YA FAŞİST ANAYASA DEĞİŞİR YA DA YOK OLUR GİDERİZ

DZARASTA Ahmet Çerkezoğlu

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’nın değiştirilmesi referandumuna namusu, şerefi, izzeti-nefsi olan her Çerkes; dil, kültür, edebiyat, tarih, ata-ana dilinde eğitim haklarının alınması verilmesi için evet diyecektir, demelidir.

Kendi okullarımızı kurabilecek, kendi dilimizde seçmeli dil eğitimi alabileceğiz. Benim vergimle sadece Türkçe eğitim verilmeyecek, beni yok sayamayacak kanunlar. Çerkesler için söylüyorum, diğer ırklarda, milletlerde insani düşünüp haklar ve hürriyet için evet desinler.

Kültür emperyalizmi demek; fikir çatışmasını aynı ırkın milletin içine sokmak anlamına geliyor ki; hepimiz ayrı düşünüyoruz. Neden? Çünkü kendi kültürel kurallarımızda eğitim görmedik, göremiyoruz yasalar buna engeldi.

Diğer milletler gibi Çerkeslerde haluj, festival, cegu, gezmek, eğlenmek türü aktivitelerden başka bir seçeneğimiz oldu da yapmadık mı?

Ben dilimi çok iyi biliyorum. Kendimi sürekli geliştirdim ama bunu akademik şartlarda yapsaydım devleti daha çok sevmez miydim?

Almanya’da okuyan köylüm, seçmeli dil derslerinde kendisine ne öğrenmek istediği sorulduğunda Osetce, diyor. Üniversite yönetimi Osetce eğitim verecek hoca bulamayınca Osetya ile irtibata geçiyor ve hoca getirtip, maaşını da üniversite kasasından ödeyerek köylüme Osetce ders veriyor.

Soruyorum Almanya yıkıldı mı?

Tabi ki hayır. Demokrasi budur işte, yani karşındaki kişinin isteklerine saygı duymak ve sevgi saygı için birbirine imkan sunmaktır.

Hangi görüşte olursa olsun, insan karşısındaki kişinin haklarına isteklerine saygı duymuyorsa, engel oluyorsa; işte bu faşizmdir.

Orta Asya’dan başlayan Ergenekon uzantısı, -Osmanlı’yı yıkan meşrutiyetçi hastalık- koca imparatorluğun başına zorbalıkla mafyavari yöntemlerle geçen amacı sadece Türklük olan başka ırklara milletlere hak tanımayan Ergenekon uzantısı ittihatçılar koca imparatorluğun yıkılmasına neden olmadı mı?

TC kuruluşunda görev almış işgalcilere karşı destanlar yazan onlarca Çerkes kökenli dedelerimiz yine Ergenekon uzantıları tarafından ilerleyen zamanlarda bir bir ya hain ilan edildi ya da bertaraf edildi. Yalancı tarih, Çerkes kökenli kahramanlarımızdan Türk diye bahseder ve milletlerini, ırklarını dahi inkar etmektedir.

Ne zaman bu ülkede demokratik hareketler oluşsa bu ülkenin ayağına çelme takmaya çalışan ve zaman, zaman ittihatçı, ülkücü, ulusalcı, komünist, faşist, sağcı, solcu, dinci vs olup çelmeye devam etmediler mi? Hepsi lafa gelince ayrı, icraatta gelince aynı hareket etmedi mi?

1935-1936 yılarında “Soyadı Kanunu” adı altında Türkleştirmek amaçlı köylerimize ikinci-sınıf düzeyinde okur yazarlığı anca olan sözde İnönü’nün devlet memurları gelip milleti tek sıra dizip tipine göre soyadı vermediler mi?

Soyadı deyip geçmeyin. Bizlerde sülale evliliği yoktur. Peki bir soyadı değişimi olunca millet birbiriyle mi evlenecek demeyin asla. Farklılaştırmak demek birbirine yabancılaştırmak demektir.

Benim sülaleme 6 ayrı soyadı verdiler. Çocuklarımıza bizim sülaleden kardeşlerimiz dediğimiz zaman ama soyadları değişik neden aynı soyadı değil, diyorlar. İzah etmek; asimilasyona 1-0 yenik başlamak demektir. Psikolojik asimile etme yöntemleridir bunlar.

Karşı çıkanları atlı müfrezelerle çiğnemediler mi? Onlarca Çerkes köyü sürgün edilip yerleri isimleri değiştirilmedi mi?

Faşist, komünist, totaliter, zorba İnönü bunları yaptırmadı mı?

Bu ülkenin kuruluşunda üst düzey görev almış şanlı ecdadımızı rahmetle anarken Kuva-yi seyyare-seyyar birlikleri daha sonra düzenli birlikler Kuva-yi Milliye’yi kurup işgalcilere karşı bu ülkenin temelini atmadılar mı?

Bakın Atatürk nasıl övdü Kuva-yı Milliye’yi: “Hükümet merkezi, düşmanların şiddetli çemberi içindeydi. Siyasal ve askerî bir çember vardı. İşte böyle bir çember içinde yurdu savunacak, ulusun ve devletin bağımsızlığını koruyacak kuvvetlere emrediyorlardı. Bu biçimde yapılan emirlerle, devlet ve ulusun araçları temel görevlerini yapamıyorlardı. Yapamazlardı da. Bu araçları savunmanın birincisi olan ordu da, ‘ordu’ adını korumakla birlikte, elbette temel görevini yerine getirmekten yoksundu. İşte bunun içindir ki yurdu savunmak ve korumak olan temel görevi yerine getirmek, doğrudan doğruya, ulusun kendisine kalıyor. Buna Kuva-yi Milliye diyoruz…”

Herkes tarafından biliniyor ki bu anayasa yeterli değildir.

İçinde hala özgürlük adına ciddi boşluklar vardır ama faşist-totaliter rejimin unsurları değişime hala engel olmuyorlar mı? Kimi faşist-sağcı kimi faşist-solcu kimi vb kimlikli olarak hiç bir katkıda bulunmadan engellemek amacıyla sahneye çıkmıyorlar mı? Evet değişmez denen kurallarında gelecekte değişebileceği gerçeğini doğuracaktır. Bu şu an için az bulunsa da önemlidir.

Sanki ilahi bir metinmiş gibi değişmez kurallarla yerlerini korumanın derdindeki karanlık güçlerini kan içici faşist Ergenekon derin-devlet derin-siyaset derin-iş dünyası, yiyici, içici, yutucu, güçlerin büyük darbe yiyeceği büyük bir gerçektir.

Bakın terörizmle mücadele için alınan Heronları bile başarısız olmak için düşürmek isteyen konuşmaları MİT tarafından belirlenen komuta kademesindeki muvazzaf subayların foyası ayyuka çıkmadı mı?

Peki terörü neden bitiremiyor bu ülke? Sebebi gayet açık her operasyon 500-600 milyon Lira’ya mal oluyor ve 25 yıldır binlerce operasyon düzenlendi.

Neyi anlatmak istiyorum: Ne kadar çok başarısız operasyon, o kadar askeri harcama demektir.

Peki bu askeri ihalelere kimler giriyor hiç araştırdınız mı? Hemen hemen hepsine “üst düzey asker yakınları iş adamları ya da emekli üst düzey askerler girmektedir.

Bu da kendi yazdıkları kendilerini güvenceye aldıkları kanunlar sayesinde olmaktadır. Kanuna kurallara uygun ihaleler sıcak para girişi, yani zenginlemek demektir.

Bu başarısızlıkların önüne geçmenin yolu ise askerin her ihtiyacını kendi karşılayacak duruma getirilmesidir. Şeffaf ihale yapıp ikinci kez aynı kişiye-firmaya yüksek miktarda ihale vermemelidir.

Terör çeşitlidir. Her zamanda çeşitli senaryolarla halklar milletler birbirine kırdırılır. Oyuna gelmemek gerekli evet ama milletin çoğu asimile oldu. Bin parçaya bölündü tek tip faşist düşünceler içerisinde.

Bakıyorum anayasa değişikliğinde fikir belirtenlere; aman Allah’ım kültür, örf, anane, saygı yerlerde. Bu da asimilasyonun göstermiş olduğu deformasyondur.

Kullanılmak istendiğini sezip akıllı olmak gerek.

Hangi milletten hangi ırktan olursa olsun, şerefi, haysiyeti, izzeti-nefsi olan her insan özgürlükçü olmalıdır.

Çünkü kültürlü, beyefendi, hanımefendi kişiler zorbaların saygısızların en büyük düşmanlarıdır.

Evet, bu yarasalar, vampirler kanla beslenir; güzellikleri, iyilikleri asla sevmezler. Korku devleti kalmamızı isterler. Yolsuzlukla, yoksullukla çaresiz insanlara yapamayacakları vaatlerle kandırır, asırlarca böyle yaşamak isterler.

Türkiye’deki Çerkeslere sesleniyorum: Özgürleşmek, ata-ana dilimizde, milli kültürümüzde, tarihimizde, edebiyatımızda, eğitim haklarının alınması için mutlaka sandıkta evet oyu kullanın.

ELEŞTİRİLERE YANIT:

Çok çelişiyorsunuz.

Anayasa seçimini Kafkasya, Osetya, Abhazya, Çeçenistan meselesine çevirdiniz.

Biz diyoruz ki, davamızı-mücadelelerimizi sürdürecek kişiler asimilasyon yüzünden bulunamıyor.

Siz anayasaya hayır deyip, Kafkasları kurtaralım diyorsunuz. Ne ilgilisi var? Sapla saman birbirine karıştı. Yeniden Patoz etmek gerek! Hadi dene bakalım yanınıza asimile olmamış akıllı kaç kişi bulacaksın?

Benim yazılarımı takip etseydiniz, bana sorduğunuz soruları sorma gereği duymazdınız!

Güney-Osetya ve Abhazya olayında dansöze dönmüş Türk siyasetinden medet ummak aptallık olmaz mı?

Ben Türkiye’nin Gürcistan’a destek vereceğini -birçok akıllı Çerkes- gibi biliyordum!

Çeçen konusunda açıkça herkese söylüyorum: 250 bin Çeçenin katliamından Türkiye ve Araplar sorumludur!

Şöyle ki; Ruslara karşı tarihinde hiç zaferi olmayan Türkiye birazcık palazlandı mı Ruslara üstünlük sağlama derdiyle yanıp tutuşur. Türk faşizmi, Türk tarihçileri; hem fakir Türk evlatlarını katlettirmişler, hem de Kafkasya’daki halkları müttefik yapmak için çabaları neticesinde Kafkasya’yı Ruslara işgal ettirmişlerdir.

Şeyh-Şamil’i Balkanlardan destekleme vadiyle Ruslarla harp ettiren Osmanlı, Balkanlardan cephe açmayarak -üstüne üstlük barış imzalayarak- Kafkasya’nın sonunu getirmedi mi? Tabi az bir zaman sonra daha güçlü karşısına çıkan Rusya barışı bozup Osmanlı’ya Meşrutiyetçilerin yarattığı karışıklığı fırsat bilip son darbeyi vurup bir imparatorluğun sonunu getirmedi mi?

Aynı Türkler gibi Araplar da Rusya’ya karşı Çeçenleri örgütleyip Rusya’yla harbe soktu.

Bakın 1994’te başlayan savaşta Çeçenlere vadedilenleri sıralayalım!

İki Altın Vaat: (İyi okuyun…)

– ALLAH size zaferi vaadediyor! Yürüyün be aslanlar!
– Peygamber sizinle aynı cephede içinizde savaşıyor! Kahraman mücahitler!

Bir Altın Tesbit:
– Ruslar 6 aya teslim olur!

Komik ve kandırmaca bu sözler ve ülke genelinden her cemaatten gelen boş vaatler neticesinde 250 binden fazla insanımız nasıl olduysa yanlarında ALLAH olduğu halde öldürüldüler!

Soruyorum düzenbazlara yanında peygamber ve ALLAH varsa yenilir mi bir ordu?

Soruyorum kendileri yiyemeyeceği haltı Kafkas halklarına neden reva görürler?

Soruyorum meşhur vaatleri nerede?

Ve diyorum ki; (benim gibi düşünmeyen Kafkasyalı kardeşlerime) bir takım devletlere ve kişilere yamak olmayalım.

Ve diyorum ki; oynuyorsanız, işi biliyorsanız, kazanan ata oynayın. İşi iyi bilmiyorsanız, neticesinin ne olacağını bilmiyorsanız, oynamayın oturun oturduğunuz yerde en azından kaybetmezsiniz!

Açık söyleyeyim.

Ben Çeçenistan savaşında herkes gibi Çeçenlerden yana taraf oldum, hata yaptım. Çünkü bende gaza gelenler gibi yanıldım. Rusya’nın gücünü görmezden geldim.

Oysa Rusya’nın gücünü bilenler, bizleri kullanıp nabız yokladı ve nabız seviyesini gördü tıpkı geçmişte Ruslara karşı elden yana olduğumuz gibi!

Güney Osetya ve Abhazya son derece akıllı davranmaktadır. Rusya’sız bölgede taş üstüne taş konamayacağını herkes bilmelidir.

Ve Mister Putin’e teşekkür ediyorum Osetya ve Abhazya’ya verdiği destekten dolayı. Çünkü bizlerin çoğunluğu asimile olduk. Ekmeğimiz nerden geliyorsa ondan yana oluyor, geleceği düşünmeden midemizi düşünüyoruz. Bu yüzdende başarılı olamıyor, asimile olup gidiyoruz.

Velhasıl; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın değişimini AKP’nin yapmasını tehlike görenler, kimden ne bekliyor?

Geçenlerde bir ağabeyimizin dediği gibi; Deniz Baykal’ın donundan çıkan Gadi-Kemo’mu yapacak doğru anayasayı ya da işi gücü gak gak bağıran Bahceli mi? Kim yapacak?

Memleket Kızılbaşlarla, siyah başların eline geçmez umarım. Çünkü cumhuriyet tarihi boyunca aynı vaatleri yapıyor ama bir türlü vaatler yerine gelmiyor. Her seferinde de başka kişileri başa getirip vaatlere devam ediyorlar.

Sonuç olarak:

1) AKP’den zaten Kafkasya konusunda bir şey beklemiyorum. Çünkü bizler pasifiz. Suçu kendimizde görüyorum. Bize bizler bir şeyler yaparız, yaptırırız.

2) Birlik olmadan bir şey olmaz.

3) Kafkasya’dan önce kendimizi asimile olmaktan kurtaralım. Ondan sonra Kafkasya’yı kurtaracak diri, bilgili, kültürlü Çerkesoğlu Çerkesler işe başlayacaktır.

4) Mevcut milli yapımız Çerkesliğin yaşatılmasına engel. Önce engelleri kaldıralım.

5) Türkiye’de mevcut iktidar, daha önceki iktidarın kalıntılarından kurulu yani. Her şeyiyle memnun olmamız tabi ki imkansız ama başka çare var mı?

6) Geçen bir arkadaşımız bir söz söylemişti çok hoşuma gitti: ‘’Bu ülkeye geldiğimizde Türkçe bilmiyorduk oysa şimdi kendi dilimizi bilmiyoruz.’’ Evet bu ülke için her türlü fedakarlığı yaptık ama neticesi özgürlük değil asimilasyon olarak döndü bizlere!

Sizlerle aynı düşünüyoruz ama sen ’’dağın tepenin uzay mekiğiyle çıkalım’’ diyorsun bende ‘’elimizde uzay mekiği varda çıkmayalım mı dedim’’ diyorum.

Dağa çıkmanın yolu iyi dağcılara ve ekipmana bakar…