Ve ne yazık ki, o kişi veya kişilerde, arkalarına aldıkları bu toplumsal rüzgara kapılıp, “her yaptığım iş ve her söylediğim söz doğrudur” psikozuna girerler. İşte toplumun ve ülkenin felaketide bu evrede hız kazanır. Ancak, bu tablonun istisnası, örnek şahsiyetlerde vardır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu istisnanın ebedileşmiş örneğidir. Çünkü, çağı, geleceği, insan aklı ve bilim çerçevesinde müteâlâ edebilen yetki ve yeteneklere sahipti. Onun için, seveninde sevmeyeninde gönlünde taht kurmuştur. Bir de bunun tamamen tersi olan şahsiyetler vardır. Adolf Hitler, Musolini, Saddam Hüseyin ve dahaları.

NOT 1: Tüm samimiyetimle ve içtenlikle soruyorum ve öğrenmek istiyorum. “Yerli ve Milli” ne demektir? “Milli” sözcüğünü, kısmen anlayabiliyorum.
NOT 2: Хьэрэм (Haram)
Хьилэ (Hile)
Диет (Diyet)
Карар (Karar)
Ниса (Nisa- Nıse) sözcüklerinin Adigece karşılıkları ile etimolojik açınımları hakkında bana yardımcı olun. Özellikle, “Ниса” sözcüğünün hangi dilden olduğu meselesi çok önemli.