Değerli
Arkadaşlar,
Bilindiği gibi, Çerkes gericiliği Kuzeybatı Kafkasya’da
feodalizmin oluşup güç kazandığı, İslamiyet’in halk
arasında yaygınlaştığı ve sömürgeci saldırıların
yoğunlaştığı bir dönemde ortaya çıkmış, var olduğu
günden bu yana işbirlikçi karakteriyle halkı yok oluşa
iten temel etken olmuştur. En temel niteliği işbirlikçi
oluşudur, Çerkes gericiliği demokrasi karşıtıdır, çağdaş
ve insani değerlerden nasibini alamamış, asimilasyon ve
kimliksizliğe gönüllü adım atarak, halkın bugünkü
durumuna gelmesine neden olmuştur. Çok net biçimde ifade
edilmelidir ki, Çerkes gericiliği, Çerkes halkının yok
olması demektir...
Çerkes diasporasında verilen ulusal mücadele zıt
kutupların yan yana olduğu bir mücadeledir. Gericiler,
ajan, işbirlikçi ve provokatörler ile demokrat Çerkesler
bir arada bulunabilmekte, bu da, mücadeleyi sekteye
uğratmaktadır. Gelişen iç dinamikler toplumsal bilincin
kasıtlı olarak bulandırılması nedeniyle sonuç alınamayan
çabalar haline getirilebilmekte ve ulusal mücadelenin
önü kesilmek istenmektedir.
İç dinamiklerin geliştiği, örgütlenme eğilimleri ve
iletişim olanaklarının arttığı günümüzde, Çerkes
halkının da özellikle internet ortamında, bu zıt
kutupların yan yana olmadığı bir mail grubuna ihtiyacı
vardır. Bu nedenle yıllar öncesinde kurulmuş olan
Zekoşnığ mail grubu 95 üyesiyle varlığını sürdürmekte ve
her geçen gün biraz daha güçlenmektedir. Zekoşnığ mail
grubu; 68 Kuşağı Çerkes aydınları tarafından bir ulusal
strateji olarak belirlenmiş Dönüşçü Düşünce'yi temel
siyaset olarak benimsemiştir.
Zekoşnığ mail grubu; gerici-işbirlikçi görüşlerden
arınmış, Dönüşçü, demokrat, ilerici ve sosyalist Çerkes
dostları bir araya getirmeyi ve bu sayede bir tartışma
ortamı yaratarak ulusal mücadelenin önünü açmayı,
siyasal, ulusal, toplumsal ve bireysel gelişmeyi
sağlamayı kendisine misyon olarak belirlemiştir. Eğer
siz de, yukarıda açıklanan ilkelere bağlı yurtsever bir
Çerkes iseniz, “zıt kutuplar bir arada olamaz”
anlayışını benimsiyorsanız, ulusal mücadeleyi zafere
kadar sürdürmek taraftarıysanız ve internet üzerinden
iletişim kurarak çeşitli projelere imza atmak
istiyorsanız, Zekoşnığ mail grubuna davetlisiniz. Gelin,
gücümüze güç katalım. Internet üzerinden ilerici
dayanışmayı sağlayalım ve bu dayanışmayı güçlendirelim.
Barışçıl bir dönüş anlayışıyla, diasporadaki
ulusal-demokratik kazanımları yadsımadan ve bu
kazanımlar için de mücadele ederek, yolunu vatan yolu
olarak belirlemiş Çerkesler bir arada olalım...
Çağrımız sizedir! (Üyelik için
zekosnig-subscribe@yahoogroups.com adresine
boş bir mail atmanız yeterlidir.)
Mehmet
19.07.2006
Kullandığınız kelimelere dikkat edin. Madem bir oluşum
içerisindesiniz, bu oluşumu başkalarını rencide etmeden
oluşturun. Kendi dünyevi ve uhrevi düşüncelerinizi
istediğiniz gibi yaşayın ama başkalarının dünyevi ve
uhrevi düşüncelerine de saygılı olun.
Bunu yaptığınız taktirde yolunuz açık olsun.
Gönen-Abzegh
19.07.2006
Bu forum altında yayınlanan ve provakativ içerik taşıyan
yazının forum kurallarıyla ne ilgisi var ki? İnsanların
hassasiyeti düşünülmeden bu yazıyı yayınlama cüreti
nasıl gösteriliyor?
Misafir
19.07.2006
Sayın Yeldar,
Gericilikten kastınız insanların inancıysa, evet bizim
inancımız var. Hangi dine mensup olursak olalım Allah'a
inanıyoruz, gericilikten kastınız sizin ve sizin
gibilerin gözünde hiçbir şey ifade etmeyen xhabzemiz ise
onu da asla bırakmayacağız, öğrendiğimiz ve bildiğimiz
kadar uygulamaya devam edeceğiz.
Gericilikten kastınız yaşadığımız ülkeye bağlılığımızsa
bize kucak açan Türkiye'ye bağlı kalmaya devam edeceğiz,
ta ki anayurdumuz Kuzey Kafkasya'ya dönene kadar.
Amacınız bunlar değil de maşası olduğunuz dünyada esamesi
bile okunmayan komünizm ya da ona benzer
ideolojilerse, boşuna uğraşmayınız derim.
Yeter Adige
halkının sizin gibi sol ya da sağ görüş altında
gençlerimizi zehirlemeye çalışanlardan çektikleri. Bizim
gençlerimizin sadece tek ideolojileri vardır, o da ADİGELİK'tir.
Gönen-Abzegh
19.07.2006
Sayın Denetim Kurulu Üyeleri,
Bu
forum başlığı altındaki provakativ unsurlar taşıyan
talihsiz yazının kaldırması gerektiğini, böyle bir
yazının insanlar üzerinde infial oluşturacağını ve
siteye olan hüsn-ü zannın (sempati) kırılacağını
belirtmek isterim.
M. Emin
Yaşar
19.07.2006
Merhaba Yeldar Yoldaş,
İnsanlık tarihi
öyle garipliklerle doludur ki, hangisine elini atsan
tutulacak yanı yok. İnsanoğlu bir dönem eliyle Tanrı'yı
sembolize eden putlar yaptı sonra önünde Tanrı diye
eğildi. Sonra gelişti bilgilendi artık eskisi gibi
putlar yapmıyor, şimdileri fikirler tanımlar üretiyor,
sonra işte bu kurtuluşumuz, özgürlüğün yolu diyor.
Diğerleri cahil, anlamsız ve gerici gibi kendi
tanımlamaları ile diğerlerinin yaşama şansının olmadığı
kararına varıyor. Bilgi bu noktada mağlup oluyor,
bilmeden veya bilerek bilgisini sıfır noktasına
indiriyor.
Gericilik, teslimiyetçilik, vatan hainliği.
Bu tanımlamaları kullanarak da anlatmak ve anlamak adına
ne kadar insan varsa "yukarıda sayılan tanımlamaların
içine dahil olmak istemiyorsan bize katılmalısın diye
bilinç altı ve üstü her tarafına baskı yapıyor. ''Özgürlük
savaşçıları'' kulağa çok hoş geliyor, onur verici ama neye
karşı yel değirmenleri?
Sınırlama ve sınıflandırmalar
karşısında olduğunuz emperyalizmin yegane silahına alet
oldunuz ve bir elde ateş ettiniz karşı tarafa. Bu
kurşunla biri ölmedi ama birileri yaralandı. Sözüm ona
gerici (Allah'a inanan), Faşist, işbirlikçi, vatan haini
birileri, sizin tanımlarınızla yaralandı. Kazandığınız
sadece düşman, kaybettiğiniz potansiyel dinleyici
kitlesi.
Bence tarzınız konusunda bir çok tepki mektubu
alacaksınız, muhtemelen tartışmalar sertleşecek ve
denetleme heyeti yayınlamayacak. Ve özlem duyduğumuz
vatana giden yollar biraz daha daralacak. Diyalog
ihtimallerinden kendi aramızda dahi biri kopacak.
Emperyalizm tarihi ve savunduğunuz sosyalizm ideoloji ve
teori ve pratik tarihini iyi analiz edin. Pratikte iflas
etmiş ideolojinin yeni emperyalizm versiyonları dahi
dinleyici bulamıyor neden biliyor musun sevgili dostum,
insanlık tarihinde komünizm lehine veya aleyhine dünya
üzerinde ölen insan sayısı 100 milyonun üstünde yani
aynı argümanlarla yiten yaşamların üzerine yeniden aynı
binayı dikme vaadi vermek bilmem ne derece akıl karıdır.
Önce siz bir dönün. Aileniz, kardeşiniz, babanız, ananız
bir dönsün, siyasi örgütlenmenizi önce eylemlerinizle
pekiştirerek kitlelere ulaşmaya çalışın.
Dediğim gibi
sınıflar, dinler bil cümle bölünmeler emperyalizmin
piyonlarıdır. Emperyalizm diyalog istemez, uzlaşma
istemez, düşünce istemez, hoşgörü istemez, kendinden
daha iyi düşünen insan istemez ve en nihayetinde geldiği
yere mücadele etmeden gelenleri hiç sevmez. Bir şeyleri
elde etmek için istemek yerine yok et ve al taktiği
uygular. Oysa çok karmaşık ta görünse insan çok yalındır,
bir merhabayla başlar, hatır sorma ile gelişir, hoşçakalla sonuçlanır. Ağrısızdır, sancısızdır,
ekmeğini, daraltılarını paylaşırsın zenginleşir. Ama
hayat bir gün mutlaka biter, nasıl bittiğini anlamazsın,
son nefesini verirken kalbini kırdığın insanların hiç
biri olmayacaktır yanında, o sınıfların içinde ne kadar
kaliteli insanlar var oysa. Onları koyduğun tavırla
uzaklaştırdın kendinden. Biz her zaman merhabalara açık,
ayrılıklarla hoş değildir bizim aramız. Umarım
düşüncelerin doğrulara giden yolu bulmana yardımcı olur.
Sağlıcakla kal.
Keç Süleyman
Yavuz
19.07.2006
CircassianCanada formları, Adige xhabze
kuralları içerisinde, her türlü görüş,düşünce ve
eleştirilere açıktır. Hele hele, yazı yazan kişi,
kurum, yapı, kimlik belirtiyor ve savunduğu
fikrin arkasında duruyorsa. Bize yakışan tavırda
yayınlamaktır.
En başta Kuban arkadaşım ve bizler
inanılmaz eleştiriler aldık kimlikleri meçhullerce, hala
çağrımıza yanıt vermemektedirler ve bunları yine bizler
yayınladık. Kardeşlerimizin evliliklerine kadar girildi hala daha girilmekte ve biz yayınlamaktayız.
Bizlerin
kimseye verecek hesabı yoktur, korkacağımız herhangi bir
görüş ya da platform yoktur. CC xhabze kuralları
içinde, söylediğinin arkasında durabilen samimi herkese
açıktır.
Son söz; grubun adı belli, sanı maili belli, neden
orası değil de burası?
Şu ana kadar yazdıklarım; Denetim Kurulu Üyesi ve bu başlığı yayına koyan Süleyman
Yavuz’un, yani benim öz eleştirimdir.
Şimdi Keç Süleyman
Yavuz olarak: Biz bir avuçlar için her türlü radikal
söylem, tavır, at gözlüğü takmaktır, sabit fikirdir. Her
coğrafyamızda köylü kültüründen kurtulamamış, ekonomik
olarak herhangi bir yapılanmasından bahsedemeyeceğimiz
halkımızın, söylemlerinde, pratiği yansıtamamaları ve
pratik ile çelişmeleri çok kötü sonuçlar vermekte ve
bizler kendi kendine zarar vermektedir.
Bizim her şeyden
önce xhabzemizin gereği hoşgörüyedir
ihtiyacımız, karşılıklı saygıya ve iletişimedir
ihtiyacımız. Kişisel egolar insanı Cehennem'e götürür.
Aslolan
pratiktir. Pratikte CircassianCanada sitesinin
yaptıkları yapacaklarının teminatıdır, yeter ki her
türlü
düşünce ve görüşe tahammül kültürü gelişsin.
Geçen yıl
bir okul, bu yıl Kefken Anıt Mezarlık Projesi ve daha
gelecekleri. O kadar kendinize güveniyorsanız buyurun
Kefken projesine; maddi, manevi görelim güçlerinizi ama
biz sadece yazarız, çizeriz diyorsanız, bizde üşenmeyiz
yayınlarız, sizce bir işe yarayacaksa bunlar.
Sonuçta
yapanlar utandı ve çekildi. Haklı olan bizlerdik, yanlış
bir proje geliştirmedik ve halkımızın onuru için Kefken'deyiz. Aynası yaptığı iştir kişinin, lafa
bakılmaz. Daha ne diyeyim? Bunca yazı çizi sizce bir şeyi
halledecekse yazın çizin, kavgalar edin ama sorunları
çözümlemeyin onlar orta yerde dursunlar.
Haşa ne biçim söz
diyorsanız, pratiğinizi koyun görelim, bizlerde sizlere
katılalım, bizim için ne kıbleniz önemlidir ne de
bayrağınız aslolan bu halk adına üretiyorsanız biz
yanınızdayız. Üretmiyorsanız sizleri CircassianCanada
katılımcılarının projesi Kefken'e bekliyoruz...
Notumdur
sayın Yeldar'a ''Şu an için buna gerek yok. Ancak şunu
belirtmeliyim ki, biz gericilerle tartışmaktan bıkmış,
usanmış olan insanlarız ve bu nedenle onların olmadığı
bir platform istiyoruz'' demişsiniz ikinci yazınızda,
ben bu yazıdan bu notu aldım. İkinci yazınızı da yayına
uygun görmedim, yayınlamadım. Neden mi? Bizim böyle bir
derdimiz yokta ondan... Siz kendinize başka platform
arayın...
Sevgi ve saygılarımla.
Shemghur
19.07.2006
Sayın Yeldar Barış Kalkan,
Yazınızda yer
verdiğiniz hususların sizin için kıymetli olduğu apaçık
ortada ve insanları bu fikirleri paylaşmaya davet
ediyorsunuz ve dahi kendinizi ilerici bir sosyalist
olarak tanıtıyorsunuz.
Ancak ilerici ve yenilikçi bir
sosyalist olarak sadece aynı kanaatte olan arkadaşları
davet ediyorsunuz, unutmayın ki zıt kutuplar
birbirilerini çekecek, aynı kutuplar ise uzaklaşmak
isteyecektir. Yenilikçilik yeni ve farklı fikirlere açık
olmak ve değerlendirmek demektir ve insanlarda infial
uyandıracak şekilde sert ifadeler kullanarak bir nevi
tahrik oluşturmak ise söz ettiğiniz gaye ile taban
tabana zıttır.
Amaca ulaşmak için yanlış bir yol
seçtiğinizi belirtmek isterim. Hedefinizi insanlara
daha açık anlatmanız ve onlarında fikirlerine saygı
göstermenizin Adige olmanızın gereği olduğunu
düşünüyorum...
Saygılarımla.
Gönen-Abzegh
20.07.2006
Kefken projesine destek verilmedi ya da başka türlü etkinliklere maddi-manevi destek
verilmedi diye, insanların hassas olduğu konuların
üzerinden silindirle geçip (ya da buna müsaade edilerek)
bir tür cezalandırma çabasına girmek, bu site
yapıcılarının kanaati ise; bunun Çerkeslikle ve
hoşgörüyle arasındaki bağlantıyı kurma vazifesi de onlara
ait bulunmaktadır.
Gerçi bir tahammül kültüründen söz
edilmiş ama şu belirtilmemiş: Tahammül kültürü sınırsız
değildir, tahammül edilmez baskılardan kurtulmak için
topraklarını terk etmiş bir millet olarak tahammülün bir
sınırı olduğunu iyi bildiğimiz kanaatindeyim. Çerkes
olup dini hassasiyeti olan hiç kimse bu forumda (ilk
yazı) yazılan şeyleri kabul etmez, buna rağmen kabul
edilmesi gerektiği tahammül kültürü diye dikte edilmeye
çalışılıyorsa şu bilinecek ki; tahammül kültürünün
sınırlarını zorlamak dini hassasiyeti olan insanların
Çerkes nüfusu içindeki yoğunluğunu görmezlikten
gelmektir. Bu realite ortadayken bu keskin tavır sadece
savunucularını, çağrısı yapılan sitedeki 96 kişilik üye
sayısı oranında minimize edip, yalnızlaştırır (örnek
bile var).
Burada adı belli, kendi belli, e-maili belli,
yaptığı maddi-manevi destek ortada diye herkes her
istediğini söyleyebilecekse ve bunun adı demokrasi ise
demokrasinin başkasının yaşam hakkına
(hassasiyetlerine-değerlerine) müdahale etmeden
yaşayabilme olduğunun da ayrıca bilinmesi gerekir.
Bu
arada formu açan bu ayrıcalıklı kişilerin ürettiğiniz
projelere ne kadar maddi-manevi destek verdiklerini de
yazarsanız bizde bundan sonra vereceğimiz destekler ile
elde edeceğimiz yazın ayrıcalıklarının, insanların
hassasiyetlerini ne kadar pervasızca zorlayacağını
göstermiş oluruz.
Herkes, herkesin (her türlü düşünceye
sahip) değerlerine saygı göstererek ve forum
yapıcılarının bu ortamı tesis edecek hassasiyet içinde
oldukları sürece bu platform devam şansı bulacaktır ama
buna rağmen belli düşünce ya da ideolojileri doğrudan ya
da dolaylı savunup tahammül sınırları adı altında
dayatma gerçekleşecekse, bu formu açan ve samimi
düşüncelerini beyan ettiği gerekçesiyle sempati duyulan
kişiler gibi, düşüncelerin açıkça duyurulması
gerekmektedir.
Bekliyoruz...
Keç Süleyman
Yavuz
20.07.2006
''Burada adı belli, kendi belli, e-maili belli, (...) ne kadar pervasızca zorlayacağını
göstermiş oluruz.'' demişsiniz.
Bu mail grubuyla, ne
bizlerin ne Kefken projemizin, ne maddi ne manevi ilgi ve
alakası yoktur. Sizin bu yazınızı ve diğerlerini nasıl
yayınlıyorsam onların duyurusunu da yayınladım. İlla hesap
sormak istiyorsanız çok açık ifade etmem gerekecek
anlaşılan ''Burada adı belli, kendi belli, e-maili
belli'' ile kastedilen, duyuru yapan gruba ait mail
adresi kastedilmiştir. Neden onların maillerine yazılmıyor da buralarda çalı diplerinden ateş ediliyor
anlamış değilim.
Yazın ne yazmak istiyorsanız. Söz konusu
grubun e-mailine, sorun ne soracaksanız Yeldar'a... Bize
ne, biz nickle gelseydi o duyuruyu yayınlamazdık. İsim
belli, grup belli, e-mail belli. Yazın onlara yazabildiğiniz
kadar. Bizim Kefken çağrımız herkesedir. Lütfen daha
sağduyulu olalım.
Sevgi ve selamlarımla...
Gönen-Abzegh
20.07.2006
Biz provakativ unsurlar taşıyan o
yazıya ve o yazıyı yazanlara cevap yazarak sonu gelmez
tartışmalara girmek istemiyoruz. Çünkü, inanıyoruz ki bu
yazı Çerkeslik ve hoşgörü ile açıklanamaz olsa olsa
aykırı tavrın çığırtkanlığından nemalanıp kendini
soyutlamaya çalışan ama bunu, nüfusunun çoğu Müslüman
olan Çerkeslerden-Çerkeslikten soyutlanmak olduğunu
anlamayan, eriyik zihniyetin bir ürünü olarak görüyoruz.
Asıl mevzua dönersek; forumlarda dile getirilen her
konunun, özünde Çerkesliği ilgilendirmesi gerekirken
"kişilik haklarına saldırı, ayrımcılık, bölücülük, her
türlü inanca saygı sınırının ihlal edilmesi v.s" gibi
unsurların dikkate alınmadan sunulması siz Denetim
Kurulu'nun meşruiyetini tartışmalı hale getiriyor.
ALINTI
(FORUM KURALLARINDAN): CircassianCanada, özellikle
"forum sayfasında" Çerkes kimliğine yakışır söz ve
düşüncelerin yer alacağına olan inancı nedeni ile "Nick"
kullanarak yazan katılımcıları hoşgörü ile kabul
etmiştir. Ne yazık ki zaman zaman anlık duygular
yüzünden istenilmeyen ifadeler kullanıldığında, gelen
yazıyı yayına koymamaktadır. Sonuçta ne kadar zıt bir
düşünceye sahip olunursa olunsun asıl olanın Çerkesliğe
yakışır bir davranışı sergilemek olduğuna inanmaktadır.
Yukarıdaki paragraftan ve sizin anlatmak istediğiniz
şeylerden yola çıkarak şöyle bir kanıya varıyoruz; eğer
bir kişi nick kullanarak istenmeyen şeyler yazarsa
cezalandırılacak ama ismini kullanırsa yayınlanacak ama
bu defa da eleştiriler o şahsa yöneltilecek böylelikle
kişi ismini kullanarak (pek tabi uydurma bir isim
kullanarak) her türlü hakareti yapabilecek bunun sonunda
da "asıl olanın Çerkesliğe yakışır bir davranışı
sergilemek olduğuna inanmaktadır" denilecek.
Eğer
forumun amacı bir fikrin etraflıca tartışılması ise
bunu yaparken ortak payda ya zarar verecek her türlü
aşırılığın, kimden gelirse gelsin, önüne geçilmelidir. O
zaman forumda her konu açanın altına e-maili de yazılmalı
yazan insanlar mail yoluyla kanaatlerini sadece forumu
açana belirtmeli ama bunun bir forum olduğu zannıyla
hareket edilip histerik bir tavır içinde elmayla armut
birbirine karıştırılmalı. İnsanlar isimleriyle de,
kullandıkları nickler adı altında da hata yapabilirler.
İsmini kullanarak pervasızca, saygısızca ifadeler
kullanan birine sırf saldırılacak adresi (ismi) belli diye
bu özgürlüğün verilmesi Çerkeslik adına ne tür katkı
sağlamaktadır. Kime faydası olacaktır sağladığı tek şey
kutuplaşma olur buyurun onu da Çerkesliğe hizmetler adı
altında projelerinizin altın ekleyin.
Bir de hiç bir
projeye katılmayan ama sadece yazan insanlara bir
serzeniş var ve madem katılmıyorsunuz bizde böle
yazıları yayınlarız gibi bir ifade, bir şey yapmadan
oturduğunuz yerden yazmak kolay asıl elleri görelim gibi
bir sonuç, biz de demişiz ki; bu formu açan kişiler
projelere katıldıkları için mi insanların hassas olduğu
konularda hakaret içeren yazıları hem de tarafınızdan
sempati ile karşılanarak yayınlanıyor ama sebebini
öğrendik meğerse, sırf isimlerini dobraca yazdıkları içinmiş...
Çurmıt
Yeldar Barış Kalkan
21.07.2006
Bir daha bu tür yazılar
yazmamam için beni canımdan bezdirmeye çalışan
arkadaşların döktürdüğü yazıları dehşet içerisinde
okudum. Fuat Aydemir ve Süleyman Yavuz gibi kişilerin
uyguladığı bir taraflı moderasyon da söz konusu olduğu
için cevap vermeyi düşünmüyorum.
80 yıllık koskoca bir
Sovyet sosyalizmi tecrübesi, Kuzey Kafkasya'da Sovyet
sosyalizminden kalan ulusal-demokratik kazanımlar ve
devlet yapıları, 1970'lerde bir ulusal strateji haline
getirilen ve 142 yıldır Çerkes halkının özlemi olan
anayurt Kafkasya'ya dönüş düşüncesi ile Türkiye'de
devrimci dinamiğin temel itici gücü durumundaki Kürt
Ulusal Hareketi zaten size gerekli cevabı veriyor.
Sizler, internetin gericiliğin propaganda mekanı haline
getirilmiş olmasını kullanıyorsunuz.
CC yönetimi kendi
sitesini neden gericilik yuvası haline getirmeye
çalışıyor anlayamadım ancak şunu net söyleyebilirim ki
sizin borunuz ancak internette öter. İnternette
edindiğiniz sanal dostluklar sizin burnunuzu biraz
kaldırmış. Herkesin bir yaşantısı, akrabaları, eşi dostu
ve kendine göre bir çevresi vardır. Bunları fazla
kurcalamayalım derim. Mirc üslubuyla yazan cahil cühela
tayfasının devri çoktan geçmiştir. Burada kalanlar, işte
onlar, son kalanlardır. Son olarak, bütün Çerkes
varlığım üzerine and içiyorum ki, benim hayatım Çerkes
gericiliği ile mücadele halinde geçecek.
Saygı ve
sevgilerimle…
Mehmet Arı
21.07.2006
Güzel kardeşim görüyorsun ya biz
cahiliz gericiyiz. Senin gibi 'ilerici'de (ne demekse
artık) değiliz. Kürt Ulusal Hareketi senin neyine
yetmiyor, gelmişsin biz Çerkeslerin arasında kendini
yoruyorsun. Bizden sana fayda gelmez. Zaten bizim
burnumuzda kalkmış, borumuz da zaten ancak internette
ötüyor. Daha ne uğraşıyorsun.
MAMIR/NATUHAC MEHMET ARI
Cahalthable'li
Fuat
Aydemir
21.07.2006
Merhaba Yeldar Kardeş,
Öncelikle şu
ana dek Denetleme Kurulu'nda ismim geçmesinden başka bir
işlevim olmamıştır. Defalarca yazı atmama karşın CC
yetkililerine isleyiş hakkında herhangi bir yanıt da
alamadım. Ayrıca ben ilke olarak kişilik özüne hakaret
ve küfür olmayan her türlü düşüncenin yazılması
gerektiğine inanan bir kişi olarak sansüre karşıyım. Bu
anlamda öncelikle bu yanlış anlayışı gidermek istiyorum
ve işlevsiz olan Denetleme Kurulu'ndan ismimin
çıkartılmasını istiyorum. Zaten Denetleme Kurulu'nun da
inisiyatif ve sansür anlayışı ile benimkiler artık
uyuşmuyor.
Yazınıza gelince; yazdıklarınızdan ziyade
sayın Süleyman beyin engellediklerini merak ediyorum.
Sayın Süleyman Yavuz bey; CC sizin tekelinizde olan bir
yer değil, sahiplenme duygunuz çok takdir edici ancak
denetleme yetkisini tek başına elinize almış gibi bir
hava estiriyorsunuz. Neyse yazınıza cevap vereceğim
Yeldar, tabii sansürden geçerse yayınlanır umarım.
Saygı
ve sevgiler.
Cemil
21.07.2006
Sayın Yeldar Barış Kalkan,
Şayet sizce bir
mahsuru yok ve mümkün ise yazınızda değinmiş olduğunuz; Çerkes
gericiliği, işbirlikçiliği ve ulusal mücadele konularına
biraz daha etraflıca değinebilir misiniz? Sizce Çerkes
gericiliği, işbirlikçiliği, ulusal mücadele nedir?
Saygılarımla.
Mahmut
Bağ
22.07.2006
Merhabalar,
Sayın Yeldar Kalkan'ın kullanmış olduğu kavramların
içeriklerinin herkes
tarafından bilindiğini kabul ederek kaleme aldığı
yazısında, kimliğini hiç saklamadan görüşlerini net bir
şekilde ortaya koyduğu görülmektedir.
Yazıda bahsedilen
Çerkes gericiliği ve işbirlikçiliğinden benim anladığım
Çerkesleri İngiliz ve Osmanlı çıkarları doğrultusunda
çıkmaz bir savaşa sürükleyen ve savaş sonrasında da bu
güçlerin çıkarları doğrultusunda dinimizi de kullanarak
bizleri vatanımızdan koparan ve yok oluşa sürükleyen
Osmanlı ve İngiliz işbirlikçileridir.
Tarihteki bu işbirlikçi ve gericilerin uzantıları günümüzde de yaşam
koşullarımızın değişmesinin doğal bir sonucu olarak
değerlerimizde de meydana gelen değişimlerin hepsini
olumsuz olarak görebilmekte ve Adigelerin varlığını
yüzyıllar öncesinin koşullarının yaratmış olduğu
davranış biçimlerini sürdürmek olarak
görebilmektedirler. Bu formda yazılan bazı yazılarda da
görüldüğü gibi bu kişiler farklı fikirlere hoşgörü
gösterememekte ve hatta onları maneviyatlarına
saldırmakla suçlayarak susturmaya çalışmaktadırlar.
Umarım bu yaklaşımlarının ilkellik, farklı fikirlere
sahip olmanın çok doğal, insan olmanın bir gereği
olduğunu anlarlar ve hatalarını düzeltirler.
Çerkeslerin
diasporadaki varlık mücadelelerine bir göz attığımızda
bu mücadeleye, hizmetinde bulundukları, yaşadıkları
ülkenin ya da kendi şahsi çıkarlarının penceresinden
bakan benliğini yitirmiş Çerkeslerin, bu mücadelede
samimiyetle çalışanların çalışmalarını nasıl sekteye
uğrattıklarına tanık oluruz. Bu gerçek sayın Kalkan'ın
yazısında dile getirdiği, gerici-işbirlikçi güçlerden
arındırılmış, tartışmaya açık kişilerin, güçlerin bir
araya gelerek Çerkeslerin varlık mücadelesine katkıda
bulunmaları isteğinin, sağlıklı çalışmalar yapabilme
açısından ne kadar gerekli olduğunu göstermektedir.
Başarı dileklerimle.
Gönen-Abzegh
22.07.2006
Talihsiz yazı (genel olarak) iyi
tetkik edilirse orada iki ayrı sınıftan söz edildiği çok
açık ortaya konmuştur. Alıntı, "Zekoşnığ mail grubu;
gerici-işbirlikçi görüşlerden arınmış, Dönüşçü,
demokrat, ilerici ve sosyalist Çerkes dostları bir araya
getirmeyi ve bu sayede bir tartışma ortamı yaratarak
ulusal mücadelenin önünü açmayı, siyasal, ulusal,
toplumsal ve bireysel gelişmeyi sağlamayı kendisine
misyon olarak belirlemiştir."
Şimdi bu ifade içinde İslamiyet'i benimsemiş Çerkesler arasından (çünkü
İslamiyet'in halk arasında yaygınlaştığı dönemden söz
ediliyor mutlaka dindar destlikçileri olmalı) çıkmış
gerici bir grubun dışında İslamiyet'i benimsediği halde
bu gerici gruba dahil olmayan insanlardan söz ediliyor
mu? Bu ayrım net bir şekilde ifade edilip, birilerini
yaralamadan-ötekileştirmeden dile getirilemez miydi ve
yukarıda ki alıntıda sosyalist Çerkes dostları yanında
İslam'ı duyarlılığı olan (yani işbirlikçi Çerkesler
dışında) Çerkeslerde Çerkeslik adına birçok şey yapma
hanesine sayılamaz mıydı? (Kimsenin bu haneye yazılma
gibi bir derdi yok sadece tespit açısından.)
Elbette
sayılamazdı; çünkü orada işbirlikçi gerici Çerkes
yapılanmasından söz eden talihsiz yazı, bu ayrımı
yapmayarak herkesi aynı kefeye koyuyor ve sonuçta
sosyalist-ideolojik kimliğe (Kürt örneğini ağlayarak
geçiyoruz) bürünüp Çerkeslik adına tek yetkili tavrın bu
düşünceyi benimsemiş insanlarca temsil edilebileceği
gibi bir kanaate varıp üstelik alkış da alıyor.
Son
yazının son paragrafının son cümlelerine sanki sosyalist
Çerkes dostları ifadesinin eklenmesi unutulmuş gibi
geldi bana bu eksiklik paragrafın yapısını bozduğu için
hatırlatayım dedim. :)
Bu arada ıskalanan bir realite tüm
ihtişamıyla ortada onu tekrar tekrar yazmamalıyım ve hiç
bir Çerkes'in, tüm toplumların uğrayabileceği
dezenformasyon sürecinde Çerkeslerinde tüm değerlerinin
değişeceğini, adetlerinin kökten bozulacağını, her şeyin
unutulacağını istediğini zannetmiyorum bununla birlikte
hala geleneksel kıyafetleriyle dolaşabileceğini, atların
çektiği bir araçla uzaya gideceğini zanneden Çerkesler
olabilir ama biz ona da hayır demeyiz Çerkes fıkraları
bölümünde yayınlanması için teklifte bulunuruz.
Yok
olmadığını düşünen Çerkeslerle gelecekle, ilgi dilimizin
döndürebildiği güzellikleri (sadece görebildiklerimiz)
fısıldamak, karşılıklı fikir teatisinde bulunmak
isterdik ama bu sitede miadımız dolmak üzere. Sürgün her
zaman ve daima.
.
Mehmet
22.07.2006
Sayın Mehmet, yazınız yayına uygun
bulunmamıştır.
Denetim Kurulu
Gönen-Abzegh
22.07.2006
Bakınız insanları ya da fikirleri
ayıran şeyin bu tür yazıların yayınlanması olduğunu
anlatmaya çalıştık ama nafile. Tüm çabamız, bu tür
yazıların kutuplaşmalara neden olacağını, siz her
ne kadar tahammül kültüründen söz etseniz de, bireysel
hakaret içermediği tezini işleseniz de insanları
yaralayacağını, bu bireyin sonuçta tüm çözüm yollarını
sosyalist Çerkes dostları diye bir gruba mal ederek
nasıl bir ayrımcılığa gittiğini, ideolojinin ön plana
çıkarılarak Çerkesliğe ne verileceğini ve bu tür
yazılara izin vererek denetim kurulunun sorumluluk
altında kalacağını belirtmek idi. Akabinde farklı
kişilerin yazıyı eleştirmesi duyulan bir rahatsızlığı
göstermiyor mu?
Bu insanlara bu yazıları yazmak zorunda
bırakan süreci Denetim Kurulu olarak daha mantıklı
değerlendiremez miydiniz, ki o yazının devamı olan bazı
yazıların yayınlanmadığı belirtilmiş, her halde içinde
insanları daha aşağılayıcı şeyler olduğu için bu
öngörülmüştür.
Kısaca bizim talebimiz Denetim
Kurulu'ndan; insanlar burada her türlü şeyi
açıklayabilirler ama başkalarının değerlerine
saldırmadan, bunu insanların insafına bırakmak ya da
bireysel hakaret yok (toplu hakaret maruz görülebilir
mi) diye tahammül kültürüyle dayatmaya çalışmak, benim bu
siteden beklentilerimi örseliyor bu konuda bizde sizden
anlayış bekliyoruz her şeye rağmen talihsiz yazıyı
bireysel özgürlüğü ifade şeklinde yorumlayan anlayışlar
devam edecekse, sonuçta ortaya çıkan tablonun altına,
Çerkes etkinliklerine mühim bir katkı sağlamıştır diye,
not düşülmesini tavsiye ediyorum...
Çurmıt
Yeldar Barış Kalkan
22.07.2006
Merhaba,
Feodalizmin
oluşup güçlendiği, İslamiyet'in halk arasında
yaygınlaştığı ve sömürgeci saldırıların yoğunlaştığı
dönemde Çerkes gericiliğinin de oluşarak halkı yok oluşa
iten temel etken olması gerçeği kısa bir analizdi. Ve
anlaşılacağı gibi kimsenin inancına saldırı da
içermiyordu. Bazı arkadaşlar saldırıya geçtiler, elbette
bir daha bu tür yazılar yazmamam için. Ama diyorum ya,
benim hayatım Çerkes gericiliği ile mücadele halinde
geçecek.
Mahmut Bağ ağabeyin yazdıklarına aynen imzamı
atıyorum. Fuat Aydemir'i sorumlusu olmadığı bir konuda
itham altında bıraktığım için de özür diliyorum. Zekoşnığ mail grubuna yapılan başvurular kabul
edilmiştir. Sanırım gruba davet mesajı amacına ulaşmış
oldu. Bu nedenle olaylara at gözlükleriyle bakan
insanların çok yoğun olduğu bu ortamda gereksiz polemiğe
girmeden, tartışmadan sevgi ve saygıyla çekiliyorum.
Mahmut ağabey, grubumuza bekleriz.
Saygılarımla.
Keç Süleyman
Yavuz
22.07.2006
Değerli kardeşim Yeldar;
Sizleri vesile
ile tanımaktan çok mutlu oldum. Sevginin, saygının,
xhabzenin
güzellikleri yaşandı ''keblağ'' davetine, katılımınızla.
Tüm katılımcılar huzurunda; senin gibi bir kardeşimle
tanışmaktan mutlu olduğumu deklere etmek isterim.
Sevgilerimle.
Erdem Akkan
23.07.2006
Sayın Erdem Akkan, yazınız yayına uygun görülmemiştir.
Denetim Kurulu
Fuat
Aydemir
23.07.2006
Merhaba,
Öncelikle Yeldar arkadaşın yazısına değinmek istiyorum. Çerkes ulusal sorunun
çözümü konusunda demokrat anlayışın hakimiyetine inancım
ve gericiliğin (Çerkes'i, Kürt'ü, Türk'ü ayni) her türlüsünün
bu çözüme köstek teşkil ettiğine katılmaktayım.
Ancak
Türkiye'de yaşayan Kuzey Kafkasyalılar örgütlülük
bazında
çok aşamalara ihtiyaç duymaktadır. Dernekçilik dışında
henüz örgütlü bir yapıya sahip olmayan insanlarımızı demokrat olan, olmayan diye ayırmış olabilmek bile bir
başarıdır bir anlamda. :) Yeldar arkadaş başarmış
anladığım kadarıyla.
Üniversite yıllarım geldi aklıma.
Türkiye devrimci, demokrat kesimin bir huyu vardı.
Kendini toplumdan soyutlamak gibi. Kantinlerde kendini
devrimci demokratlık görüşü tekeline aldığına inanan
gruplar bir köşede saz çalıp, türküler söyleyip yoğun
tartışmalara girerlerdi. Diğer tüm öğrenciler onlara
göre ya lümpen ya da burjuva çocuklarıydı. Öğrenci
sorunları yerine işçi sınıfına önderlik ederlerdi
nedense. Hiçbir zaman görüşlerini anlatmak, ifade etmek
yöntemini benimsemez, empoze etmek, edemediklerini
dışlamak yöntemini seçerlerdi. Kendi görüşünü
benimsediklerine inandıkları insanlarla bir arada olup "Türkiye
feodal mi? kapitalist mi? Şehirden mi kuşatsak?
Köylerden mi? Enver Hoca mı? Mao mu? Tartışmaların
sonunda birbirlerine girerlerdi. Oysa kurtaracakları
insanlar onların tabiriyle "eğitimsiz, gerici,
anti-demokrat, dinci kesimdi.
Yani halk aynı halk. Yeldar kardeş, iyi bir sosyalist, demokrat olabilmeyi
önce
kendinde başlatmalı degil mi? Sonra başkalarına
anlatabilsin.
Demokrat olmadan sosyalist anlayışı taşımak imkansız.
Özüne aykırı. Demokrat olmak; yani her
türden görüşe karşı sabırla saygı duyabilmek, yanlışları
sabırla düzeltmeye çalışmak. Sorunları ortaya koyarken o
sorunun bir parçası olduğunu kabul etmek. Yoksa
demokratlık insanları kendi görüşünü benimsemiyor diye
dışlamak, hakaret etmek değil. 1.000 sosyalist Çerkes bir
araya geldiğinizde 2 milyon "gerici-anti-demokrat-demokratligi
bilmeyen :) -Adigeliği siyaset sanan-din somurucu-aşırı
milliyetçi-dönmeyişçi-burjuva-lümpen vs.vs" kesimi
kurtarmayı mı hedefliyorsunuz? Yoksa biz 1.000 kişi
kurtulalım derdinde misiniz?
Sizin tabirinizle; o borusu internette öten kesim
öttürüyor da siz nerden
öttüreceksiniz? Heyecan güzel bir şey, kötü niyet
taşımadığınıza da eminim. Ancak toplumumuzu tanımadığına
inanıyorum.
Çok insan kaybedildi benzer yöntemlerle.
Despotluk bir çok güzel insanı aldı oturdu.
Merdivenleri basamaklamadan çıkmaya kalkan çok genç
harcandı. Sorunun çözümü aynı görüşü paylaşan insanların
bir araya gelip "Ne kadar demokrat"
olduklarını
birbirlerine ispatlamak değil, görüşlerini her kesimden
insanla sabır ve saygıyla paylaşabilmektir.
Saygı ve
sevgiler.
Bırine
23.07.2006
Merhabalar,
Sayın Yeldar'ın yazısında
form katılımcılarına veya kendi perspektifinde
bakmayanlara bakışı! Köşe yazarlarımızdan bir
büyüğümüzün, bir yorumun da, bana bir tabirini
hatırlattı. "Üst perdeden bakmak." Aynen öyle.
Sayın
Aydemir'de çok güzel dile getirdi. Kendilerine teşekkür
ediyorum.
Saygılar.
Fatma
Özdemir
23.07.2006
Her şeyden önce sitenizi yeni gördüm
çok sevindim. Bence insanlar demokratik ortamlarda
tartışmalı ve sorunlara çözüm getirmeli ama görüyorum ki
burada da demokrasi kuralları kişiye göre işliyor.
İnşallah
daha kapsamlı bir demokrasi oluşturulursa insanlar
düşüncelerini daha rahat ifade edebilmeli.
Ayrıca
hepimiz değil miyiz ki ana vatana geri dönmek isteyen ve
bu uğurda mücadele etmeye hazır olan bence bu uğurda
mücadele etmek varken sağcı, solcu, ilerici ve gerici gibi
terimlerle insanların önüne set çekiliyor. Oysa birlik ve
beraberlik için mücadele etmek için zaten bir avuç olan
bu insanları ve de gençleri bölmek, ayırmak ne derece
doğru bunu da tartışmak gerekir diye düşünüyorum.
Saygılarımla.
Meshpev
23.07.2006
Selamlar,
"Üst perdeden bakmak" tabiri haklı ama bu yeterince içimi rahatlatmadı. Ben
buna ''kanatlı siyaset'' demek istiyorum mahsuru yoksa ve bunun mahsuru yok da demek istiyorum.
Çünkü Yeldar beyin ''ağzını açıp gözünü yumma'' olarak
nitelendirilebilecek yazısında çok daha köşeli ifadeler
var.
''Kanatlı siyasetin'' Türkiye'deki en güzel örneği
olan bazı partilerin, halkından ve halkının
gerçeklerinden kopuk, ısmarlama özenti sofistike olmaya
çalışan tarzı yıllardır ne kendilerine ne de halklarına
bir faydası olmuştur. Şimdide bizde başgösteren bu
''kurtarıcılar'' gözü kara sloganlar atan, bir yumruğu
havada bir gençlik peşindeler.
Hani bizde gericiyiz ya
veya yoz ve eğitilmesi gereken kuru bir kalabalığız ya,
artık radikal İslamcısı da kurtarır bizi, sosyalisti de
kurtarır, emperyalisti de kurtarır, (!) aklına esen ve bir
mail grubu olan herkes yapabilir bunu (!).
Sevgili
arkadaşım, Çerkesler adına karar verip Çerkeslerin
değerlerine saldırma hakkını kim veriyor size? Zekoşnığ
veya ze''boş''nığ adında bir
e-mail grubu kurmuş olmak
size bu hakkı veriyor mu? Ayrıca işbirlikçi dendikten
sonra yıllardır kanlı dişlerini vatanımızın sırtına
geçirmiş bazı görüşleri de dikkate almak gerekir,
işbirlikçi olarak adlandırılması gerekenler tartışılır,
haklısınız deriz, değilsiniz deriz. Ama işbirliği
edilemeyecek derecede dünya düzeni içindeki eğreti yeri
bile kalmamış sosyalizm masalını daha hemen hemen hiçbir
siyasi deneyimi olmayan kitle olamayan bizlere önermeniz
akıl alır gibi değil.
Üstelik siz öyle bir tavır takınıyorsunuz ki ''benden
olmayan benim gibi düşünmeyen Çerkes değildir ya da şu ana kadar olmuşsa da bundan
sonra olmayacak'' gibi bir şey anlıyorum ben.
Peki siz
nasıl bir kitle olacaksınız? Kusura bakmayın sizin pembe
bulutlar cumhuriyeti kurulursa benim Çerkes olup olmamak
için tek güveneceğim şey beni yaratandır. Ne kadar
yaşarsam o kadar Çerkes'im ya da en basit örneği
ciğerlerim ne kadar süre içinde nefes alıp verirse o
kadar süre Çerkes olacağım kimseden tescil veya el almak
gibi bir niyetim yok.
Siz ilerici ilerici takılın. Hani
biz gerici avam yığınlarıyız ya e dedim farz et
kahvehanedeyim karşıdan 'okey'e dönen (avamız ya en iyi
örneklemeyi yaşam alanlarımızdan veririm diye düşündüm)
arkadaş böyle bir laf etti ne derdim acaba. Yahu
arkadaş, işine bak'' derdim (ona derdim). Ama bu
iddiaları bir forum sayfasında ilerici olduğunu iddia
eden kimselerden duyunca insan nasıl düşüneceğini
şaşırıyor.
Ayrıca Osmanlı ve İngiltere ile işbirliği
yapıp canciğer (!) Ruslarla savaşanları nasıl
tanımladığınıza dikkat edin lütfen. Osmanlı ve İngiltere
diye bir ülke yokken başlayan varolma mücadelesini
bugünlere kadar taşıyan bir halkın onurlu savaşına
''işbirlikçilik'' diye bir tanımlama getirmek kimsenin
haddine değil. Onların içinde Müslüman'da vardı
Hıristiyan'da vardı Paganist'te vardı. Biz burada bol
keseden atıyoruz ama onlar her dönem vatanları ve
şerefleri için savaştılar.
Bu mücadeleden istifade etmek
isteyen güçlerin yakınlaşmasını mücadelenin bekası için
kabul etmiş olmak işbirlikçilik değildir. ''Siyasettir.''
Zamanında Kırım'a karşı Ruslarla yakınlaşanlarınki de aynı
şekilde tanımlanabilir. Tmutarakanla yakınlaşanları da,
bu bir varolma savaşıysa varolmanın gerektirdiği şey
yapılır ama tepeden inme kızıl masallarla dünyanın
yapamadığını hali hazırda bağımsız bir devleti bile
olmayan bizler hiç yapamayız.
Değerli bir büyüğümüzün
dediği gibi ''Çerkeslerin düşmanı yoktur, çıkarları
vardır''. Dünya düzenini toplumsal değerleri yok sayan bir
düzeni dünya düzeni içinde varolmaya çalışan Çerkeslere
önermenizi anlayamıyorum.
Demek ki ben gericiyim, benden
size fayda yok. Ne dersiniz bir ''yoldaş'' kaybetmiş sayıyor musunuz?
Kaybedilmiş her birey kitle olabilmek
için şart değil mi? Ancak sizin ''zıt kutuplar bir arada
olamaz'' kuralınız var. Madem zıt kutuplar bir arada
olamaz neden Çerkeslik içinde böyle bir eleme ve
parçalama gereği duyuyorsunuz madem Çerkeslik önem
teşkil eden bir başlık değil neden çalışma alanınızı bu
kimlik üzerinden yapıyorsunuz ya da Çerkeslik önemli
diyorsanız birebir zıt olan sizin siyasi kulvarınızı
neden bu platformda kurdunuz? Çünkü Çerkeslik gerici veya
ilerici, bahsettiğiniz sistemle başlı başına zıt
kutuptur. E hani zıt kutuplar bir arada duramaz kuralı.
Yüzlerce çelişki içeren yazınız kafamı karıştırdı, gerici
ve cahil bir hemşehriniz olarak ışığınızdan faydalanmak
istemediğimi belirtmek isterim. (Çok umurunuzda olmasa
da.) Pembe Bulutlar Cumhuriyeti'nde devrim yaptıktan sonra
Kızıl Ufuklar Cumhuriyeti'ne geçersiniz umarım tıpkı Küba
devrimini gerçekleştirdikten sonra Bolivya'ya geçen Che
Guevera gibi.
Yazınızı ilk okumaya başladığımda sol elim
havada Agi segedala klara Lanstranya lans parenfiya
Lettu gerida presenfiya Kommandante Che Guevera marşını
söyleyerek kafeden çıkacağımı düşünmüştüm ama dikkat mi
veremedim kafede counter strike oynayanların
gürültüsünden mi kafamı toplayamadım anlamadım. E biz
avam tabakası olarak kafelerde çet (bilenlerin tabiriyle
chat) yapan bir sınıfız ve kurtarıcılarımızı bekliyoruz.
Bu da olmadıysa yenilerini bekleyeceğiz artık. Şimdi
sıradaki kim? Radikal Çerkesler mi yoksa beyaz Çerkesler
mi? ''Gupşıseyi psatle,zıptlehi thıs...''
Hakedene
saygılarımla.
Gönen-Abzegh
24.07.2006
Yazının teknik analizlerine
girerek, töhmet altında bırakılan insanların durumunu
tespit etmenin bir faydası olmadığını, yandaş olan
insanların bir refleks hareketiyle kutuplaşması sonucu,
beklenenin gerçekleştiğini acı bir şekilde görüyoruz. En
başta uyardığımız halde bu kutuplaşmayı, formu düzenleme
görevini ihmal eden denetim kurulunun izanına
bırakıyoruz.
Yazıda söz edilen ve yazı sahibine ait
olmadığı çok belli bazı fikirlerin Çerkes gericiliği ile
irtibatlandırılmasının (feodalizm ve Rus istilası
olamayacağına göre Müslüman Osmanlı'nın işbirlikçisi olsa
olsa Müslüman ama gerici olan Çerkeslerdir) ve alkışlar
altında Çerkes sorunları içinde en önemli sorun ilan
edilmesinin mahcup şaşkınlığı içendeyiz. Çünkü
milletimizin sorunlarını başka yerlerde arayan
sorularımızın tek ve basit cevabı varmış, İŞBİRLİKÇİ
ÇERKES GERİCİLİĞİ. (hem de güncelliğini koruyor.)
Bununla
birlikte yazı sahibine ait olmayan ve asıl tartışılması
gerektiğine inandığım mesele ortada yatıyor vaziyette.
ALINTI: Bilindiği gibi, Çerkes gericiliği Kuzeybatı
Kafkasya’da feodalizmin oluşup güç kazandığı,
İslamiyet’in halk arasında yaygınlaştığı ve sömürgeci
saldırıların yoğunlaştığı bir dönemde ortaya çıkmış, var
olduğu günden bu yana işbirlikçi karakteriyle halkı yok
oluşa iten temel etken olmuştur. Fakat bu yazı bazı
gerçeklerin bilindiği farz edildiği için kaleme
alındığını başka bir arkadaş dile getirdi ve başka
forumlarda da belirtildiği üzere asıl sorunun şu olduğu
tespit edilmiş; Çerkesler savaş sonucunda bir seçim
yapmak zorunda kalmışlardır ya Rusların istediği ve her
zaman kontrol altında tutabilecekleri çok yakın bir
coğrafyaya yerleştirilmek ya da Osmanlıların ülkesine
göçe razı olmak. (Elbette sürgün.)
Çerkesler Osmanlı'ya
göçü tercih etmişlerdir. Fakat bunun yanlış bir karar
olduğu düşünüldüğü için bu göçün gerçekleşmesinde
Osmanlılar ve onlarla ortak bir payda da buluşan bazı
Çerkesler (gerici-işbirlikçi Çerkesler) bu yanlış kararın
asıl aktörüdür. Bu ortak paydanın İslamiyet olduğu
ortada iken gerici-işbirlikçi Çerkeslerin bu grubun
içinde çıkması muhtemel görülüyor. Eğer bu gruba dahil
edilmeyeceklerse İslamiyet'in yayılması ile
işbirlikçi-gerici Çerkeslerin varlığı arasında bir
illiyet (sebep-sonuç) bağı olmamalı ya da denmeli ki,
bir grup Çerkes stratejik bazı çıkarlarla diplomatik
yollardan Osmanlı ile işbirliği içine girmiş, kendileri
Müslüman olmadıkları halde ve insanların dini
duygularını sömürerek göçün sebebi olmuşlardır.
Oysa ki,
gerici hareketin asıl üyeleri, yönlendirdiği topluluktan
ayrı zihni arka plana sahip olamaz, olsa da böle bir
ajanlık faaliyetinin adı da gericilik olarak
belirtilemez (zaten yazılarda bu ayrım hiç
belirtilmemiş) ve sonuçta Osmanlı Müslüman olmayan bu
gerici-işbirlikçi Çerkesleri devlet çekirdeğindeki en
stratejik yerlere yerleştirerek kendi ayağına kurşun
sıkmayacak kadar dış-politikaya hakim bir devlettir. Tabi ki biz bunun kastedilmediğini biliyoruz gerici
kelimesinin hem yapısı itibariyle (bir kesimin
Müslümanları itham altında bırakma şekli) hem sunuluşu
itibariyle İslamiyet'i benimsemiş Müslüman Çerkesler
arasında karar merci konumunda olan ve genel Çerkeslerin
kanaatini yansıtan bir grup olduğu su götürmez bir
gerçek olarak ortada.
İslamiyet içinde gericilik diye
bir sınıf-kavram olmadığına göre asıl kastedilen
Müslüman olan kanaat önderlerinin (idari yapılanmadan
çok savaş şartlarına göre biçimlenmiş thamade kurumu)
olduğu ama tüm Çerkesler arasında göçe karşı ciddi
hiçbir ayaklanmanın (istilaya karşı ayaklanma ile
karıştırılmamalı)olmamasında, Osmanlı'ya göçün, çok geniş
Çerkes nüfusu tarafından benimsenip, dindaşlık etkisi
altında gerçekleştiği gözlerden kaçmıyor. Kısaca Osmanlı
din adamlarıyla buraya gelmiş, aynı dini paylaşmanın Rus
zulmü altında yaşamaktan daha mantıklı olduğunu
Çerkeslere inandırılmış, bunu da kendi stratejilerine
uygun olarak kullanmışlardır.
Büyük pişmanlık
oluşturduğuna inandığımız Osmanlı2ya gidilmeyip Rusların
gösterdikleri yerlere yerleşme olgusu, bu tartışmanın
nirengi noktasıdır. Eğer uzun mesafeli göç yaşanmasaydı
ve Rusların gösterdikleri yerlere gidilseydi (kısa
mesafeli göç) bu kadar insan ölmeyecek ve Çerkesler
fırsatını buldukları bir zaman da eski günlerine
dönebilecekti ya da daha az kayıpla uygun zemin
oluşturulacaktı gibi bir varsayım.
Öncelikle bu bir
varsayım ve keşke olgusundan hareket ediyor, varsayımlar
çok değişkenli olduğu için her ihtimal kendi içinde
birbirinden farklı bir çok sonucu barındırabilir bu
varsayımın sağlıklı değerlendirilmesi bir tarafa, kişi
hayatında keşke unsurunun yıkıcı etkileri, toplum hayatı
içinde geçerliliğini koruyor. Maalesef ki, tarihi
keşkeler değil realiteler yazmakta. Hayal gemisine
atlayıp elimizdeki bilgiler ışığında o günün kan, barut
kokan karanlık dehlizlerine dalıyoruz.
Öncelikle göç
(sürgün) meselesi açıklanmalı; göçün benlik duvarını
yıkan yakıcı etkisinin mesafeyle bir ilgisi var mı?
Kendinizin belirlediği yaşama alanından bir gün zorla
çok yakın bir yere göçe zorlansanız ya da çok uzak bir
yere göçe zorlansanız hissedeceğiniz acı mesafe oranında
azalır mıydı artar mıydı? Yoksa ruhlardaki acının asıl
sebebi belirlediğiniz yaşam alanlarından zorla
sürülmenin ruhlarda oluşturduğu sürgünün şok dalgaları
mı?
Basit bir örnekle; kendi memleketinde mahpus yatan
bir kişinin ruhu ne kadar özgürse, benliğine pranga
takılmış bir Çerkes'in iki adım ötede bunu hissetmemesi
düşünülemez. Sırf kokusunu duymak bize yeter diye
özlemlerini gelmeyecek bahara erteleyen bir millet
olabilseydik sorun olmazdı. Ama ne yapılabilir ki konjektür
müsait olduğunda kendi özgürlüğü için diğer Çerkes
boyları ile çatışan bu milleti bir adım ötede ki
prangalı yaşama kimse zorlayamazdı.
Rus-Çerkes
savaşlarına bakıldığında savaşın uzun yıllara yayılması
ve hemen neticelenmemesinin sebeplerinden Çerkeslerin
civanmertliği, bölgenin coğrafi (dağlık) olarak gerilla
savaşına müsait olması gibi etkenler ön plana çıkmakta.
Oysa ki, Rusların Çerkesleri sürmek istediği alan kontrol
altında tutabilecekleri ve gerekirse soykırıma varacak
vahşeti gözlerini kırpmadan yapabilecekleri düz bir
alanı kapsıyordu. Rusların vahşilikte sırtlanları geçişi
ile ilgi, komünist ideolojiyi yerleştirebilmek için
Türki Cumhuriyetleri de kapsayan 20 milyon insanın son
yy’daki katledilişini tarih kafamıza çakıyor ve bugün
anılan cumhuriyetlerdeki insanların yoğun dönüştürme-asimile
programları sonucu Türklüklerini bile unuttuklarını,
geniş hinterlantlarına rağmen kukla yönetimlerle pasivize edilip dünya konjektöründe hiçbir söze sahip
olamayacak ülkelere dönüştürüldüklerini acıyla
izliyoruz. Bu dönüştürme hareketine Çerkesler içinde bir
kaynak ayırabilecek Rusya , gerektiğinde etnik
soykırıma, karşılaştığı direnç ve politikaları
doğrultusunda rahatlıkla girebilecekti.
Milletimiz rahat
bırakılmayacak tahrikler sonucu da savaşa zorlanacak ve
elverişsiz coğrafya da yıkım, soykırım boyutlarına
varacaktı, emellerine ulaşmak için sayısal olarak
tehlike arz etmeyecek seviyeye inene kadar bu soykırım
bilinçli ve tüm dünyanın bugün dahi görülen duyarsızlığı
altında gerçekleşecekti. Bu hazin gerçeği yaşayan
insanlarımız, meseleyi mantık süzgecinden geçirerek
değerlendirmiş ve tarihi bir karar alarak altına kanla
atılmış bir imza bırakmışlardır. YILLAR SONRA GELECEK,
ÇERKES GERÇEĞİNİ DÜNYA MEDENİYETİNE HAYKIRACAK THAMADE
YÜREKLİ ÇERKES DELİKANLILARININ BU İMZANIN ÜZERİNE
MÜHÜRLERİNİ BASACAĞI UMUDUNU GELECEĞE HAVALE EDİYORUZ.
Osmanlı'ya gelirsek; o gün itibariyle tüm dünyanın İslam
coğrafyasının hamisi olarak gördüğü halifeliğin hala
Osmanlı'da olduğu bir devlet karşımıza çıkıyor. Osmanlı
milli bir devlet olmaktan ziyade ümmet anlayışı
yerleşmiş bir devlettir ve kendisini dünyadaki tüm
Müslümanlar üzerinde hilafetin merkezi olarak ilan
etmiştir ve dünyada bunu kabul etmiştir. Dolayısıyla
Osmanlı'nın dış politika adına yaptığı hamleler İslam
devletinin gerektirdiği anlayış içinde cereyan etmiştir.
Osmanlı'nın Çerkesler üzerinde güttüğü politika milli bir
politika değil, çıkarları da milli çıkarlar değildir.
Çerkeslerin Müslüman olması, civanmert, vefa hissiyle
dolu oluşları Osmanlıyı yani dünya üzerinde hakim olan
tek İslam ülkesini, sınırları içindeki stratejik
noktalara Çerkesleri yerleştirerek bugün dahi süregelen
bir misyonu onlara yükletmiştir.
Bugün Çerkeslerin
devletle bu kadar barışık olmasının zihni arka planında
hala bu misyonun etkisi vardır. Osmanlı ile Çerkeslerin
yaptığı bu zımni anlaşmanın altında İslamiyet
yatmaktadır. Eğer sosyalist Çerkes dostları o günün
şartlarında yaşıyor olsalardı muhtemelen onları İran
sınırına yerleştireceklerdi.
Kısaca, Halifeliği elinde
bulunduran ve çoğunluk İslam ülkelerinin hilafetini
kabul ettiği Osmanlı Devleti, yine kendisi gibi Müslüman
olan Çerkesleri İslam Devleti'nin ve Hilafetin Bekası
için stratejik noktalara yerleştirmiştir.
Bu meseleyi o
gününün devlet anlayışı ile anlamaya çalışırsak
Çerkeslerin ve Osmanlının nasıl bir ruh haliyle hareket
ettiğini daha mantıklı çözebiliriz kanaatindeyim.
Görüleceği üzere ne Osmanlı milli çıkarları için
Çerkesleri kullanmıştır ne de milletim Rusların
zulmünden kaçarken başka bir milletin hegomanyasını
kabul etmek zorunda kalmıştır. Dediğimiz gibi meseleler
bugünün şartlarıyla değerlendirildiğinde yanlış
anlamalara mahal vermektedir.
Şimdi başa dönersek
talihsiz yazının ilk paragrafında kısa analiz adı
altında, yukarıda belirtilen gerçeğin yattığını,
Osmanlı'ya
göçün bir talihsizlik olarak yorumlandığını ve göçte
Osmanlı çıkarlarına, gerici-işbirlikçi adı altında
samimi inanan insanların ayrımını yapmayarak gerici
kimliğiyle tüm inançlı Çerkeslerin, dahil edildiğini,
Osmanlının stratejik yerlere yerleştirme çabasının
entelijans faaliyetleri ile değil (gerici-işbirlikçi
Çerkesler eliyle değil) dinine ve vefasına güvenildiği
için Çerkeslere verilişinin ıskalandığını, dehşet içinde
görüyoruz. Şunu da görüyoruz ki, gerici Çerkes
yapılanmasına yaşam alanı sunan Müslüman Çerkes
Topluluğu geneli itibariyle o günün şartlarına bağlı
olarak Osmanlıya göçü meşru gördüğünden topluca bu
hakarete maruz kalmaktadırlar.
Tüm bunlara rağmen
inançlara saldırı yoksa ya tarih bilinmiyor ya da
alıntıların bile dikkatli okunmadığı orta da. Kim bilir
belki de neyin-neden yazıldığı dahi bilinmiyordur. Slogan
kokan ifadelere, koskoca bir Çerkes realitesi kurban
edilmemeli. Bugün ne Osmanlı Devleti ortada ne de yerine
kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nde o devlet anlayışı ve
bugün ne o günkü Çerkesler ortada ne de o günkü
Çerkeslerin düşünce yapısı. Eskilerin yerine inşa
edilenler ve doğup yaşayanlar bambaşka söylemlerle dünya
arenasında boy gösteriyor. Tarih boyunca akmak için hep
bir mezra bulmuş Çerkes realitesi tarihin bu son
dönemecinde dünya medeniyetine kendini ifade edebilmek
için nasıl bir rol seçecek merakla bekliyoruz.
Dualarla,
ruhlarımıza diktiğimiz abidenin, sürgünün asıl
kahramanları için, sonsuza kadar ayakta kalması
ümidiyle. |