ADİGEY CUMHURİYETİ (ADIGE RESPUBLİK)

HAPİ Cevdet Yıldız

Genel bilgiler

Kuzey Kafkasya’da,  Rusya Federasyonu (RF) üyesi olup Adige/Çerkeslerin yaşadığı üç cumhuriyetten (AC, KÇC, KBC) biri. Toprakları bütünüyle Krasnodar Kray sınırları içindedir.

Yüzölçümü  7.792 km. kare ya da 3.009 mil kare (200 km. karelik Krasnodar Baraj Gölü ile), nüfusu 447.109 (2002; 2009’da 442,775), başkenti Maykop (Мыекъуaпэ/Mıyekuape; 2002’de 156.931). Nüfusun 234.900’ü kentli (% 52.5), 212.209’u da köylü (% 47.5);  % 53.5’i kadın (239.090), % 46.5’i de erkektir (208.019).

Etnik bileşim

  1926 1939 1959 1970 1979 1989 2002
Adige 50,821 (44. 8%) 55,048 (22.8%) 65,908 (23.2%) 81,478 (21.1%) 86,388 (21.4%) 95,439 (22.1%) 108,115 (24.2%)
Rus 29,102 (25.6%) 171,960 (71.1%) 200,492 (70.4%) 276,537 (71.7%) 285,626 (70.6%) 293,640 (68.0%) 288,280 (64.5%)
Ermeni 738 (0.7%) 2,348 (1.0%) 3,013 (1.1%) 5,217 (1.4%) 6, 359 (1.6%) 10,460 (2.4%) 15,268 (3.4%)
Ukraynalı 26,405 (23.3%) 6,130 (2.5%) 7,988 (2.8%) 11,214 (2.9%) 12,078 (3.0%) 13,755 (3.2%) 9,091 (2.0%)
Diğer 6,415 (5.7%) 6,313 (2.6%) 7,289 (2.6%) 11,198 (2.9%) 13,939 (3.4%) 18,752 (4.3%) 26,355 (5.9%)

‘Diğer’ tanımı içinde  3,631 Kürt (0.8%), 2,904 Tatar (0.7%) ve daha başka küçük gruplar da bulunmaktadır.

Rus nüfus azalan, 1989’da 293.640 (% 68) iken, 2002’de 288.280 (% 64.5)’e düşen; Adige nüfus ise, az da olsa artan, 1989’da 95.439 (% 22.1) iken, 2002’de 108.115 (% 24.2) olan bir nüfustur. Söz konusu 13 yıllık dönemde Adige nüfusu %13,3 artarken, Rus nüfusu ise % 1,8 oranında azalmıştır.

Özerkliğe geçiş, Adige ve Shapsugh/Şapsığ topluluklarına özerklik verilmesi

1922’de, Kuban ve Laba ırmaklarının orta sol ovalarında, Adigeler’in yaşadığı 10-30 km genişliğinde ve 300 km uzunluğunda, yay biçimindeki bir şerit üzerinde, 27 Temmuz 1922’de, Rusya merkezine/Moskova’ya doğrudan bağlı olarak Adige Özerk Oblastı (AÖO; il) kuruldu. Oblastın sınırları, ilkin 23 Mayıs 1923’te çizildi: İlk kuruluşunda yüzölçümü 2.660 km. kare, yönetim merkezi de Krasnodar (Yekaterinodar) kentinde idi. Oblastın önce “Çerkes (Adigey) ÖO” olan adı, 24 Ağustos 1922’de “Adigey (Çerkes) ÖO”, 13 Ağustos 1928’de de “Adigey ÖO” (AÖO) olarak değiştirildi. AÖO’nın kuruluşu döneminde Adige nüfus çoğunluğu vardı . Daha sonra, toprak genişlemesi sonucu Adige oranı düşmeye başladı: 1926’da 113.481 olan genel nüfus içinde % 44.8 Adige (50.821), % 25.6 Rus (29.102), %23.3 Ukraynalı (26.405) ve % 0.7 Ermeni (738) bulunuyordu.

AÖO, diğer Kuzey Kafkas etnik yöreleri dışında, uzakta ve en kuzeyde, 1864 sürgünü sırasında, Rus dil denizi içine dağıtılmış bulunan Adige yerleştirme (rezervasyon) adalarını -çoğunu- içine alan küçük bir yöre olarak, Leninist ‘ulusların kaderlerini tayin hakkı’ ilkesi gereğince kurulmuştu (Şimdiki Ş’açe/Soçi metropoliten alanı, Tuapse, Anapa ve Uspensk rayonları Adigeleri ise, oblast sınırları dışında kalmışlardı).

“Adigey ÖO ile Karadeniz kıyısındaki “Şapsığ Ulusal Rayonu”, 1864 Rus dış ve iç sürgün uygulamaları sonrasında oluşan, tamamen izole (yalıtılmış) olan yerlerde yaşayan Adigeler adına kurulmuş bulunuyorlardı (*).

Kuban ve Laba ırmakları solundaki bu küçücük, ada biçimli Adige yerleştirme alanlarında, 1864’te, ünlü Adige tarihçi ve müzecilik uzmanı Dr. Almir ABREG’e (АбрэджАлмир) göre, 80 bin kadar Adige bulunuyordu. Bu sayı ertesi yıl, 1865’te, başka bir Adige tarihçisi Samir HOTKO’ya (Хъоткъо Самир) göre de 51 bine düşmüştü.

Shapsughya’ya gelince, ilkin, 1922’de, eski Karadeniz ilinin (губерния) Tuapse ve Ş’açe (Soçi) rayonlarını kapsayan bir alanda Rusya’ya bağlı ‘Shapsugh Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne dönüştü. Cumhuriyetin güney sınırı bugünkü Abhazya’ya değin uzanıyordu, nüfusu da 50 bin idi. Krasnodar makamlarının, özellikle Kazakların karşı çıkmaları sonucu cumhuriyet, 1924’te “ulusal rayona” dönüştürüldü.

1920’lerde Adige, Shapsugh ve Çerkes (şimdiki KÇC Çerkesleri/Шэрджэсхэр) etnik topluluklarının toplam nüfusu 65 bin, Kabardiya Kaberdeyleri de 140 bin dolayında idi (4 resmi topluluk nüfusu- 205 bin). Sayı azlığına karşın, katı Rus milliyetçiliğinin aşılarak, bu dört küçük yöreye, özellikle de birkaç bin Shapsugh’a özerklik verilmiş olması (**), Sovyet devrimcilerinin, başlangıçta, en küçük etnik toplulukları bile gözeten adil ve demokratik siyasal ilkelere ve ahlaka sahip olduklarını, bunun bir benzerinin İsviçre’de bulunduğunu; Lenin’in yıllar önce, sürgünde iken İsviçre’yi örnek alarak geliştirmeye çalıştığı ulusal sorunu çözmek için öne sürdüğü görüş ve sözlerine sadık kaldığını ve Sovyetlerdeki ulusal demokratik yapılanmaya da önderlik ettiğini göstermektedir ama Lenin’in ölümü sonrasında, Stalin ile birlikte bürokratik bir yozlaşmanın ve Rus milliyetçiliğinin yeniden hortlatıldığını görüyoruz. Nitekim, bir güzellik öğesi olan küçücük Shapsugh ulusal rayonu (ilçesi) bile, gelecek açısından “tehlikeli bir oluşum/vakıa” sayılarak (ki, “tehlike ideolojisi”, günümüzde de faşizmin beslendiği demagojilerdendir) 24 Mayıs 1945’te kaldırıldı (***).  

Bilgi notu:

(*) Bu izole yerlerde, Kuban ve Laba solundaki yerlerde, 1859 yılından beri eski yerliler olarak Bjedugh, K’emguy, Kuban Kabardeyler yerlerinde boyun eğmiş olarak Rus askeri denetimi altında yaşıyorlardı. 1864’te bu yörelere yeni Şapsığ ve Abadzeh sürgünler de komşu olarak geldiler; 1861’de henüz egemen olan Adige toprakları ise, direnen dağlık Hak’uç yöresi dışında, Rus hükümetince alınan 10 Mayıs 1862 tarihli sürgün kararı gereğince, etnik temizlik ve Türkiye’ye sürülme biçiminde Adige nüfusundan bütünüyle boşaltılmış, Adigelerden boşaltılan yerlere de Rus kolonizatörler/Kazaklar yerleştirilmeye başlanmıştı.

(**) Lenin’in Adige/Çerkeslerin sürgünden dönüşünü gerçekleştirmek ve bir tarihsel haksızlığı kaldırmak için, ‘Şapsığ Cumhuriyeti’ni kurdurduğu da söylenmektedir. Araştırılması ve bunun doğru olup olmadığının bir sonuca bağlanması yerinde olur. -HCY

(***) Daha çok bilgi için Bkz. ‘Şapsığ Ulusal Rayonu’, Vikipedi.

Adigey’in genişleme süreci ve beliren sorunlar

Adigey ÖO, ilk kurulduğunda Rusya (RSFSC) içinde, aracısız olarak Moskova’ya bağlı bir idari birim (il) idi; sonraları, statü indirimiyle, “daha üst statüdeki bir il (kray) yönetimine bağlı, daha küçük bir idari alt birim
-il ile ilçe arası bir birim-” yapıldı: Önce Kuzey Kafkas Kray’a, ardından 1934’te Azak-Karadeniz Kray’a bağlandı. Sovyetler Birliği düzeyindeki 1936 yeni anayasa yapılanması sırasında AÖO başkenti, Krasnodar kentinden Maykop (Mıyequape) kentine taşındı ve ara yerdeki Giaginsk (Cace) rayonu da AÖO sınırları içine alındı, böylece yüzölçümü 3.900 km kareye ulaştı (1.240 km. kare ya da % 46.6 oranında bir toprak artışı). Ertesi yıl, 1937’de, oblast, yeni oluşturulan Krasnodar Kray’a (il) bağlandı (1991 yılına değin de oraya bağlı kalacaktı).

Daha sonra 28 Nisan 1962’de, güneydeki Maykop (Mıyequape) rayonu da oblasta eklendi ve yüzölçümü 7.792 km. kareye ulaştı (2 misli kadar bir genişleme).

AÖO’na Rus çoğunluk nüfuslu yeni kent (Maykop) ve rayonların (Cace ve Maykop) eklenmesiyle yüzölçümü büyüdü, AÖO’ndaki Adige oranı da, % 40’lardan % 20’lere düştü: 1939’da %22. 8 (55.048), 1970’de % 21.1 (81.478), 1989’da % 22.1 (95.439), 2002’de % 24.2 (108.115). Rus nüfus ise, uzunca bir süre % 70’ler düzeyinde (1939’da % 71.1; 1970’de % 71.7) seyrettikten sonra, 1989’da % 68’e, 2002’de de % 64.48’e düştü.

AÖO, Gorbaçov dönemi yönetiminin desteği ve Adige Halk Kongresi’nin cumhuriyet çağrısında bulunması üzerine, Adige Özerk Oblatı Parlamentosu 5 Ekim 1990’da cumhuriyet kurma kararı aldı. Karar 3 Temmuz 1991’de de Rus Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti Parlamentosu tarafından uygun bulunarak yasalaştırıldı ve Adige Özerk Oblastı, Adigey Cumhuriyeti’ne dönüşmüş oldu.
Okların Adigelere çevrildiği zorlu bir dönem

AC, halen ve tümüyle Krasnodar Kray sınırları içinde bulunuyor. Sonuç olarak Krasnodar’ın kuşatma ve engellemeleri içinde bir yaşam sürdürüyor. Bu nedenle AC Parlamentosu, kuşatılmışlıktan kurtulmak ve ekonomik anlamda gelişmeye olanak tanıyacak sınırlara kavuşmak için, sınırlarının doğuda Karaçay-Çerkesya Cumhuriyeti’ne (KÇC), güneyde de Abhazya Cumhuriyeti’ne değin genişletilmesi; ayrıca Karadeniz kıyısı (Soçi ve Tuapse’deki) Shapsughlarının 1945 öncesinde sahip oldukları ve bir muktesep hak olması gereken özerkliklerinin geri verilmesi isteklerinde bulundu (*). Ancak olumlu bir sonuç elde edilemedi. Aksine, AC’nin kaldırılıp topraklarının Krasnodar Kray’a eklenmesi amaçlı bir kampanya açıldı. Kampanya, birkaç yıl sürdükten ve ortalığı iyice bulandırdıktan sonra, AC Devlet Başkanı Ş’OVMEN Hazret’in sert biçimde karşı çıkması, Adige Halk Kongresi’nin ve Adigelerin de sert tepkileri (21 Mayıs 2006) ve RF Devlet Başkanı Vladimir PUTİN’in de bir anayasa değişikliğine gidilmeyeceğini söylemesi (2006) üzerine yatıştı.

Adigey Cumhuriyeti’nin kaldırılması için AC’nde bir referandum yapılması gerekir. Adigey’de Adigeler nüfusun azınlığıdır, ancak devlet yapılanışındaki siyasal temsil eşitliği, paritet/denge temsili gereği, AC Parlamentosu-Xase’deki 45 üyenin yarısı Adige’dir. Anayasa değişikliği için belli sayıda üyenin talebi, talebin iki kez oylanması ve her bir oylamada üçte iki gibi bir nitelikli çoğunluk oyu gerekiyor. Normal koşullarda, 1943’te Shapsughlara yapıldığı gibi, Adigeler aleyhine bir anayasa değişikliği kararı alınamaz.

1943’te Shapsugh üyelerin aleyhte oyuna karşın, çoğunluktaki Rus üyelerin oyu ile “Shapsugh Ulusal Rayonu”nun kaldırılması kararı alınmış, karar 24 Mayıs 1945’te Moskova’da onaylanarak yürürlüğe sokulmuştu.

1989-2003 yılları arasında, siyasal sorunlar yanında, bir de genel bir ekonomik çöküş süreci yaşandı, işsizlik felaket boyutunu aldı, asayiş bozuldu, rüşvet ve yolsuzluk yaygınlaştı, sonuç olarak, 123.900 kişi, AC’ni terk edip sanayi merkezlerine göç etti. Bu nüfus daha önceleri kolhoz (köy tarım kooperatifi) ve sovhozlarda (devlet tarım işletmesi) devlet yardımı, turizm ve tatil merkezlerinde görevlendirme biçimlerinde istihdam ediliyordu. Rus nüfus boşluğu, çoğu emekli ve hasta olduğu anlaşılan 155.400 yerleşimci ile dolduruldu (**) (Üçte iki oranında bir nüfus sirkülasyonu).

Bilgi notu:

(*) Doç. Dr. Ufuk Tavkul, Kafkasya’da bir tehdit unsuru “Kazaklar”, Birleşik Kafkasya Dergisi, sayı 6-7, s. 33.

(**) Nart dergisine göre (sayı 36, s. 86), 1989-2003 yılları arasında Adigey’den 123. 900 kişi göç etmiş, 155. 400 kişi de dışarıdan gelip Adigey’e yerleşmiştir.

Başlangıcından günümüze Adige/Çerkesler

Adigeler, etnik oluşumunu Kafkasya’da tamamlamış büyük bir halk, bir ulus idiler. Adigeler 1864 yılına değin, tarih boyunca ve ana kitle olarak, hiçbir yabancı güce boyun eğmemiş, temelde demokratik yapılı ve barışçıl olan bir toplum idiler (*).

Adige toplum yapısı sağlam gelenekleri sayesinde ayakta kalmayı sağlarken, saldırgan ve yayılmacı karakterde olmaması, büyük çaplı büyümemesi, çoğalmaması nedeniyle de bir zayıflık taşıyordu ()). Yine de Adigeler yürekli ve güçlü bir toplum idiler. Sözgelişi, Karadeniz kıyısında, uzunca bir süre, yani Ruslar Karadeniz’e inene dek, Osmanlı İmparatorluğu’nun boyun eğdiremediği tek ülke, ‘Bağımsız Çerkesya’ (Adigey) idi, yani Karadeniz’de egemenlik, çok uzun bir süre boyunca Türkler ile Adige/Çerkesler arasında paylaşılmıştı (**).

Bilgi notu:

(*) Adige tarihi için ayrıca Bkz. “Adıge Cumhuriyeti”, Vikipedi.

(**) Çoğu milliyetçi ve tek yanlı olan Türk ve Rus tarih atlasları, Çerkesya’yı 1829 yılı öncesinde Osmanlılar’a “bağlı” bir bölgeymiş (eyaletmiş) gibi göstermek istiyorlar, bu doğru değildir. Batılı tarih atlasları, Çerkesya’yı, 1864 yılına değin Karadeniz kıyısında bulunan bağımsız bir ülke olarak göstermeye devam ediyorlar. Örneğin, 1814 Viyana Kongresi konulu tarih atlaslarına bakılabilir; ayrıca ‘GROLIER International AMERİCANA Encyclopedia’, Sabah, cilt 2, s. 307, 310, 312.
Meotlar (Мыут1эхэр) ve Adige/Çerkes kültürü

Maykop’taki Adigey Ulusal Müzesi‘nde (AUM) Taş Çağı yapıtları, MÖ III. binyılına, 4.500 ya da 5.500 yıl öncesine ait Adige Meot (Мыут1) buluntuları vardır (1).

Çok eski Adige atalarının yazıları vardı. Örneğin 3. 300 yıl öncesine ait Maykop Taşı’nda bir Meot (Adige) yazısı bulunduğu gibi, Grekler ile ilişkiler kuran Adige ataları olan Sind ve Meotlar’ın M.Ö. V-IV. yüzyıllarda alfabe ve yazıları vardı (2). Adige uygarlığı, kentsel yaşamı ve Adige kent devletleri (Sind, Meot, Kerket, vb), MÖ III. yüzyılda büyük darbeler aldılar. Meot topraklarında büyük bir kuraklık yaşandığı ve buğday üretiminin düştüğü, buna karşılık sulama tekniğinin gelişmesiyle Mısır’da buğday üretiminde bir patlama olduğu, ucuz Mısır buğdayının Akdeniz buğday ticaretini ele geçirdiği, Kafkasya’yı devre dışı bıraktığı anlaşılıyor. Sonuç olarak Adige (Meot) ekonomisi çöktü ve savunma giderleri karşılanamaz oldu. Bu da, göçebe saldırılarına (İskit, Sarmat, vb) bir çağrı yerine geçti.

Yağmacı saldırılar karşısında kentleri terk etmek zorunda kalan Adigeler ise, giderek dağlara sığınmak zorunda kaldılar.

Birbirini izleyen İskit, Sarmat, Alan, Got, özellikle de Avar ve Hun saldırıları sonucu Adige kentleri, kıyı ticareti ve Adige yazılı yaşamı (yazıyı da yaratan uygarlığın kaynağı olan kentsel yaşam) sona erdi, Adige (Meot) uygarlığı da tarihe karıştı; dağlara sığınan ve yüzlerce yıl yoksulluk içinde oralarda barınan Adigeler de, doğal olarak yazılarını yitirdiler (Yazı, kentsel yaşam ve gelişmiş ticaret karşılığı oluşmuş bir olgudur). Kent uygarlığı düzeyinden düşmüş de olsalar, Adige köy toplulukları eski kültür ve geleneklerini günümüze değin yenileyerek korumayı başardılar. Ama şimdi Adigeler, teknoloji/globalizm çağının açmazları ve asimilasyon tehlikesiyle karşı karşıya gelmiş bulunuyorlar.

Adige Meotların yazıları okunabilmiş ve Meot tarihi de yeterince aydınlatılmış değildir, bilim insanlarının çalışmaları sürüyor. Meot örgütlenişinde, çoğu toplumun aksine, saldırgan ve yayılmacı değil, savunma üzerine kurulu bir askeri strateji olduğu anlaşılıyor. Genişlemeci ve çoğalmacı bir strateji izlemeyen Meotlar, bu yüzden, başka toplumların topraklarını ve kaynaklarını ele geçirip güçlenmeyi önemsemiyor olmalıydılar. Ayrıca kent devletleri ile toplulukların birleşmeleri, göçebe toplulukların yağma amaçlı birleşmeleri gibi kolay olmuyordu (Birleşme Ruslar karşısında bile gerçekleştirilememişti, çünkü Adigelerin köylü, yani tarım ve hayvancılığa dayalı yerleşik düzeni devletleşmeye ya da büyük boyutlu bir birleşmeye, evden uzun süre uzakta kalmaya olanak tanımıyordu).

Sonuç olarak güçten düşmüş olan Adige-Meotlar, MÖ III. yüzyılda başlayan ve günümüze değin süren bir çöküş süreci içine girmiş oldular. Çöküş sürecine karşın Adigelerin ayakta kalmış olmaları, yine de sağlam gelenekleri ve dağları sayesinde olmuştur (3).

Meotlar döneminde Adigeler arasında şiir, masal, şarkı ve destan gibi sözlü anlatılar yaygın olmalıydı (4).

Ekonomik çöküş ve gerileme süreci, beraberinde Adigelere yönelik göçebe saldırılarını da getirmiş ve yoğunlaştırmıştır. Çünkü güzel, endamlı, yetenekli ve çalışkan Adige kızları ile yakışıklı, güçlü, çalışkan ve yürekli Adige delikanlıları esir/köle pazarlarında alıcı buluyorlardı.

Birbirini izleyen saldırılar sonucu Adige kentleri, kıyı ticareti ve yazılı yaşamın sona erdiğini söylemiştik. Dağlara sığınan ve yüzlerce yıl oralarda barınan Adigeler, kendine yetinmelik (otarşik) bir tarım, hayvancılık, balıkçılık ve paralı askerlik (Mısır Memlukları gibi) gibi uğraşlarla yaşamlarını sürdürme konumuna düştüler. Yoksullaşan ve yazılarını da yitiren Adigeler, yine de geleneklerini, folklor ve inançlarını korumayı ve günümüze taşımayı başardılar.

O sıralarda Adigeler politeist (çok tanrılı/thabe/тхьабэ) bir inanca sahiptiler, Tha ya da Thaşho’ya (Тхьашхо) ve ona bağlı gök, yer ve su tanrılarına inanıyorlardı (5).

MS IV-VI. yüzyıllar boyunca süren Hun saldırıları, 1864 Rus istilasında olduğu gibi dağları ele geçirememiş, ancak Adigelere ölümcül darbeler de indirmiştir (6).

Bilgi notu:

(1) Nuriyet Mamırıko, “Ulusal Tarih Koruma Altında”, internet; ayrıca bk. Aslanguaş Ş’avko, “Mıyequape/Maykop adının kökeni”, Jineps gazetesi, sayı 19; Fatim Ç’are, “Vılape Höyükleri”, Jineps gaz. , sayı 21.

(2) Adigey, Vikipedi, ayrıca bk. Bestlenıye Asker, “Adigeler Greklere yardımcı oluyorlardı”, internet.

(3) Adige Meot geleneği için Bkz. Asker Hadeğal, “Nartlar”, CC, Edebiyat/Efsaneler-Mitoloji bölümü; ayrıca

“Jıneps” gazetesi, sayı 20 ve sonrası; “Sindika”, Vikipedi).

(4) Bkz. Asker Hadeğal’, ‘Nart destanları’, CC Edebiyat/Efsaneler-Mitoloji; Nartlar, Vikipedi.

(5) Bkz. ‘Çerkesya’da değişik dinlerle ilişkili yer adları’, internet.

(6) Avar, Hun ve Moğol saldırıları için Bkz. Abu Şhalaho, “Uzaktaki Yıldızların Işıltıları” ve “Yıldız Kahramanları”, CC, Tarih Bölümü, 2. index).

Moğol ve Tatar saldırıları

Birkaç yüz yıllık bir karanlık dönemin ardından, Bizans ve batı ile yeniden ilişkiler kuruldu ve bu ilişkilerin bir ürünü olarak, Hıristiyanlık Adigeler arasında yayılmaya başladı ama tam bir toparlanmaya zaman kalmadan, Kuzey Kafkasya halklarına yönelik yeni saldırılar belirdi. Özellikle Moğol (1223) ve Timur (1395) saldırıları ve bunu izleyen Tatar akınları, Adigelere rahat yüzü göstermedi ve yeniden toparlanmalarını engelledi. Sınırboyu Adigeleri arasında dış istilaların ve yabancı egemenliğinin bir sonucu olarak feodalizm (köylü ve köleler üzerinde toprağa dayalı soylu egemenliği sistemi) güçlenmeye başladı. Adigelerin kuzeyinde ve bazı Adige topluluklarını vergiye bağlayan büyük bir Altın Ordu Devleti (1227-1502) doğdu, bu devlet içinde yaşayan Tatarlar, ileride Ruslar ile Adigeleri ayıran bir tampon halk konumunu aldılar. Tatarlar bir yandan Adigeler aleyhine genişlemeye başladılar. Örneğin, Kırımlı Tatarların baskıları sonucu, 14-15. yüzyıllarda Adige-Kabardeyler, Azak Denizi’nin doğusundaki topraklarını ve Kırım’ı tahliye edip şimdiki Kabardiya topraklarına çekilmek zorunda kaldılar. Kabardeyler uzak bir ülke insanları olarak gördükleri Ruslarla yakınlaşmanın kısa dönemli yararını hesaplıyor, ileride doğacak tehlikeleri düşünemiyor olmalıydılar. Altın Ordu’nın parçalanması sonucu, Altın Ordu topraklarının bir bölümü üzerinde Kuzey Kafkasya halklarına komşu Kırım Hanlığı (1441-1783) ile Astrahan Hanlığı (1466-1556) doğdu (*). Bilgi notu:

(*) Tatar saldırıları için için de Bkz. Abu Şhalaho, “Uzaktaki Yıldızların Işıltıları” ve “Yıldız Kahramanları”, CC, Tarih Bölümü, 2. index.

 

Kabardeylerin Rusya ile birleşmeleri (1557-1739)

Rusya ile Kabardeyler arasında bir tampon devlet konumunda olan Astrahan Hanlığı 1554’te Rus koruması altına girdi, Han’ın sinsi ve Rus efendilerine karşıt davranışları üzerine, Hanlık kaldırıldı ve toprakları 1556’da Rusya’ya ilhak edildi. Böylece Kabardeyler Ruslarla komşu olmuş oldular. Bu arada Kabardey beyleri, bağlı bulundukları Kırım Hanlığı’nın korumasından kurtulmak için Ruslarla görüşmeleri 1554’te beri sürdürmekteydiler, Astrahan Hanlığı’nın ortadan kaldırılması üzerine, Kabardeyler bir antlaşmayla, 1557’de Rus korumasını benimsediler. Büyük Kabardey derebeyi Pşı İDAR Temrıko’nun kızı İDAR Goşevnay (1544-1569), Moskova’da bir kilisede vaftiz edilip Mariya adını aldı ve ilk Rus Çarı İvan IV’e (Korkunç İvan) nikahlandı (1561). Böylece Rus-Kabardey yakınlaşması evlilikle de perçinlenmiş oldu ve birçok Kabardey soylusuna Moskova’da önemli devlet görevleri ve komutanlıklar verildi, Kabardey görevliler Rusya yararına özveriyle çalıştılar ve Rusya’nın büyüme sürecine katkılarda bulundular (1557 yılının 450. yılı, 2007 yılı boyunca AC, KBC, KÇC ve Moskova’da kutlanmıştır). Kabardeyler bu ‘yararlı’ ittifak ve himaye sayesinde Ruslara hayvan (at, sığır, koyun) satıyor, onlardan da sanayi ürünleri alıyorlardı.

Sonuç olarak ‘Çerkesya’, bir daha birleşememek üzere ikiye ayrılmış oldu: Batıda Bağımsız “Çerkesya” ve doğuda da Rusya ile bir birliktelik içinde olan “Kabardiya” (ya da ‘Doğu Çerkesya’). 7 büyük derebeyi ailesi (pşı) ve bunların vasalları (werkler) tarafından yönetilen Kabardiya 1739 Belgrad Anlaşması ile Rusya’dan koptu ve bu tarihte Büyük Kabardey ve Küçük Kabardey bölgeleri (*), Osman Devleti ile Rusya arasında tarafsız bölgeler oldular.

Bilgi notu:

(*) Büyük Kabardey 4 büyük soylu (pşı) ailesi, Küçük Kabardey de 3 büyük soylu ailesi tarafından yönetiliyordu. Bu büyük aileler dışında, bu büyük ailelerin nüfuzunu tanıyan daha küçük bey (pşı) aileleri de vardı. Kabardeylerin bağımsızlığı 1774 ilhakı ile son bulmuş, ama soyluların ve toprak sahibi köylülerin, ayrıca kölelerin statü ve mülkiyetleri tanınmıştır.

Kabardiya ve Kuzey Osetya’nın Rusya’ya ilhakı (1774)

1774’te Kabardiya ve bugünkü Kuzey Osetya, 1783’te de Kırım Hanlığı, kesin olarak Rusya’ya ilhak edildi; aynı yıl Doğu Gürcistan da Rus korumasını benimsedi (1783). Böylece Bağımsız Çerkesya, 1783’te Kuban Irmağı boyunca Ruslarca kuşatma içine alınmış oldu. İki yıl önce, Çerkesleri desteklemek, Rus yayılmasını durdurmak ve Kırım’ı kurtarmak için Osmanlılar 1781’de Çerkesya’da Anapa Kalesi’ni kurmuşlardı ama Rus yayılması durdurulamadı: Rusya 1801’de Doğu Gürcistan’ı (Kartlı ve Kaheti Krallığı) ilhak etti; 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan da galip çıktı. Ruslar, Osmanlı korumasındaki İmereti Krallığı’nı ve Mingrelya Prensliği‘ni ele geçirip ilhak ettiler. Osmanlı korumasındaki Abhaz Prensliği ise, saf değiştirdi, Prens Hıristiyanlığı kabul etti ve gönüllü olarak Rus korumasını benimsedi. Abhazya, ilçe (okrug) statüsünde bir feodal prenslik olarak, 1810’da Rusya’ya bağlandı (*).

Bilgi notu:

(*) Feodal ayrıcalıkları olan bu Abhaz Prensliği, Rusya’daki 1861 demokratikleşme programı gereğince, 1864’te tasfiye edilecek, prenslik, soylu ayrıcalıkları ve kölelik kaldırılacak, eski Abhazya toprakları ‘Sohum okrugu’/ilçesi adı altında Rusya’ya ilhak edilecek ve Kutaisi iline (guberniya) bağlanacaktı.
Çerkesya’nın karadan tam bir kuşatma içine alınması

1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, 1791’de Anapa Kalesi ve kaleye sığınmış olan İmam Mansur Rusların eline geçti. Ancak 10 Ocak 1792 Yaş Antlaşması ile Anapa Osmanlılara geri verildi.

1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Anapa Kalesi ve güneyde Bzıb Irmağından daha güneyde Rioni Irmağına, Osmanlıların Poti Kalesi’ne değin Karadeniz kıyıları, İmretya Krallığı ve Mingrelya Prensliği toprakları Rusların eline geçti.

Bütün bu oluşumlar 1812 Bükreş Antlaşması ile hükme bağlandı. Kuzeyde Kuban Irmağı ağzından güneyde Bzıb Irmağı ağzına (Pitsunda’ya) kadar uzanan yerler Osmanlılara/Adigelere, Bzıb Irmağından daha güneyde bulunan Rioni Irmağı ağzına (Poti’ye) değin uzanan Karadeniz kıyıları da (Abhaz Prensliği toprakları da dahil) Ruslara terk edildi.

Abhaz yazarı Hayri Ersoy‘a göre, tasfiye öncesi Abhaz Prensliği’nin nüfusu 1858’de 94. 023 idi (*).

Savaş sırasında Rusların eline geçmiş olan Anapa Kalesi, 1812 Bükreş Antlaşması gereğince Osmanlılara geri verildi. Öte yandan Ruslar İran ile de savaştılar. İran, 1813 Gülistan Antlaşması ile Dağıstan ve şimdiki Azerbaycan Cumuriyeti’nin kuzey kesimi üzerinde Rus egemenliğini tanıdı. Böylece Ruslar, Kuzey Kafkasya halklarına karşı yayılmak için gerekli olan hukuki alt yapıları ve diplomatik kazanımları elde etmiş oluyor, Adige ve Çeçenleri iki yönlü kıskaca ve kuşatma içine alıyorlardı.

Anapa’nın 1792 ve 1812’de Osmanlılara geri verilmiş, Çerkesya kıyılarında denetimin Ruslarca Osmanlılara bırakılmış olması, kuşkusuz Rusların, Çerkesya’yı bir biçimde Osmanlı Devleti ile ilişkilendirip ileride ele geçirme planlarının bir gereği olmalıydı. Rusların 100 yıllık yayılma planları yaptıkları ve bunları uyguladıkları söylenmektedir. Uluslararası hukuka göre Çerkesya bağımsız ülke statüsündeydi ve haritalarda bağımsız bir ülke olarak gösteriliyordu. Bu bakımdan bağımsızlığın birtakım antlaşmalarla sakatlanması gerekiyordu. 1828’de Osmanlıları her cephede ezip geçen ve Anapa Kalesi’ni ele geçiren Ruslar, 1829 Edirne Antlaşması ile arzuladıkları hedefe ulaşmış oldular.

1829 Edirne Antlaşması ile, Osmanlılar Çerkesya kıyılarından çekildiler ve kıyı denetimini Ruslara devrettiler. Böylece, Adigeler sinsi bir diploması oyununun kurbanı, ayrıca karadan ve denizden tam bir Rus kuşatma ve ablukası içine alınmış da oldular. Artık Adigeler nefes alamaz, geçerli bir hukuki tutamaktan ve bir dost eli desteğinden yoksun duruma düşmüş durumdaydılar (**).

Bilgi notu:

(*) Hayri Ersoy, ‘Dili, Edebiyatı ve Tarihi ile Çerkesler’, İstanbul, 1993, s. 44.

(**) Çerkeslere karşı işlenmiş olan bu haksızlığa, Karl Marx başta olmak üzere dönemin birçok demokrat aydını karşı çıkmıştı.
Çerkesya’nın istilasının tamamlanması

1829-1864 yılları arasındaki dönem, Çerkesya’nın bağımsızlığını korumak için verilmiş savaşlarla dolu bir kahramanlık destanı niteliğindedir (*). Osmanlı Devleti yanında, Batılı devletler de, haksız 1829 Edirne Antlaşması’nı tanıyarak, Adigeleri koca Rusya İmparatorluğu’nun vahşi orduları karşısında bir başlarına bıraktılar, üstelik ajanlar yollayarak Adigeleri Ruslara karşı savaşa kışkırtmaktan da geri kalmıyorlardı. 1840 yılı ilkbaharında Adigeler, dışarıdan gönderilen ve Adigelere yardım edileceğini söyleyen bu Osmanlı ve İngiliz ajanlarının propagandalarına kanıp Adigey’i çepeçevre saran Rus hatlarındaki, özellikle Karadeniz kıyı hattındaki kale ve karakollara saldırdılar, ancak ağır kayıplar verdiler, bekledikleri yardımların gelmediğini ve aldatılmış olduklarını anladılar. Adigeler sonunda bu ajanların yalancı ve güvenilmez kişiler olduklarını anladılar ve zorunlu olarak saldırılara son verip savunmaya çekildiler.

Adigelerin pasif ve savunmada kalmaları durumuna bir son vermek ve onları Ruslara karşı savaşa örgütlemek amacıyla, Çeçenya’da Ruslarla savaşmakta olan İmam Şamil, naip adı verilen temsilcilerini Adigeler arasın göndermeye başladı. Ayrıca 1846’da, Çeçenya ile Çerkesya’yı ayıran ve Rus işbirlikçisi derebeyleri (pşı) tarafından yönetilen Kabardiya bölgesini ele geçirip mücadeleyi Kuzey Kafkasya boyutuna yaymayı denedi, ama başaramayıp geri çekildi. Bunun üzerine 1848’de, 30 yaşında güçlü bir kişi olan yardımcısı Muhammed Emin‘i (**), naibi olarak, kalabalık bir din adamı ve kadılar eşliğinde Çerkesya’ya gönderdi. Bir bölüm Adigeler (Abadzeh/Abzeghler) Naip’in şeriatı gerçekleştirme ve özgürlük vaatlerini benimsediler ve Rus karakollarına saldırmaya başladılar (1849). Ancak Naib ve emrindeki Abzeghler 1851’de yenildiler ve diğer Adigeler (Shapsughlar, vb) gibi savunmaya çekilmek zorunda kaldılar.

Bilgi notu:

(*) Bkz. Ç’ırğ Ashad, ‘Adige xase tarihinden bir kesit’, internet.

(**) Bkz. ‘Muhammed Emin’-Vikipedi.
Kırım Savaşı (1853-1856)

1853-1856 Kırım Savaşı sırasında Müttefikler (ve Osmanlılar), Çerkesya’yı Shapsughlar ve Naib yanlıları arasında bölünmüş buldular. Her iki Adige grubu da savaşa katılmak için yeterl bir güvence istiyorlardı. Oysa Osmanlılar Çerkesya‘yı ve Şamil önderliğindeki İmamet Devleti‘ni tanımayı değil, ilhak etmeyi planlamışlardı. Osmanlılar Şamil’i Kafkasya Genel Valisi olarak ilan ettiler, Çerkesya’ya da bir Osmanlı askeri valisi gönderdiler (*). Bu durum, Osmanlıların emperyal yayılma, Batılı müttefiklerinin de kendi çıkarları peşinde olduklarını, Çeçenya, Dağıstan ve Çerkesya’yı işgal edilmesi gereken Rus toprakları olarak algılandıklarını belli ediyordu. Kafkasyalılar Müttefiklerin özel olarak ilgilerini çekmiyordu. Batılıların hedefi, Rusların Akdeniz’e inmelerini önleme, Karadeniz’deki Rus donanmasını yok etme, İngiliz ve Fransız çıkar bölgelerini ve aradaki Osmanlı Devleti’ni koruma ile sınırlıydı. Bu düzenleme içinde Adigelere çok tali bir düzeyde bir yer kalıyordu. Ayrıca Adigelerin kurtarılmalarına yönelik hiçbir güvence yoktu. Shapsughlar Müttefiklere ‘Rus generalleri gibi Türk paşalarını istemediklerini’ söylüyorlardı. Adigeler ‘can’ derdindeydiler, Osmanlılar ile müttefikleri ise ‘et derdinde’ imişler gibi davranıyorlardı.

Müttefik komutanlığı, Kafkasya’yı işgal etmeyi de düşündü, işgalin zor olmayacağını, ama orayı elde tutmanın zor olacağını anlamış ve Kafkasya’yı işgal etmekten vazgeçmişti (*). Kafkasya, sadece Türk Boğazları yoluyla açık denizlere açılabilen izole/kapalı bir bölgeydi. Ayrıca Adige (batı), Çeçen ve bir bölüm Dağıstanlı dışındaki Kafkasya halkları Rus yanlısı ya da Ruslarla bir uzlaşma içindeydiler ve Ruslarca bunlardan oluşturulan milisler, 1828-1829 Osmanlı Rus Savaşı sırasında olduğu gibi, Rus hizmetinde Osmanlılar ve Müttefikleri ile yapılan savaşa katılmışlardı.

Osmanlılar Kafkasya’yı Batı Gürcistan kıyıları üzerinden işgal etmeyi denediler ama bataklıklara saplanıp kaldılar. Bu da Osmanlı komutanlığının ileri görüş ve beceriden yoksun olduğunu da gösteriyordu. Savaşın sonlarına doğru Osmanlı toprakları içinde ilerleyen Ruslar stratejik Kars Kalesi’ni teslim aldılar. Bu ağır yenilgiyi telafi etmek ve Rusları bir an önce barışa zorlamak için Müttefikler, 1855 yılı sonbaharında Anapa ve Novorossiysk yörelerine, ‘Osmanlıların Çerkesya Askeri Valisi Sefer Paşa’ için de bir jest anlamında, gecikmiş bir askeri çıkartma yaptılar ve Rusları Yekaterinodar’a (şimdiki Krasnodar) doğru geri çekilmek zorunda bıraktılar. Ama çok geçmeden ateşkes imzalandı ve harekat durdu.

1856’da Paris Barış Antlaşması ile, iki taraf da ele geçirdiği toprakları geri verdiler. Çerkesya’daki Müttefik askerleri, ülkelerine geri döndüler. Antlaşma gereğince Karadeniz Rus savaş gemilerinden ve donanma üslerinden arındırıldı, hepsi o kadar. Çerkesya açısından ise, mevcut 1829 statüsünde bir değişikliğe gidilmedi, gündeme bile gelmedi, bu da Çerkesya’nın ve Kafkasya’nın bir Rus “toprağı” olarak sayılmaya devam edildiğini belli ediyordu.

Müttefikler, Kırım Savaşı süresince Adigeleri ve Şamil’i, süvari birlikleri halinde Rus müstahkem hatlarına saldırmaya, Kırım ve Sivastopol’a yürümeye çağırıyorlar, ama Rus toplarına nasıl karşı koyacaklarını açıklamıyorlar, ayrıca bu iki ya da üç birimi olsun bağımsız öğeler/devletler olarak tanımaya yanaşmıyor, ciddi yardımlarda bulunmuyor, Çerkeslerden güçlerini aşan/olmayacak taleplerde bulunuyorlardı.

Buna karşın, yine de Çerkesler ve İmam Şamil kuvvetleri, Kafkasya’daki Rus birliklerinin yarısını bulundukları yerlere bağlayarak ve cepheye sevk edilmelerini önleyerek, dolaylı yollardan Müttefiklere büyük bir destekte bulunmuşlardı. Ancak Batılı emperyalistlerin ve Osmanlı uydularının kendi çıkarları dışında, ahlak ve vefa gibi bir anlayış ve dertleri yoktu.

Bilgi notu:

(*) Bu vali Natuhay topluluğu ileri gelenlerinden Zaneko Seferbey idi. Osmanlılar eski bir Rus subayı olan ve ‘Adige Meclisi Xase’ tarafından bir elçi heyeti ile birlikte İstanbul’a gönderilen Zaneko Seferbey’i, bu kez ‘Çerkesistan Askeri Valisi Sefer Paşa’ adı altında Çerkesya’ya göndermişlerdi. Seferbey 1858’de ölünce, yerini oğlu Zaneko Karabatır aldı. Sefer Bey-Xase ilişkisi için Bkz. Ç’ırğ Ashad, ‘Adige xase tarihinden bir kesit’, internet.

(**) W. E. D. Allen ve ölü Paul Muratoff, ‘Kafkas Harekatı, 1821-1921, Türk-Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi, Ankara, 1966, s. 66-69.

Kırım Savaşı sonrası, Çerkesya’nın imhası ve Çerkes soykırımı

Savaş sonu Kafkasya önünde büyük bir Rus gücü birikmiş oldu. Serbest kalan bu Rus birlikleri önce İmam Şamil’in üzerine yürüdüler, Şamil ve Çerkesya’daki naibi Muhammed Emin 1859’da, birer anlaşma ile Ruslara teslim oldular. Sıra, Ruslara boyun eğmemiş olan Batı Çerkesya Adigelerine gelmişti. 300 bin mevcutlu koca Rus Ordusu savaş yorgunu ve umarsız Adigelerin üzerine çullandı (1859).

Üstün Rus güçleri karşısında Kuban ve Laba ırmakları boyundaki Bjedugh, K’emguy, Besleney, Kuban Kabardey vb ile daha sonra Maykop dolaylarında yaşayan kalabalık Abzeghler (Абдзах; 260 bin n.) 2 Aralık 1859’da, Karadeniz kıyısında, Anapa ve Novorossiysk (Ц1эмэз) dolaylarında yaşayan ve yine kalabalık bir topluluk olan Natuhaylar (1864’te yaklaşık 240 bin n.) da 10 Ocak 1860’da Ruslara boyun eğdiler.

Rus generalleri 1860’da Karadeniz kıyısında yaşayan Natuhay, Shapsugh (300 bin n.), Wubıh (y. 100 bin n.) ve Cigetlerin (Sadzlar; y. 17 bin n.) yerlerinden çıkarılmaları ve bunların kendi yönetimlerindeki Kuban Irmağı boylarındaki bataklıklı düzlüklere yerleştirilmeleri ya da ‘isterlerse’ Türkiye’ye gönderilmeleri kararını almış, bunu İmparator’a onaylatmışlardı, ancak 1861’de Kafkasya’daki Rus birliklerinin komutanı General Yedokimov, 1859’da Abzeghlerle yapılmış olan bağlılık anlaşmasını bozdu ve Abzeghlere saldırdı (*). Saldırı, Abzeghlerin de sürülecekleri anlamına geliyordu.

Sonuç olarak, Karadeniz kıyısındaki Adigeler için alınmış olan 1860 tarihli kararın kapsamının genişletildiği ve Abzeghleri de kapsadığı ortaya çıkmış oldu. Nitekim, Maykop yakınlarındaki Hamketi istihkamını ziyaret eden İmparator II. Aleksandr, “Abzeghler düşünmeniz için size bir ay süre tanıyorum. Ya Kuban Irmağı boylarında göstereceğimiz yerlere yerleşiniz ya da Türkiye’ye göç ediniz” diyerek kararı Eylül 1861’de Abzeghlere tebliğ etmiş oldu.

Rusların niyet ve kararını bilen Abzegh, Shapsugh ve Wubıhlar 1861’de birleşip ‘Adige Bağımsızlık Meclisi’ adı altında ortak bir yönetim kurdular ve topraklarını savunma kararı aldılar (**).

Direniş 1863 yılına değin sürdü. Bu süreç içinde, topçu ateşi desteğinde Adige köyleri kuşatılıp basılıyor, ateşe veriliyor,direnenler öldürülüyor, direnmeyenler ya da yakalananlar esir kamplarına alınıp kıyıya götürülüyor ve oradan deniz yoluyla Türkiye’ye gönderiliyorlardı.

Ağustos 1863’te Abzeghler Rus koşullarını kabul ederek savaştan çekildiler, Rusların gösterdikleri yerlere yerleşmeye ya da Türkiye’ye göç etmeye başladılar. Ekim sonu ya da Kasım 1863’te Shapsughlar da Türkiye’ye göç etmeyi kabul ederek savaşa son verdiler. Varılan ateşkes anlaşmasına göre,-kış koşulları gereği- Shapsughlara 6 Mart 1864 günü akşamına değin yerlerinde kalma izni verildi. 7 Mart 1864 gününden başlayarak, boşaltılmış durumdaki bütün Shapsugh köyleri bir bir ateşe verilerek yakıldı.

Wubıhlar ise, kış koşulları nedeniyle harekata son verilmiş olmasından ve Rusların da kendi sınırlarından uzakta olmalarından yararlanarak  beklemeyi yeğlediler.

Shapsugh bölgesi üzerinden ilerlemeye başlayan Rus birlikleri karşısında, Wubıh, Ciget ve Ahçipsular 24 Mart 1864’te, direnen küçük Aibga köy topluluğu da 12 Mayıs 1864’te Ruslara boyun eğdi. 21 Mayıs 1864’te Mzımta Irmağı yukarısındaki Kbaada Yaylası’nda (“1аткъуадж”/Atquadj/Atkuac köyü) bir dini ve askeri tören düzenleyen Ruslar, Rus-Kafkas Savaşı’nın kendi zaferleriyle sona erdiğini ilan ettiler. Karadeniz kıyıları ile Abzegh bölgesinin tamamı Adige nüfusundan boşaltıldı. Abzeghlerin önemli bir bölümü ile Sahpsugh ve Wubıhların çok azı Rusların gösterdiği Kuban topraklarına yerleştiler. Ciget ve Ahçipsular ise diğer Adigelere karıştılar. Çoğunluk, Batı Adigelerinin % 95’ten daha fazlası Türkiye’ye gönderildi. Bu olay, modern tarihin kaydettiği ve bir ulusal topluluğu/bir ulusal varlığı yok etme olayı biçiminde gerçekleşen  ilk soykırım/jenosit olayıdır.

İnsana karşı işlenen bu soykırım suçun sorumlusu Rusya’dır, ancak Rusya ile anlaşarak Adigelerin sürülmelerine destek çıktığı, Adigey’in boşaltılmasına katkıda bulunduğu ve onları bir ulusal varlık oluşturamayacak biçimde ve kasıtlı olarak dağıttığı, Adigeleri dört bir yana sürdüğü ve bir ulusun ulusal varlığını sürdürmesi olanağını yok ettiği için Osmanlı Devleti, soykırıma ve sürgüne bilerek ses çıkarmadıkları için Batılı ülkeler de tali ölçülerde sorumludurlar. Bu sorumluluklar, çözülmemiş olarak, hala ortada yerdedir.

Bilgi notu:

(*) “Çerkes dönüşü ve sorunlar”, 5 ve 6 nolu yazılarımız, 19. 04. 2009 ve 30. 05. 009, CC yazarları bölümü. -HCY

(**) Ç’ırğ Ashad, ‘Meclis özgürlüğün mücadelecisiydi’, internet.
Hak’uçların (Хьaк1уцу) direnişi

Ana Çerkes topluklarının boyun eğmiş olmalarına karşın, Karadeniz kıyısı boyunca uzanan dağların orta üst vadilerinde yaşayan ve tamamen kuşatılmış ve dış dünyadan kopmuş durumda olan Hak’uçlar (Хьак1уцу) Ruslara boyun eğmediler. Hak’uç direnişi, bir yıldan çok sürdü. Nitekim, Haziran 1865’te 8-9 bin kadar Hak’uç direnişçi kaldığı Rus komutanlığına rapor ediliyordu. Sert bir direnişte bulunan Hak’uçlar, 1865 yılı sonbaharında, Rus askeri birliklerince daraltılan bir çember içine alındılar ve 80 gün sürdüğü açıklanan bir harekatın sonunda yok edildiler, ama 1870’li yıllara değin, Rus birlikleri, ara ara küçük Hak’uç kalıntıları ile de karşılaşabiliyorlardı (*).

Hak’uç direnişi ve onların yarattığı korku nedeniyle Rusların Çerkesya’nın Karadeniz bölgesine yerleşmeleri, en az 15-20 yıl gecikmiş, buna bağlı olarak da doğa vahşileşmiş ve eski ekili yerler saptanamaz olmuştur. Çerkesya toprağının yabancı yerleşimcileri “dostça” karşılamadığı görülüyor (**).

Bilgi notu:

(*) Bkz. T. V. Polovinkina, ‘Çerkesya Gönül Yaram’, Ankara, 2007, s. 281-288; Jineps, Eylül-Ek 1; ayrıca Vikipedi-“Adigey”, “Hak’uç”, “Şahe”, “Aibga”, internet.

(**) 1992’de, Ş’açe/Soçi’de bana, Ş’açe’den sık sık havalanan keşif helikopterlerinin, hala, güzel manzaralı ve uygun yerleri ve eski ekili alanları havadan saptamaya çalıştığı, saptanan yerlere, derhal siteler kurulduğu ve bu yerlere devletçe Rusların yerleştirildiği söylenmişti.

1864 sürgünü ve Büyük nüfus çöküşü

1864 yılındaki Rus istilası sonucu, 2 milyon dolayında olan Adige nüfusu içinden (*), Adige tarihçisi Dr. Abreg Almir’e göre, 1864’te Kafkasya’da 80 bin Adige kalmıştı (eski nüfusun % 4’ü). Bir başka Adige tarihçi Hotko Samir’e göre de ertesi yıl, 1865’te sayı 51 bin düşmüştü (eski nüfusun % 2. 5) .

Kuzeyde Kuban Irmağı ağzından başlayıp güneyde, şimdiki Abhazya’da bulunan Bzıb Irmağına (Pitsunda’ya) değin uzanan Çerkesya’nın Karadeniz kıyılarında ve Kuban Irmağı havzasındaki dağlarda yaşamakta olan Adigeler topraklarından çıkarılmış, bu talihsiz insanlar ya Türkiye’ye sürülmüş ya da insan kasaplarının elinde ya da sürgün yollarında can vermişlerdir. Bunların çok azına yer değiştirmek biçiminde Kafkasya’da kalmasına izin verilmiştir. Çerkesya’nın 1861 yılı sonrasında Ruslarca işgal edilen kesimi, bütünüyle insansızlaştırılmış, bu bölgeler uzun bir süre “Kuban Rus Ordusu Yönetimi Bölgesi” olarak askeri bir yasak bölge olarak, silahlı Kazaklar dışında, sivil yerleşmelere kapalı tutulmuştur (**).

Bilgi notu:

(*) Bkz. İslam Ansiklopedisi, “Çerkesler” maddesi, Mirza Bala; T. V. Polovinkina, Çerkesya Gönül Yaram, s. 137, Prof. Dr. A. H. Şevgen de 2 milyon nüfusu kabul etmektedir; Prof. Dr. K. Karpat’a göreyse, Adige nüfusu 2 milyondan da fazlaydı.

(**) 1783’te Kuban Irmağı kuzeyinde de aynı politika uygulanmış, buradaki Nogay ve Adigelere soykırım uygulanmış ve bu geniş tarihi Adige toprakları 10 yıl süreyle sivil yerleşime kapalı tutulmuş, Ruslar açısından güvenli bir ortam oluştuktan sonra Kazak/Rus yerleşimine açılmıştı.

Çerkesya’nın kolonize edilmesi ve Adige nüfus çöküşü

1864’teki 2 milyonluk Adige nüfusunun yaklaşık yarısına yakın bir nüfusun savaş ve göç yolunda yok olduğu söylenebilir (*). Adigelerden boşaltılan yerler Rus yerleşimcilere tahsis edildi.

Orta Kuban ve Orta Laba solundaki (**) sıtma yatağı ve bataklık olan yerlerde yaşayan ve sayıları 1864’te 80 bine düşen Adigelerin, normal koşullarda ve normal bir nüfus artışına göre, 1897’de 200 bine yükselmeleri beklenebilirdi. O yıllarda Adigeler doğurgan ve çok çocukluydular. Ama sayı, yeni baskılar ve dışarıya/Türkiye’ye göçe zorlamalar nedeniyle, 200 bine yükselecek yerde, sayı 30 bine düştü. Çünkü 1864 yılı sonrasında Adigelere, 1890’lı yıllara değin süren ikinci bir etnik temizlik politikası uygulanmış, Adige nüfus çoğunluğu planlı olarak ve aşama aşama kafileler halinde Türkiye’ye gönderilmiştir.

1897’de, Batalpaşinsk (bugünkü Çerkessk) yöresinde 13 bin Çerkes (Шэрджэс) ve 12. 5 bin Abaza, Kabardiya’da da 98. 5 bin kadar bir Adige/Kabardey nüfusunun bulunduğunu da belirtmeliyiz (Bu durumda, 1897’de Kafkasya’daki toplam Adige/Abaza sayısı 150 bin dolayında idi). Çerkesce’de “Deli peşine düşmesin bir” (Дэйлэм ерыщэу уерэмыш1) diye bir deyim vardır. Ruslar da, her şeyi bir yana bırakıp bu bir avuç zavallı Adige ile uğraşmayı adeta ‘meslek’ haline getirmişlerdi.

Kuban oblastındaki iskanlar sırasında Karadeniz kıyı bölgesinden ve Abzegh topraklarından sürülmüş olan Adige ailelerine 70 dönüm (7 desyatin), Rus yerleşimci ailelere de 330 dönüm (33 desyatin) dolayında toprak veriliyordu. Bu nedenle birçok Adige ailesi düşük ücretlerle ya da boğaz tokluğuna Kazaklara ırgatlık yapma durumuna düşüyorlardı. Ancak birçok enerjik Adige ailesi, imece dayanışmaları yoluyla bataklıkları kurutarak toprağını genişletmeyi ve verimli topraklar elde etmeyi başarmıştı (***).
Bilgi notu:

(*) Bu arada bazı Rus yazarları ile yerli işbirlikçilerinin, Adigelerin sayılarını kasten düşük gösterdikleri ve Ruslara hoş görünmeye çalıştıkları da bilinmelidir.

(**) Kuban’ın orta sol kıyıları ile Maykop’tan geçen Şhaguaşe/Belaya Irmağı ile daha doğudaki Laba Irmağı arasındaki topraklar. Buraları Adige yerleşimine kontrollu olarak tahsis edilen yerlerdir.

(***) 1864’te, Kuban ve Laba solunda ve Çerkessk yöresinde yaşayan Adigeler, 1864 yılı sonrasında yeniden göçe zorlanmamış olsalardı, Kabardiya Kabardeyleri dışında, Adige, Çerkes/Шэрджэс-Shapsugh/Şapsığ ve Abaza sayısı, şimdiki 240 bin nüfus yerine, büyük bir olasılıkla, yeniden 1 milyona ulaşacaktı. Sayı Kabardeylerle birlikte 2 milyona yaklaşacak, Karaçay, Balkar, Nogay vd kardeş topluluklarla birlikte sayı, 2 milyonu aşmış olacaktı. Bunu hesaplayan Ruslar, 100 yıl öncesinden önlemlerini almışlardır. Konunun uzmanlarınca daha ayrıntılı ve derinliğine incelenmesinde yarar vardır.

Bugünkü toplam Adige sayısı 700 bin, diğer kardeş topluluklarla, yani Abaza, Nogay, Karaçay, Balkarlarla birlikte 1, 1 milyon dolayındadır. Kuzey Kafkasya halklarının Rusya’daki toplam sayısı da 7 milyona yakındır. Buna göre, 1864 sürgünü bittikten sonraki Adige nüfus kaybı, zamana yayılarak değerlendirildiğinde, en az 1 milyondur.

Adige nüfusunun azaltılış biçimi

Normal koşullarda 200 bin olması beklenen şimdiki “Adigey” ve Karadeniz kıyısındaki “Shapsughya” yöreleri Adigelerinin sayısının, 1897’de 30 bine düştüğünü söylemiştik. Orta Kuban ve Orta Laba ırmakları boyunda, yay biçimindeki bir ince şerit üzerinde, 300 km boyunca uzanan ve kimselerin beğenmediği ve sıtma yatağı bir ölüm tarlası özelliğinde olan bu yeni Adige yerleştirme alanlarındaki bataklıkların, çağına göre tarımda ileri, yetenekli, güçlü ve çalışkan kişiler olan Adigeler tarafından, imece (hafı) dayanışmaları yoluyla kısa bir sürede kanallar kazılıp kurutularak ve su bentleri yapılıp tarlalara su götürülerek, sağlıklı ve verimli tarlalara dönüştürüldüklerini belirtmeye çalışmıştık.

Böylece birçok Adige ailesi, Rusların ırgatları, yarıcı ya da kiracıları olmaktan kurtulup Kazaklarla eşit bir ekonomik düzeye erişmeye başlamıştı. O sıralar Adigelerin Kazak ve Ruslarla araları iyiydi. Ayrıca Adigeler, askeri denetimden çıkıp Kazaklarla birlikte, hukuken eşit koşullarda Rus askeri-sivil yerel yönetimlere bağlanmışlardı. Sıkı yönetim kalkmış ve biraz olsun bir nefes alınmıştı.

Bu gelişme üzerine, Kuban oblastının gerici yöneticileri, Adigelerin yeniden toparlanmalarından kaygılanmaya başladılar ve karşı önlem alma, tarıma kazandırılmış verimli toprakları Adigelerin elinden kapma planları yapmaya başladılar. Tarihçi T. V. Polovinkina’nın da belirttiği gibi, Karadeniz kıyılarından sürülerek Kuban ve Laba ırmakları boylarına yerleştirilmiş olan bu Adigeler (1) , önceleri, Türkiye’ye göç etmeyi düşünmüyorlardı. Ama üst yönetim bu insanlara Kazak çetelerini ve başıbozukları “musallat” etti, dahası bu kişilerce öldürülen Rus cesetleri bile, Adige köy sınırları içine atılıp cinayetten Adigeler ‘sorumlu tutulmaya’ başlandı.

Sonuç olarak, bu topraklar, Adigelerin elinden alınıp, emekli askerlere ve Kazaklara dağıtılmaya, Adigeler de, aşama aşama Türkiye’ye gönderilmeye başlandı. Kanallar kazıp toprağı ıslah eden Çerkesler, “tembel, yerine ısınamamış, akrabaları Türkiye’de olan, Türkiye’ye gitmek için can atan, bu yüzden de Rus yönetimini benimsemeyen, Türkiye’ye göç izni verilirse rahatlayacak olan  kimseler” olarak üst makamlara rapor ediliyorlardı.

Sonunda Orta Laba yöresinde yaşayan Adigelere yönelik ikinci bir etnik temizlik kararı alındı: Kasım 1889’da, Laba kıyısında ve Maykop ilçesinde yerleşik 24 bin Adige’nin 230 bin desyatin (yaklaşık 2, 5 milyon dönüm) tutarındaki toprağına el konulmasına, toprak sahiplerinin de birkaç aşamada Türkiye’ye gönderilmelerine, el konulan toprakların emekli askerlere ve Kazaklara dağıtılmasına ilişkin bir Rus Hükümet kararı yürürlüğe sokuldu (2). Göç sonrası, Orta Laba yöresinde ya da Kafkasya tamamında sadece bir tek Abzegh köyü (Hakurnehabl) kaldı. Orta Kuban yöresinde de iki ya da üç Shapsugh köyü (şimdi 4 köy) kaldı. Karadeniz kıyısında da, sonraları (1870-80’lerde) oluşmuş birkaç küçük Shapsugh köyü (şimdi 14 köy) tutunabildi (3). Wubıh köyü ise hiç kalmadı. Wubıhlar Türkiye’ye göç ettiler ya da diğer Adigelere karıştılar (4).

Orta Kuban ve Orta Laba solundaki yarı feodal topluluklar (Bjedugh, K’emguy ve Kuban Kabardey, vd) o yerler Adigelerinin büyük çoğunluğu. Bunlar o yerlerin daha eski yerleşikleri oldukları, belki de kendi derebeylerinin (pşı) Rus makamlarıyla kurmuş oldukları “iyi ilişkiler” sonucu , ekonomik ve demografik varlıklarını korumayı daha fazla başarmış olmalılar.

1864 yılını izleyen yeni ‘göçler’ sonucu, Kubanlı Adigeler’in nüfusu gibi, tarım toprakları da azaldı, toprağın çoğu Adigelerden alındı (5).

Bilgi notu:

(1) Shapsugh, Wubıh, Abzegh, vb

(2) Ali Kasumov-Hasan Kasumov, ‘Çerkes Soykırımı’, s. 294-298.

(3) Karadeniz guberniya’daki/ildeki Shapsugh nüfusu 1897’de 1. 939 idi), Wubıh köyü ise hiç kalmadı. Wubıhlar Türkiye’ye göç ettiler ya da diğer Adigelere karıştılar (3).

(4) Wubıhlar , 1864 sürgününden önce, Karadeniz kıyısında, Ş’açe merkezli bir yörede yaşıyorlardı. Ruslar 2014 Ş’açe/Soçi olimpiyatları nedeniyle Ş’açe tarihinden söz ederken Grek ve Osmanlı adlarını sayıyorlar, ama yörenin yerli halkı olan Adige/Wubıh adına ise sansür uyguluyor, inkar ve gizleme politikası uyguluyorlar.

(5) 1920’lerde, şimdiki Adige, Çerkes, Abaza ve Shapsughların elinde fiilen 1. 400-2000 km. kare ya da 1, 4 milyon ile 2 milyon dönüm kadar tahmin edilen bir arazi kalmıştı; eski Çerkesya topraklarının % 2’si kadar. Yani Adigelere nüfuslarına ‘ denk düşen’ bir toprak bırakılmıştı denebilir.

İç Savaş ve Sovyetler dönemi

Şubat 1917’de Rus İmparatorluk yönetimi devrildi. Yeni iktidara bağlı yerel yönetimler kuruldu. Bu hükümetler azınlıktaki Adigeleri de içine alan yerel Kuban hükümeti ile daha doğuda Terek ve Dağıstan oblastları toprakları üzerinde kurulan yerel Terek-Dağıstan hükümeti idi. Terek-Dağıstan hükümeti bölgesinde Karaçay, Kabardey, Balkar, Oset, İnguş, Çeçen ve Dağıstanlılar ile Ruslar/Kazaklar yaşıyorlardı.

Bu iki yerel hükümet Ekim devrimi sonucu kurulan Sovyet iktidarını tanımadı, yerel Don bölgesi hükümeti ile ‘Güneydoğu Birliği hükümeti’ adı altında birleşti.

İç savaş sırasında, kızıllarla çarpışmak üzere, soylular komutasında Adige süvari birlikleri oluşturuldu. Aslında Adigeler, genellikle a politik idiler, kapalı ve izole bir yaşam sürdürüyorlardı. Beyaz Adige süvari birliklerinin askerleri ve aileleri, savaşı Sovyetlerin kazanması üzerine ülkeyi terk ettiler. İç savaş nedeniyle, sadece1918 yılında yaşanan kızıl/bolşevik teröre 4 bin dolayında kurban verildi, özellikle küçük bir etnik topluluk için bu tür rakamlar, nüfusun onda biri ya da yıkım demekti (*). Kuşkusuz beyaz birlikler de katliamlar yapmaktan kaçınmamışlardır.

Genel sonucu bir inceleyelim: 1864 yılında Türkiye’ye ‘göç’ etmeyip Kafkasya’da kalmış olan Adige sayısı 80 bin olarak tahmin ediliyor (**). 1864’ten 2002’ye uzayan 138 yıllık bir süreçte, 80 bin sayısı, normal bir artışla 1 milyon kadar olmalıydı, oysa sayı 128, 528’de kalmış, sadece 1. 5 kat artmıştır. Karşılaştırırsak, aynı dönemde 40 bin olan Kabardeyler (13 kat), 1944 yılı sürgünü trajedisini yaşayan, 1860’larda 10 bin nüfuslu olan Balkarlar (11 kat) ve Karaçaylar 10 katın üzerinde artmışlardır. 1897 yılı ile 2002 yılları arasında, yani 105 yılda ise, Adige nüfusu 4. 6 kat ya da 30 binden 140. 5 bine yükselmiştir (128. 5 bin Adige+ 12 bin Shapsugh).

2002’ de, RF içindeki 128. 528 Adige (AC) ve 12 bin (resmi 3, 231) Shapsugh nüfusuna, 519. 958 Kabardey (KBC) ve 60. 517 Çerkes (KÇC) nüfusu da eklendiğinde 700 binin biraz üzerinde bir rakam elde edilmektedir.

Bilgi notu:

(*) Kim Şibzuh, “Çerkesya Dehşet İçinde”, internet.

(**) Dr. Almir Abreg, ‘Geçmişten Günümüze Kafkasların Trajedisi”, İstanbul, 2006, s. 43)

Özerklik dönemindeki nüfus oynamaları

1926’da 50. 821 olan Adigey’in Adige nüfusu, 33 yılda, yani 1959’da 65. 908’e yükselmiştir (15. 087 ya da % 29. 68 artış). Nüfus artış hızındaki bu önemli düşüşün bir nedeni, kollektifleştirme ve çok sayıda kişinin çalışma kamplarına sürülmesi ve oralarda telef olması ve politik infazlar ise, bir nedeni de İkinci Dünya Savaşı sırasındaki büyük Adige nüfus kaybıdır (1).
Büyük Adıge yazarı Tembot K’eraş’ın ‘Mutluluk Yolu’ adlı romanı, Adigelerin bu kollektifleştirmeye ve Sovyet iktidarına karşı gösterdikleri tepki ve direnişleri, sanatsal bir ustalıkla sergilemektedir (2).

Öte yandan Adigelerin Alman işgaline karşı verilen savaşta, en azından 15 bin kayıp verdikleri de bilinmektedir, ki bu da, o zamanki erkek nüfusunun yarıdan çoğu ve küçük bir halk için katliam boyutunda bir yıkım demektir (3). Adigey, İkinci Dünya Savaşı’nda koca cumhuriyet ve krayları aşarak çok sayıda SSCB kahramanı çıkarmış bir yöredir. Pseytıku köyü şehitliği bir başına buna bir kanıttır.

Bu arada toplu sügün, tutuklama ve politik infazların çokluğu ve bunların yol açtığı yıkımlar da unutulmamalıdır (4).

Daha sonra, 1959’dan 2002’ye değin, yani 43 yılda, Adigey’in Adige nüfusu, 65. 908 ‘den 108. 115’e ulaşmıştır: % 64 artış. Oysa aynı dönemde Balkar nüfusu 34. 088’den 104. 951’e (% 208 artış), Karaçay nüfusu 67. 830’dan 169. 198’e (% 149 artış), Kabartay nüfusu da 190. 284’ten 498. 702’ye (% 162 artış) yükselmiştir (5).

Bilgi notu:

(1) Büyük çoğunluğu topraksız ya da az topraklı yoksul köylü ya da topraksız köylü olan Kabardey, Karaçay ve Balkar köylülerinin aksine; oldukça gelişmiş bir tarıma, iç iskan sonucu köle nüfusu da devletçe topraklandırılmış olan, bu nedenle oldukça geniş aile arazilerine, aile başına ortalama 100 dönüm dolayında araziye ve otlaklara sahip olan tutucu, dindar ve devrim karşıtı Adigey Adigeleri, yöredeki, yine arazi sahibi olan komşu Ruslar ile birlikte, kolektivizasyona, yani toprak ve hayvanlarının alınıp kolhoz çiftliklerine verilmesine ve kendilerinin de, fiilen toprak ırgatları konumuna düşürülmelerine, kuşkusuz sert tepkiler göstermişlerdi

(2) Tembot K’eraş’ın ‘Mutluluk Yolu’ romanı çevirisi için Bkz. CC/öyküler; Tembot K’eraş için de ‘Tembot K’eraş’-Vikipedi; Tembot K’eraş: Adige Ulusunu Anlatan Yazar, CC Şairlerimiz Yazarlarımız.

(3) Kafdağı dergisi, Ankara, 1991, sayı 49-50, s. 27.

(4) Sadece bir örnek: Stalin döneminde, Şovgen rayonunda, yani Karadeniz kıyısına 200-250 km uzakta ve topu topu 50 bin kadar bir nüfusu bulunan “Adıge Özerk Oblastı’nı Türkiye’ye ilhak etmeye çalışmak” gibi bir “gerekçeyle” çok sayıda eğitimli genç yönetici idam edilmiştir.

(5) Bu da Adige halkının, yaşadığı ağır travmaları hala atlatamamış olduğunu göstermektedir.

Cumhuriyet’e geçiş, ırkçı dalgalanma ve yeni sorunlar

1988’de patlak veren Azerbaycan’a bağlı “Dağlık Karabağ” sorununa barışçı bir çözüm modeli oluşturması için, “Ruslarla sorunu bulunmayan bir toplum oldukları” değerlendirmeleriyle ve deneme amacıyla, ilkin “Adigelere bir cumhuriyet kurdurulması” ve modelin başarılı olması durumunda, öteki küçük Sovyet halklarına, bu arada Karabağ’a da cumhuriyet kurdurulması, böylece Sovyetler Birliği düzeyinde bütün etnik sorunların kökten çözülmesi ve huzurun tesisi görüşü, o zamanki Sovyet üst yönetimince, bir çıkar yol (strateji) olarak benimsenmişti. Bu konsept içinde, Rusların güvendiği bir toplum olan Adigelerin “cumhuriyet (devlet) kurmaları” sağlanacaktı. Yani şimdiki ekstremist çevrelerin, örneğin Slaviyanlar Birliği’nin iddialarının aksine, cumhuriyet , etnik Adigeler düşünülerek ve onlar adına kurulmuştu.

Durumu, daha 1988’de, İsrail Başbakanı Yitzak ŞAMİR’den bize aktaran da, Şamir’in partisinden Kfar-Kama Belediye Başkanı Yahya NEPSEV idi (1).

Nitekim, Adigey, ilkin, Krasnodar Kray’dan çıkarılıp aracısız Moskova’ya bağlı bir özerk oblast yapıldı. Bu arada, konjonktürün zorlamasıyla, ilkin sadece Adigeler için düşünülmüş olan program hızlandırıldı ve genişletildi, kapsama, Adigey dışında, Rusya’daki 3 özerk oblast daha dahil edildi:
Karaçay-Çerkesya, Altay ve Hakasya özerk oblastları da Adigey ile birlikte, bir paket halinde, 3 Temmuz 1991’de resmen cumhuriyet yapıldı
.

Ancak, sıra Karabağ’ı cumhuriyet yapmaya gelmeden Sovyetler Birliği dağıldı ve program yarım kaldı. Adigey, bir Federasyon Sözleşmesi ile Rusya Federasyonu’na ‘egemen’ bir devlet olarak katıldı. Daha sonra, “konjonktürün değiştiğini, artık Adigey Cumhuriyeti’ne ve Adigelere gerek kalmadığını düşünen bazı ekstremist/aşırı sağcı üst düzey Ruslar, Adigelerin kendi öz topraklarının küçücük bir bölümü üzerinde kurulmuş olan devletini, referandum oyunlarıyla ortadan kaldırmaya kalkıştılar.

Ancak Adigeler ve onlarla birlikte hareket eden Adigeyli Rus nüfus, ayrıca üst düzey demokrat Rus devlet adamları, ancak bir bela üretebilecek olan bu tuzağa düşmediler (2) . ‘Adige Halk Kongresi’ de Adigey Cumhuriyeti varlığı üzerine yapılacak olan bir referanduma sadece etnik Adigelerin katılması gerektiğini, Rus çoğunluğun da katılacağı bir referanduma ise etnik Adigelerin katılmayacağı kararını almıştır (3).

Adigeler, bu ırkçı/faşist girişimin karşısında gerekli önlemleri almakta gecikmediler (4).

Bilgi notu:

(1) “Jıneps” gazetesi, sayı 19; ‘Yahya Nepsev ile eski bir görüşme’, internet.

(2) Referandumlar çoğu kez güçlünün isteği doğrultusunda sonuçlandırılabilen tartışmalı oylamalardır; bir halkın geleceğine ve o halkın kazanımlarını elinden almaya yönelik – negatif – bir oylama ve bu oylamaya, o halktan olmayanların –sayıca çoğunlukta olanların – da katılmaları durumunda, böylesine bir oylama adil ve demokratik bir oylama sayılamaz; sadece negatif bir ayrımcılık olur.

(3) Sözkonusu karar metninin tamamı için Bkz. ‘Adige Halk Kongresi olağanüstü toplantısı kararıdır’, CC Tarih bölümü, internet.

(4) 21 Mayıs 2006’da toplanan ‘Adige Halk Kongresi’ Adigey’in Adige yerli halkının haklarını kesin bir güvence altına alan bir Anayasa değişikliği yapılması çağrısında da bulunmuştur. Mevcut AC anayasaya göre de referandum kararı almak zordur, bunun için Adigey Parlamentosu’nun nitelikli çoğunlukla iki kez karar alması gerekir. Demokrasi korunduğu sürece de, Adigeler aleyhinde bir referandum kararı alınamaz.
Krasnodar Kray yönetiminin çıkardığı güçlükler

Krasnodar Kray yönetiminin Shapsughların yasal haklarını engellemeye çalıştığı ve engellediği, Adigeylilere karşı olumsuz tavırlar içine girdiği, bazı Rusları (özellikle ekstremist ve lümpen Kazakları) Adige ve Shapsughlara karşı kışkırttığı ve tehditler savurduğu biliniyor (1). Ayrıca, Tahtamukay ve Tevçoj rayonlarının yakınındaki Krasnodar kenti hastanelerinin, Adigeyli ağır hastaları bile yabancı sayıp kabul etmediği, acil durumlarda bile, 200 km uzaklıktaki Maykop hastanelerini adres olarak gösterdikleri ya da fahiş ücretler talep ettikleri; Kray’ın ticari engellemelerde bulunduğu söyleniyor. Bütün bunlar AC’nin Krasnodar Kray’a eklenmesi politikasını özendirici programın bir gereği olabilir mi?  (2).

Bu arada ‘Ahıska (Mesheti) Türklerine’ karşı hırçın kedi tavrı sergileyebilen o zamanki AC yönetimi, Rus yerleşimciler sözkonusu olduğunda ise, uysal kuzuya dönüşebiliyordu. Bu da AC’ni işlevsiz (güdük) bir kuruluşa dönüştürüyordu. Bu bakımdan yöneticilere ve bürokratlara güven (цыхьэ) iyice azalmıştı (3).

Ancak Krasnodar Valisi gerici/aşırı milliyetçi Vali DİYAKONOV’un gitmesi, demokrat Aleksandr TKAÇEV’in gelmesiyle, bazı olumlu adımlar da atıldı, sözgelişi Adigey Devlet Üniversitesi’nin 10 fakültesinin Krasnodar Kray’ın Ş’açe (Lazarevsk), Novorossiysk ve Yeysk kentlerinde açıldığı söyleniyor (4).

Gerici/sağcı Rus çevreleri, çağdışı “Büyük Rusya” ütopyası ve yağmacı güdüleri sonucu, AC’ni “Rus bedenine batmış bir diken” olarak görmekte, ondan kurtulmak ve Adige varlığını yağmalamak/yok etmek istemektedirler:

Nitekim, Oleg Tsvetkov’un “Jıneps” gazetesindeki (Ekim 2006) bir yazısından da öğrendiğimize göre, 2006’da yapılan bir toplantıda, Putin’in Güney Fedral Okrugu temsilcisi Dimitriy Kozak, AC’nin kaldırılmasını, topraklarının Krasnodar Kray’a eklenmesini ısrarla savunmuş, o zamanki AC Devlet Başkanı Ş’evmen Hazret de (Шъэумэн Хьазрэт) sert bir biçimde D. Kozak’a karşı çıkıp istifasını sunmuş, Vladimir Putin, Ş’evmen’in istifasını kabul etmemiş, ayrıca AC’nin kaldırılmasını olanaklı kılacak bir anayasa değişikliğini düşünmediğini de açıklamıştır. Böylece Adige Cumhuriyeti’ni ortada kalma girişimi desteksiz kalmıştır.

Maykop Devlet Teknolojisi rektörü Prof. Dr. Thakuşın Aslan’ın 13 Ocak 2007’de Adigey Cumhuriyeti devlet başkanı olmasıyla, Adigey’in dağıtılması tartışmaları da sona ermiş gibidir.
Bilgi notu:

(1) 1992’de Tuapse’yi ziyaretim sırasında milliyetçi Rusların Shapsughlara özerkliklerinin geri verilmemesi için ev ev dolaşıp imza toplamakta oldukları söylenmişti.

(2) Bu arada eski AC Devlet Başkanı Hazret Ş’evmen, kendi parasıyla Krasnodar kenti yakınındaki Afıpsıp beldesinde bir tıp merkezi ve küçük bir hastane yaptırıp bağışlayarak kısmi bir rahatlama sağlamıştır.

(3) 1992’de Krasnodar’a komşu Tahtamukay’da bir köylüye, “AC’nin kurulmuş olması size ne gibi bir yarar sağladı? ” (Адыгэ республикэм сыд къышъуфихьыгъ?) diye sorduğumda, “Bir yarar sağlayacağını umuyorduk, ama sadece sırtımızdaki yükü daha da arttırdı”(Иш1уагъэ къэк1он т1огъагъ, ау ти тамэ тэлъ хьылъэм нахь къыхигъэхъуагъ) yanıtını almıştım (Bu arada1992’de tanık olduğum bir olayı da yansıtmalıyım: Bir cumartesi günü, resmi Adigeya Oteli resepsiyonu, Otel’de Ürdün’den otobüsle gelmiş bir turist kafilesi kalıyor. İçlerinden bir delikanlı sancılanıyor. Kafile başkanı tüm giderleri kendisine ait olmak üzere, çocuğun tedavisi için kendisine yardımcı olunmasını, bir taksi olsun çağrılmasını, orta yaşlı resepsiyen memuresinden rica ediyor. Memure de “Bugün cumartesi, hastane, doktor ya da taksi yok, size yardımcı olamam” (Нэпэ мэфэзакъо, сымэджэщи, азэрэ машинэри щы1эштэп, сыкъыпдэ1эпы1эн слъэк1ыщтэп) diyerek ricaları geri çeviriyor. Bunun üzerine yaşlı kişi “Peki kızım, bu güzel geleneği kimden aldınız? ” (Адэ сипшъашъэ, мы хэбзэ дахэр хэты къышъухилъхьагъ? b) diye sorunca da, azarlayıcı bir ifadeyle, “Rus’tan, gavurdan aldık” (Урысым, джаурым къытхилъхьагъ, и1уи Иордание къик1ыгъэ купым итхьаматэ л1ыжъ хьак1эм 1эе дэдэу тэкууагъ) yanıtını almıştı. Bu da yozlaşmış sistemin insanları ne kadar da çirkin bir hale getirebilmiş olduğunu gösteriyordu.

(4) Küçük bir cumhuriyetin, topu topu 100 bin dolayında nüfuslu, ekonomik anlamda RF’nin en yoksul kenar köşelerinden birinde barınan ve çoğunluğu ya da yarısı halen köylü, çiftçi olan bir topluluğun, ağır politik baskı altında ve maddi olanaksızlıklar içinde, biri teknoloji üzerine, iki üniversiteyi ve birçok fakültesiyle ‘Tembot K’eraş Sosyal Bilimler Araştırma Enstitüsü’nü kurmuş, bir çok fakültesini sınırları dışına yayabilmiş, nüfusuna göre bilim adamı ve aydın insan sayısını çoğaltmış, sanat ve edebiyat alanında da ileri adımlar atmış olması ve bütün bu olumlu gelişmeler, bize, Adige kültürünün ne denli derinlikli, ileri ve sağlam bir tarihsel temelden kaynaklanmakta olduğunu da göstermektedir. Bu başarı, kuşkusuz, en başta, kökü Taş Çağına -binlerce yıl öncesine- uzanan, büyük bir uygarlık yaratmış ve devletler kumuş olan, o zamanlardan beri arınarak ve gelişerek varlığını sürdüren, kirlenmemiş, Adige zekasının parlak bir ürünü olan ve Adigelerce korunmuş bulunan Adige dilinin hızlı ve kolay öğrenmeyi sağlayan; üst düzeyde bilimsel ve teknik konuları kavratmaya yatkın olan dil yapısının yardımından ve bu sayede Rusça’nın da en iyi bir biçimde kullanılabiliyor olmasından kaynaklanıyor olmalıdır. Ama, kendine yabancılaştırılmış olan birçok Adige bu gerçeğin farkında bile değildir; şair boşuna dememiş, “Ol mahiler ki derya içredirler deryayı bilmezler” diye.

Not: Yazı 21 Ekim 2009 tarihi itibarıyla gözden geçirilmiş ve güncellenmiştir. -HCY

1990’lardaki ekonomik ve sosyal çöküntü

Adigey Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve yapılanması aşamasında, ilk Devlet Başkanı CARIME Aslan (Джарымэ Аслъан), birçok sorunun çözümüne öncülük etti. Ancak ekonomik ve sosyal çöküş ile bürokrasideki yozlaşmayı önleyemedi.

Bunun temel nedeni, kuşkusuz Rusya’daki genel ekonomik çöküş ve bozulma idi. Bu çerçevede Adigey’de ormanlar  yağmalanmaya ve devlet malları çalınmaya başlanmıştı (1). Yöre ekonomisinin temeli olan tarım ürünleri de ucuzlamış, mafya engeli nedeniyle üretim büyük pazarlara taşınamaz olmuş, fabrikaların hemen hepsi kapanmış, işsizlik tehlikeli bir boyuta ulaşmış, kamu düzeni bozulmuş, suç ve suç örgütlerinde bir patlama yaşanmış, halk iyice yoksullaşmıştı. Bunun bir sonucu olarak, 1989-2003 yılları arasında, Adigey’den 123 bin 900 kişi (nüfusun % 28 kadarı) ayrılıp durumu daha iyi olan sanayi merkezlerine göç etmiştir. Dışa göç, tarım toprağı az olan Maykop rayonu ile bazı köy ve beldeleri vurmuştu (2).

Durumu daha iyi değerlendirebilmek için 2010 yılında yapılacağı açıklanan  nüfus sayımı sonuçlarını beklemek gerekecektir.

Kriz, yılların kıdemli yöneticisi CARIME Aslan’ı götürmüş, ŞEVMEN Hazret’i (Шъэумэн Хьазрэт)   getirmiştir (13 Ocak 2002).

1989-2003 yılları arasında 123 bin 900 kişi Adigey’den ayrılırken, 155 bin 400 kişi de Adigey’e ‘yerleşmiştir’ (3).
1998’de Adigey’deki emekli sayısı, anormal bir artışla 128 bine (nüfusun % 29 kadarı) ulaşmıştı. Bu sayı, Adige toplam sayısının da üzerinde bir nüfustu.

Böylece Adigey nüfusunun üçte ikisi gibi büyük bir nüfus sirkülasyonu yaşanmıştır. Birçok RF cumhuriyetinde Rus nüfusun gerilemesine karşın, Adigey’deki Rus çoğunluğu korunmuştu (% 64, 5) (4).

Bu çoğunluktan yüreklenen aşırı Rus milliyetçileri de harekete geçip Adigey’i tasfiye niyetlerini seslendirmeye başlamışlardı (2004). RF Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, “Birleştirmeler yoluyla RF’ndaki region sayısını azaltma” programı uygulamaya konmuş, Sibirya’daki özerk okrugların kaldırılmaları işlemleri başlatılmıştı.

Rus İmparatorluk Hükümeti 1860’da boyun eğmeyen Shapsugh ve Wubıhları sürme kararını almıştı, ancak 1859’da boyun eğmiş olan ve ses çıkarmayan Abzeghleri de 1861’de, Shapsughların yanında  etnik temizlik ve sürgün kapsamına almış ve uygulamıştı. RF yönetimi işte bu faciayı anımsatıcı  biçimde bir adım atarak, Adigey’i de tasfiye süreci içine alma adımlarını attı (5).

Ancak, bütün bir Kafkas diasporasını bütün halinde Rusya karşıtlığına  itebilecek olan bu yanlış adımdan, bazı üst düzey Rus yetkililerin müdahalesiyle dönüldüğü söylenmektedir (2006).

Adigey Devlet Başkanı ŞEVMEN Hazret’in de tasfiye sürecine şiddetle karşı çıktığı, kınama anlamında istifasını verdiği, ancak Putin’in bu istifayı kabul etmediği ve anayasa değişikliğine gidilmeyeceğini açıklayarak tasfiye karşıtı tavır aldığı yazılmıştır.

Adigey’in tasfiyesi için RF Anayasası’nın değiştirilmesi gerekiyordu.

Bu arada, 21 Mayıs 2006’da (6) toplanan ‘Adige Halk Kongresi’ de, AC’nin tasfiye edilmesinin, Rusya düzeyinde, dönüşü olmayacak bir biçimde halklar arası barışı bozacağını, Adige devletinin, dil ve kültürünün gelecekte de yaşatılmasını ve korunmasını istediğini belirtmiş, bütün bunların ve Adigelerin siyasi temsil eşitliğinin (paritet), anayasal bir garanti altına alınmasını talep etmiş, bu arada Adige Cumhuriyeti’nin geleceğini belirleyecek bir referanduma sadece etnik Adigelerin katılabileceğini, Adige olmayanların da katılacağı bir referanduma etnik Adigelerin katılmayacağını açıklamıştır (7).

Bugünkü görünümüyle, RF devlet yapılanışı oturmuş da değildir, oynaklık ve çifte standart durumları vardır. Yeryüzünde örnek alınacak, etnik ve bölgesel hakları en iyi bir biçimde düzenlemiş olan demokratik ülke ise, kuşkusuz İsviçre’dir, İsviçre’nin ortak/genel bir resmi dili yoktur (8) ama Rusya ve İspanya gibi ülkelerde, özerk cumhuriyet ve bölge dilleri üzerinde geçerli olan üst resmi dil (Rusça ve İspanyolca) vardır.

Şu durumda, RF’nda oturmuş bir devlet yapısının yokluğu yanında bir güven ortamının da bulunmadığı  söylenebilir,  Shapsugh/Şapsığlara özerklik verilmesi konusundaki tutum buna bir örnektir: RF Devlet Duması Şapsığlara özerklik verilmesine ilişkin yasa önerisini gündemine almıştı, yasanın yürürlüğe girmesi için önerinin iki kez oylanması ve kabul edilmesi gerekiyordu. İlk oylamada Shapsughlara özerklik verilmesi kabul edilmişti, ancak ikinci oylamanın yapılması için oylama yeterlik sayısı bulunamadığından oylama yapılamamış ve öneri düşmüştü. İlk oylamaya katılan Adige milletvekilleri ikinci oylamadan ‘kaçmışlardı’. Bu da bir güven ortamı yokluğu, korku durumu ya da kariyerist çıkarlarla/oportünizm  ile açıklanabilir: Nitekim, ikinci oylama için, biri dışında, Adige milletvekilleri oylamanın yapılacağı oturuma katılmamışlardı (9).

Bu nedenle Shapsughlara özerklik verilmesi içerikli yasa tasarısı gündemden düşmüş oldu.
Bilgi notu:

1) Bkz. Hazret Şovmen’in veda mesajı, CC Tarih, 2. İndex, internet.

2) Bkz. Bu yazının “Rayonlar ve etnik yapı” bölümü.

3) Bkz.  ‘Nart dergisi’,  sayı 36,  s.  86.
4) Karaçay-Çerkesya’da 1959’da % 51 olan Rus oranı 2002’de  % 33, 6’ya düşmüştür, aynı oranlar Kabardey-Balkarya’da % 38, 7’den 25, 1’e; Kalmıkya’da % 55, 9’dan % 33. 6’ya düşmüştür.

5) Rusya’daki  10 özerk okrug’un (küçük ulusal özerk  ülke) 6’sı tasfiye edilmiş, geride 4 özerk okrug kalmış, region sayısı da  89’dan 83’e düşmüştür.

6) 21 Mayıs günü yeryüzündeki Kuzey Kafkasya halkları/Çerkesler açısından bir  yas günüdür.

7) Adige Halk Kongresi olağanüstü toplantısı kararıdır, CC Tarih bölümü; ayrıca  internet.

8) İsviçre’de 26 Kanton ve dört resmi dil vardır, dillerin dördü de, Federal Merkez’in ve kendi Kanton yönetimlerinin koruması altındadır, ek olarak İsviçre’de bir öğrenci, kendi anadili dışında ikinci bir İsviçre dilini de okumak/öğrenmek zorundadır. Bu nedenle bir İsviçreli en az iki dil bilir. RF’ndaki uygulama ise, farklıdır. Rus öğrenci, Rusça dışında herhangi bir cumhuriyetin dilini okumak ya da öğrenmek zorunda değildir ama Rus olmayan bir öğrenci Rusça okumak/öğrenmek zorundadır. İsviçre’de herhangi bir kantonun etnik yapısı/etnik oranı bozulamaz, bir kantonun dili üzerine başka bir dil geçirilemez,örneğin Fransızca ya da Almanca konuşan bir Kanton’un (devletin) ikinci bir resmi dili olmaz, ayrıca İsviçre’nin tamamında geçerli bir dil de yoktur, dört İsviçre dilinin her birinin üzerinde olacak bir dil de yoktur. Rusya’da ise,cumhuriyet dillerinin ve tüm dillerin üzerinde ve Rusya’nın tamamında geçerli olan ortak/üst resmi dil Rusça’dır. Rusya’da çok sıkı bir merkeziyetçilik vardır, yerel yönetimlere sorulmadan, Rus nüfusu, kolonizasyon amaçlı olarak ulusal bölgelere taşınıp yerleştirilebilmekte ve Ruslaştırma politikaları uygulanabilmektedir. İsviçre’de bir Kanton meclisi, o kantonun dil, kültür, din ya da mezhebini koruma konusunda egemen ve tam yetkilidir, RF’ndaki statü tartışma götürür. Bu gibi nedenlerle, kurulduğu günden bu yana İsviçre’de dil ve etnik çatışmalar yaşanmamış, federal yapı günümüze değin geliştirilerek korunmuştur.

9) Bkz.  ‘Şapsığların Hikayesi’, Mehdi Nüzhet Çetinbaş, internet.

Dünyadaki demokratik gelişmeler ve uygulama örnekleri

Demokratik ülkelerde bu son yıllarda gelişmekte olan uygulama örnekleri vardır, örneğin Yeni Zelanda’da nüfusun % 3 kadarının (100-150 bin kişinin) konuştuğu Maorice, İngilizce ile birlikte resmi dildir (1).

ABD’nin çok etnili Hawaii eyaletinde  Hawaii dili, Louisiana ve Maine eyaletlerinde de Fransızca, İngilizce ile birlikte resmi dildir  (2).

ABD, Kanada ya da herhangi bir demokratik ülkede, öğrenci velilerinin talebi olması durumunda, herhangi bir dil devlet tarafından seçmeli bir ders dili olarak okullarda okutulmakta ve öğretilmektedir.

Devletler artık, bir insanlık suçu olan  asimilasyon politikalarına son veriyorlar, asimilasyon politikası özellikle Türkiye’de hala bazı odaklarca (CHP, MHP, bazı asker ve yargı çevrelerince) sürdürülmek isteniyor. Öteki ülkelerde ise, devletin resmi diller dışındaki diller de tanınıyor, bütün dillere saygı gösteriliyor ve koruma altına alınmaya çalışılıyor. BM ve AB politikaları da bunu destekliyor ve özendiriyor. Milliyetçi gericilik zayıflıyor, insani değerlere, dil ve kültürlere saygı anlayışı gelişiyor ve güçleniyor. Bu bakımdan umut verici bir geleceği bekleyebiliriz.

Ancak Rusya’da, aşırı Rus milliyetçilerinden/ekstremistlerden ve devletten de kaynaklanan bazı  sorunlar vardır. Arap ülkelerinin bazılarında, Nasır’ın ve Kaddafi’nin Arapçı/gerici politikalarından destek bulmuş olan bir milliyetçi/asimilasyoncu anlayış da vardır ama Türkiye’deki gibi pek etkili değildir.

Asimilasyon politikaları artık çağdışı rejimlerin işi olabilir.

Bu bağlamda Türkiye’deki anlayış, yeryüzünün en berbat ve en geride kalmış bir örneği sayılabilir, Erdoğan hükümeti aşırı milliyetçi/Türkçü muhalefetin (CHP, MHP) sert tepkilerine karşın, bu berbat durumu düzeltmeye ve ırkçı engellemeleri aşmaya çalışmaktadır.

Güzel bir örnek de Avustralya’dır, burada İngilizce, ABD’nde  olduğu gibi federal düzeyde bir resmi dil değildir, fiilen kullanılan bir dildir, her iki ülkede de İngilizce dışındaki dil ve kültürler devletçe destekleniyor, etnik radyo ve TV yayınları sürdürülmektedir. Avustralya Hükümeti, ayrıca, geçmişteki soykırım uygulamaları nedeniyle yerli Aborojin halkından özür dilemiştir.

RF yönetimi ise, 1860’larda ve sonrasında Adige halkına karşı işlenmiş olan soykırım uygulamaları, etnik temizlik ve ülke dışına göç ettirme/sürgün politikaları konularına hiç değinmemekte, geçmiş hükümetlerce yapıldığı gibi, gerçeği dünyadan gizlemeye çalışmakta, sözgelişi 2014 Ş’açe  (Soçi) Olimpiyaları nedeniyle Ş’açe tarihinden  söz eden resmi yayın ve açıklamalarda,  Grek ve Osmanlı gibi tali adlara değinilmekte, ama Ş’açe’nin tarihsel yerli halkı olan Adige/Wubıh/Shapsugh etnik adına sansür uygulanmaktadır.

Uygar ülkelerde ırk, din ve dil baskıları, Türkiye dışında, tarihe karışmıştır ya da karışmak üzeredir. ABD’nde siyahi lider Barack Obama, beyaz çoğunluğun da oyunu alarak devlet başkanı seçilebilmiştir. Bu da en büyük ırkçı barajın çöktüğünü kanıtlıyor.

Sevindirici gelişmeler birbirini izliyor: Kanada’da 8’i yerli dili olmak üzere 10 dil devletçe resmi dil olarak tanınmış ve koruma altına alınmıştır. Biraz somutlaştıralım: Nunavut ve Northwest Territories özerk bölgelerinde 2 bin (2.000) kişi tarafından konuşulan Inuinnaqtun dili ile Nunavut, Nunavik, Northwest Territories ve Nunatsiavut özerk bölgelerinde 35 bin kişi tarafından konuşulan Inuktitut dili de Kanada tarafından tanınmış ve koruma altına alınmış olan 8 resmi yerli dilinden sadece ikisidir (3).

Devam edelim: Afganistan’da 8, Çin’de 10, İtalya’da 11 resmi dil vardır, sayı Almanya, Avusturya ve İsveç’te 7’şer, ABD ve bağlı bölgelerde 7, Britanya ve bağlı bölgelerde 10 (4), Sırbistan’da 8, Filipinlerde 16, Hindistan’da 36’dır. Irak’ta 4 dile (Arap, Kürt, Asuri ve Türkmen) resmi dil statüleri verilmiştir. İspanya’da da 5 resmi dil vardır-İspanyol, Galiç, Katalan, Bask ve Oksitan. Norveç’te 6, Danimarka’da 4, Finlandiya’da 3, Moldova’da 4, Japonya’da 4, Lübnan’da 3 (Arap, Fransız ve Ermeni), Okyanus’taki Mikronezya’da 6 resmi dil vardır. Toplam 239 dili, 182 ulus ya da  etnik topluluğu olan RF’nda resmi dil sayısı 34’tür (5). RF’nda resmi dil statüsünde olmayan yerli diller ya da  az nüfuslu  yerli uluslar da, RF Anayasası ve federal yasalar gereği, ‘devlet korumasından’ yararlanmaktadır.

Bir de Afrika ve Latin Amerika’daki uygulamaları özetle görelim: Cezayir’de 3 dil (Arap, Berberi, Fransız), Demokratik Kongo’da 5 dil, Kongo’da 3 dil, Ekvator Ginesi’nde 3 dil, Gana’da 10 dil, Gine’de 4 dil, Moritanya’da 5 dil, Namibya’da 4 dil, Senegal’de 7 dil, Güney Afrika’da 11 dil, Madagaskar’da 3, Mauritius’da 3, Zimbabve’de 3 dil; Latin Amerika Arjantin’de 2 dil (İspanyol ve yerli Guarani), Bolivya’da 3 dil (İspanyol, Aymara, Keçua), Paraguay’da 2 dil (İspanyol ve yerli Guarani), Peru’da 3 dil (İspanyol, Aymara, Keçua ve daha birçok küçük yerli dili) resmi dil olarak kabul edilmiştir, vb. Listeyi daha da uzatabiliriz.

Şu durumda 110 ülkede, yani BM üyesi 192 ülkenin çoğunda iki ya da daha çok sayıda resmi dil bulunuyor. Sayıya Kosova, Abhazya ve Güney Osetya gibi BM üyesi olmayan ülkeler katılmamıştır.

Peki birden çok dili, resmi dil olarak  tanıyan onca ülke, bizim aşırı milliyetçilerimizin iddia ettikleri gibi bölünmüş mü oluyor?

Rusya’da, 2000’li yıllara değin  küçük uluslara ait  11 idari birim/region vardı, tasfiye sonucu, geride  1 özerk oblast-Yahudi ve 4 özerk okrug-Chukotka, Khanty-Mansi, Nenets ve Yamalo-Nenets   kalmış, diğerlerinin özerklikleri kaldırılarak, toprakları Rus kraylarına (illerine) eklenmiştir, bu  5 özerk regionda konuşulmakta olan  dillere de, resmi dil statüleri verilmemiştir

Abaza, Agul, Rutul, Tsakhur, Tati, Nogay ve Shapsughlar gibi, Rusya Federasyonu’nda yaşayan 60’ı aşkın tanınmış küçük ulus bulunmakta, bunların etnik kimlik ya da dilleri de ‘anayasal koruma’ altına alınmış bulunmaktadır. Ancak  farklı standartlar/uygulama örnekleri de vardır.

Küçük uluslara devlet tarafından ‘maddi yardımlar’ da yapılmaktadır, sözgelişi Shapsugh/Şapsığlara, 1999 yılından beri yılda 80 bin Dolar (120 bin TL) tutarında bir devlet yardımı yapıldığı söylenmektedir. Bu paranın “Shapsughe Xase/Шапсыгъэ Хасэ” (Shapsugh Meclisi) tarafından yasaların öngördüğü bir biçimde kullanıldığı da söylenmektedir.

RF’nda kray, oblast, özerk oblast ve özerk okrug gibi region (idari birim)  sınırları içinde konuşulan yerel dillere, resmi dil statüleri verilmemiştir, bu gibi yerlerde resmi dil sadece Rusça’dır. Cumhuriyet birimlerinde ise, Rusça ile birlikte, o yerlerde konuşulan bir ya da birden çok yerel dile de resmi dil statüleri verilebilmektedir (6).

Sözgelişi, 5 resmi dili bulunan Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde Abaza (32.346) ve Nogay (14.873)  gibi küçücük dillere (7),  Dağıstan Cumhuriyeti’nde de 14 resmi dil içinde, 8.168 kişi tarafından konuşulan Tsakhur dili ile 2,3 bin (2 bin 300) kişi tarafından konuşulan Tati diline de resmi dil statüleri verilmiştir (8).

Krasnodar Kray sınırları içinde, Karadeniz kıyısınde Ş’açe (Soçi) kentsel/metropolitan alanı ile Tuapse rayonunun yerli halkı olan Shapsughların diline/Şapsığ Adigece’sine, dahası Rusya’da 116 bin kişi tarafından konuşulan Komi-Permyak diline ise resmi dil statüsü verilmemiş, bu iki ulusun özerk yönetimleri de kaldırılmıştır.

RF’ndaki kray ve oblastlarda konuşulan diller ile cumhuriyetlerde konuşulan dillere ilişkin farklı standartlar vardır. Örneğin, Dağıstan Cumhuriyeti’nde (9) 2,3 bin kişinin konuştuğu Tati dili resmi bir dildir, ama Perm Kray’da 116 bin kişinin konuştuğu Komi-Permyak dili ise resmi bir dil değildir. Cumhuriyetler ile diğer yerlerde uygulanan ölçüt bir değildir, çifte standart durumu vardır. Bu çifte standardın, nedenlerini ise bilemiyoruz.

Sonuç olarak, cumhuriyetler, Federal Merkez tarafından da onanması koşuluyla, kendi sınırları içinde konuşulan küçük yerel dillere resmi dil  statüleri verebilmekte, ancak Federal Merkez, il statüsüyle, yani kray, oblast ve okrug statüleriyle kendisine bağlı olan regionlarda konuşulan dillere, cumhuriyetlerde olduğu gibi, Rusça gibi resmi dil statüleri vermemektedir, kuşkusuz bu bir çelişki ve çifte standarttır (10).


Bilgi notu:

1) Yeni Zelanda ve bağlı bölgelerde toplam 6 resmi dil vardır.

2) ABD ve bağlı bölgelerde 7 resmi dil vardır.

3) Kanada’daki resmi diller şunlardır: İngiliz, Fransız, Chipewyan (Dëne Sųłiné), Cree,  Dogrib (Tłįchǫ),  Gwich’in,  Inuinnaqtun, Inuktitut, Inuvialuktun Slavey; ayrıca Bkz. Anadili Sorunu,  internet. ; ayrıca List of official languages by state, Wikipedia.

4) İngiltere’deki resmi diller arasında Cornwall’da Cornish dili,  Guernsey adasında Dgèrnésiais dili, Jersey adasında  Jèrriais, Kuzey İrlanda ve İskoçya’da İskoç dili, İskoç Gaelcesi (İskoçya’da), Gal dili de Gal bölgesinde (Walles) resmi dildir.

5) Bkz. List of official languages by state, Wikipedia.

6) Bkz. List of official languages by state; Russia (Languages of Russia), Wikipedia.

7) Karaçay-Çerkesya’daki 5 resmi dil: Rusça, Karaçay-Balkarca, Kabardey-Çerkesçe, Abazaca ve Nogayca.

8) Dağıstan’daki 14 resmi dil: Rus,  Agul, Avar, Azeri, Çeçen,  Dargi, Kumuk, Lak, Lezgi,  Nogay, Rutul,  Tabasaran, Tati ve Tsakhur.

9) Rusya’da resmi dil olmayan ama koruma altına alınmış 60’ı aşkın küçük/az nüfuslu ulus dili vardır.  Dağıstan’da resmi dil olmayan, sadece konuşulan diller: Archi, Bagvalal, Bezhta, Botlikh, Chamalal, Ghodoberi, Hunzib, Judeo-Tat (Dağlı Yahudi), Karata, Khwarshi ve Tindi. Bkz.  Official languages in state.

10) Kuzey Kafkasya’daki cumhuriyetlerden Adigey’de Rus ve Adige; Kabardey-Balkarya’da Rus, Kabardey-Çerkes ve Karaçay-Balkar; Kuzey Osetya’da Rus ve Oset; İnguşya’da Rus ve İnguş; Çeçenya’da da Rus ve Çeçen dilleri resmi dillerdir.

Adigey Cumhuriyeti’nde etnik ayrımcılık ve oportünizm

1992’de Adigey yöneticilerinin Kazakistan’dan dönüş yapan  Rus yerleşimcileri, Krasnodar kenti ile komşu olan Adigey’in Tahtamukay rayonuna yerleştirmekte olduklarını öğrenmiştim (1). Tahtamukay’a yerleştirilen bu kişiler için konutlar üretiliyor ve bu kişilere  Krasnodar kentinde iş veriliyordu, yani bu yerleşimcilerin  arkasında devlet desteği vardı. Adige yönetimi ise, bu tür  yerleşmeleri gizliyor, dönüşçüler ise bilgi aktarımında bulunmuyorlardı.

Buna karşılık, 1990’larda Maykop’a kadar gelen Stalin sürgünü ve Özbek saldırıları mağduru bir tren dolusu korunmasız Ahıskalı/Meshetili Türk, söylendiğine göre,  çocukların feryatları ve yalvarmaları  izlenerek, alelacele ve utanç verici bir biçimde, trenden inmelerine izin verilmeyerek, Maykop tren garından “yolcu edilmişlerdi”. Yani ortada  çifte bir standart ve negatif (güçsüzün aleyhine) bir ayırımcılık vardı.

Adigey’in Rus ve Adige bürokratları, birlikte, Rus yerleşimcilere karşı uysal kediyi, Türk sürgünlere karşı da hırçın kediyi oynuyorlardı. Nereden nereye? Anlaşılan 1864 sürgünü çoktan unutulmuş olmalıydı…

Bu çürümüş bürokratların niteliğini öğrenmek için, AC İkinci Devlet Başkanı Şevmen Hazret’in veda mesajına bir bakmak yeterlidir (2).

Adige yöneticiler, Adigey’e yönelik Rus yerleşmelerinin durdurulduğunu söylüyorlardı.

Bunun doğru olup olmadığını sorduğum  bir bayan öğretmen ise, “Yerleşimler sürüyor, burada yönetimin izni ve haberi olmadan bir kuş bile uçmaz. Yönetimin çizdiği çizginin dışına da kimse çıkamaz, çıkanı derhal kapının önüne koyarlar, her şeyi bilerek yapıyorlar, yaptırıyorlar, yöneticiler işbirlikçi, yalan söylüyorlar” demişti.

Maykop’taki bir dönüşçü de, “Maykop’taki Ruslar politik” demişti.

Birçok kişi konuşmaktan kaçınıyor, üç maymunları oynuyordu. Oysa özgür düşünce, korkunun olmadığı bir ortamda gelişebilir. Kötü oluşumların önü, gizlenerek değil,  sergilenerek ve deşifre edilerek alınabilir.

Susmak çözüm olamaz.

Nitekim, bir süre sonra, 2004’te, milliyetçi örgüt ve çevreler Rus çoğunluğu, “Adigey’de çoğunlukta olan  Ruslar, azınlıktaki Adigeler tarafından demokrasiye aykırı olarak yönetiliyorlar” diyerek kışkırtmaya kalkışacaklardı. Anlaşılan milliyetçiler AC’nin defterini dürmek için harekete geçmişlerdi.

Ortada çirkin bir “tezgah” vardı.

Eylül 2009’da rastlantı sonucu karşılaştığım ve Adigey’de bir süre bulunduğunu öğrendiğim bir Türk işçisine, “Adigey’de yönetim kimlerin elinde” diye sorduğumda, “Tabii ki Rusların” yanıtını almıştım. “Peki yerli Adigeyliler ne durumda”, dediğimde de, “Onlar azınlık. Camilerinde Cuma namazı kıldım” demekle yetinmişti (3). Görüşmemiz kısa sürmüştü, ama açıklayıcıydı.

Tarafsız bir gözlemciye göre Adigey’in dışarıdan görünümü, maalesef işte böyleydi.

RF’nda bugün, proje mimarı Vladimir Putin olan, “yurttaşlığa dayanan bir demokratik  toplumun” oluşturulmasına çalışıldığı söyleniyor. Dileriz lafta kalmaz, gerçekleşir. Gerçekleşebilir ve düzgün bir demokrasi oluşturulabilirse, kazanan Rusya olur (4). Ülkeler, iç dönüşümler ve dış etkilemeler yoluyla, hızlanan bir süreç içinde demokratikleşmeye doğru gidiyorlar.

Türkiye’deki demokratikleşme ya da Erdoğan hükümetince yürütülen demokrasi doğrultulu çalışmalar da bu çerçevede değerlendirilmelidir.


Bilgi notu:

1) 1992’de Tahtamukay’da,  bir grup ziyareti sırasında,  “Sibirya ve Kazakistan’dan getirilen” ama iş yeri,  yakındaki Krasnodar kentinde olan Ruslar için,  “Tahtamukay rayonunda konutlar inşa edilmekte olduğunu” rayon başkanı Nikolay Demçuk’un karşılama brifingindeki konuşmasından öğrenmiş,  bir köylüye de durumu sormuştum.  Köylü de,  “Rayon Başkanını istemiyoruz, Rusları rayona    yerleştiriyor” (Район тхьаматэм тыфаеп, урысхэр районым къырещэх)  diyerek yakınmıştı.  Aslında sorun, Nikolay Demçuk’tan değil,  daha üst  makamlardan  kaynaklanıyor olmalıydı.

Görüştüğüm AC Parlamentosu Başkanı Tlıuj  Adam ise (Л1ы1ужъу Адам), “Adige olmayanlara oturma izni vermiyoruz, Tahtamukay’daki yerleşmeler de durduruldu,  ama yasa dışı yollardan   yerleşmeler olabiliyor” (Хабзэм къыдырауахьэу къет1ысхьах) demişti

Tlıuj Adam,  şimdi RF Devlet Başkanının Rostov’daki “Güney Federal Okrugu” temsilcisinin AC’ndeki federal baş müfettişidir, yetenekli ve bilge bir kişidir.

2) Bkz. Hazret Şovmen’in Veda Mesajı,  CC Tarih, 2. İndex.

3) Bkz.“Nef”in ardından”, CC Yazarları, 11. 10. 2009, ’Genç bir kaynakçının dedikleri ve durum’.   

4) Bkz. “Adige Halk Kongresi olağanüstü toplantısı kararıdır”, CC Tarih bölümü, internet;  “Jıneps,  Eylül 2006 Ek: 1”;  Adige Halk Kongresi’nin 21 Mayıs 2006 günlü tarihsel kararının Türkçe çevirisi,  s.  23.


Not:
5 Kasım 2009 tarihi itibariyle güncellenmiş ve geliştirilmiştir.

Rayonlar ve Etnik Yapı

  1. Tahtamukay rayonu (Тэхъутэмыкъое район)

Adigey’in kuzeybatı ucundaki rayonudur, yüzölçümü 440 km. kare, nüfusu 65 bin 474 (2002), rayon merkezi Tahtamukay beldesidir (5 bin 117). Rayon halkının çoğunluğu Rus’tur.

Kuban (Pşız) Irmağı solunda bulunan Tahtamukay  (Тэхъутэмыкъуай; eski adı: “Oktyabrski”) rayonunda 4 Shapsugh (Шапсыгъ/Afıpsıp, Pseytıku, Peneh’es, Haştıku), bir Natuhay (Нэтыхъуай/Natuhay) ve 5 de Bjedugh köyü (Бжъэдыгъу/Tahtamukay, Bjıhakoyaç, Bjıhakoyej, Şıncıy ve Kozet) bulunur.

Belde (kent) tipi iki yerleşimi vardır: Yablonovskiy (Кощхьабл; 25 bin 063; Rus- % 64,48; Adige- % 24,18; Ermeni – % 3,41) ve Enem (Инэм; 17 bin 654). Okrug (bucak) merkezleri de Afıpsıp, Kozet, Şıncıy, Bjıhakoyej ve Tahtamukay’dır.

Karadeniz kıyısında, Anapa yakınında bir Natuhay köyü olarak 1864 etnik temizliği sonrasında kurulup kalmış olan Hatramtuk köyü (Хьатрамтыку), 1924’te yerinden kaldırılarak ve Natuhay köyü adı da verilerek Tahtamukay rayonunun Bjedugh yöresine nakledilmiştir (1).

Yol yapımı ve turistik tesis projeleri

Geçmişte stratejik nedenlerle, Shapsugh ve Bjedugh yerleşim yöreleri arasındaki bir alan/şerit, yerli nüfusundan boşaltılmış ve bu yere   Krasnodar-Novorossiysk kara ve demiryolu hattı inşa edilmiştir. Şimdi, bu eski stratejik hat üzerinde Yablonovskiy ve Enem beldeleri bulunuyor.

Bu son dönemde, çoğunluk nüfusu Rusça konuşan bu iki beldeye yönelik Adige göçleri de başlamıştır. Bu hat dışında, Adigey’de modern bir otoyol da yoktur. İl ya da köy yolları vardır.

Bir proje olarak,  Krasnodar’dan başlayıp Maykop’a, oradan da Karadeniz kıyısındaki yerli Shapsughların barındığı Ş’açe (Soçi) metropoliten alanına, Ş’açe’nin 10 km. kuzeyindeki “Tığemıps” (Тыгъэмыпс; Rusça: Dagomıs) limanına uzanacak ve Ş’açe (Soçi) metropoliten alanı ile çevresindeki Maykop rayonunu kapsayacak, ekonomik ve turistik bir yöre oluşturacak olan bir otoyol yapımının başlatılacağı, RF Devlet Başkanı (şimdi Başbakan) Vladimir PUTİN tarafından açıklanmıştı, ancak   çalışmalar  durdurulmuştur, söylendiğine göre UNESCO engeli doğmuştur (2). 2014 Kış Olimpiyatlarının Ş’açe’de yapılacak olması, Maykop Havalimanı’nın genişletilmesini ve söz konusu otoyolun yapılmasını, dahası AC’nin güney ilçesi Maykop rayonunu da kapsayacak geniş bir turistik dağ yolları ve tesisleri yapımının tamamlanmasını gerektiriyor (3). Bu tesisler tamamlanmadığında, Ş’açe Olimpiyatları fiyasko ile sonuçlanacak, Ş’açe ve çevresi, yatırımcılar için çekici olma özelliğini yitirebilecek ve giderek de körelecektir…

Tahtamukay rayonu, kentleşme ve sanayileşme açısından  Adigey’in en gelişmiş yöresi konumundadır. Rayonda orta ölçekli birçok sanayi kuruluşu bulunuyor (4).

İki edebiyat devi ve Şevmen Hazret

Ünlü şair JANE Kırımız (1919-1983) ve AC’nin ikinci Devlet Başkanı ŞEVMEN Hazret (d.1937) Tahtamukay’ın Afıpsıp köyü doğumludur. JANE Kırımız şiirlerinin birçoğu şarkılaştırılmış olarak halen söylenen ünlü bir şairdir, yıllarca da Adige Radyosu müdürlüğünü yapmıştı. ŞEVMEN Hazret ise, Adige kültür ve yayın yaşamına kendi cebinden maddi destekte bulunan, Adige dili dersini bütün Adige öğrenciler için zorunlu hale getirerek asimilasyonu ve ulusal yıkımı önleme doğrultusunda cesurca adımlar atmış olan  bir devlet adamıdır (5).

Bu yöreden yetişen ünlü bir yazar da TSEY İbrahim’dir (d. Şıncıy, 1890-1936). Adige Tiyatro Okulu’nu kurmuştur, yazarın birçok yapıtı yanında, Adige sözlü edebiyatından esinlenme dört perdelik dramı “Koç’as” da Türkçe’ye çevrilmiştir (6).

Şevmen’den önce, Adigece isteğe bağlı bir ders dili idi ve büyük ölçekte  de ‘istenmeyen’ bir ders dili durumuna düşürülmüştü. Adigece, sinsice iç ve dış saldırı ve aşağılama kampanyaları karşısındaydı. Şevmen’in kişisel öncülüğünde 2006’da çıkarılan, Adigece’yi koruma amaçlı olan ve Adigece dersini Adige kökenli öğrenciler için zorunlu dil haline getiren  AC ‘2006 eğitim yasası’, 2006-2007 eğitim- öğretim  yılında uygulamaya konmuştur. Ancak ‘Seçmeli bir ders dili olan  Adigece’nin zorunlu bir eğitim dili yapıldığı’ gerekçesiyle ve ’yargı’ yoluyla iptal ettirilmiştir (7).

Bilgi notu:

1) Adige/Shapsugh aydını Nıbe Ruslan’ın 1992 ziyaretim sırasında verdiği bilgiye göre, Hatramtuk (Хьатрамтыку) şöyle kurulmuştu: Rus ordusunda görevli Adige askerler komutanlarından bir köy kurma izni alırlar ve Hatramtuk köyü öyle kurulur. Bu bilgi gezi yazılarım arasında “Argun” gazetesinde de yer almıştı. -HCY

2) Bkz. ‘Prof. Batırbıy Bırsır ile Söyleşi’, CC Yazarları, 3.08.2009.

3) ‘Adigey, Ş’açe’den Zaferle Döndü’, CC Haberler, 23.09.2009.

4) Bkz. ”Besi Çiftliği Tamamlandı”, CC Haberler, 9.04.2009.

5) Şevmen Hazret’in biyografisi için Bkz. “Hazret Sovmen”-Wikipedia; ayrıca Bkz.  “Hazret Şovmen’in Veda Mesajı”, internet.

6) Bkz. “Koç’as” -”Kafkasya Kültürel Dergi”, 20-26; Biyografisi için de Bkz.  “İbrahim Tsey”-Vikipedi.

7) Sözkonusu yasanın  iptal edilmiş olmasına karşın, uygulamanın kaldığı yerden sürdürülmeye çalışıldığı, örneğin 2008-2009 eğitim-öğretim yılında  14 bini Adige kökenli olmak üzere 30 bin üzeri öğrencinin Adigece dersi aldığı  da söylenmektedir. Bkz., Ç’ARE Fatim, “Dil, Ulusun Temelidir”, CC Edebiyat/Genel Konular, 14.03.2009, internet.

  1.  Tevçoj rayonu (Тэуцожъ район)

Yüzölçümü 710 km. kare, nüfusu 19 bin 951, rayon merkezi Ponejukay (Пэнэжъыкъуай; 3.388).

Tahtamukay rayonunun doğu komşusu olan Tevçoj  rayonu Bjedugh –çoğunluk- nüfusludur, rayonda 13 Adige köyü vardır: Askalay, Cecehabl, Ğobekuay, Kunçıkohabl, Tlevstenhabl, Neşukuay (Нэшъукъуай), Veçepşıy, Ponejıkuay, Pçıhal’ıkuay (Пчыхьал1ыкъуай), Tığurığoy, Tevéhabl (Тэуехьабл), Hatlekuay, Şıncıy. Rayonda tek bir belde vardır: Tlevstenhabl (Лъэустэнхьaбл; 4 bin 961). Okrugları ise, Askalay, Cecehabl, Ğobekuay, Pçıhal’ıkuay Ponejıkuay, Veçepşıy (Очэпщый).

Tevçoj rayonu bir tarım bölgesidir. 2009 yılında Kanada’dan ithal edilen iyi cins ve et verimi yüksek 7.500 damızlık domuzun beslendiği 6.000 hektar genişliğinde büyük bir domuz çiftliği kurulmuştur.

Ünlü yazarlar, biliminsanları ve Meot  tabletleri

“Pşı-vork zav” (Пщы-оркъ зау; Derebeyleri ile Savaş) (1) adlı, yoksul köylülerin Ruslarca da desteklenen derebeylerine karşı verdiği mücadeleyi anlatan destanı ile ünlü büyük Adige halk ozanı TEVÇOJ Tsığu (Тэуцожъ Цыгъу; 1855-1940); öykü ve roman yazarı müteveffa  AŞIN Hazret (2); edebiyat bilimcisi ve eleştirmen Prof. ŞEŞŞE Kazbek (3); yazar, edebiyat bilimcisi, eleştirmen, Nartlar ve Adige kahramanlık destanları üzerine çalışmalarıyla ünlü ve bilge kişi Prof. ŞHALAHO Abu da (Шъхьалахъо Абу; d. 19.04.1929, Veçepşıy köyü) bu yöredendir. (4)

Bu yörede, 1955’te, Adıgekale kenti (Adigeysk) ile Neçerezıy köyü yörelerinde milat öncesine ait bir Meot (Мыут1) yazılı tabletleri kitaplığının bulunduğu N. Karaerkek tarafından bildirilmektedir (5).


Bilgi notu:

1) Tevçoj Tsığo’nun “Pşı-verk zav” adlı destanından alıntıların tarafımdan yapılmış  bir çevirisi için Bkz. “Kafkasya Kültürel Dergi”/KKD, sayı 39-42, s. 185-187.

2) Aşın Hazret’in “Hasit’u”“İki Tarla” adlı uzun öyküsünün Türkçe’si  için Bkz. “Bir Avuç Toprak”,   “Kafkasya KD”, sayı 19-25, uzun öykü, son bölümü özetlenerek, N. Karbeç imzasıyla tarafımdan çevrilmiştir.

3) Şeşşe Kazbek’in uzun bir eleştiri yazısı yine tarafımdan N. Karbeç imzasıyla çevrilerek yayınlanmıştır,  KKD,  sayı 44.

4) Şhalaho Abu’nun kahramanlık üzerine bazı öyküleri “Kuban Kahramanları” adı altında Fahri Huvaj tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir. Kendi çevirilerimden bazıları için de Bkz.  “Uzaktaki Yıldızların Işıltıları” ve “Yıldız Kahramanları”, CC Tarih, 2. İndex; Araştırmacı/yazar kişiliği için de Bkz.  Abu Şhalaho:  Ünlü Bilim Adamı ve Adige Yazarı , CC Edebiyat/Şairlerimiz Yazarlarımız;  Abu Şhalaho: Ulusun Gür Bir Pınarı, CC Haberler, 23 Nisan 2009.

5) Necmettin Karaerkek,  “Yazı”,  Nart dergisi,  sayı 44,  s.  22-24.

  1.  Adıgekale kenti

 

Krasnodar Barajı ve Krasnodar’dan Adige köylülere atılmış okkalı bir kazık

Adıgekale (Адыгэкъалэ; Rusça: Adigeysk, eski adı: Tevçejsk) kentsel alanın yüzölçümü 82,5 km. kare, nüfusu 12 bin 209’dur (2002). Rayon Adige/Bjedugh çoğunluk nüfusludur. (Adige-% 77,48; Rus-% 18.59). Bu kent, köyleri Krasnodar Barajı suları altında kalan 8 Adige köyü (Yedepsıkoyej/Едэпсыкъоежъ, Yedepsıkoyaçv/Едэпсыкъояк1, Lahşıkuay/Лахъущыкъуай, Leninehabl, Neçerezıy, Kazenekoyej/Къээнэкъоежъ, Kazenekoyaçv/Къэзэнэкъояк1, Şebenehabl) halkı için bir işçi kenti olarak 27 Temmuz 1976’da kurulmuş, ancak yeni kentlilerin yerinde istihdamı için Moskova’dan gönderilen paranın tamamı, o zamanlar bir üst yönetim birimi olan Krasnodar Kray yönetimi tarafından bloke/iç edilip “başka amaçlar için kullanıldığından”, Adıgekale halkına amaçlanan hizmet götürülememiş, bu insanlar hak etmedikleri halde, yıllardan beri, her gün, uzaktaki Krasnodar kentine gidip gelerek çalışmak zorunda bırakılmışlardır. Bu son yıllarda kent çevresinde bazı küçük sanayi tesisleri kurulmaya başlanmıştır.

AC Devlet Başkanı THAKUŞIN Aslan, bu yakınlarda, ‘Adıgekale, Güney Rusya’nın en güzel kenti haline gelecektir’ sözünü vermiştir, göreceğiz.

  1.  Krasnogvardeyski rayonu (Красногвардейскэ район)

Yüzölçümü 725.5 km. kare, nüfusu 31 bin 536, rayon merkezi, çoğunluk nüfusu Rus olan Krasnogvardeyski (9 bin 065) beldesidir, rayonun nüfus çoğunluğu da Rus’tur.

Doğuda,  Laba Irmağı solunda 2 K’emguy (К1эмгуй; Ademıy, Cambeçıy), 1 Hatukuay (Хьатикъуай/ Hatikuay), 1 Bjedugh (Bjedughhabl) ve 1 Besleney (Улап/Vılap ) köyü de vardır. Krasnogvardeyski rayonunda Milat (4 bin 500 yıl) öncesine ait Adige kent yerleşimi kalıntıları bulunmuştur. Rayonun okrugları: Beloselski, Bolşesidorovski, Hatukuay, Krasnogvardeyski, Sadovıy, Vılap, Yelenovski.

HADEĞAL’E Asker, KESTANE Dmitrıy ve THAKUŞIN Aslan’ın yetiştiği verimli rayon

Adige Nart destanının derlenmesi, incelenmesi ve tanıtılmasında büyük emeği geçen dilbilimci, yazar ve bilge kişi Prof. HADEĞAL’E Asker (Хьадэгъэл1э Аскэр; 1922-2009,  Hatukuay) bu yöredendir, Hadeğal’ ünlü bir şair, yazar ve araştırmacıdır da (*). Ayrıca ünlü yazar, araştırmacı ve eleştirmen KESTANE Dmitrıy (1912-1985) de bu yöreden olup Bjedughhabl köyü doğumludur. AC’nin yeni Devlet Başkanı Prof. THAKUŞIN Aslan da (d.1947) bu yöreden ve Vılap köyü doğumludur (**).

Bilgi notu:
(*) A. Hadeğal’ın “Nartlar” adlı bilimsel yazısının Türkçe çevirisi Jineps gazetesinin 20.  sayısından başlanarak yayınlanmıştır; aynı yayın için ayrıca Bkz.  “Nartlar: Adige Yiğitlik Destanı”, 1-7, CC Edebiyat/Efsaneler –Mitoloji Bölümü.

(**) Thakuşın Aslan ile yapılmış değişik görüşme ve haberlerin çevirileri “Jıneps” gazetesi ile CC’de bulunuyor. Biyografisi için de Bkz.  “Aslan Tkhakushinov/Aslan Thakuşinov”-Vikipedi.

  1.  Şevgen rayonu

Rayonun yüzölçümü 521 km. kare, nüfusu 16.388 (2002), yönetim merkezi Hakurınehabl beldesidir (4,1 bin, 2006’da), rayon nüfusu. Nüfus çoğunluğu Adige’dir. Verimli toprağı ile bir tarım ve hayvancılık yöresidir.

Bir dev araştırmacı yazar ile Ülke Kahramanı bir Adige yazarı ve iki ünlü biliminsanı

 

Laba Irmağının sol kıyısı  boyunca güneye doğru Şevgen (Шэуджэн) rayonunda 4 K’emguy (Cırakıy, Kabehabl, Pşıjıhabl, Hatığujıkuay), 1 Abzegh (Hakurınehabl) ve 1 Mamhığ (Мамхыгъ) köyü vardır. Hakurınehabl (Хьакурынэхьабл) köyünde doğup ABD’nin Paterson kentinde, sürgünde ölen ünlü edebiyat bilimcisi, araştırmacı, Adige folkloru ve Nartlar üzerine geniş derlemeleri bulunan bilge kişi KUBE Şaban (К1убэ Шэбан; 1890-1974) bu yöredendir (*). Okrugları: Cırakıy (Джыракъый), Dukmanovski, Hakurınehabl, Hatığujıkuay, Mamhığ, Zarevski.

 

Rayonda yetişen bir yazar da SSCB Kahramanı ANDRIHOYE Husén’dir (Андрыхъое Хъусен; 1921-1942). Şair İkinci Dünya Savaşı’nda Ukrayna’da şehit düşmüştür. Anıtı doğduğu Hakurınehabl köyünde ve öldüğü yerde, Ukrayna’da dikilidir (**).

Rayon doğumlu kişiler arasında,her ikisi de birer dilbilimi profesörü olan Dr. ĞIŞ Nuh (***) ile Dr. BIRSIR Batırbıy (****) sayılabilir.

Bilgi notu:

(*) KUBE Şaban’ın “Kızların Ağıtı”, “Kurjısıpe Savaşı”, “Şaguç Gelinlerinin Ağıtı”, “Sıbır Oşha” şiir derlemeleri çevirileri için Bkz. CC Edebiyat/Şiirler; “Хатхэ  Къок1ас” (Çerkesçe), “Boletekopş”, “Hatitlerin Türküsü”, “Bjedugh Atlıları”, “Hath’ı Oğlu Koç’as” şiir derlemeleri için de Bkz. CC Edebiyat/Efsaneler-Mitoloji Bölümü.

(**) Andrıhoye Husén’e ilişkin Dmitriy Karabanov’un değerlendirmesi için Bkz. “Rusya Federasyonu Emeklileri Dayanışma İçindeler”, CC Haberler, 28. 10. 2009.

(***) ĞIŞ Nuh için Bkz. “Adigece’nin Temel Sorunları”-1-2; “Adigece Hayvanlar Sözlüğü”,CC Edebiyat/Genel Konular.
(****) BIRSIR Batırbıy için Bkz. “Batırbıy BIRSIR: Ünlü Adige dil bilgini”; “BIRSIR Batırbıy: Bıkmadan Çalışacağım”,CC Edebiyat/Genel Konular;ayrıca Bkz. Prof. Batırbıy Bırsır ile Söyleşi 03.08.2009,CC Yazarları

  1. Koşhabl rayonu (Кощхьаблэ район)

Yüzölçümü 606 km. kare, nüfusu 30,9 bin, yönetim merkezi Koşhabl bedesidir (7 bin 309).

Rayonda 3 Kabardey (Koşhabl, Blaşepsın, Fedz), 1 K’emguy (Haç’emzıy) ve bir de Yegerukay (Yecerıkuay) köyü vardır. Koşhabl 1868’de kurulmuş olup Maykop’a 70, Krasnodar’a da 150 km mesafededir.

Koşhabl rayonu kuzey-güney yönünde 74 km boyunda, doğu-batı yönünde de 20 km eninde şerit biçimli bir rayondur. Okrugları: Blaşepsın, Volnenskoye (merkezi: selo Volnoye), Dmitriyevskoye (merkezi: poselok Drujba), İgnatiyevskoye (merkezi: Hutor İgnatiyevskiy), Fedz, Koşhabl, Mayskoye (poselok Mayskiy), Natırbovskoye (selo Natırbovo), Yecerıkuay.

Rayon nüfusu içinde 15 bin 459 Adige, 13 bin 457 Rus, 624 Ermeni, 601 Tatar, 263 Ukraynalı vardır.

Dev bir yazar ve çok sayıda sanat insanı yetiştiren bir rayon

 

Adige edebiyat dilinin  kurucusu, “Mutluluk Yolu” (Nasıpım yığogu/Насыпым игъогу) adlı romanın yazarı K’ERAŞ Tembot  (К1эрэщэ Тембот;  1902-1988)  Koşhabl Köyünde/beldesinde doğmuştur (*). ‘Mutluluk Yolu’ romanı ‘1948 yılı Sovyetler Birliği Devlet Ödülü’nü almıştır. K’eraş’ın “Tek Atlı” (Шыу закъу) romanı YENEMIKO Mevlüt Atalay; “Şapsığe pş’aş’e” (Шапсыгъэ пшъашъэ; Shapsugh Kızı) adlı uzun öyküsü de “Çerkes Kızı Gulez” adıyla Fahri Huvaj tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir. Tarafımdan yapılan “Mutluluk Yolu” romanı çevirisi ise, henüz tamamlanmamıştır. Yazarın adı -onursal anlamda- ‘Adige Sosyal Bilimler Araştırma Enstitüsü’ne verilmiştir.

K’eraş ailesinden müteveffa Prof. K’ERAŞE Zeynab (1923-1998) da ünlü bir Adige dilbilimci idi ve kendisinden değerli çalışma ürünleri kalmıştır. Ancak adına düzenlenen tanıtma plaketi yazısı, -belki de Ruslara yaranmak için olabilir- çok sevdiği Adige dilinde değil, sırf Rusça yazılmıştır.

 

Ünlü müzik insanı müteveffa  THABISIM Vımar (**), müzisyen HAĞEVIC Mıhamed, besteciler TIKO Kaplan ve ANDZERKO Vyaçeslav Koşhabl rayonundandır. Koşhabl  beldesinde Thabısım Vımar adına bir müze kurulmuştur, sözleri ünlü Adige şairi ve yazarı MEŞBAŞŞE İshak’a ait olan Adige Ulusal Marşı da THABISIM Vımar tarafından bestelenmiştir .

Bir başka ünlü sanat insanı da MURETE Çepay’dır (d. 1939, Fedz köyü). Murete Çepay oyunculuğu yanında, usta bir oyun yazarı ve yönetmendir de. Yazarın “Kahraman” (Батыp) ve “Dul Kadınlar” (Шъузабэхэр) adlı oyunları ünlü Adige yönetmen K’URAŞINE Askerbıy (КIуращынэ Аскэрбый) tarafından sahnelenmiştir.

MURETE Çepay, 1989 yılında Ankara’da yapılan sürgünün 125. yılını anma toplantısında yaptığı Adigece lirik konuşması ile kitleleri büyülemişti, anısı hala belleklerdedir.

İkinci Dünya Savaş’ında Adigey’in 55 bin nüfuslu Adige toplumu 17 bin dolayında bir erkek nüfus kaybını yaşamıştı. Bu sayı toplam nüfusun % 30’dan çoğu, erkek nüfusunun da % 60’dan, anlamına geliyordu. Adige kadınlarının da % 60’dan çoğu dul kalmıştı. Yazarın annesi de dul kalmış, şehit eşi (şehide) olan  kadınlardan biriydi. “Dul Kadınlar” piyesi işte bu toplumsal yarayı ele alıp kadınların çektiği çileleri işlemektedir (***).

 

AC’nin ilk Devlet Başkanı CARIME Aslan da (d.1939) Yecerıkuay köyü doğumlu bir devlet adamı ve diplomattır. Yegerukay köyünde  bir Adige/Wubıh  ailesinin çocuğu olarak doğan Carıme Aslan, çoğunluktaki Ruslarla azınlıktaki Adigeleri birleştirici ve uzlaştırıcı bir lider olarak Adigey Cumhuriyeti’nin kuruluşu aşamasında olumlu çalışmalarda bulunmuştur. Kalıcı  başarılarından biri de, 1998’de, 200 dolayındaki Kosovalı Adige’nin dönüşüne ve Maykop yakınında, bu Adigeler için ‘Mafehable’ köyünün kuruluşuna sağladığı katkılarıdır.

Bilgi notu:

(*) Tembot K’eraş’ın “Mutluluk Yolu”  (Насыпым игъогу) romanı çevirileri için Bkz.  ‘Mutluluk Yolu’, CC Edebiyat/Öyküler; yazarın tanıtımı için Bkz.  Tembot K’eraş:  Adige Ulusunu Anlatan Yazar, CC Edebiyat/Şairlerimiz Yazarlarımız; Biyografisi için de Bkz.  “Tembot K’eraş”-Vikipedi.
(**) Adige müziği üzerine derleme bilgilere ulaşmış bulunuyorum. Günümüz müziğini bilimsel anlamda inceleyen ve değerlendiren bir çalışmaya ise rastlamış değilim. Ayrıca, bazı arkadaşlar adların Kiril alfabesiyle karşılığını vermiyorlar, sesleri tam yansıtmayan ya da yanlış/farklı yansıtan ‘özel’ harfler kullanıyorlar. Bu da sonuçta  bilgi kirliliğine yol açıyor. Örneğin “Зек1отхьэ” karşılığı “Zek’otha” yazılması en uygun düşecek iken,  “Zigutha” gibi uydurma;  “Къэбэрдей ya da Къэбэртай” karşılığı olarak da “Kabardey ya da Kabartay” yazılması gerekirken, her ne hikmetse “Khabardey” , vb gibi gereksiz şeyler yazılmakta, durum Arap saçına dönüştürülmektedir. Khabardey yazılışı için ‘bizim alfabemiz öyle’ diyenler olabilir, ancak bu bir resmi ve oturmuş alfabe değildir, bu tür alfabe denemeleri sözcükleri sırf Çerkesce olan bir metinde kullanılırsa anlaşılabilir. Bu bakımdan bizim artık Kiril alfabesini öğrenmemiz, öğretmemiz ve kullanmamız gerekiyor. Fazlası, bundan sonrası için  gereksizdir, sadece bilgi kirlenmesine ve zaman kaybına yol açar. . Adige alfabesi yaz boz tahtası haline getirilmemelidir. Adların doğru verilemediği, ama önemli olan – L’IHUÇ’E Anzavır’a ait (Л1ыхъуч1э Анзаур)- geçmiş Adige müziği üzerine  bir yazı için Bkz.  “Çerkes müziğinin dünü bugünü”, internet

(***) Murete Çepay için de Bkz.  Murat Çepaye ve Tiyatro Üzerine, CC Sanat/Tiyatro, internet.

Adigey Cumhuriyeti rayonları:

 

1) Maykop kentsel alanı
2) Adıgekale kentsel alanı
3) Cace (Giaginski) rayonu
4) Koşhabl rayonu
5) Krasnogvardeyski rayonu
6) Maykop rayonu
7) Tahtamukay rayonu
8) Tevçoj rayonu
9) Şevgen rayonu

Buraya kadar incelediğimiz rayonlar 1936 yılı öncesi Adigey topraklarını oluşturuyorlardı.

  1. Cace (Giaginski) rayonu (Джэджэ район)

Yüzölçümü 790 km. kare, nüfusu 33.2 bin (2005), rayon merkezi Cace (Джaджэ/ Джэджэ; Giaginskaya) beldesidir (15.2 bin), Maykop’a 30 km mesafededir.

Cace Adigeleri 1880’lerde Türkiye’ye göç etmiş,  bir kısmı da,  1864’ten sonra cangıla dönüşen Karadeniz kıyısındaki eski topraklarına dönerek, 1924-1945 yılları arasında özerkliği de bulunan Shapsughya’yı (şimdi Ş’açe ve Tuapse) oluşturmuşlardır (*).  Rayon toprakları son derece verimlidir, ancak tarıma dayalı sanayilerin gerilemesi ve göreceli olarak önemsizleşmesi sonucu bir yoksullaşma ve rayon dışı göç olayı yaşanıyor. Nüfus da buna bağlı olarak azalıyor.

Okrugları: Ayrumovski (merkezi: Novıy Rus beldesi), Dondukovskoye (merkezi: Dondukovskaya stanitsası), Giaginskoye (merkezi: Giaginskaya stanitsası), Kelemerskoye (merkezi: Kelermesskaya stanitsası), Sergiyevskoye (merkezi: Sergiyevskoye Rus köyü) (**).

Rayonda bir şeker fabrikası da vardır.

 

Bilgi notu:

(*) 1864 etnik temizliği sonucu şimdiki Cace rayonuna ve çevresine yerleştirilen Adigelerin yaşamı,  Türkiye’ye göç ettirilmeleri, Hak’uç (Хьак1уцу) direnişi ve Karadeniz Kıyısı Şapsuğya’sının yeniden oluşumu için Bkz. Tamara V. Polovinkina,  “Çerkesya Gönül Yaram”, Ankara, 2007. Adigelerin iç sürgünü olayı için ayrıca Bkz. “Abzegh Ülkesi Bozulunca…”, CC Tarih, 1.İndex.

(**) Resmi literatürde Kazak yerleşimlerine stanitsa, Adige köylerine avul (къуаджэ), kent tipi Rus yerleşimine poselok (посёлок), köye selo, birkaç evlik yerleşime de hutor (хутор; küçük çiftlik) denir.