APARTMANDAN DERNEĞE

ELBEG Murat Duman
10.06.2006

Dün akşam Apartmanın önümüzdeki dönem giderlerinin ve sorunlarının konuşulduğu toplantıya katıldım.

Aparmanın bodrumu su alıyormuş, ayrıca uzun yıllar bakımı yapılmadığı için çatı ve dış cephenin de onarılması gerekli. Bayağı hararetli bir toplantı oldu.

Seçildiğine bin pişman yönetici, gayet güzel araştırmalar yapmış ve en uygun bulduğu fiyatları ve ödeme seçeneklerini çok açık bir şekilde anlattı.

24 apartman sakininin yarıdan fazlası toplantıda yok. Gelmeyenlerin bir kısmı vekalet vermiş yöneticiye, alınan her karara uyarım diye.

Toplantıda konuşanlar sanki önceden sözleşmişler gibi hep aynı cümlelerle başlıyorlar sözlerine; “Bunlar benim düşüncelerim, kimseyi bağlamak istemem…”

Ancak konuşulan her konunun sonunda düşünceleri ile kimseyi bağlamak istemeyen komşular, her ne hikmetse hep muhalefet oluyorlar, hatta çok sinirlenip toplantıyı terk edenler bile oldu.

Sorun aslında çok önemli bir sorun; apartmanın bodrumu su alıyor ve bir an önce yaptırılmazsa ileride çok daha kalıcı zararlar vermesi gün gibi ortada. Yani ivedilikle bakımının yapılması lazım.

Çözümde çok basit. Yöneticinin gayet mantıklı olarak söylediği 2 sene boyunca mevcut apartman aidatına ek olarak daire başına 10 YTL verip tüm sorunlardan bir an önce kurtulup, apartmanın çok daha sağlam ve iyi bir görünüme kavuşturulması mümkün.

Apartman sakinlerinin gelir düzeyleri çok yüksek olmasa da aylık 10 YTL’yi içlerinden veremeyecek yok. Tek sorun apartmanın eskiyor, çürüyor olması kimsenin umurunda değil.

Hal böyle olunca da belli bir süre sonra konu apartmanın sorunları olmaktan çıkıp hiç alakası olmayan yerlere geldi. Geçmişten bu güne gelen yöneticiler suçlandı, komşular yerden yere vuruldu vs. vs…

Tüm bu yaşadıklarım aslında beni hiç mi hiç şaşırtmadı. Zira ben bu tür toplantılara yıllarca derneklerde çok şahit oldum.

Bizde de sorun kimsenin umurunda olmadığı için “madem toplandık birkaç suçlu bulalım da en azından içimizi rahatlatırız” mantığı hakim.

Bizim toplantılarımızda da konu asıl düşünceden çıkıp hiç olmadık yerlere gelmez mi?

Bizde bizim önerimizi, fikrimizi kabul etmeyenleri yerden yere vurmaz mıyız?

Ama tüm bunlara rağmen bizim bir artı yanımız var. O da, karşımızdaki bizim gibi düşünmüyor, düşüncemizi kabul etmiyorsa işi orada bitirmeyiz. Madem benim düşüncem olmadı seninki de olmasın der, çukur kazmaya başlarız.

Kültürümüzü kaybediyoruz, bu bir gerçek. Bir an önce önlem alınmazsa bu kaybediş gittikçe hızlanacak.

Çözümü de çok basit.

Sorunu kabullenmek… Umursamak…