BİZ GERÇEKTEN BÖYLE MİYİZ?

YEMUZ Nevzat Tarakçı
02.09.2017

Güzel bir dost meclisi…

Çaylar demlenmiş, sohbet koyulaşmış.

Konu, Türkiye gündemi.

Ülke genelindeki ayrışma, bölünme, kutuplaşma

Kimse sesini yükseltmiyor, güzel güzel konuşuyor, ülkenin geleceğini tartışıyoruz.

Ev sahibimiz konuşmasını “Adapazarı’nda bir Çerkes komşumuz vardı… Hocam tanır…” diyerek sürdürdü.

Bir anda odadaki bütün gözler bana yöneldi.

Bir boşluk bulup “Yok, adı geçen arkadaşı tanıyamadım!” dedim.

Dostlarımda bir şaşkınlık…

Komşumuz hanım efendi, “Nevzat Bey nasıl olur, biz dünyadaki Çerkeslerin hepsi birbirini tanır, diye biliyoruz!”

Biz böyle duyduk böyle inanıyoruz.

Yoksa bugüne kadar yanlış mı bilmişiz?

Konu, bir anda ülke problemlerinden Çerkesliğe odaklandı.

Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim.

“Arkadaş, ben bir Çerkes hayranıyım. Çerkeslerin ilişkileri gerçekten harika, birliktelikleri, sevgileri, dostlukları…” diye sohbete katıldı diğer arkadaş.

Bir başkası: “İnanın Çerkeslerin tek yürek hali beni hep etkilemiştir.

Ne kadar hoş, dünyadaki bütün Çerkesler adeta bir aile gibi ya hu!” Dedi.

 

“SEN ÇERKES MİSİN?”

Ya şu küçük anekdota ne dersiniz?

Muhittin İzzet KANDUR anlatıyor:

Anthony QUİNN ile birlikte Kazablankaya gittik.

O, beni Rus sanıyordu.

Ona Çerkeslerle ilgili bir şey anlatmamıştım.

Deniz kıyısında ismi “Rasputin” olan bir lokantaya girdik.

Mekâna girdiğimiz an lokanta sahibi bizi karşılayıp Hollywood yıldızını içtenlikle selamladı.

Gösterişli bir törenle bizim için hazırlanmış büyük masaya oturduk.

Ouinn, masamıza içki getiren lokanta sahibine:

– Bak sana bir hemşerini getirdim.

Elli yaşlarında, tıknaz, kel bir adam olan lokanta sahibi bir bana bir Quinne tuhaf tuhaf baktı ve Çerkesçe “Sen Çerkes misin? diye sordu.

O ana kadar duyduğum en duru aksanla sormuştu.

Ana dilim konuşulunca bir anda afalladım ve ayağa kalkarak “Tabi ki Çerkes’im!” deyince, neşeli kahkahalar atarak beni kucakladı.

Hemen garsonlarını çağırıp özel şaraplarını getirtti.

Masamıza oturarak heyecanla kaç gün kalacağımı, eve götürmek istediğini, ailesi ile tanıştırmak istediğini söyledi.

Bir anda iki Çerkes’in buluşmasının etkisiyle şaşkın şaşkın bize bakan Anthony Quinn ilginin kendisinden gitmesini hoş bir espri yaparak:

– Hey çocuklar burada yıldız benim, dedi.

Sultan ona dönüp:

– Bu adamı bana getirdiğiniz için size minnettarım, ana dilimi konuşmayalı tam 30 sene oldu, dedi.

Antony Quinn, “Biraz evvel hangi dili konuşuyordunuz?” diye sordu?

Bunun üzerine ona Çerkesçeyi, Çerkesleri, Çerkeslerin tarihçesini uzun uzun anlattım, ilgiyle beni dinledi. (Muhittin İzzet Kandur – Mohy Quandour)

 

BİR BAŞKA ANEKDOT

(45 yaşlarındaki sarışın adam anlatıyor)

Tır şoförüyüm, Finlandiya’da bir fabrikada yük boşaltacağım.

Zamanında yetişemedim, kapılar kapandı kapanacak.

Hemen önümde, sarışın uzun boylu bir bayan, lüks arabasından iniyor ve beni oradan uzaklaştırmak istiyor.

Ben, gayr-i ihtiyari, Kabartayca, affedersiniz çok kaba bir ifade kullanıyorum.

Bayan duraksıyor, şaşkın bir halde: “Heyy, haynapa!” diyor.

Beni yanına çağırıyor.

Orada üst düzey yetkili bu bayanın Çerkes olduğunu öğrenince mahcubiyetten yerin dibine girecek oluyorum.

Daha sonra ailesiyle tanıştırıyor ve beni bu küçük kasabada üç gün misafir ediyor.

 

PEMBE DOMATESLER

Bugün sosyal medyada bir dostun güzel bir paylaşımını gördüm. Sevindim, mutlu oldum.

Yaz aylarını köyünde geçiren, toplumsal ve kültürel duyarlılığını her daim takdir ettiğim bir kardeşimiz, bahçesinde doğal olarak yetiştirdiği kasa kasa domateslerin fotoğrafını paylaşmış.

O nesli tükenen pembe pembe domatesler…

Görselin altına da şu ifadeleri yazmış:

“Yoldan geçen eş, dost ve akrabalarım, eve uğrayın ve bir kasa domatesinizi alın!”

Biliyorum, bu kardeşimiz çok sevilen, çok eşi dostu olan biri.

Biliyorum, bu kardeşimiz bu topluma, bu kültüre çok şey katmış bir değer.

Biliyorum, bu güzel kardeşimizin domatesi, elbette bu kadar eş- dosta yetmez…

Ama bir şeyi daha biliyorum ki bu kardeşimizin yüreğindeki sevgi herkese, bütün Çerkeslere yetecek kadar!

Yüreğindeki o asil duygu hiç eksilmesin güzel insan!

 

NE DERSİNİZ?

Ne dersiniz, biz Çerkesler gerçekten böyle miyiz?

Hep birbirini seven, hep paylaşan, hep birbirine sahip çıkan, hep birbirini kollayan…

Hep tek yürek olan!

 

BAYRAM

Bayram, “Kısacık bir mesaj,

Ufacık bir hediye,

Bir kucak sevgidir!” demiştik.

 

Evet, bayram sıcacık bir gülümseme,

Hasret dolu bir kucaklaşmadır.

 

Bu bayram, kardeşçe selamlaşmanın, muhabbetle kucaklaşmanın günü olsun.

 

Bu bayram, zulme uğrayanların,

Hastaların, kimsesizlerin de bayramı olsun!

 

Mağdurlar, mazlumlar, adalet bekleyenler…

Bu bayram size de huzur ve mutluluk getirsin!

 

Yalnızlaşan, ayrışan, sevgi, barış, adalet ve huzurdan uzaklaşan günümüz insanının bayram vesilesiyle yeniden huzura kavuşması dileğiyle sevgili dostların bayramını en içten duygularımla kutluyorum.

 

Bu bayramın, taşlaşmış yüreklerimize güzellikler getirmesi temennisiyle…

İyi bayramlar.