SOSKAN SOLSA, YEDİ KARDEŞ VE ALTMIŞ NÄRT ERSTXÓ

Derleyen: Sirazhdin Elmurzayev
Çeviri: Tarık Cemal Kutlu
Çeçen Närt Erstxó Efsaneleri ve Masalları , Sayı 43-49

Yüzyıllar önce dünyada, her biri diğerinden çok daha güçlü olan altmış Närt Erstxó yaşıyormuş. Bunlar, zulüm ederek insanları canlarından bezdirmişler. Yetinmemişler, içki niyetine insanların kanlarını içmeye başlamışlar. Hem insanların kanlarını içiyor, hem de öldürüyorlarmış.

Uzak bir ülkede de, yedi kardeş yaşıyormuş. Bunlar Närt Erstxó’ların yaptıkları zulmü işitmişler; işitir işitmezde, insanları perişan eden bu altmış kardeşi öldürmeye karar verip yerlerinden doğrulmuşlar. “İnsan kanını emen, onları acımasızca öldüren altmış Närt Erstxó kardeşi yok etmeden geri dönmeyeceğiz” diye ant içmişler.

Yedisi de zırhını giyip silahlarını kuşanmış, atlarına binip yola çıkmışlar.

Az gitmişler, uz gitmişler ve nihayet altmış Närt Erstxó ile karşılaşarak savaşmaya başlamışlar. Yedi kardeş, altmış Närt Erstxó yu tepelemiş. Hepsinin başını kesip kazıklara geçirmişler. Sonra şunu yazmışlar: “İnsanları helak eden, kanlarını içen bu altmış Närt Erstxó kardeşi, biz yedi kardeş öldürdük!”

O kadar güçlü kuvvetli altmış Närt Erstxó’yu yedi kardeşin öldürmüş olduğunu bütün ülkede ün yapmış olan Soskan Solsa da işitmiş. İşittiği zaman çelimsiz atını çarçabuk hazırlamış. Silahlarını kuşanıp sevgili eşi Sielasata ile helalleşmiş. “Altmış Närt Erstxó kardeşin kafasını kesen yedi kardeşi öldürmeden geri dönmeyeceğim!” diyerek yola çıkmış.

Gide gide, altmış Närt Erstxó’nun kazıklara geçirilmiş kesik başlarının bulunduğu yere ulaşmış. Yedi kardeşin notunu okuyup dönerken onların diyarına ulaşmış. Yedi kardeş şehrin girişine şöyle yazmışlarmış: “Bu diyarda sadece biz yedi kardeş yaşarız. Her kim ki mülkümüze girerse başı gövdesinden ayrılır.”

Bu tehdit Soskan Solsa’yı yıldırmamış, yoluna devam etmiş. Uzaktan Soskan Solsa’yı gören yedi kardeş üzerine saldırmış. Çok atik davranan Soskan Solsa yedi kardeşin altısını da topuz vura vura öldürmüş. Kardeşlerin en küçüğünü ise bayıltmış, öldürmemiş.

Soskan Solsa ayrıldıktan sonra eşi Sielasata bir oğlancık doğurmuş. Oğlancığa ad vermemiş, onu götürüp dokuz kat bakırın içine gizlemiş.

“Ben yalnız bir adamım!” diye düşünen Soskan Solsa, öldürmediği yedi kardeşin en küçüğünü tutsak alıp önüne katmış, evine dönmüş. Sielasata kocasına sormuş:

– Bu getirdiğin adam da kim?

Soskan Solsa olup bitenleri eşine anlatmış. Yalnız olduğu için yedi kardeşin en küçükleri olan bu adamı öldürmeyip tutsak aldığını aktarmış.

Yedinci küçük kardeşi her nereye gitse karındaş sayarak yanında götürüyormuş. Aradan bir zaman geçtikten sonra everip yuvasını kurmuş, mülk olarak da bir dağ vermiş.

Soskan Solsa’nın tutsağı yedinci küçük kardeşin karısı zaman içinde yedi oğlancık doğurmuş. Tutsağın yedi oğlancığı yıllar geçtikçe gelişip serpiliyor, güç kuvvet kazanıyormuş. Soskan Solsa ise güçten kuvvetten kesilip yaşlanıyormuş.Tabii bu durum onu gün geçtikçe daha da kaygılandırıyormuş.

Sielasata er kişisinin durumundan kuşkulanıp sormuş:

– Şaşılası bir durum Soskan Solsa! Sen gün geçtikçe içine kapanmaya başladın. Bir derdin mi var? Söylesene, seni üzen nedir?

Soskan Solsa cevap vermiş:

– Haklısın! Başımda büyük bir bela dolaşıyor Sielasata! Gün geçtikçe yaşlanıyorum, güçten kuvvetten düşüyorum. Tutsağım olan yedinci küçük kardeşin yedi oğlancığı ise gelişip serpiliyor. Babayiğit olduklarında benden mutlaka amcalarının öcünü alacaklardır. Kaygılarımın sebebi budur.

Sielasata iyice düşündükten sonra er kişisine cevap vermiş:

– Kaygılanmanı gerektirecek bir durum yok! Hiç canını sıkma! Sağ kaldığın sürece sana bir şey olmayacak! Üzülme, gönlünü ferah tut!

Bir oğulcuğu olduğundan Soskan Solsa’nın haberi yokmuş. Hatun kişisinin tatlı sözleri onu birazcık da teselli etmiş.

Böylece yıllar yılları kovalamış. Yedinci küçük kardeşin yedi oğlancığı birer Koçyiğit olmuş. Anası babası her birini evermiş. Her birini yer yurt sahibi eylemiş. Sonra babaları yedisini birden yanına çağırmış.

– Ben artık iyice kocadım. Size şimdi başıma gelenleri anlatmak zorundayım. Bizde sizin gibi yedi kardeş idik. Yeryüzünde bizden daha babayiğit, daha güçlü kuvvetli hiç kimse yoktu. Vaktiyle dünyadaki bütün insanlara zulüm eden altmış Närt Erstxó kardeş vardı. Sonra sonra bu altmış Närt Erstxó kardeş, öldürmekle yetinmediler, insanların kanlarını içki niyetine içmeye başladılar. Biz yedi kardeş de yeryüzünde bizden daha güçlü kimselerin bulunmadığını sanırdık. Yedi kardeş bir araya geldik, insanlara zulüm eden, kanlarını içien altmış Närt Erstxó kardeşi öldürdükten sonra kafalarını kesip birer kazığa geçirdik. Bunu yüce dağda yaşayan Närt Erstxó’lardan Soskan Solsa duymuş. Durumu öğrendikten sonra Soskan Solsa yanımıza geldi. Altı kardeşimi topuz vura vura öldürdü. Beni öldürmedi, bayılttı; kendisi yalnız biriydi, can yoldaşlığı yapmam için tutsak eyleyip yanına kattı. Soskan Solsa amcalarınızı öldüren kanlımızdır. Ben ölmeden önce, ondan öcümüzü almalısınız.

Yedi kardeş, babalarının öcünü üstlenmiş.

Bu yedi kardeş babalarıyla birlikte tuzak kurup esaslı bir sofra hazırlamışlar, sonra Soskan Solsa’yı yemeğe davet etmişler. İçeceği nixa’ya da zehir katmışlar.

Tuzak bu şekilde düzenlendikten sonra, yedi kardeşin yedincisi Soskan Solsa’yı yemeğe davet etmiş.

Yemek davetinin kendisi için kurulmuş bir tuzak olduğunu anlayan Soskan Solsa, kaygısından bunalmaya başlamış. Doğduğundan beri yalın ayak sokağa çıkmayan Soskan Solsa, bu davet üzerine yalın yapıldak kapının önüne dinelmiş. Ocağın önünde kendinden geçmiş gibi durmaktaymış. Onun bu halinden kuşkulanan hatun kişisi yanına gelmiş:

– Can yoldaşım, sen hiç yalın ayak dışarı çıkmazdın!? Bunca zaman seni hiç böylesine bitkin görmemiştim!.. Ne oldu sana böyle?

Soskan Solsa, Sielasata’ya cevap vermiş:

– Ey Sielasatam, nasıl bitkin olmayayım? Öldürdüğüm altı kardeşten yedincisinin yedi oğlancığı yetişip serpildi. Ben kocadım, zayıf düştüm. Beni bir tuzağa çektikleri belli. Yemeğe davet etmeleri de beni öldürmek içindir. Vuruşmada beni yenemezler, korkum odur ki zehirleyecekler!

– Davete gitmemen ayıptır Soskan Solsa, demiş hatun kişisi. Sen ki dünyada nam salmış bir yiğitsin! Dağlarda aslan, bayırlarda kurt olarak bilinirsin! Düşmanlarından hiç mi hiç çekinme! Var olan, ama bilinmeyen yardımına koşacaktır. Var git davete!..

Can yoldaşının cesaret verici sözleri üzerine toparlanan Soskan Solsa, atını hazırlayıp silahlarını kuşanmış, davete gitmiş.

Atından inip, doğruca içeri girmiş.

– Merhaba kurt enikleri! Toyunuz kutlu ola! Demiş.

– Hoş gelmişsin, ömrüne bereket yiğit Soskan Solsa! Diye karşılamışlar.

Konuğu baş köşeye oturtmuşlar. Soskan Solsa yerine iyice yerleştiği zaman yedi oğlancığın babası içinde zehir bulunan nixa kadehini ikram etmiş. Soskan Solsa kadehi eline alıp derin düşüncelere dalmış.

Er kişisi evden çıkar çıkmaz Sielasata da hemencecik, dokuz kat bakırın içinde büyüttüğü oğlancığına koşmuş. Onu içinden çıkartıp söylemiş:

– Baban Soskan Solsa, öldürdüğü altı kardeşin yedincisi ve yedi oğlanı tarafından tuzağa düşürülüp öldürülecek! Davet edildiği yemek bu tuzak için! Çok acele babanın yardımna koşmalısın!

Oğlanı anasına söylemiş:

– Ana beni dokuz kat bakırın içerisinde yetiştirdin. Bu süre içinde bineceğim atı, kuşanacağım silahları da hazırladın mı bari?

Sielasata, er kişisinden gizli olarak beslediği atı ve hazırladığı silahları teslim edip oğlancığını uğurlarken söylemiş:

– Sen sen ol, namı bütün dünyayı tutmuş olan baban Soskan Solsa’ya bir zarar verdirtmeyesin! O ölüp de sen geri dönmeyesin! Çaresiz kalırsan, babanın öldüğü yerde sende ölmelisin!

Daha dünya nedir bilmeyen hatun kişinin oğlancığı, atını sevinçle bir dağdan öbür dağa sıçratarak, babası için tuzak kurulan eve bir rüzgar gibi yetişmiş.

İçeri girip selam vermiş. Bir kenara geçip oturmuş. Babası oğlancığını tanımıyormuş. Genç oğlan içerdeki en durgun kişinin babası olduğunu anlamış. Diğerleri güle eğlene selamını alıp ona zehirsiz içki ikram etmişler.

Genç oğlan kadehi eline alıp babam olmalı dediği adama söylemiş:

– Kocamış, anlatacak bir şeylerin yok mudur? Aklından geçip de anlatabileceğin çok şeyler olmalıdır!

Soskan Solsa ona cevap vermiş:

– Oğul! Sen yaşlardayken anlatılacak çok şeylerim olurdu; ama artık kocadım. Sen gençsin, elbet senin anlatılacak şeylerin vardır, anlat, seni dinlemeli!

Genç oğlan elindeki kadehi yere bırakmış. Bakırlar arasında yetiştiği için babasının elindeki zehirli kadehi alıp ağzına dikmiş, sonra söze başlamış:

– Kocamış, ben şöyle bir şeyler duymuştum: Vaktiyle dünyada insanları zar ağlatan altmış kurt varmış. Onlara da yedi cılız kurt aman vermiyormuş. O yedi kurda da bir Bila Kurt musallat olmuş. Yedi cılız kurt, gidip altmış kurdu boğmuş. Bunun üzerine Bila Kurt, yedi kurdun altısını boğmuş, birini sağ bırakmış. Sağ kalan yedinci cılız kurdun yedi eniği yetişmiş. Bu yedi eniğin Bila Kurdun canına kast edeceğini duydum. Yedi cılız kurt eniği bila kurda zarar verirse, bila kurdun eniği de o yedi eniği boğup atacak!

Soskan Solsa’nın oğulcuğu bunları anlattıktan sonra sofradaki bütün yiyecekleri alıp avuçları arasında ufalamış, boşluğa doğru üflemiş.

Bakırlar arasında yetişen oğlancık bu hareketi yaptıktan sonra hakkında hiçbir bilgi vermeden, içeridekilerine iyi günler dileyip oradan ayrılmış.

İçerideki yedi oğlanla babaları, aniden ortaya çıkarak konuğun sihirli kadehindeki içkiyi içen genç oğlanın ölmemesinden ve daha sonraki hareketinden şaşkınlığa düşmüşler.

Baba ile yedi eniği ve eşleri gizliden gizliye giden konuğun sözlerinden ve hareketinden anlam çıkarmaya çalışıyormuş. En küçük eniğin karısı şu yorumu yapmış:

– Konuğun size sözünü ettiği altmış kurt, sizin öldürdüğünüz altmış Närt Erstxó dur. Yedi cılız kurtta babam ve öldürülen altı kardeşidir. Cılız kurdun yedi eniği de siz yedi oğlusunuz. Bila Kurt sofranızdaki Soskan Solsa’dır. Sofradaki yiyecekleri avucunda ufalayıp havaya savuranın bu hareketi, Soskan Solsa’ya bir şey olursa sizi de aynı şekilde ufalarım demektir. Çünkü ben Bila Kurdun eniğiyim, ben Soskan Solsa’nın oğluyum demektir. Soskan Solsa’ya zarar vermeden hatun kişisi Sielasata’nın yanına sağ salim geri yollayın!

Yedi kardeş, küçük gelinin yorumunu doğru bulmuş. Soskan Solsa’ya bir zarar vermeden sağ selamet evine teslim etmişler.

Er kişisi eve ulaşınca Sielasata, Soskan Solsa’nın bir oğlu olduğunu, onu gizlice dokuz kat bakır içinde büyüttüğünü, yardım gerektiğinde imdadına koşturduğunu anlatmış.

Koçyiğit bir oğlancığı olduğunu öğrenen Soskan Solsa’nın kaygıları sona ermiş, kıvanmış, şad olup zindeleşmiş.

Can yoldaşı hatun kişisi Sielasata ve dokuz katlı bakır içinde büyüyen oğlancığıyla mutlu bir ömür sürmüş.