ÜSTÜN İNSAN

Kuban Paul Seauhmann
04.05.2003

Yazar Çetin Altan bir yazısında der ki: “Ezik insan yığınlarının, ‘üstün insan olma özlemleri; ‘kahramanlık’ payesiyle sulanır durur, özellikle gelişmemiş toplumlarda…”

Doğru söze ne denir? Çerkeslerin yaşam biçimlerinin gelişmiş toplumların yaşam biçimleriyle örtüşmesinde bu sözün önemli bir belirleyiciliği vardır. Çerkesler için ‘üstün insan’ olma gibi bir haslet söz konusu hiçbir zaman olmamıştır. Çünkü, yaşam biçimlerinin doğal bir gerekliliğidir üstün insan olmak. Bu nedenle ayrıca bir çabaya gereksinim duymazlar. (Bu arada, lütfen kısa ancak önemli bir not düşmemize izin veriniz. CircassianCanada adına yazılan tüm yazılarda; Çerkes adlandırmasından, siyasal olarak 9 Cumhuriyetimiz kastedilmektedir. Bizim için Çerkes adlandırmasının içine Abhazya, Adigey, Çeçenya, Dağıstan, Güney Osetya, İnguşya, Kabardey Balkar, Karaçay Çerkessk ve Kuzey Osetyalı hemşehrilerimiz girmektedir ve her yazımızda alfabetik olarak sıralanmıştır.

Her ne kadar son yüzyılda çok ciddi bir deformasyona uğrasa da, Kuzey Kafkasya Cumhuriyetleri her bakımdan çağdaş normları yüzyıllardır yaşamaktadır. Bireysel olarak özgür bir topluluk günümüzde ancak gelişmiş ülkelerde görülmektedir. İnsanlık tarihi boyunca bu denli siyasal ve ekonomik baskı altında acımasızca asimile edilmiş hiçbir dünya ulusu yoktur. Buna karşın Çerkesler asla ‘ezik insan yığını’ görüntüsü vermemiştir. Her koşulda özgürlüğünü yaşayabilmiştir. Çetin Altan’ın aktardığı, Elif Naci’nin dediği gibi; “Emir almadan, emir vermeden ve kimseye muhtaç olmadan, hayatı hak ede ede yaşayan, gizli kahramanlar vardır” değerlendirmesine bire bir çakışmışlardır.

Ancak bu özgürlüğün yanı sıra, neden güçlü bir statüye (ekonomik ve sosyal) sahip olmadığımız sorusunu kendimize sormamız gerekir. Yüzyıllardır çağdaş bir yaşam süren Çerkesler niçin merdiven basamaklarının alt bölümünde durmaktadır? Elbette bunun hem toplumbilimsel hem siyasal nedenleri vardır ve tartışılması gerekir. Bizce en önemli neden; Çerkeslerin -genel nüfus bakımından- kendilerini gelişmiş bir toplum gibi görmemeleri. Bulundukları ülkelerde (özellikle Türkiye, Suriye, Ürdün gibi sosyal açıdan çağın gerisinde kalmış ülkelerde) yoğun bir asimilasyon altında olmalarındandır.

Çerkesler arasındaki anlaşmazlıkların temelinde işte bu yatmaktadır. Her Çerkes kendi içinde inanılmaz bir çelişki yaşamaktadır. Hem bu denli çağdaş bir yaşam biçimin olsun hem çağdışı yaşa. Temel sorun bu. Eğitim ve öğretim, çok değil bundan 100-120 yıl önce Çerkeslerde çok önemli bir yaşam koşulu iken şimdi vasıfsızlık ve dejenerasyon etken durumda. Bunun matematiksel sağlamasını Marje’de yapılan “21 Mayıs” tartışmalarını inceleyerek yapabilirsiniz.

Elbette bu konuda kendimizi suçlayıp bir kenara çekilecek değiliz. Her Çerkes bireyi kendi mesleğinde en üst noktaya gelmenin yollarını aramalı ve tüm mücadelesini bu yönde yapmalıdır. Çünkü, kendi mesleğinde en üst noktaya gelen insan hemşehrileri için en iyisini yapabilir. Bunun dışında sadece konuşan, sadece eleştiren, sadece evet ya da hayır diyen bir insan durumuna düşer.

Çözüm üretmede bilgi ve uzmanlık, birinci koşuldur. Sonraki gereksinimler; yatırım, ekipman, insan gücü diye sıralanıp gider. Bu nedenle bilgi donanımını dünya üzerindeki her Çerkes tam yapmalıdır. Toplumsal ve uluslararası saygınlığın en önemli koşulu budur. Her konuda yarım-yamalak bilgi yüklenmesi alışkanlığını bırakıp uzmanlaşmak, kalifiye olmak gerekmektedir. Kendinizi göz önüne alınız. Örnekleyecek olursak, kalbinizden rahatsızsınız. Karşınızda; profesör olan uzman bir ortopedist ve daha yeni doçent olmuş bir kalp hastalıkları uzmanı var. Hangisinin söylediklerini uygulamayı tercih edersiniz?  Genelde doğu kültürünün bir özelliği olan “her konuda her şeyi bilmek (!)” tavrı ne yazık ki, özellikle Türkiye’deki hemşehrilerimizin çoğunu etkilemiş durumda. Geleneklerimize baktığınızda, en büyük görgüsüzlüğün gereksiz konuşma ve bilmeden değerlendirme olduğunu görürsünüz. Aslında bu çağdaş bir anlayış. Bilmediğiniz bir konuysa; ya konuşmayacaksınız ya da uzun uzadıya, enine boyuna araştırıp değerlendirme yapacaksınız. Yargılama değil!

Temel prensip, mesleğinde uzmanlaşmak. Gönlümüz ister ki, dünya üzerindeki tüm Çerkesler  mesleklerinde uzman olsunlar. Marangoz bir Çerkes marangozlukta, mimar bir Çerkes mimarlıkta, duvarcı bir Çerkes duvarcılıkta, doktor bir Çerkes tıpta uzman olsun. O zaman Çerkesler şu anda hak etmedikleri yerde olmayacaklar. Sanıyoruz Çerkesler çağdaş, gelişmiş ülke insanı olmayı sonuna kadar hak ediyor.

Son Söz
Çerkes, karanlıkta bile esnerken eliyle ağzını kapatandır. (Kuban)