AHMET CAVİD PAŞA KİMDİR?

1906 (1321) Tarihinde buradan ayrılan Selahattin beyin yerine Çerkez Ahmet Cavid Paşa getirilmiştir.

Cavid Paşa uyanık fikirli, yeniliği sever ve çalışkan bir zattı. Bilhassa maarif işlerinde çok önemli yenilikler ve ilerilikler gösterildi. Yazdığı yeni elifbayı bütün okullarda yeni usulle okutmaya, kurslar açarak bizzat öğretmenler yetiştirmeye büyük gayret ve himmetler sarf etti. Sancağı içerisindeki bütün köylere ayırtsız ve seçisiz olarak birer okul, birer cami; birer konuk odası ve her eve birer hala yaptırdı. Köy köy, kaza kaza dolaşarak bu işlerin yapılmasına bizzat nezaret etti ve böylelikle halkı bilgisizlikten, köyleri gayrisıhhi durumdan kurtarmaya aracı olmaya çalıştı.

Cavid Paşa bir taraftan halk işleriyle uğraşırken öbür tarafta hükümet içerisinde de ıslahat yaparak devlet işlerinin düzenle yönetilmesini unutmadı.

Mutasarrıfın bu şekildeki çalışmaları bilhassa Ermeni ve Rumların hiçte hoşlarına gitmiyor ve el altından Mutasarrıf aleyhinde tertibat almaya uydurma ve zırva şeylerle onu lekelemeye ve buradan aşırmaya çalışıyorlardı.

Tam bu sırada hürriyet ilan edildi. Bunu bir fırsat bilen gayriTürkler Mutasarrıf aleyhinde hükümet merkezine telgraflar yağdırmaya başladılar. İşin inceliğini esasen daha önceden anlamış olan Mutasarrıf, Babı Aliye müracaat ederek istifasını vermiş ve hürriyet ilanından 10 gün kadar önce bu dileği kabul edilmişti.

1909 (1324) yılı sonbaharında buradan ayrılan Mutasarrıfın arkasından küp kırmak, teneke çalmak gibi küstahlıkta bulunan gayriTürkler bu şuursuz hareketleri hürriyet şerefine maalesef sineye çekilmiştir ve mukabelesiz kalmıştır.

Ermenilerle zulüm ve işkence yapıldığını milli emel ve maksatları uğruna acı acı bağırmakta ve yazmakta milletler, acaba kendi devlet adamlarının bu şekildeki tahrikat ve tecavüzatına karşı ne yolda hareket ederler ve ne gibi karşılıkta bulunurlardı?

Hiç şüphesiz ki onlara en acıklı engizisyon cezasını çektirmekten geri durmazlardı?

Böyle olduğu halde hangi zulümden, hangi işkencesinden, hangi adalet ve müsavat prensiplerinden bahsediyordu.

Hiç şüphesiz ki bunlar Türk’ü ve Türklüğü parçalamak ve yutmak yolunda sömürgeciler tarafından oynayan dramlardan başka bir şey değildi! Zaman ve hadise bunları bize birer birer göstermiş ve ispat etmiştir.

Vassaf beyin mutasarrıflığı Ahmet Cavid Paşadan sonra 1909 (1324) yılı 2inci teşrin ayının sonralarında Arnavut Vassaf bey Ş.Karahisar Mutasarrıflığına getirilmiş ve 9 ay kadar burada kaldıktan sonra işinden ayrılmıştır.

Zamanı memuriyetleri sırasında memurin yapılmış ve bu yıl içersinde Ş.Karahisar sancağında vuku bulan yer sarsıntısından zarar gören halka hükümet değerli yardımlar yapmıştır.

Mehmet Paşanın mutasarrıf vakaleti 1910 (1325) yılı yazında buradan ayrılan Vassaf beyin yerine Mliva Mehmet Paşa vekaleten Ş.Karahisar mutasarlığına getirilmiştir.Bunun zamanında dahi Ermeniler birtakım hareketlere yeltenmişlerse de mutasarrıf kısa ve kesin ihtariyle kötü düşüncelerini icraya fırsat ve vesile bulamamışlardır.

Hüseyin Zeki beyin mutasarrıflığı dört ay kadar Mutasarrıfve kaletinde kalan Mehmet Paşadan sonra Tatar Hüseyin Zeki bey Ş.Karahisar Mutasarrıflığına getirilmiştir.

Bunun zamanında çarşı içerisinde gene bir yangın çıkmış, mevcut dükkanların yarıdan fazlası yanmış halk büyük zararlara uğramıştır.
1911 (1326) yılı yazında bir ikindi vakti şiddetli yersarsıntısı olmuş,bilhassa Suşehri köylerinde büyük hasara sebebiyet vermiştir.

Bu yıl içerisinde Mutasarrıfın teşvikiyle Fatih camiinin tabanı, eşsiz halılarla örtülmüş ve eski rüştiye metebi idadi haline getirilmiştir.
Cemal beyin mutasarrıflığı 1911 (1327) sonlarında Tatar Hüseyin Zeki beyin yerine İstanbullu Cemal beyin Ş.Karahisar mutasarrıflığına getirilmiş olduğunu görülmüştür. Bunun zamanında memleket içerisinde ittihat ve terakki kulüpleri ve gece mektepleri açılmıştır.Ahmet Hasan Ve Baban zade 1912 (1328) de Asım Beylerin mutasarrıflıkları leyin Cahit Beyin dayısı İstanbul’lu Ahmet Hasan Bey Ş. Karahisar getirilmişse de 8 ay sonra buradan ayrılmış ve yerine 1913 (1329) da Baban Zade Zihni Paşa’nın (bazıları Mustafa paşa dahi derler) oğlu Asım bey getirilmiştir.
Asım Bey genç, muktedir uyanık fikirli, yeniliği ve ileriliği sever, idareci bir zattı.

Kaza, nahiye ve karakollar arasında ilk telefon tesisatı bu zatın himmet ve gayretleriyle kurulmuştur.

Okullarda çok yakından ve içten ilgilenerek Türk yavrularının yetiştirilmesi emrinde büyük yardımlarda bulunmuştur.

1913, yılı ortalarında yakalandığı tifo hastalığından kurtulamayarak ölen bu enerjik mutasarrıfın tabudu Türk aydınlarının ve Türk talebesinin elleri üzerinde makberine götürülmüştür.

Bu yıl içersinde Ermenilerin Türklük aleyhindeki propagandaları ve faaliyetleri son hadde varmış, Ermeni istiklalinden dem vurulmaya başlandığı görülmüştür.

Bu cümleden olarak; Tamzara Ermeni kulübünde Ermeni talebesi tarafından verilen bir müsamerede dinleyicilere karşı öğretmen Vahanik efendinin vermiş olduğu bir konferansı müteakip; Arkadaşlar; yüzlerce yıllarıdır bağrımızda sakladığımız şerefli bayrağımızın artık dalgalanma zamanı gelmiştir, diyerek konusundan çıkardığı Ermeni bayrağını duvara asmaya yeltenmesi ve bu bayrağın Türkler tarafından derhal parçalanması, Ermeni şımarıklığının derecesi tayine kafi bir delildir.

Mister Hoborg’un Ermeniler tarafından öldürülmesi : ha Türkiyedeki silahlı Ermeni teşkilatı Balkan savaşı sıralarında bir hülyalara kapılmış, faaliyet ve haydutluğunu artıran iyice gemi azıya almışı ki; 1913 (1329) yılı ağustos’un Ş.Karahisar ve havalisinde yaz tatilini geçirmek makudiyle Türkiye’de gezmekte olan Amerikan öğretmenlerinden Mister Hoborg’un Suşehrinde bir bahçede yatmak iken Ermen komitesi tarafından öldürülmesi bu cümledendir.

Ermeniler şu hal ve gidişleriyle güya Türkleri Avrupa ve Amerika’ya karşı barbar tanıtmak, Türkiye’yi asayiş ve inzibattan mahrum bir yer olarak göstermek, bu suretle kendi davalarında haklı olduklarına bunlara inandırmak hayali hamına kapılmışlardı.

Fakat; Amerika konsolos vekili Mister kek huzurla Suşehrinde yapılan muhakemede hain Ermeniler yaptıkları alçaklık meydana çıkarılmış,merdutlar kaş yapayım derken göz çıkarmışlardır.

Yapılan tahkikat neticesinde bu silahların zorla sopa ile, para karşılığı olarak Ermenilere dağıtıldığı bu hırsızlık işinin dahi komitece kasten yaptırılmış olduğu meydana çıkarılmıştır.

Bu hal ve hareket böyle cereyan etmekte iken acaba hangi Ermeni mağduriyetinden ve masumiyetinden bahsolunuyordu?