Milletin Hazinesi: TEVÇOJ Tsiğu

DERBE Timur
Adige Mak Gazetesi, A
ğustos 2012
Çeviri: AÇUMIJ Hilmi

Bilindiği gibi, TEVÇOJ Tsığu’nun yazdıklarından çoğu, sözlü halk edebiyatına mal oldu. Ardından yirminci yüzyılın 20’li yıllarında Tsığu’nun söylediklerini yazmaya başlıyorlar. Eserleri böylece kitap sayfalarında yer almaya başladı.

Сыкъэзылъфыгъэ сянэу
АнахьышIу сызлъэгъурэм
СигъэлъапцIэу, слъэкIапIи лыцIагъэу,
Сигъэгъ зэпытэу,
Цуао ситымэ,
Кутанэ кущэрыхъыр къыстеуцоу,
Цокъэ псауи къысщимылъэу,
Цоу ахэкIырэ пстэуми къязгъэгъазэу,
Бзэджагъэу IэнатIэм Iухъухьэрэр къыстралъхьэу,
Псынэ шъугъэ орыжъ псыхьэ сагъа­кIуи,
СыздэкIуагъэм псы исымыгъуат.
Аубэтэгъэ унэжъэу агъэстыгъэр къыстралъхьи,
Лъэш дэдэу сыгу хагъэкIи,
Синыбджэгъу кIалэхэм сакъхащы­жьыгъагъ.
Ащ фэдиз зибзэджагъэ дунэе мэзахэр зэпрагъази,
Тыгъэ нэбзыеу тищыIэкIэ шIагъо
Ихэбзэ дахэм сыкъыхэхьажьыгъ.

Beni doğuran anam,
Beni en çok seven,
Beni kandırıp, baldırlarım yanmış olarak,
Ben hep ağlarken,
Öküz önüne katıyorsa,
Öküz arabası tekeri beni ezip,
Sağlam bir pabuçta bana giydirmeden,
Sapan öküzleri çevirip,
Cızıdaki yanlışları bana yamarlarken,
Suyu kurumuş batak kuyuya su almaya beni gönderdiler de,
Gittiğim yerde su bulamadım.
Yıkıp yaktıkları harabe evin suçunu da bana yamadıklarında,
Yüreğimi çok sızlattılar,
Arkadaşım çocuklardan beni ayırdılar.
O kadar kötülüğün olduğu dünya,
Ters yüz oldu da,
Güneş ışığı gibi olan olağanüstü yaşamın,
Güzel düzenine beni de kattılar.

Зыгу къыпфэмыузырэм
Илыуз нэшIошI,
ШIу узымылъэгъурэм
Уигъэеныр гъэядж…

Yüreği sana sızlamayanın,
Sızıltısı göz boyaması,
Seni sevmeyenin,
Ağıtsaması, ağıtsızlıktır…


НАХЬЫПЭРЭ ТИЩЫIАКI
ТхьамыкIэм икIалэ
Къогъум къыкъоплъэу,
Ахъщэ зиджыбэ илъым
ИкIалэ рагъаджэу,
Баим икIалэу еджагъэм
Гъогум тытыримыгъахьэу,
ТигъашIэр тагъэхьыгъэ.
Гъэм къэтхьыжьрэр
КъытшIуашхэу,
Пщы-оркъымэ ашхыщтыр
Тэ тпшъэ дэкIэу,
ЕгъэзыгъэкIэ тылэжьагъ.
ГъупчъэжъыемкIэ къэтхыжьрэр
КIымэзихым тфимыкъу,
КъинкIэ къэтхьыжьрэр
Баижъмэ тшIуашхыжь.
Тятэжъымэ ящыIакIэти,
Гъупчъэжъым къылъыхъухэу
Мыжъуахъом къыдадзэу,
Кужъым тырадзэ,
ХынакIо тыращажьэ.
Тятэжъ цумэ якIыпкъаоу,
Мэщы хьасэм тынигъэсымэ,
Хьэсапэм тегъэуцу.
ТыхэIэнкIэ тышъхьахэу,
Чъэпышхори къытехагъ.
Ау щытыми мафэр тэгъакIо.
Хьэсапэр тэукъэбзы,
Къэтэгъазэшъ, тыкъэкIожьы,
Тятэжъмэ джар ящыIэкIагъ.

ÖNCEKİ YAŞAMIMIZ
Fakirin evladı
Köşeden bakarken,
Cebinde parası olan
Çocuğunu okuturken,
Zenginin okumuş çocuğu,
Bize yol vermezken,
Yaşamımızı, sürdürdüler.
Yazın kaldırdığımızı,
Bizden yerlerken,
Pşı vorkların yiyeceğini
Sırtımızdan çıkartırken,
Zorlama ile çalıştık.
Orakcağızımızla getirdiğimiz,
Kışın altı ayında yetmedi,
Zorla getirdiğimizi,
Zenginler yedi.
Dedelerimizin yaşantısında,
Orağı ararken,
Bileği taşının yanına,
Eski arabaya bizi de atıp
Ekin kaldırmaya götürüyorlar.
Dedemiz öküzlerin ardına vurup,
Ekin tarlasına bizi yetiştirdiğinde,
Harman başına dikiyor.
El atmaya üşenirken,
Kırç iniyor.
Öyleyse bile günü geçiriyoruz.
Dönüp geri geliyoruz,
Dedelerimizin yaşantısı buydu.

Шъыпкъагъэм фэбанэрэр лIыхъужъ,
Жъалымэгъэ зехьэр мэхъадж.
Мэхъэджэ пстэури бзэджашI –
ШIукIэ уащымыгугъ…

Doğruluğa mücadele eden, kahraman,
Zulüm işleyen, gaddar.
Bütün gaddarlarda suçlu-
Onlara iyilik için güvenme…

Адыгабзэр къыземыжьэм,
Джэныкъо яжьэм лъэужыбэр фэтэшIы,
ПIастэ ашIымэ тянэжъымэ тагъашхэ,
Тышхахэмэ, хьаблашъхьэр тэкIухьэ,
Тызэрыхьэрэм пшысэжъыбэр щытэIо,
ГущыIэ пкIэнчъым тицIыфыгъэр елажьэ,
Тылэжьыри ефэндымэ тIэкIахы,
Тиадыгэ хабз – тибзылъфыгъэ
ГъучIы мастэм рэлажьэ.
Мылэжьагъэу пщы-оркъыжъыр къэшэси,
Пшъэшъэ щысым гъэжъолъэIу къыфа­кIуи,
Пшъашъэр къин хегъахьэ.
Хьаблэр фызэIуагъакIэ.
КузэкIэт къыкIашIи,
ЛIыжъ гъусэхэр къыфашIи,
Чылэгъуищ фекIухьэ,
Гъэжъо кухьищ фегъоты.
Зыретым, тхьауегъэпсэу къыриIуагъ.
Пщым ыIуагъэр ашIодэгъоу,
Гъэжъо кухьищыр агъэкIоди,
Iэгум дэтхэр дэкIыжьыгъэх.

Çerkesce başlamadığında,
Ocak külüne izler yapıyoruz,
Ninelerimiz mamursa yaptıklarında yediriyorlar,
Yediğimizde, köyün başını dolanıyoruz,
Gittiğimiz yerde çok masal anlatıyoruz,
Kıymetsiz sözler insanlığımızı yıpratıyor,
Kazandıklarımızı da hocalar elimizden alıyor.
Adige geleneğimiz – kadınlarımız
Demir iğneyle eskiyorlar.
Çalışmamış Pşı-vork atlanıp,
Bekar kızın yanına darı istemeye gelip,
Genç kızı zora sokuyor.
Köylü sözleşip,
Araba hazırlayıp,
Yaşlıları da yoldaş yapıp,
Onunla üç köy dolanıyorlar,
Üç araba darı buluyorlar.
Verdiklerinde, ‘Allah razı olsun’ dedi.
Pşının dediği hoşlarına giderek,
Üç araba darıyı kaybederek,
Bahçedekiler dağıldılar.

БЗЫИКЪО ЗАУ
Бзыикъо кIэй гущэр хъоошху,
Лъышхори псыхъоу щагъачъ…
Шапсыгъэу къызэIукIагъэр
МэкъумэщышIэ лэжьакIу,
ЗыкIэдэухэрэр яшъхьафитыгъ,
ЯщыIэкIэ-псэукIэ зэфагъ.
Къаухъумэрэр япIэстэ Iан,
ПкIэнтIэпсыкIэ къалэжьыгъэу
Ямэщы хьас, ягъэлъэхъужъ.
ШапсыгъэлIхэр хьадэгъум щымыщт,
Топыщэ гуихым ахэр пэшIуекIу,
Ерэджыбэжъыри ащ афимыкъу,
Бэмэ яIашэр кохъо-щэмэдж.
Хьаджэмыкъо пщышхом
Дзэшхоу ыугъоигъэр фимыкъу,
Къэзэкъ шыу шъищ, топыри
Урыс пачъыхьэ бзылъфыгъэм* къыIех.
Лъэрыгъмэ заригъэIэтэу чыжьэрыплъ,
Заор заухым иоркъхэр ытамэу
ЗэуапIэр къыплъыхьанэу ар къежь,
Ау ежьэгъэ мыгъо ар фэхъу.
Мыхъужьыныщэ зытефэгъэ уIагъэм
КIуачIэ зыфигъотыжьи, иаужырэ щэр
Пый шъыхьахьы ретIупщ…
ДжитIум язэу щытхъур нахь зифэ­шъуашэр
Шъо къашъуIо, сэ ащ къыщысэухы…

BZIYİKO ZAWU
Bzıyiko kırı, engin,
Engin kanları, dere gibi akıtıyor…
Bir araya toplanan Shapsughlar,
Çiftçi emekçisi,
Dava edindikleri ise özgürlükleri,
Yaşam-varlık usulleri, adalet.
Korudukları; sofraları,
Terleri ile kazandıkları,
Ekinleri tarlaları.
Shapsugh erleri ölümden korkmaz,
Yürek alan top mermilerine karşı dururlar,
Eski tüfeklerde onlara yetmez,
Çoğunun silahı, tırpan – diren.
Büyük pşı Hacemıko’nun
Topladığı ordu gözüne yetmez,
Üç yüz Kazak ve
Rusya’nın kadın Çar’ından (*) toplar, alır.
Varlıklılar arasından öne çıkan, ileri bakandır,
Savaş sonunda, vorkları kanatlarıymışçasına
Savaş meydanını gezmeye başlar.
Başladığı ona uğursuzluk olur.
Oldurmaz kurşun yiyen yaralı,
Güç bulup, son kurşununu
Düşmana salar..
Şimdi, ikisinden hangisine övgü daha layıktır,
Siz söyleyin, ben burada bitiriyorum.

(*) Dönemin Rusya Çariçesi II. Katerina

Aydınlatıcı son sözler

Tsığu çiftçi emekçisiydi. Yevmiyecilikle, çobanlıkla, dericilikle kolay olmayan bir yaşam sürdürdü. Okumuş değildi. İyi bir Şıç’epşıne çalıcısıydı. Akıcı güzel bir dile sahipti, bu yüzden öncelikli olarak şarkı yazmaya başladı. Böyle yaşarken eski dünyanın azap ve zorluk dolu yaşamı onu eğitti, akıl dolu birisi yaptı. (Puşki’nin sözlerini Tsığu duymamış olmalı ama) Rus şairinin dediği gibi ‘nazım ulusun canı’, yavaş yavaş Ğobekuayeli gencin göğüs kafesinde şiir yetişmeye başladı. Bu durum içerisinde olan herkese her zaman olduğu gibi, şiir yazmaya TEVÇOJ Tsığu iyice bağlandı. Aşık, şair Tsığu söylediği pek çok şiirini yazdırdı, özerk bölge gazetesinde bunlar yayınlandı. Tsığu’nun eserlerinden seçmelerin yer aldığı kitaplar Çerkesce’nin yanı sıra Rusça’ya da tercüme edilerek Mıyekupe, Krasnodar, Moskova’da basıldı.

Ünlü poemi Pşı-Vork savaşının ardından MAFEKO Vurısbıy’de geldi. Sonrasında Adige yazılı edebiyatında tarihe yönelik şiir türünde eserler olarak ders kitaplarında okutulmaya başlanır (Kestene Dmitri). Hatırlıyorsanız ‘Pşı-Vork savaşı’ isimli poemi şu satırlarla başlıyordu;

Eski dünyanın haline vakıf olmayana
Yeni dünyayı anlamak zor gelir…

Aşıktan poemin dinlenilerek yazıldığı dönemde, yaşıyla (83 yaşındaydı), aklıyla, ahlakıyla, kaderiyle, şiir yazma yetisiyle olgunlaşmıştı. Adigelerce tarihi öneme sahip bu olayı 1855 yılı doğumlu TEVÇOJ Tsığu o dönemin kargaşası içinde yazdı.

‘Pşı-Vork savaşı’ isimli poemi ve diğer şiirleri sebebiyle 1939 yılında TEVÇOJ Tsığu ‘Kızıl Emekçi Sancağı’ nişanı ile onurlandırıldı. Aynı yıl halk şairi, emekçilerin milletvekili olarak Özerk Bölge Sovyeti’ne seçildi.

Sovyet Yazarlar Birliği Pravda gazetesinde 28 Ocak tarihinde yayınladığı taziye mesajında ‘ 26 Ocak’ta 85 yaşındayken Adigey Halk şairi TEVÇOJ Tsığu vefat etti’ diyerek ölümünü dünyaya duyurdu.

Uzun yıllar halk aşığının dilinden dökülenleri kaleme alan, kitaplaştıran, onun yanında bulunan ünlü yazarımız ise Kestene Dmitriydi.

P.S. Tsığu; benim yazdıklarımdan pek çoğunu uzun yaşamım içerisinde kaybettim. Yaşlı birisinin hafızası altı delik bir çuval gibi, çoğu buradan dökülüyor geride ise, azı kalıyor’ diyordu. Çiftçi aşığımızın akıl dolu satırlarından geriye kalanlar azsa da çoksa da altından bir miras gibi ulusumuzun hazinesinde sonsuza dek kalacak.