GENÇLERİMİZ, GELECEĞİN BÜYÜKLERİ GİBİ Mİ YETİŞİYOR?

YEMUZ Nevzat Tarakçı
08.09.2007

Güvenebiliyor muyuz gençlerimize?

Yolunu açabiliyor muyuz onların?

Yeteri gibi model olabiliyor muyuz?

Söze hep “Bizim dönemimizde” diyerek başlamak yerine,

Dünyanın ne kadar değiştiğini, günümüz şartlarının neleri gerektirdiğini kavrayabiliyor, kavratabiliyor muyuz?

Günümüzün yükselen değerlerinin farkında mıyız?

Yoksa geçmişe takılıp kalmış “Bildiğim bildik, çaldığım …” diyenlerden miyiz? 

Sevgili gençlerimizin donanımları iyi mi?

İnsani ve kültürel boyutları yeterli mi?

Yoksa hala 45 yaşındakileri çocuk mu sayıyoruz?

Toplumumuzda hala söz hakkı alıp konuşabilme, fikirlerini ortaya koyabilme yaşı 50 mi?

Evlenme yaşı 30 -35 mi?

Eğer öyleyse, thamade olma yaşı 65- 70’tir mutlaka! 

Tecrübe güzel,

Büyüye saygı harika da

Ya bu yaşta kulaklar duymuyor, gözler seçemiyorsa? 

Thamade müessesesi gibi hayati önemi olan bir konuda, yani başkan, söz sahibi, lider seçiminde bu vasıflar kabul şartları olmamalı artık!

Olacaksa Çerkeslerin vasat ömrü 150 olmalı. 

Kaldı ki bu işleri layıkıyla yapabilecek vasıflılar varken.

Dinamik, sosyal, kariyer sahibi kişiler dururken. 

Değişmeliyiz bazı konularda.

Değiştirmeliyiz uymayanları, hantallaşanları.

Buna mecburuz, duygusallığa asla yer yok bu konuda.

Neden düğün- nikâh ve cenazelerde vitrine geçleri de koyarak onların bu sosyal ortamda eğitilmelerine katkı sağlamıyoruz?

Neden onların toplumsal eğitimine daha fazla önem vermiyoruz?

Neden hala öğrenmeyi dayatıyoruz?

Neden model olamıyoruz?

Sözlerimiz ve uyarılarımızdan ziyade davranışlarımızla, neden benim gibi ol, benim gibi yaş diyemiyoruz?

Neden acaba 20-25 yaşındaki tığ gibi delikanlılara gereği gibi güvenmiyoruz?

Neden bu sosyal aktivitelerde gençlerimiz geleceğin büyükleri gibi değil? 

Bu konuda biz büyükler az mı suçluyuz?

Bir eğitim alanı, bir okul hatta fakülte olması gereken bu sosyal olaylarda, o zarif güzel kızlarımızın, pırıl pırıl delikanlılarımızın aktif rol almalarını adeta tecrübelilerin yanında staj görmelerini kim engelliyor?

Ya nadiren de olsa aktif rol alan olursa yaşından dolayı nasıl bir baskı görüyor? 

Ne zaman güzel geleneklerimizle donatacağız onları?

Ne zaman tek başına yaşın önemli olmadığını kavrayacağız?

Ne zaman uygun olan her toplumda üslubuyla gençlerin de konuşması, icraya katılması gerektiğini anlayacağız?

Ne zaman onlara bu konuda öz güven kazandıracağız?

Ne zaman 35- 40 yaşında gayet sosyal, meslek sahibi, toplum tarafından sevilen, takdir edilen, bilinçli, şuurlu hitabeti yerinde, sağlıklı ve dengeli beyinler konuşacak, dinlenecek, yeri gelince Thamade olacak?

Ne zaman yaşı, deneyimleri için başımızın tacı olan o güzel büyüklerimiz, hassasiyetlerini yitirdikleri için onursal thamadeliğe geçip başköşede oturacaklar? 

Bu toplumda genç beyinler mutlaka devreye girmeli!

Sosyal etkinlikleri yürüten kadrolar acilen gençleşmeli!

Gençler konuşmalı.

Katılmalı.

Coşmalı.

Katılarak, konuşarak, eksikliğini anlar, böylece kendini layıkıyla yetiştirir.

Yoksa thamade müessesesinin içi boşalır, biter!

Değilse her köyde, her mahallede Çerkeslik birkaç yaşlının tekelinde kalır.

Yenilenemeyen, nefes alamayan kültürümüz de güdükleşir, bu birkaç yaşlıyla geleneklerimiz de dönüşü olmayan yere gider! 

Gençlerden şikâyetçi olmak, “ Bunlar bilmiyor, anlamıyor, konuşamıyor, yaşamıyor.” serzenişleri hangi problemlerimizi çözer? 

Ne öğrettik ki ne istiyoruz?

Ne kadar örnek olabildik?

Ne kadar empati kurabildik?

Ne kadar güvendik onlara?

Ne kadar güler yüzle karşıladık küçük hatalarını?

Bırakın bunları, belki arkadaş gibi konuşmayı, onları bağrımıza basmayı ayıp sandık, otoritemizin sarsılacağına inandık!  

Yaşadığımız bu toplumda bizim öğretemediklerimizi öğretecek okul mu var?

Yurt mu var?

Gönüllü kuruluşlar mı var.

Varsa yoksa ailelerimiz.

Düğün ve cenazelerimiz.

Derneklerimiz değil mi sermayemiz!  

Ya derneklerimiz…

Bilincinde miyiz? 

Ya gençler?

Gençler de bu hassasiyetin bilincinde olmalı.

Tecrübeyle donanmalı.

İstekli olmalı, sahanın kenarında değil olayın ortasında bulunmalı.

Fonda yer almayıp özne olmalı!

Duyarlılar, duyarsızları kucaklamalı.

Gençlik, bu işin bilincine varmalı.

Genç, sözde değil, özde Çerkes olmalı!

Büyüklerin her doğrusunu kapmalı, mükemmel bir kişilik oluşturmalı.

Genç, “kafe”ve “kaşenliğin” ötesine geçebilmeli.

Güvenmeli kendisine.

Eğitmeli kendisini.

Bilmeli ki bu kültürü geleceğe gençler taşıyacak,

Bilmeli ki gençleri iyi yetişmeyen toplumlar yok olacak!

Bu şuurla kimliği ve kültürüyle kucaklaşmalı.

Büyüklerin açtığı yoldan, ciddiyet ve vakarıyla asilleri oynamalı.

Ne diyor büyük Jabağı: “Asalet, kanda değil ruhtadır, asıl olduğunuzu davranışlarınızla ispat ediniz!” 

Gençlerin yolunu açalım!

Eğitelim onları.

İnanalım, güvenelim onlara!

Hep örnek olalım.

Düğünleri, cenazeleri daima fırsat bilelim!

Öğrenmeye mecbur tutmadan, sevdirerek, sindirerek öğretelim kültürlerini, inanç değerlerini.

Tanıştıralım onları kültür ve inanç kitaplarıyla.

Kitabın hayatın bir parçası olduğunu sezdirelim.

İnançsız yaşanamayacağını kavratalım.

Şiirle akalım gönüllere.

Romanla tanıştıralım, ufuk kazandıralım onlara.

Hikâyeleri, gazeteleri birlikte okuyalım.

Hayatı birlikte tanıyarak, doğru yaşayalım.  

Gençler, geleceğin büyükleri gibi yetişmeli.

Thamadeler gençleşmeli!