AVRUPA-ATLANTİK DÜNYASI GÜNEY KAFKASYA POLİTİKASINI YENİLİYOR

Hasan Kanbolat

8 Ağustos’ta başlayan Güney Osetya Savaşı’nda ve sonrasında Güney Kafkasya’da politika üreten ve ürettiği politikayı uygulayan tek devlet Rusya Federasyonu olmuştur. Böylece, 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası Moskova, Yakın Çevre olarak adlandırdığı eski Sovyetler Birliği topraklarında ilk defa aktif politikaya yönelmiştir. Aslında, son iki yüz yıldır Kafkasya’ya egemen olan güç sadece Ruslardır (Çarlık Rusya’sı ve Sovyetler Birliği). Kafkasya da sınırları ve siyasi, kültürel ve eğitim altyapısını belirleyen de Ruslar olmuştur.

Rusların Kafkasya’yı iyi tanımalarına karşın, ABD ve AB, Kafkasya’ya oldukça yabancı iki büyük dünya gücüdür.

Ancak, Avrupa-Atlantik dünyası Kafkasya’yı tanımamasına rağmen, 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından itibaren eski Doğu Bloku’nda olduğu gibi Kafkasya’da da Moskova’nın aleyhine genişlemiştir.

Son 17 yılda Güney Kafkasya ülkeleri AB ve NATO ile yakın ilişkilere girmişlerdir. Avrupa Konseyi’ne üye olmuşlardır. Bölge ülkeleri AB Komşuluk Politikasına dahil edilmişlerdir. Çarlık Rusya’sından beri Güney Kafkasya’nın merkezi olan Tiflis’te 2004 yılında Avrupa-Atlantik yanlısı Saakaşvili yönetimi başa geçmiştir. Gürcistan, NATO’ya üye olabilmek için Nisan 2008’de NATO Üyelik Eylem Planı’na (MAP) başvuruda bulunmuştur.

Kafkasya’da Aralık 1991’de başlayan Avrupa-Atlantik dünyasının siyasi genişlemesi Ağustos 2008’de durmuştur. Ağustos 2008’den itibaren Rusya Federasyonu’nun Güney Kafkasya’da politika üretip uygulamasına rağmen, Avrupa-Atlantik dünyası sadece gelişmeleri şaşkınlıkla ve kabul etmez bir tavırla izlemekle yetinmiştir.

1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından beri tek yanlı adım atmaya (Yugoslavya, Irak, Afganistan, Kosova vb.) ve bu adımları bütün dünyaya kabul ettirmeye alışmış olan Avrupa-Atlantik dünyası, Moskova’nın Güney Kafkasya’ya yönelik yeni ve somut politikaları karşısında ne yapacağını bilememiştir. Avrupa-Atlantik dünyası söz konusu şaşkın tavrını Eylül 2008’den itibaren üzerinden atmaya başlamıştır.

Güney Kafkasya’da Gürcistan’ın desteklenebilmesi için Ermenistan’ın Avrupa-Atlantik dünyası ile yakınlaşabilmesinin yolları aranmaya başlanmıştır. Bu çerçevede, Ermenistan’ın Türkiye üzerinden Batı ile daha yakın ilişki kurabilmesi için adımlar atılmıştır. 6 Eylül 2008’de Türkiye Cumhurbaşkanı Gül, Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan`ın davetlisi olarak, Erivan`da oynanan Türkiye-Ermenistan Dünya Kupası Eleme Grubu Futbol karşılaşmasını izlemiştir. Kapalı olan Türkiye-Ermenistan sınır kapılarının açılabilmesi için görüşmeler yapılmaya başlanmıştır. Böylece, Güney Kafkasya’da Avrupa-Atlantik dünyasının bir adası durumunda olan Gürcistan, Ermenistan ile desteklenmeye çalışılmaktadır. Avrupa-Atlantik dünyası, Batı yanlısı Saakaşvili hükümetine de desteğini arttırmıştır. Bu çerçevede, istikrarın korunması için Gürcistan’a 3,4 milyar Euro’luk ekonomik yardım paketi hazırlanmıştır. Ancak, Avrupa-Atlantik dünyası Gürcistan’ı desteklemek yerine Saakaşvili hükümetini destekleyerek büyük bir hataya düşmüştür.

Amerikalıların on yıllardır Latin Amerika’da yaptıkları hata Gürcistan’da tekrarlanmıştır. Yani, bir ülkede halkı desteklemek ve kazanmak yerine sadece itaat eden yönetimi desteklemek hatasına düşülmüştür. Böylece Washington, Gürcistan’ı Latin Amerikalılaşma sürecine sokmuştur. Halbuki Gürcü halkının ve aydınlarının isteği ve hedefi Gürcistan’ın Latin Amerikalılaşması değil, Avrupalılaşmasıdır.

Gürcü halkı, AB’ye üye ve parlamenter demokrasinin kurumsallaştığı bir Gürcistan’ı hayal etmektedir. Güney Kafkasya’da ABD’nin uç kalesi olmuş bir Latin Amerika diktatörlüğü arzulanmamaktadır. Zaten, Güneybatı Kafkasya’ya Saakaşvili gözlüğü ile bakmak bugüne kadar bölgede Rusya Federasyonu’nu güçlendirmek dışında bir şeye yaramamıştır. O zaman, yeni bakış açılarına gereksinim vardır. Sınırları kesin olarak belli olan yeni bir Gürcistan’a gereksinim vardır. Abhazya ve Güney Osetya’yı çözememiş bir Gürcistan, doğudan batıya doğru güvenilir bir enerji ve ulaşım hattı olma özelliğini kaybetmiş durumdadır. Bu nedenle, Rusya Federasyonu ile daha dengeli ilişkiler kurabilecek, Batı yanlısı ve Abhazya ve Güney Osetya üzerindeki egemenlik haklarından vazgeçerek Gürcistan’ın önünü açabilecek, böylece AB ve NATO ile hızla bütünleşmeyi sağlayabilecek yeni bir lidere gereksinim vardır. Nitekim, AB ve ABD, Abhazya ve Güney Osetya politikalarını yenilemeye başlamıştır. Saakaşvili hükümetinin bu iki bölge için katı bir izalasyon politikası istemesine rağmen Avrupa-Atlantik dünyası insan hakları ve ticaret boyutları üzerinden Abhazya ve Güney Osetya ile ilişki kurmaya hazırlanmaktadır.

Sonuç olarak, Güney Kafkasya 2009’da sürprizlere gebe bir coğrafyadır. Gürcistan-Abhazya-Güney Osetya ve Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan hatlarında radikal değişimler beklenmektedir.