WULAPE’DE ARKEOLOJİ ÇALIŞMALARI DEVAM EDİYOR  

Ç’are Fatım
Adige Mak, 21.07.2007

Çeviri: Jade Wumar

 

Doğu Halkları Müzesi Kafkasya Arkeoloji uzmanlarının yakın zamanda Wulape’de başlattıkları kazı çalışmalarına yönelik Adigey Cumhuriyeti Ulusal Müzesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Tew Aslan tarafından hazırlanan haber gazetemizde bir süre önce yayınlanmıştı.  “Yüz kere duymaktansa bir kere görmen daha iyidir” atasözünden hareketle höyüklerin durumunu ve buna yönelik daha geniş bilgi edinmek üzere Wulape’ye gittik.

Köye vardığımızda köyün girişinde bulunan ve bir çok insanın başına toplanmış olduğu höyüklere uğradık.Hava çok sıcak olmasına rağmen, işlerini son derece önemle ve dikkatle yaptıkları belli olan görevliler kalben de yöneldikleri çalışmalarına devam ediyorlardı.Orada Tew Aslan’a da rastladık ve kendisinden çalışmalar hakkında bilgi aldık.

Tew Aslan’ın verdiği bilgilere göre, Moskova ve St. Petersburg’dan gelen Arkeologlar adet olduğu üzere her yıl Adigey’de kazılar yapıyorlar. Şu anda Wulape’de bulunan 10 höyükten birini kazıyorlar. Bu höyük ilk olarak St.Petersburg Üniversitesi profesörü H.Veselovske tarafından 1908 yılında kazdırılmıştı. Bu 10 höyüğün padişah veya kral höyükleri olduğu belirlendi. Kurgan höyüğün içinde bulunan çukurun baş ucunda kurulmuştu. Daha sonra odunlar çürüyünce parçalanıp çukurun içine düştüler. İşte o çukurun içindeki kalıntılar Veselovske tarafından çıkartılmıştı.

O zamanın kazı tekniklerine göre, kazıya höyüğün Güney'inden başlanıyor ve içindekiler çıkartılıyordu. En değerli buluntular alınıp kazı bitiriliyordu. O zaman çıkarılmayan ve ellenmeden bırakılan materyaller şimdi çıkarılıyor.

Tew Aslan, “Bu höyükte bulunan ve çıkarılmış olan buluntular Meot kültürüne ait ve  M.Ö. VI. yy.da oluşturulmuşlar. Wule Höyükleri ismiyle tarihe geçmişler.Doğu kısmını kazarken daha önce ellenmemiş ahşap buluntular çıkardık. Evet buradan bir şey çıkmamasının imkanı yok. Veselovske tararından kazdırılmadan kalan höyüğün Kuzey'e bakan kısmı şuan temizleniyor. 1982 yılında kazdığımız höyükten 22 at kalıntısı çıkmıştı. Aynı şekilde bu ahşap yapıda da at kalıntıları bulmayı ümit ediyoruz.” dedi.

Devrim’den önce Veselovske’nin kazdırdığı 10 höyük dünya tarihine Ulskiye Kurganları olarak geçmişti. Veselovske’nin kazdıramadığı bir höyük kalmıştı. Höyük köy mezarlığının başucunda olduğu için kazı yapılmasına izin verilmemişti. Daha sonra 1982 yılında Aleksandr Leskov önderliğinde gerçekleştirilen Kafkasya arkeoloji çalışmaları çerçevesinde kazılan höyükten ahşap direk ve tahtalardan yapılmış mabet-kurgan çıkarıldı. Kazı yapan ekibin belirttiğine göre höyük daha önce talan edilmişti.

Wulape’deki höyükler tarihe Ulskiye ve Ulyapskiye olarak iki değişik şekilde geçti. Bunun gibi halen kazılmamış 8 höyük mevcut.

Arkeoloji çalışmalarının lideri V. Erlih, Adigey’de 1985 yılından itibaren kazılar yapmaya başladığını ve 20 seneyi aşkın süredir Adige ve Abhazya’da arkeolojik çalışmalar düzenlediğini ifade ederek, “Adigey’e geri dönmemizin sebebi bu höyük yapılarına ait gerçekleri ortaya çıkarmaktır. Neden derseniz, Veselovske’nin edindiği bilgiler tatmin edici değil. Bu höyükleri kazanların arasında kendisi yoktu ve kazı yapanların verdikleri bilgiler üzerinden değerlendirmeler yaptı. Şu an çıkarmış olduğumuz ahşap kurgan, 1982 yılında Veselovsken'in kazdırdığı Ulskiye Kurganı isimli höyüğe benziyor. O höyükten çıkan aslında mezarlık değil cenaze töreni yapılan yerdi. Bu çıkarmakta olduğumuzun da ona benzediğini sanıyorum. Çok geçmeden üzerinde yapacağımız deneyler sonunda bu ortaya çıkacak.” dedi.

Höyükte kazı yapanlar Adigey Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi öğrencileri. Onlara fakültede de arkeoloji eğitimi veren Cıgune Fatım önderlik ediyor. Kazı yapanların arasında Adigey Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi'ni bitiren Xhuşt Mecid’de bulunuyor. Xh. Mecid şu anda Doğu Halkları Devlet Müzesi'ne bağlı olan Maykop’taki Kuzey Kafkasya müzesinde çalışıyor. Küçüklüğünden beri tarihi severek öğreniyor. 1999 yılından beri arkeoloji çalışmalarına katılıyor. İleriki günlerde de arkeolojinin gizemini daha derinlemesine öğrenme arzusunda.

Uzmanların arasında bulunan bir diğer isim Olga Belovar, Stavropol’dan geldi. Moskova’da arkeoloji mastırını yaptı. Bu yıl adaylık tezini sunacak. Onun ifadesine göre 11. kez bu gibi arkeolojik çalışmalara katılıyor.

“Köy sakinleri devamlı olarak merakla bize “altın buldunuz mu“ diye soruyorlar” diyen Olga, altının da önemli olduğunu fakat arkeologları esas endişelendirenlerin diğer önemli materyallerin olduğunu ifade ediyor.

Olga’nın belirttiğine göre, Adigeyli öğrencilerin yanında Moskova, Stavropol, Kiev ve Krasnodarlı öğrenciler de kazı çalışmalarına katılmayı bekliyorlar. Çalışma katılanların bir kısmı Wulape’de tuttukları evde kalıyorlar, diğerleri de çadırlarda kalıyorlar. Köylüler onlara günde 3 öğün yemek yediriyorlar.

Kazdıkları höyüklerden çıkardıkları buluntuları ne yaptıklarını sorduğumuzda Tew Aslan, “Ulusal Müze ve Doğu Halkları Devlet Müzesi'ne bağlı olan Maykop’taki Kuzey Kafkasya Müzesi arasındaki antlaşma gereği, beraber yaptıkları kazılarda elde ettikleri buluntuların en değerlilerini ulusal müzeye teslim ediyorlar en ufak buluntu bile Adigey’den dışarı çıkartılmıyor” cevabını veriyor.

Ayrıca “Bölgemizde bulunan heykellerin ömürleri 800 bin yıl ila 1 milyon yıl arasında değişiyor. Bunlar mağara evlerin bulunduğu VI. yy.'a aitler” diyor Tew Aslan.

Bunun gibi bir çok tarihi eserimiz var. Hangi zamanı ele alırsak alalım Rusya’da bizim arkeolojik  tarihimizden daha zengin ve önemli tarihi olan bir halk yok. Fakat biz Adigelerin kötü bir adeti bu kadar tarihi zenginliğimiz olmasına rağmen tarihimize gereken değeri vermiyoruz ve de ilgilenmiyoruz. Arkeolojik kazıları takip ederek bunları öğrenmemiz gerekmez mi? Abhazya’dan gelen bir meslektaşımız, kendilerinin 5 bilimsel çalışma düzenlediklerini söyledi. Biz bir tek çalışma bile yapamıyoruz. Adigey bütçesinden arkeolojik çalışmalara ödenek ayrılmıyor. Böyle bir tarihe sahip halka değer verilmemesi gerçekten çok üzücü. İşte böyle endişelerimiz ve üzüntülerimiz var halkımız ve cumhuriyetimiz adına.