XABZE DOZUNDA ELEŞTİRİ

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Xabze kültürünü önemseyen bir toplum, hangi ara bu kadar asabi bir topluma dönüştü!
Baksanıza, yıkıcı eleştirisi bol, hoşgörüsü ve tahammülü az bir toplum oluverdik.

***

Yorgunuz,
Telaşlıyız,
Alabildiğine asabiyiz.
Bir o kadar da gerginiz

***

Hayatın gürültüsünden birbirimizi duyamıyoruz.
Konuşuyoruz ama anlaşamıyoruz.
Bağırıyoruz fakat sesimizi duyuramıyoruz

***

Yalnızlaştık, kutuplaştık, ayrıştık
“Xabze” den uzaklaştık!
Uzaklaştıkça sıkıntılarla karşılaştık!

SÖZDE XABZE, SÖZDE İŞBİRLİĞİ AMA ÖZDE ELEŞTİRİ
Bilirsiniz, insanlar arasında seviyeli, sağlıklı işbirliği, samimi bir iletişimle sağlanabilir.
Geleceğe güvenle yürüyen toplumlarda karşılıklı bilgi ve duygu alışverişi vardır.
Bu toplumlarda insanlar fikirlerini birbirlerine rahatça aktarabilirler.
Eleştiri kültürü, ancak böylesi bir toplumda gelişir, böylesi bir toplumda yol gösterici bir hal alır.
Ah keşke eleştiriyi, karşısındakini yakmak, yıkmak, bitirmek amacıyla değil; yol göstermek, moral ve ilham vermek amacıyla yapabilsek!

ELEŞTİRİ KÜLTÜRÜ
Konuşmadan, tartışmadan doğrulara ulaşmak mümkün değil!
Bizim, seviyeli tartışmalara, yapıcı eleştirilere çok ihtiyacımız var!
Tartışmaktan, eleştirmekten, eleştirilmekten korkmayan, kalp kırmaktan korkan insanlar ne kadar erdemli insanlar!
Eleştiri bir kültürdür, kırmadan dökmeden sağlam, güzel bir üslupla eleştirmek; eksikleri gidermek, yanlışları düzeltmek ne güzel bir özellik!

ÖZ ELEŞTİRİ
İnsan; konuşamadığı, yazamadığı, okuyamadığı bir dili, bu dilin uzmanı gibi konuşabilir mi?
Bilmediği, akıl, sır erdiremediği bir konuda görüş bildirebilir mi?
Bu dilin kurallarını değiştirmeyi önerebilir mi?
Böyle biri, böylesi bir işe yeltenirse en hafif ifadeyle maskara olmaz mı?
İnsan, haddini bilmeli!

Büyükler, eskimeyen ifadeyle: “Üslubu beyan, aynıyla insandır!” diye boşuna mı söylemişler?
“Kişi, sözün hamını, kemini, demini bilmeli.” Öyle konuşmalı.

***

Ne demiş şair:

Sözü süz de söyle,
Manayı inci gibi diz de söyle.
Yüze söyle, gıybet olmasın.
Ukdeyi içinden çöz de söyle,

Yapmasın yara.
Öyle söyle ki
Hoş gelsin yâra, ağyara.

Çok seviyoruz eleştiriyi.
Çok seviyoruz yargılamayı!
Ama hiç sevmeyiz eleştirilmeyi.
Pek çok şeyi yanlış anlamaya da hazırdır zihinlerimiz.

***
Sonra çoğu zaman niyet okumayı da iyi biliriz.
Kibrit çaksanız alev alacak yüreklerimiz!

Kalplerimiz, gönüllerimiz buz mu tutmuş ne?

EŞİMİZİ, DOSTUMUZU YARALIYORUZ
Özellikle sanal âlemde neredeyse birbirimizi sindirmek, yok etmek için fırsat kolluyoruz!
Üzüyor,
Kırıyor,
Eşimizi dostumuzu yaralıyoruz…
Bu şekilde hizmet mi etmiş oluyoruz toplumumuza, kültürümüze?

BU NASIL BİR RUH HALİ?
Bir bakın, çoğu zaman sanalda birbirimiz için kullandığımız ifadelere.
Yenilir yutulur cinsten mi bunlar?
Nedendir bu basitlikler, bu ölçüsüzlükler?
Telaş mı, korku mu, panik mi, kıskançlık mı, suçluluk mu, anlayışsızlık mı, alışkanlık mı, nasıl bir ruh hali anlayan varsa beri gelsin?

NAZARLARIMIZI BİRAZ DA GÜZELLİKLERE ÇEVİRELİM
Geliniz, “İnsafınız kurusun sizin!” dedirtmeyelim?
Hiç mi güzel şeyler olmuyor etrafımızda, nazarlarımızı biraz da güzelliklere çevirelim.
Bak bardağın yarısı dolu, onu da görelim!