ATLARLA ÇIPLAK AYAK YARIŞAN DEDEMİN KÖYÜ

Anadolu’nun bilinmeyen Çerkes köylerinden biri olan Garmızey köyü 1880’li yıllarda Kafkasya’dan sürülen Çerkesler tarafından kurulmuştur. Kafkasya’dan yola çıkıldığında 4 köy birlikte iken bu köylerden biri Çorum’a biri Ankara Bala’ya biri Ankara Gölbaşı yakınlarına yerleşmiştir. Köylerin isimleri Garmızey, (Şimdiki adı ile Akçakent ya da Sıtma) Sargızey, Gorgogey’dir. Dördüncüsünün orijinal ismi ne yazık ki bilinmemektedir.

Garmızey hable; Akçakent Kırşehir Çiçekdağı ilçesine bağlı iken günümüzde kendi başına bir ilçedir. Kırşehir üzerinden ulaşılabileceği gibi Yozgat, Yerköy karayoluyla da Çiçekdağı üzerinden bu ilçeye – köye ulaşılabilmektedir.

Köye İlk gelen 12 aile Akçakent’in 1 km. Kuzey’inde bulunan Eskiyurt mevkiine yerleşmişlerdir. Yerleşilen yerin engebeli ve dere yatağı olması nedeniyle bu yer beğenilmemiş ve daha sonra gelen 70 hane ile birlikte şimdiki yerleşim yerine taşınmışlardır.

1909 yıllarında çevrede yaygın olan sıtma hastalığının tedavisinde, Garmızey’in suyunun ve havasının iyi geldiğine inanılarak sıtma hastalarının Garmızey’e geldiği ve şifa buldukları söylenmektedir. Bu sebeple halk arasında “Sıtma” adı yaygın olarak kullanılmaktadır.

Başka bir söylence de ilk yerleşimin olduğu yıllarda iklime uyum sorunu yaşayan yorgun ve çileli Kafkasya insanının sıtma hastalığı sebebiyle yaşanan kayıpları sonucunda köyün bu ismi aldığıdır.

Köyün yakınlarında başka hiç bir Çerkes köyünün olmaması bu köyde büyük sıkıntılara sebep olmuştur. Kaçınılmaz olarak da asimilasyon süreci Anadolu’daki pek çok köye göre daha hızlı olmuştur Garmızey’de.

Köyde şu anda 50 hane Adige vardır. Ağırlıklı olarak Besleneyler yaşar bu köyde. Birkaç Abzegh sülale vardır. Adigece, çok fazla Türkçe kelime karıştırılmasına karşın nispeten yaşamaktadır. Gençler kendi kültürüne yakın insanlarla evlilik yapmak konusunda sıkıntı çekmektedirler.

Bir dağ köyü olduğu için tarım çok geniş alanlarda yapılamamaktadır. Ormancılık cılız meşe ormanlarının korunmaya alınması sebebiyle yapılamamaktadır. Ekonomik sebeplerle köy büyük şehirlere yoğun göç vermiştir vermeye de devam etmektedir. Özellikle Ankara başta olmak üzere Kırıkkale, Yozgat, Eskişehir, İstanbul ve İzmir’de Garmızey’li pek çok Adige yaşamaktadır.

Kafkasya’da Karaçay-Çerkesya Cumhuriyeti’nde Başkent Çerkessk yakınlarında aynı isimle Garmızey köyü olduğu bilinmektedir, köyden bazı ailelerce anavatan ziyaret edilmiştir. Demirperde yıkılmadan önce 80’li yılların ortalarında karşılıklı akraba ziyaretlerinin ve yazışmaların yapıldığı bir dönem olmuştur. Akrabaların bir kısmı birbirini bulabildiyse de bir kısmı ne yazık ki buluşamamıştır ya da Kafkasya’nın başka başka bölgelerinde Nartkale’de, Nalçik’de akrabalar tesadüfen karşılaşmıştır, buluşabilmiştir. Köyde yaşayan insanların perde yıkıldıktan sonra Kafkasya’ya ilgisi ne yazık ki önceki dönemdeki kadar yoğun devam etmemiştir.

Köyde Bag, Siyugh, Synduk, Belcetuque, Batırıko, Hacemiko, Sobakh, Billuw, Agez, Ghagokho, Srıgh, Blane, Xhamut, Ashibe, Ghaqor, Maqghavo, Lalu, Naashuko, Dog, Garmızıko, Kart, Kambi sülaleleri vardır.

Köyde mitolojik dönemlerden kalma, derenin içindeki Çerkes kızlarının köyün delikanlılarını ıslatarak kovdukları özgün Adige eğlenceleri iki kuşak önceye kadar yapılıyordu, maxsime içilip, at yarışı ve post kapmaca oyunlarının yapıldığı mutlu hasat günleri de ne yazık ki çok gerilerde kaldı.

Büyük ateşin çevresinde sonbaharda mısır közleyip, mızıka çalan, uçuşan etekleriyle dans edip woredler söyleyen kızlar ve deri çizmeli, uzun boylu, çevik delikanlıların hasadı tarlada unutma pahasına misafir eğlendirdikleri büyük düğün halkaları da unutuldu gitti ne yazık…

Köyde tipik olarak bilinen danslar; Wuıc, Şeşen, Zefak’dır. Başka hiçbir Adige, Abaza köyünde görülmeyen ve müziği bilinmeyen ‘Kaforet’ isimli dans ritmik hareketleriyle incelenmeyi fazlasıyla hak ediyor. Gençler arasında mızıkadan çok akordeonun bilinir, çalınır olmasıyla bu özgün dans ve melodi yavaş yavaş unutulmaya başlamıştır ne yazık ki.

50’li yıllarda yakın ilçeden ziyarete gelen genç Kaymakam’ın hayran kaldığı şehir düzeni (tipik avlulu, haçeşli, bahçeli, odalarının bağımsız ayrı kapılı olduğu, özgün Çerkes evleri) ile şimdiki yarım inşaatlı, sıvasız ve biraz da ruhsuz görüntü arasında epey bir fark olsa da, işbilir kadınlarıyla, emekçi, güler yüzlü erkekleriyle Kırşehir, Çiçekdağı’nın karlı yamaçlarında Adige kimliğiyle varolmaya çalışan bir köy (ilçe) Garmızey.

Pek çok ‘Anadolu’nun Çerkes Köyleri’ konulu kitapta, kaynakta, çalışmada, yayında es geçilen, belki de bilinmeyen köy Garmızey…

Gençlik yıllarında atlarla yalın ayak koşarak yaptığı yarışları Besleneyce sayıklayarak son nefesini veren dedemin, güzelliğiyle dillere destan olan üzerine çevre köylerden Kürtçe aşk şarkıları yapılan Sarı Kız’ın köyü…

Gitmesem, görmesem de benim köyüm ‘Garmızey–Akçakent’.

Not: Garmizey’in tarih içinde isimleri Şehricedit, Sıtma en son olarak Akçakent olmuştur.

SYNDUKH Ergün Utku