CC’DE YAZMAK

YEMUZ Nevzat Tarakçı
10.03.2008

Şüphesiz, büyük maharet ister yazmak.

Zihnen iyi hazırlanacaksın.

Sancılı bir süreç yaşayacaksın.

Yazacaksın, beğenmeyecek sileceksin, değiştireceksin.

Çay olacak, kahve olacak, çoğu zaman bunlar buz gibi soğuyacak,

Vay efendim, ses olmayacak, gürültü duyulmayacak.

Yazıya başlamadan kitap karıştırılacak, şiir okunacak…

Belki de fonda müzik olacak…

Yani yazarın azami derecede dikkatli ve sancılı olmaya ihtiyacı vardır.

Ta ki duygular, düşünceler yazıya dönüşsün, samimiyetle birleşip gönüllere aksın.  

Selam, toplumu, kültürü için düşünen, üreten, sancı çeken, her hafta yeni bir konuyla CC’de samimiyetle yerini alan güzel insanlara. 

Selam, zor beğenen, kolay eleştiren bir toplumun sorunları için beyin fırtınası oluşturan yürekli, siz sevgili dostlara. 

Selam, hayata dair güzellikleri paylaşmak için çırpınan bu fedakâr insanlara. 

Zira onlar, hem kendilerine hem de başkalarına yetecek kadar coşkuludurlar, gayretlidirler.  

Sizler, tabii ki binlerce yıllık bir gelenekten devralınan mirasın yok oluşunu seyirci kalamazdınız.

Zaten hangi yürekli insan buna tepkisiz kalabilir ki?

Bu düşünce ve gönül insanlarının, coşturucu mesajları vardır. 

Kültürlerinin yok oluş sancısını derinden duyarlar.  

Her daim yeni neslin kimlik derdiyle dertlenirler. 

Yok olan, kaybolan gençliğin acısını olabildiğince hissederler.

”Değişim kuşağını” önemserler. 

Toplumsal sorunlarımıza karşı yeterli, etkili ve pratik çözümler üretirler. 

Onlar, yüreklerindeki sevgi dolu tek kalpten, binlerce kalbe sevgi doldurabilirler. 

Onlar, yepyeni ufuklardan bahseder, büyük düşünür, etkili hissederler. 

Her dakikası anlayış ve arayış içinde geçer onların.  

Büyük olmak için başkalarının küçük olmasının gerekmediği hakikatine gönülden inanırlar. 

Bu güzel insanlar,

Toplumunun hayallerini ateşleyebilecek güçlü coşkuya, etkili enerjiye sahiptir. 

Güçlü kelimeleri, anlamlı cümleleriyle kimliklerde duygusal devrimler yapmayı, beyinlerde yeni düşünce yolları çizmeyi, duyguları tetiklemeyi bilirler. 

Küçük çirkinlikleri genellemeyip hep güzel bakabilir, güzel görebilirler, güzel düşünebilirler.  

Güçlü kelimelerin sihirli gücüne inanırlar. 

Yazarak geleceğin haritasını çizerler. 

Toplumu, kültürü için her daim beyin fırtınası yaşarlar. 

Duygularını, düşüncelerini, yazıyla belgeye dönüştürür, sürekli doğruları ve güzellikleri ararlar. 

Kalplerindeki sevginin, evreni kuşatacak kadar güçlü olduğuna gönülden inanırlar.

“Yazar, hayatın her anında etrafında olup bitenlerden, zihnî serüveninden, duyup düşündüklerinden sonuç çıkarabilenlerdir.” 

“İşitilen, gözlenen, hissedilen, tasarlanan birçok duygu ve düşünce, yazarın hammaddesidir.”

“İyi bir yazar, en küçük ayrıntıyı kaçırmadan, hayatın bütün hadise ve durumlarını bir başkasına aktarmaya kenetlenendir.”  

“Yazar, başkasının umursamadığı, görmediği veya fark edemediği birçok olayı etraflı bir biçimde algılayan, yorumlayan ve onu estetik bir duyarlılıkla yeniden inşa edendir.”  

“Bir yazının “edebî” değeri, estetik kaygı, seviyeli bir dil ve usta bir anlatımla ortaya çıkar. “ 

“Bütün bunların sağlanması, elbette çileli ve sabırlı bir işçilikle mümkündür.”  

Konuşulacak, yazılacak dünya kadar konu varken, insanların kişiliklerini konuşmak, onları yazmak, söz düellosu yapmak doğru mu acaba?  

Hırçın metotlarla hiçbir yere varılamaz.

Varılsa da zaten bize yakışmaz.  

Yazarlarımıza yakışan, toplumumuza yeni ufuklar açmak, aşınmış geleneksel yapının dışına taşmak, milletinin geleceği için düşünce üretmek olmalı değil mi?  

Sevgili güzel insanlar,

Değerli dostlar,

Yüreği tutulan bir avuç insan sizi anlayamayabilir ama inanın çabalarınız karşılıksız kalmayacaktır. 

Toplumla, inançlarla ve birbirinizle çatışmamak şartıyla hepinizi gönülden alkışlıyor, muhabbetlerimi sunuyorum. 

Tabiî ki bu duyarlılıkla, binlerce yıllık bir gelenekten devralınan mirasın yok oluşuna seyirci kalamazdınız. 

Bu toplumun, bu kültürün size çok ihtiyacı var.

Yüreğinize sağlık.

Yolunuz ve bahtınız açık olsun.