Serdar Arsev

“GÜZEL”E MERSİYE

I- ölenle biraz daha ölünür

selvi boylum devâkârım ışığım
mezarını görmek de varmış bu arsa- i âlemde
Uzunyayla’nın bütün Çerkes köyleri işitsin
Avşar köyleri Kürt köyleri
ve atların harlı nefesi
suya inen gümüş savatlı talan yorgunu atların
pşinâveler bela bakışlı kadın imgeleri
dünyanın en şehevî kâfeleri
Tekel işçileri ışıkçılar humbaralar hostesler nöbetçiler
Nalçik bahçelerinin kokulu elmaları
patlamış patlayacak cümle depresif dinamit lokumları
chatçiler tomograficiler rockçılar meyhaneciler
sigarasızlıklar dünsüzlükler ölümsüzlükler

çıtyoktusınıfta ikiseneönceydi Semaver’iokuyorumendokunaklısesimle
kesikkesikhıçkırıklar
“Aksel ağlıyor öğretmenim!!

Ali’nin anası anamdı zaten
birkaç kayıp çocuğu daha kütüğüne geçirdi
o dersten sonra

21 Eylül Alzheimer Günü
celepler Haliç’te bundan ve İsabel Kasırgası’ndan habersiz
uykuya dalıyorlar

II- morg

Bor Toroslar’ın bitişiği
hani
baharını sevdiğim

Fatih Camii’nin ihata duvarında bir tabut
tabutun üstü iğde ağacı
iğdelerin biri ham biri olgun

öptüğüm alnında morgun soğukluğu mu var
kanın mı çekilip gitmiş

” Beş yüz atla giderdi azaplar Şokra’ya yaylıma
asil Çerkes atları
başlarında Göğ Ali
köye döndüğünde atlar korkardım gürrr gürrr gürrr
Duriye’yle pencereden bakardık
her biri bir boyda
ayak ucunda
heybetli ”

iğde ağacının dallarında bir çocuk
bana iğde topluyor
yaprakların altında tabut
tabutun içinde iğdeler küçük iğde yaprakları
anam eski bir kilime sarılı

III- âsûde

“Amcam Yusuf İzzet Bey Gürün Jandarma Kumandanı
Kürt isyanında vurulmuş mavzer kurşunuyla
vuran
eğilmiş üstüne gözlüğünü almış kırık
kendi gözüne takarken başlamış ağlamaya
sen olduğunu bilsem
vurur muydum beyim
vurur muydum ”

epeydir bir kadın ağlasa yüreğim sıkışıyor
kızım gülse gülemiyorum şimdi
bundan sonraki benim olsun
Metin Güer söylesin o koyun sesiyle
bu sızı aşktan öfkeden beter
belki bir çam kokusu gelir “Tarabya’dan Bebek’ten Üsküdar’dan
belki Ankara Radyosu’nda çalınır
Görmedim ömrümün âsûde geçen bir demini

ne yaparım o zaman
yine ağlar mıyım

III- yine eylül

geçen yazı kim hatırlıyor içimizden
ya bu emekli sonbahar bu aşüfte eylül

on sekiz yaşımı eylülde çaldırdım
Erdal her yıl on yedisinde delikanlı
Mehmet Rauf Bey
Eylül tefrika edilirken 1900’de
gazeller konaklarla bir tutuşurdu acılarını

zarafet sonradan kazanılmaz
ya zarifsindir ya nadan

zariftin duyarlıydın ince işçiliktin
bu eylül
sensiz
kaldım