ÖZENE ÖZENE ÖZÜMÜZÜ KAYBETTİK!

YEMUZ Nevzat Tarakçı
05.01.2015

150 yıl geçti aradan.
Bakın, neler neler yaptık!
“Kültür”
dedik, yaşayamadık, yaşatamadık.
“Dil”
dedik, konuşamadık, okuyamadık, yazamadık.
“Söz”
dedik, söyleyemedik, dinleyemedik, dinletemedik.
“Öz”
dedik, öze inemedik, özetleyemedik.
Aradan yıllar yıllar geçti.
Bir de baktık, bir arpa boyu yol gittik!

 

HADİ SÖYLEYİN NE YAPTIK?

Hadi söyleyin, biz Türkiye’de 150 yıldır, kültür, sanat ve edebiyat adına yüreklere su serpecek ne yaptık?

Konuştuk, tanıştık, övündük, böbürlendik!

Koca koca kurumlarımız ne yaptı?

Hangi kalıcı projeleri üretti, uyguladı?

Her şeye rağmen oynadık, güldük, bolca eğlendik!

Bir öz eleştiri yapamadık.

“Tükenişin” acısını yüreğimizde hissedemedik.

“Yok oluşun” ayak sesini ruhumuzda duyamadık!

Kısa günü kurtardık mı bilmiyorum ama vizyonsuz kaldık!

Savrulduk!

Coşkudan, ümitten, samimiyetten uzaklaştık!

CC, 2015 yılı temenni yazısında ne güzel özetlemiş konuyu:

“2015’ten umudumuz, Çerkes toplumunun hamasetten ve sızlanmaktan sıyrılıp, çağdaş, çalışkan, üretken, gelişmiş bir toplum olarak geleceğimizi şekillendirmesidir.”

 

YÜREĞİMİZ ACIYOR!

Bu içler acısı hâl,

Bu büyük yöneticilerin tavrı,

Bu vizyonsuzluk,

Bu savrulmuşluk,

Bu ilgisizlik,

Bu vurdumduymazlık

Yürekleri yakıyor!

 

BÜYÜK YÖNETİCİLERE ÇAĞRI

Ey bu toplum ve bu kültür adın konuşma yetkisine sahip yüce yöneticiler!

Nedir bu hal, nedir bu vaziyet?

Bakın, hasta ortada, hastalık da!

Doktor nerede?

Nerede reçete?

Hani nerde ilaç?

Nerede serum?

Yok, yok!

Hasta masada can çekişiyor.

Nabız düşük, kan çekilmiş, renk soluk.

Titriyor, ürperiyor…

Tedbir yok, tedavi yok!

Temenni var, teslimiyet var ancak!

Sitem var!

Şişkin ego var!

Sahi, temenni, sitem ve ego işe yaramaz mı, hastayı kurtarmaz mı?

 

İCRAAT, İCRAAT!

Bu hastayı kurtaracak ilacı az çok hepimiz biliyoruz.

Biliyoruz, samimiyetin önemini.

Biliyoruz, uymamız ve uygulamamı gereken kuralları.

Biliyoruz, umursamazlığın, vurdumduymazlığın zararlarını.

Biliyoruz model olabilmenin yararını.

Ama her şeyden önce icraat, icraat!

 

DÖNÜP BİR BAKALIM MAZİYE…

Dönüp bir bakalım maziye neler neler eksik kalmış!

Nerede yanlış yapmış!

Bilirsiniz kültür iletişiminde eğitimin önemini.

İyi bilirsiniz siz, “Nart”ların,“Setenay”ların niçin donanımlı yetişmesi gerektiğini.

Merak etmenin, okumanın, araştırmanın önemini çok iyi bilirsiniz?

O halde soralım yetkililere ve yöneticilere:

Kaç Nart’a, kaç Setenay’a burs verdiniz?

Kitaplarımız, dergilerimiz kaç satıyor?

Gençler kültür adına ne yapıyor?

Kaç şiir dinletisine ev sahipliği yaptınız?

Ya kısa film yarışmaları?

Ya resim sergileri?

Ya “xabze” programları?

Ya diğer sanat ve edebiyat etkinlikleri?

Ya sportif aktiviteler?

Ya uyum programları?

Ya gençlik kampları?

Yoksa yılda bir 21 Mayıs yeter mi gençlere?

Yeter mi konsolosluk önleri?

 

TABAN NERDE?

Kültür sevdalılarının sayısını arttırmak lazım.

Coşkuyu, ilgiyi, ümidi…

Taban uyanmalı/uyandırılmalı bu sevdaya.

Taban katılmalı bu soylu direnişe!

Konunun can alıcı noktası tam da burası işte!

Taban, yöneticileri, yetkilileri, yazar ve çizerleri, sanatçıları, oyuncuları yeteri kadar tanıyor mu, bunlara güveniyor mu?

Toplum bu sesi duyuyor mu, bu sesi işitiyor mu?

Bu cılız girişimler, bu göstermelik programlarla nereye kadar?

Bu savrulmuşluk, bu dağınıklık…

Nereye kadar bu samimiyetsizlik?

Bu, “Yandık, sürüldük, bittik, tükendik!” edebiyatının ilerisine geçmeyi, ezber bozmayı düşünmüyor musunuz?

Bu mu vizyon?

 

VİCDANLAR RAHAT MI?

Kültür hızla eriyor, zaman tükeniyor!

Vicdanınız rahat mı sizin?

Yapabileceğinizi yaptığınıza inanıyorsanız mesele kapanmıştır.

Zira bu ağır, yaralı kültür, bu komik müdahalelerle yaşayamaz.

Bu dava vizyon ister!

Bu dava ekip ister!

Bu dava ufuk ister!

Yürek ister.

En önemlisi samimiyet ister!

 

Ç Ö Z Ü M ?

Ne yapmalıydık?

Kültüre dair daha fazla yol yapmalıydık.

Kültüre dair daha çok iz bırakmalıydık.

Donanımlı gençlik için daha etkili yatırım yapmalıydık.

Peki, biz ne yaptık?

Bolca baskı yaptık!