Doğu Halkları Müzesi Kafkasya
Arkeoloji uzmanlarının yakın zamanda Wulape’de
başlattıkları kazı çalışmalarına yönelik Adigey
Cumhuriyeti Ulusal Müzesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Tew
Aslan tarafından hazırlanan haber gazetemizde bir süre
önce yayınlanmıştı. “Yüz kere duymaktansa bir
kere görmen daha iyidir” atasözünden hareketle
höyüklerin durumunu ve buna yönelik daha geniş bilgi
edinmek üzere Wulape’ye gittik.
Köye
vardığımızda köyün girişinde bulunan ve bir çok
insanın başına toplanmış olduğu höyüklere uğradık.Hava
çok sıcak olmasına rağmen, işlerini son derece önemle
ve dikkatle yaptıkları belli olan görevliler kalben de
yöneldikleri çalışmalarına devam ediyorlardı.Orada Tew
Aslan’a da rastladık ve kendisinden çalışmalar
hakkında bilgi aldık.
Tew Aslan’ın verdiği
bilgilere göre, Moskova ve St. Petersburg’dan gelen
Arkeologlar adet olduğu üzere her yıl Adigey’de
kazılar yapıyorlar. Şu anda Wulape’de bulunan 10
höyükten birini kazıyorlar. Bu höyük ilk olarak
St.Petersburg Üniversitesi profesörü H.Veselovske
tarafından 1908 yılında kazdırılmıştı. Bu 10 höyüğün
padişah veya kral höyükleri olduğu belirlendi. Kurgan
höyüğün içinde bulunan çukurun baş ucunda kurulmuştu.
Daha sonra odunlar çürüyünce parçalanıp çukurun içine
düştüler. İşte o çukurun içindeki kalıntılar
Veselovske tarafından çıkartılmıştı.
O zamanın kazı tekniklerine göre,
kazıya höyüğün Güney'inden başlanıyor ve içindekiler
çıkartılıyordu. En değerli buluntular alınıp kazı
bitiriliyordu. O zaman çıkarılmayan ve ellenmeden
bırakılan materyaller şimdi çıkarılıyor.
Tew
Aslan, “Bu höyükte bulunan ve çıkarılmış olan
buluntular Meot kültürüne ait ve M.Ö. VI. yy.da
oluşturulmuşlar. Wule Höyükleri ismiyle tarihe
geçmişler.Doğu kısmını kazarken daha önce ellenmemiş
ahşap buluntular çıkardık. Evet buradan bir şey
çıkmamasının imkanı yok. Veselovske tararından
kazdırılmadan kalan höyüğün Kuzey'e bakan kısmı şuan
temizleniyor. 1982 yılında kazdığımız höyükten 22 at
kalıntısı çıkmıştı. Aynı şekilde bu ahşap yapıda da at
kalıntıları bulmayı ümit ediyoruz.” dedi.
Devrim’den önce Veselovske’nin
kazdırdığı 10 höyük dünya tarihine Ulskiye Kurganları
olarak geçmişti. Veselovske’nin kazdıramadığı bir
höyük kalmıştı. Höyük köy mezarlığının başucunda
olduğu için kazı yapılmasına izin verilmemişti. Daha
sonra 1982 yılında Aleksandr Leskov önderliğinde
gerçekleştirilen Kafkasya arkeoloji çalışmaları
çerçevesinde kazılan höyükten ahşap direk ve
tahtalardan yapılmış mabet-kurgan çıkarıldı. Kazı
yapan ekibin belirttiğine göre höyük daha önce talan
edilmişti.
Wulape’deki höyükler tarihe Ulskiye
ve Ulyapskiye olarak iki değişik şekilde geçti. Bunun
gibi halen kazılmamış 8 höyük mevcut.
Arkeoloji
çalışmalarının lideri V. Erlih, Adigey’de 1985
yılından itibaren kazılar yapmaya başladığını ve 20
seneyi aşkın süredir Adige ve Abhazya’da arkeolojik
çalışmalar düzenlediğini ifade ederek, “Adigey’e geri
dönmemizin sebebi bu höyük yapılarına ait gerçekleri
ortaya çıkarmaktır. Neden derseniz, Veselovske’nin
edindiği bilgiler tatmin edici değil. Bu höyükleri
kazanların arasında kendisi yoktu ve kazı yapanların
verdikleri bilgiler üzerinden değerlendirmeler yaptı.
Şu an çıkarmış olduğumuz ahşap kurgan, 1982 yılında
Veselovsken'in kazdırdığı Ulskiye Kurganı isimli
höyüğe benziyor. O höyükten çıkan aslında mezarlık
değil cenaze töreni yapılan yerdi. Bu çıkarmakta
olduğumuzun da ona benzediğini sanıyorum. Çok geçmeden
üzerinde yapacağımız deneyler sonunda bu ortaya
çıkacak.” dedi.
Höyükte kazı yapanlar Adigey Devlet
Üniversitesi Tarih Fakültesi öğrencileri. Onlara
fakültede de arkeoloji eğitimi veren Cıgune Fatım
önderlik ediyor. Kazı yapanların arasında Adigey
Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi'ni bitiren Xhuşt
Mecid’de bulunuyor. Xh. Mecid şu anda Doğu Halkları
Devlet Müzesi'ne bağlı olan Maykop’taki Kuzey Kafkasya
müzesinde çalışıyor. Küçüklüğünden beri tarihi severek
öğreniyor. 1999 yılından beri arkeoloji çalışmalarına
katılıyor. İleriki günlerde de arkeolojinin gizemini
daha derinlemesine öğrenme arzusunda.
Uzmanların arasında bulunan bir diğer isim Olga
Belovar, Stavropol’dan geldi. Moskova’da arkeoloji
mastırını yaptı. Bu yıl adaylık tezini sunacak. Onun
ifadesine göre 11. kez bu gibi arkeolojik çalışmalara
katılıyor.
“Köy sakinleri devamlı olarak
merakla bize “altın buldunuz mu“ diye soruyorlar”
diyen Olga, altının da önemli olduğunu fakat
arkeologları esas endişelendirenlerin diğer önemli
materyallerin olduğunu ifade ediyor.
Olga’nın
belirttiğine göre, Adigeyli öğrencilerin yanında
Moskova, Stavropol, Kiev ve Krasnodarlı öğrenciler de
kazı çalışmalarına katılmayı bekliyorlar. Çalışma
katılanların bir kısmı Wulape’de tuttukları evde
kalıyorlar, diğerleri de çadırlarda kalıyorlar.
Köylüler onlara günde 3 öğün yemek yediriyorlar.
Kazdıkları höyüklerden çıkardıkları buluntuları ne
yaptıklarını sorduğumuzda Tew Aslan, “Ulusal Müze ve
Doğu Halkları Devlet Müzesi'ne bağlı olan Maykop’taki
Kuzey Kafkasya Müzesi arasındaki antlaşma gereği,
beraber yaptıkları kazılarda elde ettikleri
buluntuların en değerlilerini ulusal müzeye teslim
ediyorlar en ufak buluntu bile Adigey’den dışarı
çıkartılmıyor” cevabını veriyor.
Ayrıca “Bölgemizde bulunan heykellerin
ömürleri 800 bin yıl ila 1 milyon yıl arasında
değişiyor. Bunlar mağara evlerin bulunduğu VI. yy.'a
aitler” diyor Tew Aslan.
Bunun gibi bir çok
tarihi eserimiz var. Hangi zamanı ele alırsak alalım
Rusya’da bizim arkeolojik tarihimizden daha
zengin ve önemli tarihi olan bir halk yok. Fakat biz
Adigelerin kötü bir adeti bu kadar tarihi
zenginliğimiz olmasına rağmen tarihimize gereken
değeri vermiyoruz ve de ilgilenmiyoruz. Arkeolojik
kazıları takip ederek bunları öğrenmemiz gerekmez mi?
Abhazya’dan gelen bir meslektaşımız, kendilerinin 5
bilimsel çalışma düzenlediklerini söyledi. Biz bir tek
çalışma bile yapamıyoruz. Adigey bütçesinden
arkeolojik çalışmalara ödenek ayrılmıyor. Böyle bir
tarihe sahip halka değer verilmemesi gerçekten çok
üzücü. İşte böyle endişelerimiz ve üzüntülerimiz var
halkımız ve cumhuriyetimiz adına.
|