ABHAZ SÜRGÜNÜN 110. ANMA YILI

A. Kobaş – Y. Yağan
Kafdağı, Kuzey Kafkasya Kültür Derneği
Aylık Kültür Sanat ve Haber Dergisi, Yıl 3, Sayı 29-30,  Haziran 1989

1988 yılı, büyük Abhaz sürgününün 110. yıl dönümü idi. 23 Eylül 1988 günü sürgünde katledilen ve vatanlarını terketmek zorunda kalan yüz binlerce kardeşimiz için Abhazya’da bir anma günü düzenlendi. Kasım 1988’de Türkiye’yi ziyaret eden ve İstanbul Bağlarbaşı Kafkas Kültür Derneği’nde de bir gece ağırlanan dört Abhaz yazarı (Lamiya Kunf-Alixa Gogua-Platon Babiya-Tarıbpha Neli), Abhaz sürgününün 110. yıl dönümüne ait anma gününün fotoğraflarını bize getirdiler. Fotoğraflarda gördük ki 110 yıl önceki acılar, katledilenlerin, açlıktan ölenlerin anısı hala insanlarımızın kalbinde yaşamaktadır.

Fotoğraflardan anlaşılan ve yazarların söylediklerine göre anma gününe ilk olarak bir toplantı ile başlandı. Toplantıya yediden yetmişe her yaştan insanın katılması günün anlamını daha da pekiştiriyordu. Günün anlamını belirten konuşmalar ve sürgünü anlatan bir açıklama yapıldıktan sonra halk ozanları, şairler ve kalabalık bir sanatçı grubu şiirleri, şarkıları ve halk türküleri ile sürgünün getirdiği tarihsel eşitsizliğin uzun yıllar kalplerden silinmeyeceğini gösteriyorlardı.

Toplantı bittikten sonra toplantıya katılanlar Karadeniz Sahiline bir yürüyüş yaptılar. Yürüyüş sırasında en önde giden iki Abhaz gencinin ellerinde sürgünü çok iyi tanımlayan bir bayrak vardı. Bayrakta Abhazya haritasının üzerinde Abhazya’yı bölen Osmanlı kılıcı ile Rus süngüsü çapraz bir şekilde durmakta ve bayrağın en üstünde de 110. yıl yazmaktadır. Bayrağın arkasından yürüyenlerin ellerinde sürgünde ölenlerin ve vatanlarından sürülenlerin anısına çiçekler ve üzerlerinde mumlar yanan çelenkler bulunmaktadır. Yürüyüş Karadeniz Sahilinde biter. Ellerde taşınan çiçekler ve çelenkler mumları yandığı halde Karadeniz’e bırakıldı. Deniz kenarındaki bu törenden sonra anma günü sona erdi. Mumların anlamını Abhazyalı yazarlara sorduğumuz da ise “sürgünde yaşayan kardeşlerimizin yolu aydınlık olsun” diyerek cevapladılar. Ayrıca düzenlenen bu anma gününün her yıl yapılmasına karar verildiğini belirttiler.
Derneğimizde ağırlanan dört yazar adına söz alan BABİA Platon  konuşmasında “sürgün bir kalp ve iki parçada bugün can çekişmektedir” dedikten sonra “yaşatmak içinse bunları birleştirmek gerekir” demiş ve aramızdaki Karadeniz’in berraklaşmaya başladığını belirtmiştir. Konuşmasını “sürgündeki Kafkasyalıların anavatana dönmesinde” odaklaştıran Babia sürgünde yaşayanların ve sürgün sırasında yok edilenlerin Abhazya’da unutulmadığını ve unutulmayacağını belirterek sözlerini bitirdi.

Ocak 1989’da Abhazya’dan gelen ve Adapazarı’nda misafir edilen tiyatro yönetmeni ve aynı zamanda devlet sanatçısı olan MUKBA Anzor İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nde ağırlandığı akşam konuşmasını şöyle noktalıyordu; “Anayurdumuza dönmezseniz ve nüfusumuzu birleştirmezsek önce sizler paramparça sürgün topraklarında, sonra bizler anavatanımız Abhazya’da yok oluruz”.

Görüyoruz ki vatanımızdan ayrılmak zorunda bırakılmamız sadece biz sürgünde yaşayanlar için bir ulusal sorun yaratmamıştır. Anavatanımızdan kardeşlerimizi de kendi topraklarımızda azınlık durumuna düşürmüştür. Bu sorunların çözümü ise sürgünün getirdiği tarihsel eşitsizliği çözmekle mümkündür.

Basında ve televizyonda, Sovyetler Birliği’nde bir süredir devam eden etnik gerilimin Nisan ayı başında Gürcistan Birlik Cumhuriyeti ve ona bağlı Abhazya Cumhuriyeti’ne de sıçradığı haberleri yer aldı.

Gelen haberlerde olaylar Abhazların bağlı bulundukları Gürcistan Birlik Cumhuriyeti’nden ayrılma talepleri ile başladığı, bunun üzerine Gürcülerin, Abhazların Gürcistan’dan ayrılma taleplerine karşı çıktıkları. Bu isteği protesto amacı ile gösteriler düzenlendiği. Ancak bu gösterilerin Gürcistan’ın Sovyetler Birliğinden ayrılma taleplerine dönüştüğü. Bu gösterilerin bastırılması sırasında çıkan olaylarda ise 19 kişinin öldüğü bildiriliyordu.

Uzun zamandır var olan bu gerilimin kaynağı nedir? Tarafların anlaşamadığı konular nelerdir? Bunları cevaplandırmak için Abhaz ve Gürcü’lerin tarihine kısaca bakmak gerekir.

Abhaz ve Gürcü halkları Kafkasya’nın iki otokton halkıdırlar. Bu halklar tarih boyunca yan yana yaşamışlardır. Bu komşuluk bazen dostluk biçimini almış, bazen de birbirlerine savaş açmışlardır. Bu komşuluğun sonunda Abhaz ve Gürcü halklarının kültürü birbirlerini etkilemiştir, iki halkta aynı kökten gelen bir dili konuşmaktadırlar. Abhazların bölgede MÖ. 3000 yıllarından itibaren Krallıklar oluşturdukları bilinmektedir. Bu krallık bazı dönemlerde oldukça güçlü olabilmiştir. Güçlü olduğu dönemlerde komşu Gürcü halkı da egemenlikle Slavlar-Gürcüler Ermeniler, Rumlar yerleştirildi. 1879 sürgününden sonra Abhazya’ya da toplam 35 yabancı köy oluşturuldu.

Bundan sonra 30 yıl “suçlu halk” olarak Çarlık Rusya’sı tarafından ezilen ve iç kesimlere yerleştirilen Abhaz Halkı 1918’de de Almanlarca desteklenen Gürcü Menşevik Ordusunun işgaline uğramıştır. Bu savaşta Abhaz Halkının birçok evladını almıştır.

Bugünkü Abhazya Özerk Cumhuriyeti 4 Mart 1921’de kurulmuştur. Daha sonra da bu Gürcistan’a bağlanmıştır.

Abhazya 1864 büyük sürgününde ve 1878’deki kanlı sürgünden sonra yaklaşık 500 bin insan kaybına uğradı. Böylece Abhazya’daki Abhaz nüfusu oldukça azalmıştır. Abhazlardan boşalan yerlere Ruslar, Gürcüler, Ermeniler ve birçok halk yerleştirildi. Ancak yine de 1917’de Abhazya’da, Abhaz nüfusu genel nüfusun % 76’sını oluşturmakta idi. Ancak Abhazya Gürcistan’a bağlandıktan sonra Abhaz nüfus oranı hızla düşme göstermiştir. Bu da bölgeye yoğun Gürcü yerleşimi olduğunu göstermektedir. 1925’te Abhaz nüfusu genel nüfusun % 33’üne düşmüştür. Abhaz nüfusunun genel nüfusa oranla düşüşü devam etmiş 1926’da % 30.1, 1930’da % 28’e, 1939’da %18, 1959’da % 15.1’e, 1970’te ancak biraz artarak % 16.5’e yükselmiştir. 1979 nüfus sayımlarında Abhazya’daki Gürcü nüfusu genel nüfusun % 41’ini, Rus nüfusu % 19.1’ini oluşturmakta. Abhazlar kendi vatanlarında nüfus olarak 3. sıraya düşürülmüşlerdir. Abhazya’da % 15.4’le Ermeniler Ab-hazlardan azdır.

Yine Abhazya’da 1928 yılında kabul edilen ve 1933 yılında son şeklini alan Latin harfli Abhaz alfabesi 1938 yılında “bazı noksanları” yüzünden veya “bahane ile” kaldırılıp yerine Gürcü harfleri kabul ettirildi. Bu alfabeye “Stalin Alfabesi” dendi (Bu alfabedeki harf sayısı 39 idi). Yine 1926’dan itibaren Abhazya’da çift dillilik hakim kılınmaya çalışıldı. Okullarda eğitim dili 5. sınıftan sonra Gürcüce yapıldı. Bu uygulamalar sonunda 1939’da 57 bin Abhaz’ın 9 bini Abhazca bilmiyordu. Bugünkü Abhaz alfabesi Stalin’in ölümünden bir yıl sonra 1954’de kabul edilmiştir (harf sayısı 59’dur). Yine 1956’dan itibaren Abhazca eğitim dili olarak tekrar kabul edildi. Ancak teknik personel sıkıntısı nedeniyle bazı okullarda yeniden öğrenim dili olmuştur.

Bunların dışında 1938 yılından sonra Ab-hazlara özgü soyadları, yer ve coğrafi adlar değiştirilip Gürcüce yapıldı. Yine bu dönemde Sohum (Axua)’daki Abhaz Üniversitesinin kapatılmak istendiği bilinmektedir. Yine bu dönemde birçok yurtsever Abhaz’ın Stalin kıyımından nasibini aldığı artık bilinmekte. Ancak bu döneme ilişkin hiçbir resmi kayıt bulmak mümkün değildir. Bu konuda bildiklerimiz gelen konukların bildirdikleri, yabancı basın ve anavatanı gezenlerin izlenimleri. 1975’te Abhazya’yı ziyaret eden BEYGUA Ömer eski Abhaz mezarlarını görmek istediğinde buna pek yanaşılmamış. BEYGUA Ömer mezar taşlarının Gürcülerce tahrip edildiğini, bu yolla Gürcülerin Abhazya’nın Abhazlara ait olduğunu, gösteren kalıntıların yok edilmek istendiğini söylüyor.


Halk ozanı TARBA Godar, sürgün dönemi ağıtlarıyla halkının yüreğindeki küllenmiş anı ve acıları canlandırdı.

1978 yılında Gürcülerin baskılarını protesto amacı ile birtakım gösterilerin düzenlendiğini o günlerin basınından takip etmiştik. Şubat ayında Abhazya’dan gelen EUZBPHA Feniye bu olaylarda bir genç kızın Gürcü baskısını protesto amacı ile kendini yaktığını söylüyordu. Bu olayların ardından gaspedilen haklar iade edilmeye başlanmıştır ve Gürcüce olan isimlerin Abhazlarca silindiğini öğrendik. Yine yeni yapılan devlet konutlarına Gürcülerin yerleştirilmeleri talebi 60 bin Abhaz’ın katıldığı gösterilerde protesto edildiği belirtiliyor.

Nisan ayındaki olaylar zorla yaratılan gerilimin sonunda ortaya çıkmıştır. Nisan ayının ilk haftasında Abhazya Komünist Partisi genel sekreteri ve Abhazya’yı Milletler Sovyeti’nde temsil eden 11 temsilci Gürcistan’dan ayrılmak istediklerini beyan eden bir belgeyi imzaladılar. Ayrıca bu belge, Abhazya Meclisi’nde de onaylandı. Bu da Abhazların en doğal ve artık zorunlu hale gelen bir talepleri olarak kabul edilmeli. Abhazya bu talebi ile Sovyetlerden ayrılmayı talep etmiyor. Abhazya gücünün kaynağını aldığı Sovyetler Birliği’nden ayrılmak istemiyor. Abhazya Gürcü baskısından kurtulmak için bu talepte bulunuyor.

Abhazya’nın bu talebi üzerine milliyetçi Gürcüler Abhazlara kendilerinden ayrılmamalarını, birlikte Sovyetler Birliğinden ayrılmaları gerektiğini söylemişlerse de Abhaz Halkı bu talebi reddetmiştir. Çünkü bu Abhaz halkının sonu olur. Gürcü milliyetçiler bu biçimde Abhazya’ya tamamen sahip olmak istiyorlar.

Bundan sonra Gürcistan’daki milliyetçi guruplar Abhazya sınırına yürümüş Abhazlarda onları sınırda karşılamıştır. Ancak askeri birlikler bir çatışma çıkmasına müsaade etmeyip tarafları dağıtmışlardır. Bu sırada çok sayıda silahta ele geçirilmiştir.

Bundan sonra Gürcüler bu olayları protesto amacı ile gösteriler düzenlemişlerdir. Ancak bu gösteriler Gürcistan’ın Sovyetler Birliği ile olan ayrılma talebine dönmüştür. Olayları yatıştırmak amacı ile bölgeye gelen askeri birliklerle göstericiler arasında çıkan çatışmada 19 kişi hayatını kaybetmiştir.

Olaylar üzerine Abhazya Komünist Partisi Ger\el Sekreteri görevden alınmış, yerine yine bir Abhaz gelmiştir.

Artık olaylar durmuşsa da gerilim sürmektedir ve Gürcistan’daki bütün Abhazlar tekrar Abhazya’ya dönmektedirler. Zaten buna da zorlanmaktadırlar.

Artık yapılması gereken Gürcülerin Abhazya’yı kendilerinin görme taleplerinden vazgeçmeleridir. Abhazya tüm tarihi ve doğal güzelliklerini, turizm imkanlarını, tarımsal zenginliğini tüm Sovyetlere sunmaktan korkmuyor ve buna devam etmek istiyor. Ancak üzerindeki milliyetçi şoven Gürcü baskısına son verilmesini istiyor. Bu talebini de Gürcistan’dan ayrılmak olarak somutluyor. Bu Abhazya’nın en doğal hakkı. Sürgündeki bütün Abhaz halkı (yaklaşık 400 bin) Abhazya’nın bu talebini destekliyor. Gerilimin sona ermesini istiyoruz ve bunun gerçekleşeceğini umuyoruz.
Abhaz halkı yüzyıllardır birlikte yaşadığı Gürcü halkı ile kardeşliğini korumak istiyor. Ancak bu kardeşliği korumanın, tamirinin ve devamının zorunlu şartı olarak var olması için gerekli hakları talep ediyor. Abhaz halkı halkların eşit haklara sahip dostluğunu istiyor.

KAYNAKLAR:
Kafkas Kaynaklarına Göre İlk Yaratılışlar-İlk İnsanlık-Kafkas
Gerçekleri (B. Ömer Büyüka)

KİŞİLER:
B. Ömer Büyüka, EUZBPHA Feniye, TENGİZ