TARTIŞILAN BİR KAVRAM: DÖNÜŞ

Musa Tok

Bugünlerde çok tartışılan bir kavram var dönüş, dönüşçülük. Yaşım itibarı ile iyi hatırlarım 80 öncesi bu kavram ortaya çıktı ve çok belirginleşti, beraberinde birde bunun zıttı vardı tabi ki adı kalışçılardı. Nedense dönüşçüler solcu, kalışçılar sağcı idi. Bir iki istisna hariç tamamına yakını siyasi görüşlerine göre cephe almışlardı. Bende biraz solcu olduğum için tabi ki dönüşçüydüm. Şu an Çerkeslik hakkında bildiklerimin, Kafkasya hakkındaki bildiklerimin yüzde birini bilmezken dönüşçü olmuştum. Sadece çok iyi Adigece konuşuyordum, neden dönüşçü oldum artık siz anlayın.

Fakat ilerleyen zamanlarla bilgilendikçe anavatana karşı dayanılmaz bir özlem duymaya başladım.

Allah nasip etti 1991 yılında gittim. Halen kalbimin yarısı değil dörtte üçü oradadır.

1990 dönüşçüler için bir dönüm noktası oldu. Dağılan Sovyet sistemi dönüşçülerin foyasını ortaya çıkardı. Büyük çoğunluk tüm yollar açıkken gitmediler, dönmediler.

Gitmediler den kastım dönüşçülerin acaba ne kadarı anavatanı görmemiştir.

Ben şahsıma anavatana dönen arada ev, bark, iş kuran, aile olan artık oralı olan her kim olursa olsun benden yurtsever, benden cesaretli, benden adam olarak görürüm ve takdir ederim.

Katılmadığım şey olursa da sesimi çıkarmam saygı gösteririm, oraya dönüp de tartışmayı yeğlerim. Son 20 yıldır Türkiye de bir hastalık var, buradan anavatanı yönetmek gibi, bu mümkün mü? Konuşması bile abesle iştigal.

Anavatana ilk gittiğimde Bakan düzeyinde bir adamla karşılaştım. Beni tanıştırırken, o zaman dernek yöneticisiydim, dernek yöneticisi diyecekler ya işte Hase Tahamate dediler. (Çok utanmıştım.)
– Ooo, dedi Bakan. Beni bir şey zannetti.

O sene festival vardı. Stat da Carme Aslan sağına ve soluna protokolde diasporadan gelen dernek başkanlarını oturtturmuştu. Acaba şimdi nereye oturturlar.

Bakanla konuşurken beni bir şey zannetti, bende Türkiye de 4-5 milyon Çerkes var dedim. Adamın gözü fal taşı gibi açıldı.

Bundan 7-8 sene önce gene Maykop’ta üst düzey bir bürokratla konuşurken dedi ki; Sizden bizim hiçbir umudumuz yok, ne olacaksa biz burada kendi kendimize olacağız.

Fakat dedi ki; Bu düşüncelerimizi Ruslara çaktırmıyoruz.

Bakın bizim Türkiye’de 5 milyon soydaşımız var. Diyoruz. Adam bizi çözmüş değimli?

İnternet ortamında tartışılan konulara bakıyorum, tartışan insanlara bakıyorum. Acaba bu konuları bizden başka bir millet var mı? Böyle yazsınlar tartışsınlar.

Bir Rus etnolog demiş ki; Çerkeslere iki şey söylenmez, 1.’si sen bunu yapamazsın. 2.’si sen bunu bilmiyorsun. Adam bizi iyi çözmüş değil mi?
Son zamanlarda çok tartışılan bir konu var. Derneklerimizin isim değişikliği. Bu konuda ben fikrimi 4-5 sene önce söylemiştim. O zaman neredeyse beni hain ilan edeceklerdi. Fikrimde değişiklik olmadı. Biz kendi öz ismimize sahip çıkmalıyız. Dünyada bir sürü ülke var millet var, bazılarına diğerleri başka söyler ama kendilerine başka isim verirler. Bana ne başkalarının benim için söylediklerine, asıl olan benim kendime dediğim isimdir. Bir çocuğu başka isimle çağırabilirsin ama senin onun ismini nüfusa yazdırdığın kalır.

Bir otobüs yolcu var. İçinde 50 kişi var. 1-2 kişi bir yere gitmek istiyor, diğerleri başka bir yere ama o otobüs yıllardan beri 1-2 kişinin istediği yere gidiyor.

Adigey Cumhuriyeti başkenti Maykop’tan yazan İnal ağabey ve Kaya Şenvar’ın dediklerine sonuna kadar katılıyorum. Buradan şer cevaplar verenlerin birçoğu oraya dönmeseler bile orada bir ev alabilecek durumları var.

Hangisinin orada bir evi var?

Kendimde dahil biz dönüşçüler kaç senedir acaba bir aileyi oraya gönderebildik, döndürebildik.

Kaç kişiyi oraya gezmeye gönderebildik.

Bu nasıl dönüşçülüktür.

Türkiye’deki dönüşçülerin sayısını bilmiyorum ama derneklerimizin neredeyse tamamı dönüşçülerden oluşuyor. Biz derneklerdeki dönüşçüler diyelim ki, 3 senede bir bulunduğumuz şehrin veya ülkenin dışına tatile gidiyoruz. Acaba 4. sene anavatana gezmeye gidiyor muyuz? Düşünün biz dönüşçüler 4-5 senede bir dönmeye değil sadece gezmeye anavatana gitsek ne kadar insan yapar?

Adamın biri paraya bakıp demiş ki, Tövbe Allah değilsin ama seninde gücün fena değil. Bu bağlamda biz kaçımız bir araya geldikte bir ev aldık, bir iş kurduk, bir değer ortaya koyduk.

Ben hayatımda sağa oy vermedim ama çok şükür Allah inancım var. Bizim derneklerimizde yöneticilik yapan veya geçmişte yöneticilik yapmış insanlarımızın çoğu sol görüşlüdür. Fakat bu ön plana çıkan insanlarımızın bazıları diyelim, normal halk gibi yaşamıyorlar. CHP’nin anlamadığını onlarda anlayamıyorlar.

Halka rağmen bir şey yapamazsın, halk gibi yaşayacaksın.

Bir örnek vereyim; Kazım ve Haydar amcanın cenazelerinde bizim Çerkesliği, dernekçiliği ön planda olan bazı insanlar cenaze namazı kılınırken safların arkasında, safa durmadan öyle beklediler. Anlaşılan Allah inançları yok, kimseyi de ilgilendirmez ama sen birazcık topluma mal olduysan hareketlerine dikkat etmek zorundasın. Diyelim inanmıyorsun, saf tutsan ne olacak veya mezarlığın dışında beklesen daha uygun olmaz mı?

Sonuç olarak; anavatana dönüş yapanlar yukarıda söylediğim gibi benden cesaretli, benden yurtseverdirler. Bir Türk atasözü var bükemediğin eli öpeceksin.

Not-1: Geçen hafta Düzce’de 300 kişilik bir salonda Gürcülerin bir paneli vardı. Salon tıklım tıklım doluydu. Konu Batum vs. salonda milletvekilleri, belediye başkanları, ileri gelen STK başkanları, siyasi parti il başkanlarının hepsi oradaydı.

Acaba biz Düzce’de veya başka bir yerde aynı paneli yapsak ne olur. Düzce için söyleyeyim, 30-40 kişi gelir. Diğerleri zaten gelmez. Düzce’de Gürcü nüfus bizim beşte birimiz kadardır. Sebepleri üzerinde ciddi düşünmek lazımdır.

Not-2: KAF-FED Milli Eğitim Bakanlığı’na bir dilekçe yazmış. Abhazca dil kursu için. Buna karşı Düzce Abhaz ve Eskişehir Abhaz dernekleri de Milli Eğitim Bakanlığı’na karşı bir dilekçe yazmışlar. Bu konu hakkında ilgili yerlerde hiçbir yazı okumadım. Gerçi bence Abhaz kardeşlerimiz sonuna kadar haklı ya.