BİRLİK, BERABERLİK YORUCUDUR

Kuban Paul Seauhmann
22.04.2006

Ne çok duyar olduk. Sürekli sorun yaşayan bir toplum haline mi geldik?

Galiba biraz öyle.

Bir sohbette liderlik konu olmuştu. Liderimiz olmadığı için mi bu sorunları yaşıyoruz?

Bir liderimiz olduğunu düşünün. Çıra gibi yanmıştı.

Bir ordu düşünün hepsi general. Bir tane er yok ortalarda.

Bizde kargaşalık lider olmamasından değil, lider olmaya korkulduğu için lider çıkmıyor. Herkesin lider olduğu bir toplumda kim çıkar ortaya? Çıksa kim dinler?

İşin en garip yanı; başka liderlerin peşine takılmışız yüzyıllardır. Onlara gösterilen tolerans kendi insanımıza gram olsun gösterilmemiş. Bu denli çelişik, bu denli absürt bir durum dünya üzerinde sadece bizde görülür herhalde.

Hadi bir liderin varlığından vazgeçtik. Pekiyi. Her hangi bir çalışmada neden karmaşa çıkıyor? Çünkü herkes her konuda uzman. Televizyon kurduğumuz zaman çok başımıza gelirdi. Adamın milyon Dolarları var. Televizyon kurmak istiyor. Tamam diyoruz. Başlıyoruz çalışmaya. Yayın başlayana kadar ses yok. Yayın başlıyor, oturuyor ekranın karşısına 15 dakika sonra telefon.

– Olmuyor kardeşim. Bu spiker bu programa olmamış. Hemen değiştirin.

Emrin olur.

Manavdan domates alıyorsun. Bu yeşil, manav kardeş kırmızılarından ver.

Aradan 2 hafta geçer telefon.

– Şu anda yayınlanan programı kaldırın.
– Niye?
– Halk sevmez böyle programları.

Şimdide sosyolog oldu birden bire. Kendi beğenisini, halkın beğenisi sanacak kadar ahmakça kararlar verir.

Size gelen yüzlerce sayfa izleme raporları, on binlerce izleyici mektupları, telefonları, e-maillerinin onun için hiçbir önemi yoktur.

Sonunda kaybeder ama asla geri adam atmaz. Sonra satar televizyonu başkasına. Son sözü hep bildiktir bizler için.

– Bu işler beni açmadı.

Açmaz elbette. Sen bu konunun uzmanı değilsin. Sen kendi işinle uğraşacaksın, ben kendi işimle.

Geri birlikteliğe dönelim.

İşte bizdeki her ilişki televizyon patronu ile yayıncı arasındaki körler sağırlar diyalogu gibi.

İşin uzmanları dururken, tam bir ilkellik örneğiyle herkes her işi yüklenmeye kalkıyor. Olmaz. Olur derseniz o yükün altında kalırsınız. İşin kötüsü diğerlerini de altında bırakırsınız.

Birleşelim. Olur ama nasıl?

Sen her şeyi biliyorsan, benimle birleşmeye neden gerek duyuyorsun ki?

Bir de en kötüsü var. Karşı düşüncedeysen yandın. En klasik sözü anında yüzünüze vurular. Sen Rus yanlısısın. Orada tutturamazlarsa bu kez Türk yanlısı olursunuz. O da olmadı mı MOSSAD ajanı olursunuz.

Bu denli karmaşıktır birleşmek, yorucudur.

Bir insan hem Rus yanlısı, hem Türk yanlısı, hem MOSSAD ajanı nasıl olabilir, diye düşünür durursunuz.

İşin kötüsü; kendinizden kuşku duymaya başlarsınız. Acaba ben kendimi ifade mi edemiyorum, diye. Oysa sorun sizin kendinizi ifade edememenizde değil, diğerinin algılama kapasitesindedir.

Şöyle bir manzarayla karşılaştığınızda şaşırmamalısınız. İki paragraflık yazıda kırk hata yapan, redaktörlere saçını başını yoldurtan biri; bir akademisyeni yargılar. Ona işini öğretmeye kalkar.

Tüm bu gördüklerinizin ışığında bir gün kapınız çalınır.

Hadi birleşelim.

Olur… Buyur…