SUÇLU BENİM

YEMUZ Nevzat Tarakçı
13.08.2016

Siz, suçlu arıyorsunuz değil mi?
Suçluyu buldum ben.

Başkalarını suçlayıp topu taca atmıyorum.

Açıkça itiraf ediyorum.

Herkes duysun, suçlu benim!

Ben suçluyum!

 

BEN EĞİTİMCİYİM

Layıkıyla eğitemedim öğrencilerimi.

Kısır çekişmeler ve ezberlerle yordum onları.

Düşünmeyi, üretmeyi, eleştirmeyi, sorgulamayı…

Bilimi, sanatı

Edebiyatı, ahlâkı… anlatamadım, öğretemedim.

Öğretemedim demokrasinin önemini,

İnsan temel hak ve özgürlüklerini…

Bayrak, vatan ve millet sevgisini.

Kul hakkı yememeyi.

Vefayı, insanı sevmeyi.

Suçlu benim!

 

BEN ANNE BABAYIM

Eğitimin ailede başladığını,

Anne ve babaların, çocuklar için gerçek birer model olması gerektiğini bilemedim.

Çocuklarıma hakkın, hukukun, adaletin, özgürlük ve barışın… değerini kavratamadım.

Baskıyla eğitim olur sandım.

Baskı kurdum, zorladım.

Onları, sevgi ve hoşgörüyle yoğurmak aklıma gelmedi.

Evlatlarımı, yazısı da turası da belli, duruşu olan bireyler olarak yetiştiremedim.

Hepsi şahsi çıkarlarının peşinde savrulup gitti.

Saygı, sevgi, vefa… hak getire.

Suçlu benim!

 

SİYASETÇİYİM BEN

Sorumluluğu son derece ağır olan milletin temsilciliği görevini şahsi çıkarlarıma alet ettim.

Siyaseti, yalan ve dolanla yürütebileceğimi sandım.

Her gün yüzüme farklı bir maske taktım.

Halkı kandırmanın her yolunu denedim.

Dini kullandım.

Vatanı, bayrağı… çıkarlarıma alet ettim.

Suçlu benim!

 

BAKANIM BEN

Ülke kan ağlarken ben sadece bakmakla yetindim.

Suçluyum ben!

 

BEN DİN GÖREVLİSİYİM

Sevgi, hoşgörü ve samimiyetten uzak, şişkin egolarımla dini anlatmaya çalıştım.

Söylem ve eylemlerim farklıydı.

Üslupsuzluğum ve yanlış tavırlarım toplumu uzaklaştırdı benden.

Din maskesiyle güzelliklere perde oldum.

Suçluyum ben!

 

BEN GAZETECİYİM, BASIN MENSUBUYUM

Hakperestlik gibi bir hazine dururken, menfaatperestlik denilen zilleti seçtim.

Doğruları yazıp söylemek, toplumu aydınlatmak yerine, yalan haberlerle patronumun ve iktidar sahiplerinin gözüne girmeye çalıştım.

Demokrasiden, hak, hukuk ve adaletten taraf olacağıma menfaatimden yana oldum.

Medyayı da itibarsızlaştırdım.

Suçluyum ben.

 

Ben esnafım,

Ben doktorum,

Ben polisim,

Ben ressamım,

Ben müzisyenim,

Ben tezgâhtarım,

Ben kamu görevlisiyim,

Ben özel sektör çalışanıyım,

Şoförüm,

Ev hanımıyım,

Anneyim,

Babayım,

Halayım,

Teyzeyim…

 

HEP EKSİK ARADIM, HEP KUSUR KOLLADIM!

Ben duyarsızım.

Ben ihmalkârım.

Ben umursamazım, vurdumduymazım.

Ben, çok şey söyledim, az şey yaptım.

Herkeste eksik aradım, kusur kolladım.

Kimse yoksa ben varım, benimle kim var,

İşte yüreğim, işte bileğim ve işte cüzdanım, diyemedim.

Küçücük bile olsa mevcut olumsuzluklarda benim de bir payım var mı acaba? demek aklımın ucundan geçmedi.

Hep çıkarlarımın peşinde koştum.

Özü, sözü gibi doğru,

Yazısı da turası da belli, duruşu olan insanlarla işim olmadı hiç.

Hayatım, hep menfaat hep çıkar ilişkilerine dayandı.

Ama özde olmasa da sözde “vatan” dedim, “bayrak” dedim, “millet” dedim göz boyadım.

Makam ve mevki kaptım.

Sözüm ona “itibarlı!” oldum.

Suçlu, ayağa kalk, mı dedin?

Ben hiç oturmadım ki!