ANKVAB’IN YOLU…

Sezai Babakuş
28.02.2012

Geçen hafta Abhazya Devlet Başkanı Aleksandr Ankvab’a düzenlenen suikast girişimi, Abhazya’nın ne kadar keskin bir süreçten geçmekte olduğunu gösteriyor. 22 Şubat (2012) sabahı ağır silahlarla (bombalar, roketatarlar, makinalı tüfekler vs.) gerçekleştirilen bu yeni saldırı da , Ankvab’ın daha önce Başbakan ve Devlet Başkanı Yardımcısı görevlerinde bulunduğu Şubat 2005’den Ağustos 2011’e kadar uğradığı beş saldırıyla tıpa tıp benzerlik taşıyor. Genel kanı, bu saldırıların mafya işi olduğu yolunda. Ankvab da açıklamasında, “saldırganların kimliği üzerinde tahminde bulunacak olursak, bunlar ülke içindeki mafya grupları olabileceği gibi bu iş için dışarıdan gelen kişiler de olabilir, çünkü suç grupları arasında güçlü bir irtibat var” diyerek bu genel kanıyı destekliyor.

Şayet bu gözü kara saldırıların arkasındaki güç denildiği gibi mafya ise ortada çok büyük çıkar hesapları var demektir. Bu mafya grupları ya imtiyazları ellerinden alındığı için Ankvab’ı ‘racona uygun bir yöntemle’ ‘infaz’ etmek istiyorlar, ya da daha fazla imtiyaz almak için Ankvab’ı ‘lisan-ı münasip’le ikna etmeye çalışıyorlar…

Belli ki gayet organize ve kararlı bir güç var, ard arda altı saldırı yapıp iz bırakmayan-yakalanmayan bir profesyonellik… Öyle görülüyor ki, ister ‘infaz’ hedefli olsun ister ‘ikna’ hedefli, saldırganlar amaçlarına ulaşıncaya ya da su testisi misali ‘bu yolda kırılıncaya’ kadar devam edecekler. Amaç ‘ikna’ ise, daha alt görevlerde ve daha zayıf konumda dahi bunca saldırıya karşın pes etmeyen Ankvab’ın, şimdi devletin en tepesine gelmişken ve bütün devlet gücüne hükmediyorken geri adım atmasını beklemek hayal olur. Hiç kuşkusuz Ankvab elindeki bütün gücü kullanarak, bütün imkanları seferber ederek mafyaya karşı mücadele edecektir. Demektir ki, önümüzdeki dönem devlet gücüyle mafya gücü arasında ölümüne bir savaş yaşanacaktır.

Mücadeleci bir kişilik…

Ankvab, Abhazya’nın Gürcistan’dan ayrılıp bağımsız devlet olma sürecinde rol alan lider kadrosu içinde, devlet deneyimi en fazla olan kişilerden biriydi. Abhazya Özerk Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı’nda ve Gürcistan Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı’nda uzun yıllar üst düzeyde görevler üstlenmişti. Ankvab, 1992’de Abhazya’nın egemenlik kararı alması ve Gürcistan’ın saldırısıyla başlayan savaş döneminde kurulan Abhazya Hükümeti’nde İçişleri Bakanı oldu. Bilgi ve deneyim bakımından üstlendiği göreve en hazır kişi belki de oydu; savaş halinde dahi devletin bir düzen içinde işlemesinin gereğine inanıyordu. Kısa sürede Vladislav Ardzınba ile ihtilafa düştü, 1993’ün ortalarında bakanlık görevini bıraktı. Savaştan bir süre sonra (1994’de) Moskova’ya gitti ve orada iş hayatına atıldı. Kazandığı paranın büyük kısmını Abhazya’daki savaş gazilerine, yardıma muhtaç şehit ailelerine vakfetti; yazarları, sanatçıları, bilim insanlarını destekledi.

Ankvab, 2000 yılında Abhazya’ya döndü ve Ardzınba iktidarına karşı siyasi mücadele vermek üzere Aitaira (Yeniden Doğuş) hareketini kurdu. Abhazya’nın önde gelen muhaliflerini Aitaira çatısı altında biraraya getirdi. 2004’deki seçimde başkanlık adaylığı kabul edilmeyince, Sergey Bagapş’ın adaylığını destekledi. Bagapş devlet başkanı seçildi ve Ankvab başbakan oldu. Ankvab, 2009’daki seçimde de Bagapş’ı destekledi, kendisi de başkan yardımcısı oldu. Bagapş’ın 29 Mayıs 2011’de ölümü üzerine Ankvab, 26 Ağustos 2011’de yapılan seçimi kazanarak başkanlık koltuğuna oturdu. Velhasılı Ankvab, 2000’den buyana başbakan, başkan yardımcısı ve başkan olarak Abhazya’nın kaderine hükmeden en önemli şahsiyet oldu.

Bugün Abhazya’da kime sorsanız, Ankvab’ın kendi yolunda mücadeleci ve kararlı bir insan olduğunu söyler. Pekçoğu bu tanımı, ‘ciddi devlet adamı’, ‘dürüst’, ‘doğru bildiği yolda taviz vermez’, ‘kanun adamı’ vs. sözlerle destekler. Bunlar elbette Ankvab lehine gayet olumlu ve doğru nitelemelerdir. Ama bu özellikler aynı zamanda, kendisine karşı ölümcül direnişin de gerekçesini oluşturur. Bunlar, dünyanın her yerinde olduğu üzere Abhazya’da da organize çıkar grupları açısından ‘istenmeyen’ lider özellikleridir. Ve bu yüzden hedeftedir.

Abhazya’yı devlet yapmak…

Abhazya’yı en son Kasım 2011’de ziyaret etmiştim. Ankvab henüz başkanlık koltuğuna alışıyordu. Yoğun iş programı yüzünden kendisiyle görüşme şansı bulamamış, bu eksiğimi, Ankvab’ı en iyi tanıyanlardan Parlamento Başkanı Nugzar Aşuba ile konuşarak kapatmaya çalışmıştım. Abhazya’da herkesten birşeyler öğrenirsiniz ama olup bitenleri siyasi ve felsefi derinliği ve bütün yönleriyle öğrenmek isterseniz en iyi adres Nugzar Aşuba’dır. Toplumu çok iyi bilen, bütün yönetici kadroları yakından tanıyan, bilgi ve deneyimi ile bulunmaz biridir. O, Meclis’in bilge başkanıdır…

Nart dergisinin Aralık-2011 sayısında etraflıca yazdığım bu görüşmeyi, Ankvab’ın nasıl bir misyon yüklendiğini anlatması ve Abhazya’nın içinde bulunduğu kritik süreci tanımlaması nedeniyle bir kez daha ve özetleyerek dikkatinize sunmak isterim.

Aşuba, Abhazya’da, modern devlet yapısını oluşturan üç sac ayağından ikisinin (yasama-yürütme) iyi-kötü işlediğini, üçüncü ayağın ise (yargı) eksik-yetersiz kaldığını belirtmiş ve yeni dönemde parlamentonun en öncelikli görevinin bu yönde reformlar yapmak, yasal altyapıyı kurmak olacağını söylemişti. Aşuba, yasamanın da eksikleri olduğunu, yine de pekçok olumlu kanun çıkarılmış bulunduğunu, ancak bu kanunların güçlü bir yargı olmadığı için doğru ve adil uygulama alanı bulamadığını, yargı denetimi olmadığı için de yolsuzluğun önünün alınamadığını belirtmişti. Yeni Devlet Başkanı Aleksandr Ankvab’ın yargıyı güçlendirerek devleti kurumlaştırmak konusunda kararlı bir duruşu olduğunu, devletin baştan aşağı yeniden şekilleneceği bir dönem yaşanacağını, bu bakımdan kısa süre sonra yapılacak (10 Mart 2012) parlamento seçimlerinin kritik öneme sahip olduğunu, daha etkin ve üretken bir parlamentonun oluşması gereğine işaret etmiş ve ‘çekişmeli, zorlu bir parlamento seçimi olacak’ demişti…

Aşuba’ya, “Vladislav Ardzınba ‘Abhazya’ya zafer ve özgürlük kazandıran kurucu başkan’dı, Sergey Bagapş ise ‘Abhazya’ya bağımsızlık kazandıran başkan’ oldu. Şimdi sıra Ankuab’da. Peki Ankvab, ne yaparak kendinden önceki başkanlar gibi adını Abhazya tarihine altın harflerle yazdırabilir? Bunu nasıl yapabilir?” diye sormuştum.

Aşuba’nın cevabı şöyle olmuştu: “Abhazya’nın devlet yapısını kurumlaştırmak, hukuka dayalı eşitlikçi demokratik bir sistemi geçerli kılmak… İşte Ankvab’ın yolu bu. Şayet bunu başarırsa, yargıyı güçlendirerek şeffaf bir yönetim modeli kurabilirse, “Abhazya’yı çağdaş devlet seviyesine ulaştıran başkan” olarak tarihe geçecek.

Evet, Ankvab’ın yolu Abhazya’yı hukuka dayalı çağdaş bir devlet yapısına kavuşturmak. Ve Abhazya halkını refaha ulaştırmak. Abhazya halkı kendisinden bunu bekliyor, bunu istiyor. Abhazya halkı, başkanlarına yapılan saldırıların aslında Abhazya’nın geleceğine, yani kendi geleceklerine yapıldığını biliyor ve bu yüzden Ankvab’a sıkı sıkıya sahip çıkıyor. Abhazya’da devletin kurumsal yapısı güçlendikçe Ankvab’ın devlet adamı vasfı daha da pekişecek ve halkın nezdinde daha da değer kazanacaktır.

Görünen o ki, Ankvab’ın işi hiç de kolay değil. Sadece mafya gruplarıyla mücadele etmek ve Abhazya’nın iç yapısal sorunlarını çözmeye çalışmak yetmiyor, bunu Gürcistan’ın Abhazya’yı Kuzey Kafkasya’dan soyutlayıp yalnızlaştırma hamlelerini boşa çıkararak yapmak gerekiyor; bunu Rusya ile ilişkilerini Abhazya lehine iyi yöneterek yapmak gerekiyor; ve bunu Abhazya’nın bağımsızlığını dünyaya kabul ettirerek yapmak gerekiyor. Bu çokyönlü bir mücadele. Umarız Ankvab yılmadan ve sağ salim bu yolda yürümeye devam eder. Ve umarız Abhazya geleceğini korumayı başarır…