Bir çoğumuzun
ortak sıkıntısı olan "kültürel yok oluşun" çok değişik
sebepleri mutlaka var. Olayı en çok hızlandıran noktalardan
birisi
"küreselleşme"dir. Fakat özellikle son birkaç yılda (Avrupa'nın
Euro'ya
geçmesiyle) tüm dünyada kendi özüne dönme çabaları daha net
görünür
olmuştur. Hatırı sayılı bir şekilde harmanlanmaya karşı çıkış var.
Bu
karışıma duyulan tepkinin temelinde belki ekonomik sebepler
yatıyor. Fakat
bazı sivri düşüncelerin yayılmasına da meydan vermiyor değil. Tabi
ki
hepimizin ortak dileği bu durumun "ırkçılık" seviyesine
gelmemesidir.
Ne yazık ki, yaşadığımız ülkeye (Türkiye'ye) baktığımızda,
içerisinde
barındırdığı bütün halklarda, kültür erozyonu olduğunu çok rahat
söyleyebiliriz. En basitinden bizler dilimizi unutmaktan
duyduğumuz
sıkıntıyı söylerken, Türk Dili'nin de korunması yönünde çabalar
olduğunu
görmekteyiz. Hepimizin tam olarak çözemediği, tüketime ve kolay
kazanmaya yatkın, hangi lisanı tam konuştuğu belli olmayan acayip
gençlik ile doldu etrafımız.
Bizim gibi farklı ülkelerde, farklı toplumlar içerisinde var olma
mücadelesi veren milletler için bu yok oluş çok daha hızlı hareket
etmektedir. Yok oluşa sebep olan dış etkenleri saymakla
bitiremeyiz, fakat
en azından hızını kesme gibi bir şansımızın olduğunu da unutmamak
lazım.
İnsan ilk eğitimini evinin içerisinde almaya başlar. Karakteristik
yapısı
evinde şekillenir. Yemek yerken nasıl davranacağından başlayıp,
dünya görüşüne kadar bir çok olaya evinde aldığı eğitim ile şekil
verir. İstisnalar tabi ki olabilir fakat genelde herkes için durum
böyledir. Zamanla aileden almış olduklarının üstüne çağın
gereklerini de koyarak hayata adımını atar.
Anne- baba kendi yaşadığı sıkıntıları çocuğu yaşamasın ister. O
yüzden de
hayatındaki tecrübeleri, kötü olanları daha sık olmakla birlikte
çocuğuna
aktarır. Bu noktada, bazı gelenekler, günün şartlarında faydadan
çok zarar
verebilir. O halde doğru olanı o geleneği, toplumsal faydasını göz
önüne
alarak değiştirmektir. Peki bizler nasıl değişiklikler yapıyoruz?
Doğru mu -
yanlış mı, faydalı mı - zararlı mı?
Günümüze baktığımız zaman garip zıtlıklarımızın varlığını
görüyoruz. Bizim
kültürümüz de yıllarca bizi birbirimize kenetleyen ve sosyal
yapımızın temel
taşlarından olan iki güzel özelliğimizin dejenere olmaya yüz
tuttuğunu
görüyoruz. Sanki adım adım geri gidiyoruz. Kültürüne sahip çıkma
adına
değil, daha bağnaz olma adına bir gidiş var. Bazıları yeni
öğrenirken bizler
unutmak, unutturmak adına çaba içerisindeyiz. Neyi mi? Kaşenliği
ve
akraba'lığı. Diğer kültürlerin, Psikolog takviyeli tavsiyeleri ile
"sağlıklı
evlilik için şart" dedikleri ve bizim asırlardır yaşattığımız "kaşenlik"
sanki çözülmeye başlıyor.
Bu gün diğer kültürlerdeki dostlarımızdan, üniversite eğitimi
almış anne-babalar, daha modern bir düşünce olarak kabul edip
çocuklarının
"Flört'leri ile tanışabilmektedir. Hiç şüphesiz onlarda
çocuklarının daha
sağlıklı evlilikler yapabilmeleri için bir ön tanışmanın
gerekliliğine inanmaktadır.
Sağlıklı evlilik için gerekli olan cinslerin karşılıklı birbirini
tanıma olayı bizlerde asırlardır kaşenlik adıyla yaşatılmıştır.
Kaşenlik; her Çerkes gencinde (kız-erkek) en tatlı anıları bırakan
ve hayatının her döneminde, eşine bile eski kaşenini söylemekte
sakınca göremeyeceği bir olaydır.
(Flört aslında kaşenliği birebir karşılayan bir kelime değil.
Fakat bana
göre en yakın anlamı veren kelimedir.)
Kaşenlik nedir? Üç-beş kelime ile tanımlamak oldukça zor fakat
kısaca,
aralarında akrabalık olmayan (adetlerimize göre ileride
evliliklerinde
sakınca olmayan) iki gencin birbirini seçmesidir. Karşılıklı
duymuş
oldukları ilgiyi sözlü olarak ifade edebilmeleridir. Kaşenlik,
evli veya
nişanlı olmayan kızlar ile gençler arasında olur. Eğlenceli bir
toplantıda
ve daha çokta düğünlerde kaşen olunur. Keşenler söyleyecekleri her
şeyi
birbirine yine toplum içerisinde söyler. Baş başa sohbet yoktur.
Kullanılan
kelimeler, birbirlerini ve beraberlerindeki insanları rahatsız
etmeyecek
şekilde özenle seçilir. Kısaca sohbet karşılıklı iltifatlar
şeklinde geçebilir. Kaşen olanlar bu düşünceyi daha da
olgunlaştırıp evlilik ile de
sonlandırabilir. Yani bir yerde karşı cinslerin birbirini
tanımasıdır.
Kaşenliğin; hem toplumsal hem de bireysel anlamda vermiş olduğu
artılar
vardır. Toplumsal olarak olaya baktığımızda bu günlere kadar
gelmemizde ve Çerkesler olarak birbirimize sahip çıkmamızda olumlu
katkısını görebiliriz.
Bu gün halen Çerkeslerin yoğunlukta olduğu illerde gençleri
kaynaştıran
etkisi devam etmektedir.
Çok değil, bundan 10 sene önce, herhangi bir köyde yapılan bir
düğün çevre
köylerce kısa sürede duyulurdu. Bu duyuruyu çoğunlukta sağlayan
kaşen
olacak genç erkeklerdi. Düğünün hangi köyde olduğunun bilinmesi
yeterliydi.
Çoğunda kimin düğünü olduğunu dahi bilinmeden gençler o düğüne
traktörlerin sırtında kilometrelerce yol yapıp giderlerdi. Bu
kadar yol, hiç şüphesiz güzel bir düğünde oynamanın yanında, yeni
kaşenler bulmak içindi.
Bu gençler oynamak ve kaşen bulmak için gittikleri düğünde belki
de hiç
düşünmedikleri bir şeyi yapıyorlar. Evlenen çiftin ekonomik ve
sosyal
durumunu gözetmeden düğününe giderek onları onurlandırıyorlar. Ben
bir çok defa, dar bir çevre ve ekonomiye sahip insanlara inanılmaz
güzel düğünler yapıldığına şahit oldum. İşte bu güzelliği
sağlayanların başında "kaşenlik" olayı yatmaktadır.
Kaşenliğin bireysel olarak da bir çok faydası vardır. Mesela,
bireylerin,
kadın ve erkek olarak birbirinden korkmadan, birbirlerine zarar
verecek
kişiler gözüyle bakmadan, sosyal bir yapıyı oluşturmalarını
sağlamasıdır.
Yine, çirkin bir bayana veya ürkek, pasif bir erkeğe karşı cinsin
ilgisi
"kendine güven" duygusunu vermektedir. Hepimiz biliriz ki
olgunlaşmamızda
sağlıklı duygusal ilişkilerin yeri oldukça fazladır. Diğer
taraftan konuşmuş
olduğun her kaşen, evlilikteki değerlerini iyi tespit etmeni
sağlaması
yanında, uygun eşi seçmen konusunda da sana referans olmaktadır.
Bireysel ve toplumsal olarak vermiş olduğu artıları çoğaltmak
mümkün. Fakat bunlar ilk olarak aklımıza gelenler.
Peki asırlardır uygulanan bu geleneğe neden günümüzde sahip
çıkılmaz,
çıkanlarda eleştirilir? Başka kültürler modern düşünce ile
birleştirip
hayata geçirmeye çalışırken, bizler neden dibini oymaya çalışırız
anlamak
gerçekten zor. Çoğumuz duymuşuzdur "derneklerimize sadece kaşen
bulmak için geliyorlar" diye. Bunun neresi kötü? Bizim
kültürümüzde kişinin babasının konumu ve mevkii artı bir değer
vermez. Kişi kendi davranış ve düşünceleri ile toplumdaki yerini
kendisi belirler. Genç uygun davranışı sergilemedi mi, Çerkes
kültürüne ters mi davrandı, hatasını söyle ve "yemuğ" de. Yemuğ
kelimesinin anlamını iyice öğret. Hani deriz ya "biz birbirimizi
her zaman uyarma, adetler konusunda eğitme hakkına sahibiz "diye
uygula işte. O genç arkadaşımı en yoğun olarak Çerkes adetleri ve
insanları ile bir araya getirecek mekanlardan " kaşen için
geliyor" gibi basitçe ifade ile uzaklaştırmak yerine, farkında
olmadan yaptığı hata için uyar. Yıllar önce köy köy gezen
gençlerimiz bu gün bırakın sadece, kaşen için (özelliklede kaşen
için) derneklerimize gitsin.
Neden mi?
Genç insan duygusal bağ ister bu insanın doğasında vardır. Eğer
kendi
toplumundan, kendi kültüründen basit ifadeler ile onu koparırsan o
bu
aradığı duygusallığı başka yerlerde bulur.
Yıllar önce senin de, eşinin de kaşenleri oldu. Ne sakınca gördün
ki şimdi
çocuğuna yasaklayabiliyorsun? Çerkes olup da Çerkes kültürünü tam
olarak almamış kişilerin seni olumsuz etkilemesine izin verme. Sen
kendi kültürünü yaşayarak onu etkile. Asırlar önce ön sıralarda
giderken gerilere düşme. İlk eğitimi verebilecekleri evleri için
birbirlerini tanıyıp evlenebilmeleri
için çaba sarf et. Sen çabalamasan da nasıl olsa o çabalayacak.
Gençlere her alanda yatırım yapmadığın sürece yok olmak yolunda
hızla
ilerlersin. Gençlerimizi olumsuz ifadeler ile uzaklaştırmak yerine
lütfen
sahip çık. Bilmiyorsan çok geç deme sende öğren. |