ANA DİLİMİZ VE HALİMİZ

YEMUZ Nevzat Tarakçı
12.02.2011

Kültürümün temeli, yüreğimin gür sesi, sevgili ana dilim,

Sana hep, “Seni seviyorum!” dedim, ne yazık ki sözde kaldı sevgim.

Sevgimin gereğini yapamadım, seni hep başkalarıyla aldattım.

 

Farkındayım, suçum büyük. Önce unuttum seni, sonra da benliğimi.

Şimdi bak ne hallerdeyim:

Sustum, konuşamıyorum,

Unuttum, hatırlamıyorum.

Bakıyor, göremiyorum.

Duygularım köreldi, zihnim karmakarışık.

Ne olur affet beni!

Eğer affedersen beni,

Seninle görecek yeniden gözlerim,

Seninle şakıyacak dilim,

Yüreğim, güzellikleri hissedecek,

Hafızam canlanacak,

Zihnimde gökkuşağı açacak.

Körelmiş duygularım şaha kalkacak,

Affet, affet ne olur beni!
Titreyen sesin, akan gözyaşınla yalvarıyordun hep:

“Ne olur unutmayın, unutturmayın, sevdirin beni!” diyordun ve ekliyordun: “Beni unutursa bu nesil, işte o zaman biter tükenir!”

“Çocuklarınızı bu bilinçle yetiştirin, siz babasınız, annesiniz!”

“Dilin, millet hayatındaki önemini siz çok iyi bilirsiniz.”

Bu yalvarışları, bu yakarışları duyamayacak kadar kabalaşmış, senden uzaklaşmış, seni unutmuştum.
Ne acı, yıllarca hayalimi, yüreğimi ve zihnimi uyuttum.

Rotamı karanlığa, yok oluşa doğrulttum.

Yalvarışların kulağımda hep: “Dil yiterse millet biter!”

“Bugün elinizden geleni yapmazsanız, yarın çok geç olur!

Dil, halkın tarih ile yoğurup can kattığı hazinedir.

Kızın, oğlun bunu böyle bilmelidir.
Dil unutulursa kimlik unutulur, benlik unutulur!
Dil unutulursa eğer, şairin dediği gibi:
“Ne umut kalır, ne uygarlık, ne sanat.”
“Ne geçmiş, ne gelecek”

Bir halk ölmüş demektir,”

“Bir gün, dili ölünce.”

“Dilimizin sınırları, dünyamızın sınırlarıdır.” diyordu büyük düşünür.

Doğruysa bu düşünce, küçücük dünyamızda “kâfe” ile baş başa kaldık demektir.

Bak ne diyor dil aşkıyla yanan ozan:

Söz deriz

Sözle düşünür

Sözle söyleriz.

Sözdür bizim silahımız

Sözle dost anar

Sözle gönül kırar

Ve sözümüzle anılırız

Bir sözle unutulur gider

Bir sözle ölümsüz kalırız.

 

Dil deriz, dille düşünür dille söyleriz.

Onunla dost kazanır, onunla gönül kırarız.

Sözümüzle anılır, sözümüzle unutulur gideriz.

ANA DİLİM, AFFET BENİ NE OLUR?  

“Ey benim ana dilim, kültür dokur dilim dilim.

Sevgili ana dilim, mahcubum, sevgimin gereğini yapamadım, seni hep başkalarıyla aldattım.

Aldatan keşke sadece ben olsaydım, biliyorum sevenlerin(!) tarafından hep aldatıldın.

Kırgınsın, küskünsün, yorgun ve bitkinsin.

Güzel dilim, beni affedebilecek misin?

 

Geç de olsa anladım gerçeği, şimdi ben perişanım…

Hatırlarım, annem tanıştırmıştı seni bana. İlkokul çağında seninle oldum hep.

Ne olduysa sonra oldu, bilmiyorum nasıl oldu, aramıza girdiler, yeni sevgililer

çıkarttılar karşıma, seni unutturdular bana.

Oysa sen, atamın, dedemin yadigârıydın.

Geç anladım seni, hatalıyım, suçluyum, affet beni!

 

Sensiz de olabilecek sandım.

Meğer ne çok aldandım.

 

Şimdi aklım karışık, duygularım tarumar.

Anlarsa beni sağır, dilsiz, âmâlar anlar.

 

Daraldı dünyam, yitirdim benliğimi, konuşamıyor, anlayamıyor, duyamıyorum.

Kaybettiğim hazinenin değerini şimdi daha iyi anlıyorum.

Karşımızdaki tablo bir felaket, belki de bir kıyamet!
Bunu derinden hissediyor, herkes anlasın istiyorum.

 

Uzun zamandır yorgun, ümitsiz ve bitkindin. Söyle şimdi nerelerdesin?

Ey dilim, ses ver şimdi nerelerdesin?

 

Seni anlayamadım, derin mananı kavrayamadım.

Oysa sen, benliğimin temeli, kültürümün gür sesiydin.

 

Sen, tarihime köprü, atamdan armağansın.

Sen, ruhum, özüm, tutan elim, gören gözümsün.

Sen her şeyimsin.

Seninle olamadım, seninle konuşmadım, seni anlayamadım, ne olur beni affet!

Geç fark ettim: Seni sevmek, ecdadı sevmek, Elbruz’ da gezmekmiş.

 

Renk renk yaban gülleri  kokmazken burnuma,  sende şakır dururdu bütün

bülbüller, bunu unutma!

Doğdum seni duydum,  seninle büyüdüm.
Sonrasında değiştim ve seni unuttum.

Seninle seslenirdi anam, seni haykırırdı babam!
Sensizlik kararttı dünyamı inan.

Şairin dediği gibi:

“Yolu buldum, izi kaybettim,“

“Ben oldum, bizi kaybettim.“

“Esasta gizi kaybettim, öyle gezerim…”

Ne olur affet beni!

“Gücümüz kültürümüzdür!” der dururdum.

Meğer kültürü yaşatan, onu taşıyan “dil” miş, bunu nasıl unuttum?

Dilsiz kültür yaşamaz, kültürsüz millet olmazmış.
Şükürler olsun ki geç de olsa sensiz olamayacağımı anladım!
Söz veriyorum önder Sosrukua’ya, bilge Setenay’a.

Artık seninle yaşayacağım, seninle konuşacağım, seni anlatacağım, senden ayrılmayacağım.

 

Artık şarkım, ümitsizlik; bestem, çaresizlik olmayacak!
Ruhum ve benliğim seni kucaklayacak.

 

Şimdi nerelerdesin bilmiyorum.

Ses ver ne olur, ses ver!

“Affettim seni!” de.

Bu sözü duysam bir, bu bana yeter!

 

Biliyorum, ümitsizdin, çok yorgun ve hastaydın.

Ne olur ses ver!


Söyle, neden sesin çıkmıyor?

Aman Allah’ım!

Yoksa …

 

Not:     “21 Şubat Dünya Ana Dil Günü” ve “14 Mart Adige Dil Günü” nün  toplumumuza güzellikler getirmesi ve bu günlerdeki çeşitli etkinliklerle toplumumuzun dil bilincinin gelişmesi temennisiyle.