BİR DE BURADAN BAK BE BİRADER! (Ocak 2014 – Haziran 2014)

30 Haziran 2014

Dört-beş okurum aynı konuya temas etmişler. Diyorlar ki, ”IŞİD denen terör örgütü ”İstanbul’a geleceğiz” diyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?”

Bu olmayacak bir rüya değil. Çünkü yaşadığımız ülkenin politik ve insani profili son 20 yılda inanılmaz derecede değişti. Bu tip namussuzlar Türkiye’de daha önce de vardı, fakat azınlıktaydılar. Son katliamları Sivas’tı. Bunlar o kadar gaddardılar ki, dindar bir insan olan Gonca Kuriş isimli bir kadıncağızı ”domuz bağı” denilen yöntemle boğup, oturdukları villanın zeminine gömmüş, sonra da aylarca o zeminde namaz kılmışlardı.

Demem o ki, bunlarda vicdanın, acıma duygusunun zerresi yoktur. Ve artık Türkiye sınırları içinde rahatlıkla istedikleri şehri ele geçirebilirler. Türk halkının azınlıkta kalan aydın ve yurtsever kesimi bunlarla baş edecek çapta değildir. Polis zaten ses etmiyor, etmez bu canilere. Yani iktidar ve devletin kolluk kuvvetleri bunları koruyup, kollamaktadır. Şu anda Suriye sınırına yakın şehirlerin her hastanesinde bu namussuzlara sağlık hizmeti verilmektedir.

Sonuç olarak eğer IŞİD denen ahlaksızlar ordusu ”Türkiye’yi istiyoruz” derlerle, alırlar. Benden söylemesi.

Peki böylesi bir durumda Adige-Abhazlar ne yapar derseniz, çoğunun kellesi gider. Şu an Türkiye yalakalığı yapan zevat, o zaman da IŞİD yalakalığı yapar ve yaşamaya devam eder.

28 Haziran 2014

Türk Silahlı Kuvvetleri faşizan bir anlayışla yönetilir. Bu sebeple her zaman darbe yapmıştır, hep yapacaktır!

Türk Emniyet Teşkilatı faşizan bir anlayışla yönetilir. Bu sebeple her zaman işkence yapmıştır, hep yapacaktır!

Türk Sendikaları faşizan bir anlayışla yönetilir. Bu sebeple her zaman işçiyi satmıştır, hep satacaktır!

Türk Eğitim Sistemi faşizan bir anlayışla yönetilir. Bu sebeple her zaman İmam yetiştirmiştir, hep yetiştirecektir!

Türk Diyanet İşleri faşizan bir anlayışla yönetilir. Bu sebeple Aleviler, diğer dine inananlar ve ateistler her zaman aşağılanmıştır, hep aşağılanacaktır!

Türk Sağlık Hizmetleri faşizan bir anlayışla yönetilir. Bu sebeple her zaman sağlık emekçileri aşağılanmıştır, hep aşağılanacaktır!

Türk Adalet Sistemi faşizan bir anlayışla yönetilir. Bu sebeple her zaman suçlu serbest, suçsuz hapse tıkılmıştır, hep suçsuz tıkılacaktır!

Türk Vergi Sistemi faşizan bir anlayışla yönetilir. Bu sebeple her zaman garibandan vergi toplanmıştır, yine garibandan vergi toplanacaktır.

Bu sebeple; dernekçisinden birleşikçisine, demokratından, özgürlükçüsüne, yurtseverinden vakıfçısına, yobazından ateistine, forumcusundan evcisine kadar hiçbir Adige-Abhaz sesini çıkarmayıp uslu uslu köşesinde ”Resmi Makam”lardan gelecek emirleri beklemiştir, bundan sonra da bekleyecektir.

27 Haziran 2014

Gelişmemiş ülkelerde demokrasinin yeşerememesinin sosyo-politik sebepleri vardır. Bunlardan en önemlisi de eğitimsizliktir. Örneğin yaşadığımız ülkede Köy Enstitüleri diye bir oluşum vardı. Müthişti. Fakat köklerinden söküp yerine İmam Hatipleri diktiler. Gelinen sonucu şu anda fiilen yaşıyorsunuz. Adam tıp okulunun dekanı, farklı din ve milliyetlere tıp hizmeti vermeyi düşünmüyor dingil. Bu aklı evvelden yaklaşık 2400 yıl önce yaşamış Hipokrat bu mağaranın dediklerini duyunca mezarında fır dönmüştür.

Bizim bazı dangalak Adige-Abhazlarda hala bunların kıçında gelecek arıyorlar. Dangalak diye bilerek yazıyorum, çünkü şimdiki durumumuzu görmeyen ve hala yobazların peşine takılan kim varsa katıksız dangalaktır. Türkiye, Suriye, Ürdün Adigelerinin niye 150 yıldır bir baltaya sap olamadığını anlayamıyorsanız ben size daha ne diyeyim! Beter olun!

Bu arada bazı soytarıların Dünya Adige Birliği hakkında ileri geri yazdıklarını görüyorum. Adamlar bellerine kadar lağım çukurundalar, onun farkında değiller, laf söylüyorlar birliğe. Önce siz o lağım çukurundan bir çıkın bakayım. Gerçek Adigeler bu soytarılara ses çıkarmıyorlar ve de bana göre hata yapıyorlar. Bunlarda kendilerini bir şey zannediyorlar. Haberiniz olsun soytarılar, haddiniz bilmezseniz ben bildiririm hiç merak etmeyin!

26 Haziran 2014

Okuyucum AdigeMafe yazmış: Mülayim bey öncelikle saygılar. Rambo ve benzeri Amerikan filmilerinde Müslümanları pejmürde elbiselerle, saç sakal birbirine girmiş, kelle kesen, kan içen vahşiler gibi gösterdiklerinde kanıma dokunur, sinirlenirdim. Şimdi IŞİD, El Nusra, El-Kaide, Hamas gibi katiller sürülerine bakınca ”Amerikalılar bu kadar mı gerçekçi yaparmış bu filmleri” diyorum. Açın eski filmleri bakın Müslümanlara, yemin ederim bire bir IŞİD katilleri!

Seda hanım diyor ki: Bence Çerkeslik zaten bitti de insanlığımız ne zaman bitecek onu bekliyorum sayın Hatko. Zannımca bu kafayla gittiğimiz sürece pek uzun sürmeyecek gibi. Çünkü çevremde hırsız, ahlaksız Çerkes sayısı son 10 yılda 1 iken 50 oldu… Bu da açıkçası beni çok ürkütüyor.

25 Haziran 2014

İdi Amin adlı Hürriyet gazetesi okuru ‘Pervin Buldan’ın baygınlık geçirmesi haberinin altına şöyle bir yorumda bulunmuş: ”25/06/2014 0:18 Bizlerin kimlik ile ilgili bir sıkıntısı yok. Insan köken olarak farklı olabilir. Bu bölücü olmasını, terörist ile kucaklaşmasını, bebek katiline ‘sayın’ demesini ve özerklik istemesini haklı kılmaz. Nokta.”

Adam baştan faul yapmış. Nik olarak İdi Amin adını kullanmış. Gençler bilmez. İdi Amin ciddi anlamda Hitler’in zenci ve Müslüman olanı. Tam halk katili yani. ”Nokta”yı koyan okuyucunun zihniyetini anlamanız için size bir ipucu olsun.

Bu zihniyettekilerin ısrarla anlamadıkları şu: Kürtlere şamaroğlanı muamelesi yaptıkça, kendi ellerinizle bu toprakları karpuz gibi böleceksiniz. Ayrıca size de şu sorulacak: Kıbrıs’ta niye KKTC’yi kurdunuz? Suriye’deki Türkmenleri geçtim taaa Çin’deki Uygur Türkleri için hep bağımsızlık niye istiyorsuz? ”Türk özgürlük ve özerklik isteyebilir ama Kürt denen kırolar nasıl böyle isteklerde bulunur” diye mi düşünüyorsunuz?

Ne diyeyim! Tha belanızı versin! Nokta!

24 Haziran 2014

Okuyucum Esra hanım şöyle diyor: Çok haklısınız Mülayim bey. Özellikle düğün salonlarında yapılan düğünlerde kostümlü ekiplerin dans etmesi bana da tuhaf gelmiştir. Umuyorum ki, sizin bu uyarınızı dikkate alırlar. Zaten aslına bakarsanız bizim kültürümüzde salon düğünü başlı başına tuhaf. Ne thamadelere ne kadınlara uygun bir ortam. Nasıl bir çözüm üretilir bilemiyorum ama büyüklerimizin bu işe kafa yormaları bence çok isabetli olur. Sevgiler.

Bizim yobaz abone Adige yine yazmış. Küfürleri ayıklıyorum diyor ki; (CC Notu: Okuyucumuzun yazısı redakte edilmiştir.) ”Sen kör cahilsin Hatko. Bir kere IŞİD’i İsrail kurdu. Müslüman’ı Müslüman’a kırdırmak için. İsrail diyor ki, kafalarını kes. Onlarda kesiyor. Bunların Müslümanlıkla uzaktan yakından alakaları yok. Hep İsrail işi bunlar. Çeçen mücahitleri de kandırdı İsrail. Çeçen kandaşlarımız da oradalar fakat kandırıldıkları için oradalar. Bir gün tüm dünyaya şeriatı getireceğiz. İnşâAllah.”

Senden tek ricam var Adige kardeşim. Ne içiyorsun? Yahu bize de yaz da biz de senin gibi olalım. Normal ayık bir insan şunu düşünemez mi yahu; ”ben gerizekalı mıyım ki, İsrail’in oyununa geliyorum”. İsrail dedi diye insan kafa keser mi? Masum kamyon şoförlerini sırtından vurarak katleder mi? Bu kadar mı dangalaksınız!

Not: Bir okuyucum soruyor ”Adige Polis’ten bir haber var mı” diye. Yok değerli okurum. Hala bir cevap yazmadı kardeşimiz. Cevap gelirse aynen (ismini kullanmadan) yayınlayacağım. Sözüm hala geçerlidir.

23 Haziran 2014

Değerli ve Ulu Başbakan’ımız Recep Tayyip Erdoğan’ın çalışma ofisine dinleme cihazı konulduğu iddiasıyla gözaltına alınan ve daha sonra serbest bırakılan 11 polis avukatları aracılığıyla açıklama yapmış. Aynen aktarıyorum: “Gözaltında en temel zaruri ihtiyaçları olan yeme-içme, uyku ve tuvalet ihtiyaçları göz ardı edilmiştir. Müvekkillerimize öğlen yemeği verilmemiştir. Tuvalet ihtiyaçları bildirdikleri saatten iki saat sonra yerine getirilerek işkence edilmiştir.”

Acayip gülesim geldi. Vallaha da billaha da güldüm. Aklıma 12 Eylül sonrası karakollarda ve hapishanede yediğim işkeceler geldi. Biz her halde böyle bir açıklama yapsaydık (yapabilseydik) polislerin ve gardiyanların şebeği olurduk!

Mideniz bulanmasın diye karakol ve hapishane hücrelerinde nasıl kaldığımızı yazmayacağım. Fakat, gördüğüm ve anladığım bir şey varsa bu dinciler sahiden de şımarık züppeler! Ve işin enteresanı, bu hacı-hoca polisler bize 12 Eylül’ün hediyesi!

21 Haziran 2014

Bizim Wubıh ve Adige kökenli fakat öz be öz Türk Hıncal ve Taha abilerimiz son günlerde acayip şeyler yazıyor ve konuşuyorlar. Şaşırıyor muyum? Kesinlikle evet! Yahu bunların kafasına saksı mı düştü, ne oldu?

Her babalar günü babasının “Çerkez tüfeğini” ve “Çerkez semaverini” anlatan Hıncal, bir tv programında ”bana ‘haddimizi bilmeliyiz’ demeyin yoksa kalkar giderim!! diye höykürüyor ve ekliyor. Bu vatan Atatürk’ün hadbilmezliği yüzünden cumhuriyete kavuştu diye ekledi. Sonraki höykürmelerini dinlemedim artık. Haberin olsun Hıncal, eğer Değerli Başbakan’ımız bir duyarsa dediğini, seni ben bile kurtaramam. Haddini bil! Sen babanın “Çerkez tüfeğiyle”, “Çerkez semaverini” anlat! Haddini aşma!

Gelelim yılların gazetecisi Taha’ya… Bugün Hürriyet gazetesindeki köşesinde alttan alta Değerli ve Yüce Başbakan’ımıza bindiriyor ve Ekmeleddin vakasıyla ilgili yandaşlarla kafa buluyor.

Benim tahminim bu ikisi (Hıncal ile Taha) öğle yemeğinde buluştular, kakara kikiriden sonra lokantadan çıkarken üst kattaki Ayşe teyzenin düşürdüğü saksılar bunların kafasına düştü! Başka hiçbir açıklaması yok!

20 Haziran 2014

Dostlarım ”Türkiye hakkında negatif yazarken abartıyorsun, Türkiye sonuç olarak Muz Cumhuriyeti değil, demokratik bir hukuk devletidir” diyorlar. Ben de yahu gerçekten biraz fazla mı abartıyorum diyorum ki; çaaatttt diye haberler döküldü. Balyoz Davası’nda yargılanan ve hüküm giyen ne kadar insan varsa bir günde özgür oldular.

Şimdi dostlarıma soruyorum!

Bu kadar insan eğer suçsuzsa, bu güne kadar neden içeride yattılar? (Ki, bazıları ya kahırdan ölümcül hastalıklara yakalandı veya intahar etti.)

Yok eğer suçlu iseler neden serbest bırakıldılar?

Daha da ilerisi bu insanlar kumpasa getirilerek içeri tıkıldılarsa, bu kumpası yapanlar nerede?

İşte cevapsız olan bu sorular bir ülkede yaşanıyorsa, o ülke Muz Cumhuriyeti’dir!

O kadar!

19 Haziran 2014

Dün artık xabze diye bir şey kalmadı demiştim. Bu konuda baya dertli okuyucularım varmış. Hepsinin yazdıklarını buraya sığdıramam fakat yazılanları genellersem denilen şey şu: Türkiye’deki Adigeler xabzeden bihaber!

Okuyucularımın birinin yazdığından aklıma geldi. Baya da sinirlendim. Gerçi kendimi bildim bileli asabım bozulur! Salon düğünlerinde kostümlü kızların, erkeklerin ulusal danslarımızı yapması. Yahu siz dansöz müsünüz? Kesin şu saçmalığı. Adige danslarını zevkinize alet etmeyin!

Okuyucum Abrek Serkan demiş ki: ”Kendi vatanı için kılını kıpırdatmayan ama, ”Memluklar bizdik, Mısır’a medeniyeti biz getirdik, Ürdün Kralı’nı biz koruyoruz., Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini biz attık diye” diye övünen tek halk Çerkes diasporasıdır.”

18 Haziran 2014

Ortadoğu ve yaşadığımız coğrafya insanlarının, yani genel olarak İslamiyet’i kabul etmişlerin kavramaları gereken şudur: Kendine reva görmediğini başkasına da reva görme.

Esasında bu insanlığın temel prensibidir. Biz Adigeler bu konuda İslamiyet gelip kapımızı çalmadan önce epey bir başarı sağlamışız. Hatta ”Adigelik İnsanlıktır” gibi bir kavram dahi oluşturmuşuz. Fakat sonra tam bir felaket. Xabzeden hızla kopmuşuz. Xabze diye İslamiyet üzerinden Arap kültürünü kakalamışlar. Sadece Arap kültürü mü? Öyle olsa al başına koy. Osmanlı kültürü, ardından Türk kültürü xabzenin yerine geçmiş. Bunun en çarpıcı örneği de ”el öpmek’ değil midir? Xabzeye göre el öpmek ayıp ki, ne ayıp. Şimdi durum ne? Büyüğün elini öpmezsen dayak yersin! Bu kadar sapıttırmışlar bizi.

Konuyu dağıtmayayım. ”Kendine reva görmeme, karşıdakinin canı çıksın” anlayışı o kadar üst düzeydedir ki, normal insan bunu kavrayamaz hale gelmiştir. Mesela, IŞİD namussuzları Arap’ı, Kürt’ü, (belki aralarında Adige’yi) çoluk çocuk katledip ciğerlerini yerken bazıları mırın kırın ediyordu. Ne zaman ki, şeref yoksunları Türkmenlere de katliam yapmaya başladı, hemen sesleri yükseldi. Yuh be!

Ben atalarımdan razı değilim ve bizi buralara sürükledikleri için. Siz bakmayın sürüldük falan diyenlere. Resmen çıkar uğruna gelindi buralara. Şimdi de tarih ”alın size çıkar” dercesine başımızı beladan çıkarmıyor. Böyle hayat mı olur be! Ne işimiz vardı, gül gibi vatanı bırakıp buralara geldik!

Hakkım, Osmanlı paşası olmak için halkını satanlara ve günümüzde buna çanak tutanlara zehir zıkkım olsun!

17 Haziran 2014

”Demokrasilerde dinli ile dinsiz, eşcinsel olan ve olmayan, İslamiyet’in kurallarına uyan ve uymayan her kişi; eşit değer, durum ve haklara sahip olarak bir arada yaşarlar. ‘Eşit değer, durum haklar’da Batı tipi demokrasinin İslam’la bağdaşmaz oluşunun bir başka delilidir.”

Yukardaki yazılanları benim özel abonem dinci Adige’ye yolladım. ”Bunları yazarak nasıl iyi bir kafir olduğunu gösterdin” diye cevap yazdı.

Bu dinciler sahiden de bilerek mi bilmeyerek mi bu inancı yaşıyorlar, merak ediyordum. Maksadım bunu öğrenmekti. Nitekim cevaptan da anlayacağınız gibi bunlar tipik mal. Okumuyorlar, gündemi takip etmiyorlar. Karşı taraf ne derse peşin ”hayır”, kendi taraftarı ne derse peşin ”evet” diyorlar.

Bu neticeye nerden vardım! Bizim yobaz Adige’ye yolladığım paragrafın yazarı AKP’nin fıkıhçısı ve hık deyicisi Hayrettin Karaman denen vatandaş. Adam dürüst davranıp İslamiyet’in tanımını yapıp koymuş ortaya. Doğru yazdığını IŞİD denilen şerefsizler ordusu da hergün dünya aleme gösteriyor zaten. Daha niye takiyye yapıyorsunuz be birader.

16 Haziran 2014

İlk defa İslamcı katiller gene İslamcı bir grup tarafından şiddetle kınanmış. Gazetelerde okudum. Ehlisünnet TV adındaki yayın kuruluşu IŞİD cellatlarını bir klip yaparak keskin bir dille kınamışlar. Ehlisünnet TV çalışanlarını kutluyor, alınlarından öpüyorum. Helal olsun! Bizim dinci Adigelere de bu davranışlarının örnek olmasını temenni ediyorum. İnancını yaşa kimsenin dediği bir şey yok. Fakat inancın yüzünden insanların hayat tarzlarına baskı yapma, çoluk çocuk demeden öldürme! Bu kadar basit!

Bir defa daha afferim Ehlisünnet TV.

14 Haziran 2014

Korkmak! Vallaha da billaha da insani bir şeydir. Mesela ben; bir gün kapımı polislerin çalacağını biliyorum. ”Gel bakalım merkeze kadar gidelim” diyecekler. Orada başıma ne gelecek bilmediğimden dolayı korkarım. Fakat ”Türkiye’de polisin içinde çok fazla (bence yarısından fazlası) katil ruhlu, işkenceci olduğu” gerçeğini de bile bile yazmazlık edemiyorum. Yani polis, yetki bulursa İslamcı IŞİD namussuzları gibi insanları yere diz üstü çöktürüp, kafasından vurup öldürür. Bunu yaparken de kılı dahi kıpırdamaz. Şimdilik gaz bombalarını insanların kafasına sıkarak öldürüyorlar, çünkü yetkileri oraya kadar!

Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki, taa çocukluktan başlayarak canlıların boğazını kesmeye alıştırılıyoruz. Kurban Bayramı’nda ortalık yerde çoluk çocuğun gözü önünde hayvanlar boğazlanıyor. Çocuk için bu doğal bir şey haline geliyor. İnsan kafası kesilirken de bu kadar kayıtsız kalabiliyor bu coğrafyanın insanları. IŞİD denen namussuzlar ordusunun videoları ortalıkta dolaşıyor. Ortalama normal bir insanın resmen kanı donar, kusar. Öyle böyle katliam değil. Naziler bunların yanında melek kalır.

Yaşadığımız topraklarda bu namussuzlardan bol miktarda var. Yakın tarihimizde Maraş, Çorum, Sivas gibi iller de bu katliamlar yapıldı. Şimdi yine yapılma ihtimali var. Yani IŞİD denilen yobaz örgüt ve türevleri Türkiye içinde de çok etkili. Kimse aldanmasın. Özellikle AP iktidarının koruması altındalar.

Korkma konusuna dönersek; evet korkuyorum fakat bu namussuzları da yazmadan duramıyorum. Korku sınırını aştım galiba!

13 Haziran 2014

Yazıma başlamadan not: Adige polis arkadaştan hala cevap yok.

Ben Kaf-Fed ve türevi yapılanmalara ”bunlardan bir halt olmaz” diye yazdığımda evelden baya itiraz gelirdi. Şimdi daha çok destek geliyor! ”Aklın yolu bir” diye boşa dememişler. Acıyı sömüre sömüre iliklerimizi kuruttular ama halkı yine yanlarına alamadılar. ”Bunlar ahmak” deyince şimdi herkes ”evet, hem de katıksız ahmak” diyorlar.

Aman dikkat;

”Bize dünyanın en büyük soykırımı yapıldı.”
”Uyuyan aslanı uyandırmayın.”
”Biz hiçbir ülkeye veya derneğe bağlı değiliz.”
”Artık bıçak kemiğimize dayandı.”
”Rusya sabrımızı taşırma.”
”Kimse gücümüzü test etmesin.”

Bunları söyleyen biriyle karşılaşırsanız; ”defol buradan cibiliyetsiz, kafana kalpak takmakla, Adige bayrağını eline almakla sahterkarlığını kapatabileceğini mi sanıyorsun! Seni yüz yıl kadar buralarda görmeyeyim!” deyin ve yanınızdan kovun. Çoluğunuzun çocuğunuzun geleceği için yapın bunu…

12 Haziran 2014

Yaşadığımız topraklarda demokrasinin, hukukun, adaletin zerre kadar önemli olmadığını söylediğimde bana kızıyorlardı. Gücü gücüne yetene kanunu geçerlidir burada. Türkiye Adige-Abhaz diasporasının azımsanmayacak bir bölümü de ”soykırım” soytarılığına sığınarak bu anti-demokratik faşist düzenin içinde yaşar gider. Hiçbir Adige-Abhaz dernek ya da sivil toplum kuruluşu yöneticisinin, ”bu ne biçim düzen!” dediğini duydunuz mu? Duyamazsınız. Çünkü hepsi korkak. Türkiye’ye karşı tek kelime edemezler. Çünkü; ederlerse çanlarına ot tıkanacağını bilecek kadar akılllı, ancak sırtlarını Türk polisine dayayıp Rus elçiliğindeki üç-beş görevliye efelenecek kadar da ahmaktırlar!

Bunları niye yazdım! Günlerdir bir bayrak konusu, mitingler, kavgalar, linç girişimleri gırla gidiyor. Kimse de çıkıp demiyor ki: ”Yahu burası demokratik bir hukuk devleti. Önce iki genci öldüren askerler yargıya sevkedilecek ve sorumluları ceza alacak. Sonra bayrak direğine tırmanan PKK’lı yakalanıp adalete teslim edilecek!”

Herkes asıyor, kesiyor!

CC Notu: Sayın Hatko’nun yazısının gelmesinden 5 saat sonra Milliyet gazetesinde bayrağı indiren şahsın yakalandığı haberi çıktı. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamaya göre; Türk ordusunun daha önce muhbir olarak çalıştırdığı kişinin Ağrı nüfusuna kayıtlı olan Ömer Kahraman olduğu saptandı.

Okurum Nesli yazmış: Bugün bir gazetede IŞİD denilen İslamcı terör örgütünün haberinin altında şöyle bir yorum vardı. Mülayim beye iletir misiniz? Anlayana çok büyük mesaj var! Yorum şöyleydi: ”Yemisim kinamanizi,…. hadi rte, hayatinda ilk defa Türkiye Cumhuriyetine bir iyilik yap, bu bahane ile Kerkük, Musul bizim olsun, Türkmen Kardeslerimizi sevindir….. ama biliyoruzki abd izin vermez sende masal anlatirsin, capiniz bu kadar…”

11 Haziran 2014

Sabah gazetesi yazarı Sevilay Yükselir kızımız; ‘Ya ben bu ülkeyi sevmiyorum. Bir vatansever değil, bu topraklarda huzur istemeyen namert evladı namertim. Alçak bir insanım… Ya da onlar! Emin olun ortası yok bu işin.” demiş. Bana göre ikisi de değil. Sen zır cahilsin değerli kızım ve işin kötüsü -bizim Kaf-Fed yöneticileri gibi- cehaletinin farkında değilsin! Senin mantığından bakarsak bizim soytarıların tümü yurtsever! Halbuki değil! Zır cahiller!

Dünkü bayrak konulu yazıma ummadığım kadar destek geldi. İtiraz edenler de var tabii olarak. Fakat ortak görüş, ”sen başkasının bayrağına saygı duy, başkası da senin bayrağına saygı duysun” olmuş. Aynen katılıyorum. Hele bir okuyucum mükemmel bir değerlendirmede bulunmuş. Diyor ki; Bence Türk bayrağına saldıran ”Bunlar (Türkler) kızdıklarına hakaret olsun diye bayraklarını yakıp, ayaklarının altlarında çiğniyorlar. Böylece karşı tarafı aşağılamış oluyorlar. Ben de bunları bayraklarına saldırayım. Böylece aşağılandıklarını düşünsünler” diye hareket etmiştir.

Bence doğru tespit yapmış okurum…

10 Haziran 2014

Şimdi bazıları sinirle yerinden zıplaycak amma yazmazsam çatlarım. Bu topraklarda merhametin esamesi okunmaz. Onun için ”değerlerimiz-hassasiyetlerimiz” diye de insanlar linç edilir.

Bir bayrak direkten indirildi diye Türk halkı ayaklandı! Halbuki bu halkın; başta Yunanistan ve İsrail bayrağı olmak üzere ayak altına almadığı, yakmadığı bayrak kalmamıştır. İtalya’ya kızar, İtalyan bayrağını ayaklarıyla çiğner, Ermeni’ye kızar Ermeni bayrağını yakar. Bulgar’a kızar bayrağını paramparça eder. Eder de eder. Hadi bunları geçiyorum.

Bir gün önce asker Lice’de iki genci vurup öldürdü, bayrak için ayaklanan Türk halkından ”tık” yoktu. Bu kadar mı kendinizden geçtiniz, bu kadar mı insanlıktan çıktınız? Bana ”bayrak en kutsal şeydir” masalını da anlatmayın. Sizin kadar bayrak düşmanı başka bir ülke var mıdır acaba? Ayıp, ayıp! Utanın!

Beni en büyük hayal kırıklığına uğratanlar da Geziciler oldu. Gezi’deki demokratlar, Lice’ye gelince faşist oldular iyi mi!

Not: Adige polis kardeşimden hala bir cevap gelmedi. Okuyucularımın bilgilerine…

09 Haziran 2014

Bir Adige polis okurum e-mail atmış. Kimliğinden telefonuna kadar da bilgi vermiş. Tabi ki bana kızgın! Çünkü polislere karşı önyargılı olduğumu söylüyor ve ekliyor: ”Başınız sıkışınca bize geliyorsunuz ama!”

Bu kardeşime cevap vereyim:

Birincisi; başım sıkışınca size geliyorsam, belediye zabıtasına gidemeyeceğimden dolayıdır. Bu sizin; bırakın suçsuz insanı, suçu sabit insana bile işkence yapmanıza sebep olamaz!

İkincisi; siz kanun çerçevesinde hareket ederek, insanların güven içinde yaşamaları için maaş alıyorsunuz! İnsanların ağzını burnunu dağıtmak için değil!

Üçüncüsü; artık insanların çocuklarına ”kaybolduğunda polise gitme” demesi sizin ne durumda olduğunuzun acı bir resmidir. Oturun bunu düşünün.

Gelelim kurumsal durumunuza: Eğer içinizde katil ruhlu, işkenceci polisler azınlıktaysa (okurum öyle diyor) o zaman size düşen görev; bu namussuzları tutuklayıp, adalete teslim etmenizdir. Bunu yapmayıp, ”her kurumda çürük elmalar olur” lafına sığınmanız sizi kurtarmaz.

Ülkemizin adalet sistemi katil ve işkenceci polisleri kollar pozisyondadır. Örnek vereyim: Bugün Hürriyet gazetesinden Mehmet Yılmaz bey yazıyordu. İzmir’de Karabağlar Polis Merkezi’nde 3 polis, bir kadını haşat ediyor. Alenen işkence ediyorlar. Kadın da direniyor, karşılık veriyor. Polisler daha da azıyor ve işkence dozunu arttırıyorlar. Tüm bunlar kameralara kaydediliyor. İş adalete yansıyor. Hazır olun! Savcı 3 polisten 2’sine 1,5 aydan 1 yıla kadar hapis, diğer polisin beratini isterken aynı savcı dayaktan ağzı burnu dağılmış kadına ”Polise hakaret edip, direndiği için” 2 yıldan 9 yıla kadar hapis cezası istiyor.

Bu sadece bir örnek, Buna benzer binlercesi bu ülkede hergün yaşanıyor. Hergün!

Değerli Adige polis kardeşim eğer bu yazdıklarıma cevabın olursa, seve seve adını vermeden buradan okurlarıma sunacağıma şerefim üzerine söz veriyorum. Hadi bakalım söz sende!

07 Haziran 2014

Bizim Taha abimiz de aynen Hıncal gibi. Yaşlandıkça ustalaşacaklarına çocukça tahlillerde bulunuyorlar. Kıyas denen bir şey vardır hayatta. Kıyası yaparak doğruya ulaşabilirsin. Taha abi işte bunu yapamıyor. Dünkü makalesinde Kürtlerin isteklerini ”şımarıklık” diye nitelendirirken, bugün You Tube’un yasaklanması konusunu alabildiğince tenkit ediyor. Yani bu sefer kendi ”şımarıyor”. İnsan bir gün arayla bu kadar sapabilir mi? Sapar! Çünkü beslendikleri kaynak yanlış. Dere akıyor diye temiz olabilir mi? Ya derenin yukarlarında bir eşek kakasını yaptıysa suya? Sen istediğin kadar suyun berrak oluşuna aldan!

İçme kardeşim. İçme ki, sağlığın bozulmasın!

06 Haziran 2014

Çocukluk döneminde meşhur dolandırıcı Sülün Osman vardı… Hani şu saat kulesini Kayserili’ye satan! Sonra dolandırıcılar bu ülkede güzel nam saldılar. Türk insanı anlayamadığım bir şekilde bu dolandırıcıları sevdi daha da ötesi saygınlık bahşetti.

Türkiye’de şimdi de soyan soyana… Ve yine anlayamadığım biçimde adam ”soyuyorsa beni soyuyor sana ne” diye ”hırsız var” diyeni dövüyor!

Benim ömrüm bu insanları anlamaya yetmeyecek…

05 Haziran 2014

Şu dinciler bir alem… Adamlar ölümden o kadar korkuyor ki, herkes de korksun diye ”Her nefis bir gün ölümü tadacaktır” diye dünyanın en salak sözünü söylüyorlar. ”Her sabah güneş doğacaktır” demek gibi bir şey! İnsan, doğum gibi son derece doğal olan ölümden bu kadar tırsar mı ya! Bir gün gideceksin tahtalı köye ha bugün ha yarın! Bunun için insan kendini strese sokar mı dingil?

Tha akıl dağıtırken bunlar ne halt yiyordu bilmem!

04 Haziran 2014

Dostum dedi ki, ”Bu ülkede hak verilmez, alınır. Çünkü, adalet yoktur. Adaletin olmadığı yerde de kim güçlüyse o kazanır. Politikadan, ekonomiye; spordan sanata durum bundan ibarettir.” Ne yalan söyleyeyim doğru tespit. Gazetelerin birinde yazıyordu. Gezi’ye saldıran polise ”sıkıysa PKK yanlılarına saldır bakalım” diyordu.

Türk polisi zayıf olduğunu anladığında tepene biner ve anandan emdiğin sütü, kan olarak ağzından burnundan getirir. Kürtlerin ağzından burnundan yıllarca kan geldiği için bir gün polise ”dur bakalım” dediler ve hayatları pahasına karşı saldırıya geçtiler. O kahraman polisler anında toz oldular tabi ki…

Adana’da bir genç TOMA’nın üzerine çıkıp suyu polislere çevirmiş. Kürtlerden sonra yavaş yavaş polis katliamlarına ve saldırılarına Türkler de karşılık vermeye başladı. Bu güzel bir durum mu? Değil. Güzel yaşamak, nefes alıp veren her varlığın hakkı. Fakat hak terazisi denge istiyor. Polis aklını başına almazsa ilerde çok fazla kan dökülecek gibi görünüyor! Peki bizimkiler? Onları geçin! Şeşen oynayıp önümüzdeki 21 Mayıs’ı bekleyecekler, arada görev emri geldiğinde de Rus eçilikleri önüne gidecekler…

03 Haziran 2014

Yaşadığımız topraklarda Adige-Abhaz diasporasının niye bu kadar korkak, niye bu kadar riyakar, niye bu kadar işbirlikçi olduğunu televizyonda Değerli Başbakan’ımızın polislerinin halka nasıl kıyım yaptıklarını görünce daha iyi anlıyorum. Hiç kıvırmayalım; biz gerçek anlamda korkak ve tembel bir milletiz. Öyle olmasa 150 yıl boyunca bir arpa boyu yol katederdik! Edemedik! Geldiğimiz nokta ”soykırıldık” diye milleti kendisine güldüren güruhların sokakları doldurması oldu. Adamın haberi yok aslında şimdi soyu kırılıyor. Ama kuyruğu dik tutacak ya! Türkiye’de anti-demokratik kıyımlar yapılıyor bizimkilerden bir ses çıkıyor mu? Çıkamaz kardeşim. Bu vahşi, katil ruhlu polisleri gören kahraman diasporalılar hiç dışarı çıkar mı? Onlar ancak bu katil polisin himayesinde Rus elçiliklerin önüne gidebilir. Utanmadan, arlanmadan fotograflarını çekip sitelerde yayınlarlar!

Hani Anti-emperyalist Müslümanlar diye kendilerini adlandıran soytarılar vardı. Onları göreniniz oldu mu? Çünkü dindaşları başka bir dinin ibadethanesini yani Ayasofya’yı işgal edip namaz kıldılar. Eğer görürseniz; ”emperyalizmin ilk işi kendine ait olmayan mekanların, toprakların üzerine cebren ve hileylen oturmasıdır, yani işgal etmektir!” diye söyleyin onlara… Gitsinler Ayasofya’yı işgal eden bu yobazlara oradan çıkarsınlar. Ama ortada yoklar… Bunlara soytarı deyince de bizim dinci yobazlar kızıyor!

02 Haziran 2014

Gazetelerde bir haber gözüme çarptı. Şöyle: Suat Karausta, Muhteşem Yüzyıl’da bostancıbaşı Zal Mahmut’ı canlandırıyor. Rolünün hakkını veriyor. Sinsi, ürkütücü ve karanlık bir bostancıbaşını günümüze taşıyor. Şehzade Mustafa’yı boğma sahnesinden sonra da bu yüzden sokakta hayatı biraz zorlaşmış. “Erol Taş’ın başına gelenler benim de başıma geldi” diyor Karausta…

Bilmeyen gençler için yazayım. Erol Taş kötü rollerin usta oyuncusu, çoğu yerde dayak yemiştir. Sebebi de oynadığı roller. Adam kızıyor, Erol Taş’ı yakalayınca basıyor dayağı. Adamın zekası, rol ile gerçeği ayırt edemecek düzeyde çünkü!

Benim çocukluğuma denk gelen zamanlarda beyaz perdeye taş, kırdıkları sandalyeleri (o zamanlarda koltuk yerine sandalyeler vardı), ayakkabılarını, tespihlerini atan çok gördüm. Filmdeki kötü rol oynayan oyuncuya ana avrat küfredenler zaten sıradandı.

Ama 2014 yılında yukardaki habere doğru dedirtecek öküz de yoktur bu ülkede yapmayın!

31 Mayıs 2014

Dünyadaki Adige-Abhaz diasporasının durumu esasında içler acısıdır. Benim dinci okurum gene azacak ama olsun yine de yazayım; en iyi durumda olanlar İsrail’deki Adigeler. Adlarını, soyadlarını, dillerini her şeylerini korumalarına izin verilmiş.

Ürdün’dekiler de Kral’ın korumalığıyla övünüp duruyorlar. Fakat baya hak, hukuk sahibiler. Ne de olsa Kral’ın bir karısı da Adige’ydi!

En feci durumda olan ise Türkiye Adige-Abhaz diasporasıdır. Elçilik önlerinde eşinmekten başka hiçbir hakları hukukları yoktur. Bir de hem Türkiye’de doğmuş, hem Almanya’da büyümüş olanlar var ki, onların durumu artık felaket ötesi. Adige-Abhazlığını ya düğün dernekte veya 21 Mayıslarda hatırlar. Onun dışında Türkiye’de ”Çerkez” Almanya’da Türk olarak hayatına devam eder.

Bunların trajik durumuna en güzel örnek, Almaya Yeşiller Partisi Milletvekili Cem Özdemir’dir. Hani şu Adigeler için kahramanca işler yaptığı rivayet edilen arkadaş. Almanya hükümeti Türk Elçisi’ni makamlarına çağırıp,”“Türk Alman ilişkilerinin gelişmesi için, Başbakan Erdoğan’ın Köln ziyareti öncesinde bile yoğun çaba sarf eden Alman politikacı hakkındaki bu açıklamalar, Türk-Alman ilişkilerini teşvik etmez” demişler. Peki değerli Başbakan’ımız ne demişti Cem için? Şunu: ”“Sözde bir Türk, oradaki bir siyasi partinin eşbaşkanı. Kullandığı ifadeler çok çirkin. Sen nasıl demokratsın? Önce sen kökenin itibarıyle mensubu olduğun ülkenin başbakanına bu şekilde konuşamazsın. Nerede milletvekili olursan ol önce haddini bileceksin…”

Eyyyyy Türkiye Adige-Abhaz diasporası! Güler misiniz, ağlar mısınız, bilemem ama durum çok felaket. Bu konuşmalardan çıkan sonuç şu: Cem Özdemir Türk kökenli Alman politikacıdır. Birilerinin yalaklanması boşa gitti…

30 Mayıs 2014

Bir Türk atasözü ”Akıl yaşta değil, baştadır” der… Bu lafın doğruluğunu bugün 17 yaşındaki yeğenimin arkadaşı gösterdi. Bana dedi ki, hep protesto eylemi yapanları eleştiriyorsunuz. Biz genciz, önümüze örnek olacak kaç insan koyabildiniz?

Bir İtalyan yaşıtımla konuşurken, futboldan bahsetsek o ”bizim Milan’ımız var, Juventus’umuz var, Roma’mız var diyor. Bizim kıçıkırık FK 1864’ümüz. Gerçi ona da bizim demek ne kadar doğru o da ayrı, bir tane Çerkes futbolcu yok içlerinde.

Müzikten bahsetsek, o Vivaldi’miz, Paganini’miz var diyor, bizim akordiyoncu Hacı Murat’ımız var.

O, bizim Ferrari’miz, Lamborghini’miz var diyor, bizim el arabamız bile yok.

Onun Leonardo Da Vinci’si var bizim kimimiz var?

Bu durum sadece İtalyan değil, Alman, Fransız, İspanyol, İngiliz daha hangi birini sayayım. Allah’ın Bulgarlarının bile bir Stoiçkov’ları vardı bizim yok. Tabiyatıyla biz de kendimizi atıyoruz elçilikler önüne. Bari böyle kendimizi tatmin edelim.

Şimdi ben ne diyeyim?

İnsanların acılarını sömürdüğün için saçın sakalın ağarsın Kaf-Fed!

29 Mayıs 2014

Dünkü okuyucu e-mailleri yayınlamıştım. Son e-mail için dostlarım o terbiyesizin yazısını ”niye yayınladın” dediler. İki sebeple! Birincisi; Adigeler içinde de böyle aşağılık yaratıkların olduğunu göstermek, ikincisi; bu arkadaş bir süredir ana avrat düz giden yazılar atıyor ve beni bunları yayınlamaktan korkmakla itham ediyor. Bende sen ahlaksızsan benim için hiç mesele değil yayınlarım dedim ve de yayınladım. Fakat bu ahlaksız kahraman ile ilgili bir konu var. O da adını falan yazmıyor. GG diye rumuz kullanıyor. Adresi de ya sahte veya cevap vermiyor. O sebeple buradan sesleneyim. GG rumuzlu arkadaş eğer adresini bana yazarsan emin ol ziyaretine geleceğim. Şu yazdıklarını bir de yüzüme söyle bakayım…

Bu tipler sayesinde Adige-Abhaz diasporanın geleceğini de görmüş oluyoruz.

Neyse!

Geçenlerde -hatırlarsınız- birkaç aklı evvel yönetici yürüme engelli bir kadına akülü tekerlekli sandalye almıştı. Sonra da kadıncağızı sandalyeye oturtup, eline kurdela tutuşturup, makasla keserek açılış yapmışlardı. Ben de buradan çüüüşşşş demiştim. Kardeşim, ya bunlar gerçekten akıl özürlü veya bizimle dalga geçiyorlar. Niye mi? Niye olacak; bu sefer de Soma da ölen madenciler için yapılması planlanan konutlara ”301 Evler” adını koymuşlar. Bu kez uzun yazacağım kusuruma bakmayın…

Çüüüüüüüüüüüüüüüşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş…

28 Mayıs 2014

Okuyucum Cenk şunu yazmış: Mülayim abi Soma’da yaşananlara ”kader” deyip çıktılar. Abi 301 ölü… İsimlerini saymaya kalktığınızda nefesiniz kesiliyor. Böyle kader yerin dibine girsin.

Okuyucum M. Kardan şunu yazmış: Sayın Hatko. Bu ülkede demokrasi falan yok. Gelecegi de yok. AB AB dediler. AB böyle bir ülkeyi içine alır mı? Bizim yapacağımız en akıllı iş Adigesi Adige cumhuriyetlerine Abhaz’ı Abhazya’ya gitmesi. Kendi gidemiyorsa da çoluğunu çocuğunu göndermesi. Bari onların hayatları kurtulsun, biz nasıl olsa zaten öldük…

Okuyucum Zekiye Hanım şunları yazmış: Hadi Türkleri, Kürtleri, Arapları anlıyorum da Çerkes kızlarına neler oluyor. Hem sıkmabaş oluyorlar hem Şeşen oynamaktan vazgeçmiyorlar. Bana ikiyüzlü bir davraniş olarak geliyor. Geçenlerde biri ile tartıştık. Yeğenimin elini sıkmadı. Haram diye. O kadar insanın içinde çocuğun eli havada kaldı. Bu türbanlı kız sonra da kalkıp Apsuwa oynadı.

Okuyucum F. Kıran şunları yazmış: Mülayim bey, Adigelerin ve Abhazların bu kadar uzun süre Türkiye’de yok olmamasının tek sebebi sıkı sıkıya bağlı olduğumuz geleneklerimiz. Bence siz biraz fazla karamsarsınız. Fakat tespitlerinizi genlellikle isabetli buluyoruz. Abhazların Adigelere oranla daha iyi durumda olduğu tespitiniz bence hedefin tam 12’si.

Okuyucum G.G. şunu yazmış: CC ve sen İsrail tohumusunuz. Yahudi dölleri sizi. Size kaç para aylık bağladılar? Biz Şeyh Şamil’in torunlarıyız… Sizin taaa geçmişinizi s…..m. İslam bayrağını Kafkasların her yerine dikeceğiz. Sizi o…. çocukları… Nartlar gelecek a…. s…..k.

27 Mayıs 2014

Türk insanı bencildir, eğer çıkarına ters giderseniz insanın gözünü oyar. Bunu yaparken de zerre kadar vicdan azabı duymaz. Ama bazı Türk insanı vardır ki, ölünceye kadar başınızın üstünde taşısanız bir gün bile yoruldum demezsiniz. Oranlarsak; baş tacı Türk yüzde 40 falandır. Çocukluğum ve gençliğim zamanında bu oran yüzde 80 civarındaydı.

Peki burada yaşayan Adige diasporasında durum ne?

Yüzdelerde farklılıklar var. Baş tacı Adige oranı eskilerde yüzde 99’du. Bencil, hırsız, çakal, namussuz, çıkarcı Adige’yi samanlıkta iğne arar gibi arardınız.

Peki şimdi?

Şimdi durum tek kelimeyle felaket. Kültür mültür zaten hak getire! Türkiye’nin sosyo-psikolojik değişimi Adige toplumunu da baya derinden etkiledi. O sebeple zaten dangalak sayımız arttı. Eğer bu kafada gidilirse, işte buraya yazıyorum: On-on beş sene sonra Adige gibi Adige diyebileceğiniz insan sayısı oranı yüzde 10’lara kadar inecek! Var mısınız iddiaya!

Bunlar nerden aklıma geldi. Baştacımız Başbakan’ımız Tayyip bey biliyorsunuz bir madenci yuh çekince ”tokadı yersin” demişti. Almanya’da yaptığı mitingte AKP’liler Merkel adı geçince topyekun yuh çektiler. Yahu yuh çeken maden işçisinin alternatifi yok ki, bu ülkede yaşıyor. Sen Almanya’daki AKP’li, yuh çekecek duruma geldiysen orada ne halt yiyorsun bre namussuz! Gelsene Türkiye’ye. Anladınız mı oranların gerçekliğini!

26 Mayıs 2014

Soma katliamı, ardından 21 Mayıs anmaları derken baya bir ara verdik. Meğer ne zormuş bir şey yazmadan gündemi takip etmek.

Yaşadığımız toprakların üzerinde kötü bulutlar geziyor bu günlerde. Şu ”şeyini şey eden” AKP Bakanı salya sümük Bülent Arınç bir ara gaza gelip ”Allah bize verdikçe veriyor” demişti. Valla bunlar galiba Allahlarını kızdırdılar. Şimdi de felaket verdikçe veriyor. Depremi de onun için mi yaptı bilmem amma Türkiye’deki namuslu insanların yüzü suyu hürmetine daha büyük felaket yaşamıyoruz zannedersem!

Gelelim 21 Mayıs anmalarına. Adam gibi anlamalar olduğu gibi, başta Kaf-Fed olmak üzere 21 Mayıs acısını köküne kadar sömürenler de vardı. Tabii bu bir aczin işaretiydi.

Anlayana!

Anlamayana izah edeyim: Kaf-Fed üzerinden misalleyelim. Kaf-Fed son bir yılda ne yaptı? Bolca acı soslu propaganda. Önce Soçi’yi doladı ağzına. Ardından 21 Mayıs’ı. Sonuç ikisi de bitti! Kaf-Fed kaldı mı iyot gibi ortada. Sanmayın ki sadece Kaf-Fed acıyı sömür sömür sömürdü… Tümü aynı durumda! Şimdi gelecek 21 Mayıs’a kadar yaz uykusuna yatacaklar.

Halbu ki, Türkiye’de yaşayan Adige-Abhaz toplumunun ciddi ekonomik, sosyal, politik ve psikolojik dertleri var. Adige-Abhaz STK başındakilerin çapsızlığı sebebiyle bu sorunlar, soykırım soytarılıklarıyla örtbas ediliyor. Derneklerin elektrik paralarını ödemeye takatları yok, Rusya’dan Adigey’i kurtaracaklar!

Çok uzatmayayım. Okuyucu e-mailleri baya çoğaldı. İçlerinde çok önemli olanlar da var. Zaman zaman onlardan size aktaracağım.

14 Mayıs 2014

Mesleğimin bir parçasıydı ocaklar. Orada nice canlar gitti. İstatistiklere göre Türkiye bu konuda dünya lideri. Bu ülkenin politikacıları madenlerde yok olan hayatları ”temiz öldüler” diyecek kadar alçaktırlar.

Çok şey yazamıyorum üzüntüden! Türk halkının başı sağolsun!

13 Mayıs 2014

Emekli olduğum için kahveye gelen tüm gazeteleri akşama kadar hatim indiriyorum. CC’ye yazmaya başladıkltan sonra küçük bir defter taşıyorum yanımda. Okuduğum veya şahit olduğum bir olay olduğunda not alıyorum ki, sizlere yazabileyim.

İşte her gazeteleri okuduğumda, günde belki 15 defa Tha’ya teşekkür ediyorum, Adige kültürünü aldım diye. Gerçi şimdilerde Adige’yim diye ortalarda dolaşan zibidiler canımı sıkmıyor değil amma gene de moralim iyi.

Dün CC’de de gördüm başörtülü kızı omuzlara alma haberini. Bir AKP milletvekili ”kültürümüz nerede” diye sormuş. Yahu nerede olacak işte orada. Mesela bizim kültürümüz ikiye ayrılır: Anavatanda bozulmamış Adige kültürü ve diaporada son 20 yılda darmaduman olmuş Adige kültür enkazı. Abhazları ayırıyorum bir kenara. Onlar biz Adigelere göre fersah fersah korudular kültürlerini. Fakat Adigeler resmen dağıldılar. Yani şu anda ortalıkta gördüklerinizin Adige kültürüyle uzaktan yakından alakaları yok. Farkları sadece bunlar omuzlarda değil!

12 Mayıs 2014

Bizim Adige-Abhazlarda da çoktur ağzına hakim olamayan; ”aman azdırma şunu” der geçeriz. Azgın adama hiçbir şey demene luzüm yok ki, öksürsen yine azarlanırsın.

Şimdi bir moda başladı; herkes ”aman şu Tayyip Erdoğan’a bir şey demeyin de adam mağdur edebiyatına başlamasın.”diyor. Değerli Başbakan’ımızın karakteri bu, siz yoldan başınız önde geçseniz o yine ”bak bana bakmaya tenezzül etmiyorlar” diye yine mağduriyet çıkarır. Amma bu halk dünyanın en enteresan halkıdır, bugün mağdurum diyeni korur, yarın mağdurum diyeni linç eder. Bakınız: 12 Eylül zamanında Türk halkı!

Ben değerli Başbakan’ımızı, iki gözümüzü, bir ağabeyi olarak uyarayım, fazla mağdurluğa oynamasın sonu felaket olur.

10 Mayıs 2014

Gazetelerde okumuşsunuzdur, Tophane’de bir sanat galerisi saldırıya uğradı. Saldırganlar cam çerçeve indirmişler. Sebep? Malum! Galeri ziyaretçileri içerde içkilerini zıkkımlanmak yerine kapının önünde de içmişler. Vay sen misin içen, girişmişler sopalarla!

Birinci denilecek olan; saldıranlar katıksız hayvanoğlu hayvanmış.
İkinci denilecek olan; bu tip hayvanoğlu hayvanlar bize, 12 Eylül’ün hediyesidir!
Üçüncü denilecek olan; kim ne derse desin, polis bu hayvanoğlu hayvanları korumaktadır…
Dördüncü denilecek olan; ”Müslümanlar böyle haltlar yemez” diyen Müslümanlar, bu tip hayvanoğlu hayvanlara alenen cephe almazlar, her daim sessiz kalırlar!
Son denilecek olan; bu topraklarda her saniye karşınıza bu tip hayvanoğlu hayvanlar çıkabilir, dikkatli olun!

09 Mayıs 2014

Demokratik Çerkes Hareketi’nin 21 Mayıs ile alakalı afişlerini gördüm. Hareketin önderlerini kutluyorum. Bu ”soykırım” soytarılığına pirim vermemişler. Hayır tarihi açıdan elaleme maskara oluyoruz. Millet alay ediyor. 1864 sürgün müdür? Evet! Savaştık, yenildik, topraklarımızdan sürüldük. Bununla beraber çoğu insanımız da göç etti. Gerek tarihsel olarak, gerek günümüz politikaları olarak kendimizi kandırmanın bize şimdiye kadar ne faydası olmuş?

DÇH’ne dair umutlarım arttı. Temennim, kendisini takip eden kitleleri (özellikle gençleri) güzel projelere yönlendirirler, kendileri de yöneticileri olurlar. Adige-Abhaz toplumunun kendilerini geliştirecek projelere ihtiyacı var. Nutuk atan bolca adam var!

Türkiye’de 5 ila 7 milyon arasında Adige-Abhaz’ın yaşadığı söylenir. Son 1 yılda üretilen kitap sayısı kaç biliyor musunuz? SIFIR! 7 milyon insanın ürettiği ilaç niyetine 1 tane kitap yok! Kabus ötesi bir şey bu.

Hadi DÇH senden projeler bekliyoruz…

08 Mayıs 2014

İki okuyucu, iki mesaj:

Birinci okuyucum: Kılıçdaroğlu, kendini ayağına çağıran savcıya ”kimsin sen” diyor. Savcıdan yanıt: ”Kahramanmaraşlı Afşin beyin torunuyum.” Burası komiklikler ülkesi.

İkinci okuyucum: Müslümanların cinselliğe bu kadar takmaları normal mi?

07 Mayıs 2014

Gazetelerde haber: İtalyanlar ”Ağca’nın silah sesleriyle başlayan Papa müzikali” yapmış. Sanatçı müzikal yazarken, katil mermi yakıyor.

Arada ne büyük fark var değil mi?

O sebeple İtalyanlar Ferrari üretirken, Türkler Murat 124’ü bile üretemiyor.

Ya bizim diaspora? Onu ne siz sorun, ne ben yazayım!

06 Mayıs 2014

Normal bir insan, tepkisinde de sevincinde de normal olan değil midir? Evet.

Bir halk veya bir inanç veya bir inançsızlık hakarete uğruyorsa, baskıya uğruyorsa; habire ”soykırıldığını” dile getiren, dünya tarihinin en büyük zülmünü gördüğünü iddiasında olan bir milletin çocuklarının normal tepkileri ne olur?

Aslanlar gibi (bizim uyuyan aslanları kastetmiyorum) karşılarında durur ve haksızlığı yüzlerine haykırır değil mi?

Yok işte bizimkilerde öyle değil. Başkasına yapılan her türlü mezalimi, haksızlığı, alçaklığı büyük bir ahlaksızlıkla sessizce geçiştirirler.

Tüm dünyanın kabul ettiği Ermeni soykırımına gelince deliklerine giriyorlar. Sanıyorlar ki, kıçları dışarda kalmadı. Kaldı.

Sadece Kaf-Fed değil gençlerimizi kindarlaştıranların topunun kıçları açıkta… Hepsi kafalarını deliğe soktukları için zannediyorlar ki, kimse görmüyor. Halbuki kabak gibi görüyoruz.

Bu topraklarda milliyetler sürekli aşağılanmıştır. İnanaçlar da. Ermenisi, Rum’u, İsraillisi, Kürt’ü hatta Laz’ı ve hatta hatta bu kadar yalakalığa rağmen Adige-Abhaz’ı… Hıristiyan’ı, Yahudisi, Alevisi, ateisti de… Peki siz bir sefer olsun duydunuz mu Adige-Abhaz diasporasından bir reaksiyon? Duyamazsınız… Çünkü tavşan kadar ürkektirler. Öyle kafaya kalpak geçirerek, fişeklikli Çerkeskalarla elçilik önünde Türk polisinin korumasında slogan atmaya benzemez bu iş.

Galatasaray ile Fenerbahçe arasında yapılan basket maçında olaylar çıkıyor. Bunun üzerine Fenerbahçe yönetimi Galatasaraylılar için tam da bu topraklardakilerin mantığında bir laf ediyor: “Rumlar böyle davranmazdı, soytarılar!” Hadi buyurun!

Ben sadece biz de soytarılar var zannederdim. Meğer Galatasaraylıların içinde de varmış!

Küfür amaçlı bu söylem karşısında Kaf-Fed’inden Birleşikçisine, Demokratından Forumcusuna, Akademicisinden Yurtseverine, Vakıfçısına; alayından bekliyorum bir ”TIK”.

Hani şöyle bir basın açıklaması; ”Fenerbahçe yönetimi Rumlara hakaret etmiştir. Protesto ediyoruz!” gibi…

Tabi ki, iddiaya da giriyorum, hiçbiri tek kelime dahi edemeyecekler…

Susun bakalım, ikiyüzlü riyakarlar sizi!

05 Mayıs 2014

Soykırıma uğradık diye ortalıkta dolaşan bizim ağlaklar, yaşadığımız ülkede şu üç lafa niye tepkisiz acaba?

Bir: En basit kavgada bile karşısındakine küfür amaçlı söylenen ”Ermeni dölü” lafına!
İki: Düşman belledikleri herkese ”Bu Yahudi asıllıdır” lafına!
Bir: Çocuklukta sıralara, askerlikte dağlara yazılan ve beyinlere kazınan ”Ne mutlu Tük’üm diyene” lafına!

İçinizden bir babayiğit çıkabilecek mi cevap verebilecek?

03 Mayıs 2014

Ruh hastalığı artık o çapta ki, kıyamet bu olsa gerek diyoruz.

Gencin birine askerde tecavüz ediyorlar, adam askerden sonra gidiyor çocuk kaçırıp, tecavüz ederek öldürüyor.

Türk polisini yazmama bile gerek yok. Her türlü numara, vahşet bunlarda var!

Savcı, hakimleri biliyorsunuz. Fetullahçı ve AKP’li diye karpuz gibi ikiye ayrıldılar. İkisinden de değilseniz zaten yanmışsınız.

Bir de internette daha kişi ölmeden ölüm haberleri veren ruh hastaları var. En çok yapılanı da sanatçı Münir Özkul. Daha önce bir çok sanatçıya yapıldı. Nasıl bir hastalıktır bu? Bundan nasıl bir zevk alınır ki?

Bu ülke topyekün cinnet geçriyor haberiniz olsun. Buradan Adige-Abhaz örgütlerine sesleniyorum. Elinizdeki kültürel değerin kıymetini bilin ve şahsi menfaatleriniz için gençleri kültürümüzden uzaklaştırmayın. Onları barbarlaştırmayın. Bizim toplumumuza tecavüzcü, ölü sevici ve işkenceden zevk alan insanlar yetiştirmeyin. Aklınızı başınıza alın! Bu halinizle çekilmiyorsunuz, o halinizle hiç çekilmezsiniz, haberiniz olsun!

02 Mayıs 2014

Bugün (dün) bir daha gözlerimle görerek anladım ki, bu ülkeden ne köy olur ne kasaba. Birkaç sebebi var bu tespitimin.

Birincisi; AKP’nin polisi Taksim’i ”Yasak Bölge” ilan etmiş, kedi eniği bile sokmadı içeri. Değerli Başbakan’ımız ”esnaf iş yapamıyor onun için Taksim’de 1 Mayıs olmayacak” demişti. Ne fark etti ki? Esnaf gene iş yapamadı AKP polisi yüzünden. Demek ki bahaneymiş..

İkincisi; yahu insan evladı olanda insaf olur, bu polisin (…) neyse terbiyemizi bozmayayım. Kadın, çocuk, yaşlı demeden kimi görseler bastılar sopayı. Bir süre sonra sayamadım bizim olduğumuz bölgeye en az 30 gaz kapsulu geldi. Bunlar alçak! Polisi böyle olan ülkeden hayır gelir mi?

Üçüncüsü; işçisi de köylüsü de genci de bu alçakça yönetimi haketmiyor esasında fakat işin temeli bozuk.

Meraklısına Not: Evet gazdan nasibimi aldım. Hiç tavsiye etmem gazı yedikten sonra; ne süt, ne su, ne limon. Ben böyle zulüm görmedim arkadaş.

01 Mayıs 2014

Bugün (dün) kısa fakat sıkıntılı bir yolculuk yaptım, İstanbul’a geldim. Yanımdaki adamın ağzı öyle bir kokuyordu ki, anlatılacak gibi değil. İnsan bari yolculuk yaparken dişini fırçalar be adam! Yarın (bugün) Taksim’de olacağım. İzlenimlerimi aktarırım sizlere.

Günlük yazı yazmak ne zor imiş. Bir de ben öyle profesyonel gazeteciler gibi yazamıyorum da. Aklıma ne gelirse karalıyorum. Bazan yazdıklarımı okuyunca ”yahu ben bu kadar güzel yazmamıştım ki” diyorum içimden. Beni tanıyanlar bilir, felakettir Türkçe’m. CC’de yazdıklarımı kim düzeltip, derleyip toplayıp sayfaya koyuyorsa buradan huzurlarınızda kendisine teşekkür ediyorum.

Her şey gibi kaymakamlar da kafayı yedi. Tamam bizim zamanımızda baya gaddardılar. El etek öptürür, halkı azarlarlardı. Şimdikiler de bir tuhaf. İstisnasız yüzde 80’i dinci. Yahu 80 darbesi bu kadar mı kötü vurdu bu ülkeyi? Her yer yobaz doldu.

Konu Midyat Kaymakamı Oğuzhan Bingöl kardeşimiz. Cami imamlarını azarlamış. Niye cami de durmuyorsunuz da kendi işinize gidiyorsunuz diye. Yahu sana ne? Sen Diyanet İşleri Başkanı mısın be adam! Bahse girerim Midyat’ın ilçe olarak binlerce sorunu vardır, köylerinin onbinlerce. Beyzadem imamlara kızıyor niye işinizi doğru yapmıyorsunuz, diye. Sen işini doğru dürüst yapıyor musun kaymakam?

Tüm dünya emekçilerinin 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutluyorum.

29 Nisan 2014

Bazan bir biliminsanından, bazan işin uzmanından, bazan yaş yaşamıştan öyle şeyler duyarsın ki, çok karışık gelir sana. Anlayamazsın anlatılmak isteneni. Basit bir gazete okuyucu, basit bir yorumla ufkunu öyle bir açar ki, yıllarca yazdığınla kalırsın.

Hürriyet gazesinde Fenerbahçe ile Galatarasaray taraftarlarının sebep oldukları olaylarla alakalı bir haberin altına; Giray Barut isimli okuyucu şöyle bir yorumda bulunmuş:

”Bizim sebepleri futbolla filan açıklanamayacak toplumsal sorunlarımız var. İnsanlarımız hayatta kendisini sadece bir grubun parçası olarak ifade edebiliyor. Bireysel başarıları, amaçları, fikirleri, zevkleri yok.”

Ne kadar bizim Adige-Abhaz toplumunu anlatmış değil mi? Cümleyi şöyle kursanız; ”Bizim sebepleri soykırımla filan açıklanamayacak toplumsal sorunlarımız var. İnsanlarımız hayatta kendisini sadece bir grubun parçası olarak ifade edebiliyor. Bireysel başarıları, amaçları, fikirleri, zevkleri yok.”!

28 Nisan 2014

”Arkadaş Anayasa Hukukçusu” diye tanıtıldığında ”hadi ya, valla mı?” diyen binlerce insan tanıyorum. Yani bu vatandaş, Anayasa Hukukçusu olduğunu kimseye inandıramıyor. Fakat adam hakkaten Anayasa Hukukçusu ve Öğretim Üyesi Profosör, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı. Boru değil.

Kim mi bu zat-ı muhterem?

Anlı şanlı Burhan Kuzu!

Bu arkadaş ”kuzu”luğuna bakmamış ”“Gerçek soykırımı ABD yaptı. Kızılderililere kıyameti yaşattılar. Gerçek soykırım bu” deyivermiş. Milletin ağzı torba mı büzesin? Ahmet Hakan da çakıvermiş. ”Burhan Kuzu’ya sesleniyorum: Hadi ver Meclis’e “Kızılderili Soykırımı Tasarısı”nı. “ABD soykırım yapmıştır” diye bir Meclis kararının çıkmasına önayak ol. Hadi. Hadi ama…”

Kuzu’dan ”tık” yok!

Bu durum aynen bizim Adige-Abhaz diasporasına benzedi. Bizimkiler de soykırıldık diye ağlaşırlar ama ”Türkler Ermenilerin soyunu kırdı mı” diye sorduğunuzda ”kuzu” olurlar, ”meeeeeee”…

Yahu ”beter olun” diyeceğim de daha beter ne olacaksınız be birader!

EK NOT: Türkeş’ten bile daha faşist olduğunu söylediğim Perinçek, 1 Mayıs’ta Taksim’de olacak işçileri ”Turuncu Kuvvetler” olarak nitelemiş. Çüüüüüşşşşşş diyorum!

25 Nisan 2014

Bugün Taksim Meydanı’nda Ermeni Soykırımı eylemi vardı. Dünyanın en büyük soykırımına uğradığını iddia eden Adige-Abhaz diasporası yiğitleri sırra kadem basmışlardı. Öyle ya kendi soykırımlarının yanında Ermeni soykırımın lafı mı olurdu!

Ben bunlara soytarı deyince bazı dostlar ”öyle deme ayıp” diyorlar. Aha işte soytarı olmasalar, Adige, Abhaz, Çeçen ve bilimum öbür bayraklarla orada olmazlar mıydı? Nerdeler?

Demek ki, popülist olup, çoluk çocuğu kullanırsanız böyle durumlarda kaçacak delik bulursunuz…

Yurtsevercisi, Kaf-Fedcisi, İnisiyatifçisi, Özgürcüsü, Birleşikcisi, Ayrıştırıcısı, hiçbirinden ”tık” yok!

Tha kimseyi bunların düştüğü duruma düşürmesin!

24 Nisan 2014

AKP ve yandaşları; Atatürk’e diktatör dediler. Adam tek liderken, neredeyse o zamanlarda Tanrı’yken; çok partili sisteme geçip, parlamento kurdu.

Aynı AKP ve yandaşları; parlamentoyu kaldırıp, padişahlığı getirmek için yemedikleri nane kalmadı. Hak, hukuk yerlerde.

Türkiye inanılmazlar ülkesidir.

KAF-FED’ten müjdemi isterim.

Değerli Başbakan’ımız Ermeni açılımını yaptı. Bu fırsat bir daha ele geçmez. Hadi yiğitlerim ”Türkler, Ermenilere soykırım yaptı” deyin! Deyin ki, sırtınızı Türkiye’ye dayayıp, Rusya’ya aslan parçası gibi davranmanızın bir sebebi olsun. Hadi Kaf-Fed, hadi dünyaya ultümatom veren yiğit Adigeler bekliyorum! Bu fırsat kaçmaz!

23 Nisan 2014

Türkiye’de güzel şeyler de oluyor. Ateistlerin dernek kurması buna iyi bir örnek. Türbanlı nasıl türbanı için garanti istiyorsa, ateistte inançsızlığına saldırılmaması konusunda garantı istemelidir. Dinci yobazların cirit attığı bir toplumda bu derneği kuranların mangal gibi yürekleri varmış. Ramazan ayında bira içiyor diye katledilen az insan yok bu ülkede. Bekleyelim bakalım yobazların tutumu ne olacak?

22 Nisan 2014

Türk ve Adige-Abhaz (diaspora) insanının en büyük sorunu empati. Yani, basitçe; sana yapılandan hoşlanmadığın bir şeyi başkasına yapma. Bu sebeple ne Türk insanı ne de Adige-Abhaz (diaspora) insanı demokratik bir hayatı kabullenip yaşayamıyorlar. Daha doğrusu yaşamak istiyorlar da sadece kendilerine demokrasi işlesin istiyorlar. Diğerleri gebersin!

Fetullahçılar, telekulak ve sahte belgelerle bu ülkede o kadar çok insanın canını yaktılar ki, o dönemlerde demokratsinin ”D”si bile akıllarına gelmiyordu. Devran döndü, şimdi ağlaşıyorlar. Fetullah’ın ”Hık” deyicisi Ekrem Dumanlı, aynen şunu diyor: “Türkiye yeni bir dönüm noktasında. Verilecek hukuk mücadelesi bu ülkenin gireceği yörüngeyi belirleyecek. Şımarık ve kibirli yaklaşımlar amacına ulaşırsa Türkiye’de adaletin ikame edilmesi çok zor artık. Ancak AYM gibi kurumların hâlâ ayakta kalma çabası ve asaleti umut verici.” Adamın kafa duman olmuş. Biz gene de ”günaydın Ekrem” diyelim.

İşte, ”RUSYA BİZE SOYKIRIM YAPTI” diye ağlaşan Kaf-Fed de bu mantık sebebiyle (bugün itibariyle) 74 gündür ”TÜRKLER ERMENİLERE SOYKIRIM YAPTI MI?” sorusuna cevap veremiyor. Bana kalırsa 744 gün de 77.744 günde cevap veremezler. Çünkü, korkudan altına kaçıran biri bu soruya cevap verebilir mi?

21 Nisan 2014

18 Nisan’da yazdığım yazıda ”Şairi sapık olan (Necip Fazıl Kısakürek) ülkenin gencinden hayır gelir mi?” demiştim. Cumartesi (19 Nisan) günü Milliyet gazetesinde şöyle bir haber vardı, bilginiz olsun diye aktarıyorum:

‘Turizm Koordinasyon Toplantısı’na Alanya Kaymakamı Erhan Özdemir’in sözleri damgasını vurdu. Kaymakam Özdemir’in turistlere taciz konusundaki açıklamaları katılımcıların yüzünde Tokat gibi patladı…

’BİZ SAPIK MIYIZ?’

Bir arkadaşımın anlattığına göre yolda yürürken 2 İsveçli kıza 14 kişi laf atmış. Biz sapık mıyız? Sizin kızınıza, karınıza, bacınıza böyle bir şey yapılmasını ister misiniz? Bu nasıl kepazelik? ’Alanya, en büyük turizm merkezi’ diye hava atıyoruz ama kendi içimize dönüp bunları değerlendirmemiz gerekiyor” diye konuştu.

19 Nisan 2014

Bizim Wubıh kökenli, Türk Hıncal artık gazeteciliği bırakıp köşesine çekilmeli. Gerçi anlamadığım bizim Adige-Abhaz ve Wubıhlar yaşlandıkça akıl kapasiteleri artar, Hıncal’da ters oldu!

Efendim, konu şu: Uçakta klimaları açmayıp milleti bunaltan THY ile ilgili. Yolculardan biri ”sıcaktan patlayacağız” deyince, tüm yolcular indirilip, arama yapılmış ve sonra uçağın kalkışına izin verilmiş.

Hıncal yapılanın doğru olduğunu, -hep yaptığı gibi- Amerika’dan (ABD) misallendiriyor. Aynen şunları yazıyor:

”Hatırlarım bir üniversite öğrencisi Türk Amerika’da tek yolcusu olduğu uçağın içinde kalkışı beklerken hostes elinde bir deste iskambille gelip, vakit geçirme teklif etmişti. “How about black jack/ 21 oynamaya ne dersin?”

Bizim delikanlı kelime oyunu ile şaka yaptı… “How about high jack/ Uçak kaçırmaya ne dersin?”

İki dakika içinde karga tulumba edildi ve bir sene falan yattı içerde…
Dün okuyorum. 14 yaşında Hollandalı bir kız çocuğu Amerikan Hava Yolları’na tweet atmış… Şaka… “Adım İbrahim. El Kaideciyim. 1 Haziran’da bir felaket yaşayacaksınız…

Kız şimdi gözaltında…”

Ortalama bir zeka, ”sıcaktan patlayacağız” tepkisiyle, yukarıdaki örnekleri eşlemez. Fakat Hıncal gibi üstün zekalar tabii olarak farklı.

Yahu arkadaş, hadi bunu adam Amerika’daki bir havaalanında söylese ve bunu mota mot İngilizce’ye çevirerek İngilizce söylese tamam dersin. Çünkü İngilizce’de ”sıcaktan patladık” diye bir kavram yoktur zannedersem. Türkiye’de 70 milyon insanı sıraya dizsen, bu lafı tek tek sorsan ”adam sıcaktan bunalmış” diye size izah eder.

Toparlarsak:
Üç olay…

– Uçak kaçırmaya ne dersin?
– El Kaideciyim. 1 Haziran’da bir felaket yaşayacaksınız…
– Sıcaktan patlayacağız…

Ve Hıncal bu üç örneği birleştirip aynı dedi. Valla artık köşesine çekilme zamanı gelmiş, hatta geçmiş bile…

18 Nisan 2014

Hergün başka bir dangalaklıkla karşılaşıyoruz. İyi ki, bu tür şeyler benim başıma gelmiyor, yoksa Hoca Ahmet Yesevi İmam Hatip Lisesi Müdürü Alaattin Öztürk temiz bir dayak yerdi. Öyle kendinden hem yaş, hem sıklette küçük bir çocuğun ağzını burnunu dağıtmak neymiş gösterirdim.

Bu adam niye dövmüş çocuğu biliyor musunuz? Bir kız öğrenciyle yan yana oturarak okul maçını seyrettiği için. Müdür gerekçe olarak da ”mahalleliden şikayet vardı, yanındaki kızın omuzuna elini atıp oturuyormuş”u göstermiş.

Bu ülkede gençlere inanılmaz bir baskı vardır. Ki, bunun yansıması olarak da özellikle kırsal alanlarda gençlerin hayvanlarla cinsel ilişkiye girmeleri normal karşılanır. Yobazların, tecavüz edilmiş hayvanlara ne yapılacağı konusunda fetvaları bile vardır. Ayrıca gizli eşcinsellik, aile içi cinsellik, erkek çocuklarına tecavüz Müslüman ülkelerde son derece fazla olan bir durumdur. Nedenini bilmek için de müneccim veya bilimadamı olmanız gerekmez. Derenin suyununun önüne set çekerseniz, su kendine akacak başka yer bulur!

Her zaman diyorum ya bu ülke dünyanın en enteresan ülkesidir diye. Konuyla alakalı olduğu için yazayım. Biliyorsunuz daha geçenlerde askerde tecavüze uğradığını söyleyen bir genç, bir çocuğu kaçırıp tecavüz etmiş sonrada öldürmüştü. Millet genci linç etmek istedi. Enteresanlık burada başlıyor zaten, bu dinci okul müdürü elini kolunu sallayarak gezer. Kimsenin gıkı çıkmaz, hatta ”afferin adama, ateşle barut yan yana durmaz zaten” derler, öbür taraftan sosyolojık olarak sebep oldukları bir olayın sorumlusunu linç etmeye kalkarlar. Sizinle bahse varım, o linç etmek isteyenlerin en az yarısı cinsi sapıktır. İnanmazsanız psikologlara sorun!

Şairi sapık olan ülkenin gencinden hayır gelir mi?

Necip Fazıl Kısakürek, hani dinci ve sağcıların yere göğe sığdıramadığı ”şair” var ya; zamanında demiş ki, ”Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer! Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralık…”

Çüüüüüüüüşşşşşşşşşşş deyip geçiyorum.

17 Nisan 2014

Yaşadığımız ülkede haksızlığı sadece dinci AKP iktidarı yapıyor zannetmeyin. ”Hak yeme” alyuvarlarına kadar işlemiştir Türk insanının içine. Mesela Melih Aşık! Milliyet gazetesinin sosyal demokrat yazarı. Bugünkü köşesinde ”espiri” şeklinde Kürt halkına sokuşturuyor. Sokuşturmakla da kalmıyor hakaret ediyor. Aşık efendi: ”BDP Güneydoğu’da çıkan petrolden pay almak istiyormuş! Önce birikmiş elektrik borçlarını bir ödeseler…” diyor!

Bu tür hakareti ve sokuşturmaları dincisinden demokratına tümü yapıyor. Tabii akla şu gelmiyor. Ulen biz bunlardan (Kürtlerden) herkes gibi vergi alıyoruz. Askere götürüyoruz. Seçime sokuyoruz. Ama tüm yatırımları niyeyse ”Batı Bölgelerine”, ”Kürt Olmayan Bölgelere” yapıyoruz. Mesela Kocaeli’ne, mesela Bursa’ya, mesela Samsun’a, mesela Konya’ya, mesala Adana’ya, mesela Antalya’ya yaptığımız yatırımın 10.000’de 1’ini bile Diyarbakır’a, Mardin’e, Muş’a, Van’a, Bitlis’e yapımıyoruz. İstanbul, Ankara, İzmir gibi kentleri klasmana bile sokmuyorum.

Adamdan aldığın vergiyle Batı’da fabrika yap, yol yap, hastane yap, kısacası her türlü yatırımı yap sonra yüzün kızarmadan elektrik borcunu kafalarına kak! Terbiyersiz herifler!

16 Nisan 2014

Okuyucumun biri demiş ki; ”Mülayim abi, 150 meşale konusunda aynen size katılıyorum. Onlar, bırakın 150 genci anavatanda okutmayı 15 genci Türkiye’de okutamazlar. Bunların hepsi şov yapıyorlar. Kaf-Fed’imiz yeni yönetimle aynı bunlara benzedi. İşleri güçleri şov.” Valla kıymetli okuyucum haklısın.

Bugün bir belgesel seyrettim, adamlar dünyamıza bir şey olursa hazırlıklı olalım diye yaşanabilir başka dünya araştırıyorlarmış. Nefes almadan seyrettim. Aklıma bizimkiler geldi. Millet ileri bakarken niye bizimkiler ısrarla geriye bakıyorlar, diye düşündüm. Geçmişe dönük yaşamanın psikolojisi; her alanda başarısız bir kitleye sahip olunması yüzünden. Hesap edin; sporda yoksun, edebiyatta yoksun, bilimde yoksun, sanatta yoksun, teknolojide yoksun. Bir ”hiç”sin yani. O zaman işte bula bula 150 meşale buluyor kafa! Beynindeki karanlığı aydınlatacak zannediyor ahmak!

15 Nisan 2014

Biz hukukçu değiliz, o sebeple Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kararlarına ağzımıza geleni söyleriz. Hadi değerli yüce Başbakan’ımız da hukukçu değil aklına eseni söylüyor. Yahu koskoca Adalet Bakanı AYM kararları hakkında konuşur mu? Yuh!

Bundan başka; AKP’nin anayasa hazırlamakla görevli milletvekili adının başında profesör olan Burhan Kuzu var ya bir twitter mesajında muhatabına ”Ha.. s….” yazmış. Millet tepki gösterince de ”Ha.. s….”in açılımı ”Hadi sende”dir diye kıvırtmış. Tabii twitter da gırgır şamata başlamış. Onları buraya yazmamız tabi ki mümkün değil. Kısacası iktidarın en yetkili anayasa profösörünün kullandığı dil bu. İkinci yuh!

Ne günlerden geçiyoruz yahu!

14 Nisan 2014

”Çakma-omurgasız solcular sadece Türklerden çıkar” gibi bir neticeye sakın varmayın. Bizim çakma-omurgasız solcumuz onlara 10 basar. Bakarsın adam zamanın en hızlı ”solcu”larındandır, şimdi ağzından ”Allah’a şükür, Allah’ın izniyle, inşallah, maşallah” kelimeleri dökülür. Eeee? Ayıp mı bu kelimeleri kullanmak? Yoo, eğer adam dinciyse tabi kullanabilir, neden ayıp olsun. Amma solcuyum deyip de kullanıyorsa işte o ”çakma-omurgasız”dır. Anti-Kapitalist Müslümanlar diye birileri çıkmıştı ortaya, işte onlar gibi bunlar da soytarıdır.

Çakma-omurgasız solcular bir araya gelip inisiyatif kurmuşlar. Daha dakka bir gol bir; ”Türkiye oligarşisi, dış dinamiklerin etkisiyse değişime girmiş.” böyle bir tespitte bulunmuşlar. Get len!

Eski Dev-Yol, Dev-Sol ağzıyla tahlil yapanlara sorsan, ”Birader kim bu dış dinamikler” diye, Avrupa ülkelerini gösterecekler! Ben bunlara soytarı deyince kızıyorlar. Aha işte soytarı değiller mi?

Bakıyorsun bu çakma-omurgasızlara kimle kolkala diye, diasporanın en azılı yobazlarıyla, kumpasçı-telekulak Fetullahçılarıyla! Buyrun buradan yakın!

14 aydır Rus Konsolosluğu önüne gidiyorlarmış. Sizi anca orası paklar. Türk Oligarişisi’nin polisinin korumasında konsolosluğa eylem yapmaya gitmek nasıl bir duygudur acaba? Sizi gidi çakma-omurgasız solcular sizi!

12 Nisan 2014

Geçenlerde bir yerde gördüm. Nerdeysi hatırlayamadım. Ama mutlaka sizlerde görmüşsünüzdür.

’’150.nci yılda 150 meşale’’. Ulen, diyorsun sonunda akıllandılar. Artık 150 genci anavatana gönderip orada okutacaklar. Öyle ağlayarak, sızlayarak, kendini acındırmayacaklar… Aslanlar gibi çalışacaklar bir kasa oluşturacaklar ve bu 150 gencin masraflarını tümüyle karşılayacaklar…

Bir de ne göreyim; meğer yüz elli meşale yakıp konsolosluk önüne gideceklermiş. Tha sizi eşşek peşinden yürütsün emi!

11 Nisan 2014

Bazı okuyucularım telaşlanmış fakat gayet iyiyim. Hani derler ya nezle ilaçla 7 gün ilaçsız bir haftada geçer diye. Bir hafta bekleyeceğiz.

O kadar kötü günler geçiriyor ki Türkiye, eleştirel yazı yazmak gayet basit. Ben de rahat rahat yazıyorum zaten. Tabii kızıyorlar ”nedir bu senin Türklerle alıp veremediğin” diyorlar. Benim Türklerle bir alıp veremediğim yok, benim derdim kendini Adige-Abhaz zannedenlerle. Halbuki bu ülkede başımız üzerinde tutacağımız insanlar da var. Fakat o kadar azınlıktalar ki, anca gazetelere çıktıklarında haberimiz oluyor.

Tekin Açımuz… Şu anda aramızda değil. GATA Hastanesi’nin morgunda. Ailesi ne zaman isterse alabilecek ama şimdilik almıyorlar.

Tekin Açımuz… GATA’da nurlar içinde yat büyük insan.

Kim bu Tekin Açımuz?

1984 yılında Tankçı Yüzbaşı rütbesindeyken yüksek tansiyon hastalığı nedeniyle TSK’dan ayrılmak zorunda kaldı. Uzun süre tedavi gören Açımuz daha sonra böbrek yetmezliği nedeniyle de yoğun bir tedavi görmeye başladı. Daha sonra böbreği iflas eden Açımuz’a 10 yıl önce kanser teşhisi konuldu.

Sonrasını kızı İrem Açımuz’dan dinleyelim:

“Babamın tedavi için böbrek nakline ihtiyacı vardı. Ancak kendisi ‘Benim yaşım ilerledi. Sırada bekleyen bu kadar genç çoluk çocuk varken ben bu sıraya giremem. Organlarımı bu çocuklara bırakacağım. Kadavramı da bağışlayacağım’ dedi. Ancak vefat ettikten sonra kanser geçmişi olduğu için organları alınamadı. GATA’dan istediğim tek şey kadavra üzerinde yapılacak eğitimler bittiği zaman bize defin için teslim edilmesi oldu. Yararlanabildikleri kadar yararlansınlar dedik. Onlar da bunu kabul ettiler. GATA doktorları babamın cenazesini istediğim zaman alabilme hakkımın olduğunu söylediler. Çok duyarlı bir insandı. Radyoda bir kan anonsu duysa hemen hastaneye koşardı. Bu davranışının herkese örnek olması gerekiyor.”

Türkiye’de de insanlar var, hem de 1000 Adige-Abhaz bir araya gelse aynı değerde olamayacak! Amma işte maalesef o kadar azınlıktalar ki, anca haber olduklarında duyuyoruz. Yoksa topyekun halkı suçlamanın mantığı olur mu hiç?

8-9 Nisan 2014

Bizim derneklerde bazan rastlarım, böyle tiplere. Adam altı üstü akordeon çalıyor, havasına baktığınızda zannedersin Mozart. Eskiden mesela Hacı Murat vardı. Akordeonu öttürürdü, parmaklarını göremezdik, ayrıca iyi de dans ederdi amma alçakgönüllülüğü ile yüreklerimizde taht kuran bir arkadaşımızdı. Şimdikiler tam zibidi. Dans edeni de 1500 havalarda (sanki arkadaş Rudolf Nureyev) akerdeon çalanı da. Ha Türk kültürüyle yoğrulmuş olsak diyeceğim ki, yaşlandık, gençlerin hal ve davranışları batıyor. Fakat bizim kültürümüzde böyle bir şey yok ki. Dik duracaksın amma beyefendi olacaksın. Sözünü sakınmayacaksın fakat ağzından çıkanı kulağın duyacak. Öyle kalpak giyerek ”Adige-Abhaz oldum” dersen, suratının ortasına ”yürü anca gidersin” derler. Ne akordeon çal, ne dans et ne de havalara gir. Yok ille çalacam, dans edeceğim diyorsan önce adam ol, adam!

Okuyucumun biri demiş ki; ”Mülayim ağabey, Doğu Perincek ile ilgili yazdıklarınızdan sonra ”Hatko abartıyor” demiştim. Ama siz haklı çıktınız. Perinçek, Tayyip’i desteklediğini açıkladı, iyi mi! Öngörünüze hayran kaldım.”

Değerli kardeşim bu ülkede gerçekten değerli insanlar, dosdoğru aydınlar, siyasetçiler yok değil. Fakat bir elin parmaklarını geçmezler ve seslerini soluklarını sistem duyurmaz. Maalesef Perinçek arkadaşımız bu klasmana dahil değil. Ayrıca iltifatın için de teşekkür ederim.

7 Nisan 2014

Bazı okuyucularım bana kızar ve klasikleşmiş ”Ekmeğini yediğin Türkiye’ye ve Türklere neden ağır yazılar yazıyorsun” derler. Ben bu okuyucularımı 3,5 yaşında aramızdan ayrılan Pamir çocuğa havale ediyorum, bu bir.

En kızdığım konu ”Ekmeğini yediğin” lafı. Ulen bu ülkede yaşıyorsak kelaynak mıyız? Yattığımız yerde ballı börekle mi besliyor Türkiye bizi? Çatır çatır vergimi alıyor ve sormadan istediğinin cebine atıyor. Ben kötüyüm bu hırsızlar iyi öyle mi? Aklınızı başına alın; her ülkede iyi insan da vardır, öküz insan da! Sen oranına bakacaksın tamam mı; bu da iki!

5 Nisan 2014

Avrupa’daki muhafazakarlık ile Türkiye’deki muhafazakarlığın uzaktan yakından alakası yok. Dini bakımdan söylemiyorum. İlkesel açıdan alakası yok. Baştan gururla yazayım; bizim Adige-Abhazların muhafazakarları (şimdiki yeni yetme zibidileri kastetmiyorum) tipik Avrupa muhafazakarları gibiydiler.

Türkiye’deki muhafazakarlık ”ben” üzerine kuruludur. ”Benim dışındaki gebersin bana ne” ilkesi her daim geçerlidir. Mesela Müslüman olmayanların tümü; ister Hristiyan olsun, ister Budist, ister Şaman olsun ister ateist, hepsi zındıktır ve cehennemin dibine kadar yolları vardır. Eğer ırz düşmanı tecavüzcü muhafazakar cenahtansa -nasıl olduğunu anlayamazsınız- aklanır, paklanır ve unutturulur. (Örneği çokça vardır, isimleri buraya sığmaz.) Fakat muhafazakar değilse, kızlı erkekli bile bir araya gelinmesi zinhar haramdır.

Hırsızlık ve soyguzluğa da muhafazakar cehahta ses edilmez. Yeter ki, birbirlerinin cebine el uzatmasınlar. İşte o zaman çıngar çıkar. (Misal; AKP ile Fetullahçılar)

Muhafazar kesim başka dinlere hakaret etmekte gram sakınca görmez. Bunu büyük bir rahatlıkla yapar, fakat kendi dinine söylenen en ufak şeyden yangın çıkarır. İşi kafa kesmeye kadar götürür. Kendisi, kendi diniyle alay etmekte bir beis görmez.

Hak, hukuk, adalet kendilerini alakadar ettiğinde sesleri bir yaman çıkar. Fakat konu başkalarına gelince hak, hukuk, adaletin zerresini göremezsiniz.

Bu listeyi sayfalarca uzatmak mümkün. İşte bu sebeple Avrupa muhafazakarlığı ile Türk muhafazakarlığı arasında gram benzerlik yoktur.

20 yıl öncesinin Adige-Abhazları da iyi muhafazakarlardı. Günümüzü sorarsanız ne siz sorun ne ben söyleyim. Rezalet!

4 Nisan 2014

Daha dün yazdım, bugün de Ahmet Hakan aynı şeyi farklı perspektiften yaptı.

Diyor ki Ahmet; ”Eğer seçimde bir sahtekârlık yapılabiliyorsa… Bunun nedeni senin ihmalkârlığındır. Sandığa sahip çıkamazsan, son aşamasına kadar süreci denetlemezsen, sandık başı organizasyonunu mükemmel bir şekilde kurgulamazsan… Seçimde sahtekârlık da olur, hile de olur.”

Yani ”biz insan değiliz”e getiriyor lafı. Şimdi anlıyor musunuz cüzdan bulup da karakola götüren vatandaş neden kahraman muamelesi görüyor. Halbuki normal insan kendine ait olmayanı alıp götürmez. Sahtekarlık yapmaz, hile de.

Buradan çıkan sonuç şu: Türk kültürü böyle. Sevsek de sevmesekte durum bu. Kaf-Fed ve türevi dernek yöneticilerinin de Türkleştiği gerçeğinden yola çıkarsak yaptıkları rezillikleri daha anlayışla karşılayabiliriz demektir.

3 Nisan 2014

Wubıh kökenli fakat Türk olan abimiz Hıncal yine döktürmüş. Efendim Türkiye halkı karizmatik lidere oy verirmiş, partiye oy vermezmiş. Kenan Evren bu ülkede şaka değil % 99 oy aldı Hıncal!

Yılların gazetecisi olmasa ”bu kadar da acemice siyasi tespitleri anca bizimkiler yapar” der geçerdik. Amma durum farklı.

Hıncal’ın yaptığı şu: Eyyyy Türk milleti siz hırsız, yalancı, halkını aşağılayan, diktatör heveslilerine layıksınız. Efendi, dürüst, çalışkan, demokrat lider sizin neyinize!

Tabii Hıcal’a şunu da sormak isterim: Holanda Başbakanı evinden başbakanlığa bisikletle gidip geliyormuş. Karizma sıfır mı yani?

Bizim Wubıh pardon Türk, karizmatikliği kabadayılık, terbiyesizlik, hadsizlik sanıyor. Bir ara Kadir İnanır’a bile karizmatik diyordu. Gerisini siz hesap edin!

İlahi Hıncal abi, valla bir ömürsün!

2 Nisan 2014

Sütte leke kabul görür seçimlerde hile kabul görmez. Amerika’ya da gitsen bu böyledir, Çin’e de; Kamerun’a da gitsen bu böyledir, Danimtearka’ya da!

Bir tek Türkiye’de böyle şeylerin yaşanıyor olması sizce niyedir? Ve de niye kafasız bazı Adige-Abhazlar anavatanlarımızın kıymetini hala anlayamazlar da dangul dungul konuşurlar?

Bir de dikkatimi çekti. AKP iktidarı artık o kadar umarsız ki, yalan söylerken bile ”ne söylersen söyle, bu dangalak halk yiyor” havasında. Koskoca Enerji Bakanı’nın açıklamasına insan poposuyla güler. Neymiş; seçim gecesi elektrik kesintileri kedilerin trafolara girmesiyle olmuş. Facebook’ta gördüm. Biri aynen şunu demiş:

Tamam doğrudur, elektrikleri trafolara giren kediler kesti. Peki Twitter ve You Tube’u hangi hayvan kesti?

Enerji Bakanı’na kötü kapak olmuş!

1 Nisan 2014

CC’yi tebrik ettim. Çünkü halkı koyun yerine koymuşlar. Eminim birçok AKP’li Adige-Abhaz buna bozuluyorlardır ama ne yapalım kardeşim; koyun olmasanız, umarsızca milletin zenginliklerini yağmalayan iktidara oy vermezdiniz (sülalenizin topunun hayatları boyunca biriktirseler bir araya getiremeyeceği paraları götürdüler). Bu arada Aziz Nesin’i de anmadan geçemeyeceğim. Nurlar içinde yat Aziz Nesin!

31 Mart 2014

Niye Yeşilçam sinema emekçisi rahmetli Nubar Terziyan’ın adı, Nubar Terziyan’dı da; yine Yeşilçam emekçisi Yıldırım Gencer’in adı, Yıldırım Gencer’di. Birinin adı ve soyadından şak diye Ermeni olduğunu anlıyordunuz. Peki Yıldırım Gencer’in Abhaz olduğuna dair tek ipucu var mıydı? Yoktu. İşte Türkiye Adige-Abhaz diasporası budur!

Kısacası Türkiye diasporası ve diğer ülkelerdeki Adige-Abhaz diasporası, anavantanından savaş dolayısıyla kaçmış, savaşarak ölmeyi göze alamamış insanlar topluluğudur. Adlarını değiştirmeye bile cesaret edemeyecek kadar korkaktırlar.

O sebeple 150 senedir timsah gözyaşı dökerek bu gerçeği gizlemeye çalışırlar.
O sebeple elçilik önünde soytarılık yaparlar.
O sebeple kimliklerine sahip çıkamazlar.
O sebeple anavatana dönemezler.

…ve işte o sebeple Ermeni Nubar’ın adı Nubar, Abhaz Yıldırım’ın adı Yıldırım’dır!

Seçim sonuçları da gösterdi ki, tespitlerimde haklıyım. Hırsızı bol olan evin eşyası çok kaybolur!

29 Mart 2014

Dinci cemaat liderinin boğazına kadar siyasete, siyasi lider olan Başbakan’ın boğazına kadar dine battığı yere Türkiye denir!

Çünkü, demokrasi ile yönetilebilmek için; birincisi, Osmanlı geçmişinizin olmaması, ikincisi İslam inancınızın olmaması gerekmektedir.

Açacak olursak; Osmanlı demokrasi ile değil hanedanlıkla yönetiliyordu, İslamiyet siyasi olarak zaten devlet yönetimini şart koşar. Adına da ”Şeriat” der. Bu sebeplerden dolayı, Türkiye’de kimse demokrasi beklemesin, boşa bekler.

28 Mart 2014

Bir yandan üzücü, çünkü yüz binlerce masum insan katledildi bu topraklarda, daha da katledileceği ortaya çıktı. Bir yandan sevindirici bazı dangalak Adigeler belki akıllanır, buna Kaf-Fed ve diğer STK yöneticileri de dahil.

Olay ne derseniz, MİT’in başının Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in de bulunduğu bir toplantıda dile getirdikleri. Arkadaş utanmadan, sıkılmadan adamlarını Suriye’ye yollayabileceğini oradan Türkiye’ye 8 füze attırabileceğini, böylece Suriye ile savaşa bahane üretebileceklerini söylüyor. Kime? Şu parmakla çağırılan Türk Dış İşleri Bakanı arkadaşa! Savaş çıkarmak için kendi topraklarına füze atabileceğini belirten bir anlayış bu ülkenin en önemli kurumlarından birinin başı.

Olayın ortaya çıkmasından sonra, diğer baş olan Dışişleri’nin başı arkadaş da utanmadan sıkılmadan ”Casusluk faaliyeti çok ağır bir suç” diye buyurmuş. Bırakın başka ülke insanına, kendi insanına füze atmayı konuşabilecek kadar aymaz olanların ”casusluk suç” demesi de tam bir kara-komedi olsa gerek.

Diyeceğim tek şey var: Tha topunuzun belasını versin!

Bugün gündem dolu. Yaşadığımız toprakların sosyal demokratları ve yurtseverleri aynı bizimkiler gibi aslında katıksız faşisttirler. Garip ütopyaları vardır. Mesela Türk kökenli yurtsever-demokrat faşistler ”Dörtnala gelip Uzak Asya’dan – Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan – Bu memleket bizim!” derken; bizim yurtsever-demokrat faşistler Karadeniz’den Hazar’a büyük Çerkesya bizim” der. Yani, yerli halk gebersin gitsin, bunların umurunda değildir. O kadar konsantre faşisttirler. Ulen şeref yoksunları, sen Ortaasya’dan dörtnala geldiğinde bu topraklarda tavşanlar mı yaşıyordu, mağara? Nereden bu memleket senin oluyor? Şunu de canımı ye: Arkadaş geldik buradaki yerli halkın çanına ot tıkadık, çoğunu da yok ettik. Eskide kaldı. Özür dileriz. Ancak artık bu topraklar bizim.

Bizim yurtsever faşistler de bunlara öykünüyor. Kısrak başı gibi Hazar’a uzanma hayali kuruyorlar. Tha sizi bildiği gibi yapsın emi!

Konuyu dağıttım, gündeme döneyim. İşte bu bilgilerin ışığında ekranlarda sol-sosyal demokrat pozları veren Enver Aysever adlı faşist, twitter hesabından “Postacı Sırrı demokrat değil mi?” “İstanbul’un truva atı kim?” diye yazınca, Sırrı Süreyya Önder anlayacağı dilde bir karşılık vermiş.

Ağzına sağlık Sırrı.

27 Mart 2014

”Çocuklar öldürülür, susarsın.
Çocuğu öldürülmüş bir ana yuhalatılır, susarsın.
Bakara/Makara” denilerek Kuran’la dalga geçilir, susarsın.
Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet iddiaları arşa yükselir, susarsın.
Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet iddialarına karşı “din” kullanılır, susarsın.
Yalanlar söylenir, susarsın.
Hakaretler edilir, susarsın.
İftiralar atılır, susarsın.
CHP’linin yatak odası gözlenir, susarsın.
MHP’linin mahremine kamera dayanır, susarsın.

Ama… Fakat… Lakin…
Muktedirlerin mahrem alanlarına dalınacağına dair tevatürler ve dedikodular çıkınca…Başlarsın konuşmaya.
Ve dayarsın milletin önüne 15 maddelik bildirini.

Başkaları için hatırlatmadığın İslami ilkeleri, muktedirler için hatırlatırsın.
Böylece ortaya…
Sadece muktedirlerin hak ve hukukunu koruyan bir “din” çıkarmış olursun.

Bizim inandığımız din, böyle bir din olmadığına göre…
Söyler misin:
Sen kimin ‘Diyanet’isin?”

Yukardaki sözler için afferin Ahmet Hakan. Bir soru da ben ekleyeyim. Diyanet bütçesinin Sağlık Bakanlığı da dahil 5 bakanlık bütçesinin toplamından fazla bütçesi var. Sebep?

26 Mart 2014

Daha milletin yüreğindeki ateş sönmeden, katil polis bu sefer de Silvan’da 10 yaşındaki Mehmet Ezer’i başından biber gazı fişeğiyle vurdu. İnsanları hedef alarak çoluk çocuk, kadın erkek demeden ateş eden bu polislere ağız dolusu bir eşşekoğlu eşşekler diyorum ve de başka da bir şey demiyorum!

25 Mart 2014

Yaşadığımız topraklar dünyanın “en yavuz hırsız”larının olduğu yerdir. O kadar ki; güvenlik kameralararına yakalanan mahallenin tanıdık hırzısı karakoldan adliyeye götürülürken fotografını çeken gazetecilere ”kamera kayıtları montaj” dedi iyi mi!

Garibime giden iki şey var: Birincisi; bu ülkenin hırsızı, uğursuzu, haydutu, çakalı kameralara gülerek poz veriyor. İkincisi yine bu soysuzlar acayip yurtsever, acayip milliyetçi ve acayip Allahçı oluyorlar.

Tha bizi hırsızın yurtseverinden de, milliyetçisinden de, Allahçısından da korusun!

24 Mart 2014

Mehmet Barlas soruyor: Obama’yı Putin değil de Erdoğan mı kaygılandırıyor?
Hatko Mülayim soruyor: Kaf-Fed’i Erdoğan değil de Putin mi kaygılandırıyor?

22 Mart 2014

”Oğlu Bilal Erdoğan’la konuşmaları baskıcı, karar verici, cezalandırıcı bir babanın her türlü örneğini taşıyor. Çocukken yanlış yaptığında babası tarafından ayaklarından tavana asılan, korkudan babasının ayakkabılarını öpen bir adamdan bahsediyoruz.” Bu lafları Ergun Babahan yazmış.

Adigeler ve de özellikle Kaf-Fed yöneticileri, nasıl bir kültüre sahip olduğunuzu görün. Böyle bir kültürü ”es” geçip Türkiye politikalarının uşağı olmayın. Sahip olduğunuz Adige ailesi değerini üç-beş dangalağın peşine takılarak harcamayın, özellikle siz gençler! Eğer bu kafada giderseniz babanızın ayakkabısını öpmek durumunda kalacaksınız. Bunu görmek için müneccim olmaya gerek yok!

21 Mart 2014

Yaşadığımız topraklarda gerilim çok arttı. Tabiyatıyla bu gerginlik Adigelere de yansıyor. Aman dikkat. Onun bunun oyununa gelmeyin!

20 Mart 2014

Daha dün ”Konuyu değiştireyim diyorum fakat adamlar durmuyor ki. Kuş gribi gibi her yerdeler.” demiştim. Bu sefer de Eski AB Bakanı arkadaş ile Ankara’da Hacivat bir gazetecinin din ile dalga geçme tapeleri ortalığa saçıldı. Bu arkadaşları bizim küfürbaz dinci Adigelere bırakıp ısrarla konuyu değiştiriyorum.

Nevzat Tarakçı bey kardeşimin yazısı çok önemli bir yaraya parmak basmış. O asil Adige gençliği gitti yerine lümpen, ağzından çıkanı kulağı duymayan, etrafa posta koyan zibidiler geldi. Tabii tümüyle onları suçlamak hata olur. Mesela dernekler ve yöneticileri bu gençlere önder olacak kapasitede ve kalitede değil. Tepe örgüt Kaf-Fed’ten pay biçin. Adamların gençlerin önünü açacak gram çalışması yok. Yaptıkları tek şey, ellerine bayrak, pankart tutuşturup Rus Elçiliği önüne yollamak. Başka bir şey yapamaz. Çünkü kapasite bu kadar. Kağnıyla ancak saman taşırsın. Bunlar saman bile taşıyamıyor!

19 Mart 2014

Konuyu değiştireyim diyorum fakat adamlar durmuyor ki. Kuş gribi gibi her yerdeler. Kılıçtaroğlu’nun programını seyrettiniz mi bilmem. Karşısına farklı siyasi görüşlerden gençler getirmişler. Ve hepsinin birçok yerli yerinde, bir miktarsa pek yersiz soruları var. Bir de anti-kapitalist Müslümanlar’dan Yasin isimli bir dingil katılmış, adam aşağı yukarı her şeye karşı! Sanırsın anarşist! Kılıçdaroğlu’na “Hadi, peki buna ne diyeceksin” tonlamasıyla soru soruyor, cevabı bile dinlemeden “Ya bırak allasen, zaten her şey yanlış şu dünyada, geç bunlarııee” tarzında bir bakış atıyor.

Ülen zibidi; birincisi Müslüman’dan anti-kapilist olur mu? Kuran’ı okumadın mı? Miras, sadaka, savaş ganimeti, fitre, zekat bunları -değerli Başbakan’ımızın deyişiyle- nerene sokacaksın?

İkincisi; soruyu soruyorsun cevabını dinlesene balta!

Şimdi de bu moda çıktı. Sosyalist Müslüman, anti-kapitalist Müslüman, utanmasalar komünist Müslüman da diyecekler de o biraz ağır kaçar diye oraya bulaşmıyorlar.

Belli oldu ki; sayın ve değerli Başbakan’ım kusura bakmayın fakat artık AKP gitmeli. Yoksa artık kendi evimizdeki tuvalete girdiğimizde bile bu tür yaratıklarla karşılacağız!

18 Mart 2014

Dinci kadın yazarlardan Şefkatli Tuksal’ın başına gelenler kedi yavrusunun başına gelse o bile evi terkeder, bu inatla bekliyor. Bu kadıncağız ilk önce şu aklı fikri bel altında olan dinci yazarla televizyonda bir tartışmaya girmiş, o arada adamın telefonu çalmış, aklı hep bel altında olduğu için telefonu hoparlöre alan yobazın telefondaki arkadaşı ”şu kadına haddini bildir hocam” demişti. Aha o dinci kadın meğer tam dincilik yapamamış ki, tapelere göre değerli Başbakanımız tarafından da hışma uğramış ve de işinden atılmış. Ne günler yaşıyoruz değil mi a dostlar! Birbirlerini yiyorlar. Eeee, inancını siyasete meze yaparsan sonucuna katlanırsın!

17 Mart 2014

Bazıları şaşırıyor. Diyorlar ki: ”Yuhu adamlar hırsızlığın rekorunu kırmışlar, arsızlık desen diz boyu, hala nasıl % 38 oy çıkıyor ankatlerde”. Bunu söyleyenler ya yurtdışında doğmuş büyümüş veya yaşadığı toplumu hala tanıyamamış. Ya kardeşim bu toplumda rüsvet almayan memur konuşmaya takılınca uzaydan gelmiş uzaylı muamelesi görmedi mi? Para bulup da sahibini arayan gazetelere manşet olmuyor mu? Rüşvet almamak da, bulduğun parayı sahibine iade etmen de normal insan tavrı değil mi. Evet normal olan her insan bunları yapar zaten fakat Türk toplumunda 100 kişiden (buna bizimkiler de dahil) 90’ı rüşvet de alır, bulduğu parayı da cebe indirir, kendimizi kandırmayalım. Eh böyle bir insanlar birliği de bu iktidara % 38 gibi bir oy verir. Bu şaşılacak bir şey değildir.

15 Mart 2014

Dün yazdıklarımdan dolayı hem tenkit edildim, hem takdir gördüm. Hayret ettiğim bana ana avrat küfreden dinci Adigelerden biri de takdir ediyordu. Tenkit eden bir okuyucum Burakcan’ın vuruldugu bölgede olduğunu, olayı göremediğini fakat ilk tabacayla ateşin Burakcan’ın olduğu taraftan geldiğini yazmış ve haksızlık yapmayın demiş. İşte ben de tam bunu diyorum. Yaşınız belki yetmemiştir, fakat biz 12 Eylül’ün öncesini bizzat yaşamış insanlarız. Bu işler böyle başlar. Faşist sol demem bu sebeple. Türkiye’de sağ her zaman sağ gibi olmuştur fakat sol hiçbir zaman sol gibi olmamıştır. Bakın işte Perinçek bile ben solcuyum diyebiliyor. Yahu Perinçek Türkeş’ten bile ileri faşisttir. Ne solcusu. Aynı şekilde ”Karaoğlan”ınız Ecevit’te aşırı sağcı faşistin biriydi. İsteyenle istediği kadar bu konuyu derinlemesine tartışırım. Benim dediğim şu: Hiçbir genci hiçbir çocuğu toprağın altına sokmaya sebep üretemezsiniz. Anaların babaların yüreklerine ateşi düşüremezsiniz. Eğer düşürüyorsanız siz faşistsinizdir. Bu kadar basit.

Gelelim bir de şu mafya özentisi dangalaklara. Milletin canı sıkkın, üzgün, daralmış, metroda yolculuk yapıyorlar ve Berkin’i anıyorlar. İki dangalak dayılanıyor ve küfürler ederek kalabalığa kafa tutuyor. Videosu You Tube’da var. (CC Notu: Sayın Hatko’nun sözünü ettiği videoyu yukarda izleyebilirsiniz.) Birinin elinde tabanca, diğerinin elinde bıçak. Baya bir küfrediyorlar oradaki yolculara. Sonra olan oluyor. Bu iki salağı eşek sudan gelinceye kadar dövüyor yolcular. İki dangalaktan biri ”Hata yaptık baba” diyor dayaktan sonra.

Esasında bu tür adamları günlük hayatınızda sokakta sıkça görürsünüz. Kolları yanlara açık, yengeç gibi yürürler. Ağır abi gibi garip tamlamalar koyarlar adlarının önüne. Tam acınacak adamlardır. Tutunamamış, sistem tarafından itilmiş kakılmış adamlardır. Ama netice de dangalaktırlar. Böyle dayak yer gezerler.

14 Mart 2014

Gariban ana-babaları ağlatmaya, yüreklerine ateş düşürmeye dün de davam ettiler. Üstelik bu sefer eli kanlı Faşist Sol örgüttü kibriti çalan. Yaşadığımız topraklar bir okuyucumun da dediği gibi kana doymuyor, bizim kuşak buna en iyi şahittir. Daha önce de demiştim bu bir ilahi adalet.

Yaşadığımzı topraklarda işler iyi gitmiyor. Düzeleceği de yok gibi. Öldürülen Burakcan’ın babası Hasan Karamanoğlu’nun ağlarken fotografını gördüm gazetede. O tetiği çeken namussuz sana sesleniyorum: Ellerin kırılsın! Bir genci toprağa gönderdiğin, o babayı gözü yaşlı bıraktığın için Tha senin belanı versin.

13 Mart 2014

Bugünü okuyucularımdan gelen mesajlara ayırdım.

Murat Bey: Berkin için diyecek çok şey var. Ben sadece şunu diyeyim size. Berkin 14 yaşında ve 16 kg bu dünyadan göçürtüldü. Anne ve babasını acılar içinde bıraktılar. Dilerim başta Berkin’i vuran polis olmak üzere, Allah Fetullah Gülen’i, Tayyip Erdoğan’ı ve onun emirlerini sadakatla yerine getirenleri Cehennem’de sonsuza kadar yakar.

Seda Hanım: Polis her zaman katil olmuştur. Çoluk çocuk demeden ateş ederler. İçinizde polise güvenen bir insan çıkar mı?

Seyhan Hanım/Bey: Berkin uyandıramadık. Ekmek almaya gitmişti oysa. Hepimizin sorumluluğu var. Mekanı cennet olsun. Çok üzgünüm çok.

İrfan Bey: Berkin’e kıydılar, Allah belanızı versin.

Adige Hanım/Bey: Adalete güvenemiyoruz, Polise güvenemiyoruz. Çoluk çocuğumuzu kime emanet edeceğiz? Bekçi amcaları özledim.

Kafkas Kartalı Hanım/Bey: Sadece Berkin değil Uludere’de katliam yaptılar. Çoluk çocuk 35 insanı öldürdüler. Ya bu ülke kana ne zaman dolayacak? Yeter be yeter!

Melike Hanım: Ben de anneyim, aynı yaşta oğlum var Nart. O yobaz polislerin Allah belalarını versin. Dökdükleri kanda boğulsunlar. Vurdukları elleri kırılsın.

Ender Bey: Bu ülkenin polisi kadar aşağılık komleksli, katil ruhlu, sadist bir polisin dünya üzerinde var olduğunu sanmıyorum. Berkin’in ailesine başsağlığı diliyorum.

Esra Hanım: Şeyh Alman yapımı arabasından indi, Rus yapımı asansöre bindi,
İtalyan yapımı kapıyı açarken Kore üretimi kefiyyesini ve Tayvan yapımı cilbabını düzeltti.

İsviçre yapımı saatine baktı, Bengladeşli hizmetçisi ve çocuklarının Endonozyalı mürebbiyesiyle Fin yapımı cep telefonuyla görüştü.

Sonra ağır adımlarla Hollanda yapımı mikrona yöneldi ve Çin yapımı kalemi sallayarak; ”Sizi uyarıyorum, sakın kravat takmayın. Muhakkak ki, kravat kafir Batı’nın bir sembolüdür.” dedi.

Not: Ayrıca 12 okuyucum da Berkin’in ailesine başsağlığı dilemiştir.

12 Mart 2014

Fetullah’ın polisleri, Tayyip’in emriyle torunum yaşındaki Berkin’i annesinin koynundan alıp toprağın koynuna soktular. Acı ne büyük, ne tarifsiz. Utanmadan taziye yayınlıyorlar. Eşşekoğlu eşşekler! Tha topunuzun belasını versin!

10 Mart 2014

Çoğu okuyucum bilir, bilmeyenler için yazayım. Benim dinci, yobaz Adige okuyucularım da var. Diğer Adigelerden farklı olarak bunlar eleştirilerini ağız dolusu küfürle yaparlar. Ben de aynen iade ederim, sürtüşür gideriz. Gene biri yazmış; efendim ben din düşmanı olduğum için bu iktidara laf ediyormuşum. Evet aynen öyle! Niye laf ediyorum? Çünkü dürtüyorlar.

Nasıl mı?

Şöyle: Eski Ekonomi Bakanı ve AKP Mersin Milletvekili Zafer Çağlayan, “Nasıl bir zihniyetle mücadele ettiğimizi bu millet çok iyi görüyor. Sizlere anlatacağım çok şey var. Ama bunları bize bir Yahudi, bir ateist, bir Zerdüşt yapsa anlarım. Ama bunları yapan Müslümanım diye geçiniyorsa yazıklar olsun” diyor.

Adam, durduk yerde Yahudi’ye de ateiste de Zerdüşt’e de küfür ediyor. Sanki milyon Dolarları Yahudi yürüttü, sanki Zerdüşt yürüttü, sanki ben yürüttüm. 700 bin Dolarlık ”hediye” kol saatini Zafer Çağlayan değil de ben koluma taktım. Gel de karşılık verme.

Ben yine sizi uyarayım; ”Elhamdülillah Müslüman’ım” diyenden uzak durun.

08 Mart 2014

Zaman su gibi akıyor derler de inanmayız. CC’de yazalı bir yıl olmuş. 8 Mart 2013’de başlamışız muhalefete. Bu diasporanın halini gördükçe iktidar olamayıp CHP gibi hep muhalefette kalacağımız belli oldu. Gerçi AKP gibi iktidar olacağıma muhalefet kalırım daha iyi. Bu arada okuyucularıma da ayrıca beni yalnız bırakmadıkları için teşekkürü borç biliyorum. Tabii ki, bir de CC yönetimine. Bir isteğimi ikiletmediler. Sağolsunlar, varolsunlar.

Gazeteci Yalçın Doğan yazmasa bilmeyecektim; eski Başbakanlarımızdan Mesut Yılmaz’ı ”ihaleye fesat karıştırmak”tan Yüce Divan’a gönderenler 43 AKP milletvekiliymiş. Bu 43 kahraman yurtsever milletvekili şimdi de Tayyip beyi Yüce Divan’a gönderecekler mi yoksa bizim yurtseverler gibi sıkıyı görünce kuyruklarını sıkıştırıp sinecekler mi? Bekleyip göreceğiz. Gerçi biz gördük de Türk halkı görecek mi?

07 Mart 2014

Yemin ederim ki, AKP milleti salak yerine koyuyor. Bakın Adalet Bakanı’mız Bekir Bozdağ beyefendi hazretleri ne diyor: ”Gülen’e kırmızı bülten çıkarma yetkimiz yok. Bu kararı yargı verir.”

Yediniz mi?

06 Mart 2014

Her gün ve de 5 vakit olduğu için artık duysak da beyin önemsemediğinden ezan rahatsızlık vermiyor. Fakat oruç zamanı ciddi olarak -hele bizim gibi küçük yerlerde yaşayanlar- tedirginlik yaşıyoruz. Oruç tutanlardan sürekli ikaz almaktan usanıyor insan.

Orucuma saygılı ol karşımda sigara içme! Peki olur içmeyelim.
Orucuma saygılı ol karşımda yemek yeme! Peki olur yemeyelim.
Orucuma saygılı ol karşımda su içme! Peki olur içmeyelim.

Eşşeğin oğlu sanki bana tutuyor orucu!

Her şeyi kanıksar olduk ya; aman pisliğe bulaşacağına çevreyi dolaş diyoruz ya; yetmedi kardeşim. Bu dinciler artık iyiden iyiye azıttılar. İstanbul AKP Milletvekili Metin Külünk Haber Türk ekranlarında yayınlanan “Söz Sende” programında aynen şunu dedi: Yayınlanan kasetler günah işleme özgürlüğüne bir müdahaledir…

Yani arkadaş diyor ki; ”benim inancıma müdahale etme!”

Sen beni soyup soğana çevir. Yetimin hakkını cebine indir. Ben ”aman adamın günah işleme özgürlüne müdahale etmeyeyim” diyeyim. Olur!

Bu arada içimde kalacağından affınıza sığınarak Mozambik Cumhuriyeti’nde bir adam için ”Çüüüüüüüüşşşşşşşş!” diyorum. Çünkü bu Mozambikli tarlada hala karasaban kullanıyormuş! Yahu niye evdeki traktörünü kullanmıyorsun diyenlere ”inancıma müdahale etmeyin” diyormuş!

05 Mart 2014

Tha’ya şükürler olsun ki Adige’yim. Tamam beni sinirlendiriyorlar ve ağzıma geleni söylüyorum amma… İşte ‘amma’ya gelince; yahu Başbakanı milleti azarlar, hakaret eder. Muhalefeti milleti aşağılar, hakaret eder. Valisi, polisi, zabıtası, memuru, amiri, muhtarı, mılletvekili -kısacası- gücü, gücüne yetene vurur ha vurur! İşte bu noktada Adige’liğin ne kadar büyük bir kültür olduğu ortaya çıkıyor. Bu kadar asimile olmamıza rağmen hala içimizde kalan kırıntılar sayesinde insan gibi davranıyoruz. Kıymetini bilin!

04 Mart 2014

Ahmet Hakan kardeşim demiş ki; ”Bu halk koyun değildir!”

Emin misin Ahmet?

03 Mart 2014

Almancı bir arkadaşım anlattı dün. Geçen sene torununun Hannover’deki okulunda veli toplantısı olmuş. Tüm okulun velilerini spor salonunda toplamışlar. Okul müdürü çıkmış kürsüye ”biliyorsunuz okulumuzun orkestrası için enstrüman almamız gerekiyordu. Bunun için sizlerden yardım da istemiştik. Şu anda içinizde olan bir veli ihtiyacımız olan 20 bin Euro’yu karşıladı. Kendisi adının açıklanmasını istemedi o nedenle sadece alkışlamanızı rica ediyorum” demiş. Tüm salon alkışla inlemiş. Tabi yardımı yapan da alkışladığı için kimin yardım yaptığını yine kimse allayamamış.

Devletin parasıyla özürlü bir kadına elektrikli sandalye alan ve utanmadan kadını üzerine oturtup, eline kurdela tutturup bunu keserek açılış yapan anlayış ancak Türkiye’de yaşayabilir ve bu sebeple Türkiye Türkiye’dir, kendi cebindeki parayı bağışlayıp adını açıklamayan veli Almaya’da yaşayabilir ve bu sebeple Almanya Almanya’dır.

CC yönetiminden rica da bulundum Milletin Kaf-Fed’ten öğrenmek istediği soruyu daha görünür yere koymalarını rica ettim. Onlarda kırmadılar ve sayfanın başına aldılar. Bakalım cevabı ne zaman verecek bizim Ka-Fed.

Cuma günkü sorumun cevabı da; değerli Başbakan’ımız Recep beydi.

28 Şubat 2014

Gene CC Okuyucusu. Şöyle diyor: ”Mülayim ağabey, iyi ki varsınız. Bizim düşünüp de dile getiremediklerimizi siz açık açık söylüyorsunuz. Sizi çok seviyorum. Ve size mutlu bir yaşam diliyorum.

Mülayim ağabey, Hıncal Uluç beyin İstanbul Trafik Müdürü’yle olan diyaloğunu dile getirmiştiniz. Haberiniz olsun adı geçen Trafik Müdürü Hıncal beyi ekmiş ve her şey eski tas eski hamam devam ediyormuş. Hıncal bey fellik fellik müdürü arıyor. Konuyu doğru tahlil etmişsiniz. Teşekkürler.”

Asıl ben teşekkür ederim Gubse kardeşim. Varolunuz… Böyle dikkatli ve gündemi takip eden gençler de olmasa çekilir gibi değil buralar!

”Milleti ayakta tutan en önemli güç toplumsal ahlaktır. Bunun üzerinde spekülasyona girenler var. Bunun üzerinden mağduru oynayanlar var. Kusura bakmasınlar, böyle bir anlayışı kabul etmemiz mümkün değildir.” Sizce bu sözleri söyleyen kimdi? Düşünün bakalım. Cevap yarın!

23. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

27 Şubat 2014

BİLİM ve TEKNOLOJİ Bakanı’nın, ’’Başbakan’ın ses kayıtlarının montaj olduğunu hissediyorum’’ dediği ülke Türkiye’dir.

Değerli Başbakan’ımız ve değerli oğlunun telefon kayıtlarına hakkında;

AKP’liler diyor ki, Başbakan’ın o telefon konuşmasının yapıldığı saatte bir televizyonda canlı yayındaydı. Bunun yalan olduğu hemen ortaya çıktı.
AKP’liler diyor ki, Başbakan’ın kızının o gün İstanbul’da değil, Konya’daydı. Alın size fotografı da gösterelim. Bunun da yalan olduğu hemen ortaya çıktı. Kız Konya’da olmadığı gibi, gösterdikleri fotograf bir yıl öncesine ait çıktı.

AKP’liler diyor ki, Amerika’da bu işlerde uzman olan bir şirket ses kaydını inceledi ve montaj olduğuna dair bir rapor da verdi. Bunun da yalan olduğu hemen ortaya çıktı. Şirket yöneticisi böyle bir inceleme yapmadıklarını açıkladı.

Demek ki neymiş: ’’Elhamdülillah Müslüman’ım’’ diyenden uzak duracaksın!

22. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

26 Şubat 2014

Diyelim ki;

Bir devlet dairesinde memursunuz. Şefiniz size bir belgeyi imzalamanız için 100 Lira rüşvet verdi.

Şefinize Müdürü 1.000 Lira rüşvet verdi aynı belge için.
Müdürünüze Bölge Müdürü 10.000 Lira rüşvet verdi aynı belge için.
Bölge Müdürünüze Genel Müdürü 100.000 Lira rüşvet verdi aynı belge için.
Genel Müdürünüze Müşteşar 1.000.000 Lira rüşvet verdi aynı belge için.
Müsteşarınıza Bakan Yardımcısı 10.000.000 Lira rüşvet verdi aynı belge için.
Bakan Yardımcınıza Bakan 100.000.000 Lira rüşvet verdi aynı belge için.
Bakanınıza Başbakan 1.000.000.000 Lira rüşvet verdi aynı belge için.

…ve soruşturma açıldı size geldiler. Şefinizden 100 Lira rüşvet aldığınızı söyleyebilir misiniz?

Türkiye’de bu sebeple hiçbir zaman hırsızlıkların önü alınamamıştır.

21. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

25 Şubat 2014

Biliyorsunuz bazı yiğit Adige yöneticileri ”anavatana giderim ama hiçbir şey vermiyorlar. Maaş garanti etmiyorlar” gibisinden ”avanta talebinde bulunmuştu. Ne yazkı ki sayıları da az değildi. Sonradan bu alışkanlığa dönüştü evde yemeye ekmeği olmayan, ”dönüm dönüm arazi, ev, çiftlik falan verirlerse anavatana dönerim” demeye başladı. Bunların kim oldukları da internet sitelerinde kayıtlıdır. O zamanlar ”Ulen demek ki, Adigelerin içinden de şeref yoksunu çıkıyormuş” demiştim. Meğer bizimkilerin istekleri ne kadar da masummuş!

Gene de bu şeref yoksunlarından tek isteğim var: Sağda solda Adige olduğunuzu söylemeyin!

20. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

24 Şubat 2014

Yaşadığımız topraklarda işler iyice karıştı. Yalan dolanın bini bin para. Hukuksuzluk desen zaten H’si bile kalmadı. Bizim Adige Abhazların bu hengame içindeki durumları gene de iyi. Adige-Abhaz’dan hırsız olmaz demiyorum. Mutlaka vardır fakat en azından arsızımız yoktur! Birazcık olsun kültürümüzden nasiplenmiş biri bu kadar madrabazlığa bulaşmaz! O kadar!

Sadece şaşırdığım bir konu var. Adigelerin içinde Fetullahçıların olduğu kulağıma geliyor. Benim bildiğim Fetullah Türkçü bir tip, Adigelerin onunla ne işi olur ki! Ayrıca tekin adam görüntüsü de vermiyor, baksanıza 7000 insanı dinlemiş. ”Din adamıyım” diyen biri niye insanların telefonunu dinler ki? Aman Adigeler dikkat!

19. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

23 Şubat 2014

Bu toprakların havasından mıdır suyundan mı bilmem ama entelektüelleştikçe alçakgönüllü ve sade olacaklarına züppeleşiyor insanlar. Mesela Hürriyet baş yazarı Ertuğrul Özkök. Yahu be adam sen entelektüel bir gazeteci misin podyum mankeni mi? Giyim kuşamda bu kadar züppeleşmenin manası nedir?

Bir de davranışında züppeleşenler var. Buna iki örnek vereyim. Biri bizim hemşerimiz Murat Bardakçı diğeri İlber Ortaylı. Adamları dinlerken sanırsın Osmanlı padişahlarının ruhları bunların içine girmiş. Acayip bir küstahlık, acayip bir üst perde davranışı. Murat gene Adige kökenli olduğu için biraz aile terbiyesi almış, İlber tümden züppe. Uğur Dündar’a öyle şeyler söylüyor ki, ulen bu lafları bizim inisiyatifçiler bile söylemez.

Bu kadar züppe olan bir ülkede yaşamak zor mu? Zor!

Okuyucum Meral hanım Kaf-Fed konusunda yazdıklarıma katıldığını belirmiş ve eklemiş; ‘’Mülayim bey, belirttiğiniz gibi Kaf-Fed ancak burada sırtını Türkiye’ye dayayarak Rus düşmanlığı yapar. Türk Dışişleri Bakanı’nın söyledikleri yenilir yutulur şeyler mi? Neden Kaf-Fed Dışşileri Bakanlığı önüne protesto eylemine gitmiyor da bildiri yayınlayarak geçiştiriyor konuyu? Bir Çerkes olarak bunun yanıtını istiyorum ve Kaf-Fed’i Türk Dışişleri Bakanlığı önüne bekliyorum.’’

Meral hanım kardeşim, birincisi sen Çerkes değil ya Adige’sin ya Abhaz. İkincisi Kaf-Fed Dışişleri Bakanlığı’nın önüne protesto eylemine gidebilir mi? Yer mi? Sıkar biraz. Bırakın Türk devletinin kurumu olan Kaf-Fed’i herhangi bir Adige Abhaz grubu gidebilir mi? Hani şu mangalda kül bırakmayan vakıfçı, yurtsever, forumcu, inisiyatifçi falan var ya! Bunların topunu biraraya getirsen 5 para etmedikleri işte böyle durumlarda ortaya çıkıyor maalesef. Ağababaları arkalarında değilse; bunların merdiven altlarına nasıl saklandıklarını biliriz değerli kardeşim.

18. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

22 Şubat 2014

Gene İstanbul’dan bir okuyucumuz İsmail bey: Cahit bey çok iyimser bir oran yazmış size. Türkiye’deki Çerkeslerin yüzde 0.5’i değil binde 0.5’i derneklere gider veya üye olur. Dernekler bu bakımdan sınıfta kalmışlardır. Kaf-Fed Ermeni soykırımı konusunda bir şey diyemez. Boşa beklersiniz. (İsmail bey, arzunuz üzerine Cahit beye sizin e-mail adresinizi yolladık. CC).

Prof. Dr. Mehmet Mutaf… Mehmet beyin önünde saygıyla eğiliyorum. Gaziantep Tıp’da görevli bu arkadaşımız; 41 yaşında olan Asiye Engiz’in, bebekken tamamen yanan yüzünü hastanın kendi dokuları kullanarak ameliyatlarla normal görünümde bir yüze kavuşturmuş. Gazetede fotograflarını gördüm Asiye kardeşimin. Fevkalade…

Bu ülkede bu haberler de olmasa vallahi de billlahi de tillahi de yaşanılmaz.

Binlerce defa teşekkürler Prof. Dr. Mehmet Mutaf…

17. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

21 Şubat 2014

İstanbul’dan okuyucum Cahit bey şöyle demiş: Sayın Hatko, Kaf-Fed ve benzeri kurumların ayakta durabilmesi için Rusya aleyhtarı propaganda yapmaları elzemdir. Çünkü bu kurumların bilimsel, artistik ve ekonomik çapları başka bir şey yapmalarına izin vermez. Dünya politikasının tek harfinden haberi olmayan Kaf-Fed ve benzeri dernek yönetimlerinden çok fazla şey beklemek anca hayal kırıklığına neden olur. Ki, yıllardır bazı dernekler öyle büyük büyük laflar ederlerken kiralarını bile ödeyemez durumdadırlar.

Adige halkının ezici çoğunluğu da bu derneklere zaten gitmemektedir. Yani Adige nüfusunun % 0.5’i derneklere gider ya da üye olur. Çünkü, derneklerin kendilerine katacakları hiçbir şeyin olmadığını bilmektedirler. Durum bu kadar vahimdir yani. Yıllardır ahmakça Rus düşmanlığı yapan Kaf-Fed ve benzeri kurumlar donanımsızlıklık ve yetersizlikleriyle anca Rus Büyükelçiliği önüne gidebilirler. Bu arada Kaf-Fed’in, Ermeni soykırımına ilişkin soruya ne cavap vereceğini merakla beklemekteyim. Saygılarımla.

16. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

20 Şubat 2014

Okuyucum Fatih Çağlar dün yazdığım Maraş ve Çorum olaylarının çok çok geride kaldığını, hiçbir Türk’ün bebek öldüremeyeceğini yazmış ve beni bu konuda eleştirmiş. Kötü talih bu olsa gerek! Bugün Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet’teki köşesinde şunu yazmış:

”Başbakan’ın üniversite rektörleri ile yapacağı toplantıyı protesto etmek isteyen gençlere polis sert bir müdahalede bulunmuştu, hatırlarsınız. Tarih 4 Aralık 2010 idi ve Başbakan ile “paralel yapı”, o günlerde canciğer kuzu sarması durumundaydılar. Polis müdahalesi sırasında 19 yaşındaki E.Ö. isimli bir genç kadın polis tarafından dövüldü. Polisin, “Hamileyim vurmayın” diye çığlık atan E.Ö.’nün özellikle karnını gözeterek vurduğu görgü tanıklarının ifadelerinde de yer alıyor. E.Ö. bu olayın ardından bebeğini düşürdü. Bebek katili o polislerden henüz iz yok. Vicdandan söz eden Başbakan’ın bu olaydan söz ettiğini, “Benim demokratik hakkını kullanıp, izinli gösteriye katılan kardeşimin bebeğini düşürdüler” diye sağa sola salladığını gördünüz, duydunuz mu?”

Söz sizin Fatih Çağlar bey kardeşim!

15. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

19 Şubat 2014

Ahmet Hakan kardeşim; ”Bu toprakların tarihinin hiçbir döneminde…Sünni, Alevi… Türk, Kürt… Laik, dindar… Sol, sağ… Hiçbir fay hattından… “Bebek tekmeleme” diye bir alçaklık çıkmamıştır.” demiş.

Kahramanmaraş ve Çorum olaylarında öldürülen bebekler için ne cevabı var merak ediyorum. Bildiğim kadarıyla bu iki şehir Türkiye Cumhuriyeti’nin toprakları. Yanlışım varsa düzeltin!

14. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

18 Şubat 2014

Bir okuyucum soruyor: Mülayim Abi, herkes ’’AKP iktidarı çok yalancı, düzenbaz, çıkarcı’’ diyor. Ama %50 oy alıyorlar. Nasıl oluyor bu? Cevap çok basit Serpil kardeşim: Türkiye’nin % 50’si yalancı, düzenbaz, çıkarcı da ondan alıyor oyu.

“İnsan utanır yahu!..” Her yerde duyuyorum bu sözü… Ama yok. Bunlar utanmıyorlar. Gözümüzün içine baka baka çalıp çırpan utanmıyor. Hırsızlığı, yolsuzluğu ayyuka çıkan utanmıyor, yalan söyleyen utanmıyor. Yalanı yüzüne vurulduğunda yine utanmıyor. Ayakkabı kutusundan utanmıyor. Evindeki çelik kasalar, para sayma makinelerinden utanmıyor.

TV kanalına gazeteciye şunu koy, şunu kaldır, şunu yaz, şunu yazma diyen utanmıyor. Tamamdır, emredersiniz efendim diyen gazeteci utanmıyor.

Milletin anasına küfür eden utanmıyor. Milyarlara “önemli değil, üç beş kuruş” diyen genç utanmıyor. Çocuğuna dolandırıcılık öğüdü verenler utanmıyor. Rüşvet alan da veren de utanmıyor.

Aday gösterilmediği için partisini terk edip başka bir partiye geçen utanmıyor. Urla’daki villalara ilişkin yalanları yalnız millet değil Google haritaları görüyor: Kabataş’ta “bacımıza saldırdılar” yalanını kameralar görüyor. Yine utanan yok!’’ diyor Cumhuriyet’ten Zeynep Oral. Tarihe not düşsün!

13. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

17 Şubat 2014

Bir Adige (diasporanın bir kısmını katmıyorum) ya da Adige kurumu, bir suç ya da suçsuzluğa ilişkin elinde -farzedelim- bir video kaydı varsa; o videoyu insanlara hemen gösterir ya da savcılığa teslim eder.

Aynı şekilde Alman da…
Aynı şekilde İngiliz de…
Aynı şekilde Rus da…
Aynı şekilde Ermeni de…
Aynı şekilde Yunan da…
Aynı şekilde Bulgar da…
Aynı şekilde Bolivyalı da…
Aynı şekilde Çinli de…
Aynı şekilde Japon da…

Türk?

İşte orada dur! Türk bu videoyu rakibinin poziyonunu gözetleyerek bekletir, zamanı ’’manidar’’ olunca gösterir!

’’Biz, Ermenileri Yahudiler gibi durup dururken kesmeye başlamadık.’’ demiş Ayşe Kulin. Kaf-Fed ağzındaki baklayı bir türlü çıkaramıyor bari yardımcı olayım dedim! Güzel fırsat!

12. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

15 Şubat 2014

Yaşadığımız topraklar hakkın hukukun olmadığı bir coğrafyadır. Bunu ”es” geçip anavatanımız hakkında abuk subuk konuştuklarında kafamın tası atıyor. Emin olun art niyet falan da aramıyorum, o sebeble açıkça yazıyorum; Türkiye’deki bu durumu gaza getirip, anavatan hakkında tek kelime kötü söz söyleyen katıksız dangalaktır.

Gene niye dellendin derseniz, yahu değerli Başbakan’ımızın mübarek oğlu savcı değiştikten sonra ifade vermeye gitmeye teveccüh buyurmuş. Soruyorlar daha önce niye gitmedin diye, el-cevap; önceki savcı taraflıydı!

Ulen savcı taraf olur mu? Olursa o memlekette adaletten kim bahsedebilir! Eh ben de bunları görüp, birkaç dangalağın anavatanımız hakkında konuşmasına kızıyorum. Ben dellenmeyim de Fidel Kastro mu dellensin!

10. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

14 Şubat 2014

Rahmetli anam; oğlum bir adam sana göstere göstere namaz kılıyorsa, bir kadın karaçarşafa giriyorsa (yaşadığı zamanlarda türban yoktu) bunlardan hem sen uzak dur hem aileni uzak tut, derdi. Dinin bizim Adigelere verdiği zararı ne Osmanlı ne Rus vermiştir. Hani bazı baltalar soykırım diyorlar ya asıl soykırımı din yapmıştır. İnanmıyorsanız tarihi rotamıza bakın; Adigeler ne zaman İslam’ı seçmişler işte o zaman bitmişler. Bazı hemşerilerim hemen hoplamasın. İslam’ı seçip de adam olmuş bir tane ülke, bir tane millet var mı dünya dediğimiz coğrafyada? Bırakın adam olmayı, nerede cehalet var, nerede kan var, nerede namussuzluk var bir bakın!

Bunları neden yazıyorum! Dini bütün türbanlı bir bacımız ”türbanlıyım diye bana saldırdılar, üstüme idrarlarını yaptılar” diye ortalığı ayağa kaldırmıştı. Bugün bu kadının yalan söylediği ortaya çıktı. Anam geldi aklıma. Yahu insanda biraz ar, namus olur! Hadi yalan söylüyorsun bunu niye türbanına bağlıyorsun? Benim hehşerilerime tavsiyem uzak durun bu insanlardan! İdrarı bilmem ama bunların şerri üstünüzü felaket kirletir! Biz 160 yıldır temizleyemiyoruz işte, gerisini siz hesap edin!

9. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

13 Şubat 2014

Hani şu Türklüğüyle göğsünü gere gere övünen Wubıh abimiz Hıncal Uluç var ya, yine döktürmüş. Takip edenler bilir; abimiz Milli İstibarat’ın trafik şube polisidir, bakmayın siz gazeteciyim demesine. Bugün (dün) yine bir kaç plakayı İstanbul Trafik Müdürü’ne şikayet ettikten sonra, müdürün ”Araba üstüne takılan mavi flaşörleri yasaklattım Hıncal Bey, bundan sonra kimse kullanamayacak” demesine pek keyiflenmiş, kasım kasım kasılarak; ”Teşekkür ettim. Yeni Müdürle en kısa zamanda buluşup sohbet etmek üzere de sözleştik.” demiş.

Yahu Hıncal abi, yılların gazetecisiyim diye hava atıyorsun amma şunu düşünemiyorsun; İstanbul Trafik Müdürü eğer yasa dışı bir trafik olayını senin uyarınla farkına varıyor ve de senin uyarınla engelliyorsa, o anlayıştan hayır gelir mi? Bu kadar mı kocadın! Ne iş?

8. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

12 Şubat 2014

Amasya’da Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din öğretmeni olan Abdussamet Arslan’ın derste “Bir Sünni, Alevi ile evlenirse yüz kırk kırbaç cezası ile cezalandırılır, çocuk yaparsa ölür” demiş ve eklemiş: ”Kurtuluş Savaşı’na yardım eden bayanların başı kapalı olduğu için biz bu savaşı kazandık, bugün olsa kazanamayız.” Adamın adında meymenet yok. Adı Abdussamet olandan nasıl bir mantık çıkar ki? Vaaaahhh zavallı Türkiye’m! Bu hallere de düştün ya!

7. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

11 Şubat 2014

FLAŞ… FLAŞ… FLAŞ… Bir şeyi 40 defa söylersen olur, derler ya. Aha da oldu. Başbakan Erdoğan’ın Kaf-Fed Başkanı’nı aradığı dinlemelere takılmış. Bazı dostlarım tapeleri bana da yolladılar. Bu tam bir SKANDAL! Tapeler şöyle:

Tayyip Erdoğan: Olmuyor Yaşar! ”Ne demek Başbakan Çerkeslerin sesine kulak vermiyor.” daha ne verecem kardeşim. Yediğiniz önünüzde yemediğiniz arkanızda.
Yaşar Kaplankaya: Kem küm!
Tayyip Erdoğan: Ne oldu? Sesin içine mi kaçtı Yaşar! Bak kardeşim ben Ruslara benzemem kodum mu iki seksen uzatırım! Biz seni o federasyonun başına niye oturttuk? Senin görevin Rus Büyükelçiliği önü nöbeti.
Yaşar Kaplankaya: Emriniz olur efendim!
Tayyip Erdoğan: Gençleri Ruslara düşman edip, kışkırtacaksın ki, sana verdiklerimizi hak etmiş olasın.
Yaşar Kaplankaya: Zaten yapmıyor muyum haşmetbap?
Tayyip Erdoğan: Tamam yapıyorsun da arada bize ne çakmaya kalkıyorsun denyo. Sen beni Putin mi sandın? Alırım dalağını!
Yaşar Kaplankaya: Hebele hebele…
Tayyip Erdoğan: Size biz ne kadar hak verirsek ona kanaat getireceksiniz. Öyle Kürtlere özenip abuk subuk taleplerde bulunma! Orada mısın eyyyyy?
Yaşar Kaplankaya: Haniki haniki haniki…
Tayyip Erdoğan: Senin görevin, bilim, sanat, spor alanında gelişmek isteyen gençleri toplayıp; ”N’apcanız lan bilimi, sanatı, sporu?! Başımıza adam mı olacaksınız? Alın elinize pankartı, neyinize yetmiyor Elçilik önü!” demek! Kıro!
Yaşar Kaplankaya: Zelili, zelili, zelili, zelili…
Tayyip Erdoğan: Hah şöyle adam ol! Almayayım ayamın altına!
Yaşar Kaplankaya: Miniti miniti minitii…
Tayyip Erdoğan: Ulen Yaşar ben YEDİC Hüsnü! Telefon şakası yaptım ülen sana!
Yaşar Kaplankaya: Zimiti hebülelilüp tiritripti hülülü hülülü… Fıırrt…
YEDİC Hüsnü: Şaka yaptım oğlum ne ağlıyon? Yaşar… Yaşar… Orada mısın? Tüh gitti dağ gibi oğlan…

Son bilgilere göre Kaplankaya’nın sağlığı yerinde… Rus Büyükelçiliği ününde nöbet tutmaya başlamış. YEDİC Hüsnü, şaka yaptığını, Tayyip Erdoğan’ın sesini taklit ettiğini Kaplankaya’ya anlatmaya çalıştığı haberleri geliyor.

6. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

10 Şubat 2014

Amerika’yla Rusya ezelden düşman birbirine. Bizim Kaf-Fed’in hamisi Türkiye de cihan düşmanı Rusya’nın. Amerika’yla Türkiye ne yaptılar Soçi hakkında? Aslanlar gibi sporcu yetiştirdiler, yarıştırdılar, yarıştırıyolar. Dünya basını Amerikalı sporcuların başarılarını televizyonlardan, internetlerden ve yazılı basından milyarlarca insana duyuruyor. Tabii Amerikalı da gururlanıyor.

Bizim zontaralar da durum ne? Gittiler olimpiyat meşalesini söndürmek için üflediler. Kafaları ve öngörüleri bu kadar! Kafa olsa söndürmesi imkansız olan ateşe üfler mi? Bu üfler! Daha önce de Kefken kıyılarından anavatana ok attıydılar! Yani paçalarından pespayelik, zavallılık akıyor.

İşte çapsız, ilkesiz, onun bunun maşası olursanız böyle maymuna çevirirler adamı. Türkiye’de iyi kötü bir itibarımız vardı, bu kepazeler yüzünden o da gitti.

5. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

07 Şubat 2014

Yağmur yağsın diye 4 deve kesen bir ülkede olimpiyat meşalesini üfürerek söndürmeye çalışan anlayış alkışlanır. Cehalet baka baka birbirine geçer.

Amma, sen o ateşi üflerken elalemin Kazak’ı olimpiyatlara sahip çıktı. Dünya o toprakların bizim değil de Kazakların olduğunu sanıyor. Kaf-Fed’in kınası hazır birazdan Kargo’ya vereceğim.

2. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

06 Şubat 2014

Okuyucu mektuplarına devam.

”Mülayim abi, öncelikle saygılar. Abi biliyorsunuz Türkiye Rusya’nın da içinde bulunduğu Şangay Birliği’ne girmek için baya bir çaba gösteriyor. Olmaz da hani olur da Şangay Beşlisi’ne girersek Kaf-Fed ne yapacak, bir şeyler diyebilir misiniz bu konuda? Saygılar.”

Değerli okuyucum, olmaz da eğer olur da Türkiye Şangay Beşlisi’ne girerse Kaf-Fed bu sefer Porto Riko Elçiliği önüne gider. Bundan zerre kadar şüphen olmasın.

1. Gün:
Millet Kaf-Fed’ten cevap bekliyor: Türkiye, Ermenilere soykırım yaptı mı?

05 Şubat 2014

Okuyuculardan bana yazmaya yer kalmıyor. Ama velinimettir. Buyrun bir okuyucu daha.

”Sayın Mülayim, sor bakalım Kaf-Fed’e, soykırım soykırım diye büyükelçilik önlerinde sürtüyorlar. Ermeni soykırımı yapan Türkiye için de sesleri çıkacak mı? Usta Kaf-Fed ne diyor bu hususta?”

Valla bizim milletten korkulur. Hadi Kaf-Fed çık bakalım işin içinden. Türkler soykırım yapmadılar desen ağzından püskürttüğün tükürük bıyığına çarpacak, yaptılar desen tükürük sakalına gelecek.

Şimdi anladınız mı Kaf-Fed bu yönetimiyle neden tam bir çadır tiyatrosu? Çünkü çapsız, cahil ne kadar adam varsa toplandılar elçilik önünde yatıp kalkıyorlar. Mıllet de bunların ağzının payını böyle veriyor.

Evet Kaf-Fed’e buradan çağrıda bulunuyorum ve her gün de bulunacağım. Türkler Ermenilere soykırım yaptı mı? Ver bakalım cevabını millete de görelim boyunun ölçüsünü!

Değerli Başbakanımız ne demiş bugün (dün); Şuna ‘istifa et’, buna ‘istifa et’ diyenler, çok uzaklarda kalmasınlar, siyasetin yeri Türkiye. Gelsinler siyaseti Türkiye’de yapsınlar. Kaf-Fed’e duyurulur. Siyaset yapacaksanız anavatana! Hadi bakim öyle uzaktan uzaktan kışkırtmacılıkla olmaz bu işler!

04 Şubat 2014

Okuyucum demiş ki; KAF-FED TERSİNE TARİH YAZDI!

Devam etmiş…

Binlerce yıl önce, Sosrıkua, ateşi maşaleyle Nartlara getirdi. Binlerce yıl sonra, Nartların Türkleşmiş torunlarından Kaf-Fed de yanan meşaleyi söndürdü. Varın siz anlayın artık diasporanın ne halt olduğunu, Kaf-Fed’in kimin uşaklığını yaptığını!

Ben de okuyucumuza ekleme yapayım: Çerkeska giyip, kalpak takmakla Adige olunmuyormuş demek ki! Adamın içine bakmak lazım adam mı diye!

01 Şubat 2014

Legal-illegal dinlemeler gırla gidiyor yurdumda. Başbakanı dinlemişler, kızını, oğlunu dinlemişler, Cumhurbaşkanını dinlemişler, bakanları bakmayanları dinlemişler, Fetullah’ı dinlemişler, bizim mahallenin bakkalını bile dinlemişler. Dinlemekle kalmayıp, bunları kaydedip, zamanı gelince haydaaa piyasaya. Insan ister istemez ürküyor.

Kaf-Fed’in bu kadar saçmalamasının altında dinleme kayıtları mı yatıyor diye söylenirken arkadaşım lafa girdi; ”Ya bırak allasen Kaf-Fed’i dinlemelerine ne gerek var, zaten istediklerini ikiletmiyor ki. Baksana o kadar derneğin bir araya gelip de insanlık yararına bir şey yaptıklarını gördünüz mü? Niye kapı kapı dolaşıyorlar zannediyorsun, bağlılıklarını sunuyorlar.” Telefonları dinlemeye alan kurumun en rahat oldugu karşı kurum Kaf-Fed dersek yanlış olmaz. Boşuna mı elçilik önü nöbetini devraldılar sanıyorsunuz!

30 Ocak 2014

Başbakanımızın “ucube” diyerek yıktırdığı Kars’taki İnsanlık Anıtı Heykeli ile ilgili olarak, heykeltıraş Mehmet Aksoy’un, Başbakan’a karşı açtığı tazminat davası ileri bir tarihe atılmış. Sebep: Mahkeme “ucube” kelimesinin anlamını Türk Dil Kurumu’na sormuş, TDK’dan yanıt gelmediği için de duruşmayı ileri bir tarihe ertelemiş. Yuh diyorum. Ulen kitapçıdan bir TDK sözlük almak aklınıza gelmedi mi? Hadi mahkeme olarak üşendiniz kitapçıya kadar gitmeye, önünüzdeki bilgisayardan TDK sitesine giripte de mi bakamadınız? Yuh!

Bu ülkede davalar maalesef yıllar sürer. Hak hukuk ayaklar altındadır ve Türk halkı adaletini kendi sağlar. O sebeple de abartısız herkesin belinde bir silah vardır. Tüm bunların ışığında bizim bazı ahmak hemşerilerimiz hala o kopasıca dillerini anavatana uzatırlar. Yahu biraz izan sahibi olun be!

Kaf-Fed’e not: Yakında hükümet kapınızı çalabilir. Korkmayın size madalya takmak için. Bugün ki Hürriyet gazetesinde ”Ukrayna parçalanırsa, Türkiye’nin Kırım hakkı doğar” diye haber var. Sayenizde uzak değil anavatanımızda da karışıklık çıkarsa Türkiye’de kahraman ilan edilirsiniz. Ne de olsa Kafkas Türk’ü olduğunuz için size madalya takarlar. Ardından da ”Adige Cumhuriyetleri parçalanırsa, Türkiye’nin Adigey hakkı doğar” diye manşet atarlar. Siz uyuyun! Soçi ve soykırım zokasını yutmaya devam edin! Yatacak yeriniz yok, yatacak!

29 Ocak 2014

Hıncal Uluç’la Kaf-Fed arasındaki fark nedir?

Hıncal Uluç açık açık Türk olduğunu fakat Wubıh kökenden geldiğini söyler.

Kaf-Fed açık açık Adige olduğunu fakat Türk’ten daha Türk olduğunu söylemez!

28 Ocak 2014

Demokrasiyi sindirmiş toplumlarda üniformalar (polis, asker, koruyucu, güvenlik vb.) o kişinin güvenlik görevlisi olduğunu belirtmek gayesiyle giydirilir. Demokrasiyi sindirememiş toplumlarda ise üniformalar zalimlik aracı olarak kullanılır. Adam üniforma yokken bizim Kaf-Fed’in Türkiye’deki konumu gibi mülayimdir. Yani vur ensesine elinden ekmeğini al. Fakat üniformayı giymeye görsün işte kimse tutamaz artık onu. Ezilmişliğinin, sinikliğinin, işe yaramazlığının, cahilliğinin tüm hıncını eline geçirdiği suçlu, suçsuz kim varsa ondan çıkarır. Öyle gözü döner ki, kadın, çocuk, hamile, yaşlı kadın demez basar tekmeyi, indirir kafasına jopu. Gelişmemiş toplumların yüzkarasıdır üniforma! Bu bağlamda Kaf-Fed’te Türkiye Adige diasporasının yüzkarasıdır. Siz göremezsiniz ama onların da ceketlerinin altında Türkiye üniforması var!

27 Ocak 2014

Okuyucu soruyor bana, ”Mülayim bey, Başbakan’dan bahsederken çok dikkatlisiniz, Fetullah’a çok mu karşınız da böyle yazıyorsunuz? Açıklayayım. Prensip olarak onlarla işim olmaz. Hem Tayyip hem Fetullah, ülkenin başına bu güne kadar gelmiş en büyük felakettir. O sebeple ikisine de aynı mesafedeyim.

Ammmaaaa!

İşte bir ”ama”sı var. Yani 40 satır mı 40 katır mı hikayesi var ya! O misal ben Erdoğan’ı seçerim. Çünkü legal adamdır Başbakan ve bir suçu oluğunda kanunlar karşısında bunun hesabını verir. Fetullah? İşte o öyle değil. Adam dünyanın en karanlık örgütünün başı. Yaptığı hiçbir şeyi legal yapmıyor (siyasi bakımdan diyorum). Onun için taraf olmam lazımsa Erdoğan derim!

25 Ocak 2014

Değerli Başbakan’ımız bugün dedi ki CHP’ye; ”Sarıgül’ün yolsuzluklarını açıklamanız için size 2 gün süre açıkladınız açıkladınız…” Yok; vallahi, billahi, tillahi bu ülke bitti artık. Yahu bir suç varsa ne beklersin? Suç tehdit aracı olarak kullanılır mı?

24 Ocak 2014

Meşhur fıkradır. Bilmeyenleriniz için kısaca tekrarlayayım: Adam hırsız. Bankaya girmiş eller yukarı sökülün paraları demiş. Bu arada polis ekibi de oradan geçiyormuş, görmüşler dalmışlar içeri, yakalamışlar hırsızı.
Mahkeme zamanı gelmiş, tüm banka personeli, müşteriler, polisler şahit olarak bekliyorlar, hakim hırsıza dönmüş avukat hakkını kullanacak mısın demiş. Hırsız da evet demiş. Hakim yahu onlarca insanın gözü önünde soygun yapmaya kalktın, polise suçüstü yakalndın avukat ne desin sana? Hırsız pişkin pişkin sırıtmış: Ben de onu merak ediyorum ya!

AKP’nin soygun düzeni ortaya çıkınca yeminle aklıma Engin Ardıç geldi. Hani şu kaleminden kaka damlayan amansız her iktidarın adamı. Ulen, dedim herhalde artık nedamet getirmiştir. Merak ettiniz değil mi ne dediğini? Ben yazayım.

Engin Ardıç: Şiştiniz mi düdük makarnaları?

Pişkini Engin Ardıç olan ülkenin adı Türkiye’dir.

23 Ocak 2014

Gazeteler MÜJDE… MÜJDE… MÜJDE… diye büyük haberler yapıp -mesela- Estonya’ya vize kalktı yazıyorlar. 50 yıldır Avrupa’ya el açılıyor ”Vize Kalksın” diye. Siz bir şey anlıyor musunuz bundan? Bir toplum vize kalktı diye neden sevinir?

22 Ocak 2014

İki okuyucu e-maili daha aynen aktarıyorum:

”Mülayim bey, Kaf-Fed konusunda benim de bir tuzum olsun. Kaf-Fed adı üzerinde ”Kafkas’ federasyonudur. Yani ”siz Kafkasyalılar öpöz Türksünüz politikası”nın adıdır Kafkas. Tabii olarak olaylara, Türk politik bakışıyla bakmak mecburiyetindirler. Yoksa ciddi biçimde başları derde girer.

Bakınız, Hrant Dink tam Kaf-Fed politikalarının benzerlerini söylüyordu. Biraz kafasını çıkardı, anında yok ettiler. Yok etmekle kalmadılar, bunca yıl geçti hala arkasından (hemşerilerimizin de yoğun yaşadığı Yalova’a Akşam gazetesi bölge temsilcisi) bir adam çıkıyor ve aynen şunu söylüyor. ”Tam bundan 7 yıl önce bir o….. ç…… geberdi. Siz Hrant olun biz Samast oluruz. Adam gibi Ermeni’ye lafımız yok. Ama adamlar bu vatana laf eden piçe sahip çıkıyorlar…”
Şimdi bunları bilen ve duyan Kaf-Fed ne yapacaktı sizce? Tabii olarak Türk politikaları yapacak. Yani Çerkes’e Türk politikası. Yoksa Rusya’ya efelenmede ne var? Siz de yapabilirsiniz. Türkiye’de yaşadığınız sürece sırtınız okşanır. Türkiye’de Kaf-Fed’in sırtını okşuyor. Demek istediğim Kaf-Fed Yalova temsilcisinin dediği gibi adam gibi Ermeni, pardon Kafkas olmak mecburiyetinde. Onun için Kaf-Fed’den demokrasi, insan hakları, kültürel haklar türü çıkışlar beklemek lüzumsuzluktur. Onlar anca Soçi, Sürgün, Soykırım üçgeninde dönmek mecburiyetindedirler. Çünkü Türkiye’nin onlardan istediği bu. Anlayın artık bunu! Saygılar.”

Diğer okuyucu:

”Bir-Kaf, Kaf-Fed’e göre daha dürüst bir örgütlenme bence. Çünkü; Çeçen’i de, Karaçay’ı da, Abhaz’ı da, Oseti’de aynı kaba koyup çorba haline getiriyorlar ve onların üzerinden siyaset yapıyorlar. Yani aleni olarak Türkçüyüz diyorlar. Kaf-Fed’in farkı bunu gizli kapaklı yapması. Bizi enayi yerine koyuyorlar.”

20 Ocak 2014

Okuyucu e-maili yorum yapmadan aynen aktarıyorum:

”Sayın Mülayim ağabey, Kaf-Fed hakkında az bile yazıyorsunuz. Aynı zamanda diaspora için de az yazıyorsunuz. Müsadenizle ben de düşüncemi söyleyeyim. Dünyanın en pısırık ve korkak milleti Çerkeslerdir. Bu korkaklıkları nedeniyle anavatanlarında kaçmış Osmanlı’ya biat etmişlerdir. Şimdiki kuşak bundan utandığı için soykırıma uğradık palavrasına başvuruyor. Akıl var mantık var ağabey. Yıllarca ”göç” dedin sonra ”sürgün” dedin şimdi ne oldu da ”soykırım” oldu? Soykırıma uğradıysan şimdi ne demeye dönmüyorsun vatanına? Bunların tümü yalancı, resmen yalan söylüyorlar. Sizin de belirttiğiniz gibi hem tembeller hem güçlünün yanında kahraman, güçlünün karşısında zavallı adamlardır.

Mesela, Türk adıyla Türk soyadıyla yaşar, tek kelime Çerkesce bilmez fakat şikayetçi olmaz biat eder. Kürtler itiraz etmese bunlar Çerkesce ders talebinde de bulunamazlardı. Yani savaş kaçkınları olmaktan utanıyorlar ağabey! Utandıkları için de anavatana ve Rusya’ya saldırıyorlar ki gerçekleri saklayabilsinler.

Dikkatinizi çekmiştir. Zaten bir yazınızda da bahsetmiştiniz. Bunlara dikkat edin kim Çerkeslere gerçek haklarını vermişse ona düşmandırlar. Mesela Türkiye, Ürdün ve Suriye’deki Çerkeslere bakın bir de İsrail’dekilere. Aralarında hak, hukuk, insanlık bakımından dağlar kadar fark vardır. Ama gelin görün ki İsrail’i karalayan da bu zavallı korkaklardır. Bir haberde adamın biri utanmadan aynen şunu yazmış ağabey; ”İsrail’de doğdu büyüdü İsrail milli takımında oynuyor ama Yahudi değil. (Çerkes futbolcu için) Bunlar bu kadar aşağılık yaratıklardır ağabey. Ürdün Kralı’nın soytarılığını yaparlar, Türk hükümetinin gönüllü hizmetçileridir, aynı şekilde Suriye’nin. Fakat İsrail mevzubahis olunca ”Tu kaka”. Sen az bile diyorsun. Bunlardan ne köy olur ne kasaba… Senin gibi düşünen çok insan olduğunu bil ağabey sadece dile getiren sensin. Sağlıcakla kal.”

19 Ocak 2014

Futbolla aram iyi değildir. İlgi alanımın dışındadır. Hangi takımı tutuyorsun sorusuna klasik olarak ”BJK’yı Adige Abhazlar kurdu o sebeble Kara Kartal’ım” derim o kadar. Kısacası futbol benim için kitleleri uyuşturan bir spor. Amma küçümsenemeyecek fazlalıkta bir kitle de bu top peşinde koşanları seyrediyor. Tabi bizim Adigeler de. Lafı uzattım da nereden gireceğimi bilemedim. Hani şu 7 milyonluk anlı şanlı Türkiye diasporası var ya! Hah işte o diaspora Rusya liginde oynayan tek takımımızın, Nalçik’in (CC Notu: Spartak Nalçik) iflas bayrağını çekip, kapısına kilit vurmasına engel olamadı. Yurtsever aslanlar ve bizim şanlı Kaf-Fed’den bir ses var mı? ”Tık” yok! Kaf-Fed hala olimpiyatları nasıl protesto edeceğinin hesabında, yani hala Türkiye çıkarına güdümlü yönetime devam. Nalçik takımı kapanmış umurunda mı? Yani, bunlara çalış demeyeceksin. Bol bol konuş ve miting yap diyeceksin. Ha düğünü de unutmayalım!

18 Ocak 2014

Yaşadığımız coğrafyada trafik ışıkları kırmızı sarı ve yeşil olduğu için PKK renkleri diye yeşil renkleri maviye çevirdiler doğuda, geçmişte. Yani geçmek için maviyi bekledi benim gariban halkım. Aradan baya bir zaman geçti. Günümüzde Çorum Ziraat Odası önümüzdeki günlerde ülke genelinde yaşanan kuraklığa çare için geniş katılımlı bir yağmur duası düzenleyecek. Yakışır!

16 Ocak 2014

Fatih Altaylı’yı bilmeyeniz yoktur. Son yılların en enteresan gazetecilerinden biridir. Son yazısında AKP’lilere öyle şeyler yazmış ki, buraya yazsam CC yönetimi beni kapıya koyar. Velasılı kelam Fatih Altaylı, Türk toplumunun gazeteye yansımış şeklidir. Yazık!

15 Ocak 2014

AKP’lisi Fetullah’ı İsrail ajanı olmakla suçlar, Fetullah’ı AKP’yi İsrail’in piyonu olarak lanse eder. Ulen ne İsrailmiş be. Yaptıkları pislikleri, birbirlerini İsrail’e yamayarak kurtuluyorlar. İşin enteresanı millet de uyanmıyor.

14 Ocak 2014

Dünyada cesurluğuyla bu kadar övünen ancak bu kadar korkak bir millet var mıdır acaba? Alın size haber başlıkları: ”Korkutan Gelişme”, ”Korkutan Yağmurlar”, ”Korkutan Kaza”, ”Korkutan Ekonomi”, ”Korkutan Trafik”, ”Korkutan Tahmin”, ”Korkutan Konuşma”, ”Korkutan İhanet”, ”Korkutan Enflasyon”… Daha yüzlercesini yazabilirim. Siz de yüzlercesini ekleyebilirsiniz. Türk halkının korkutan psikolojisine uzmanlar bir çare aramalılar!

Bir de ”düğme” var. Her olumsuz gelişmede birirleri bu meşhur düğmeye basar. Kimdir bunlar ve bu düğme nerededir kimse bilmez. Ama basarlar işte. Yahu gerçekten antika bir ülkede yaşıyoruz vesselam!

13 Ocak 2014

Başta ailem olmak üzere eş-dost ve okuyucudan Kaf-Fed’e aşırı yüklendiğim konusunda eleştiri alıyorum. Bazıları ”Ne yani Kaf-Fed’i bırakıp, Bir-Kafcı mı olalım” diyor. Yok o kadar da değil. Birleşik Kafkasyacı ve türevlerini zaten adam yerine koymuyorum. Onlar, Türkiye çıkarlarına uygun görevlerini yerine getirip, tarihin çöplüğüne gideli yıllar oluyor. Geçin onları. Kaf-Fed’e bu kadar takmamın sebebi zaten bu. Kaf-Fed hızla Birleşikçi oluyor. Ben de buradaki elle tutulur tek kurumumuz olduğu için onları topa tutuyorum. Ki, akıllarını başlarına devşirsinler. Yoksa 3-5 sene sonra Birleşikçilerden beter durumda olacaklar.

Niye mi? Cevabı çok basit. Kaf-Fed; demokrasi ve insan hakları konusunda dünyanın en kötü ülkesinde yaşayıp bu konuda tek kelime laf etmezken, hiçbir sorumluluğu olmadığı bir ülkeye ağzına geleni söylüyor.

Eğer Kaf-Fed Türkiye’de yaşanan bu insanlık ve kültür kıyımları konusunda yiğitçe tavır koysaydı, ”adamlar Türkiye’ye bile aslanlar gibi demokrat tavır koyuyorlar, tabiki Rusya’ya da tavır koyacaklar” derdi insanlar… Fakat burada kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırıp, dışarıya kuyruğunu dik tutmaya kalkıyor. Yemezler! (Ayrıca zamanı gelince asıl Adigeleri yokedeninin Rusya mı Türkiye mi olduğunu da konuşuruz. Artık masallara karnımız tok.)

Kaf-Fed ağırbaşlı olmak mecburiyetinde. Çemişgezek Kamyoncular Derneği gibi aklına estiği gibi bildiri yayınlayamaz. Yayınlarsa ben de onları böyle afişe ederim, kimse kusura bakmasın! Yaşadığımız ülkedeki tek kurumumuz olan Kaf-Fed’i 3-5 kifayetsize oyuncak edecek değiliz… O kadar!

11 Ocak 2014

Hepinizin bir akrabası veya arkadaşı kansere yakalanmıştır. Çok felaket bir dönemdir hasta ve yakını için. Çaresizlik içinde ne yapacaklarını şaşırır insanlar. İşte bu durumdaki kanser hastası yakınlarını sahte ilaçlarla dolandırdıklarını bildiriyor Türk Eczacılar Birliği. İnsanın kanı donuyor. Bu sahte ilaç işi yapan herkese ağız dolusu bir eşşşşoooğğğğlu eşşşeeeekkkler diyorum, başka da bir şey demiyorum.

Kız ve erkek öğrencilerin bir arada eğitim yapmaları fevkalade sakıncalıdır, diyen TMMB Meclis Başkanvekili Sadık Yakut gazeteciyi ebesini öpmekle tehdit etti. Şimdi anladınız mı Kaf-Fed niye Türkiye’de tavşan, Rusya’da aslan. Çünkü gık derse ebesinin öpüleceğini biliyor.

10 Ocak 2014

Dincilerin klasik lafıdır; ”Müslümanlık bu değil” derler. Ben 60 yıllık yaşımda bunların gerçek Müslümanlığının ne olduğunu bir türlü göremedim. Adamlar masum insanların boğazını keser, yahu bu ne rezalet dersin. Cevap hazır: Müslümanlık bu değil. Adamlar 9 yaşındaki çocukla evlenir. Yahu bu ne ahlaksızlıktır dersin. Cevap hazır: Müslümanlık bu değil. Adamlar rüşvetin, hırsızlığın, soysuzluğun kralını yaparlar, yahu mübarek bu nedir dersin. Cevap hazır: Müslümanlık bu değil. Ne acayip bir inanıştır bu Müslümanlık. Yolsuzluğun, rüşvetin, ahlaksızlığın, haysiyetsizliğin, hukuksuzluğun, vahşiliğin kısaca insanlık dışı herşeyin altından Müslümanlık çıkıyor. Ama Müslümanlık bu değil. Tüm bu rezaletleri biz yapıyoruz sanki.

Çeçen katilleri hatırlayın. Hani bizim Adigeler peşlerine takılıp ‘’özgürlük savaşçıları’’ diyorlardı. (Gerçi hala bunları kahraman gören dangalaklar yok zannetmeyin.) Osetya’da yüzlerce çocuğu katlettiler ya, işte o Çeçen katiller Suriye’de yolunu kestikleri gariban kamyon şoförlerini Alevi oldukları için kameralar önünde takır takır öldürdüler. Soruyorsun, mübarek bu ne? El Cevap: Müslümanlık bu değil. Bire namussuz, Müslümanlık bu değilse ne demeye bu adamlara özgürlük savaşçısı dersin?

Şimdi bunlar nerden aklına geldi derseniz. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamında tutuklanan işadamı Rıza Sarraf ile aynı operasyon nedeniyle oğlu Kaan Çağlayan tutuklandığı için Ekonomi Bakanlığı’ndan istifa eden Zafer Çağlayan’ın 22 Mart 2013’te Sarraf’ın özel uçağıyla umre için İstanbul’dan Cidde’ye gittiği ortaya çıkmış. İşte tepedeki Müslüman koluna 700 Dolarlık saati takıp hırsız, uğursuzun uçağıyla umreye gitmiş.

Soruyorsun, mübarek bu ne? El Cevap: Müslümanlık bu değil!

09 Ocak 2014

Gazeteci Ahmet Hakan ”Türkiye’de her şey olursun ama rezil olmazsın” demiş. Yahu diyorum bizimkiler bunu bildiklerinden mi sus pus oturuyorlar yerlerinde! Tövbe! Oturmuyorlar o düğün senin bu düğün benim dolaşıyorlar!

07 Ocak 2014

Türkiye Cumhuriyeti’nin en üst yöneticisi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Fetullah’a elçi yolluyor. Fetullah kim? Bir softa! Dini, çıkarları için kullananlardan yani. Hangi kafayla ona elçi yolladı Türkiye’nin ve Türk ordusunun başkumandanı Gül, anlamak mümkün değil. Artık ipin ucu iyice kaçtı. Tahminimden öte gelişmelere gebe ülke. Ve de Türkiye diasporası bavullarını toplamaya başlasın. O aşağıladıkları anavatana her an muhtaç olabilirler. Söylemedi demeyin!

06 Ocak 2014

Konumuz yine Kaf-Fed! Bu örgütün siyasi içerikli tutmuna baktığınızda sanırsınız Adigey Cumhuriyeti’ndeki bir STK’nın Türkiye şubesi gibi. Yani? Yanisi, Adigey’de ne idüğü belirsiz kişiler için son derece ”diplomatik” bildiri yayınlayarak Rusya’ya meydan okuyan Kaf-Fed, Türkiye’de kıyamet kopuyor tık yok. Sanki burada yaşamıyorlar, misafir olarak gelmişler, şöyle bir haluj yiyip geri anavatana dönecekler!

Eyyyyyy Kaf-Fed! Millet tarafından seçilmiş ve -iktidarın deyimiyle- kumpas kurulmuş milletvekillerinin tümü hapisten çıktı. Bir tek MHP milletvekili olan arkadaş içerde kaldı. Neredesin benim demokrat mangalda kül bırakmayan Kaf-Fed’im. Rusya’ya tuttuğun kafayı neden şu Türkiye’ye tutamıyorsun? Yoksa hak, hukuk, adalet senin için Rusya’da başka Türkiye’de başka mı? Şehir şehir turluyorsun, derneklere anlatıyor musun neden Ruslara aslan Türklere kedi olduğunu! Yatacak yerin yok, yatacak! Türkiye diasporasında yaşayan Adige ve Abhazları dezenforme ettiğiniz müddetçe ensenizde boza pişireceğim haberiniz olsun. ”Ben Kaf-Fed’im kafama göre takılırım” gibi davranmaktan vazgeç.

Hapis milletvekiline dönersek; bu MHP’li arkadaş derhal çıkarılmalı. Diğer milletvekilleri nasıl çıkarıldıysa. Fakat şunu da söyleyeyim cinim kadar sevmem bu adamı! Bana göre Türk ordusunun yüzkaralarından biridir. Amerika’nın teslim ettiği Apo’yu kendi yakalamış gibi uçakta ”çaaakk” yapan artislerin başı bu. Fakat adelet terazisi onu da doğru tartmalı.

04 Ocak 2014

Bir İtalyan gladiosunu çökerten Savcı Antonio Di Pietro’ya; bir de Türk gladyosunu çökerten Savcı Zekeriya Öz’e bakın. Şimdi şapkanızı önünüze koyup düşünün. İtalya neden İtalya, Türkiye neden Türkiye?