SİZLER GİDECEKSİNİZ, BİZLER NE OLACAĞIZ?

THARKHUAKHO Yunus
Adigegur Khıtewo, Mıyekhuape, 1992, Sayfa: 103, 104, 105, 106
Çeviri: GHUNEKHO K. Özbay

Türkiye’de bir ay kalıp geri döndük. Gittiğimiz ülkede gördüklerimizi, duyduklarımızı, Adigelerin özlemlerinin aylar geçti. Ancak gördüklerimiz, ulusumuzun geleceği için hiçte ümit verici değil.

Adigeler kendilerinden habersiz olarak 45 kadar ülkede yaşamaktadırlar. Bunların başında Türkiye gelmekte ve yaşayanların sayısı da 2-3 milyon olarak kabul edilmektedir. Bunların hepsi kayıtlara Türk olarak kaydedilmiştir. Kendilerini tanımazsan, bir şekilde rastlamazsan Adige olduklarını ansıyamazsın.

Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de Adigeler saygın bir topluluktur. Bunun içinde Türkler Adige kızlarıyla evlenmeyi yeğlemektedirler. Yaşamları kötüde değil, çalışıyor, yiyorlar. Aralarında çokta zenginler var ama dillerini, kültürlerini gerektiği gibi kullanamıyorlar. Bunun içinde ülkede Adigece yok olmaktadır. Okullarda da Adigece yok, okutulmuyor. Hatta yakın zamanlara kadar kendi dilleriyle de gerekliliği gibi konuşamıyorlardı ve böylece Adigelikten de uzaklaşılıyor.. Şimdiki gençlerde Adigece’yi bilenler çok az. Kentlerde oturanların dışında sadece Adigelerin oturdukları yerlerde bile Adigece konuşulmuyor.

Benim bir aylık gezimde edindiğim, gençler Adigece’yi öğrenmek için hazırlar, istiyorlar ama olanakları, kitapları yok. Yaşlılarda olanaksızlıktan, geçlerde kendilerine ailelerince öğretilmediğinden yakınıyorlar. Şimdilerde Türkiye’de Adigece tehlike sinyalleri vermektedir.

Adigeler karışık toplumsal yapıda çabuk kayboluyorlar. Konuşmak zorunda oldukları dil Türkçe. Benim gördüğün yılan kurbağayı yutarken bir ses çıkarır, bizim kurbağalarımızda “tı adığ” diye diye Türk olacaklar. Evet dil çok önemli, çünkü, dili olmayanın soyu yoktur.

Adigeler ne kadarda dağınık olsalar da dillerini, kültürlerini, yaşamlarını bir şekilde günümüze kadar taşıdılar ama şimdilerde sorunlarına sahip çıkamıyorlar. Onlar için gelecek anavatan topraklarıdır. Şayet var olacaklarsa başka seçenekleri de yok. Bunun için çalışanlara da rastladık. Rastladıklarımızın hepsi aynı düşüncede değiller, farklı düşüncede olanlar da hakim ama Samsunda biri yanıma gelip;
– Sizin orada orman bol, odun ucuz diye duydum. Benim mobilya fabrikam var, oraya gelsem işlemek için ucuza getirebilir miyim, dedi. Kendisine çok şey söylenebilirdi ama birileri işini gücünü bırakıp Adigelik için mücadele ederken onlar başkalarını sırtından para kazanmayı düşünmekteler.

Bu adam KUSHU Asiyet’e de gitmiş ama yaklaşımı Asiyet’e ters geldiğinden ilgilenmemişti. Neyse, bu tip insanlar içimizde fazla değiller. Diğerleri de bizler Adige olarak doğduk, Adige olarak yaşamalıyız diye bir uğraşın içindeydiler. Gerçek olanda, dönüş yapacak olanlarda öylesine bir günde, bir ayda, bir yılda dönemezler ama geçen zamanda çok nivelerini kaybedeceklerdir. Bizim bir ay içinde gördüğümüz, yaşamlarını, dillerini, şimdiye kadar bir şekilde muhafaza ettikleridir. Ancak hızla kaybolmakta olan dillerini korumak ilk işlerinden olmalı. Başka dilleri öğrenen gençlerimizin kendi ana dillerini öğrenmesinin hiçte zor olacağını düşünmüyorum.

Adige olup, dillerini öğrenmek istiyorlarsa hangi ülkede olurlarsa olsunlar kendileri Adigey’e gelebilirler. Onlar Adigece’yi öğretmek Adige Cumhuriyeti’nin başlıca görevlerindendir. Sorunu aşmak için çare çok, yeter ki istensin.

Yıllar önce bir şekilde vatanlarını terk edenlerin çocukları anavatana dönmekle kalmak arasında ikilemi yaşamaktalar. Bu konuda her iki tarafta netleşmeli. Çünkü, hepsi Adige evladı. Vatandakiler onlara gelmeyin demezler, nasıl derler ki, kendilerini bir parçaları, tarihin olayları içinde oradan oraya sürüklenen kardeşlerine gelmeyin demez, aksine kapılarını açar, bağırlarına basarlar.

Dünyada Adige olarak kaldıysan bir yere ait olmalısın, onun içinde Adigey’de toplanmalısın. Bu düşünce hiçte kötü değil, başka uluslara da zarar vermez. Bizler hiçbir ülkeyi, insanı yermiyoruz, hepsine saygılıyız. Bizim isteğimiz, vatanımızda ulus olarak bir buket çiçek olmaktır. Bu dönüş, tüm Adigelerin boynunun borcu olmalı.

Türkiye’den, Adigelerimizin vatana olan özlem dolu bakışlarıyla ayrıldık. Onların, “sizler dönüyorsunuz ama bizler ne olacağız” diyenleri boşuna demediler. Bizler kalplerimizi onlara bırakıp, ayrıldık. Onlar yaşayamadıklarından değil, sıkıntılar anavatanda olamamaktı.

Bizleri sevindiren, tüm Adigeler istese de istemese de kendilerinin bir ulus, bir topraklarının olduğunu bilmeleridir. Bunun için Adigey’detoplanılması en büyük isteğimizdir.

Onun için karamsar olmayın, Adigey’de toplanmak dileğiyle.