ŞAGUC ALİ HOCA (ALGAN) CEPHEDE

Aktaran: HAPİ Cevdet Yıldız

Bolu’dan, ipten kurtulmuş olarak, Mudurnu ve Göynük yoluyla cepheye götürüldük. Bize her altı kişi adına bir mavzer ve otuz mermi verildi. Üst baş perişan ve açız yine. Öyle bir soğuk var ve öyle bir sert ve soğuk rüzgar esiyor ki dayanılacak gibi değil. Mezar gibi siper kazıp içine sindik, boşuna. Tiril tiril titriyoruz. Dayanamıyoruz. Asılacak da olsak sabaha kaçmaya karar verdik ve kaçmak için günün ağarmasını beklemeye başladık.

Ortalık aydınlandığında bir de ne görelim: Dağ taş, gözün alabildiğine her yer silah, cephane ve giyecek yığılı. Bunları Ruslar göndermişler ve düşmana çaktırmamak için sabaha kadar bütün bir gece boyunca sessizce buraya getirilip yığılmış. Müthiş bir moral bulduk, kendimize geldik.

Bize “Gidin kendinize uygun ayakkabı, çamaşır, elbise ve kaput seçin, istediğiniz kadar da cephane ve silah alın” dendi.

Oradan Yunan cephe hattına gönderildik, Deli Halid’in birliğine verildik.

Deli Halid, Yunan Bir Esir Yakalayıp Getirmemizi İstedi

Bir gece Deli Halid’in deliliği tuttu. “Bana bir Yunan yakalayıp getirin, öfkemi ondan çıkaracağım. Çabuk olun. Yoksa sizin için de iyi olmaz!” dedi.

Deli Halid’in şakası olmazdı, aksi adamın biriydi, adı üstünde deliydi. Daha sonra Büyük Millet Meclisi’nde vurularak öldürüldü.

Birkaç devriye halinde yola koyulduk, 18-19 yaşlarında bir Yunan askerini yakaladık. Türkçe biliyordu, İzmirli olduğunu ve orada askere alındığını söyledi. Biz de “yazık oldu sana. Deli Halid’den çekeceğin var” dedik.

Bayağı da acımıştık.

Deli Halid, Yunanlı çocuğu ifadesi mümkün olmayan büyük bir eziyet çektirerek, bağırta bağırta bizzat kendi eliyle öldürdü.

CEPHE KUMANDANI BİR KONUŞMA YAPTI

Büyük Taarruz öncesi cephe kumandanı Paşa (adını söylemişti) bize geldi. Dokunaklı bir konuşma yaptı. ”Bu gece sabaha karşı hücuma geçeceğiz. Bu sizin son savaşınız olacak. Kazanacağız ve hepinizi hiç bekletmeden hemen evlerinize göndereceğiz. Size söz veriyorum. Allah yardımcınız olsun!” dedi.

O moralle hücuma geçtik. Yunan Ordusu dağıldı ve sonunda İzmir’e girdik. Paşa’nın dediği gibi terhis edilip evlerimize gönderildik. Yerimizi bizden daha az kıdemli olan askerlere devrettik.