...................
...................
KUZEY KAFKASYA ÖZERK CUMHURİYETLER BAĞLAMINDA RUS DIŞ POLİTİKASI   -4

Ahmet Arkın Bölükbaşı
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslar arası İlişkiler Anabilim Dalı

                         
...................
 
...................
III. Kuzey Kafkasya’daki Sorunların Rus Dış Politikasına Yansımaları

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, bölgenin uluslararası rekabet ve etki alanına açılması, bölge sorunlarına da uluslararası bir boyut kazandırmıştır. Avrasya coğrafyasında sorunların “uluslararasılaştırılması” nüfuz arayışlarını teşvik etmekte, Rusya’nın bölgedeki inisiyatif alanını daraltmaktadır. Dağılma sonrası ortaya çıkan etnik, dinsel veya sınır kökenli çatışmalarda (Dağlık Karabağ, Çeçenistan, Abhaz sorunlarında olduğu gibi) uzlaşıya varabilmek ve Rusya’ya karşı bir denge sağlayabilmek için, bölge ülkeleri AGİT’in ve NATO’nun arabuluculuğunu istemişlerdir. Bu dönemde NATO ve AB’nin genişlemesiyle Avrupa güvenliğinin ve gündeminin bir parçası olan bölge sorunlarının hızla uluslararası bir boyut kazanması Rusya’nın tepkisine neden olmuştur. (93)

Bu durum, Rus dış politikasının, sorunların seyrine göre etkilenmesini beraberinde getirmiştir. Kuzey Kafkasya ve Transkafkasya’daki sorunlar birbiriyle ilişkilendirildiğinde bunların birbirini etkilediği ve sebep-sonuç ilişkisi etrafında cereyan ettiği görülür. Yaşanan problemlerin Rusya Federasyonu’nun dış politikasını ve uluslararası ilişkilerini etkilemesi kaçınılmazdır. Dolayısıyla Rusya Federasyonu’nun kendi egemenlik alanında bulunan ancak birçok sorunu barındıran Kuzey Kafkasya’daki gelişmeler öncelikli olarak bölge ülkelerini, özellikle de Transkafkasya adı verilen bölgede bulunan Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ı etkilemektedir. Bölgesel çatışmalardan kaynaklı, Rusya’nın Türkiye’ye yönelik dış politikasında da değişimler görülmüştür. Bölgedeki etnik çatışmalar Batılı ülkelerin buraya müdahalesini kolaylaştırmakta, Rusya ile Batı’nın karşı karşıya gelmesine neden olmaktadır.

Bugün, Kuzey Kafkasya Rusya’nın egemenlik sahası içinde bulunmaktadır. Bu nedenle bu bölgede yaşanan problemlerin, Rusya’nın iç güvenlik meselesi olarak görülmesi gerektiği düşünülebilir. Ancak, bölgenin en ciddi sorunu olarak kabul edebileceğimiz Çeçen sorunu, Rus dış politikasını önemli derecede etkilemiş, Rus askerî gücünün, merkezi oluşturan güçlü devletler ve bölge ülkeleri tarafından algılanışını değiştirmiş, bölgesel ve küresel dış politikada atılacak adımları belirlemede etkili olmuştur. Batı ve‘yakın çevre’ ülkeleri de buna karşılık olarak Kafkasya’ya yönelik politikalarında değişikliğe gitmişlerdir. Özellikle Çeçen sorununun uluslararası hale gelmesi ve Rus dış politikasını yönlendirmedeki etkisi nedeniyle bu çalışmada bu konu üzerinde daha fazla durulacaktır. Zira, Çeçen sorunu Rusya’nın Güney Kafkasya ülkeleri ve Türkiye ile ilişkilerinin yanı sıra Batı ile ilişkilerini de etkileyerek izlenecek dış politikayı şekillendirmiştir.

A. Kuzey Kafkasya’daki Sorunların Yakın Çevredeki Etkileri

Coğrafi açıdan bakıldığında Kuzey Kafkasya, Transkafkasya’ya açılan bir kapı niteliğindedir. Kafkasların dağlık coğrafi yapısı, bölgede çok az alternatif yolun ve ulaşım ağının bulunmasına imkan sağlamaktadır. Kafkas sıradağları Kuzey Kafkasya ile Transkafkasya’yı, dolayısıyla Rusya Federasyonu ile Gürcistan ve Azerbaycan’ı birbirinden ayırırken, birbiriyle ilişkili bölgeler arasında direkt ulaşıma imkan vermemektedir. Örneğin birbirine komşu olan Gürcistan’a bağlı Abhazya Özerk Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu’na bağlı Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti arasında doğrudan ulaşım sağlayacak bir karayolu bulunmamaktadır. Kuzey Kafkasya’dan Transkafkasya’ya sıradağların üzerinden aşarak geçebilen iki karayolundan biri, Kuzey Osetya’dan Güney Osetya’ya ulaşımı sağlayan Daryal geçididir.

Bu yol Rusya Federasyonu’ndan Gürcistan’ın başkenti Tiflis’e ulaşımı sağlamaktadır. Dağıstan’dan Azerbaycan’a ulaşımı sağlayan Derbend geçidi ile de Rusya ve Kafkasya’dan Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye ulaşmak mümkündür. (94) Dolayısıyla, bu durum “Kuzey Kafkasya’yı elinde bulunduran gücün, Güney Kafkasya üzerinde kontrol sağlamak için büyük avantaj sağlayacağı (95)” görüşünü coğrafi açıdan da anlamlı hale getirmektedir. Sovyetler Birliği’nden kopan cumhuriyetlerden oluşan yakın çevre, değişik ülke gruplarından oluşmaktadır. Batı, Orta Asya, Kafkasya olarak üçe ayrılabilen yakın çevrede Rusya’nın dış politikalarında da farklılıklar görülmektedir. Rusya’nın yakın çevresinin batısında yer alan eski Sovyet cumhuriyetlerine kıyasla güneyde yer alan Kafkasya ve Orta Asya’ya askerî-siyasi nüfuz kurma çabalarının yoğunlaştığı söylenebilir. Bunda, bu bölgenin doğal kaynaklar açısından Rus ekonomisi için inkar edilemez öneminin yanı sıra RF’nun söz konusu bölgede daha rahat hareket edebilmesinin de önemli payı bulunmaktadır. Batı’nın ve ABD’nin özellikle Ukrayna, Moldova ve Baltık devletlerine verdiği destek, onları Rusya karşısında daha güçlü yapmakta, Rusya da bu ülkelerle ilişkilerinde Batı’yı hesaba katmak zorunda kalmaktadır. (96) Rusya 1991-1993 yılları arasında Atlantikçi görüşlerin etkisiyle yüzünü Batı’ya dönmüştü. Ancak bu politikanın, ülkede siyasi ve ekonomik istikrar yerine sorunlara yol açması bölgeye yönelik politikanın değiştirilmesine neden olmuştur. Rusya kendi sorunlarıyla uğraşırken ABD, Türkiye ve İran gibi ülkelerin bölgeye ilgisi de bunda etkili olmuştur. Avrasyacı kadroların da öne çıkmasıyla yakın çevre politikası benimsenmiştir.

1993 yılından itibaren belirgin biçimde ortaya konan yeni dış politika,‘Yakın Çevre’ doktrini ile kendini SSCB’nin tek yetkili varisi sayan Rusya’nın; Gürcistan, Azerbaycan ve Çeçenistan’a müdahale ederek bu hakkını pratiğe dökme gayretine girmesine sebep olmuştur. Bir bütün olarak ele alındığında 1993 tarihli belge, yine aynı tarihli ‘Yakın Çevre Doktrini’, 10 Ocak 2000tarihinde kabul edilen Rusya Federasyonu’nun Ulusal Güvenlik Doktrini ve 21 Nisan 2000 tarihli Yeni Askerî Doktrini, geleneksel Rus dış politikasının çağdaş koşullara uygun biçimde biçimlendirilmesinin sonucu ortaya çıkmıştır. (97) Yakın çevre RF’nun kendini güvende hissedebileceği ikinci bir sınır vazifesi görmektedir. Ancak, bölgedeki etnik ve dinsel kökenli gerginliklerin ve sınır çatışmalarının federasyona sıçrama olasılığı RF’de dağılma korkusunu artırmaktadır. Dağılma korkusu, Rusya’nın iç ve dış politikasını radikalize eden bir faktör olarak karşımıza çıkmakta ve dış tehdit olgusuyla birleştiğinde daha da yoğunlaşmaktadır. Yakın çevrenin sınırlarını kendi savunma stratejisi için veri alan Rusya, bölgede yaşayan Rus azınlığın haklarını korumak ve radikal İslam’ın yayılmasını önlemek gibi dış politika öncelikleri ve söylemiyle yakın çevre üzerindeki denetimini mümkün kılmaktadır.

Dolayısıyla, Rusya bu yöntemlerle bölgede askeri ve siyasi nüfuzunu tesis edip özel sorumluluklar üstlenerek dağılma psikozunu aşmayı ve emperyal ulusal kimliğini pekiştirmeyi hedeflemektedir. (98) RF’nun Kafkasya politikası, Rus dış politika doktrinlerindeki temel değişmelerden büyük oranda etkilenerek oluşmuştur. RF’nun 1994’ten itibaren Kafkasya politikasında büyük ölçüde sertleşme olmuştur. Bu sertleşme ve aktif dış politika arayışları aslında, Rus dış politikasının geleneksel ana hedefleri olan; sıcak denizlere inmek, Ortodoks halkın birliği ve Rus milliyetçiliği, ekonomik çıkarlar, petrol boru hatları, Hazar Denizi’nin statüsü de dikkate alınarak yeniden üretilmesiydi. (99)

Rusya yönünden Transkafkasya’yı önemli kılan hususlardan biri güney yönünden güvenliğinin sağlanmasıdır. Rusya, kendine tarih boyunca rakip olan ve tehdit oluşturan İran ve Türkiye ile arasında Transkafkasya’yı, tampon bir bölge (güvenlik koridoru) olarak görmektedir. RF’nun, Transkafkasya’daki çatışmaların kendi topraklarına sıçrayıp bütünlüğünü tehdit etmesi için yeterli nedenler vardır. Bu bölgedeki sorunlu alanlardan ikisi RF ile sınırdaştır. Güney Osetya ve Abhazya, Gürcistan’a bağlı özerk bölge ve cumhuriyet olmalarına rağmen RF’na dahil olmak istemektedirler. Ayrıca, Kuzey Kafkasya halkları bu sorunlu bölgeler ile iç içedir. Nitekim, Çeçenistan Federasyon Antlaşmasını imzalamayarak bağımsızlığını ilan etmiştir. RF, Transkafkasya’da oluşan bu sorunlar yumağının kuzeyi etkilemesi gibi istenmeyen bir durumun, zincirleme reaksiyon ile tüm bölgeyi sarmasından endişelenmektedir. RF, Transkafkasya’da sınırlar ve sorunlar açısından statükonun devamından yana bir politika izlemektedir. Yani bir anlamda, istikrarlı istikrarsızlığı (100) korumak istemektedir. (101) Çeçenistan’da veya genel olarak Kuzey Kafkasya’da varlığını sürdürebilmek için, Transkafkasya ülkelerini sıkıca kontrol altına almak gereği yüzyıllardır Rus politikalarının temel önceliklerinden birini oluşturmuştur.Ancak, Azerbaycan ve Gürcistan Rus etkisine girmekten kaçındıkça, Rusya’da bölgedeki bu merkezkaç devletleri kendisine bağlayabilmek için pek çok meşru ve gayrı meşru yollara girişmiştir. Bütün bunlara ilaveten, Kuzey Kafkasya’ya silahlı güçlerini yerleştirerek bölgedeki bağımsızlık hareketlerini bastırmak ve böylece Trans-Kafkasya’nın kuzeyinde kendisine karşı bir güvenlik kuşağının ortaya çıkmasını engellemeyi amaçlamıştır. (102)

1992’denitibaren Güney Kafkasya’daki yeni devletlerden, Almanya’dan, Baltıklar’dan ve Orta Asya’dan geri çekilen birliklerin silah, teçhizat ve personeli Kuzey Kafkasya’ya yerleştirilmiştir. Bölgede konuşlu birliklerin eski nesil silah ve teçhizatı Rusya’nın kuvvet indirimleri safhasında Avrupa’dan çekilen daha modern silah ve teçhizatla değiştirilmiştir. Kuzey Kafkasya’da yeniden yapılanma faaliyetlerine paralel olarak Güney Kafkasya’da konuşlu kuvvet grubu bölgede kalmaya devam etmektedir. Rusya Federasyonu “güney sınırlarımız boyunca Ermeni-Azeri, Gürcü-Oset, Gürcü-Abhaz gibi bölgesel çatışmalar Rusya Federasyonu’nun güvenliğini tehdit etmektedir. RF topraklarında Çeçen, İnguş, Osetler ayrılıkçı eylemleriyle mevcut tehdidi tırmandırmaktadırlar; Kafkaslar bölgesindeki çatışmalar, bölücülük, köktendincilik ve iç karışıklıklar RF topraklarına sıçrayabilir. Kuzey Kafkasya’da devam eden iç ve dış karışıklıkları önlemek ve ayrıca köktendinciliğin yarattığı tehdide karşı koymak için, RF bölgede önemli oranda askeri varlığa ihtiyaç duymaktadır.” bahaneleriyle AKKA’nın değiştirilmesini veya tavanlarının kaldırılmasını talep etmekte, tavanların şimdiki durumda kalması halinde ise AKKA’ya uymayacağını açıkça ifade etmektedir. (103) Dolayısıyla, Rusya stratejik açıdan bölgedeki geleneksel hareket tarzlarından birini tekrarlamaktadır. Buna göre, Rusya Kuzey Kafkasya’da güçlü olabilmek için, destek ve dayanak noktası olarak Transkafkasya’da sağlam temeller bulmak durumundadır. O halde Kafkasya’yı güney ve kuzey olarak değil de, genel bir bütün ya da bir birim olarak ele almak; bunun yanında Kafkasya’yı BDT içinde entegre bir bölge olarak değerlendirmek Rusya’nın çıkarlarına uygun olacaktır. Bu da en azından Rusya’nın gözünde Transkafkasya’nın Kuzey Kafkasya’ya bağlı olma durumunu sembolize edecektir. Bu durum esasında üstü örtülü olarak Transkafkasya’nın bir Rus nüfuz alanı olduğunun altının çizilmesi anlamına gelmektedir. (104)

B. Çeçen Sorununun Yansımaları

1991 yılında bağımsızlık ilanında bulunan Çeçenlere karşı askeri harekat1994’te başlamıştır. Kanlı çatışmaların ardından 1996 yılında Hasavyurt Antlaşması imzalanmış ve Çeçenler önemli kazanımlar elde etmişlerdir. Ancak Çeçen lider Basayev’in Rusya’ya karşı direnişinin devam etmesi, Rusya’da meydana gelen bombalama ve suçlardan Çeçenlerin sorumlu tutulması ve direnişin Dağıstan’a sıçrama endişeleri gibi sebeplerle 1999’da Çeçenistan’a ikinci harekat başlamıştır. Putin’in iktidara gelişiyle, yeniden dağılmanın önüne geçmek amacıyla merkezi otoritenin güçlendirilmesi çabası içine girilmiştir. Putin, Çeçenistan’a karşı sert ve tavizsiz bir politika uygulamış, ulusal çıkarların korunmasını ön planda tutmuştur. Bu suretle ülke içinde siyasal, askerî ve ekonomik gücü kontrol edebilmeyi hedefleyen Putin, geri plandaki Tataristan ve Başkurdistan gibi özerk bölgelerin bağımsızlık arayışlarının da ciddi anlamda caydırılmasını hedeflemiştir. Rusya Federasyonu’nun birliğini korumada kilit bölge Çeçenistan, Dağıstan ve İnguşetya’dır.

Bu kesimde radikal İslam’ın galip gelmesi veya Moskova’nın zafiyet göstermesi halinde, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti ve Gürcistan’a bağlı Abhazya’nın da burada ortaya çıkabilecek İslami antiteye katılması, daha sonra da Tataristan, Başkurdistan ve Kırım’ın ivmesi yükselen bu İslami dalgadan etkilenmesi muhtemeldir. Uluslararası terörizm ve El Kaide ile Çeçenistan’daki İslami faaliyetler irtibatlandırılmakla birlikte, Batı’nın Çeçenistan meselesinde Moskova’nın yanında yer almadığı, bu nedenle de Beslan katliamı sonrası Putin’in ABD’yi ‘bölgedeki cihadi gruplara ve terörizme destek vermekle’ suçlayacak kadar eleştirilerini tırmandırdığı görülmektedir. (105) Çeçenistan ve Dağıstan bağımsız hale gelirlerse stratejik dağlık konumları sayesinde, Rusya’nın Transkafkasya’daki olaylara karışmasını engeller ve Rusya’nın bölgedeki gücünü azaltırlar. Çünkü Kuzey Kafkasya her zaman için Rusya’nın en önem verdiği bölge olmuştur ve Rusya’nın ihtişamı Kafkasların yıkıntıları üzerinde kurulmuştur. (106) Eğer Kafkasları ve Ortaasya’yı kontrolü altına almak istiyorsa, Rusya’nın mutlaka Çeçenistan üzerinde jeopolitik egemenlik kurması gerekmektedir. Rusya’nın Çeçenistan üzerindeki egemenliğini kaybetmesi, Kafkaslardaki, özellikle de çoğunluğun Müslüman olduğu bölgelerdeki milliyetçi güçlere çok büyük cesaret verecektir.Kuzey Kafkasya’daki Dağıstan, İnguşya, Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkes,Adigey ve Azerbaycan cumhuriyetlerinin nüfusunun büyük kısmı Müslüman’dır. Eğer bu cumhuriyetler bir Kuzey Kafkasya kanadı oluştururlarsa, Hıristiyan cumhuriyetler olan Ermenistan ve Gürcistan’ı Rusya’dan ayıracak bir Müslüman kuşak meydana getirirler. Böylesi bir gelişme Ermenistan ve Gürcistan’ı sadece Kuzey Kafkas komşularına değil, batılarındaki ve güneylerindeki büyük Müslüman devletler olan Türkiye ve İran’a da bağımlı kılar. (107) Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan üzerinde belirli bir kontrol tesis ettikten sonra, öteden beri kendisi için sorun olan Kuzey Kafkasya ve Çeçenistan üzerinde kontrol kurma çabalarına ağırlık veren RF, bu girişimlerini uluslararası kamuoyuna “bölgedeki milliyetçi ve dinî radikalizmi kontrol etme ve bölgede istikrarı sağlama çabaları” olarak açıklamıştır. (108)

Gerçekte kendisi tarafından desteklenen Kafkasya’daki dondurulmuş istikrarsızlıktan yararlanan RF’nun “Yakın Çevrede Barışve İstikrar Oluşturma” çabaları yönünde bölgedeki müdahaleleri, Rusya ile bazı alanlarda çıkar ilişkileri bulunan Batılı ülkeler tarafından da anlayış ve destek ile karşılanmıştır. Başta ABD olmak üzere, Batılı ülkelerin bu tavırlarından güç ve cesaret alan RF, bölgede de facto olarak elde ettiği avantajlarını uluslararası alanda yasallaştırma yoluna gitmiştir. (109) Çeçenistan’a müdahalesini haklı göstermek adına Avrupa’ya, “ biz sizin, uyanan İslam fundamentalizmine karşı güvenceniz ve tehlikeyi göğüsleyecek tampon bölgesiyiz, o halde yanımızda ve arkamızda olmalısınız” diyerek, Batının korkulu rüyası olan İslam tezini işlemeyi bilmiştir. (110) Çeçenistan’da sürdürülen savaş sırasında ordunun sivil hedefleri bombalanması, Grozni gibi önemli kent merkezlerinin havadan yoğun bombardımana tutularak yüzlerce sivilin ölümüne sebebiyet verilmesi, savaşta esirlere Cenevre Sözleşmesi’nin (111) hükümlerinin uygulanmaması ve Gizli Polis’in sivil halk üzerindeki baskısı gibi nedenlerle Moskova; Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu, BM İnsan Hakları Kuruluşu gibi uluslararası teşkilatlar tarafından eleştirilmektedir. Avrupalı liderler ise bu konuda ‘real politik’in bir gereği olarak genelde susmayı veya genelde Washington’un yaptığı gibi konunun Rusya’nın bir iç meselesi olduğunu belirtmek suretiyle, Moskova’yı rahatsız edebilecek davranış ve eleştirilerden kaçınmaktadırlar. (112)

Putin’in kararlı tutumu ile özellikle AB, Avrupa Konseyi ve ikili ölçekte Batı tepkileri sonuçsuz kalmış, RF birlikleri sivillere karşı geniş çaplı insan hakları ihlallerine de sebep olarak Çeçenistan üzerinde hakimiyet kurmayı kısmen de olsa başarmışlardır. Çeçen direnişçilerin faaliyetleri bölgenin kırsal kesiminde sürmekte, zaman zaman Rus şehirlerinde de terör eylemleri biçiminde kendini göstermektedir. Ancak müdahaleleri meşrulaştırmak ve uluslararası arenada haklılığını göstermek için şehirlerdeki terör olaylarının Rus gizli servislerince yapıldığı da belirtilmektedir. (113) Bugünkü gelişmeler kapsamında; RF Çeçenistan üzerinde tam hakimiyet kurmaya çalışarak, ülkesinin yeni bir dağılma süreciyle karşı karşıya kalmasını engellemeye çalışmaktadır. RF, Çeçenistan ile aynı özelliklere sahip 19 özerk cumhuriyetin de harekete geçmesi durumunda topraklarının%28’ini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Bu durum RF’nun yeniden dağılması, toprak açısından daha da kuzey çekilmesi ve iç devlet durumuna düşmesi, Karadeniz ve Hazar Denizi ile irtibatının neredeyse tamamen ortadan kalkması ve bu bağlamda, bu bölgedeki hakimiyet ve nüfuzunu ABD’ye kaptırması anlamına gelmektedir. (114) Rusya açısından olay yalnız Çeçenistan değildir. Sorun tüm Kuzey Kafkasya’nın elde bulundurulmasıdır. Gerek Çarlık Rusya’sı gerekse Sovyet Rusya ve bugünkü Rusya yüzyıllarca her ne pahasına olursa olsun Karadeniz’i, Hazar Denizi’ni kontrol eden ve Büyük Petro ve haleflerinin telkinlerine göre Rusya’yı Akdeniz sahillerine ulaştıracak ve elde bulundurduğu zaman kendisini Türkiye ve İran’a karşı avantajlı duruma getirecek olan Kafkasya’nın ele geçirilip muhafazası için çalışmışlardır. Hazar Denizi’nden Karadeniz’e kadar uzanan Kuzey Kafkasya bu mücadelenin jeo-stratejik hedefi olagelmiştir. (115) Kafkasya’daki Müslüman unsurlar arasında RF’na karşı ortaya çıkacak bir bloklaşma, Rusya’nın bölge ile doğrudan bağlantılı ekonomik ve siyasi çıkarlarını ve toprak bütünlüğünü tehdit edecektir. Buna karşı Rusya, bölgedeki devletlerin ekonomik kalkınmaları ve bağımsızlıklarının etkili şekilde gelişmesini ve bölgedeki petrolün geçerli ve karlı ihraç yollarını engelleyen Kafkasya’daki ‘dondurulmuş istikrarsızlık’ durumundan faydalanarak ve bunu teşvik ederek sorunu kendi arzuladığı şekilde bir çözüme ulaştırma çabası içinde olmuştur. (116)

I. Güney Kafkasya (Transkafkasya) Bölgesi

Orta Asya'daki geri çekilişin aksine, Rusya'nın Kafkasya'daki hızlı Amerikan hamlelerinin ilk şokunu atlatması uzun sürmemiştir. Bunda Rusya Federasyonu’nun güvenlik algılamasında Kafkasya'nın Orta Asya'ya göre, başta Çeçenistan sorunu olmak üzere, daha öncelikli bir yere sahip olmasının payı büyüktür. Hem 'yakın çevre'sindeki otoritesini yeniden tesis etmek, hem kendisi için stratejik ve ekonomik önemi büyük olan bir bölgede kontrolü tam olarak kaybetmemek isteği ve hem de Kuzey Kafkasya'da güvenlik ve istikrarın korunması için Güney Kafkasya'nın öneminin bir kez daha ortaya çıkması; içeriğinde değişmeler olsa dahi, Rusya Federasyonu'nu, ABD'nin dış politikada dikkatini Irak'a yoğunlaştırması fırsatından da istifade ederek,Güney Kafkasya'da politik ataklar yapmaya sevk etmiştir. (117)

Rusya açısından Kuzey Kafkasya ve Transkafkasya’daki Rus kontrolüne dayalı istikrar ve güvenlik, birbiriyle sıkı sıkıya bağlantılı gibi gözükmektedir.Rusya için bu iki bölge arasında nasıl bir öncelik-sonralık ilişkisinin olduğunu tespit etmek pek kolay değildir. Ancak, SSCB’nin dağılmasından sonra Rusya Çeçenlerin bağımsızlık isteklerini göz ardı ederek, bir müddet tüm enerjisini Transkafkasya’da kontrolü yeniden kurma yönünde harcamıştır. (118) Güney Kafkasya’daki Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’ın bağımsızlığı ve gelecekteki güvenliği Kuzey Kafkasya ile politik olduğu kadar ekonomik yönden de sıkı sıkıya bağlıdır. Bu devletlerden biri bağımsızlığını kaybederse diğerleri de bundan etkilenecektir. (119) Rusya, Azerbaycan ve Gürcistan ile ilişkilerinde Çeçen direnişçileri destekledikleri iddiasıyla bu ülkelerdeki etnik ve siyasi sorunları körükleyerek bölgesel hakimiyetini sürdürmek istemektedir. Ermenistan ile de yakın ilişki içindedir. Rusya kendi egemenlik alanında bulunan Kuzey Kafkasya bölgesinde ayrılıkçı hareketleri bastırma politikası izlerken, Transkafkasya’da tam tersi bir yaklaşımla hareket etmektedir. Uluslararası terörizme karşı savaştığını söyleyerek Çeçenler vasıtasıyla bölge ülkelerine baskı yapmaktadır. Sovyetler Birliği’nin dağılışı ve BDT’nin kuruluşundan beri, Azerbaycan ve Gürcistan Rus otoritelerinin gözünde iki merkezkaç ülke durumundadır. Rusya bu iki ülkede de etkinlik kurmakta zorlanmaktadır. Azerbaycan ve Gürcistan’ın temel dış politik yönelimleri ise tepkisel bir şekilde tamamen Batıya doğru olmuştur. Öte yandan, Ermenistan bu iki ülkeden farklı olarak bağımsızlıktan hemen sonra, Rusya’ya yönelmek zorunda kalmıştır. Burada, Ermenilerin Ruslarla tarihi müttefik olduklarını da hatırlatmakta yarar vardır. (120)

a. Gürcistan

Kafkasların üç bağımsız devletinden biri olan Gürcistan; hem Karadeniz’e, hem Türkiye’ye, hem Rusya’ya ve hem de Azerbaycan ile Ermenistan’a sınırları bulunan bir ülke sıfatıyla Orta Asya ve Avrupa arasında tam anlamı ile bir kapı/köprü özeliği taşımaktadır. RF’nun de bu durumun farkında olmasından dolayı bölgedeki askeri varlığını türlü bahaneler ile sürdürmeye çalıştığı görülmektedir. BDT vasıtasıyla ‘Yakın Çevre Doktrini’ni uygulamaya çalışması, Kafkasya’yı arka bahçesi olarak görmesi, Gürcistan’daki askeri üslerini kapatmamakta direnmesi, Ermenistan ile ilişkilerini çok sıkı tutması ve bu bölgede askeri güç bulundurması bu yaklaşımını açıkça ortaya koymaktadır. Rusya’nın bu politikalarının temel amacı Kafkasya ve Orta Asya kapılarını Türkiye’ye kapatmak, kendi etkisini ve kontrolünü sürdürmektir. (121) Bütün Kuzey Kafkasya’yı ve doğal olarak Çeçenistan’ı dünyaya bağlayan kapı Gürcistan’dır. Rusya Çeçen direnişini Gürcistan boyutunda da çevrelemek ve yok etmek istemektedir. Bütün bu sebeplerden ötürü Rusya, Gürcistan’ı kontrol altında tutmak istemektedir. Bu maksatla Gürcistan’da mevcut problemleri körüklemekte, ABD-AB-Türkiye cenahına karşı RF-Ermenistan birliği ile cevap vermeye çalışmaktadır. (122)

RF başlangıçta BDT’ye katılmakta isteksiz olan Gürcistan’da Abaza, Acara, Ermeni ve Lezgi gibi etnik sorunları istismar ederek siyasi ve ekonomik baskı uygulamış, Gürcistan’ı birliğe katılmaya mahkum etmiştir. Gürcistan’da bulunan Güney Osetya aslında Kuzey Kafkasya’nın bir parçasıdır ancak bölünmüş durumdadır. Abhazya ve Panki vadisi sorunu da Rusya-Gürcistan ilişkilerinde Kuzey Kafkasya bağlantılı sorunlardır. Gürcistan, izlediği Batı yanlısı dış politika gereği NATO ve AB üyeliği için çalışmaktadır. Bu çerçevede, toprak bütünlüğünü sağlamak için Abhazya, Acaristan ve Güney Osetya sorunlarını çözüme kavuşturmak amacıyla ülkesinden Rus askerlerinin çıkmasını ve askeri üslerin boşaltılmasını istemektedir. (Abhazya ve Güney Osetya bölgesinde Rus Barış Gücü, Acaristan ve Cevahiti’de Rus üsleri bulunmaktadır.) Bu durum Rus-Gürcü ilişkilerinde gerginliklere yol açmakta, ABD’nin de bölgeye girişi için bir fırsat yaratmaktadır.

1. Abhazya Sorunu

Abhazya sorununun temelinde, Gürcistan sınırları içinde bulunan ve coğrafi olarak Kuzey Kafkasya’nın bir parçası olan, Abhazya Özerk Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olma isteği bulunmaktadır. (123)

Sovyetler Birliği devrinde Karadeniz kıyısında Gürcistan’a bağlı özerk bir cumhuriyet olan Abhazya, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Gürcistan’dan tek yanlı bağımsızlık ilan etmiştir. Bunun üzerine, Gürcü kuvvetlerinin Abhazya’nın başkenti Sohum’a girmesi ve buna Abhaz kuvvetlerinin cevap vermesiyle patlak veren Gürcistan-Abhazya ihtilafı topyekun savaşa dönüşmüştür. Bu savaş bir yıldan fazla sürerek 30 Eylül1993 tarihinde Gürcü kuvvetleri ile Gürcü nüfusunun Abhazya’yı terk etmesiyle sonuçlanmıştır. Savaşta iki taraftan yaklaşık yedi bin kişi hayatını kaybetmiş, iki yüz elli bin Abhazyalı Gürcü yerinden edilmiş kişi haline gelmiştir. 1992-93 savaşı, Abhazya açısından sadece büyük bir sosyal ve ekonomik yıkımı getirmekle kalmamış, Gürcistan ile yeniden bir araya gelme seçeneğini de büyük ölçüde ortadan kaldırmış görünmektedir. (124)

Çatışmalar sırasında Kuzey Kafkasya’nın özerk cumhuriyetlerinin Abhazlar lehine RF’na baskıda bulunması, RF’nun konuya müdahalesine Gürcistan ile ilişkilerin gerginleşmesine neden olmuştur. (125) Abhaz-Gürcü sorunu günümüzde de devam etmektedir. Abhazların bağımsızlık talepleri, federasyon ya da konfederasyon istekleri Gürcistan tarafından kabul edilmemektedir. Bunun dışında Abhaz-Gürcü savaşı sırasında Abhazya’dan göç eden Gürcülerin geri dönüşüne ilişkin sorunlar davardır. Önceleri, Gürcistan üzerindeki nüfuzunu devam ettirmek istemesi nedeniyle Abhaz yönetimini destekleyen RF, muhtemel bir bağımsızlığın emsal teşkil edebileceği endişesiyle son zamanlarda, Gürcistan sınırlarının içinde yer alacak bir çözümün daha uygun olacağını dile getirmektedir. Bu bağlamda RF Devlet Başkanı Putin, Abhazya’daki sorunu Gürcistan’ın bir iç sorunu gördüklerini, Gürcistan’ın toprak bütünlüğünden yana olduklarını, RF’nun başka bir ülkenin topraklarında çatışmaya girmeye niyeti olmadığını, Abhazya’daki RF birliklerinin çekileceğini, sadece sınır birliklerinin takviye edileceğini beyan etmektedir. (126)

2. Güney Osetya Sorunu

Osetya, coğrafi olarak Kafkas sıradağları tarafından ve siyasi olarak dabu bölgeyi ele geçiren Rus çarlarının, ülkenin güneyini Gürcistan’ın yönetimine sokmalarından beri bölünmüş bir ülkedir. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Kuzey Osetya, Rusya Federasyonu'nu oluşturan cumhuriyetlerden biri olurken, Güney Osetya, Gürcistan'ın bir parçası olarak kalmıştır. (127) Güney Osetya’nın Gürcistan’dan ayrılarak Kuzey Osetya ile birleşme isteği, Rusya’nın da bu anlaşmazlıkta Osetlerin yanında yer alması Gürcistan ile gerginliklerin yaşanmasına neden olmuştur. Oset-Gürcü anlaşmazlığı halen çözüm beklemektedir. Rusya da bu sorunu Gürcistan üzerinde denetim kurmak için kullanmaktadır. Güney Osetya ile Gürcistan arasındaki gerginlik, 1989’da Güney Osetya’nın Sovyet Rusya içinde Kuzey Osetya ile birleşme isteği nedeniyle başlamıştır. Gürcistan’ın 1990 yılında bağımsızlığını ilan etmesiyle Güney Osetya’nın özerkliği kaldırılarak Tiflis’e bağlanmış, bunun üzerine çatışmalar başlamıştır. Rusya’nın desteğiyle Osetler lehine sonuçlanan çatışmalar birçok Oset ve Gürcünün mülteci durumuna düşmesine sebebiyet vermiştir. Ancak bu çatışmalar herhangi bir çözüm getirmemiştir.

Bugün, Güney Osetya Tiflis’in fiilî egemenlik alanı dışında yaşamını devam ettirmektedir. Fiilî durum Güney Osetya’nın genel olarak RF, özel olarak ise Kuzey Osetya ile entegrasyonuna olanak tanımaktadır ki, bu da Oset milliyetçiliğinin en temel hedefidir. Güney Osetya’nın Gürcistan dahilinde herhangi bir perspektifine inanmayan Güney Osetya yönetimi, Kuzey Osetya ile fiilî birleşmişliği hukukileştirmeye çalışmaktadır. Fakat bu konudaki nihaî söz sahibi RF, Osetya’nın bu arzusuna sıcak bakmamaktadır. Her şeyden önce Güney Osetya’nın ilhak edilmesi, uluslararası sisteme bir meydan okuma anlamına gelir ki, RF bunu yapacak güç, imkan ve kabiliyetten yoksundur. Öte yandan, iki Osetya’nın birleşmesi durumunda, Rusya’nın kontrol etmekte zorlandığı Kuzey Kafkasya’da ortaya daha büyük ve güçlü bir Osetya çıkabilecek ve ileride bağımsızlık arayışına girebilecektir ki, bu da RF açısından istenen durum değildir. Ayrıca birleşme durumunda RF, Gürcistan’a karşı kullanmakta olduğu önemli bir aracı da kaybetmiş olacaktır. (128) Gürcistanise Osetya’nın bağımsızlığını kazanması veya Rusya’ya bağlanması durumunda başta Acar ve Abhazlar olmak üzere ülkedeki diğer etnik azınlıkların da ayaklanacağından endişe etmektedir. Benzer bir endişe yaşayan Rusya için Güney Osetya’da yaşanacak bir nüfuz kaybı kısa zamanda toprak kaybına dönüşebilir. Dahası ABD’nin Karadeniz Havzası’nda güç depoladığının farkında olan Rusya yeni bir çevreleme politikasının kurbanı olmak istememektedir. (129)

3. Panki Vadisi Sorunu

Amerikan askeri varlığının Orta Asya'da ilk kez 'yakın çevre'sine yerleşmesine direnemeyen Moskova, Kafkasya'da da geri adım atmış ve böylece 11 Eylül sonrasında Kafkasya, ABD ve Rusya arasında zımnen Kuzey ve Güney Kafkasya olmak üzere iki etki alanına bölünmüştür. Kuzey Kafkasya, Rus hâkimiyet alanında bırakılırken (ki Kuzey Kafkasya'yı oluşturan yedi cumhuriyet zaten Rusya Federasyonu içerisinde yer almaktadır), Güney Kafkasya'ya Amerikan askeri varlığı yerleşmeye başlamıştır. Gürcistan'ın kuzeydoğusunda, Çeçenistan sınırında yer alan Panki Vadisi'nde Kaide militanlarının bulunduğu iddiasına dayanarak (bugüne kadar bu iddiayı destekleyen bir kanıta rastlanmamıştır) 200 Amerikan askeri eğitmeni Gürcistan’a gelmiş ve Gürcü ordusunu eğitmeye başlamıştır. (130) Panki Vadisi Gürcü-Çeçen sınırında 65 km. uzunluğa sahip ve Tiflis’in190 km. Kuzey Doğu’sundadır. Vadide 8-12 bin Çeçen mülteci yaşamaktadır. Rusya, gerek 1. Çeçen savaşında (1994-96), gerekse 2. Çeçen savaşında(1999-...) bu vadide Çeçen direnişçilerin bulunduğunu iddia ederek vadiye müdahale etmek istemiştir. Gürcistan buna izin vermezken Rusya, 2000-2002yılları arasında vadiyi belli aralıklarla bombalamış ve Rus-Gürcü gerginliğinin artışına sebep olmuştur. (131)

Gürcistan, özellikle İkinci Çeçenistan Savaşı’ndan sonra Rusya’nın askeri ve siyasi baskılarına maruz kalmıştır. Çeçen militanların Gürcistan’ın Panki Vadisinde toplandıklarını ve Rusya’ya karşı düzenlenen askeri operasyonların buradan yönetildiğini iddia eden Rusya, Panki Vadisine askeri operasyon düzenlemek için Gürcistan’ı ikna etmeye çalışmış ancak başarılı olamadıktan sonra Gürcistan sınırlarında denetimi arttırmış ve Gürcistan vatandaşlarına vize uygulamasını getirmiştir. Özellikle Panki Vadisi sorunu gündeme taşındığı zaman ABD, bu konuda Gürcistan’ı siyasi ve askeri açıdan desteklemiş, Rusya’yı ciddi bir şekilde uyarmıştır. (132) RF’nu Gürcistan konusunda asıl rahatsız eden Panki Vadisi'nde barındığı iddia edilen Çeçenler değil, Gürcistan'ın Rusya Federasyonu’nu bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne karşı bir tehdit olarak algılaması ve bu tehdidi bertaraf etmek için olabildiğince Rus nüfuz alanından uzaklaşmaya çalışması; Türkiye, ABD, Avrupa devletleri ile yakın ilişkiler geliştirmesi ve NATO'ya üyeliği hedeflemesidir. Ancak Rusya Federasyonu var olan Çeçenistan sorununu Gürcistan üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanabilmektedir. Rusya ve Gürcistan arasında ABD'nin de müdahil olduğu krizde amaç Panki Vadisi'nde var olduğu iddia edilen Çeçenler değildir.Çeçenistan sorunu RF’nun Gürcistan konusunda rahatsızlığını dile getirmek için bir araç olarak kullanılmaktadır. (133)

b. Azerbaycan

Rusya’nın Azerbaycan’a yönelik dış politikası yakın çevre stratejisi bağlamında değerlendirilmelidir. Buna göre, Azerbaycan Rusya’nın hakim konumda olmak istediği Transkafkasya ülkelerinden biridir, önemli petrol rezervlerine sahiptir. Ermenistan’la Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ sorununda Rusya’nın taraf olması, ilişkileri etkilemektedir. Çeçen sorunu da ilişkilerde rol oynamış bir argümandır. Birinci Rus-Çeçen savaşı (1994-1996) boyunca Rusya Çeçenlerin Azerbaycan tarafından desteklendiğini iddia etmiş; Azerbaycan ise bunu reddetmiştir. İlişkilerde Çeçenistan boyutunun veya bütünlükle Kuzey Kafkasya boyutunun yeniden gündeme gelmesi, Ağustos 1999’daki Dağıstan olaylarının ve ardından, Rusya’nın uluslararası terörizmle mücadele gerekçesini kullanarak Çeçenistan’a saldırmasıyla başlamıştır.

Bu dönemde Rusya bir yandan Azerbaycan’dan uluslararası terörizmle mücadelede destek isterken, öte yandan Azerbaycan’ı Çeçenlere destek verdiği gerekçesiyle suçlamıştır. Azerbaycan’ın Dağıstan’da savaşan Vahhabilere silah sattığı da iddia edilmiş, sınır kontrolleri artırılmıştır. Kuzey Kafkasya’daki bu gelişmeler Rusya’da yaşayan Azerilere baskı yapılmasına neden olmuştur. Azerbaycan’ın Çeçenlere yardım ettiği ve yardım koridoru rolü oynadığı yönündeki açıklamalar 2000 yılında gerginliği tırmandırmıştır. Rusların Çeçenistan’daki askeri başarıları, Azerbaycan’ın yardım iddialarını kesin bir dille reddetmesi ve BDT çerçevesinde ilişkileri geliştirme girişimleri sonucu Kuzey Kafkasya olayları nedeniyle iki ülke arasında artan gerginlik azalmaya başlamıştır. (134) Dağıstan’da bulunan Lezgilerin Azerbaycan’daki Lezgilerle birleşerek Büyük Lezgi devleti kurma amaçları da Rus-Azeri ilişkilerini etkileyen bir konudur. Bu amaçla Sadval örgütü kurulmuştur. Azerbaycan’daki Lezgilerin birleşmeye yönelik hareketleri Rusya tarafından Azerbaycan’a karşı kullanılmıştır. Ermenistan da Karabağ dışında ikinci bir cephe açma amacıyla Azerbaycan’daki Lezgileri kışkırtıcı faaliyetlerde bulunmuştur.

Rusya-Azerbaycan ilişkilerinde temel sorunlardan biri de Dağlık Karabağ sorunudur. Ermenilerin çoğunlukta olduğu bu bölge 1998 yılında Ermenistan’a bağlanmak istemiş ancak Azerbaycan’ın bunu reddetmesiyle çatışmalar başlamıştır. 1991’de Azerbaycan’ın Karabağ’ın özerklik statüsünü feshedip doğrudan merkeze bağlaması üzerine bölgede yaşayan Ermeniler bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bu gelişmeler Azeri-Ermeni savaşını başlatmış ve Ermeniler Azeri topraklarının bir kısmını ve Dağlık Karabağ bölgesini işgal etmişlerdir. Savaş sırasında Ermeniler Rusya ve İran’ın desteğini almışlardır. Günümüzde, Azeri topraklarının yüzde yirmisi Ermenistan işgali altında bulunmaktadır. Türkiye’nin de içinde yer aldığı Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu çözüm arayışlarına devam etmektedir. Rusya’nın Dağlık Karabağ uyuşmazlığında daha çok Ermeni tarafını desteklemesinin ardındaki önemli bir sebep de Çeçenistan sorunuydu. Zira, Moskova gerek Çeçenistan’da hakim olabilmek gerekse Transkafkasya’da daha da güçlenebilmek için Ermenistan gibi güvenilir bir müttefiki sıkı bir şekilde etkisi altına almaya çalışmalıydı. Rusya benzer bir amacı Azerbaycan ve Gürcistan’a karşı da gütmüştür. (135) Eğer Dağlık Karabağ sorunu çözümlenirse Rusya’nın Transkafkasya’da ve dolayısıyla Kuzey Kafkasya’da etkinlik sağlayabilme ve bunu devam ettirebilme şansı iyice azalacaktır.

Bu durumda, Rusya’nın Kafkasya’daki ‘donmuş istikrarsızlıklardan’ fayda sağlayabildiği iddia edilebilir. (136) Aksi halde, Rusya’nın en başta Ermenistan’daki askeri varlığının gerekçesi büyük ölçüde ortadan kalkmış olacaktır. Dikkat edilirse; Rusya Ermenistan’daki askeri varlığına dayanarak Cevahetya (Cevahati) aracılığıyla Gürcistan’ı, Dağlık Karabağ ile Nahçıvan aracılığıyla da Azerbaycan’ı kontrol edebilme imkanına sahiptir. (137) Dağlık Karabağ sorununun çözümü için Ermenistan’a baskıda bulunabilecek tek ülke Rusya’dır. Rusya’nın bunu yapmaması ve sorunun çözümünde ABD’nin devreye girmesi Rusya’nın bölgedeki etkisini sınırlandırıcı bir faktördür. (138)

c. Ermenistan

Güney Kafkasya Cumhuriyetleri içinde Rusya’nın stratejik ortağı konumunda olan Ermenistan, konumundan dolayı Rusya için önemlidir. Kuzey-güney ekseninde Rusya ile İran bağlantısını sağlarken, doğu-batı ekseninde de enerji kaynaklarının aktarımında bir geçiş bölgesi niteliğindedir. Güney Kafkasya bölgesinde etkinliğini kaybetme kaygısı taşıyan RF, bunu önleyebilmek için en sadık müttefiki olan Ermenistan’a ekonomik ve siyasi destek vermektedir. Azerbaycan ve Gürcistan’ın Batı’ya yönelişi nedeniyle, bölgede Rus hegemonyasının devamını sağlamakta araç olabilecek tek ülke Ermenistan’dır. Bu ülkede bulunan askeri varlığı, RF’nun Azerbaycan ve Gürcistan üzerinde baskı yapmasını sağlamakta ve Güney Kafkasya’daki etkinliğini sürdürmesine yardımcı olmaktadır.

11 Eylül terör eylemleri ve onu izleyen gelişmeler tüm uluslararası sistemi olduğu gibi Rusya’nın politikalarını da etkilemiştir. 11 Eylül sonrası gelişmeler bir yandan Rusya’nın Kuzey Kafkasya’da Çeçenistan’da daha rahat hareket etmesini sağlarken, Güney Kafkasya Cumhuriyetleri üzerinde etkisinin azalmasına neden olmuştur. Ancak, Ermenistan üzerindeki Rusya etkisi ise, hem askeri hem politik, hem de ekonomik alanda devam etmektedir. Ermenistan’da Rusya’yı ülkenin hamisi ve güvenliğinin garantisi olarak gören çevrelerin varlığı, Rusya’nın bu ülkeye etkisini kolaylaştırırken, Rusya’da da tarihsel olarak Ermenistan’ı müttefik gören bakış açısı, belki Rusya’nın çıkarına da aykırı olacak şekilde Kafkasya’da Ermenistan lehine bir politika izlenmesine neden olmaktadır. Ancak, Kafkasya’daki genel istikrarsızlık ve etnik temelli çatışmalar, hem Rusya’nın bölgeye yönelik politikasını etkilemiş ve aynı zamanda Rusya için bir araç olmuş, hem de Rusya-Ermenistan ilişkilerini etkilemiştir. (139)

Ermenistan ve Rusya’nın çeşitli vesilelerle dile getirdikleri stratejik işbirliği Ermenistan’dan daha çok Rusya’nın çıkarlarına hizmet etmektedir. Rusya, Ermenistan’ı bölgedeki askeri üssü, Azerbaycan ve Gürcistan’a baskı aracı olarak kullanmaktadır. (140) Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, bağımsızlığını ilan eden cumhuriyetler dışında kalan diğer özerk bölgelerde hakimiyetini devam ettirme ve toprak bütünlüğünü koruma politikası izleyen Rusya’nın, Kafkasya’da bağımsız ülkelerin toprak bütünlüklerini tehlikeye sokucu bir politika izlemesi çelişkilidir. Rusya bu çelişkiyi Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tehdit eden Dağlık Karabağ çatışmasında Ermeni Kuvvetlere destek vererek de sergilemiştir. (141) Dağlık Karabağ sorununun çözümünde Rusya kilit rol oynamaktadır. Sorunun çözülmesi Kafkasya’daki istikrar açısından önemlidir. Bölgede şu an Ermenistan-Rusya- İran ve Türkiye-Azerbaycan kutuplaşması sürmektedir. Rusya’nın stratejik ortaklık çerçevesinde desteğini alan Ermenistan’ın komşu ülkelerle ilişkileri de yayılmacı niteliktedir. Azerbaycan ile Karabağ sorunu dışında, Gürcistan ile Cevaheti bölgesinde yaşayan Ermenilerin ayrılıkçı eğilimleriyle ilgili sorunlar mevcuttur.

Ayrıca Türk-Ermeni ilişkileri de Ermenistan’ın toprak talepleri ve soykırım iddiaları nedeniyle kopuktur. Azerbaycan ve Gürcistan’ın, Rus hakimiyetinden kurtulup Batı ile bütünleşme amacı doğrultusunda hareket ettiği düşünülürse önümüzdeki dönemde Rus-Ermeni ortaklığının devam edeceği söylenebilir. Rusya yine bu ortaklığı kullanarak bölgedeki etkinliğini sürdürme çabası içinde olacaktır. Ancak, burada ABD’nin bölgeye girmesiyle Rusya’nın hareketlerini kısıtlaması söz konusu olabilir. ABD için Güney Kafkasya ülkelerinin bağımsızlığı önemlidir. Rusya Kuzey Kafkasya’nın güvenliği gerekçesiyle Güney Kafkasya’ya hakim olmak isterken bunu Ermenistan üzerinden yapmaya devam edecektir.2. Türkiye Türkiye, Transkafkasya ülkeleri ile siyasi ilişkilerini geliştirmeye gayret ederken, Kuzey Kafkasya’da daha çok Rusya’yı karşısına almak istemeyen bir politika takip etmiştir. Resmi ağızlardan, Kuzey Kafkasya’daki bağımsızlık hareketlerine destek vermemekte ve bunları Rusya’nın iç sorunu şeklinde ifade etmektedir. (142) Türk-Rus ilişkilerinde Rusya’yı en çok rahatsız eden öğe, Türkiye’nin, kendi nüfuz alanında ABD’nin çıkarlarına hizmet ediyor olma kuşkusudur. (143) Kuzey Kafkasya ile ilgili olarak Türk-Rus ilişkilerinin tansiyonunu zaman zaman artırıcı sorun Çeçen sorunu olmuştur. Özellikle, 1994–1996dönemindeki ilk savaş sırasında bu tansiyon önemli ölçüde artmıştır.

Türkiye’nin resmi Çeçen politikası sorunun Rusya’nın toprak bütünlüğü içinde barışçıl vasıtalarla çözülmesi olmuştur. Ancak zaman zaman Türkiye’de bulunan Çeçen asıllı diasporanın örgütsel ve bireysel faaliyetleri ilişkilerin tansiyonunu artırmıştır. (144) Dağıstan, Çeçenistan ve Osetya gibi daha küçük özerk cumhuriyetler üzerinde, Rusya’nın insan hakları ihlallerine varan egemenlik politikaları, Türkiye’de rahatsızlık yaratmış, özellikle bu coğrafyanın Türkiye’deki diasporası, Rusya’nın Kuzey Kafkasya politikalarını gündeme getirmiştir. 1990’ların özgür ortamının etkisiyle Türkiye’de, birçok Kafkas diaspora toplum dernekleri sivil inisiyatiflerini güçlendirmiş ve Rusya aleyhinde söylemler geliştirmiştir. Bu oluşumlar devlet ve sivil toplum seviyesinde lobi faaliyetleri yapmışlardır. (145) Ancak Türkiye, Rusya’nın tepkisini çekmemek için resmi olarak, Rusya Federasyonu’nun toprak bütünlüğünden yana olduğunu, Çeçen sorununu Rusya’nın iç sorunu olarak gördüğünü ve barışçı yollardan çözülmesini istediğini açıklamıştır. Buna karşın resmi olmasa da Türk halkının Çeçenlerden yana olması ve Çeçenlere verilen zımni destek Rusya’da rahatsızlık yaratmıştır.

Rusya’nın da Türkiye’ye karşı PKK kartını kullanması nedeniyle 1990’lı yıllar boyunca ilişkilerde gergin dönemler yaşanmıştır.1999’da başlayan ve zaman zaman süren sıcak çatışmalar sırasında ise Çeçen sorununun ilişkilerin tansiyonunu fazla etkilemediğini söylemek mümkündür. Bunda Türkiye yönetiminin ülke içindeki Çeçen diasporasının faaliyetlerini önemli ölçüde kısıtlayıcı önlemler almasının yanı sıra, Rusya ile terörizmle işbirliği sürecini sık sık yenileyici söylem ve eylemlerde bulunmasının da rolü vardır. (146) Tarihî, kültürel ve dinî bağlara rağmen Türkiye, Çeçenistan’ı daha çok Rusya’nın bir iç meselesi olarak görmüş ve Çeçen milliyetçiliğini körükleme yolları aramamıştır. Her ne kadar bir kısım gayri resmi gruplar Çeçen direnişçilere para ve yardım göndermişse de, 2001yılında Çeçen sempatizanlarının İstanbul Swisshotel’de ele geçirilmesinden beri, Türkiye Çeçen militan grupların faaliyetlerini engellemek için sıkı önlemler almaktadır. Türkiye’nin Çeçenistan konusunda kendini dizginlemesinin sebeplerinden biri, şüphesiz Moskova’nın Kürt meselesini istismar etmesi endişesidir. (147) Çeçenistan konusu bugün Türk-Rus ilişkileri içerisinde mutlaka aşılması gereken bir ‘psikolojik bariyer’ konumundadır. Başkan Putin’in belki de başarısız olduğu tek konu olan Çeçenistan, Rusya ve Kremlin ekibi için büyük önem arz etmektedir. Bu sebeple, dolaylı veya dolaysız bu konu ile ilgisi olduğu düşünülen bütün ülkeler Rusya için doğal bir tehdit algılaması içerisine girmektedir. Ancak 11 Eylül ile birlikte Türk-Rus ilişkilerinde Çeçenistan sorununda bir yakınlaşma sağlanmıştır. (148) 16 Kasım 2001tarihinde ABD’de Türkiye ve Rusya Dışişleri Bakanları “Avrasya’da İşbirliği Eylem Planı” çerçevesinde terörizmle ortak mücadele kararı almışlardır. Bu karar ile bölgeye yardım yapan kuruluşların faaliyetleri kısıtlanmıştır. Erdoğan hükümeti Batı ile paralel olarak Rusya ile de ilişkileri geliştirmeye yönelmiştir.Bu sürecin devamı olarak Putin Türkiye’ye resmi ziyarette bulunmuş, ziyaret öncesi Türk polisi Çeçenleri gözaltına almış ve ziyaret sonucu iki ülke arası ilişkiler “Çok Boyutlu Stratejik Ortaklık” seviyesine çıkarılmıştır. (149)

3. Batı

ABD ve Avrupa’nın Rusya’nın Kuzey Kafkasya bölgesindeki karışıklıklara nasıl yaklaştığı ve buna bağlı olarak da Rusya’nın Batı ile ilişkilerindeki Kuzey Kafkasya faktörü özellikle Çeçenistan sorununda kendini göstermektedir. Batılı devletler, Çeçenistan’daki çatışmalarda sivil halkın zarar görmesi, insan hakları ihlallerinin yapılması gibi sebeplerle zaman zaman Rusya’ya yönelik eleştiriler getirmişseler de bunlar daha ileri bir boyuta taşınamamıştır. Rusya ise bu eleştirilerden dolayı Batılı devletleri iç işlerine karışmakla suçlamıştır. Zira, Çeçenistan sorunu Rusya’nın bir iç meselesidir. Rusya’da başlangıçta Batı eğilimli bir dış politika izlenmiştir. NATO’nun genişlemesi, NATO’nun Yugoslavya’ya müdahalesi ve Çeçen Savaşı gibi sebepler Rusya’nın Batı ile ilişkilerinin bozulmasında ve güvenlik politikalarındaki yönelimin değişmesinde etkili olmuştur. NATO’nun Kosova nedeniyle Yugoslavya’ya karşı müdahalede bulunması, Rus güvenlik ve dış politikası açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Moskova, Kosova örneğinde olduğu gibi, bir ülkenin iç çatışmasına müdahalenin kolaylaştırılmasına karşı çıkmış, bu modelin Çeçenistan nedeniyle kendi topraklarında yinelenmesinden endişe duymuştur. (150)

2001 yılına kadar Batının Çeçenistan konusunda Rusya’ya yönelik eleştirileri sürmüş ancak bunlar sözde kalmış, herhangi bir girişimde bulunulmamıştır. Çeçen yönetiminin uluslararası dikkat ve destek çekme çabası içine girmesine rağmen, Batılı güçler Çeçenistan’a açık destek vermemiş ve insani müdahalede bulunmamıştır. Bunun ana sebebi ise, Rusya’nın askerî, özellikle nükleer gücüdür. (151) Rusya, Kuzey Kafkasya’da dağlık bölge üzerindeki egemenliğini her ne pahasına olursa olsun elinde tutmaya çalışmaktadır. Bunun için Çeçenistan’da binlerce askerinin ölümünü göze almış ve en sıkışık günlerinde milyarlarca doları harcamıştır. Kuzey Kafkasya’daki hâkimiyet Güney Kafkasya, Türkistan ve Orta Doğu’daki Rus nüfuzunun teminatı olduğu gibi, Rusya Federasyonu’nu dağılmaktan koruyan kale-zırh durumundadır. Bu politika, Rusya’nın değişmeyen bundan sonra da değişmesi beklenmeyen stratejilerindendir. AB ve ABD açısından, Kuzey Kafkasya’nın Ruslara bırakılması bir zorunluluktur. Dağılan bir RF’nun, her hâlükârda bu ülkelerin çıkarlarını da tehdit edeceği kabul edilir. Sınır ötesinde yani Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’da Rusya’nın kontrollü varlığı hiç olmamasından daha iyidir. Çünkü böyle bir Rus nüfuzu, Gürcistan ve Azerbaycan’ın daha fazla ABD ve AB’ye yaklaşmasını sağlamaktadır. (152)

a. ABD

ABD yönetimi, Rus-Çeçen çatışmasının tam bir savaşa dönüştüğü Aralık1994’ten beri Rusya’nın dehşet verici insan hakları sicilinin bütünüyle farkında olmasına rağmen, bu krizi sorgulama adına çok az şey yapmıştır. Rusya’nın Çeçenistan’a yönelik acımasız saldırılarını kınamada isteksiz davranmış, Rusya’nın parçalanmasının ulusal güvenliğini tehlikeye soktuğunu düşünmüş ve bağımsız bir Çeçen ulus devletinin kurulmasını dış politika çıkarlarına uygun bulmamıştır. ABD dış politika yapımcılarına göre Çeçenistan’ın bağımsızlığı, Rusya’daki diğer etnik azınlıkların da bağımsızlıklarını talep etmelerine yol açacak bir domino etkisi oluşturacaktır. Bu ise halihazırda etnik, dini ve politik bakımdan hassas olan bölgede istikrarı tehlikeye atacaktır. (153) 2001 yılına gelinceye kadar ABD, Çeçenistan konusunda Rusya’ya karşı etkili olabilecek bir tavır takınmayı reddetmiştir. ABD’ye göre, Çeçen bağımsızlık hareketi ‘yasal değildi’ ve bu yüzden Rusya kendi toprak bütünlüğünü korumak mecburiyetindeydi. ABD her ne kadar Rusya’nın toprak bütünlüğünü sağlama çabalarını desteklese de, Rusya’yı insan haklarını ihlal ettiğinden dolayı kınamayı da ihmal etmemiştir. Endişeler özellikle Rus ordusunun yaptıklarıyla ilgiliydi. ABD, Rusya’yı uluslararası hukuku, Helsinki Nihai Senedi, Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na (AGİT) ait çeşitli sözleşmeleri ihlal etmesi nedeniyle defalarca uyarmış ancak, ABD’nin Çeçenistan’daki kötü muamelelerine yönelik olarak Rusya’yı uyarması mevcut durumu pek değiştirmemiştir. ABD, Rusya’nın Çeçenlere yönelik kötü muamelelerini azaltmak için kayda değer bir adım atmamıştır.

Genel olarak, bu dönemde, ABD politikalarının Rusya’nın Çeçenlere karşı aşırı ayrımcı ve kışkırtıcı muamelesi üzerinde çok önemli bir etkisi olmamıştır. ABD, çatışma boyunca Rusya ile olan çift taraflı görüşmelerine devam etmiştir. Rusya, ne iktisadi ve siyasi yaptırımlara uğramış ne de BM, AGİT ve AK (Avrupa Konseyi) gibi uluslararası aktörler tarafından sıkı takip altına alınmıştır. Avrupa’nın yanı sıra ABD de, Rusya’nın Çeçenistan’daki ihlallerine tatmin edici bir karşılık verememiştir. (154) ABD’nin 11 Eylül’ü, uluslararası terörizm tehdidine karşı Putin ve Bush hükümetleri arasında yeni bir yakınlaşmanın zeminini hazırlamıştır. ABD tek taraflı güç kullanarak müdahale stratejisini kendi ülkesinin yaşadığı acı üzerinde meşrulaştırmıştır. Dünyada “terörizme” karşı tek taraflı güç kullanımı meşrulaşırken, Rusya da Çeçen sorununu dünya kamuoyuna bir “terör” sorunu şeklinde göstermeyi başarmış ve dünyanın diğer devletlerinden Çeçenistan’da uyguladığı politikalara karşı “onay” almıştır. (155) Çeçenistan ve ayrılıkçı terör konusunda Batı’dan ve ABD’den şimdiye kadar destek bulamayan Rusya, 11 Eylül terör saldırılarının ardından istediği konjonktürü yakalamıştır. Bu anlamda, İslami teröre karşı işbirliği Rusya ve ABD’nin çıkarlarını uyumlaştırmış, Rusya Çeçenistan sorununda ve yakın çevresinde istediği özgür manevra gücüne kavuşmuştur. (156)

Kasım 2003’te Moskova’da gerçekleşen tiyatro baskını, terörizmin dünya gündemini işgal ettiği bir dönemde gerçekleştiğinden, bu olay bütün dünya tarafından bir terörist faaliyeti olarak kabul edilmiş ve dünyanın dört bir köşesinden Moskova’ya destek yağmıştır. Uzun süreden beri, Çeçenistan -* sonra, belki de bu harekatlarda Rusya’nın tam desteğini alamadığı için tutumunu bir kere daha değiştirmiştir. Nitekim 2004 yılının Ocak ayında Moskova’yı ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Powell, içinde Çeçenistan konusunun da bulunduğu, Rusya’ya yönelik ağır eleştiriler dile getirmiştir. (157) Yine de ABD’nin bu konudaki tavrında bir değişiklik olmamıştır. Çeçen eylemlerin El Kaide ile ilişkilendirilmesi çerçevesinde İslami terörün karşısında yer alan bir duruş sergileyen ABD, Çeçenistan’daki soruna Rusya’nın iç meselesi olarak bakmış ve teröre karşı işbirliği anlayışıyla hareket ederek Rusya’nın bu konudaki insan hakları ihlallerine karşı sessiz kalmıştır.

b. Avrupa

Kafkasya’nın güvenlik sorunları sadece bölgedeki ülkelerin gündemini işgal etmemekte, son yıllarda bölgede cereyan eden olaylar ve gelişmeler AGİT’in ve dolayısıyla da Avrupa’nın ilgisini ve müdahalesini beraberinde getirmektedir. (158) Bölgede demokrasiyi savunan Avrupa, var olan etnik-politik ve sosyal sorunların barışçı yollardan çözülmesini istemektedir. Avrupa’nın en büyük komşusu Rusya’nın istikrarlı yapısı Avrupa güvenliğine de yardımcı olacaktır. Rusya'nın kuzeyindeki Kafkasya, Roland Goetz'in belirttiği gibi Rusya ile aralarındaki bağlar açısından ve AB'nin sorunsuz bölgeler oluşturma çabaları açısından da önem verilen bir bölgedir. Goetz bölge hakkında , "Avrupa’daki en istikrarsız ve tehlikeli bölge" açıklamasını yapmıştır. Burada bahsedilen sadece Çeçenistan değil tüm Kuzey Kafkasya’dır. (159) Avrupa Birliği, sosyal güvenlik, uyuşturucu ticareti, terörizm ve benzeri yerel problemleri Rusya ile ortaklaşa çözmek istemektedir. Ancak, bu çabalar henüz kayda değer bir gelişme göstermemiştir.

Rus-Çeçen savaşının başladığı 1994 yılından bugüne kadar Avrupa, konuyla ilgili sert çıkışlardan kaçınmış, eleştirilerini fazla ileri gitmeden belirtmiş ve genel olarak suskun bir politika izlemiştir. Bunun altında Rusya’yı darıltmama amacı vardır. Avrupa Konseyi, AGİT, BM gibi uluslararası örgütler de insan hakları ihlallerine karşı tepkisiz bir tavır sergilemişler, gösterilen tepkiler ise zayıf ve etkisiz girişimler olarak kalmıştır. Çeçenistan’da bir hukuk devleti bulunamayışının demokratik bir toplum oluşmasına engel olduğu, korku, fakirlik, organize suçlar ve savaştan çıkar elde eden kişilerin bulunduğu bir toplumda demokratik kurumların sağlam olamayacağından hareketle bölgeye birtakım yardımlarda bulunulmuştur. Avrupa’nın bölgeye yönelik etkisi ekonomik ve sosyal yardımlar yapmaktan öteye gidememiştir. AB için asıl önemli olan Avrupa’ya ulaşan enerji hatlarının güvenliğidir. Bu güvenliği tehdit eden unsurlar ise etnik çatışmalar ve ülkeler arasındaki rekabettir. AB’nin bölgedeki çatışmalarla ilgilenmesi ve bunların çözümünü istemesi bu kaygıdan ileri gelmektedir.

Çeçenistan konusundaki AB politikası, "halkın desteklediği, Rusya’nın toprak bütünlüğüne saygı duyan siyasal bir çözüm" formülüyle açıklanmaktadır. Fakat Avrupa hükümetlerinin Çeçenistan'da siyasal çözümü destekledikleri konusunda ciddi şüpheler vardır. (160) Siyasal çözüm isteği zaman zaman Rusya-Avrupa ilişkilerini gerginleştirse de Avrupa’nın bu konuda etkin bir tavır ortaya koyamayışı Rusya’nın hareketlerinde önemli bir değişikliğe yol açmamış, Rusya Çeçenistan konusunda belirlediği politikayı izlemeye devam etmiştir. 2004 yılının Aralık ayında Rusya Devlet Başkanı Putin, Almanya’yı ziyaretinde Alman Başbakanı Gerhard Schröder ile görüşmüş, bu görüşmenin en dikkat çekici sayılabilecek boyutunu ise Çeçenistan konusunda yapılan açıklamalar oluşturmuştur. İki liderin ortak basın toplantısında Schröder,Kuzey Kafkasya’da durumun ikili görüşmelerde gündeme geldiğini, konunun Rusya-AB diyalogu bakımından önemli olduğunu, siyasal çözümün yanı sıra bölgenin sosyo ekonomik gelişiminin de zaruri olduğunu vurgulamış ve sorunun çözümüne Almanya ve AB’nin yardımcı olabileceğini belirtmiştir.

Buna karşılık Putin de, Çeçenistan’da savaşın üç sene önce sona erdiğini,fakat bunun orada sorunların bulunmadığı anlamına gelmediğini belirtmiştir.Putin, bölgede yeterince sorunlarının olduğunu ve Rusya’nın bu konuları partneri AB ile görüşmeye ve çözüm için işbirliğine istekli olduklarını açıklamıştır. Tarafların yaptığı açıklamalar her iki ülkenin Çeçenistan konusundaki resmi politikalarının bir anlamda dışına çıktığı anlamına gelmektedir. Çeçenistan sorununda Almanya’nın bugüne kadarki resmi politikası, konuyu Rusya’nın iç işi olarak görmek ve üçüncü bir ülke olarak müdahale etmemek biçiminde formüle edilmiştir. Almanya, Rusya’yı gücendirmemek için Çeçenistan konusunu fazla gündeme getirmemiş, Schröder ise bu bölgedeki gelişmelerin kapalı kapılar ardından görüşülmesinden yana tavır koymuştur. İlk kez Çeçenistan konusu kamuoyu önünde açıkça dile getirilmekte ve hatta Rusya’ya işbirliği önerilmektedir. (161)

Putin-Schröder görüşmesi sonrası yapılan Çeçenistan konulu açıklamalardan hareketle bazı çıkarımlar yapmak mümkündür. İlk olarak, daha önce Çeçenistan konusunun yabancı bir devletle hiçbir biçimde müzakere edilmesine yanaşmayan Putin yönetimi bu konuda yumuşamış gözükmektedir. Rusya konunun Almanya ve AB ile görüşülmesine razı olduğunu açıklamaktadır. İkinci olarak, konunun ikili diyaloglarda ele alınışında tarafların sosyo ekonomik alanda işbirliği yapmaya hazır olduğu şimdiden söylenebilir. Putin’in açıklamalarına bakıldığında, Rusya’nın sorunun siyasal boyutunun diyaloga dahil olmasına açıkça karşı çıkmadığını, hatta “bölgedeki bütün sorunları diyalog konusu yapmaya açık olduğu” demeciyle siyasi boyutlu diyaloga rıza gösterdiğini bile söylemek mümkündür.

Sonuç olarak, Çeçenistan konusunda Putin ve Schröder’in karşılıklı açıklamalar ve Rusya-AB arasında bu konuda geliştirilecek diyalog, sorunun çözümü açısından önemli bir açılım olabilir. (162) Son dönemlerde uluslararası örgütler çerçevesinde Avrupa’nın konuya yaklaşımına bakılırsa, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin (PACE) Çeçenistan’a yaptığı son ziyarette (Aralık 2006) Avrupa'nın Kuzey Kafkasya ve özellikle Çeçenistan konusundaki görüşlerinin önemli ölçüde değiştiği belirtilmiştir. Bugün artık kimse "Çeçen kurtuluş savaşçıları" gibi romantik ifadeler kullanmamaktadır ve kimse Rusya'nın Çeçenistan'daki egemenliğine karşı gelmemektedir.

Çeçenistan'daki PACE komisyonunun başkanı Andreas Gross, "bölgede olumlu değişiklikler olmaktadır. Gelişimi ve güvenliğin arttığını görebiliyoruz." demiştir. Gross ayrıca bölgedeki barış girişimlerinin sadece ekonomik yapılanmayla sınırlı kalmaması gerektiğini ve Moskova, Berlin ya da Grozni’deki otoritelerin eleştirilerinin masaya konmasının daha olumlu olacağını belirtmiştir. Avrupa'nın Kuzey Kafkasya hakkındaki bugünkü görüşleri 1990’ların ortalarında oluşan görüşlerle birleştirilmiştir. 1990’lardaolduğu gibi hala militanlarla görüşmelerin yapılmasını istemektedirler. Ancak bu, Rusya için Çeçenistan'ın politik, kurumsal ve yönetimsel yasama yeteneğini yasal olarak tanımak anlamına gelecektir ki Rusya’nın böyle bir tutum izleyeceği şu anda mümkün görünmemektedir. (163) Hem ABD hem de AB ülkelerinin Çeçenistan politikasını belirleyen unsurlar arasında ekonomik çıkarlar öncelikli bir yere sahiptir. ABD ve Avrupa hükümetlerinin ortak savunma, güvenlik ve enerji gibi konularda Rusya ile olan siyasi ve ekonomik ilişkileri, onları Rusya ile insan hakları konusunda karşı karşıya kalmaktan her zaman alıkoymuştur.


IV. Kafkasya’nın Geleceği

Enerji zenginliği ve Batı’ya enerjilerin nakledilmesindeki jeopolitik öneminin yanı sıra etnik çatışma bölgeleri istikrarsız yapısıyla Kafkasya, bölge dışı güçleri kendisine çekmekte ve yeni bir rekabet alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. AB’nin ve ABD’nin Kafkasya’ya ilgisi artarak devam edecektir. Önümüzdeki dönemde bölgede özellikle Rus-Amerikan rekabetinin artacağı söylenebilir. ABD'nin bölgeye olan ilgisi 11 Eylül sonrasında terörle mücadele kapsamında yeni bir şekil ve yön almıştır. 2002'de açıklanan Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde Karadeniz ve Hazar bölgeleri sadece petrol rezervleriyle değil; Hindistan, Pakistan ve Güney Doğu Asya pazarlarına açılmak için de önemli olarak kabul edilmiştir. Afganistan'dan Gürcistan'a kadar bulunan ABD askeri mevcudiyeti bölgedeki ABD etkisini arttırmaktadır.

ABD'nin temel amacının bölgedeki güç dengesini kendi lehine çevirmek ve Rusya'nın bölgedeki siyasi, ekonomik ve askeri etkisini azaltmaktır. Diğer önemli amaç SSCB’nin dağılması sonrası ortaya çıkan devletleri Euro-Atlantik bloğuna bağlamaktır. Bunun sonucunda ABD'nin ve müttefiklerinin baskın jeopolitik güç olarakbölgede ortaya çıkması bölgedeki güç dengelerini değiştirmektedir. (164) ABD son dönemlerde Karadeniz’i bölgede etkin olma amacıyla kullanmak istemektedir. Türkiye ve Rusya bunu istememelerine rağmen Bulgaristan, Romanya, Gürcistan, Ukrayna gibi ülkeler buna sıcak bakmaktadır. Rusya açısından; ABD Karadeniz vasıtasıyla Rusya Federasyonu’nun "yumuşak karnı" Kuzey Kafkasya'yı kolaylıkla kontroledebilir, bu bölgelerde birtakım provokasyonlara girişebilir. ABD'nin bölgeye gelişi Ukrayna, Gürcistan ve Moldova gibi ülkelere kendine "güven ve cesaret" getirerek Rusya karşısında seslerini daha fazla yükseltmelerine sebep olabilir. (165)

11 Eylül'den sonra küresel düzeyde dış politikasında en radikal değişimi yaşayan ülkelerden birisi de Rusya olmuştur. Başkan Putin iç politikada önemli riskler alarak terörizme karşı savaşta ABD'ye tam destek sağlamış ve Batı ile Avrasyacılık arasında bir eksene oturtulmaya çalışılan Rusya’nın yönü, 11 Eylül'den sonra Batı ile bütünleşmeye ve bu anlamda ABD ile müttefikliğe doğru çevrilmiştir. ABD ile hızlı başlayan balayı bu ülkenin Orta Asya’da birbiri ardına askerî üsler edinmesiyle neticelenmiştir. Ancak bir taraftan Rusya içerisinde yükselen Batı karşıtı söylem ve diğer yandan da ABD'den umulanın bulunamaması, Moskova'da ABD'ye verilen desteğin sorgulanmasına ve Kremlin'in dış politika alternatiflerini açık tutmasına sebep olmuştur. (166) Bölgede ABD’nin Gürcistan’a büyük destek vermesinden Rusya oldukça rahatsızdır. Şangay İşbirliği Örgütü aracılığıyla ABD ile rekabete başlamıştır. Rusya'nın bölgedeki önceliklerini sıralamak gerekirse politik, ekonomik, askeri hakimiyetini devam ettirmek; Karadeniz ve Kafkasya devletlerinin dış politikasını Rus çıkarları doğrultusunda kontrol etmek ve özellikle de Türkiye, ABD ve Batının etkin olmalarını engellemektir. (167) Bölgede meydana gelebilecek olaylar ve uluslararası gelişmelerin etkileri, Rusya’nın bu hedeflerini gerçekleştirmede başarılı olup olamayacağını gösterecektir. Ancak gerçek olan, Kafkasya’nın yeni bir mücadele ve rekabet alanı olarak karşımıza çıkacağıdır.


SONUÇ

Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra onun mirasçısı Rusya Federasyonu uluslararası arenaya çıkmıştır. Ancak Soğuk Savaşın kaybeden tarafı olan Ruslar, ABD etkisine giren bir dünya ile karşılaşmışlardır. Yeni kurulan bu devletin nasıl bir dış politika izleyeceği tartışılırken Rusya, kendi iç sorunlarıyla uğraşmış ve dış politikası belirsiz bir dönem geçirmiştir. Eski siyasi ve askeri gücünün elinde olmadığının farkındalığı ile hareket etmiş ve bu sorunları Batı ile bütünleşerek aşabileceği düşüncesiyle Batıcı bir dış politika anlayışı içine girmiştir. Batıcı/Atlantikçi kadronun yönetimde egemen olduğu bu dönemde demokrasi, serbest piyasa ekonomisi, dışa açılma gibi Batı kaynaklı değerler benimsenmiş ancak Sovyet modelinden yeni çıkmış bir devlet olarak Rusya Federasyonu’nun bunları sindirmesi ve uygulaması mümkün olmamış, istenen düzelme sağlanamamıştır.1993’ten itibaren Rus dış politikası, eski Sovyet bölgesini yakın çevresi ilan ederek önceliğin buraya verilmesi tezini temel alan Dış Politika Konsepti çerçevesinde biçimlenmiştir.

BDT ülkeleri ile ilişkilerin geliştirilmesi, yakın çevredeki Rus azınlığın haklarının korunması konuları 1993 Savunma Doktrini’nde de öncelikler olarak sıralanmıştır. Bütün bunlar Rusya’nın yakın çevresinde yeniden nüfuz sahibi olma çabalarıydı. ‘Arka bahçe’ mantığı ve‘Rus İmparatorluğu’ düşüncesi bu bölgedeki egemenliğin yeniden kurulmasını gerekli kılıyordu.Avrasyacı görüşün etkisinde gelişen Rus dış politikası Putin döneminde de bu niteliğini sürdürdü. Batı ile ilişkileri bozmadan BDT’ye ağırlık veren pragmatik dış politika anlayışı, 11 Eylül 2001’deki terör saldırılarından sonraBatı ile teröre karşı sıkı işbirliği gereğini beraberinde getirdi. Rusya bu ortamın etkisiyle Çeçen sorununu uluslararası terörizm şeklinde yansıtarak Batı’dan destek aldı ve Çeçenistan’da daha serbest hareket etmeye başladı.Çeçenistan aracılığıyla bölge ülkelerine baskı yapan, Türkiye’ye karşı PKK kozunu gösteren Rusya, 11 Eylül’den sonra terörizme karşı işbirliği çerçevesinde ABD ile ittifak içinde olduğu için, ABD’nin bölgeye girişine ve yerleşmesine ses çıkaramadı.

Rusya’nın Kafkasya’daki ve Orta Asya’daki kontrolünü zayıflatan bu durum önümüzdeki dönemde bu bölgenin, iki güç arasında rekabete ve nüfuz mücadelesine sahne olacağını göstermektedir.Rusya’nın Kafkasya’nın tamamına hakim olabilmesi için Kuzey Kafkasya’da fiilî olarak var olması gerekmektedir. Bu bölgede etkinliğini sağlayamazsa yeni bir dağılma tehdidiyle yüz yüze gelebilir. Etno-politik sorunlardan kaynaklanan çatışma potansiyeli ve istikrarsızlığın sürmesi Rusya’nın yakın çevresindeki mevcudiyetini tehlikeye düşürecektir. Bölgedeki sorunları dış politika aracı olarak kullanan Rusya, Batılı güçlerin bölgeye girişiyle bu sorunların kendisine karşı kullanılabileceğini göz önüne almalıdır. Rusya’nın Kafkasya’daki konumu ve bu bölgede hakimiyetinin devam etmesi son derece önemlidir. Genel bir eğilimle Kafkasya bölgesi kuzey ve güney olarak ikiye bölünerek incelenir. Kafkas sıradağlarının kuzeyinde yer alan kısım, Kuzey Kafkasya, Rusya Federasyonu’na bağlı yedi cumhuriyetten oluşan bir bölgedir.

Güney kısımda ise bağımsız Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan bulunmaktadır. Bu iki bölge arasında kesin bir çizgi koymak mümkün değildir çünkü her iki kısımda yaşanan sorunlar da birbiriyle bağlantılıdır. Bölünmüşlüğün getirdiği bu durum Sovyet dönemi politikalarının bir sonucudur ve halen çözüm bekleyen sorunlar mevcuttur. Jeopolitik açıdan Rusya’nın Kafkasya’ya giriş kapısı durumunda olan Kuzey Kafkasya’da elinin güçlü olması Transkafkasya’daki kontrolüne büyük avantaj sağlar. Bugün Rusya Federasyonu sınırları içerisinde yer alan Kuzey Kafkasya, farklı etnik kökenden gelen insanların bir arada yaşamak zorunda bırakıldığı ve sürekli çatışma potansiyeli barındıran bir bölgedir. Sosyal ve ekonomik olanakların kısıtlı olması da bu çatışma potansiyelini tetikleyici bir durumdur. Rusya’nın ‘böl ve yönet’ politikalarının doğurduğu bu sonuç Rusya’nın güvenliğini de önemli ölçüde etkilemektedir.

Bölgedeki çatışmalar ülkedeki istikrarı bozabilir ve yeni bir dağılma sürecine yol açabilir. Bu açıdan Rusya’nın bu bölgedeki ayrılıkçı hareketleri baskı altında tutmak istemesi anlaşılabilir. Rusya’nın bölgeye yönelik politikasını büyük ölçüde güvenlik sorunları belirlemektedir. Arka bahçesi olarak gördüğü ülkeler üzerindeki kontrolünü devam ettirme düşüncesiyle askeri açıdan bölgeyi kullanmaktadır. Dağılma sonrası bağımsızlığını alan ülkelerden çekilen askeri varlığı Kuzey Kafkasya’ya aktarılmıştır. AKKA çerçevesinde oluşturulan tavanlar konusunda bölge ülkeleriyle karşı karşıya gelmesine rağmen, Kuzey Kafkasya’daki güvenliği sağlama bahanelerini ileri sürmüştür. Rusya’nın asılamacı Kuzey Kafkasya vasıtasıyla tüm Kafkasya’yı kontrol edebilmektir. Bunu yapabilmek için de öncelikle bu bölgedeki bağımsızlık hareketlerini bastırarak istikrarı sağlaması gerekmektedir. Bu sayede, Rus dış politikasının temel düşüncesi olan yakın çevrede hakim olma arzusunu gerçekleştirme imkanına kavuşacaktır.

Rusya’nın Kafkasya politikasını oluştururken kuzey ve güneyi bir arada değerlendirdiğini ve bölgeyi bir bütün olarak gördüğünü söylemek mümkündür. Rusya açısından Güney Kafkasya’daki etkinliği, Kuzey Kafkasya'daki güvenliğini sağlamaktadır. Sağlanan güvenlik Rusya'ya enerji kaynaklarında ve nakil yollarındaki avantajının sürmesi anlamına gelmektedir. Kuzey Kafkasya’daki etnik çatışmalarda ayrılıkçı gruplara baskı uygulayan Rusya, konu Gürcistan ve Azerbaycan olduğunda bu ülkelerdeki etnik çatışmaları, müdahale ve baskı aracı olarak kullanmaktadır. Kuzey Kafkasya’daki etnik sorunlar özetle şöyle sıralanabilir: Dağıstan,çok sayıda etnik unsuru barındırdığı için kendi içinde çatışma potansiyeli hepvardır. Fakirlik, işsizlik gibi sebeplerle gruplaşmalar meydana gelmektedir. Dağıstan’da bulunan Lezgilerin, Azerbaycan’da yaşayan Lezgilerle birleşme amacı vardır. Rusya bazı dönemlerde Lezgileri kullanarak Azerbaycan’a baskı yapmıştır.

Dağıstan’da Vahhabilik hareketi de giderek güç kazanmaktadır. Bu cumhuriyette Sünni yönetimle Vahhabiler arasında bir iç çatışma yaşanmaktadır. Radikal İslam’ın bölgede yerleşmesi Moskova tarafından da istenmeyen bir durumdur. Kuzey Kafkasya’da var olan sorunlar içinde en dikkati çeken Çeçenistan’daki sorundur. Rusya için Çeçenistan stratejik açıdan önemlidir. Petrol rezervleri ve enerji transferindeki konumu nedeniyle elde tutulması Rusya için hayati önemdedir. Burada Rusya’ya karşı alınacak bir zafer hem diğer etnik unsurlara olumsuz örnek olması hem de Rusya’nın yakın çevredeki etkinliğini azaltması nedeniyle istenmeyen bir durumdur. Bun edenle Rusya’nın Çeçen sorununda ve genel olarak Kuzey Kafkasya’da sorunları askeri ve siyasi yollarla bastıran, kendi egemenliğinden taviz vermeyen bir politikası vardır. İnguşetya’nın en önemli sorunu Kuzey Osetler ile arasındaki Prigorodni anlaşmazlığıdır. Bu toprakların aidiyeti iki taraf arasında çatışmalara yol açmış ancak tam olarak çözülememiştir. Buna bir de göçmen sorunu eklenmiştir. Beslan olaylarından sonra İnguş-Oset ilişkileri gerginleşmiştir.

Kuzey Osetya Cumhuriyeti Rusya’ya yakınlığı ile bilinmektedir. Osetler kuzey ve güney Osetleri olarak bölünmüş durumdadırlar. Gürcistan’ın Güney Osetya özerk bölgesinde yaşayan Osetler Kuzey Osetya ile birleşip RF’na katılmak istemektedirler. Bu durum Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü tehdit etmekte, Osetlere destek vermesi nedeniyle Rusya ile gergin ilişkilere yol açmakta ve Gürcistan’ı Batıya yaklaştırmaktadır. Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nde yönetim ve devletin işleyişi konusunda Kabardeyler ve Balkarlar arasında anlaşmazlık vardır. % 45 nüfus oranıyla devlet yönetiminde söz sahibi olan Kabardeyler, farklı etnik kökenlerden gelmeleri nedeniyle Balkarların tepkisini çekmektedir. Kabardeylerin diğer Çerkeslerle birleşerek büyük Çerkes devleti kurma amaçları, Balkarları aynı etnik kökenden geldikleri Karaçaylar ile bir olma arzusuna itmektedir. Rusların çoğunlukta olduğu Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde, Karaçaylar ve diğer Çerkeslerle birleşmek isteyen Çerkesler arasında gerginlikler yaşanmıştır. Karaçaylar ile Balkarlar aynı etnik kökenden gelmelerine rağmen Sovyet politikaları gereği bölünmüşlerdir.

Adigeler büyük Çerkes (Adige) devleti kurma idealini, Kabardeyler ve Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde yaşayan Çerkesler ile birleşerek gerçekleştirmek istemektedirler. Bunun yanı sıra diğer cumhuriyetlerle kıyaslandığında etnik çatışma açısından sakin bir bölge olduğu söylenebilir. Kuzey Kafkasya bölgesindeki bu sorunların Rusya Federasyonu sınırları içinde cereyan etmesi bunu Rusya’nın bir iç sorunu olarak görmemiz gerektiği anlamına gelmemelidir. Zira, bölgede Rus dış politikasını etkileyen gelişmeler olmakta, Rusya da bunları kullanarak dış politikasına yön vermektedir. En başta Çeçen sorunu tüm dünyanın dikkatle izlediği bir meseledir. Rusya bu sorunu yakın çevrede hakim olma amacına yönelik olarak kullanmıştır. Dış politikasında Çeçen sorununu bir araç haline dönüştürmüş, bölge ülkelerine karşı bunu kullanmak suretiyle baskıcı bir tutum izlemiştir. 2000 yılında yayınlanan yeni Dış Politika Konsepti’nde dış politika önceliklerinde ilk sırayı yakın çevrenin alması ve BDT ülkeleriyle ilişkilerin geliştirilmesi gerektiğinin belirtilmesi Rusya’nın bu amaçlarla hareket ettiğini göstermektedir.

Bu çerçevede, özellikle Azerbaycan ve Gürcistan Çeçenlere yardım etmekle suçlanmış, ülkelerindeki etnik-siyasi sorunlar körüklenmiştir. Türkiye’nin bölgesel güç olmasına yönelik olarak da Çeçen sorununa ılımlı yaklaşımı gerekçesiyle PKK’ya destek niteliğinde girişimlerde bulunulmuştur. Rusya, bu sayede bütün olarak Kafkasya ve Avrasya bölgesinde kontrol sahibi bir güç olmaya çalışmıştır. Dış politikasındaki temel amacı gerçekleştirmeye yönelik bu eylemleri, Rusya’da imparatorluk düşüncesinin kaybolmadığı fikrini destekler niteliktedir.Çeçenistan’da sert ve tavizsiz bir politika izlenmesi tüm dikkatleri Rusya’ya çevirmiş, Batının Çeçenistan’da insan hakları ihlalleri yapıldığı yönündeki eleştirileri Rusya-Batı ilişkilerini gerginleştirmiştir. Rusya ise bunun kendi iç sorunu olduğunu belirterek bu konudan asla taviz vermeyeceğini göstermiş, eleştirilere karşı duyarsız davranmıştır. Batılı devletlerin ve uluslararası örgütlerin bu yöndeki eleştirileri herhangi bir ciddi yaptırıma dönüşmemiş, bölgeye ilgileri insani yardımla sınırlı kalmıştır. Rusya ile ilişkilerini bozmak istemeyen Batı (özellikle ABD) 11 Eylül’den sonra uluslararası terörizmde işbirliği çerçevesinde Rusya’nın Çeçenistan’da uyguladığı politikayı desteklemiştir.

Çeçenistan’daki durumu bu kapsamda tutmaya çalışan Putin hareket serbestliği elde etmiştir. Rusya, bugün Çeçenistan’da sorunun çözüldüğü izlenimi yaratmak istemektedir ancak bu konuda izlenen sansür politikası gerçeği yansıtmamaktadır. Transkafkasya’da Rusya’nın hakim olabilmesi, burada büyük ölçüde Kuzey Kafkasya ile bağlantılı olan sorunların gelişimine bağlıdır. Gürcistan’da Güney Osetya, Abhazya; Azerbaycan’da Dağlık Karabağ sorunlarında Rusya’nın tavrı bunları çözmek yerine, işine geldiği durumlarda bu devletler aleyhine kullanmaktır. Ancak, Rusya’nın izlediği politika bu devletleri Rusya’dan uzaklaştırarak Batı’ya yaklaştırmaktadır. Özellikle 11 Eylül sonrasında bölgedeki faaliyetlerini artıran ABD, bölge ülkeleri üzerindeki etkisini artırmaktadır. Bu etkiyi son yıllarda bölgede yaşanan devrimlerde görmek mümkündür. Bölgedeki RF-Ermenistan- İran ve Gürcistan-Azerbaycan-Türkiye ittifakı devam edecek gibi görünmektedir. Son yıllarda ABD’nin Kafkasya’ya yerleşme çalışmaları, bu bloklaşmada RF’nun karşısında yeni bir güç olacağını göstermektedir. Yakın çevre kavramının içinde yer alan Kafkasya bölgesi Rusya Federasyonu’nun dış politika öncelikleri arasında ilk sırayı almaktadır.

Kafkasya’nın kuzey ve güneyini birlikte değerlendiren Rusya, iç içe geçmiş sorunlar karşısında farklı politikalar izlemektedir. İçerde istikrarı sağlama amacıyla insan haklarını görmezden gelen baskıcı politikalar izlerken, sınırları dışında kışkırtıcı hareketlerde bulunmaktadır. Bölgedeki sorunların uluslararası niteliği ve bölgenin uluslararası etki ve müdahalelere açık olması Rusya’nın işini zorlaştırmakta ve sadece bölge ülkeleriyle değil, ABD ve Avrupa ile de karşı karşıya getirmektedir. Zengin enerji kaynaklarına sahip Kafkasya’ya yönelik Batı’nın bu ilgisi önümüzdeki dönemde de devam edecektir. Pragmatik bir dış politika izleyen, Avrasyacı niteliği ağır bassa da Batı ile ilişkilerini bozmamaya çalışan Rusya’nın mücadele alanı genişleyecek ve dış politikası bölgesel gelişmelerin seyrine göre şekillenecektir. Çok kutuplu dünyaya giden bir ortamda Rusya, yenidünyanın Avrasya lideri olma hedefiyle hareket edecek ve Kuzey Kafkasya’sında istikrarlı ortamı sağlayarak yakın çevresinde ve genel olarak dış politikasında kararlı adımlar atma yönünde politikalar izleyecektir.

Bölüm 1 >>>      Bölüm 2 >>>      Bölüm 3 >>>      Bölüm 4 >>>


BÖLÜM DİPNOTLARI:
93) Stephen BLANK: “Kafkasya Güvenliginde Yeni Egilimler”, Avrasya Etüdleri, TİKA, (İlkbahar, 998), 8.
94) Ufuk TAVKUL: a.g.e., 18.
95) Sönmez CAN: a.g.m., 209.
96) Sergei KURTUNOV: “Russia’s Way: Natinal Identity and Foreign Policy”, International Affairs Cilt 44, Sayı 4, (Moskova, 1998), 141’den naklen Zeynep DAGI, “Rusya’nın Güvenlik Politikası ve oTürkiye”, Uluslararası Güvenlik Sorunları ve Türkiye, Ed. Refet YİNANÇ, Hakan TASDEMİR,(Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2002), 194.
97) Yelda DEMİRAG: a.g.m., 77.
98) Zeynep DAGI: “Rusya’nın Güvenlik Politikası ve Türkiye”, Uluslararası Güvenlik Sorunları ve Türkiye, Ed. Refet YİNANÇ, Hakan TASDEMİR, (Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2002), 194.
99) Ali Faik DEMİR, Türk Dıs Politikası Perspektifinden Transkafkasya, (İstanbul, Baglam Yayıncılık, 2003), 91.
100) Rus strateji uzmanı Vadim Simburski Kafkasya ile ilgili tezlerinde bölgedeki ‘istikrarlı
istikrarsızlıgın’ korunması gerektigini söylemektedir. Ona göre; "Rusya'nın çıkarlarına direkt tehlike olusturan tek bölge Kafkasya'dır. Kafkasya'da milli devlet olarak kalmak isteyen 'Azerbaycan' ve 'Gürcistan' gibi küçük imparatorlukların olması Rusya'nın çıkarlarına uygundur. Söz konusu bölgede, Rusya'nın çıkarlarının korunması için çalısacak inkılapçı güçler mevcuttur. Bunun için bölgedeki 'İstikrarlı İstikrarsızlık' korunmalıdır. Zaten, böyle bir durum yıllardan beri olusmakta, Türkiye ve İran'ın serbest hareketine engel olmaktadır.”, Bkz. “Ermenilerin Azerbaycan’da Bkz. “Ermenilerin Azerbaycan’da Yaptıgı Katliamlar”,
http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/katliamlar/azerbaycan.html
101) Ufuk TAVKUL: a.g.e., 192.
102) Haleddin İBRAHİMLİ: Degisen Avrasya’da Kafkasya (Ankara, ASAMYayınları,
2001), 64.
103) Savas YANAR: a.g.e., 73.
104) Ömer Göksel İSYAR: a.g.e., 548.
105) Fevzi USLUBAS: SSCB’den Sonra Sıra Rusya’da Mı? Afganistan, Küresel Terör ve ABD, İmparatorlukların Bataklıgı, (İstanbul, Toplumsal Dönüsüm Yayınları, 2005), 161.
106) Marie Bennigsen BROXUP: “The Case for Chechen Independence”, Contrasts and Solutions in the Caucasus, Ed. Ole HOİRİS, Sefa Martin YÜRÜKEL, (Aarhus, Aarhus University Press, 1998), 397.
107) Robert OLSON: Türkiye’nin Suriye, İsrail ve Rusya ile İliskileri: 1979-2001, Çev. Süleyman ELİK, (Ankara, Orient Yayınları, 2005), 108.
108) Anna MATVEEVA: The North Caucasus, Russia’s Fragile Borderland, (Londra, The Royal Institute of International Affairs, 1999), 82.
109) B.Zakir AVSAR: a.g.m., 1884.
110) Sönmez CAN: a.g.m., 210.
111) 12 Agustos 1949 tarihli Cenevre Sözlesmesi savas zamanında sivillerin korunmasına dair hükümler içermektedir. Sözlesmenin ek protokolünde açık biçimde ''siviller saldırıların ya da misillemelerin hedefi olamaz'' denmektedir.
112) Fevzi USLUBAS: a.g.e., 172.
113) Hakan KANTARCI: a.g.e., 80.
114) Hakan KANTARCI: a.g.e., 198.
115) Savas YANAR: a.g.e., 74.
116) Ariel COHEN: “Avrasya Boru Hatları Stratejisi”, Avrasya Etüdleri, (İlkbahar 1996), 2.
117) Mahmut Niyazi SEZGİN: “Kafkasya’da Büyük Rekabet”, Radikal, (8 Ekim 2002),
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=52571
118) Ömer Göksel İSYAR: a.g.e., 72.
119) Savas YANAR: a.g.e., 26.
120) Ömer Göksel İSYAR: a.g.e., 80-81.
121) Coskun SAHİNOGLU: a.g.m., 121.
122) Mehmet Ali BOLAT: “Gürcistan Raporu”,
http://www.chveneburi.net/sp/bpg/publicationİview.asp?InfoID=
156716&iabspos=5&vjob=vsub,253
123) Okan MERT: Türkiye’nin Kafkasya Politikası ve Gürcistan, (İstanbul, IQ Kültür-Sanat Yayıncılık,
2004), 51-52.
124) Hasan KANBOLAT: “Abhazya Nereye Gidiyor?”, (27 Eylül 2006),
http://www.asam.org.tr/tr/yazigoster.asp?ID=1158&kat1=42&kat2=
125) Okan MERT: a.g.e., 53.
126) Savas YANAR: a.g.e., 85.
127) “Güney Osetya Anlasmazlıgı”,
http://www.kafkas.org.tr/bgkafkas/bukafİgosetyaİgosetyaanlasmazligi.html#02
128) Kamil AGACAN: “Saakasvili'nin Güney Osetya Operasyonu: Bir Hipotezin Testi”, (16 Ocak 2005), http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?yazi=33&kat=6
129) Faruk AKKAN: “Osetya Üzerinden Nüfuz Savası”, Aksiyon, Sayı 587, (06.03.2006),
http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=23504
130) Mahmut Niyazi SEZGİN: a.g.m., http://www.radikal.com.tr/haber.php?
haberno=52571
131) Mehmet Ali BOLAT: a.g.m., http://www.chveneburi.net/sp/bpg/publicationİview.asp?InfoID=
156716&iabspos=5&vjob=vsub,253
132) “ABD’nin Kafkasya’daki Güncel Varlıgı ve Türk-Amerikan İliskilerine Yansıması”,
http://www.azsam.org/modules.php?name=News&file=article&sid=6
133) Gökçen EKİCİ: “Moskova Eylemi ve Rusya Federasyonu'nun Çeçenistan Politikasına
Yansımaları”, Stratejik Analiz, (Aralık 2002), http://www.asam.org.tr/temp/temp246.pdf
134) Nazım CAFERSOY: Eyalet-Merkez Düzeyinden Esit Statüye : Azerbaycan-Rusya İliskileri (1991- 2000), (Ankara, ASAM Yayınları, 2000), 36-42.
135) Ömer Göksel İSYAR: a.g.e., 548.
136) Blanka HANCILOVA: “Prospects and Perils of an Armenian-Azerbaijani Settlement”, The Analyst, (23 Mayıs 2001), http://www.cacianalyst.org/viewİarticle.php?articleid=104
137) Haleddin İBRAHİMLİ: a.g.e., 66.
138) Kamer KASIM: “Rusya-Ermenistan İliskileri: Bölgesel Hegemon Güç ile Stratejik Ortagı
Arasındaki İliski”, Rusya Stratejik Arastırmaları-1,Ed. İhsan ÇOMAK, (İstanbul, Tasam Yayınları, 2006), 237.
139) Kamer KASIM: a.g.m., 234.
140) Hatem CABBARLI: Bagımsızlık Sonrası Ermenistan - Rusya İliskileri, (Ankara, ASAM Yayınları, 2004), 35.
141) Kamer KASIM: a.g.m., 236.
142) Savas YANAR: a.g.e., 206.
143) Gülten KAZGAN: “Batı ile İliskilerin Gölgesinde Türkiye-Rusya liskileri”, Dünden Bugüne Türkiye ve Rusya: Politik, Ekonomik ve Kültürel İliskiler, Der. Gülten KAZGAN, Natalya ULÇENKO, (İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2003), 177.
144) Nazım CAFERSOY: “Türkiye-Rusya İliskileri ve Separatizm Faktörü”, (13 Subat 2006),
http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?yazi=787&kat=1
145) “Rusya Türkiye’yi Yanında İstiyor”, (18 Ocak 2005), http://www.ntvmsnbc.com/news/305647.asp
146) Nazım CAFERSOY: a.g.m., http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?yazi=787&kat=1
147) F.Stephen LARRABEE, Ian O.LESSER: Türk Dıs Politikası Belirsizlik Döneminde, Çev. Mustafa YILDIRIM, (İstanbul, Ötüken Nesriyat, 2004), 149.
148) Sinan OGAN: “11 Eylül Sonrası Türk Dıs Politikasında Rusya”, Rusya Stratejik Arastırmaları-1, Ed. İhsan ÇOMAK, (İstanbul, Tasam Yayınları, 2006), 196-198.
149) Mehmet Ali BOLAT: “Türkiye’nin Çeçenistan Politikası”,
http://cecenistan.ihh.org.tr/uluslararasiplatform/turkiye/index.html
150) Zeynep DAGI: a.g.m., 185.
151) Hakan TASDEMİR: “Kafkasya’daki Güvenlik Sorunları”, Uluslararası Güvenlik Sorunları ve Türkiye, Ed. Refet YİNANÇ, Hakan TASDEMİR, (Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2002), 236.
152) Alaeddin YALÇINKAYA: “Kafkasya’da Degismeyen Stratejiler”, (10 Ocak 2007),
http://www.tasam.org/index.php?altid=1539
153) Aziza KHATOON: “ABD Dıs Politikasında Çeçenistan”,
http://cecenistan.ihh.org.tr/uluslararasiplatform/abd/index.html
154) “Clinton Yönetiminin Çeçenistan Politikası”,
http://cecenistan.ihh.org.tr/uluslararasiplatform/abd/clinton.html
155) Evren BALTA: “Çöküsten Kaosa Rusya, ABD ve Kafkasya Üçgeni”, Birikim, Sayı 186, http://www.birikimdergisi.com/birikim/dergiyazi.aspx?did=1&dsid=168&dyid=2844
156) Hakan TASDEMİR: a.g.m., 206.
157) İlyas KAMALOV: Putin’in Rusyası: KGB’den Devlet Baskanlıgına, , (İstanbul, Kaknüs Yayınları, 2004), 122.
158) Savas YANAR: a.g.e., 242.
159) Sergei MARKEDONOV: “Possible New Directions in the North Caucasus”, (27 Aralık 2006), http://www.russiaprofile.org/politics/2006/12/27/4957.wbp
160) “HRW: Çeçenistan'daki Kayıplar İnsanlık Suçu”, http://www.bianet.org/2005/03/22/56950.htm
161) Nazım CAFERSOY: “Rusya, AB ile Çeçenistan’ı Görüsmeye Hazır”, (27 Aralık 2004),
http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat=8&yazi=8
162) Nazım CAFERSOY: a.g.m., http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat=8&yazi=8
163) Sergei MARKEDONOV: a.g.m., http://www.russiaprofile.org/politics/2006/12/27/4957.wbp
164) Sinan OGAN: “Mücadelenin Yeni Rekabet Alanı: Karadeniz”, (16 Mayıs 2006),
http://www.netpano.com/haber/705/M%C3%BCcadelenin/Yeni  Rekabet/Alan %C4%B1/Karadeniz
165) Sinan OGAN: a.g.m.,
http://www.netpano.com/haber/705/M%C3%BCcadelenin/Yeni/Rekabet/Alan%C4%B1 /Karadeniz
166) Sinan OGAN: a.g.m.,http://www.netpano.com/haber/705/M %C3%BCcadelenin/ Yeni/Rekabet/Alan%C4%B1/Karadeniz
167) Stephen BLANK: Time For A Transatlantic Initiative, New Europe Review, 5’ten naklen Sinan OGAN, “Mücadelenin Yeni Rekabet Alanı: Karadeniz”, (16 Mayıs 2006),
http://www.netpano.com/haber/705/M%C3%BCcadelenin /Yeni/Rekabet/Alan %C4%B1/Karadeniz


TÜM BÖLÜM KAYNAKLARI:
AGACAN
, Kamil, “Saakasvili'nin Güney Osetya Operasyonu: Bir Hipotezin Testi”, http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?yazi=33&kat=6, 16 Ocak 2005.
AKARSLAN, Mediha, Degisen Dünya Dengeleri: Rusya Federasyonu Yakın Çevre Politikası ve Türk Cumhuriyetleri, İstanbul, Ezgi Kitabevi Yayınları, 1994.
AKKAN, Faruk, “Osetya Üzerinden Nüfuz Savası”, Aksiyon, Sayı 587,
http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=23504, 06.03.2006.
AKKAN, Faruk, “Yeni Süper Enerjik Güç”, Aksiyon, Sayı 588,
http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=23561, 13 Mart 2006.
ALPAY, Yalın, Y. M. ÖZTÜRK, Rusya Ülke Analizi, İstanbul, TİM Yayınları, 2005.
ATLI, Altay, “Rusya'nın Alternatif Yatırım Haritası”, Radikal, (23 Aralık 2005),
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=173704
AVSAR, B.Zakir, “Kafkasya-Rusya Federasyonu ve Türkiye”, Yeni Türkiye,Yıl 3, Sayı 16, Türk Dünyası Özel Sayısı II, Temmuz-Agustos 1997.
AZİZİAN, Rouben, “A Marriage of Convenience: Russia and U.S. Foreign Policy”, Asian Affairs, 30, 2, Summer 2003.
BALTA, Evren, “Çöküsten Kaosa Rusya, ABD ve Kafkasya Üçgeni”, Birikim, Sayı 186,
http://www.birikimdergisi.com/birikim/dergiyazi.aspx?did=1&dsid=168&dyid=2844
BLANK, Stephen, “Kafkasya Güvenliginde Yeni Egilimler”, Avrasya Etüdleri, TİKA, İlkbahar, 1998.
BOLAT, Mehmet Ali, “Gürcistan Raporu”,
http://www.chveneburi.net/sp/bpg/publicationİview.asp?InfoID=156716&iabs
pos=5&vjob=vsub,253
BOLAT, Mehmet Ali, “Türkiye’nin Çeçenistan Politikası”,
http://cecenistan.ihh.org.tr/uluslararasiplatform/turkiye/index.html
BROWN, Archie, “Vladimir Putin ve Merkezî Devlet Gücünün Yeniden Tesisi”, Kadim Komsumuz Yeni Rusya, Haz: Yılmaz TEZKAN, İstanbul, Ülke Kitapları, 2001. 145
BROXUP, Marie Bennigsen, “The Case for Chechen Independence”, Contrasts and Solutions in the Caucasus, Ed. Ole HOİRİS, Sefa Martin
YÜRÜKEL, Aarhus, Aarhus University Press, 1998.
BRZEZENSKİ, Zbigniev ve P. SULLİVAN (Ed.), Russia and the CIS: Documents, Data and Analysis, M.E.Sharpe, New York, CSIS, 1997.
BRZEZINSKI, Zbigniew, Büyük Satranç Tahtası: Amerika'nın Önceligi ve Bunun Jeostratejik Gerekleri, Çev. Ertugrul DİKBAS, Ergun KOCABIYIK, İstanbul, Sabah Kitapları, 1998.
BRZEZINSKI, Zbigniew, The Grand Chessboard: American Primacy and Its Geostrategic Imperatives, New York, Basic Books, 1997.
BÜYÜKAKINCI, Erhan, “Vladimir Putin Döneminde Rus Dıs Politikasına Bakıs: Söylemler, Arayıslar ve Fırsatlar”, Degisen Dünyada Rusya ve Ukrayna, Der: Erhan BÜYÜKAKINCI, Ankara, Phoenix Yayınları, 2004.
CABBARLI, Hatem, Bagımsızlık Sonrası Ermenistan - Rusya İliskileri, Ankara, ASAM Yayınları, 2004.
CAFERSOY, Nazım, Eyalet-Merkez Düzeyinden Esit Statüye : Azerbaycan- Rusya İliskileri (1991-2000), Ankara, ASAM Yayınları, 2000.
CAFERSOY, Nazım, “Enerji Diplomasisi: Rus Dıs Politikasında Stratejik Araç Degisimi”, http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat=27&yazi=709, 2 Ocak 2006.
CAFERSOY, Nazım, “Rusya’da (Yeni) Avrasyacılık Akımı”,
http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?yazi=700&kat=44, 28 Aralık 2005.
CAFERSOY, Nazım, “Rusya, AB ile Çeçenistan’ı Görüsmeye Hazır”,
http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat=8&yazi=8, 27 Aralık 2004.
CAFERSOY, Nazım, “Türkiye-Rusya İliskileri ve Separatizm Faktörü”,
http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?yazi=787&kat=1, 13 Subat 2006.
CAN, Sönmez, “Jeopolitik Açıdan Kafkasya”, Avrasya Dosyası, Rusya- Kafkasya Özel, Cilt 3, Sayı 4, Kıs 1996.
CANGAVA, Georgiy, “Kuzey Kafkasya Tarih Tekrarlanır Mı?”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı 60, Ocak 2002.
CASIN, Mesut Hakkı, Rus İmparatorluk Stratejisi, Ankara, ASAM Yayınları, 2002.
146
COHEN, Ariel, “Avrasya Boru Hatları Stratejisi”, Avrasya Etüdleri, İlkbahar
1996.
ÇEÇEN, Anıl, “Büyük Ortadogu ve Kafkasya”, 2023, Sayı 31, Kasım 2003.
ÇETİNKAYA, Mirza, M. YAGİBEKOV, “Eski Süpergücün Yeni Düsleri”, Aksiyon, Sayı 316, (23 Aralık 2000), http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=13557
ÇİLOGLU, Fahrettin, Rusya Federasyonu’nda ve Transkafkasya’da Etnik
Çatısmalar, İstanbul, Sinatle Yayınları, 1998.
ÇOMAK, İhsan, “Dagıstan: Kafkasya’da Yeni Bir Filistin Mi Doguyor?”, http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?yazi=512&kat=8, (27 Eylül 2005).
ÇOMAK, İhsan, “Rusya, Putin ve Avrasyacılık”, Rusya Stratejik Arastırmaları- 1, Ed. İhsan Çomak, İstanbul, Tasam Yayınları, 2006.
ÇUREY, Ali, “Bilinen Dünyanın Bilinmeyen Ülkesi: Kuzey Kafkasya ve Çerkesler (1)”, Kafkasya Yazıları Dergisi, Yıl 2, Sayı 5, Sonbahar, 1998.
DAGI, Zeynep, Ulusal Kimlik Baglamında Rus Milliyetçiligi ve Rus Dıs Politikası, Doktora Tezi, Ankara, 2001.
DAGI, Zeynep, Kimlik, Milliyetçilik ve Dıs Politika: Rusya’nın Dönüsümü, İstanbul, Boyut yayıncılık, 2002.
DAGI, Zeynep, “Rusya’nın Güvenlik Politikası ve Türkiye”, Uluslararası Güvenlik Sorunları ve Türkiye, Ed. Refet YİNANÇ, Hakan TASDEMİR, Ankara, Seçkin Yayınları, 2002.
DEDEOGLU, Beril, “Çatısma-Uzlasma İkilemi Çerçevesinde Rusya Federasyonu - Amerika Birlesik Devletleri İliskileri”, Yıl 3, Sayı 33, 15 Ocak 2004.
DEMİR, Abdullah, Tarihten Günümüze Rus Yayılmacılıgı ve Yeni Kurulan Cumhuriyetler, İstanbul, Ötüken Nesriyat, 1998.
DEMİR, Ali Faik, “Sorunlar Dagı Kafkasya Kesismesinde Çatısmalar ve Türkiye’nin Güvenligi Açısından Önemi”,
http://www.birlesikkafkasya.com/portal/modules.php?name=Forums&file=vie
wtopic&p=2394
DEMİR, Ali Faik, Türk Dıs Politikası Perspektifinden Transkafkasya, İstanbul, Baglam Yayıncılık, 2003. 147
DEMİR, Bekir, “Rusya Federasyonu Cumhuriyetlerindeki Siyasi, Ekonomik ve Etnik Yapının Federasyon Millî Güvenligi Üzerindeki Etkisi”, Rusya Stratejik Arastırmaları-1, Ed. İhsan Çomak, , İstanbul, Tasam Yayınları, 2006.
DEMİR, Bekir, “1990 Sonrası Rusya’sında Etno-Politik Ayrısma Süreci”,
http://www.academical.org/dergi/makale/s6rusyaetnopolitik2.htm
DEMİRAG, Yelda, “Kafkasya’da Türk ve Rus Politikası”, Stratejik Analiz, Cilt 4, Sayı 40, Agustos 2003.
DEVLET, Nadir, “Kuzey Kafkasya’nın Dünü Bugünü”, Yeni Türkiye, Yıl 3, Sayı 16, Türk Dünyası Özel Sayısı II, Temmuz-Agustos 1997.
DUGİN, Aleksandr, Rus Jeopolitigi: Avrasyacı Yaklasım, Çev. Vügar
İMANOV, İstanbul, Küre Yayınları, 2003.
EKİCİ, Gökçen, “Kafkasya Üzerinde Dönen Küresel Politikalar ve Çeçen
Eyleminin Yansımaları”, 2023, Sayı 20, 15 Aralık 2002.
EKİCİ, Gökçen, “Moskova Eylemi ve Rusya Federasyonu'nun Çeçenistan Politikasına Yansımaları”, Stratejik Analiz, http://www.asam.org.tr/temp/temp246.pdf, Aralık 2002.
EKREM, Erkin, “Rusya-Ukrayna Dogalgaz Krizi ve Çin”, http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?yazi=723&kat=29
ERDURMAZ, A.Serdar, “ABD’nin Kafkaslar’daki Hedefleri”, Cumhuriyet Strateji, Yıl 1, Sayı 46, 16 Mayıs 2005.
EROL, Akusba, “Kafkasya’da Etnik Sorunlar”,   kafkas.org.tr/bgkafkas/etniksorunlar.html
ERTAN, Fikret, “Beslan Soruları”, Zaman, http://www.zaman.com.tr/webapptr/
yazar.do?yazino=207075, 3 Eylül 2005.
ERTAN, Fikret, “Dagıstan’da Neler Oluyor?”, http://www.usakgundem.com/haber. php?id =1289
ERTAN, Fikret, Rusya’nın Dönüsümü, İstanbul, Kızılelma Yayıncılık, 2001. Financial Times, 13.09.2004 ve 14.09.2004. Financial Times, 05.09.2004 ve 30.09.2004.
HANCILOVA, Blanka, “Prospects and Perils of an Armenian - Azerbaijani
Settlement”, The Analyst,http://www.cacianalyst.org/viewİarticle. php?articleid=104, 23 Mayıs 2001. 148
HENZE, Paul B., “Kafkasya’da Çatısma: Geçmis, Sorunlar ve Gelecek İçin
Öngörüler”, http://www.bkd.org.tr/analizİac.asp?id=2 http://www.azsam.org /modules. hp? name=News&file =article&sid=6
http://www.bianet.org/2005/03/22/56950.htm http://cecenistan.ihh.org.tr/ uluslararas iplatform abd/clinton.html
http://www.circassiancanada.com/tr/arastirma/0104İnalcikİolaylarininİdusundurdukleri.htm
http://www.constitution.ru/en/10003000-02.htm
http://www.departments.bucknell.edu/russian/const/constit.html
http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/katliamlar/azerbaycan.html
http://www.kafkas.org.tr/bgkafkas/bukafİgosetyaİgosetyaanlasmazligi.html#02
http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=387
http://www.ntvmsnbc.com/news/305647.asp
http://www.rusya.ru/tur/index/siyasiİveİidariİyapi
http://www.rusyaofisi.com/secim2004.htm
İBRAHİMLİ, Haleddin, Degisen Avrasya’da Kafkasya, Ankara, ASAM
Yayınları, 2001.
İBRAHİMOV, Aydın, M. MUTLUER, “Kafkasya’da Desintegrasyondan
Bütünlesmeye Dogru Gelismeler ve Türkiye’nin Rolü”,
http://www.circassiancanada.com/tr/arastirma/0086İkafkasyadaİdesintegras
yondanİbutunlesmeyeİdogru.htm
İSYAR, Ömer Göksel, Bölgesel ve Global Güvenlik Çıkarları Baglamında Sovyet-Rus Dıs Politikaları ve Karabag Sorunu, İstanbul, Alfa Yayınları, 2004.
KALKAVAN, Feryal, “Rusya Federasyonu'nda Federalizm ve Ünitarizm Tartısmaları”, Degisen Dünyada Rusya ve Ukrayna, Der. Erhan
BÜYÜKAKINCI, Ankara, Phoenix Yayınları, 2004. 149
KAMALOV, İlyas, Putin’in Rusya’sı: KGB’den Devlet Baskanlıgına, İstanbul, Kaknüs Yayınları, 2004.
KANBOLAT, Hasan, “21 Mayıs 1864 Anılırken Adigey Cumhuriyeti Tarihe Mi Karısıyor?”, Stratejik Analiz, Cilt 7, Sayı 73, Mayıs 2006.
KANBOLAT, Hasan, “Abhazya Nereye Gidiyor?”,
http://www.asam.org.tr/tr/yazigoster.asp?ID=1158&kat1=42&kat2=, 27 Eylül2006.
KANBOLAT, Hasan, “Gürcistan – Ukrayna – Karadeniz Üçgeni Arasında Kuzeybatı Kafkasya, Kabardey – Balkar’dan Sonra Sıra Karaçay-Çerkes’te mi?”, Stratejik Analiz, Cilt 6, Sayı 70, Subat 2006.
KANBOLAT, Hasan, “Rusya Federasyonu’nun Kafkasya Politikası ve Çeçenistan Savası”, Avrasya Dosyası, Cilt 6, Sayı 4, Kıs 2001.
KANBOLAT, Hasan, “Rusya’da Federatif Yapıya Getirilen Kısıtlamalara Geçis Sancılarında Adigey Cumhuriyeti Örnegi”, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 15, Temmuz 2001.
KANTARCI, Hakan, Kıskaçtaki Bölge Kafkasya, İstanbul, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2006.
KARADAG, Muhammet, “Rus Federalizminin Tarihi Gelisimi ve Gelecegi”, Rusya Stratejik Arastırmaları-1,Ed. İhsan Çomak, İstanbul, Tasam Yayınları, 2006.
KASIM, Kamer, “Rusya-Ermenistan İliskileri: Bölgesel Hegemon Güç ile Stratejik Ortagı Arasındaki İliski”, Rusya Stratejik Arastırmaları-1,Ed. İhsan
ÇOMAK, İstanbul, Tasam Yayınları, 2006.
KAZGAN Gülten, “Batı ile İliskilerin Gölgesinde Türkiye-Rusya İliskileri”, Dünden Bugüne Türkiye ve Rusya: Politik, Ekonomik ve Kültürel İliskiler, Der.
Gülten KAZGAN, Natalya ULÇENKO, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2003.
KAZGAN Gülten, N. ULÇENKO (Der.), Dünden Bugüne Türkiye ve Rusya Politik, Ekonomik ve Kültürel İliskiler, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2003.
KHATOON, Aziza, “ABD Dıs Politikasında Çeçenistan”,
http://cecenistan.ihh.org.tr/uluslararasiplatform/abd/index.html
KOCAMAN, Ömer, “Rusya’nın Ermenistan Politikası: Tek Boyutlu Siyasetten Çok Boyutlu Siyasete Dogru”, http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat=7&yazi=797, 18 Subat 2006. 150
KOCAMAN, Ömer, “Rusya’nın Ermenistan Politikasında Degisim Sinyalleri: Tek Boyutlu Siyasetten Çok Boyutlu siyasete Mi?”, Rusya Stratejik Arastırmaları-1,Ed. İhsan ÇOMAK, İstanbul, Tasam Yayınları, 2006.
KÖNİ, Hasan, “Günümüzde Rus Milliyetçiligi ve Sonuçları”, Avrasya Dosyası, Cilt 1, Sayı 1, İlkbahar, 1994.
KUMUK, Cem, Kafkasya Aydınlık Günlerini Arıyor: Neredesin Prometeus?, İstanbul, Alfa Yayınları, 2004.
KURTUNOV, Sergei, “Russia’s Way: Natinal Identity and Foreign Policy”, International Affairs Cilt 44, Sayı 4, Moskova, 1998.
LARRABEE F.Stephen , I.O. LESSER, Türk Dıs Politikası Belirsizlik Döneminde, Çev. Mustafa YILDIRIM, İstanbul, Ötüken Nesriyat, 2004.
LO, Bobo, Vladimir Putin and the Evolution of Russian Foreign Policy, London, The Royal Institute of International Affairs, Blackwell Publishing, 2003.
LOGUNOVA, S.L.,” Türkiye Cumhuriyeti İle Ticari-Ekonomik İsbirliginin Gelisiminde Rusya Federasyonu İdari Birimlerinin Rolü: Kuzey Kafkasya Cumhuriyetleri Örnegi”, Dünden Bugüne Türkiye ve Rusya: Politik, Ekonomik ve Kültürel İliskiler, Der. Gülten KAZGAN, Natalya ULÇENKO, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2003.
LUZHKOV, Y.Mihayloviç, Tarihin Tekrarı: 21. Yüzyılın Toplumu ve Rusya'nın
Gelecegi, İstanbul, Bilimsel Yayıncılık, 2003.
MARKEDONOV, Sergei, “Possible New Directions in the North Caucasus”,
http://www.russiaprofile.org/politics/2006/12/27/4957.wbp, 27 Aralık 2006.
MERT, Okan, Türkiye’nin Kafkasya Politikası ve Gürcistan, İstanbul, IQ
Kültür-Sanat Yayıncılık, 2004.
NAUSHABAYEVA, Assem, Degisen Uluslararası Dengeler Baglamında Rusya Federasyonu’nun Dıs Politikası, Doktora Tezi, Ankara, 2005.
NAUSABAYEVA, Asem, “Yeltsin’den Sonra Putin’le Yeni Rusya”, Stratejik
Analiz, Cilt 1, Sayı 1, Mayıs 2000.
NEEF, Christian, Kafkasya: Rusya’nın Kanayan Yarası, Çev. Özalp
GÖNERALP, İstanbul, Yenihayat Yayınları, 2004.
NEVERS, Renee de, “Russia’s Strategic Renovation”, Adelphi Paper, 289, London, The International Institute for Strategic Studies, 1994. 151
OGAN, Sinan, “11 Eylül Sonrası Türk Dıs Politikasında Rusya”, Rusya Stratejik Arastırmaları-1, Ed. İhsan ÇOMAK, İstanbul, Tasam Yayınları, 2006.
OGAN, Sinan, “2004 Yılı Türk Dıs Politikasında Rusya-Ukrayna Bölgesi ve 2005 Yılı Beklentileri”, (1 Aralık 2004), http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat1=2&yazi=24
OGAN, Sinan, “Mücadelenin Yeni Rekabet Alanı: Karadeniz”, http://www.netpano.com/haber/705/M%C3%BCcadelenin/Yeni/Rekabet/Alan
%C4%B1/Karadeniz-, 16 Mayıs 2006.
OGAN, Sinan, “Rusya'da Oligarsinin Millilestirilmesi Arzuları”, http://tr.rutam.org/content/view/29/26/
OGAN, Sinan, Rusya’da Siyaset ve Oligarsi, İstanbul, ASAM Yayınları, 2003.
OLGUN, Fikret İ., “Rusya’nın Bugünkü Durumu Üzerine”, Yeni Forum, Sayı 303, Agustos 1994.
OLSON, Robert, Türkiye’nin Suriye, İsrail ve Rusya ile İliskileri: 1979-2001, Çev. Süleyman ELİK, Ankara, Orient Yayınları, 2005.
ONAY, Yasar, Rusya ve Degisim, Ankara, Nobel Yayınları, 2002.
ONAY, Yasar, “Türkiye-Rusya İliskilerinde NATO Gölgesi”,
http://www.tusiad.org/yayin/gorus/32/html/sec9.html
ÖZBEK, Nadir, “Rus Dıs Politikasında Yeni Yönelimler ve Türk Cumhuriyetleri”, Avrasya Dosyası, Cilt 3, Sayı 4, Kıs 1996.
ÖZBEK, Zeynep, “90’larda Çeçen Bagımsızlık Mücadelesi”,
http://cecenistan.ihh.org.tr/varolus/bagimsizlik/index.html
ÖZDAG, Ümit, “SSCB’den Rusya Federasyonu’na”, Avrasya Dosyası, Cilt 3, Sayı 4, Kıs 1996.
ÖZTÜRK, Osman Metin, Ordu ve Politika, Ankara, Gündogan Yayınları, 1993.
ÖZTÜRK, Osman Metin, Rusya Federasyonu Askeri Doktrini, Ankara, ASAM Yayınları, 2001.
PERÇİNEL, Selim, “Kuzey Kafkasya’da Terör ve Savas: Çeçenistan Savası Yayılıyor Mu?”, http://kafkasyaforumu.org/martnisan/cecenistan2.htm 152
PRIZEL, Ilya, National Identity and Foreign Policy, New York, Cambridge University Pres, 1998.
PRİMAKOV, Yevgeniy, Kapalı Kutu Rusya: Üst Düzey Siyaset Koridorlarında Bir Yasam, Çev. Nuri EYÜPOGLU, Matas Matbaası, 2002.
PURTAS, Fırat, “Hazar Bölgesi'nde Rekabetin Yeni Boyutu: Silahlanma Yarısı”, 1 Ekim 2004, http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?yazi=21&kat=32
PURTAS, Fırat, Rusya Federasyonu Ekseninde Bagımsız Devletler Toplulugu, İstanbul, Platin Yayınları, 2005.
RADUGİN, A.A., Politologiya, Moskova, 2003.
ROBERTSON, Lord, “NATO’nun Dönüsümü”,
http://hq.nato.int/docu/review/2003/issue1/turkish/art1.html
RUTLAND, Peter, “Putin’in İktidar Yolu”, Kadim Komsumuz Yeni Rusya, Haz.
Yılmaz TEZKAN, İstanbul, Ülke Kitapları, 2001.
SEIFFERT, Wolfgang, Vladimir V. Putin, Ed. Zerrin YILMAZ, İstanbul, Gendas Yayınları, 2004.
SEZGİN, Mahmut Niyazi, “Kafkasya’da Büyük Rekabet”, Radikal,
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=52571, 8 Ekim 2002.
SOKOLOV, Boris, “Kafkasları Düsmana Verecekler”, Çev. İlyas KAMALOV, Stratejik Analiz, Cilt 7, Sayı 74, Haziran 2006.
SOMUNCUOGLU, Anar, “Rusya Federasyonu’nda Merkez-Bölge İliskilerinin Ekonomik Boyutu”, Kadim Komsumuz Yeni Rusya, Haz. Yılmaz TEZKAN, İstanbul, Ülke Kitapları, 2001.
STANKEVİCH, Sergei, “Russia in Search of Itself”, The National Interest, Summer 1992.
STAROVOİTOVA, Galina ,“A Democratic House of Cards, Transitions”, Cilt 5, Sayı 6, 1998, 35-36.
SAHİNOGLU, Coskun, “Türkiye ve Rusya Federasyonu Açısından Kafkasya ve Orta Asya’nın Önemi”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı 85, Subat 2004.
SEN, İlker Gökhan, Rusya Federasyonu Siyasal Sistemi, Eskisehir, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2004. 153
TASDEMİR, Fatma, “Taliban Baglamında Bölgesel ve Küresel Güvenlik Sorunları Üzerine Degerlendirme”, Uluslararası Güvenlik Sorunları ve Türkiye, Ed. Refet YİNANÇ, Hakan TASDEMİR, Ankara, Seçkin Yayınları, 2002.
TASDEMİR, Hakan, “Kafkasya’daki Güvenlik Sorunları”, Uluslararası Güvenlik Sorunları ve Türkiye, Ed. Refet YİNANÇ, Hakan TASDEMİR, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2002.
TASTEKİN, Fehim, “Kafkasya’nın Yeni Alev Topu Kabardey-Balkar”, Radikal,
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=167883, 24 Ekim 2005.
TASTEKİN, Fehim, “Kafkasya’nın Zor Ekonomi-Politigi”, Kafkas Vakfı Bülten Dergisi,
http://www.kafkas.org.tr/hakkinda/bulten/bultenİ8İkafkasyaninİzorİekonomi İpolitigiİ.htm
TASTEKİN, Fehim, “Savas Yorgunu Bir Ülke”,
http://www.kafkas.org.tr/ajans/SavasİyorgunuİCecenya.htm, Ekim 2001.
TAVKUL, Ufuk, Etnik Çatısmaların Gölgesinde Kafkasya, İstanbul, Ötüken Yayınları, 2002.
TAVKUL, Ufuk, “Kafkasya’nın Cografi Konumu ve Stratejik Önemi”,
http://www.circassiancanada.com/tr/arastirma/0090İkafkasyaninİcografiİkon umuİve.htm
TAVKUL, Ufuk, “Tarihi ve Etnik yapısıyla Kafkasya”, Yeni Türkiye Dergisi, Yıl 3, Sayı 16, Temmuz-Agustos 1997. Tercüman ,“Olaylar Kontrol Edilemez Boyutta”, 11 Temmuz 2005.
TISKOV, V.A., FILIPPOVA, E.I., Eski Sovyet Ülkelerinde Etnik İliskiler ve Sorunlar, Ankara, ASAM Yayınları, 2001.
TOLZ, Vera, “Forging the Nation: National Identity and Nation Building in Post-Communist Russia”, Europe-Asia Studies, Cilt 50, Sayı 6, 1998.
TOUMARKİNE, Alexandre, “Geçmiste ve Günümüzde Kuzey Kafkasya’nın Jeopolitik Önemi”, 2023, Sayı 31, Kasım 2003.
USLUBAS, Fevzi, SSCB’den Sonra Sıra Rusya’da Mı? Afganistan, Küresel Terör ve ABD İmparatorlukların Bataklıgı, İstanbul, Toplumsal Dönüsüm Yayınları, 2005.
ÜNKARACALAR, Ekrem, “21. Yüzyılda Rusya ve Dıs politikası”, 3 Temmuz 2006 http://www.haberrus.com/?pid=3349&Keyword=ekrem 154
WEHRSCHUTZ, Christian F., “Rus Fikriyatının Parçası Olarak Avrasyacılık”, Menfaatler Çatısması Ortasında Türkiye, Haz. Yılmaz TEZKAN, Ankara, Ülke Kitapları, 2000.
YALÇINKAYA, Alaeddin, “Kafkasya’da Degismeyen Stratejiler”,
http://www.tasam.org/index.php?altid=1539, 10 Ocak 2007.
YANAR, Savas, Türk-Rus İliskilerinde Gizli Güç Kafkasya, İstanbul, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2002.
YAPICI, Utku, “Avrasyacılık-Atlantikçilik İkileminde Rus Dıs Politikası: Putin Çok Boyutlu Uygulamalara Yöneliyor”, Cumhuriyet Strateji, Sayı 16, 18 Ekim 2004.
Zaman Gazetesi, “Rusya NATO’da...Tekrar Düsünün!”, http://arsiv.zaman.com.tr/2001/12/04/strateji/strateji.htm