İSLAMİYET
Mİ ADİGELİK Mİ? -5 |
Hatice
Yılmaz
07 Ağustos
2005 |
|
 |
................... |
|
................... |
Elif |
21.10.2005 |
Selamlar,
Felsefenin, evreni, doğayı açıklamak istediğini ve
genel sorunları incelediğini biliriz. Daha az genel
olan sorunlar, bilimlerce incelenir. Öyleyse felsefe.
Sizin düşüncenizin aksine BİLİMLERİN BİR UZANTISIDIR.
Yani felsefe; bilimlere dayanır ve onlara bağlıdır.
İdealizm, bilimsel olmayan anlayıştır. Materyalizm ise,
bilimsel dünya anlayışıdır.
Felsefeyi, genel bir biçimde, dünyayı, evreni açıklama
çabası olarak tanımlarsak, insanlığın bilgi düzeyine
göre, bu açıklamalar değişmiştir ve insanlık tarihi
boyunca dünyayı açıklamak için iki tutum
benimsenmiştir: Bunlardan biri, bir ya da birkaç üstün
ruha, doğaüstü güçlere başvuran bilime karşı tutumdur.
Öteki ise olgulara ve deneylere dayanan bilimsel
tutumdur. Bu tutumlardan biri idealist filozoflarca,
öteki ise materyalistlerce savunulur. Bunun içindir ki,
materyalizm hakkında edinilecek ilk fikrin, bu
felsefenin evrenin bilimsel açıklanışı olduğudur.
|
|
|
Hatice Ünal |
21.10.2005 |
Merhaba,
Felsefe bilimlere bağlı değildir. Felsefe düşünce
bilimidir. Dünya’da ilk insan yaşamaya başladığından
itibaren felsefe var olmuştur. Bilimlerden önce yani.
Her şeyin bir felsefesi vardır. Matematikten
astronomiye; yemekten dine kadar.
Bilimler felsefeye bağlıdır ve felsefenin ürünüdür.
Sokrates felsefenin babası sayılsa da ondan önceki
felsefeciler de presokrat olarak tanımlanır.
Kavram karmaşası yapmamakta yarar var.
Küçük bir açıklama yapmak gereği duydum.
Saygıyla. |
|
|
Elif |
22.10.2005 |
Selamlar
Hatice hanım,
Kavram kargaşası yarattığımı sanmıyorum. Yukarıyı
okursanız arkadaşlarımın felsefeyi (materyalizm)
bilimsel görmemelerine cevap olarak materyalizmin
bilimselliğinden bahsettim.
Sizin yazınızda çelişkiler gördüm. ''Felsefe bilimlere
bağlı değildir, düşünce bilimidir'' demişsiniz. Bu
durumda bilimsel olduğunda hem fikiriz. Kategori
belirtme gereği duymadım. Zaten kategorisi belli. (Siz
belirtmişsiniz. Bu arkadaşlarım için faydalı olur
sanırım.)
Diğer konu; felsefe mi önce gelir, diğer bilimler mi?
Bu apayrı bir konu başlığı olur. Çünkü; ben, birinin
diğerinden önce geldiğini iddia etmedim. Felsefenin
bilimlerin uzantısı ve dayanağı olduğunu dedim ki,
zaten düşünmeyen insan üretemez, bulamaz. Düşüncenin
(felsefenin) bilimden önce geldiğini bilmemek ayıp olur
zaten.
Sevgiyle |
|
|
Hatice Ünal |
22.10.2005 |
Merhaba Elif
hanım;
Bağlı olmak bir şeyin ardında olmak demektir. Benim
söylemek istediğim de zaten felsefenin başlı başına bir
bilim olduğudur. Sizin yazınızda ben tek başına
bilimdir ifadesini görmediğim için yazdım. :)
Materyalist felsefe somutu kabul eder. Bu söylediğiniz
doğrudur. Benimsesek de benimsemesek de bilimdir.
Siz dinin soyut olması nedeniyle kabul edilebilir
görülemeyebileceğini sanırım vurgulamak istiyorsunuz.
Dünyada her şeyi somut verilerle açıklayabilmek zordur.
Bilimler de çoğunlukla yüzde yüz doğru olan veriler
değildir. O an için doğru kabul edilendir.
Ben din konusunda yazmama kararındayım. Bu nedenle bu
sütunu genelde kullanmıyorum. Dinle ilgili boyutu bu
nedenle yazmayacağım.
Saygıyla. |
|
|
Elif |
22.10.2005 |
Selamlar,
Bu sizin yazınız Sayın Fatih. ''Yaklaşık 2 saattir
siteyi inceliyorum. İslamiyet’le ilgili güzel bir söz
ya da etkileyici bir makale bulamadım. Sanırım bu
sitenin kuruluş amacı Çerkesler arasındaki
Hıristiyanlığın arttırılması ve hedef kitle Türkiye’deki
Çerkesler. Çok tehlikeli bir oyun bu. Sayın site
kurucusu ve yöneticilerinin dini inançlarını merak
ediyorum…'' Fatih bey şu yazdıklarınıza bir bakın Allah
aşkına. İki yazınız iki ayrı hava.
Son yazınız da ise İslamiyet ile Çerkesliği aynı anda
yazmanın mantığını aramışsınız. Sitede İslami yazılar
olmadığını ardında İslam'la Çerkesleğin alakasını
sormuşsunuz. Siz kendinizden bir şey anladınız mı? Ben
anlamadığım için dinlerin nedenlerini niçinlerini
anlattım size anlamsız gelen anlamak istemediğiniz
doğrularda kaybolmuş olmanız olmasın!
İstemeden de olsa hazır sizinle muhatap olmuşken
söylemeden geçemeyeceğim. Siteye yönelttiğiniz suçlama
çok çirkin. Burada kimseye hiç bir dayatma yok. Bakın
sizde buradasınız bende! Değişmekten mi korkuyorsunuz
farklı fikirler duyduğunuzda? Her yerde sizin önünüze
İslamiyet mi çıkarmak gerekiyor? Eğer böyle bir arzunuz
varsa bu yönde yayın yapan Çerkes siteleri de var.
Sayın Hatice hanım,
Felsefe, bilimlerin uzantısıdır. Yani felsefe;
''bilimlere dayanır ve onlara bağlıdır'' demişim.
Burada belki dikkat etmezsek gözden kaçırabileceğimiz
bir nüans hatası olmuş olabilir. Ancak söylenilmek
istenen felsefenin bilim olduğudur. Diyalektik
materyalizmin ise gerçek verilere dayandığı ve soyut
değil de somut bilgilerden oluştuğunu bilmeyen yoktur
ama kabul etmek istemeyenler vardır. Dinlerle ilgili
bende çok fazla açılmak istemiyorum. :))
Uyarınız için teşekkürler sevgiyle. |
|
|
Ufuk Güler |
03.11.2005 |
Marjinallik
adına bir sürü yorum yapılmış. Çoğu da saçma. Genelini
okudum. Çoğu kelime oyunundan ibaret. Hatice kardeşim,
Allah insana akıl diye bir şey vermiş. Genç bir
insansın senin kültürün, örfün, ananen ayrıdır; din
farklıdır. İkisini yan yana koyma lütfen.
|
|
|
Janberk |
05.11.2005 |
Sevgili
Hatice Kardeşim,
Öncelikle bir seçim yapmak zorunda değilsin. Eğer
kendini ille de böyle bir seçimin içerisinde görüyorsan
elbetteki İslamı seçeceksin. İnsanın yaradılış gayesine
bakarsak ve hayatın salt bu dünyadan ibaret olmadığına
inanıyorsan bu soruyu kendine sormana gerek yok. Ancak
sana yardımcı olur mu bilmem ama Kazanuko Jabağı'yı
okursan insanların kafasında oluşan soru işaretlerini
yok edecek bilgilere ulaşabilirsin. İslamiyet'in Arap
toplumu tarafından oluşturduğunu yazan arkadaşımızın
sana hiçbir şekilde faydası dokunacağını sanmıyorum
sana değil kimseye faydası olamaz. Ayıp ve günah
kavramını işleyen arkadaşımıza sormak isterim. Hepimiz
biliriz ki ayıp günahın fersah fersah önündedir. Ama
günah olup da ayıp olmayan ne var kültürümüz de?
Son olarak sevgili Hatice bunun gibi fikirler sadece
insanların bu iki değer arasında kalarak birinden
kopmalarını amaçlamaktadır. Bence aklı başında bir
insan olarak bu iki değeri ortak paydada
birleştirmendir. Ne İslam'dan vazgeç ne de Adigelikten.
Saygılarımla. |
|
|
Yusuf Yorulmaz |
05.11.2005 |
Merhabalar,
Ben sana samimi bir cevap vereyim. Dedelerine ya da
nenelerine sor bakayım akraba evliliği önceden yapılmış
mı yapılmamış mı? Onlarda diyecek ki o zaman fakirlik
vardı o eskidendi falan. Sen kendi kendine samimi ol.
Fıtratınla ters düşme, samimi ol. Emin ol bir anlık
bile olsa şeytan aklını karıştırmıştır.
Saygılar. |
|
|
Yusuf Yorulmaz |
05.11.2005 |
Merhabalar,
Kanala ikinci girişim. Din bölümündeki propaganda
aslında her şeyi açıklıyor. Bazı arkadaşlar
dinsizliklerine ve değişik inançlarına (istedikleri
gibi inanabilirler) Çerkesliği maske yapıyorlar ve
insanlarımızın milliyetçilik duygularını kötüye
kullanarak, onları kışkırtmaya çalışıyorlar. Herhalde
bazı güçler Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yeni bir
tarantula ağı hazırlamanın peşinde. Bunun içinde biz
Çerkesleri kullanmak istiyorlar. Lütfen kimsenin
oyununa gelmeyelim. Bazı milletler gibi İngiliz’in veya
diğerlerinin kuklası olmayalım.
Saygılarımla. |
|
|
Uğur Demirbaş |
09.11.2005 |
Pardon Tülay
hanım. Kişiyi Çerkeslikten atacak bir güç mü var benim
bilmediğim. Kiliselerin aforoz sistemi bizim ya da en
azından benim bilmediğim bir şekilde Çerkes kültür
sisteminde de mevcut mu? Eğer mevcutsa nasıl işler ve
kim verir bu kararı, lütfen beni aydınlatır mısınız?
|
|
|
Erkan Batır |
10.11.2005 |
Teorik olarak
din mi Adigelik mi şeklinde bir sorunun bana göre anlamı
yok. Şöyle ki; hayatın bütün alanlarını kapsayıcı ya da
kapsayıcı olduğu iddiasındaki düşünce sistemleri/inanış
biçimleri ya da felsefelerin birbirleri ile çatıştığı
alanlar inanışa ilişkin mistik/zihinsel yanlarından çok
insan ilşkileri/ticaret/evlilik/kadın- erkek ilişkileri
benzeri günlük yaşamımıza dair konular. Bu konulara
ilişkin olarak da bireyler kendileri için daha
hakim/vazgeçilmez buldukları parametreden hareketle
günlük yaşantılarını sürdürmektedirler.
Yani hayatımızın her anında bu tercihi zaten
yapmaktayız. Örneğin Adigeliğin düzenlediği akraba
evliliği yasağının kapsamı ile İslamiyet'in öngördüğü
akraba evliliği yasağının kapsamı aynı değil.
İslamiyet'in uygun görüp akraba saymadığı iki kişi
Adigelik çerçevesinde akraba olabiliyor ya da
Adigeliğin
belirlediği selamlaşma biçimi kimi İslami yorumlara
göre dinen uygunsuz kabul edilebiliyor. İşte sayıları
istendiği kadar artırılabilecek bu çatışma alanlarında
otomatik olarak her birey daha vazgeçilmez gördüğü
parametre çerçevesinde zaten tercihini yapıyor.
Yalnız bu konudan bağımsız olarak şunu belirtmeliyim ki
dinlerin günlük hayatı düzenleyen yönüne ilişkin
yukarıda örnekleri zikredilen çatışma alanları
kentliliğin ileri aşamalarında yok olmaktadır/yani
geçicidirler. Zira kentlilik otomatik olarak günlük
hayatın sekülerleşme dinden kopma sürecini tetikliyor.
Bu bağlamda dinler kentli bir birey için eninde sonunda
bireysel bir inanış biçimi olmaya indirgeniyor. Orta
vadede bahsedilen çatışma sorun olmaktan çıkacaktır.
Sorun Adige kültürünün kent koşullarında ne şekilde
sürdürüleceğidir?
Akraba ilişkilerinin çözüldüğü ve çekirdek aileye
hapsolunan bir yaşamın içerisinde , kültürümüzün hayat
bulacağı yeni kamusal alanlara ihtiyacımız var sanırım.
Ben umutluyum. İnterneti yoğun olarak kullanmaya
başlamamız sevindirici mesela. Televizyon , radyo ,
süreli yayınlar ve etkin örgütler(anadilimizde eğitim
ve sair) konusunda biraz daha mesafe katedebilir isek
sanırım daha somut şeyler konuşabileceğiz...
Saygılarımla. |
|
|
Elif |
11.11.2005 |
‘’İslamiyet
mi Adigelik mi’’ aslında sorulması gereken bir soru. O
kadar da abes değil. Çünkü İslamiyet’i kabul
etmişseniz; kayıtsız, şartsız gereklerini yerine
getirmelisiniz. Herkes kendi kültürüne göre uyarlarsa
dinleri o zaman işte ortaya başka başka İslam modelleri
çıkar ve sizlerinde kabul ettiği gibi Adigexhabzeyle
İslamiyet pek zıt birbirine. Durum böyle olunca evet
birinden vazgeçilmek zorunda. Çünkü sizler emredileni
yapmak zorundasınız. Her birey kendine göre uyarlayamaz
emredilenlere uymazsanız da zaten imanlı bir Müslüman
olmazsınız.
Sevgiyle |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hatice Ünal |
11.11.2005 |
Maf Elif;
İmanlı Müslüman olmaz demişsiniz. :) Bir kişinin
gerçekten nasıl bir Müslüman olduğuna karar verecek tek
yetkili merci Allah'tır.
Amentuyu okuyan ve inanan kişi Müslüman'dır.
Uygulamalarda aksama varsa günahkardır. Bunu affetmek
veya affetmemek (kul hakkı dışında, en büyük günah kul
hakkıdır) Allah'ın takdiridir. Dinden çıkmaz ama hiç
kimse de o kişinin bunu niye yapıp, yapmadığını
sorgulama hakkına sahip değildir.
Kendisi ibadet yaptığı için kibirlenip, başkasına sen
cehennemliksin dediği anda o ibadetin yok
sayılabileceğini, kalp kırmanın en büyük günahlardan
olduğunu biliyor musunuz?
Sevgiler. |
|
|
Elif |
11.11.2005 |
Maf Hatice
hanım,
Kişinin Müslüman olup olmadığına karar verecek tek
otorite Allah'tır elbette. Çünkü kuralları o koymuştur
ve imtihana tabi tutan odur. Fakat ALLAH Muhammed
aracılığıyla Müslümanlara olmazsa olmazlar bildirisi
göndermiştir. Bu bildiriyi Müslümanlara yorumlayan
Allah'ın elçisi der ki; İslam'ın, imanın şartları
şunlar. Bunları yerine getirmeyi baştan kabul ederek
Müslüman olunur. Yani bir kimse amentüyü okursa
Cennet'e girer (size göre) fakat bu arada Cehennem'e de
uğraması gerekir. Çünkü belirtilen emirler var bunlara
uymayarak günah işlemiş birazını kabul ederek sevap
yapmış olursunuz. Hiç yoktan iyidir derseniz bilemem
fakat kesinlikle Cehennem'e yolu düşecek herkesin.
:)))))
Sevgiyle. |
|
|
Hatice Unal |
11.11.2005 |
Maf Elif
Hanim;
Ben Cehennem'lik olduğumu biliyorum.
Allah'tan tek dileğim, sadece benimle doldursun
Cehennem'i, başkasına yer kalmasın. :)
Ben anneyim. Çocuklarıma kıyamıyorum, ne yaparlarsa
yapsınlar.
Bizleri yaratan o yüce varlığın da bir anneden daha
merhametli olduğuna inanıyorum. Affeder diye
düşünüyorum.
Benim inandığım Allah bir anneden müşfik, bir sevgiliden
daha çok seven ve affetmeye hazır bir yaratan.
Bağışlayın, dayanamadım, belki özele girdi ama ben
böyle algılıyorum yaratıcımızı.
Sevgiyle. |
|
|
Ali Demir |
12.11.2005 |
Dinsel
kimliğimizi ön plana çıkartmak asimilasyonun bir
numaralı yardımcısıdır. |
|
|
Elif |
12.11.2005 |
Selamlar,
‘’İnsanlar dinsel kimliğini ön plana çıkarırlarsa
asimilasyon kaçınılmazdır’’ diyen arkadaşlarıma derim
ki; insanların inançları, inançsızlıkları onların yaşam
biçimlerini etkiler. Sohbetlerini, yazılarını,
giyimlerini, insanın bütün aktivitelerini etkiler. Bunu
ön plana çıkarmamak gibi bir olasılığımız olamaz zaten.
Bizler dinleri tabu görmeye devam ettiğimiz sürece
konuşulduğu an ‘’aman dokunmayın hassas bölge’’
dediğimiz sürece ayrıştırıcı yönüyle hep etkili
kalacak. Bir dine mensup kişinin tabularını, diğer dine
mensup olan kişi kabul etmediği ve kendi inancı
dışındaki inançların tümünü yok saydığı sürece etkisini
zararlı biçimde sürecek. Siz kapatmaya çalışarak,
geçici bir çözüm uygulamış olursunuz. Oysa kalıcı
çözümün yolu konuşmaktan ve dinlerin tabu olmasını
ortadan kaldırmakla mümkün. Bir Müslüman bir
Hıristiyan'a
hesap sormaması gerektiğini öğrenmediği sürece. Bir
ateiste ‘’kafir’’ dememeyi öğrenmediği sürece
istediğiniz kadar yapay ve geçici suskunluklarla
kapatmaya çalışın bu etkisiz olacaktır.
Sevgiyle. |
|
|
Madina Tsey |
13.11.2005 |
Herkese
selamlar. Arkadaşlar lütfen din ile Çerkesliği asla
karıştırmayın. Ne demek seçim yaptım? Siz önce Adige,
Adıgaghe ne demek bana anlatın. Sizden bir ricam var,
tarihi önce iyi okuyun.
Saygılarla. |
|
sayfa
1
2
3
4
5
6
7
8
9 |
|