HAJ ZEKREY’İN MACERALARI

CERICE Selahaddin Şekercan
23 Şubat 2009

İlkbaharın sonu yaz başında, bizim ağılda koyunlarımız kırkılırken, Haj Zekrey kendisine verilen “şent” üzerine kurulup bir yandan bastonuyla yeri eşeler, diğer yandan sevimli ton ton bir ihtiyar olarak maceralarını anlatırdı, abartarak az biraz.

”Şokura” (Çukurova) maceraları da vardı onun. Malum, Uzunyayla ile daha doğrusu bizim köy ile Çukurova arasında Tahtalı Dağları vardır ve bu dağların bizdeki yöresel adı “Goydeli”, namı diğer Göğüdeli dağlarıdır bunlar. Bu dağların zirvesinin beyazlanması yaklaşan kışı haber verirdi uzaktan. Bizimkiler sonbahar gelince yılkıyı kendine güvenen bir kaç delikanlıya emanet eder, onlar da yılkıyı bu Goydeli Dağlarından aşırıp bütün bir kışı Çukurova ve Kozan ovalarında otlatır daha sonra, baharla birlikte aynı güzergâhı takip ederek uzun yaylaya geri dönerlerdi.

İşte Haj Zekrey’de bir zamanlar bu gençlerden biriymiş söylediğine göre. Bir sene Şokura’ya giderken Goydeli’nin zirvesinde yaktıkları kamp ateşinden bizim “Karakura”, literatürde sanırım “sığırkuyruğu” tabir edilen bir odunsu bitkinin, takriben yumruk büyüklüğündeki kök kısmının közünü toprağa gömdüğünü ve ertesi yıl bahar gelip geri dönerken aynı kamp yerinde toprağı eşeleyip sonbaharda gömdüğü közü bulup çıkardığını, közle önce cigarasını yakıp sonra da kamp ateşini tutuşturduğunu anlatmıştı yeminle.

Beni çeşmeye, soğuk su getirmeye gönderince o an, gerisini işitmek nasip olmadı tabi.